İhvan:
Sadık, candan samimi, dostlar, kardeşler demektir. Tasavvufta yoldaşlar, aynı tarikate bağlı olanlar anlamında kullanılmıştır. Tarikat ehline göre, kendileriyle aynı tarikatte bulunmayan kimseler, ağyar, yani yabancıdır. İlıvan-ı Safa, safa kardeşlen demektir. 10. yüzyılın İkinci yansında Basra'da ortaya çıkmış bir oluşumdur. Amaçları diğer din ve kültürlerden de yararlanarak İslam felsefesinde yeni açılımlar sağlamak ve müslümanlara felsefi bir zihniyet aşılayarak bir tür aydınlar ahlakı oluşturmak olan bu felsefeci grup düşüncelerini 52 kitapçıktan oluşan ve Resail-i İhvan-ı Safa adlı risalelerde topladılar. Ehl-i sünnet kelamcılan tarafından büyük eleştirilere uğrayan bu şii felsefi oluşum zamanla etkisini yitirmiştir. İhvan-ı Müslimin, ise ugün pek çok İslam ülkesinde faaliyet sürdüren, 1929 yılında Hasan el-Benna tarafından Mısır'da kurulan Müslüman Kardeşler Teşkilatıdır. 55
İhya:
Canlandırma, yeniden hayat verme, diriltme demektir. Gerçek manasıyla ihya etmek (diriltmek, canvermek) yalnızca Allah'a mahsustur ve pekçok ayette bu manada kullanılmıştır. Ayrıca Hz. İsa da bir mucize olarak Allah'ın izniyle ölüleri diriltmiştir. Öte yandan bazı ayetler de Ölüme ve yaşamaya sebep olma açısında insan içinde ihya kavramı kullanılmıştır: "Kim bir cana kıymamış, ya da yeryüzünde bozgunculuk çıkarmamış bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş; kim de bir nefsin
yaşamasına sebep olursa (hayatını kurtarırsa) bütün insanları yaşatmış gibi Olur.
Bundan başka islam fıkhında ölmüş araziyi diriltmek (ihya-i mevat) terimi kullanılır. Kimseye ait olmayan bakımsız, ölmüş bir arazinin bakımını yaparak yeniden verimli hale getiren kişi, o arazinin sahibi olur.
Ayrıca, halk arasında sevindirme, mutlu etme, ibadet ederek zamanını değerlendirme gibi manalar için de ihya kavramı kullanılır. 56
İkab:
Ceza, azap, ahiret azabı. Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de sık sık günahkar kullarının ahirette uğrayacağı azabı anlatmıştır. Ayrıca Kur'an-ı Kerim'de Seriülikab (cezalandırması süratli olan ve Şedidül-ikab şiddetle cezalandıran) nitelemeleri Allah'ın güzel isimleri arasında geçer.
İkamet : 57 İkindi Namazı: 58 İklîl:
Kuı'an-ı Kerim ve bazı yazma kitapların başlarında bulunan başlık, serlehva kısımlarına verilen ad. Hükümdarların başlarına giydikleri tac için de bu kelime kullanılır. 59
İkrah:
Zorla, isteksiz olarak bir şeyi kabul ettirme. Bir şeyi kabul etmeye zorlama. İslam hukukunda bir kimseyi yapmak istemediği bir şeyi yapması için korkutarak, tehdit ederek zorlama demektir. Böyle bir duruma zorlanan kişi İslam alimlerine göre işlediği işten dolayı cezalandırılmazlar. Mesela bir kimseyi başka birisinin tehdidi sonucu döven ya da öldüren kimse değil, faili zorlayan kimseye kısas uygulanır, ya da zinaya zorlanan kimseye had uygulanmaz. Ayrıca kimse İslam dinine girmek için de zorlanamaz. Halk arasında yanlış yorumlanan "Dinde zorlama yoktur" ayeti buna delildir. Yoksa müslümanların dinin emir ve yasaklarını uygulamaya zorlanama-yacakları anlamına gelmez. İslam dinini kabul eden kişi, onun emir ve yasaklarını yerine getireceğini de taahhüt etmiş demektir. 60
İkrar:
Kelime anlamı bir şeyi isbat etmek, kararlaştırmak demektir. İslam! bir terim olarak, başkasının kendi üzerindeki hakkını kabul edip bildirmek veya haber vermektir. Kendisinde kul hakkı bulunan kimsenin, hakkı geçenin adını vermeksizin yapacağı ikrar geçerli değildir. Bir mükellefin taşıması gereken şartları üzerinde bulunduran kimsenin yazılı veya sözlü olarak yaptığı ikrardan dönmesi geçerli değildir. Öte yandan İslam itikadına göre ikrar, inkarın zıddı olarak kabul edilir. Bu açıdan kavram, kalp ile inandığını dil ile söylemek anlamına gelir. Müslüman olan kişinin yalnız albiyle inanması yeterli değildir, bunu dili ile de
açıklaması gerekir. Bu yüzden iman, dil ile ikrar, kalp ile tasdik şeklinde tarif edilmiştir. 61
İktida:
Uymak, bağlanmak, takip etmek, peşinden gitmek demektir. Terim olarak ise cemaatle kılınan namazlarda cemaatin imama uyması, ona bağlanması anlamında kullanılır. İktida'nın doğru ve geçerli (sahih) olması için imamda ve cemaatte bazı şartlar bulunması gerekir. Buna göre cemaat namaza dururken hem namaz için, hem de iktida için niyet etmelidir. ("Niyet ettim bugünkü öğle namazının farzını kılmaya, uydum imama" gibi) İmam, cemaatten önde durmalı, imam ile cemaatin kıldıkları namaz, aynı namaz olmalıdır vb.62
1) Şan ve şöhretini artırma, yükseltme, yüceltme demektir. Daha çok İslam'da cihad etmenin gayesi olan, tevhid inancını ve Allah'ın yüce adını bütün dünyaya ve insanlığa ulaştırmak anlamında kullanılan i'la-yı kelimetullah şeklindeki tamlamada kullanılır.
2) islam hukukunda bir erkeğin bir müddet karısına yaklaşmayacağına dair yemin etmesi demektir. İlâ suresi dört aydır, dört aydan az bir süre için yapılan yemin ila olmaz. Bu süre dolmadan karısı ile birleşen erkek yemin bozmuş olur ve bunun keffaretini ödemek durumundadır. Fakat dört ay geçer de karısına yaklaşmamış olursa, karısı hain talakla boşanmış olur. Bu durumda ancak kadının rızası ile yeniden nikahlanarak kendisiyle evlenebilir. 63
İlah:
Tanrı, Mabud. Hak olsun, batıl olsun kendisine tapılan her türlü şey. İslam'da ilah kavramı, ibadet edilmeye gerçekten layık, kudretinin sınırı olmayan, varlığı kendisinden olup başka hiç bir şeye muhtaç olmayan yüce Allah için kullanılır. Fakat Alİah, Cenab-ı Hakkın zat ismi, hak ismidir. İlah ise, rab, mabud, tanrı gibi genel bir isimdir. Bu yüzden ilah kavramı ile Allah adını birbirinden ayrı tutmak gerekir. Nitekim, müşlümanlar 'la ilahe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)' diyerek bu ayrımı yapmaktadırlar. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor: "Gökte de ilah, yerde de ilah sadece O'dur. O, hüküm ve hikmet sahibidir. Her şeyi bilendir.64
Dostları ilə paylaş: |