www.edebiyatdersi.net
İSLAMİYET ÖNCESİ EDEBİYATI
A)Coşku ve heyecanı dile Getiren Metinler (Şiir)
1- Koşuklar
2- Sagular
Sav
B) Olay Çevresinde Oluşan Metinler
Destanlar
3- Yazılı eserler
a)Göktürk Yazıtları
b)Uygur Yazıtları
SÖZLÜ DEVİR EDEBİYATI( ?-8. yy.)
A)Coşku ve heyecanı dile Getiren Metinler (Şiir)
1- Koşuklar
2- Sagular
Türklerin henüz yazıyı kullanmadıkları dönemdir. Yani başlangıçtan 8. yüzyıla kadar olan dönemdir.
Bu dönem ürünleri tamamen sözlüdür ve genellikle şiir şeklindedir.
Bu ürünlerin bazıları günümüze kadar gelmiştir.
Sözlü Dönemin Özellikleri
Bu döneme ait yazılı eser yok denecek kadar azdır. Bu dönemde Türkler, göçebeliğe dayanan günlük hayatlarında ve özellikle düzenledikleri törenlerde (sığır: av töreni; şölen: ziyafetler; yuğ: ölüm töreni) bir araya geldiklerinde “ozan”, “kam” veya “baksı” denilen şairler “kopuz” denilen saz eşliğinde “koşuk”lar ve “sagu”lar söylerlerdi. Bu şiirler (sagu, koşuk, destan) hece ölçüsüyle söylenen ve yarım kafiye kullanılan şiirlerdir.
Anlatım söze dayanır.
Düşünce ve hayaller şiirle anlatılmıştır.
Nazım biçimi dörtlük, vezin hece veznidir.
Yarım kafiye kullanılmıştır.
Dil sadedir.
Bu ürünler düzenlenen törenlerde (sığır: av töreni; şölen: ziyafetler; yuğ: ölüm töreni) ortaya çıkmıştır.
Şiirler kopuz denilen saz eşliğinde söylenir.
Daha çok somut konular işlenmiştir.
Kahramanlık, savaşlar, tabiat ve aşk konuları işlenir.
Şairlere ozan, kam, baksı, oyun, şaman gibi adlar verilir.
1.Koşuk
İslam’dan önce sığır törenlerinde, şölenlerde söylenen aşk, kahramanlık, doğa sevgisi temalı şiirlere koşuk denir. Daha çok lirik, pastoral ve epik özellikler taşıyan bu şiirler belli bir ezgiyle söylenmiş, bu ezginin oluşması için kopuzdan da yararlanılmıştır.
* Hece vezni ve yarım kafiye ile söylenen şiirlerdir.
* Nazım birimi dörtlüktür.
* Bu şiirlerde düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca… (aaab cccb dddb)
* 7’li hece vezniyle söylenirdi.
* Genellikle lirik şiirledir. Bu yüzden Koşukların duygu yönü ağır basar.
* Kopuz eşliğinde söylenir.
* Yiğitlik, aşk, tabiat konularını işler.
* Bu şiirlerin İslâm sonrası halk edebiyatındaki adı koşma özellikle koçaklama ve güzellemedir.
2. Sagu
Yuğ törenlerinde ölen kişinin kahramanlıklarını anlatan, onun ölümünden duyulan üzüntüyü dile getiren şiirlerdir. Şekilsel olarak koşuklara benzer.
* Ölen kişinin kahramanlıklarını, başarılarını, erdemlerinin anlatıldığı ölümlerinden duyulan üzüntüyü dile getiren ağıt şiirleridir.
* Koşuk nazım şekliyle söylenir.
* Dörtlükler halinde söylenir.
* 4+3=7’li hece ölçüsüyle yazılır.
* Bu şiirlere İslâm sonrası halk edebiyatında “ağıt”, Divan edebiyatında “mersiye” denir
* Divanu Lûgatit-Türk’teki Alp Er Tunga sagusu bu türün önemli bir örneğidir.
*Sagu söyleyen kişilere sagucu ya da ağıtçı denir.
*Saguda düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca… (aaab cccb dddb)
Sav
Türk toplumunun dünyaya bakışını, geleneklerini, varlık anlayışlarını ortaya koyan özlü sözlerdir. Bugünkü “atasözü”nün karşılığıdır.
Divanu Lûgatit-türk’te pek çok sav vardır.
B) Olay Çevresinde Oluşan Metinler
Destanlar
Mitoloji
Mitoloji kelimesi, yunanca mythos ( masal - hikaye ) ve logos ( söz ) kelimesinden yapılmıştır. Mitoloji; çok eski zamanlarda gelmiş ve yaşamış olan ulusların inandıkları tanrıların, kahramanların, devlerin ve perilerin hayat ve bahseden hikayelerdir. Her toplumun kendine özgü bir mitoloji maceraları vardır. Ve temsil ettiği topluluğun aynası gibidir. Mitolojiler toplumdan topluma farklılık gösterdiği gibi ortak yanlarda çok bulunmaktadır. Mitolojide geçen öykülerin hepsi hayal ürünü değildir
Türk mitolojisi: ışık, ağaç, bozkurt, su
Destanların ortak özellikleri:
Hepsinde yarı tanrısal nitelikler taşıyan bir ya da birçok kahramandan söz edilir. Destan bu kahramanın eylemleri üzerine kurulmuştur. Olaylar çok geniş bir kozmik coğrafya üzerinde geçer. Bir destanın dünyası ortaya çıktığı zaman içinde düşünebilecek her şeyi barındıran bütünsel, çok yönlü bir dünyadır. Hemen bütün destanlarda uzun yolculuklar anlatılır. Çoğu destanda olaylara doğaüstü yaratıklar da katılır. Kişiler, olaylar, doğal varlıklar hep gerçek yaşamdaki boyutlarından daha büyük, daha zengindir. Özellikle sözlü destanlarda uzun anlatı, betimleme (tanımlama) ve konuşma bölümleri bulunur. Öykü içinde öyküye yer verilir.Törensel söyleyişler ve kamusal duyarlılık hakimdir. Destanlar temel olarak iki gruba ayrılır.
Sözlü destanlar
Yazının henüz bulunmadığı ve yaygınlaşmadığı bir kültürde doğan ve kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarıldıktan sonra yazıya geçirilen destanlardır. Ozan ve şarkıcıların değişik zamanlarda söylediği şarkı ve şiirlerin bütünleşmesi ve işlenmesiyle oluşturulurlar.
Destan
Bütün dünya edebiyatlarının başlangıç eserleri olan destanlar, çeşitli konularda yaradılış hikâyeleri yanında, milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış bir kahramanın veya tarih olayının (doğal afetler, savaşlar, göç, yangın vb.) millet muhayyilesinde ortak sembol ve ifadelerle zenginleştirilmiş uzun manzum hikâyeleridir. Destanlar hece ölçüsüyle ve dörtlüklerle söylenir. Dörtlük sayısında sınır yoktur. Türk destanları, kâinatın, insanın, kadının ve erkeğin yaradılışı; Türk milletinin doğuşu, çeşitli Türk devletlerinin kuruluş gelişme, çöküşleri, zafer ve yenilgileri gibi konularla beraber pek çok sebep açıklayıcı efsaneyi de içinde barındırır. Bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk Edebiyatının da ilk örnekleri destanlardır. Destanlarda olağan üstü olaylar ve olağan üstü özellikte kahramanlar vardır. Destanlar anonim ve sözlü edebiyat ürünleridir.
Ağızdan ağıza dolaşmak suretiyle oluşmuşlardır. Destanlarda anlatılan olayların geçtiği yer ve zaman bilinmez. Kahramanlar lider ve kurtarıcı rolündedir. Üç safhada oluşur: Önce toplumu derinden etkileyen olay olur. Sonra toplumun içinden yetişen şairler olayla ilgili şiirler söylerler. Üçüncü aşamada da şiir o milletin içinden bir şairce toplanır, yazıya geçirilir.
Türk Destanlarının Özellikleri:
1. Dörtlüklerden oluşmuştur.
2. Dil katıksız Türkçedir.
3. Kafiyelere yer verilmiştir.
4. Gerçek ve olağanüstü olaylar karışıktır.
5. Olaylar belli bir coğrafya üzerinde geçer, zaman tahmin edilebilir.
6. Sosyal hayatta gerçekleştirilemeyen arzu, dilek ve tutkular destanlarla gerçekleştirilmiş görünür.
7. Tarihi ve milli değerler destanlarda yer alır.
Doğal Destan: Tarih öncesi devirlerden günümüze önce sözlü, sonra yazılı gelenekle aktarılagelen ve söyleyeni belli olmayan destanlardır.
Doğal destanlardan
Hint Destanları: Ramayana, Mahabarata
Yunan Destanları: Ilyada, Odise(derleyeni Homeros) (Homeros destanları olarak bilinirler. Yunan Yarımadası’ndaki Akhalar’ın, Anadolu’daki İon krallıklarına saldırısı ve Akha kral ve prenslerinin daha sonraki serüvenleri anlatılır.)
Latin Destanı: Eneid (derleyeni Vergilius)
Iran Destanı: Sehname (derleyeni Firdevsi)
Fransız Destanı: Chanson de Roland (Frank kralı Charlemagne’ın savaşlarını anlatır),
Fin Destanı: Kalavela
İngiliz Destanı: Robin Hood, Beowulf
Alman Destanı: Niebelüngen, Kudrunlied
Rus Destanı: İgor
Japon Destanı: Şinto, Heike Monogatari.
Sümer Destanı: Gılgamış(Gılgameş ve arkadaşı Enkidu ile birlikte uzun arayışlardan sonra ölümsüzlük otunu bulur, ama bir yılana kaptırır.)
Hindistan: Mahabharata, Ramayana
Yapma (suni) Destan: Tarihin belli bir devrinde milli birlik ve bütünlüğü sağlamak amacıyla ya da başka bir sebebe dayanarak herhangi bir yazarın milletlerin hayatlarındaki önemli olayları ya da kültürel değerleri ele alarak yazıp meydana getirdiği destanlardır.
Üç Sehitler Destanı, Yedi Memetler (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
Genç Osman Destanı (Kayıkçı Kul Mustafa)
Çılgın Orlando (Ariasto)
Kurtarılmış Kudüs (Tasso) İtalya
Kaybolmuş Cennet (Milton) İngiliz
İlahi Komedya (Dante)
Andriade(Voltaire) Fransız
Aeneis(Vergilius) Latin
Cabbaroğlu Mehmet Bey-(Attila İlhan) Türk
İslamiyet’ten Önceki Türk Destanları
1.Altay - Yakut
Yaradılış Destanı
Asya kıtasının çeşitli bölgelerinde yaşayan Türk boyları arasında zengin bir destan geleneği vardır. Bilinen Türk destanları arasında en eskisi Yaratılış Destanı’dır. Altay Türkleri arasında söylenmektedir. V. Radlov tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir.
2. Saka Türkleri
Alp Er Tunga Destanı
M.Ö. VII. asırda Türk-İran savaşlarında ün kazanmış ,İran ordularını defalarca mağlup etmiş Bir Türk hükümdarını anlatır. Daha sonra İranlılar tarafından hile ile öldürülmüştür. Onun İran destanındaki adı Afrasiyab’tır. Alp Er Tunga’nın ölümüne söylenmiş bir sagu Divan-ı Lügat’it-Türk’te bulunmuştur. Ancak bununla asıl ilgili bilgi Şehname adlı İran destanında vardır.
Şu Destanı
İskit Türkleri’ne aittir. Bu destan zinciri içinde Alp Er Tunga ve Şu parçaları bulunur. Bunlar Kaşgarlı Mahmud’u Divanü Lugati-t-Türk adlı eserinde yer almıştır. Şu adındaki bir hükümdarın Büyük İskender’in Türk illerine yürüyüşü sırasında onunla yaptığı savaşları anlatır. Sonunda Şu İskender ile anlaşır ve Balasgun yöresine yerleşir. Bazı Türk boylarının adlarının nereden geldiğini izahı yönüyle önemlidir. Eski Saka devletinde hükümdarlara Şu adı verilmesi dolayısıyla, bu destan Saka destanı olarak bilinir.
3. Hun-Oğuz Destanları
Eski Türk devletlerinden tarihini en iyi bildiğimiz büyük devlet Hunlardır. İki destanları vardır
Oğuz Kağan Destanı
14’üncü yüzyılda derlenmiş özet nitelikte bir metindir. Oğuz Kağan adlı hükümdarın savaşlarının anlatıldığı en önemli Türk destanlarındandır. M.Ö. II. asırda doğmuştur. Birçok değişikliğe uğramış, birçok katkılarla değişmiştir. Destanda Türklerin bazı boylarının isimlerinin nereden geldiği anlatılır. Oğuz Kağan’ın halına değişik hedefler göstermesi de dikkate değer bir husustur.
Attila Destanı
Batı Hun hükümdarı Atilla’nın fetihleri etrafında oluşmuştur. M.S. V. asırda Avrupa’ya korkulu yıllar yaşatan Atilla, Rusya’dan Fransa’ya kadar bütün Avrupa’ya almış, Roma’ya kadar uzanmıştır. Destanda onun ölümüyle ilgili söylenen ağıtta bir ölüm feryadı değil, kahramanlıklar anlatılmıştır.
4. Göktürk Destanları
Tarihte kurdukları devlete Türk adını veren ilk Türkler Göktürk’lerdir. M.S. V. asırdan VII. asıra kadar Ortaasya’yı ellerinde tutmuşlardır. Göktürk’lerin devlet kurmadan önceki yaşayış ve inaçlarını anlatan iki destanları vardır.
Bozkurt Destanı
Destanın esası yok olma felaketine uğrayan Göktürk soyunun yeniden dirilip çoğalmasında bir Bozkurt’un Anne Kurt olarak etkili olmasıdır.
Ergenekon Destanı
Düşmanları tarafından mağlup edilen Türkler yok olma aşamasına gelmişti. Düşmanın elinden kaçabilen iki aile yolu izi olmayan Ergenekon’a gelmiş orada dört yüzyıl büyüyüp çoğalmış ve demir dağı eritip Ergenekon’dan çıkmışlar, atalarının düşmanların yenip Göktürk devletini kurmuşlardır. Destanın en önemli özelliği tarihle benzerlik göstermesidir. Türklerin demiri işleyen ilk kavim olduğunu anlatması önemlidir.
5. Siyenpi Destanları
6. Uygur Destanları
Mani Dininin Kabulü Destanı
Türeyiş Destanı
Destana göre eski Hun hükümdarının iki kızı vardı. Hükümdar kızlarının tanrılarla evlenmelerini istiyordu. Bu yüzden onları insanlardan uzak bir yere bıraktı. Tanrı nihayet Bozkurt şeklinde geldi ve kızlarla evlendi. Bu evlenmeden bozkurt ruhu taşıyan Dokuz Oğuz- On Uygur çocukları doğdu.
Göç Destanı
Uygur hükümdarının Çinlilerle savaşmamak için Çin prensiyle evlenmek istemesi ve Çinlilerin bu prenses karşılığında Türklerce kutsal sayılan bir taşı almaları anlatılır. Taş gidince Uygur ülkesine felaket çöker. Uygur halkı Beş Balıg denen yere yerleşir. Destanın en önemli özelliği değersiz taşın bile hiçbir şey uğruna düşmana verilmeyeceği inancını anlatmasıdır.
İslamiyetin Kabulünden Sonraki Türk Destanları:
Karahanlı : Saltuk Buğra Han Destanı
Kazak-Kırgız : Manas destanı
Türk-Moğol : Cengiz destanı
Tatar-Kırım: Timur ve Edige Destanları
Selçuklu-Beylikler ve Osmanlı Dönemleri: Seyit Battal Gazi Destanı (Battal Gazi’nin İslamiyet’i yayış mücadelesini ve yiğitliklerini anlatır), Danişmend Gazi Destanı (Danişmend name), Köroğlu Destanı.
Satuk Buğra Han Destanı
Müslüman olan ilk Türk devletini kuran Satuk Buğra Han’ı anlatan destan, birtakım olayları ve coğrafi mekanları doğru vermesine rağmen tarih kabul edilemeyecek kadar destansı ve hayali motiflerle süslüdür. 9. ve 10. asırda oluşmuştur. Eski Türk destanlarındaki motifler İslami anlayışla değiştirilmiş ve müslümanlarla kafirlerin savaşı haline dönüşmüştür. Satuk Buğra, Kaşgar hükümdarı olan amcasından İslamiyeti kabul 'etmesini ister. Kaşgar Hanı, müslüman olmayacağını söyler. Satuk Buğra Han’ın işaretiyle yer yarılır ve hükümdar toprağa gömülür. Satuk Buğra Han hükümdar olur ve bütün Türk ülkeleri onun idaresinde İslamiyeti kabul ederler. Satuk Buğra Han, ömrünü müslümanlığı yaymak için mücadele ile geçirmiştir. Menkıbelere göre Satuk Buğra Han’ın düşmana uzatıldığında kırk adım uzayan bir kılıcı varmış ve savaşırken etrafına ateşler saçıyormuş. 96 yaşında Tanrıdan davet almış bu sebeple Kaşgar'a dönmüş ve hastalanarak burada ölmüştür.
Manas Destanı
Kırgız Türkleri arasında 11. ve 12. asırlarda oluşmaya başlamış, kısa zamanda büyük bir Türk destanı halini almıştır. Destanda Manas adlı bir kahramanın kafirlerle savaşları anlatılır. Elbette halk kültüründe, oluştuğundan eski destanlardan motifler de alınmıştır. Destan Kırgız
Türkçesiyle yazılmıştır. Kırgız Türklerinin milli destanı, 500.000 beyte yakındır. Dünyanın en büyük destanıdır. Kırgızların aşamalardan geçerek bütünlük kazanmasını anlatır; Dil bakımından zengin bir kaynak olan Manas destanı folklor bakımından da önemlidir. Şamanizmin derin etkisinde olan destan Sayakbay Karalay tarafından toplanarak düzenlenmiştir. Hükümdarları Karahan ölünce, Kırgızlar Kalmukların egemenliği altına girerler. Karahan'ın oğullarından Çakıp (Yakup),Altaylara göçer, Kırgız Türklerinin bağımsızlığını sağlayacak çalışmalara başlar. Bir gece Kırgızları kurtaracak kahramanın yeni doğacak oğlu olduğunu rüyasında görür. Bir süre sonra doğan oğluna Manas adını verir, çocuğun bazı olağanüstü özellikleri olduğu görülür. Çevresinde toplanan halk ile birlikte Kalmuklara karşı başarılı saldırılar düzenler. Altaylarda yasayan Kırgızlar Manas’ın bu olağanüstü başarılarını duyunca ona katılırlar. Manas Kırgız bağımsızlık savaşının önderi olur ancak yapılan büyük savaşta ölür. Halk, oğlu Semetey'i başkanlığa seçer. Burada destana yeni bir olay eklenir. Semetey, Afgan hanının kızı Ayçürek'i sever. Han kızını vermek istemez. Bu yüzden kanlı çarpışmalar olur. Semetey savaşta üstün gelir. Ayçürek ile evlenir. Destanın üçüncü konusu aile içi çarpışmalardır. Sonunda da Manasın torunu Seytek birçok kahramanlık göstererek Kırgız hanı olur. Kırgızlar bağımsızlıklarını kazanırlar.
Cengiz Destanı
Ortaasya'da 13. asırda oluşan ve Moğol hükümdarı Cengiz'in hayatını ve savaşlarını anlatan destandır. Ortaasya'da yasayan Türk boyları arasında 13.yy.da doğup gelişmiştir. Cengiz-name Moğol hükümdarı Cengiz'in hayati, kişiliği ve fetihleri ile ilgili olarak Cengiz'in oğulları tarafından idare edilen Türkler tarafından meydana getirilmiştir. Orta Asya'da yasayan Türkler özellikle de Başkurt Kazak ve Kırgız Türkleri, Cengiz destanını çok severek günümüze kadar yaşatmışlardır. Cengiz-name’de Cengiz bir Türk kahramanı olarak kabul edilmekte ve hikaye Türk tarihi gibi anlatılmaktadır. Cengiz, Uygur Türeyiş destanının kahramanları gibi gün ışığı ile Kurt Tanrı’nın çocuğu olarak doğar. Cengiz-name, Moğol Hanlarının destanî tarihi olarak kabul edildiğinden tarih araştırıcılarının da dikkatini çekmiştir.
Edige Destanı
Bu destanda XIII yüzyılda Hazar denizi kıyısında kurulan Altınordu Hanlığının XV. Yüzyılda Timurlular tarafından yıkılışı anlatılmaktadır. Destanın adı, Altınordu Hanı ve bu destanın kahramanı Edige Mirza Bahadır’a atfen verilmiştir. Edige Mirza Bahadır’ın devletini ayakta tutabilmek için yaptığı büyük mücadeleler, ölümünden sonra XV. yüzyılda destan haline getirilmiştir.
Battal Gazi Destanı
Bu destanın kahramanı Türkler arasında Battal Gazi adıyla benimsenmiş bir Arap savaşçısıdır. Asil destan, VIII. yy.da, Emevilerin Hıristiyanlarla yaptıkları savaşlarda büyük kahramanlıklar göstermiş Abdullah isimli bir kişiyle ilgili olarak doğmuştur. Battal Arapça kahraman demektir, Battal Gazi, Arap kahramanına verilen unvanlardır. Türklerin müslüman olmalarından sonra Battal Gazi destan tipi Türkleştirilmiş önceki destan epizotlarıyla zenginleştirilmiş ve anlatım geleneği içine alınmıştır. XII ve XIII yüzyıllarda Battal-Name adı ile ve nesir biçimi yazıya geçirilmiştir.
Danişment Gazi Destanı
Anadolu’nun fethini ve bu mücadelenin kahramanlarını anlatan, 11. yüzyılda sözlü olarak şekillenen 11.yy.da yazıya geçirilen İslami Türk destanlarındandır. Danişmend-name, hikâye edilen olayların tarihi gerçeklere uygunluğu, kahramanlarının yaşamış Türk beyleri olmalarından, Anadolu coğrafyasının gerçek isimleriyle anılmasından dolayı uzun süre tarih kitabı olarak nitelendirilmiştir.
YAZILI DEVİR EDEBİYATI( 8-11. yy.)
Bu dönemde Göktürkler ve Uygurlar tarafından kendi alfabeleriyle eserler verilmiştir. Türk dilinin tespit edilebilen en eski yazılı metinleri VII. asrın sonlarına ve VIII. asrın ilk yarısına ait olan dikili taşlar (Yenisey ve Orhun anıtları) ve Uygur dönemine ait olan dinî metinlerdir. Anıtlar arasında yer alan, Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk adına dikilen Orhun Anıtları, gerek muhtevaları, gerekse mükemmel dil ve üslûplarıyla Türk dilinin, edebiyatının ve tarihinin şaheserleri arasında yer almaktadır. Abidelerin yazarı Yolluğ Tigin’dir.
Yenisey Kitabeleri, Yenisey ırmağı çevresinde daha çok mezar taşlarından oluşan bu kitabelerin edebi olarak fazla bir önemi yoktur.
Göktürk Kitabeleri
Tonyukuk Anıtı : 720 yılında Göktürk devleti veziri Tonyukuk adına dikilmiştir. Kitabede Tonyukuk, anılarını ve dönemin tarihini anlatmıştır. Anlatımda, atasözlerine bolca yer verilmiştir.
Kültigin Anıtı : 732 yılında dikilen anıt Yolluğ Tigin tarafından yazılmıştır. Anıtta Kültigin’in ölümü ve yas töreni anlatılmıştır.
Bilge Kağan Anıtı: 735 tarihini taşır. Bilge Kağan’ın yiğitlikleri ve Türk milletine iletmek istediği mesajlar anıtın içeriğini oluşturur. Bu anıt da Yolluğ Tigin tarafından yazılmıştır.
Göktürk (Orhun) Kitabelerinin Özellikleri:
Türklerin ilk yazılı eseridir.
Doğu Göktürklerin tarihine ışık tutar.
Söylev türünde yazılmıştır.
Oldukça gelişmiş ve işlenmiş bir dil kullanılmıştır.
Türk dilinin gelişmişlik düzeyine ilişkin etraflı bilgiler edinilebilir.
Hem dinî hem de din dışı konular işlenmiştir.
Tarih, coğrafya ve edebiyata kaynak olacak niteliktedir.
Türk tarihini, toplumun yaşam biçimini, dünyaya bakış tarzını ortaya koyar.
Kitabelerde idarecilerin ve sultanların halkı aydınlatması, yaptıklarının hesabını halka vermesi söz konusudur.
Kitabeleri Strahlenberg bulmuş, 1893’te Wilhelm Thomsen okumuştur.
Bir yüzleri Göktürk alfabesiyle, diğer yüzleri Çince yazılmıştır.
Uygur Dönemi
Köktürk, Uygur ve Karahanlılarda kültürel değerler ve değişim nedenleri
İslâm öncesi Türk edebiyatı yazılı eserleri arasında, Uygur alfabesiyle yazılmış olan çeviri dinî eserler de sayılabilir. Bunlar Mani ve Buda dinlerine ait eserlerdir.
İSLAMİ UYGARLIK ÇEVRESİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
İSLAMİ DÖNEMDE İLK DİL VE EDEBİYAT ÜRÜNLERİ (XI.-XII.yy)
Türkler X. yüzyılda İslâmiyeti kabul ettikten sonra Türk dili ve edebiyatında değişiklikler görülür. İslâmî devir Türk edebiyatının ilk ürünleri XI ve XII. yüzyıllarda ortaya çıkar. Bunlardan ilki, Hakaniye Türkçesi ile yazılmış olan Yusuf Has Hâcib'in Kutadgu Bilig'idir. Aynı yüzyılda yazılmış bulunan Kâşgarlı Mahmut'un Divânü Lûgati't-Türk'ü de İslâmî devir Türk edebiyatının ilk ürünlerindendir. Bu eserler arasına XIII. yüzyılın başında Yüknekli Edip Ahmet'in kaleme aldığı Atabetü'l-Hakâyık'ı da katmak gerekir. XII. yüzyılda Orta Asya'da Ahmet Yesevî ve Hakim Süleyman Ata, dinî-tasavvufî halk şiirinin ilk güzel örneklerini vermişlerdir. İlk İslâmî eserlerin meydana getirildiği bu yüzyıllarda edebiyatın her alanında bir ikilik bulunmaktadır. Bu da, geçiş döneminin bir özelliğidir.
Genel Özellikleri
Türk edebiyatı bu yüzyıllarda bir geçiş dönemi yaşar. Bir yandan, eski edebiyat anlayışı sürdürülürken, öbür yandan yeni medeniyetin edebiyat anlayışına uygun eserler verilir.
Dilde Arapça ve Farsça kelimeler görülür.
Uygur alfabesi yanında, Arap alfabesi de kullanılır.
Şiirlerde, hem millî nazım birimi olan dörtlük, hem de yeni şiirin nazım birimi olan beyit kullanılmıştır.
Hece vezni ile birlikte aruz veznine yer verilmiştir.
1. KUTADGU BİLİG (Mutluluk Bilgisi)
11.yy Yusuf Has Hacip yazmıştır.
Didaktik bir eser olan Kutadgu Bilig saadet veren bilgi anlamına gelir.
Bu dönemin elimizdeki İslami ilk edebî eseridir. İlk siyasetname denilebilir. 1070 yılında Balasagunlu Yusuf tarafından Karahanlılar devrinde yazılmış ve Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunulmuştur. (Eseri beğenen hükümdar bunun üzerine Yusuf’a Has Haciplik (müsteşar) unvanı vermiştir.) Eserin adı “Mutluluk Veren Bilgi” anlamındadır. Mesnevi nazım şekliyle ve fa’ûlün/ fa’ûlün / fa’ûlün / fa’ul (Şehname vezni) aruz vezniyle yazılmıştır. Aruz ölçüsüyle yazılmış ilk eserimiz kabul edilir. 6645 beyittir. Ayrıca 173 tane de dörtlük vardır. Beyit nazım birimiyle yazılmıştır; ancak dörtlük nazım birimi de kullanılmıştır. Didaktik (öğretici) bir nitelik taşır. Bir ahlâk ve öğüt kitabıdır. Hükümdara siyası öğütlerde bulunur. Eserde alegorik (sembolik) bir anlatım vardır ve dört şahıs konuşturulur. Hükümdar Kün Toğdı: Adaleti, Vezir Ay Toldı: saadeti, Vezirin Oğlu Ögdilmiş: Aklı, Vezirin Kardeşi Odgurmış: Öbür dünyayı, kanaat etmeyi temsil eder. Eser Hakaniye (Çağatay) Türkçesiyle kaleme alınmıştır. Dili oldukça sadedir. Eserde Arapça ve Farsça kelimelere rastlanır. Eserin bugüne değin üç nüshası bulunmuştur. Bunların hepsi de eserin yazıldığı dönemden çok sonra kopyalanmıştır. Bu nüshalar bugün, Viyana, Fergana ve Mısır’dadır.
2. DİVAN-I LÜGAT'İT TÜRK
“Türk dilleri sözlüğü” anlamına gelir 11. yüzyılda (1072-1074) Kaşgarlı Mahmut tarafından Araplara Arap’lara Türkçeyi öğretmek gayesiyle yazılmıştır. Türk dilinin ilk sözlüğü ilk dilbilgisi niteliğinde olan eser Arapçadır. Türk edebiyatı ve Türk dilinin gelişimi hakkında vermiş olduğu bilgiler bakımından önemlidir. Divan-i Lügat'it Türk'teki Türkçe örnekler Göktürk yazıtlarından bu yana bize ulasan en eski Türk edebiyatı örnekleridir. Eser bir sözlük olarak hazırlanmasına rağmen, Türk sosyolojisi, psikolojisi, edebiyatı, gelenek ve görenekleriyle ilgili bilgi veren önemli bir eserdir. Kelimeleri göçebe boylar arasında gezerek bizzat kendisi derlemiştir. (Diğer önemli sözlükler: Ali Şir Nevai, Muhakemetü’l-Lugeteyn, Şemseddin Sami, Kamus-ı Türki) İslamiyet öncesi edebiyatın sagu, koşuk ve sav örneklerini içerir. Eserde kelimelerin kullanıldığı örnek cümle veya şiirler, dilbilgisi kuralları ve bir harita (o devirdeki Türk boylarının yerleşim alanını gösteren) bulunmaktadır. Etnografik bir eser olarak kabul edilir. Zamanında konuşulan ve yazılan Türk lehçelerindeki 7500’den fazla Türkçe kelimeye Arapça karşılıklar veren ve harf sırasına göre düzenlenmiş bir sözlük durumundadır.
Ayrıca manzum-mensur parçalar (sav, sagu, koşuk), örnekler ve bazı olaylarla donatılmış bir ansiklopedidir. Zamanın Türk tarih ve efsanelerine, coğrafya, halk edebiyatı ve folkloruna dair geniş bilgiler vererek Türkoloji'nin temellerini atmıştır. Bu eser hangi gelenekte yazılmış? Sözlük yazma geleneğini başlatıyor.
Dostları ilə paylaş: |