giriş
AVRUPA VE LEVANT'IN DİYALOGU
Trajan'ın (h. 98-117) ve halefi Hadrian'ın (h.117-138) iktidarları süresince Roma mimarisinde kubbe ve kemer formları görünmeye başladı. Bunlarla, Spengler'in tanımladığı gibi, yükselen Levant'ın dünya görüşü ortaya konur. Onun sözleriyle, 'Penteon... bütün camilerin en eskistitir'S1) Aynı zamanda, imparator büstlerinde gözlerin bebekleri yapılmaya başlanıldı, oysa eski Klasik heykelcilikte gözler boş bırakılırdı, içteki bir ruhun mekana bakışı sözkonusu değildi/2' Yunan tapınaklarının içinde yalnız bir hücre olması fakat dışarısının sütunlarla işlenmesi gibi, iç mekanın tanınmaması yalnız dışarının fizikselliğinin bilinmesi, (gene Spengler'in sözleriyle) Klasik insan için, 'Gövde tapınağının da içinin olmama'sı'dır/3'
Cami ise, tersine, içerisidir: dünya mağarasının mimari kuruluşu, Levanten zihne evrenin ruhsal formunun uygun simgesi olarak görünür. 'Küresel ve poligonal formların beceriklilikle uyumlaştırılıp yorumlanması', Spengler'in yazdığı gibi, 'taşdan bir yüzeye öylesine yerleştirilmiş bir yüktür ki, gökte uçuyormuş gibi görünür; gene de, içerisini çıkış bırakmadan kapatır. Bütün mimari çizgiler saklanmıştır, soluk bir ışık bırakılmıştır. Kubbedeki küçük bir açıklıktan giren ışık değişmez bir şekilde içeri girmeyi vurgular. Bu sanatın usta eserlerinde gördüğümüz özellikler bunlardır: Ravena'da St. Vitale, istanbul'da Ayasofya, Kudüs'te Ömer Camisi.™
Huşu veren, her yeri kaplıyan sınırlı zaman ve mekan anlayışı, bir tür Alaeddkı mağarası gibi, ışık ve karanlık, iyilik ve kötülük, merhamet ve inat, can ve ruhun, tarih yerine, tanrısal ve şeytanlıkla harekete geçen öğelerin peri masalını yaratmak için, Levantın büyük mitolojilerini doldurur -ister Yahudilik, Zerdüştlük, Mithraizm, Manie-hizm, Doğu Hıristiyanlığı, Neoplatonizm, Gnoztisizm, son dönem Klasik Gizemleri veya İslam olsun. Bu dünyada bireyin bilgi dünyası,
332
hiç de bireye ait değildir, büyük bir organizmanın bir parçası veya organıdır. Aynı Pavlus veya Augustine'nin Mesihin Yaşayan Gövdesi anlayışlarında olduğu gibi. Her varlıkta, butun dünya mağarasında olduğu gibi, iki zıt,, her yere yayılan Can ve Ruh ilişkisi vardır, tbra-nice rııach ve nephesh, Farsça ahu ve ıırvan, Mandaean mamıhmed ve gyan, Yunanca pneııma ve psyche.
"Roach' Spengeler'in belirttiği gibi, 'rüzgar demektir, nephesh ise her zaman şu ya da bu yolla gövdeye veya dünyaya aittir, aşağıda, kötü, karanlık olanı belirtir. Çabası 'yukarı' doğrudur. Rııach kutsal o-lana, yukarıya, ışığa aittir. İnsandaki etkisi, indiğinde, Samson'un kahramanlığı gibi olur, İlya'nın kutsal gazabı, yargıcın aydınlatması (Süleyman'ın yargılanması) ve her türlü kutsallık ve vecddir. Taşar®
Yeni gelişen kültürün yabana kalıtım formlannda belirmesi, Roma mimarisindeki kubbelerde ve Roma portrelerindeki gözlerde temsil edilmesi gibi, Spengler tarafından 'aldatıcı şekil' terimiyle adlandırılmıştır. Mineralojiden türetilen sözcük aldatıcı dış şekilleri anlatır, 'sahte biçim'i, başka bir cismin dış etkilerini taşıyan bir kaya yangındaki kristalin iç nitelikleri gerçekte başkadır. Spengler şöyle tanımlar:
'Tarihsel sahte biçim terimiyle, eski yabana bir kültürün genç bir kültürün ülkesinde varlığını, bu ülkede doğan genç kültürün yalnız saf, özel ifade biçimleri bulamayışım değil kendi bilincini bile geliş-tiremeyişini anlatmak istiyorum. Bütün "bunlar genç ruhun derinliklerindeki eski kalıplardan kaynaklanır, genç duygular bunak eserlerde sıkışır, kendi yaratıa gücüyle yükseleceğine, bir canavara dönüşen nefretle uzaktaki bir güçten nefret eder'.*6'
Levanten kültür örneğinde bu durumun, başlangıçtan sonuna kadar geçerli olduğunu göstermiştir. En eski filizlenme döneminde eski Babil uygarlığının içinde kalmıştır, ikincisinde İ.Ö. 529'dan itibaren Ostrogotlar kadar ilkel küçük bir İran kabilesinin diktatörlüğü ikiyüz-yıldan fazla sürmüştür. İskender'in zaferine kadar. Zayıflamış Babil halklarının sonsuz ezilmesi üstüne de bu za/er kurulmuştur. 'Fakat, İ.Ö. 300'den sonra, Sina ve Zagros dağları arasındaki bölgede Aramca konuşan genç halkların uyanışı yayılıp gelişmeye başlamıştır. 'Tam da bu dönemde gelen Makedonyalılar, Hindistan'dan Türkistan kadar uzak bölgelere bile, ince bir Klasik uygarlık tabakası örtmüşlerdir. Pompey'in Suriye'deki ve Augustus'urWVctium'daki (İ.Ö. 30) zaferle-
;S: 333
riyle Roma'nın ağır togası ülkenin üstüne düşmüştür. Ve bundan sonra, Levanten düşünce ve duygular, yüzyıllarca, İslamın gerçek bir patlamasıyla -İranlı Sasani krallarının kurtarılmış ülkesi dışında- yeni bir biçim kazanana kadar, bilimadamlarımızın ısrarlı yanlış yorumlarıyla, kendi Avrupa uygarlığımızın klasik aşamasıyla Gotik aşaması arasında uzun bir geçiş dönemi olarak tanımladıkları biçim içinde ifade edilmek zorunda kalmıştır.
Spengler Mecusi kültürünü gözlemleyebilen tek tarihçi olarak görülmektedir:
'Mecusi kültürü coğrafi ve tarihsel olarak en yüksek kültürlerin tam ortasındadır. Mekan ve zaman olarak başkaları ile ilişkisi olabilecek tek noktadadır. Tarihsel yapısını bu nedenle ancak iç yapısını gizleyen dış kalıplan tanıyarak, tarihe ilişkin dünya görüşümüzden arındırarak anlayabiliriz, işte şu anda bilmediğimiz de bu iç yapıdır. Teolojik ve filolojik yargılarla ve Batı araştırmalarım bir dizi dallara bölen çağdaş eğilimlerle -her biri ötekinden yalnızca materyal ve yönetimleri ile değil düşünme biçimiyle ayrılır- büyük sorunlar görülemeden kalmıştır. Bu olayda özelleşmenin sonuçlan bütün ötekilerden daha ağır olmuştur. Tarihçiler Klasik filolojinin egemenliği altında kalmışlar ve Klasik dili Doğu araştırmalarının sının yapmışlardır. Böylece de sırtını iki yanındaki gelişimlerin derindeki birliğini anlamakta başarısız olmuşlardır. Oysa bu birliğin ruhsal bir varlığı yoktur. Sonuç 'Eski' 'Orta' ve 'Çağdaş' tarih perspektifleridir, bunlar Yunan ve Latin dillerinin kullanımıyla tammlanmıştır. Eski dil uzmanlarınca, onların 'metinleriyle' Axum, Saba hatta Sasani diyanna bile girilemez. Sonuç olarak da bunlar 'tarihte' hiç olmamışlardır. Edebiyat araştıncısı (aynı zamanda filolog), dilin ruhu ile yapıtın ruhunu kanştınr. Arami bölgesindeki bir ürün eğer Yunanca yazılmışsa veya yalnızca Yunancası kalmışsa hemen 'Son dönem Yunan edebiyatı' içine yerleştirir, bu edebiyatı da özel bir dönem olarak sınıflandırmaya devam eder. Başka dillerdeki akraba metinler de kendi bölümünde değerlendirilir ve ayni suni yolla başka edebiyat gruplarına sokulur. Bütün kanıtların en güçlüsü de bir edebiyat tarihinin dil tarihi ile çakışmadığım gösterir. İşte, gerçekten, Mecusilerin ulusal bir edebiyatı vardır, özde aynıdır fakat değişik dillerde yazılmıştır; başkalanyla birlikte Klasik dillerde de. Çünkü Mecusiler gibi bir ulusun ana dili olamaz. Talmud, Maniheist, Nasturi, Yahudi ve hatta Neopythagorcuların ulusal edebiyatı vardır ama Hellenist veya İbrani edebiyatı yoktur.
334
Teolojik araştırma değişik Batı-Avrupa inançlarına göre altbö-lümlere ayrılmıştır, Hıristiyan teolojisi içinde de, Batı ve Doğu 'filolojik' sınırları doğmuştur ve hâlâ da geçerlidir. Pers dünyası İran filolojisinin alanına girer ve Avesta metinleri Aryan diyalektiği ile düzenlenmemiş olmalarına karşın, onunla yayıldıkları için koca konu, İndolojistlerin küçük bir dalı durumuna gelmiştir. Hıristiyan teolojinin alanından da bütünüyle çıkmıştır. Son olarak, Talmud Yahudiliği, İbrani filolojisi Eski Ahit uzmanlığı ile çakıştığından beri, ayrı bir araştırmaya bile konu olmamış tersine lamamiyle unutulmuştur. Ana din tarihleri, benim de öğrendiğim her Hint mezhebini (çünkü folklor da uzmanlık konusudur) ve her ilkel zenci dinini inceleyebilmektedir. Bilimadamlığının, büyük görevi tarihsel araştırmaya hazırlanışı, bugün bu durumdadır. &)
Çalışmamızın geri kalan bölümünde, geniş çizgilerle, sayısız geleneklerin en önemlilerine bile dokunmadan, iki büyük ruhsal dünyanın Levant'ın ve Avrupa'nın karşılıklı ilişkisini inceleyeceğiz. Karşılıklı renkli bir karışıklık ve yanlış anlama ile burada iki zıt aldahcı-şekil görünmektedir. Birincisinden Spengler bize söz etti, Levanten formların Hellenist-Roma formül tabakası altında filizlenmesi. İkincisi de Levant'ın intikamı olarak adlandırılabilir: Pavlus Hıristiyanlığının bütün Avrupa kültür alanına yayılışıyla yerel Kelt ve Germen varlık anlayışı, deneyim görüşü ifadesini ve desteğini ancak yerli duygu ve dürtülere yabancı, zıt ve hatta yapısı zıt terimlerle ifade edebildi. Kurtulan Levanten ruhunun geç fakat güçlü deyişi, canlı kesin İslam zaferiyle VII. yüzyıldan sonra duyulacaktır. Avrupa'nın kurtuluşu da çifte zaferle, Reformasyonla bireysel bilincin ve engelsiz bilimin, Röne-sansla canlanan hümanizmle birleşmesiyle görünecektir. Kuşbakışı bir araştırma yapacağız, önce, Levanten eyaleti sonra İ.S. 1350' ye kadar Avrupa'yı inceleyerek eski aldatıcı-şekilin çatlayıp ayrıldığı yerden başlayacağız. Amacımız bir kaç özellikli biçimle her ulusal düzenin ana çizgilerini ve olası gelişimlerinin üstündeki çarpıtıcı gücü ortaya çıkarmak olacak.
335
Dostları ilə paylaş: |