İrade hüRRİyeti ve imam maturiDİ 4



Yüklə 1,43 Mb.
səhifə3/29
tarix17.11.2018
ölçüsü1,43 Mb.
#83149
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   29

FELSEFEDE HÜRBİYET




A. İlkçağda:

Felsefe tarihçileri ilkçağ (antik çağ) felsefesi denildiği 7aman milâttan önce yedinci asırdan milâttan sonra üçün­cü asra kadar devam eden 1000 yıllık bir devreyi kasdetmek-tedirler. Bunun Aristo (384-322) dan sonraki kısmına «Hel-lenistik Felsefe» adı verilmektedir.30

Felsefede hürriyet problemini tarihî gelişmesi içinde in­celerken Avrupa düşüncesini oluşturmuş31 ve ileride sekizinci milâdî asırda Süryânîlerin tercümeleri vasıtasıyla İslâm dü­şüncesine metot bakamından tesir etmiş bulunan Eflâtun (427-347), Aristo ve jplotinus (204-270) 32 gibi isimler ilkçağm bellibaşlı isimleridir. İslâm düşüncesi açısından bakıldığı zaman bunlar ilkçağ düşüncesini temsil etmektedirler. Bu bakımdan biz ilkçağ felsefesinde hürriyet problemini bu bel-îi başlı isimlerin görüşleri açısından vermeğe çalışacağız. 33

1. İlkçağın Bellibaşli Filozoflarına Göre Hürriyet:

a) S o k r a t :

İlkçağ felsefesinin büyük isimlerinden biri olan Atina'lı Sokrates (469-399), devirlerinde yıkıcı bir şüphecilik göster­miş olan Sofistlere karşı mücadele vermiştir.34 Böyle olmakla birlikte ilkçağda bir dönem noktası kabul edilen Sokrat da yine sofistlerin şüpheciliğinden hareket etmiş ve görüşlerini ortaya koymuştur. Müstehzi bir karaktere sahip olduğundan birçok görüşlerini alaycı bir ifade içinde söylemiş ve onun bu alayları «îroni Sokratik» diye şöhret bulmuştur. 35

Sokrat hiçbirşey bilmediğini, bildiği tek şeyin hiçbirşey bilmediğinden ibaret olduğunu söylüyordu. Bu sofistik şüp­hesinin yanında asrının düşüncesinde yepyeni bir görüş ola­rak ahlâk sahasında, kâinatta tamamiyle bilinebilen bir şe­yin var olduğunu, o varlığın «insan» olduğunu ifâde etmiş­tir. Sokrat, Delf mabedinde «kendi kendini bil» sözüyle ba­kışlarını insana çevirmiştir. Eşyanın mahiyet ve menşeine ait meseleleri halledemiyorsak, hiç olmazsa ne olmamız lâ­zım geldiğini, hayatın mâna ve gayesini, ruhun «hayr-ı âlâ»sını bilebiliriz. Yegâne sağlam ve faydalı olan bu bilgidir. Çün-ki yegâne mümkün olan budur. Ahlâkın dışında asla ciddî bir felsefe yoktur36 demiştir.

Sokrat bütün çalışmalarım ahlâka yöneltmiştir. 37Fazi­let ile bilginin aynı olduğu görüşünden hareket etmiştir, Büyük sarsıntılar geçirmiş olan Yunan toplumunda değerler anarşisini müşahede etmiş ve bu durumda bilgili olanın ye­terli ve üstün olacağı kanaatine varmıştır. Ahlâkta üstün ve faziletli olmak bilgiye bağlıdır. «Doğru bilgi», gerçekten doğ­ru olan bilgi (doğru eylem»e vardırır. Ahlâklılığın özü «iyi»yi bilmektir. Felsefe herkes için geçerliği olan «iyi»nin konusu üzerinde bir düşünmedir.

Bu anlayışta bilgi ahlâkî bir değer kazanmaktadır. Do­layısıyla bu değeri birlikte arayanlar ahlâkça da birbiılerini tamamlarlar ve birbirlerini karşılıklı olarak olgunlaştınrlar. Bu görüş, irâde hayatında determinist-entellektüalist bir an­layıştır. 38Çünki burada, ahlâkta üstün, faziletli olma, aklın (intellect) yetişmesine, bilginin açık ve olgun olmasına bağ­lanıyor. Onun içindir ki Sokrat «Hiçkimse bile bile kötülük işlemez, kötülük bilginin eksikliğinden ileri gelir» demek­tedir. 39

Sokrat, Daimonion adını verdiği vicdanından emir al­maktaydı. 40 Daimonion'un kendi içinde barındığını, hayatı­nın önemli anlarında kendisine yol gösterdiğini, umumiyetle onu kötülüklerden menederek frenlediğini ve onu uyardığını ifade etmektedir. Aslında onun temiz vicdanı olan Daimonion başkaları tarafından yeni bir tanrı zannedilmiş ve hatta bu yüzden mahkemeye sevkedilmesine ve sonunda da ölmesine sebep olmuştur. 41

Görülüyor ki Sokrat, açık ifadelerle hürriyet ve irâde­den bahsetmemekle birlikte ahlâk felsefesi olarak ortaya koy­duğu görüşlerde gerçek hürriyetin inkârına yol açari deter­minist bir düşünce sergilemektedir. 42

b) Eflâtun:

Sokrat'ın en meşhur talebesi olan Atina'lı Platontun) (427-347), Dialoglar adı verilen, konuşma şeklindeki eserlerinde Sokrat ile diğer konuşmacılar arasındaki tartış­maları aktarmaktadır. Dialoglar'm incelik, yükseklik itiba­riyle çağına göre hayret veren bir üslûpta olduğunu söyle­mek gerekir.43

«Gerek mücerret hakikatlerin okuyucu tarafından anla­şılmasını kolaylaştırmak, gerek herşeyden şüphe eden ve kor­kan bir demokrasiyi aldatmak, nihayet, gerek düşünceleri arasında bir ayrılık olduğu vakit, felsefî tenkitten kendini korumak ve şâirin hürriyeti arkasına sığınmak için olsun»44 edebî bir üslûp içinde dialog tarzını seçmiş olması, fikirle­rini bir sistem halinde görmeyi zorlaştırıyorsa da dikkatle incelendiği takdirde bu tarzın Eflâtun'un fikirleri için en uygun şekil olduğu sonucuna varılır.

Eflâtun da yanılmaz bir iç duygu sayesinde kendi ken­dimizi ve yüksek hayrı, «hayr-ı âlâ»yı bileceğimizi söylemiş­tir. Bu görüşünü Sokrat'tan aldığında şüphe yoktur. 45

Eîlâtun'a göre «iyi», doğru bir yaşayışın kesin ölçüsü, biricik gayesidir. Gerçeğe, doğru düzene (kozmos) ruh an­cak iyi ile erişir. 46

Eflâtun'da zaman ebediyetin imajıdır. E^edî olarak de­vam edecektir. Zaman, göklerin hareketidir. Çünki, gece, gün­düz, ay, vs. zamanın parçalandır. Şu halde dünyanın yara­tılışını inkâr eden kimseler, zamanı da inkâr ederler. Dün­yanın yaratılmış olduğu andan itibaren zaman da var ol­muştur. Zamandan sonra da güneş, ay ve gezegenler yara­tılmıştır (Laert, 1/185-6) 47

Kâinatın cismi tasavvur olunabilen en güzel şekil olan ve onu ancak makûl numunesine benzeten küre şeklindedir. Mihveri etrafında dönerek ve böylece durmaksızın kendi bu­lunduğu yere gelerek, en mükemmel mümkün1 olan bütün hareketler içinde tde'nin ezelî ve ebedî sükûnetine en çok benzeyen ve onun hareketsizliğini en iyi taklit eden hareketi yapar. O mükemmeldir, ebedî olarak gençtir ve hastalık teh­likesinden korunmuştur. Çünki kendisinde tabiat kuvvetle­rinin hepsini topladığından, harici hiçbir kuvvet onun üzerine tahrib edici bir şekilde tesir edemez. O yaratıcı id6 ile aynı şekilde ebedî değildir. Fakat en çok ebedîliğe benze­yen şeye maliktir, sonsuz bir zamana maliktir.» (Timaios, 28 B. 31 C. 34 A. 39 D. 41 A, 92 B).48

Tanrı (Demiourgos) ancak tek bir «mükemmel âlem» yaratmıştır, puyu organlarıyla idrak ettiğimiz «duyulur âlem» in illeti idealardır ama bu dünya idealara tamamen uygun değildir. Ancak olabildiği kadar uygundur. Bu da duyular âleminin başka bir prensibe dayanması yüzündendir. Bu prensip de «mekân» (topos) dır. Tanrı duyular âlemini me­kânın içinde oluşturmuştur. Mekân ne düşünce ne de duyu­larla bilinebilir. Dolayısıyla ne bir mefhum, ne de bir idrak­tir... Mekân, dünya oluşumunun İçinde geçtiği, bütün cisim formlarına bürünen, her nesneye yatak olan şeydir. 49

Eflâtun, mekânda dairevî bir akış olarak mütalaa ettiği zamanı fenomenler âlemi için bir eksiklik olarak görmekte­dir. Bu yüzden insan hürlüğünü zamanda değil, «iyi»nin bil­gisine sahip olmakta bulur. Eflâtun'a göre insan iyinin bil­gisine sahipse hür olur. Çünkü bu bilgi insanı mutluluğa da götürür. Şu halde Eflâtun, hürriyet ile mutluluğu eş tut­maktadır. 50Çünkü gerçek mutluluk ruhun en yüksek ol-gunluğündadır. Bu olgunluğa ruhun kemâli, kendi kendine yetmesi, gayesini kendi içinde araması ile ulaşılır (Phaidon). Dünyadan elini eteğini çekmek gibi ifrat bir tutumla de­ğilse bile, iyinin bilgisi ile hazzı denge içinde birleştirebilen ahlâklı bir yaşayış insanı gerçek mutluluğa götürür. 51

islâm tasavvuf dünyasında «gönlünü mâsivallah ile alâ­kadan kesmek) manasmdaki hürriyet52 anlayışı ile buradaki benzerliği dikkat nazarlarından uzak tutmamak gerekir.

Eflâtun'un mutluluk ile hürriyeti eş tuttuğu şu ifadele­rinde açıkça görülmektedir:

«işte Glaukon, insan için en zor olan ân bu seçme ânı­dır galiba. Onun için herbirimizin başka herşeyi bir yana bı­rakıp bunun üzerinde durmalı bunu incelemeliyiz. Belki ara­yıp bir adamını buluruz da bize iyi ve kötü olan hayatları ayırt etme gücünü ve bilgisini kazandırır. O zaman belki bü­tün bu yolların hangilerini birleştirip, hangilerini ayırarak, hayatta hangilerinin bize ne hayrı olacağını hesaplayarak, her yerde her zaman mümkün olan en iyi hayatı seçebili­riz.»53

Görüldüğü gibi Eflâtun da hürriyeti insanın içinde, mutlu olmasında aramış, insanın dışında, fizik âlemde de­terminizmin dışına çıkan bir hürriyet düşünmemiştir. 54


Yüklə 1,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   29




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin