İslamiyet öncesi edebiyati a)Coşku ve heyecanı dile Getiren Metinler (Şiir) 1- koşuklar 2- sagular Sav



Yüklə 156,99 Kb.
səhifə2/3
tarix17.01.2019
ölçüsü156,99 Kb.
#98504
növüYazı
1   2   3

3. ATABET'ÜL HAKAYIK

12. yüzyılda Kutadgu Bilig’den yarım asır sonra Edip Ahmet Yükneki tarafından yazılmıştır. Eser Sipehsalar Mehmet Bey adlı birine sunulmuştur. "Hakikatler Eşiği" anlamına gelir. Bütünü, mesnevi tarzında söylenmiş 46 beyit ve 101 dörtlükten oluşur. Dörtlükler hece vezniyledir. Eserin konusu tamamen dini ve ahlakidir. Yazar, bu eserde didaktik bir vaaz ve nasihat kitabı yazmak istemiştir. Eserde dindarlığın faziletlerinden, ilmin mutluluğa götüren yol olduğundan söz edilir. Arapça ve Farsça kelimeler oldukça fazladır. Ahlaki ve dini bir eser olup, öğretici vaaz ve nasihatlerle bezenmiştir. Hakaniye (Çağatay) Türkçesiyle yazılmıştır.


4. DİVAN-I HİKMET

12. yüzyılda Hoca Ahmet Yesevi tarafından yazılmış, İslami konular işlenmiştir. İlâhî aşkın, ibadetin, cennetin, peygamber sevgisinin, ibadetin vb. konu edildiği didaktik tasavvufi bir eserdir. Sade bir dille yazılan şiirlerin parçalarına "Hikmet" adı verilir. Hikmetler dörtlükler şeklindedir. İlk Türk tasavvuf şairi kabul edilen Yesevi bu şiirlerini dörtlüklerle ve hece vezniyle yazmıştır. 7’li ve 12’li hece ölçüsüyle yazılmıştır. Eserdeki aruz vezniyle yazılmış şiirler daha sonra eklenmiştir. Ahmet Yesevi Yeseviye tarikatını kurmuştur. Bu tarikatla Ortaasya Türkleri arasında İslamın yerleşip genişlemesini sağlamıştır. Yesevi’nin tarikatında eğitilmiş birçok mürit (derviş, alperen) göç eden boylarla birlikte Anadolu’ya gelmiş, tarikatın öğretilerini burada yayarak yeni tarikatların kurulmasına katkıda bulunmuştur.


5. KİTAB-I DEDE KORKUT

Kitabın asıl adı Kitab-ı Dede Korkut Ala Lisan-ı Taife-i Oğuzhan (Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı) ‘dır.Hikayelerde nazım, nesir iç içedir. Dili destansı bir dildir. Hatta bazı yönleriyle destana benzer. Bu yüzden destandan halk hikayeciliğine geçiş ürünü olarak görülür. Bu kitaptaki hikayeler Oğuz Türkleri arasında yaşanmış ve yayılmıştır. Kitapta Oğuz Türklerinin Gürcüler, Rumlar, Ermeniler ve diğer Türk boylarıyla yaptıkları savaşlar, kahramanlıklar yiğitlikler anlatılır. Ayrıca aşklar, ayrılıklar, ölüm, esaret de işlenen konulardandır. Özellikle Deli Dumrul hikâyesinde olduğu gibi Türk aile yapısı, aile bağları, ailenin kutsallığı önemli yer tutan bir konudur.

Eserde aliterasyon sanatına sıkça rastlanmaktadır. Halkın kullandığı dille yazılmıştır. 12 hikayeden oluşur. Hakaniye Lehçesiyle yazılmıştır.15. yy.da yazıya geçirilen eseri kimin yazıya geçirdiği belli değildir. Kitapta geçen Dede Korkut bir kişidir. Halk arasında sözü geçen, gerektikçe keramet gösteren veli bilge bir zattır. Dede Korkut'un destanlarının ilk anlatıcısı olduğu tahmin edilmektedir. Oğuzlar önemli meseleleri ona danışırlar. Gelecekten haberler verdiği söylenir. Ozan ve kamdır. Kopuz çalıp, hikmetli sözler söyler. Kopuzuna da kendine saygı duyulur.

OĞUZ TÜRKÇESİNİN ANADOLUDAKİ İLK ÜRÜNLERİ (XII.-XV.yy.)
Tasavvufun amacı, vücut, insanı kamil, fenafillah, masiva, İlahi aşk

Tasavvuf okullarına tekke denir.

Mürid-derviş,

Meyhane: dergah

Maşuk:Allah

Saki: mürşid

Çile:nefsi öldürme için yapılan terbiye,züht
Olay çevresinde oluşan edebi metinler

Battalname

Dede Korkut

Danişmentname

Cemşid i Hurşid
Öğretici metinler

Makalat


Nantık-ut Tayr

14.yy öğretici metinler: tıp, dini, İslam menkıbesi, öğretici bilgi verici. Yazarlar: Hakim Hacı Paşa, Erzurumlu Kadı Darir, Hamzavi, Ebul Hayr Rumi



15.YY-19.yy ORTALARINA KADAR TÜRK EDEBİYATI

Kayıkçı Kul Mustafa, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Celali, Kağızmanlı Hıfzı, Köroğlu, Aşık Ömer, Everekli Seyrani, Levni, Karacoğlan
Aziz Mahmut Hüdai, Yunus Emre, Ahmet Yesevi, Seyyit Nesimi,
Olay çevresinde oluşan edebi metinler
Anlatmaya bağlı edebi metinler

Tahir ile Zühre, Leyla ile Mecnun


Göstermeye bağlı edebi metinler

Karagöz(Küşteri meydanı, Hayal oyunu), Meddah, Ortaoyunu (baskı tip,tiplerin özelliği, oyunun bölümleri)


Öğretici metinler

Tezkire, seyahatname,



Naima, Koçi Bey, Veysi, Nergisi, Latifi, Katip Çelebi, Fuzuli, Evliya Çelebi, Seydi Ali Reis
10. sınıf kitabında ismi olan sanatçılar:

Hoca Dehhani,Kadı Burhanettin, Süleyman Çelebi, Ahmet Paşa,Mevlana, Nesimi, Ahmedi, Gülşehri, Baki, Fuzuli, Bağdatlı Ruhi, Amizade Haleti(ruabi), Nedim,Aşki (muhammes), Neşati , Aşık Paşa, Eşrefoğlu Rumi, Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli, Pir Sultan Abdal, Aziz Mahmut Hüdai, Karacoğlan, Kayıkçı Kul Mustafa, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Celali, Kağızmanlı Hıfzı, Köroğlu, Aşık Ömer, Everekli Seyrani, Levni, Karacoğlan Cahit Zarifoğlu, Beydaba, Nasreddin Hoca, Hakim Hacı Paşa, Erzurumlu Kadı Darir, Hamzavi, Ebul Hayr Rumi, Naima(düzyazı), Koçi Bey


I. HALK EDEBİYATI

Türklerin İslam dinini kabul etmelerinden sonra, halk arasında İslam öncesi Türk edebiyatı geleneğinin sürdürülmesiyle gelişen edebiyat türüdür. Oğuz Türkleri, Anadolu'ya dilleriyle, gelenekleriyle, geleneksel halk edebiyatlarıyla gelmişlerdir. Ozan dedikleri saz sairleri, Anadolu'nun gittikçe Türkleşen bölgelerinde, gezici şairler olarak, sazlarıyla şiirler söylüyorlardı. Türklerin İslam öncesi toplumsal yaşamlarında yönetenler ve yönetilenler arasında anlayış, düşünce ve ideal bakımından büyük farklılıklar yoktu. Ozanların sazla çalarak söyledikleri aşk ve doğa şiirleri, destan ve sagular bütün Türklerin duygularına sesleniyordu. İslamiyet’in kabulünden sonra bu birlik bozuldu. Kentlerde kurulan medreselerde yetişenler kendilerini halktan ayrı tutmaya başladılar. Ayrıca yönetim, siyaset ve askerlik alanındaki etkinlikleri nedeniyle bazen devlet ve saray korumasında olan bir sınıf ortaya çıktı. Divan Edebiyatı bu kesimden insanların duygu, düşünce ve zevklerini yansıtırken, Halk Edebiyatı bunların dışındaki kitlelerin beğeni, düşünce ve ideallerini yansıtma aracı oldu


Halk Edebiyatı verilen eserlerin niteliğine göre üç grupta incelenir:

Aşık Edebiyatı

Tekke Edebiyatı

Anonim Halk Edebiyatı


Şiirde

Nazım birimi dörtlüktür.

Ölçü, millî ölçümüz olan hece ölçüsüdür. Hecenin en çok 7’li, 8’li ve 11’li kalıpları kullanılmıştır. Fakat şehirde yaşamış, medrese eğitimi almış bazı ozanlar aruzu da kullanmışlardır.

Genellikle yarım kafiye kullanılır. Daha çok redifle ahenk sağlanır. Genelde yarım kafiye ve uyak kullanılmış.

Şiirler (önceleri kopuz, şimdilerde) bağlama eşliğinde okunur.

Dil halkın kullandığı Türkçedir.

Konu, şekil ve dil bakımından dış tesirlerden uzaktır.

Nazım şekil ve türleri türkü, koşma, mani, ninni, semai, varsağı, destan, ilâhî, nefes sayılabilir.

Şiirlerin konuya göre özel başlıkları olmaz. Türe ve şekle göre genel adları vardır: koşma, destan ,semai,varsağı..

Konular, halkın sürekli iç içe olduğu, aşk, tabiat, ayrılık, hasret, ölüm, yiğitlik, din, şikâyet gibi konulardır. Daha çok somut konular işlenir.

Halk edebiyatının da kendine özgü mazmunları, mecazları vardır. Sevgilinin kaşı, gözü, yanağı, boyu her şiirde aynıdır. Az da olsa mecaz ve benzetmelere yer verilir. Somuttur.

Halk şairlerinin şiirleri cönk denilen defterlere yazılır.

.
Nesirde

Halk masalları, halk hikâyeleri, efsaneler, atasözleri, deyimler, halk tiyatrosu, bilmeceler, fıkralar sayılabilir.



A. Aşık Edebiyatı

Şiirlerini saz eşliğinde söyleyen ve aşık adlı verilen halk sanatçılarının ürünlerinden oluşur. 16.yy başlarında ortaya çıkmış. Saz şairleri gezgindir, diyar diyar gezerler ve usta çırak ilişkisiyle yetişirler


Önemli Temsilcileri

16. yy :Öksüz Aşık, Köroğlu, Kul Mehmet, Ozan, Bahşı

17. yy.: Karacaoğlan ,Aşık Ömer (hem heceyle hem aruzla yazmış), Gevheri, Kayıkçı Kul Mustafa, Katibi, Ercişli Emrah

18.yy. : Levni, Selimi,

19. yy.: Dadaloğlu, Dertli, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihni, Seyrani, Ruhsati

20. yy.da: Aşık Veysel, Ali İzzet Özkan, Talibî Coşkun, Erzurumlu Yaşar Reyhani, Şeref Taşlıova, Karslı Murat Çobanoğlu, Kağızmanlı Hıfzı…


B. Tekke Edebiyatı

Biçimsel açıdan Halk şiirinin bütün özelliklerini gösteren bu edebiyat, dinsel konularda yazılan şiirleri kapsar. Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatında asıl olan sanat yapmak değil, dinî-tasavvufî düşünceyi yaymaktır. Şair, mensup olduğu tarikatın düşünce sistemini, felsefesini yaymak için şiiri bir araç olarak kullanmıştır. Tekke şiir, halk şiirinden de divan şiirinden de nazım şekilleri almıştır. Hem aruz hem hece vezni kullanılmıştır. Dil sadedir, çünkü halka yöneliktir.


Önemli temsilcileri:

13. yy: Yunus Emre

14. yy: Kaygusuz Abdal

15. yy: Hacı Bayram Veli, Eşrefoğlu Rumî

16. yy: Pir Sultan Abdal

17.yy: Aziz Mahmut Hüdai, Niyazi Mısri


C. Anonim Halk Edebiyatı

Hece ölçüsünü esas alan ürünlerle, atasözü, destan, masal, hikâye, efsane, fıkra, ninni, türkü, bilmece, mani, ağıt gibi söyleyenini genellikle belirleyemediğimiz sözlü ürünler "anonim halk edebiyatı" adı altında toplanmaktadır.


YÜZYILLARA GÖRE HALK EDEBİYATI'NIN ÖNEMLİ TEMSİLCİLERİ
13. Yüzyıl

Bu yüzyılda ele geçen eserler, daha çok fetih ve savaşlara aittir. Bunların en önemlileri İslami Türk destanlarıdır. Bunlardan Battal Gazi Destanı, Danişmentname en ünlüleridir. Bu dönemde Anadolu'ya yerleşme tam olarak sağlanamadığı için topluma mal olmuş halk. sanatçıları da yoktur.


Nasreddin Hoca(1208-?)

Bu dönemin en ünlü kişisi Nasrettin Hoca’dır. 0, zekasıyla, keskin görüşleri ve zeki söyleyişleriyle, nükteleriyle dünyaca tanınmış bir filozoftur. 13. yüzyılda yaşadığı halde halka öyle mal olmuştur ki kendinden bir asır sonra gelen Timurlenk ile karşılaştırılmıştır. Akşehir’de, Konya’da medrese tahsili yapmış bir alimdir.


Yunus Emre

Dini Halk edebiyatı sayılan Tekke Edebiyatının da kurucusu olmuştur Şiirlerinde temiz, duru bir Allah aşkını islemiştir. En çok hece vezniyle yazmasına rağmen aruz veznini de kullanmıştır. İyi bir medrese eğitimi aldığı halde halktan kopmamış, halkı din konusunda eğitmeyi amaçlamıştır. Bu yönüyle halkın büyük sevgisini kazanmış, şiirleri dilden dile aktarılarak bütün Anadolu'ya 'yayılmıştır. Yunus Emre, insan sevgisine verdiği değer yönüyle evrensel sanatçılardan biridir. "Yaratılanı hoş gör Yaradan'dan ötürü diyen sair, hemen bütün şiirlerinde insana verdiği değeri işlemiştir. İki eseri vardır. Birisi Risalet'ün Nushiye adlı aruzla yazılan 550 beyitlik bir mesnevidir. Didaktik bir eserdir. Eserde dini kavramlar ve insanin nefsiyle nasıl mücadele edeceği anlatılmıştır. ikinci eseri "Divan" dır. Buradaki şiirlerin bir bölümü aruzla, çoğu heceyle söylenmiştir. Özellikle ilahileri bugün bile dilden dile dolaşır. Divan’ı kendi sağlığında oluşturmamış, daha sonra onu sevenler tarafından bir kitapta toplanarak oluşturulmuştur. (Molla Kasım)


Hacı Bektaş Veli

Ahmet Yesevi’nin öğretlerini takip etmişti. Anadolu'ya geldikten sonra kısa zamanda tanınarak kıymetli talebeler yetiştirdi. Hacı Bektaş-ı Veli kendisinin de bağlı olduğu "Ahilik Teşkilatı" ile, Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrinde Anadolu'da sosyal yapının gelişmesinde önemli katkılarda bulundu. Velâyetnâme adlı eserede Hacı Bektaşi Velî'nin, sık sık Kırşehiri ve Ahi Evranı ziyareti onun'la sohbetlerini anlatır.

Makalat Farsçadır düzyazı

14. Yüzyıl

Bu asrın en önemli eseri Kitab-ı Dede Korkut’ tur.


Kaygusuz Abdal (14–15.yy)

Kaygusuz Abdal’ın gerçek kişiliğiyle, yaşamıyla ilgili bilgiler yetersizdir, birtakım söylencelerle karışmıştır. Bu konuda en önemli kaynak elimizde bulunan, bir “divan” da toplanan şiirleridir. Kaynaklarda bu özgün ozanın Alaiye (Alanya) Beyi’nin oğlu olduğu, gerçek adının Alaaddin Gaybi diye bilindiğidir. Bu bilgilerin kesinliği, açıklığı söz konusu değildir. Bu söylenti niteliği taşıyan bilgilerin aydınlattığı biricik gerçek böyle bir ozanın bulunduğu, 14.yy.da yaşadığı, birtakım etkinlikler gösterdiğidir. Kaygusuz Abdal’ın şiirlerinden anlaşıldığına göre çok iyi bir öğrenim görmüş, tasavvufu bütün ayrıntılarıyla öğrenmiş, özellikle İslam dini konusunda geniş bilgi edinmiştir. Hece ve aruzla şiirler söyleyen Kaygusuz'un nesirle yazılmış eserleri de var. Aruzla yazılmış şiirleri divanında toplanmıştır. Hece ile yazdıklarına ise cönklerde ve şiir mecmualarında rastlanıyor.

Nesir eserleri: Budalaname, Mağlataname, Cefriyye-i Kaygusuz ve Esrar-i-huruf adlarını taşıyan kitapçıklardır. Cefriyye, gelecekte olup bitecek olayları anlatan bir fal kitabıdır. Öbürleri tasavvufla ilgili konuları işler.
15. Yüzyıl

Hacı Bayram Veli

Bu yüzyılın tanınmış ismi Hacı Bayram Veli'dir. Ankara’da doğan Hacı Bayram Veli çok güçlü bir medrese tahsili yapmıştır. Hacı Bayram Veli'nin tasavvufla ilgili görüşleri, kendinden sonra gelenlerce belli bir inanç düzeni olarak benimsenen Bayramilik'te son biçimini almıştır. Aruzla da yazmakla birlikte daha çok heceyi kullanmış ve dini şiirler yazmıştır. İlahileri tekkelerde zaviyelerde dillerden

düşmemiştir.
Eşrefoğlu Rumi (? - 1469)

Eserlerinde genelde yalın bir Türkçeyi tercih etse de az da olsa Arapça ve Farsça sözcükler de kullanır. Eserlerinde genellikle tasavvufi dini motifler kullanır. En önemli eseri Müzekinnüfûs; dini ve tasavvufi nasihatler içeren bir eserdir.


16. Yüzyıl

Bu yüzyılda sadece Tekke edebiyatının değil din dışı konularda söylenen şiirlerin de metinleri ele geçmiştir. Âşık, Türk Halk Edebiyatında XVI. yy’ın başından itibaren görülen şair tipidir. Ellerinde sazlarla diyar diyar dolaşan, nerede bir güzel görürlerse ona aşık olan ve şiirler söyleyen şairler, ordularda, kışlalarda, hudut boylarında boy gösteren aşıklar, eski halk ozanı geleneğini sürdürmüşler ve "Aşık Edebiyatı" denen edebiyatı yaşatmışlardır. Bunların en tanınmışı, yüzyılın sonlarında şöhret kazanan Köroğlu’dur.


Köroğlu

On altıncı yüzyıllın sonlarına doğru, Kafkas'lardan Rumeli'ye kadar, ünü bütün Osmanlı ülkesine yayılan Köroğlu, bir edebiyat tarihçisine göre hem eşkıya, hem de hece vezniyle şiirler söyleyen bir halk ozanıdır. Asıl adı Ruşen’dir. Ancak babasının yörenin yöneticisi tarafından kör edilmesinden dolayı Köroğlu adıyla anılmıştır. Rivayetlere göre babasının intikamını almak için and içmiş, yönetime baş kaldırmıştır. Şiirlerinin çoğu kahramanlık üzerinedir. Yani bu halk ozanı koçaklamalarıyla tanınmıştır. Hatta halk arasında yayılan Köroğlu Destanı, onun kahramanlıklarını anlatır. "Tüfek icat oldu mertlik bozuldu" sözü ona aittir.


Kul Mehmet

17. yüzyılda Beyyurdu'nda yetişmiş "Ağca Kahya Mehmet Dede" mahlasıyla de bilinen ozan, koşmalarıyla tanınır. İyi bir Bektaşi halk kültürü almış, At binciliğiyle de ünlüdür. Ozan, irticalen şiir, deyiş ve nefesler söyleyen en güçlü halk ozanlarından biridir.


Pir Sultan Abdal

Pir Sultan Abdal’ın yaşamı üzerine, yazılı kaynaklarda pek bilgi yoktur. Doğum ölüm yılları bile bilinmiyor. Yaşamı üzerine bilgiler, genellikle, kendi şiirlerinden, halk söylentilerinden, kuşaktan kuşağa anlatılagelen menkıbelerden, bir de yakınlarının ya da başka ozanların onu anlatan şiirlerinden çıkarılır. Sivas'ta doğan ve orada yasayan şair, alevi tekkelerinde yetişmiş, coşkun bir lirizmi olan şiirlerinde Aleviliği anlatmıştır. Tekke şairleri arasında şiirlerini sazla söyleyen ender kişilerdendir. Daha çok nefesleriyle tanınır. Pir Sultan Halk edebiyatı geleneklerinden hiç ayrılmamış, ölçü, uyak, biçim, dil, söyleyiş özellikleriyle, bir Halk ozanı görünümünü hep sürdürmüştür. Aruz ölçüsüyle şiiri yoktur. Yalnız, gene heceyle yazdığı bir şiirinde gazel düzenini denemiştir. Çoğu zaman yarım uyak kullanmış, ses azlığını rediflerle giderme yoluna da sık sık başvurmuştur. Kanuni döneminde ayaklanmaya katıldığı için Hızır Paşa tarafından asılmıştır.


17. Yüzyıl

Bu dönem Türk Halk edebiyatının altın çağıdır. Hem Aşık edebiyatı, hem Tekke edebiyatı hem de Anonim halk edebiyatı ürünlerinden bir çoğu elimize geçmiştir. Tekke edebiyatının önde gelen şairleri Aziz Mahmut Hüdai ve Niyazi Misri'dir. Her iki şair de derin ilim sahibi kişilerdir. Bu asırda Asık edebiyatında büyük gelişmeler olmuş, Divan şairlerine bile ilham verecek lirik şiirler söylenmiştir. Ayrıca aruzla şiir söyleyen saz şairleri, kendilerini Divan şairleri kadar başarılı saymışlardır. Bunlar arasında Yeniçeri ordusunda bulunan ve Evliya Çelebi'nin bile dikkatini çeken Katibi, denizci olan Kayıkçı Kul Mustafa ünlüdür.


Karacaoğlan

Günümüzde bile çok sevilen, şiirlerinin çoğu halk türküsü haline gelen bir âşıktır Karacaoğlan. Şiirlerinin tümünü heceyle söyleyen, halk anlayışını, yaşayışını şiirine en iyi şekilde yansıtan şair, tabiat ve sevgililer hakkındaki koşmalarıyla tanınır. Osmanlı Devleti'nin iktisadi bunalımlar ve iç karışıklıklar içinde bulunduğu bir çağda yaşamıştır. Şiirinin kaynağını, doğup büyüdüğü göçebe toplumunun gelenekleri ve içinde yaşadığı, yurt edindiği doğa oluşturur. Güneydoğu Anadolu, Çukurova, Toroslar ve Gavurdağları yörelerinde yaşayan Türkmen aşiretlerinin yaşayış, duyuş ve düşünüş özellikleri, onun kişiliği ile birleşerek aşık edebiyatına yepyeni bir söyleyiş getirir. Anadolu halkının 17.yy.da çektiği acılar göçebe yaşantısının yoklukları, çileleri, çaresizlikleri, şiirinde yer almaz. Şiirlerindeki insana dönüklüğünün özünde belirgin olan tema doğa ve aşktır. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi ölüm ise şiirinin bu bütünselliği içinde beliren temalardır. Duygulanışlarını gerçekçi biçimde dile getirir. Düşündüklerini açık, anlaşılır bir dille ortaya koyar. Düşten çok gerçeğe yaslanır. Çıkış noktası yaşanmışlıktır. Ona göre, kişi yaşadığı sürece yaşamdan alabileceklerini almalı, gönlünü dilediğince eğlendirmelidir.

Yaşama sevincinin kaynağı güzele, sevgiliye ve doğaya olan tutkunluğudur. Güzelleri, yiğitleri över, dert ortağı bildiği dağlara seslenir. Lirik söyleyişinin özünde, halkının duyuş ve düşünüş özellikleri görülür. İlk kez onun şiirinde sevgililerin adları söylenir: Elif, Anşa, Zeynep, Hürü… Karacaoğlan bunların kimine bir pınar başında su doldururken, kimine helkeleri omzunda suya giderken derken, kimine de yayık yayıp halı dokurken görüp vurulmuştur. Mecaz ve mazmunlara çokça başvurması, söyleyişini etkili kılan önemli öğelerdir. Koşmalar, semailer, varsağılar ve türküler şiirleri arasında önemli bir yer tutar. Bunların her birinde açık, anlaşılır bir biçimde, içli ve özlü bir söyleyiş birliği kurmuştur.
Aşık Ömer

Bu asırda dikkati çeken diğer büyük saz şairi Aşık Ömer'dir. Halk şairleri arasında kültürlü en yaratıcı kişi olarak tanınır. Divan sairleriyle boy ölçüşen şair, gerçekten onları aratmayacak tarzda gazeller, murabbalar söylemiştir. Dilindeki sadelik ve akıcılık, onun başarısının delilidir. Klasik sairlerimizden Ahmet Paşa, Fuzuli’nin şiirlerine nazireler yazması; gazel, murabba, kalendari, satranç, müstezat gibi şekillerde örnekler vermesi ondaki, yüzyıla hakim olan klasik şiire yönelme arzusunun en güzel örneğidir. Zamanında ve daha sonraki yüzyılda oldukça şöhretli bir şair olan Ömer'e; Hasan, Levni, Ruhi, gibi şairler nazire yazmışlar, Aşık Nihani de bir medhiye söylemiştir. Ayvansaraylı Hafız Hüseyin tarafından 1782'de, Aşık Ömer Divanı adıyla bir araya getirilen şiirler arasında; koşma, destan, semai ve varsağı seklinde söylenen heceli örnekler daha azdır; Ömer'in en çok bilinen şiiri,38 dörtlükten meydana gelen ve 105 şairin adının sayıldığı Şairname’sidir. Burada sadece 17 saz şairinin adının zikredilmesi, Arap ve Acem şairlerinin yanında klasik şiirimizle tekke şiirimizin ünlü adlarına daha fazla yer verilmesi düşündürücüdür.


18.yüzyıl

Geçen asırda altın devrini yaşayan Halk edebiyatı bu asırda aynı gücünü devam ettirmiştir. Divan şairleriyle boy ölçüşme, aruzla şiir söyleme, bu devirde biraz daha yaygınlaşmıştır.


Tekke edebiyatı bu dönemde bir duraklama içindedir. Dönemin en büyük tekke şairi aynı zamanda büyük bir alim olan Erzurumlu İbrahim Hakkı'dır. İlahiname adlı divanında genellikle tasavvufi, kasideler, gazeller, ilahiler bulunur. Ayrıca Marifetname adında nesir eseri de vardır.
Dönemin Aşık edebiyatında ise çok ünlü saz sairi görülmez. Ruslarla yapılan savaşla ilgili bir destan yazan Âşık Mustafa anılabilir.
19. yüzyıl

Halk şiiri geleneği bu asırda klasik söyleyişini sürdürmüştür. Özellikle Aşık edebiyatının çok yetenekli saz şairleri görülür. Bunlardan biri de Bayburtlu Zihni'dir.


Bayburtlu Zihni

Hem divan tarzı hem de aşık tarzı şiirleriyle tanınmıştır. Çok iyi medrese eğitimi görmüştür. Bu nedenle divan tarzında yazdığı şiirleri, Divan şairlerini aratmaz. Ayrıca halk tarzında söylediği şiirlerde tam bir aşık söyleyişi görülür. Öğrenimini Erzurum ve Trabzon medreselerinde yapan 1816-17'yıllarında İstanbul’a gelerek Mustafa Reşit Paşa’yla yakınlık kurar ve Divan-i Hümayun kalemine girer. Divanı ile, başından geçen olayları anlatan Sergüzeştname adlı eseri bulunan Zihni divan sairi olmak kaygısı güderdi. Ama adını sayıları az olan, hece ile söylenmiş koşmaları ve destanları yaşatmaktadır. Divanında divan şiirinin bütün şekilleriyle yazılmış şiirler vardır. Usta bir hicivci (taşlamacı) olan ozan, bu tür eserlerinde yer yer açık ve kaba küfürlere de baş vurur. Zihni, her gittiği yerde taslanacak birini buluyordu: kaymakam, kadı, ağa... Bu yüzden de yerden yere vuruluyordu.


Erzurumlu Emrah

Dönemin diğer tanınmış şahsiyeti Erzurumlu Emrah’tır. Bunda da Divan tarzı söyleyişler görülür. Ancak bu şiirleri çok başarılı sayılmaz. Asıl lirik şiirleri koşma tarzında söyledikleridir. Arapça ve Farsça sözcükleri, deyimleri öğrenmeye çabalar, aruz veznindeki ses dalgalanmalarını sezinler gibi olur. Fakat medresenin kasvetli ve esrarlı havasına daha fazla dayanamayarak köyüne döner. Daha sonra birçok yer gezen şair, kasaba ve köylerin kahvelerinde saz çalıp türkü söyleyerek kendini gittiği her yerde sevdirir.


Dadaloğlu

Dadaloğlu Toros dağlarında dolaşan göçebe Türkmen aşiretlerinin Avşar boyundandır. Üzerinde Divan şiirinin etkisi pek görülmeyen bu saz şairi, dönemin padişahına kafa tutan koçaklamalarıyla tanınır. Dadaloğlu kavga olmadığı zamanlar bir tabiat ve aşk şairidir. Her türlü güzelliğe vurgundur. Fakat asıl özelliği ve kudreti cenkler için yaptığı türkülerinde görülür. Yaşadığı çevrenin tarihi olayları onu bir cenk şairi yapmıştır. Belki de en güzel eserleri dağlarda dövüşler arasında kaybolup gitmiştir. Dadaloğlu büyük bir halk şairidir. Şiirlerinde kudretli bir sanat ifadesi görülür. İlgilendiği olaylar dolayısıyla hem bir devrin tarihini hem de bir toplumun duyuş ve düşüncelerini yaşatmıştır.


Everekli Seyrani

Develi'li (Everek'li) Kayseri’’de 1800’de doğmuştur. Genç yaşta olgun ve usta bir âşık oldu. İstanbul’da aşıkların toplandığı semai kahvelerinde düzenlenen atışmalarda devlet büyüklerini sert dille eleştirdiği için başı derde girdi. Haksızlığa, yolsuzluğa ve her türlü kötülüğe karşı çıkar. Devlet büyüklerine yönelttiği taşlamalarda da cesurdur. Son yıllarını Develi'de yoksulluk içinde geçirmiştir. Hece ölçülü şiirlerinin yanı sıra aruzla yazılmış şiirleri de vardır. Şiirleri hem ele aldığı konu bakımından hem de kafiye yapısı bakımından çeşitli ve zengindir. Şiirlerinde daha önce kimsede rastlanmayan kafiye yapılarına yer vermiştir.


20. Yüzyıl

Halk şiir geleneğinin artık eskisi kadar güçlü olmadığı bir dönemdir. Toplumsal değişmeler, şehirleşmenin hızlanması, iletişim araçlarının köylere kadar yayılması günümüzde Halk edebiyatına zemin hazırlayan ortamı yok etmiştir.


Kağızmanlı Hıfzı (1893-1918)

Dini alanda eğitim aldı. Oldukça akıcı gerçekçi ve yalın bir şiir söyleyişi vardır. Daha çok yaşadığı olayları şiirine konu edindi. Antolojilerde yayınlanan şiirlerinde gerçekçi bir dil kullanarak, yaşadığı olayları konu edinmiş, Kağızman'ın işgalinde 1918 yılında Ruslar tarafından öldürülmüştür.


Bayburtlu Celali

Hece veznini aruzdan daha başarılı kullanır. Tasavvuf şairidir.Hiç saz çalmamıştır.


Aşık Veysel

Sivas'ta doğup büyüyen ozan 7 yaşında gözlerini kaybetmiştir. Köye gidip gelen aşıkları dinledikçe duyarlığı arttı ve gelişti. Şiirlerinde aşk, yurt sevgisi, toprak sevgisi dikkati çeker. Gözlerinin dış aleme kapalı olması ona zengin bir iç dünya kazandırmıştır. Ahmet Kutsi Tecer'in edebiyat dünyasına tanıttığı ozanın "Dostlar Beni Hatırlasın" adlı kitapta bütün şiirleri toplanmıştır Aşık Veysel,Cumhuriyetin Onuncu yıl dönümüne rastlayan 1933 yılına kadar, başka ozanların şiirlerini çalıp söylemiş. Kendi deyişlerini söylemekten utanır, çekinirmiş. O yıllarda Ahmet Kutsi Tecer Veysel'i edebiyat dünyasına tanıtmış. Veysel; şairliğinin gelişmesinde Tecer'in büyük yardımlarını gördüğünü her zaman söyler. Veysel'in gün ışığına çıkan ilk şiiri Gazi Mustafa Kemal Paşa için söylediği: "Türkiye’nin ihyası Hazreti Gazi" mısrasıyla başlayan şiirdir.



Yüklə 156,99 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin