Şirk: “şerike” fiilinden bir mastardır. Şirk ve aynı kökten gelen, ‘şirket, mûşâreket’ sözlükte; mülk ve saltanata ortak olmak demektir. Bir şeyin birden fazla kişiye ait olduğunu ifade eder. Aynı kökten gelen “eşreke” fiili ortak koşmak, ortak olmak anlamına gelir. Ortak koşana (şirk koşana) ise, “müşrik” denir.942
Terim anlamı ise; herhangi bir şeyi veya bir kimseyi Allah’a zâtında, sıfatlarında veya fiillerinde denk ve ortak kılmak ve yalnız Allah’a mahsus olan ibâdete başkalarını da ortak yapmaktır.943
Kur’ân-ı Kerim’e göre şirk koşmak en büyük günah ve en büyük suçtur. Allah ile birlikte bir ilâh edinmek, yalnız Allah’a ait olan ilâhlık vasıflarının başkalarında da olduğunu kabul etmek, Allah’a karşı iftira olduğundan en büyük suç işlenmiş olmaktadır. Allah (c.c) dilediği günahı affedeceğini ancak şirki affetmeyeceğini Kur’ân-ı Kerim’de beyan ediyor:
“Hiç şüphesiz Allah kendisine şirk koşanları bağışlamaz, bunun dışında kalanlardan dilediğini bağışlar.” 944
Bu nedenle Allah (c.c.) Kur’an’ın pek çok yerinde mü’minleri uyarmış, bu en büyük günahtan sakınmamızı buyurmuştur.
Bazı insanlar “Allah’tan başka ilâhlar edindiler. Bari bu ilâhlar konusunda açık bir delil getirseler (Ne mümkün)! Öyle ise Allah katında yalan, iftira uyduranlardan daha zâlim kimdir?” 945
“Lokman, oğluna öğüt vererek; yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu şirk büyük bir zulümdür” demiştir. 946
Allah (c.c.)’a şirk koşan müşriklerin Allah’a inanıp, yapmış oldukları iyi amellerin, namaz, oruç, zekât, hac ve insanlara yaptıkları iyiliklerin vs. kabul edilmeyeceğini Rabbimiz bildirmektedir.
“Andolsun sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz senin amellerin boşa çıkacak ve elbette sen hüsrana uğrayanlardan olacaksın.” 947 buyurulmaktadır. Şirkin olduğu yerde sâlih amel olmaz. Çünkü amelin kabul ve sâlih olması için ihlâsla, yalnız Allah için yapılmış olmalıdır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık sâlih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibâdette hiçbir şeyi ortak tutmasın.” 948 Bu affedilmeyen bir günah halidir. 949
“Allah kendisine ortak koşulmasını (şirki) bağışlamaz. Bunun dışında kalanlardan dilediğini (günahı) bağışlar.” 950
Şirk olayının, küfür olayı ile birlikteliği vardır. Aslında ‘şirk’ de bir inkârdır. Hak’tan gelen gerçeğin üzerini örtmektir (küfürdür). Ancak ‘küfür’ kelimesi ‘şirk’e göre biraz daha kapsamlıdır. ‘Küfür’ kavramı bütün inkârcıların eylemini ifade ederken, ‘şirk’ Allah’ı kabul ediyor görünürken, O’na ortak koşmayı birden fazla ilâh edinmeyi, bir şeye Allah’ın özelliklerini vermeyi anlatmaktadır. 951 ‘Küfür’ ile ‘şirk’ arasında lafzî ayrılık mevcuttur. Ancak mâhiyet olarak birbirinin aynıdır. Şirk küfürdür, yani her müşrik aynı zamanda kâfirdir. Hanefî fukahâsı ‘Küfür tek bir millettir’ hükmünde ittifak etmiştir. 952
Bir insan yaratılışla ilgili bazı olayları görerek ve düşünerek ‘Allah vardır’ dese, sadece bu ikrar ve bu inanç o insanı müslüman yapmaz. Bilindiği gibi müşrikler de yaratıcı olarak Allah’a, Allah’ın varlığına inanmaktadırlar. Fakat müşriklerle ilgili olarak Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:
“Andolsun, onlara; ‘gökleri ve yeri kim yarattı, Güneşi ve Ayı kim emre âmâde kıldı?’ diye soracak olursan ‘şüphesiz Allah’ diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da (haktan) çevrilip döndürülüyorlar? Andolsun onlara; ‘gökten su indirilip de onunla ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?’ diye soracak olursan ‘şüphesiz Allah’ diyeceklerdir. De ki: ‘Hamd Allah’ındır. Hayır! Onların çoğu akletmiyorlar (Akıllarını gereği gibi kullanmıyorlar).” 953
Kur’ân-ı Kerim’de zikredilen bu gibi âyet-i kerimeler, meseleye açıklık getirmektedir. Müşrik, Allah’a inanmasına rağmen Allah’a eş koşan insandır. 954
Müşrik Kur’an dilinde iki anlama gelir ki, biri zâhirî diğeri hakikidir. Zâhirî müşrik açıktan açığa Allah’a ortak koşan, birden fazla ilâh olduğu kanaatinde olanlardır. Hakiki müşrik de görünüşte tevhide (tek Allah’a) inandıklarını ileri sürmelerine rağmen gerçekte Allah’a ortak (şirk) koşanlardır. 955
Müşrikler Allah’ın varlığını inkâr etmezler. O’ndan başka da ilâh olduğunu kabul edip onlara da taparlar veya isimleri, sıfatları, irade ve otorite sahibi olması açısından Allah’a eşdeğer güç ve varlıklar tanırlar. 956
Şirke götüren sebepler
İnsan; fıtratı, yaratılışı itibarıyla bir şeylere inanmaya, bir şeyleri sevmeye veya bir şeylerden korkmaya meyyaldir. Bu fıtrî ihtiyaçlarını muhâtap olan hak dâvetle karşılamadıkları veya tercih etmedikleri zaman, şeytan ve dostlarının bâtıl davetlerinden etkilenebileceklerdir. Çünkü tevhidî dâvetin muhâtap almadığı insan fıtratını, şirkî dâvet muhâtap almakta ve tevhidî gerçeklerle donanmayan fıtrî boşluklar, bu bâtıl dâvetle doldurulmaktadır. 957
Şirkin ortaya çıkış sebebi de bu sevgi, korku, sığınma, yardım bekleme, güvenme gibi fıtrî yaratılıştan verilmiş olan duyguların veriliş amacından saptırılıp yanlış yönlendirilmesiyle olmaktadır. Bu duygular Rahmânî veya şeytanî doğrultuda yönlendirilebilirler. Rahmânî tarafa yönlendirildiklerinde insanı imana, ihlâsa, Allah’ın rızâsına götürür. Şeytanî yöne çevrildiklerinde şirke, küfre götürür.
Çünkü kişi, Allah’a ve O’nun istediği yöne yöneltmesi, karşılığını Allah’tan beklemesi gereken bu tür hisleri başkalarına yöneltince, ilâhlık vasfını da onlara yüklemiş olur. Dolayısıyla Allah’ı bırakıp da Allah’ı sever gibi sevdiği kişiyi ya da Allah’tan korkar gibi korktuğu kimseyi veya Allah’ı unutup da kendisinden yardım beklediği kimseyi ilâhlaştırmış olur. Oysa sevilmeye, övülmeye, yüceltilmeye, kendisinden korkulmaya, yardım istenilmeye, güvenilmeye gerçek anlamda lâyık olan tek varlık Allah’tır.
Bütün bu özellikler ilâhlık özellikleridir. Bu özellikleri, Allah’ı unutarak yaratılmışlara vermek, bu varlıkları ilâh edinmek anlamına gelir ki şirk de buna denir. 958
Bazı insanların şirke girme sebepleri özet olarak şu şekilde sıralanabilir:
1. Bilgisizlik; İnsanın şirke düşmemesi ve şirkten korunabilmesi için gerekli imanî bilgiye ihtiyaç vardır. Bu bilgiye sahip olmadıkça şirkten korunmak mümkün değildir. Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de şirk koşan müşriklerin bilgisiz bir topluluk olduğunu beyan ediyor:
“Eğer müşriklerden biri güvence isteyip yanına gelmek isterse, onu yanına al ki Allah’ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu güvenlik içinde olacağı yere ulaştır. Bu onların elbette bilgisiz bir topluluk olmaları nedeniyledir.” 959 Demek oluyor ki bilgisizlik şirke götüren sebeplerdendir.
2. Aklı Kullanmamak; Allah’a şirk koşan müşriklerin, kâfirlerin akıllarını kullanmadıklarından dolayı da şirke girdiklerini Rabbimiz Allah Kur’ân-ı Kerim’de bildirmektedir: “Küfre sapanların durumu çobanın haykırışını işiten ama onu yalnız bir ses ve çağırma olarak algılayan sürünün durumuna benzer. Onlar (sanki) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; zira akıllarını kullanmazlar.” 960 Müşrikler akıllarını gereği gibi kullanmadıklarından dolayı gerçeği anlamazlar, şirk içinde olduklarını düşünmezler.
3. Hevâ ve heveslere uymak ve onları ilâhlaştırmak. “Hevâ”:
Nefsin İslâm’a ters düşen keyfî arzu, istek ve ilgilerine hevâ ve heves denir. Hevânın ilâh edinilmesi; insanın kendi nefsinin arzu ve isteklerini Allah’ın emir ve isteklerinden önde tutması ve kendi görüşünden başkasını beğenmemesi, kendi keyfinin, zevkinin istediğini sınır tanımadan gerçekleştirmeye çalışmasıdır şeklinde olur. Böylece kişi, nefsini ilâh ediniyor demektir. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Hevâ ve hevesini ilâh edineni gördün mü, ona sen mi vekil olacaksın?” 961
“Allah’tan bir kılavuz (doğru yolu gösterici) olmaksızın, kendi istek ve tutkularına (hevâsına) uyandan daha sapık kim vardır?” 962
Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim de nefsini ilâhlaştıran, diğer insanlara karşı gururlanarak onlara hükmedip onların kendine kul olmasını arzu eden Firavunu hevâsını tanrılaştıranlara örnek göstermektedir:
“(Firavun) ‘sizin en yüce rabbiniz benim!’ dedi.” 963
“Firavun kendi kavmi içinde bağırdı; dedi ki: ‘ey kavmim Mısır’ın mülkü ve şu altında akmakta olan ırmaklar benim değil mi? Hâlâ görmüyor musunuz?” 964
Firavun kendi ilâhlığının herkes tarafından kabullenilmesini, kurmuş olduğu bâtıl düzenin yıkılmaması için koymuş olduğu kanunlara uyulmasını istiyor ve bunları dayatıyordu.
Şirk, nefsini ilâh edinenlerin, insanları kendilerine kul etmeleri ve sömürmeleri üzerine kuruludur.
Bu yüzden tâğutlar, kendi nefislerini ilâhlaştırmak için ilkelerini kendilerinin tespit ettikleri ve başkalarının haklarını gasp üzerine kurulu şirk düzenini isterler. Tâğutlar ortaya attıkları ilâhlara insanları taptırarak aslında kendilerine taptırır, kulluk ettirirler. Şirk insanların insanlara kulluk ettiği düzenin adıdır. 965 Ancak böyle bir düzenle Hevâ ve hevesine göre yaşarlar. Bundan dolayı bâtıl fikirleri savunanlar bu yapının değişmesini istemezler. Değişmemesi için de ellerinden geleni yaparlar.
4. Atalarından gelen geleneklerin doğru olduğuna inanma ve halkı atalarından kalma bâtıl inanca sevk etme:
“Ne zaman onlara: ‘Allah’ın indirdiklerine uyun’ denilse, onlar ‘hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız’ ddiler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?" 966 “Onlara ‘Allah’ın indirdiğine ve elçiye gelin’ denildiğinde ‘atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter’ derler. Ya ataları hiçbir şey bilmeyen, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?” 967
Müşriklerin şirke girmesi; Allah’ın göndermiş olduğu kitabının ve peygamberin yolundan ayrılmalarından ve atalarını şirke götüren yolları tasdik etmelerinden de kaynaklanmaktadır.
5. Allah ve Rasûlünden çok diğer varlıkları sevmek ve onlara aşırı bağlanmak:
“De ki: Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah’tan, O’nun Rasûlünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez.” 968
“İnsanlardan bazıları Allah’tan başka şeyleri O’na eş ve ortak tutuyorlar da onları, Allah’ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha fazladır.” 969
“Onları Allah’ı sever gibi severler.” Onların emirlerine, yasaklarına, arzularına itaat ederler de, Allah’a isyan içinde bulunurlar. Şüphe yok ki böyle yapmamak gerek. Gerek Allah’ı inkâr ederek, gerek inkâr etmeden, ilâhlık mânâsında onları Allah’a ortak yapmak şirktir.
Gerçekten servet, büyüklük, kuvvet, makam, itibar, güzellik gibi herhangi bir ümide sebep sayılan kadınlar, kahramanlar, liderler gibi insanları, Allah gibi seven ve onlar uğrunda her şeyi göze alan nice kimseler vardır ki bu, şirk konusunu, putperestlik esasını, insanlığın en büyük yarasını teşkil eder. 970
Bazıları, Allah’a eş koştuğu varlığı, Allah’ı sever gibi sever. Ondan Allah’tan korkar gibi korkar. Onu Allah’ı yüceltir gibi yüceltir ve O’na hürmetini ibâdete çevirir. Allah’a âit yetkileri ona verir; o helâli haram, haramı helâl yapsa, boyun eğer, teslimiyet gösterir. 971 Bazıları, şirk koştuğu varlığı (kişiyi), Allahın işlerine yardımcı görür; Allah’ın yardımcılara ihtiyacı olduğunu, kâinatı onların desteği ile idare ettiğini düşünür. Bazıları, şirk koştuğu varlığın kâinatın işlerinde, kendi başına yetkili ve etkili olduğuna inanırlar. 972
Dostları ilə paylaş: |