TEMEL KAYNAK
İnsanın kadere inanmakla beraber kendi kaderi üze` rinde belirleyici bir konumda bulunduğuna inanmasını sağlayan düşüncenin temel kaynağı Kur'an-ı Kerimdir. Kur'an-ı Kerim çok farklı kaderlerin bulunduğunu söyler:
"Sizi çamurdan yaratan sonra size belli bir müddet tayin eden Odur. O'nun tarafından tayin edilen bir müddet vardır; hala şüphe ediyorsunuz."
(En'am, 2)
Kur'an-ı Kerim levhi mahfuz, ezel ve ebedi içinde bulunduran kitap hakkında şu şekilde bahseder:
".... yerin karanlıklarında bulunan, yaş veya kuru olan her şey çok açık bir kitaptadır (Kitab-ü mübin)ıı (En'am, 59)
Bundan başka Kur'an şöyle buyuruyor:
"Yeryüzünde ve sizin başınıza gelen hiçbir kötülük yoktur ki, o kötülük, vuku bulmadan önce kitap da bulunmasın; Şüphesiz ki bu. Allah'a çok kolaydır. (Hadid, 22)
Diğer taraftan Kur'an şöyle buyuruyor:
"Göklerde ve yerde olanlar her şeyi O'ndan isterler; O her an kainata tasarruf etmektedir.
(Rahman, 29)
Hazreti Muhammed'e (s.a.a) şöyle bir soru yöneltilir: "Bizim şu anda uğraştığımız işler Allah'ın sonucunu daha önceden tayin ettiği işler mi yoksa o işler şu anda mı sonuçlanmaktadır?" Peygamber şu şekilde cevaplandırır: "Uğraştığınız işler arasında hem Allah'ın sonucunu belirlemediği işler vardır ve hem de belirlemediği işler vardır."5
TABİATTAKİ DEĞİŞMEZLİK
Şu ana kadar dini liderlerin dilinden, gerek dualarında gerek dualarında gerek konuşmalarında görülen kaderin ikili karakterinden bahsedildi. Ayrıca tabiattaki yaratıklardan farklı olarak semavî-mücerret yaratıkların belli, kesin bir kaderi olduğundan bahsettik. Şunu da ilave etmeliyiz ki tabiattaki varlıklar için de kesin, belli bir kaderden; başka bir söyleyişle, değiştirilemez süreçlerin varlığından bahsetmeliyiz. Varlıklar bir hiçlikten (yokluk dan) kaynaklanmıyor, yine başka bir varlıktan kaynaklanıyor. Bu durum kesin kader olarak değerlendirilmektedir. Her tabii varlık manevi bir varlığa dönüşmedikçe bozulmaya mahkumdur. Bu da kesin bir kaderdir. Tabiat alemindeki varlıklar rotalarını değiştirebilme durumunda değillerdir; ya bozulmaya ya da aynı noktayı takip etmekle yükümlüdürler, yani belli bir kadere bağımlı durumdadırlar. Mesela, bir erkeğin spermiyle bir kadının yumurtası birleşip bir hücre oluşturduğunda sperm ve yumurta, hücrenin gelecekteki kaderine etkide bulunacak belli karakterleri de hücreye vermiş olacaktır. O erkeğin sperminin başka bir yumurtayla birleştiğinde farklı özellikleri olan bir hücrenin meydana geleceği çok açık olan bir durumdur.
Bir varlık belli bir şekilde yaratıldığında artık başka bir şekle dönüştürülemez, bu aşamada kader kesindir. Diğer birçok özellik de hücrenin rahimde geçireceği çeşitli safhalarda kesinlik kazanır. Bu yüzden rahim de, üzerine kaderin kaydedildiği kader levhalarından biri olarak adlandırılır.
DEĞİŞMEZ SİSTEMLER
Tabiata hakim olan kurallar sistemi de değiştirilemez. Tabiattaki mahlukat değişebilir, ama tabiata hakim olan kurallar sistemi sabittir, değiştirilemez. Tabiatta bulunan mahlukat, değişme ve tekamül sürecine girebilir, çok farklı süreçlerden geçip bazen tekamülün en son noktasına (optimal noktaya) çıkabilir ve bazen de bu noktaya ulaşamaz. Bazen çok hızlı tekamül eder, bazen çok yavaş olur bu tekamül. Çok farklı şartlarla devreye girip kaderlerini etkileyebilir. Fakat tabiat kanunları ne değişir ne de tekamüle uğrar, onlar sabittir. Kur'an'da bu değiştirilemez kanunlar "İlahî Sünnet" olarak adlandırılıyor ve Kur'an "Allah'ın -İlahî- Sünnetin sabit olduğunu, asla değişmeyeceğini" belirtiyor.
"Allah'ın geçmiştekilere uyguladığı yasarı budur, sen Allah'ın sünnetinde -yasasında- bir değişiklik bulamazsın."
(Ahzab, 62)
Mesela, faziletli, iyi insanların kurtuluşa erecekleri ve yeryüzünün halifeleri olacakları da İlahî, değişmeyen sünnetlerden biridir.
"Muhakkak ki bîz Tevrat'ı hatırlatmak için getirilen kitap da yeryüzüne ancak iyi kulların mirasçı olduğunu yazmıştır." (Enbiya, 105)
İnsanların kendilerini değiştirmeden Allah'ın onları değiştirmeyeceği de Allah'ın değişmez sünnetlerinden biridir.
Muhakkak ki bir millet kendini değiştirmedikçe Allah da onların durumunu değiştirmez. "
(Ra'd, ll)
Bir milletin sahip olduğu yönetimin o milletin ahlaki seviyesine uygun olduğu, milletlerin layık olduğu şekilde idare edileceği de Allah'ın değişmez sünnetlerinden biridir.
"Böylece zalimlerin bir kısmını diğerlerine musallat ederiz. "
(En'am, 129)
Halkın bir kısmının sefahate dalması, fuhuşu yaygınlaştırması, ihtiraslarına kapılması durumunda o milleti bozulmaya, yok olmaya doğru götürdüğü de değişmez İlahî sünnetlerden biridir.
"Biz bir halkı yok etmek istediğimiz Zaman önce kendilerine nimet verilmiş gruba doğru yola gelmelerini emrederiz, ama onlar konulan sınırları çiğner, doğru yoldan çıkarlar. Böylece onlar yok olmayı hak ederler biz de onları tamamen yeryüzünden sileriz. (İsra: 16)
Bir milletin iman silahıyla silahlanıp değerli işler yaptığı takdirde hayatta kalmaya devam edeceği ve yeryüzünde hükümran olacağı da değişmez İlahî sünnetlerden biridir.
"Allah inanıp yararlı işler işleyenlere, onlardan öncekileri yeryüzüne hükümran kıldığı gibi onları da yeryüzüne hükümran kılacağına, onlar için seçtiği dini temelli yerleştireceğine söz vermiştir.”
(Nur: 55)
Zulmün her çeşidinin, her türdeki baskının - karanlığın da yok olmaya, kaybolmaya mahkum olduğu da değişmez İlahî sünnetlerden biridir.
"Haksızlıklardan ötürü yok ettiğimiz şahıslar! Onları yok etmek için kendilerine belli bir süre tayin etmiştik.”
(Kehf, 59)
Peygamberden rivayet edilen bir söz de bu durumu dile getirmektedir:
"Herhangi bir yönetim dinin emirlerine gereken saygıyı göstermezse belki belirli bir süreye kadar hüküm sürebilir ama zalimlik yaptığı takdirde hüküm sürmeye devam edemez. "
Dostları ilə paylaş: |