İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə124/1221
tarix05.01.2022
ölçüsü13,72 Mb.
#76819
1   ...   120   121   122   123   124   125   126   127   ...   1221
349- qqBAYEZİD-İ BİSTAMÎ |8_OK" ¬f : (Hi. 188-261) Ehl-i Sünnet ve Cemaat’in büyük âlimlerinden ve büyük evliyadandır. İran’ın Bistam Şehrinde doğmuştur. Künyesi, Ebu Yezid Tayfur Bin İsa El-Bistamî’dir. Cafer-i Sadık Radıyallahü Anhu’dan kırk sene sonra dünyaya gel­miş ve ondan üveysî olarak feyz almıştır. Mücerred (bekâr) olarak yaşa­mıştır. (K.Sırruhu)

350- qqBEDEVÎ z—f" : Çölde yaşayan. Göçebe. Medeni olmayan ve şe­hir ha­yatı yaşamıyan. *Seyyid Ahmet-i Bedevî namındaki büyük bir zatın ta­rikatı ve onun mensubu olan. (Bak: Ahmed-i Bedevî)

qqBEDİR MUHAREBESİ |K"‡_E8 ‡f" : (Bak: Bedr Muhare­besi)

351- qqBEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ z,‡YX7~f[Q, –_8i7~p : Bediüzzaman kelimesi zamanın bedii olan, zamanında benzeri olmayan, za­manının garib ve acibi olan mânâlarına gelir. Fevkalâde meziyetlere sahib ol­duğundan dolayı muasırları olan âlimler, Said Nursî Hazretlerine Bediüzzaman lakabını vermişlerdir. Manevî cihad-ı diniye olan Nurculuğun müessisi Said Nursî Hazretlerine verilen Bediüzzaman lakabının mefhumu kendi ifadesiyle şöyledir:

«Sual: Sen imzanı bazan Bediüzzaman yazıyorsun. Lakab medhi ima eder?

Cevab: Medih için değildir. Kusurlarımı, sened-i özrümü, mazeretimi bu ünvan ile ibraz ediyorum. Zira bedi’, garib demektir. Benim ahlâkım suretim gibi, üslub-u beyanım elbisem gibi garibdir, muhaliftir. Görenekle revaçta olan muhakemat ve esalîbi, benim üslub ve muhakematımla mikyas ve mi­henk itibar yapmamayı bu ünvanın lisan-ı haliyle rica ediyorum. Hem de muradım bedi’, acib demektir.

¬`¬¶<_«D«Q²7~ ¬–Y­[­2|¬4 °`[¬D«2|¬±9«_«6  ¯}«A[¬D«2 ¬±u­6 ­f²M«5 >¬h²W«Q«7 Å|«7¬~

masadak oldum. Bir misali budur: Bir senedir İstanbul’a geldim, yüz senenin inkılâbatını gördüm.» (H.Ş.101)

352- Bu kısım, Bediüzzaman Hazretlerinin kendi Tarihçe-i Hayatından alı­nan kısa parçalardan derlenmiştir. Çocukluk ve tahsil hayatı devresi alın­mamış­tır. An­siklopedinin hacmine göre uzun olmaması için tafsilata giril­memiş ve Mi. 1948 Af­yon Mahkemesi beraetine kadar alınmıştır. Tafsilatı merak edenlerin, mezkûr Ta­rihçe-i Hayatını mütalaa etmeleri gerekiyor.

Hayat safhalarındaki tarihleri merak edenler, bu bahsin sonundaki kro­nolo­jik tarih listesine bakabilirler. Doğum tarihi ve yeri ve hayatına kısa bir bakış için (Said Nursî) maddesine bakınız.



353- Lüzumlu bir açıklama:

Burada Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri hakkında bir derece geniş yer ve­rilmesinin bir sebebi, bu zatın bütün eserlerinin büyük kısmında mukni delil­lerle Allah’a, dine ve sünnet-i seniyyeye bağlanmaya vesile olma­sıdır. Bu nokta-i nazar­dan böyle zatların şahsiyet-i maneviyelerini göster­mede ne kadar gayret gösterilse de ifrat sayılmaz. Çünkü dine bağlanmayı netice veriyor.

Bilhassa halkın dinî istifadesini önlemek için, dine muarız cereyanlar böyle mürşid zatlara hücum gösterirlerse, o zatı tam müdafaa etmek zarureti doğar. Ta ki halk aldatılıp, o zattan istifade imkânını kaybetmesin.

Evet yarım asırdan beri, Bediüzzaman ve Risale-i Nur aleyhinde bilerek veya bilmeyerek mütemadi ve dehşetli tenkid ve propagandalar ile halkı ür­kütüp kaçır­mak, dinî hakikatların öğrenilmesine mani olmak planları tatbik edilmiştir. Bu du­rum karşısında münsif her müslüman için en azından ma­nen ve kalben bu taarruzu protesto etmek, dinî ve vicdanî bir vazife olur.

Risale-i Nur ve onun müellifine yapılan haksız hücumlardan vicdan-ı umu­mi­nin tepkisini endişe eden gizli münafıklar, “Bediüzzaman çok medhediliyor” gibi sözlerle bazı safdilleri aldatıp onlar vasıtasıyla bu gibi sözleri işaa ettir­mekle Bediüzzaman’ı manevi cihadında müdafaasız bırak­mak istemişlerdir. Hatta 1948 se­nesinde Afyon Ağır Cezası’nda muhakeme edildikleri zaman, Bediüzzaman’ın fe­dakâr bir hizmetkârı Zübeyr Gündüzalp müdafaasının bir bölümünde şöyle diyor:

«Sayın savcı, “Bediüzzaman’a olan hürmetin şekli diğer müfessirlerde gö­rüle­miyor.” dedi. Doğrudur. Hürmet ve ta’zim büyüklük ve kemâlatın de­rece­sine, min­net ve şükran da elde edilen istifadenin miktarına göre oldu­ğuna naza­ran; Bediüzzaman’ın eserlerinden azîm faideler elde ediliyor ki, ona olan ta’zim ve minnetdarlık da görülmemiş bir şekilde oluyor. Yirminci Asrın en büyük bir İslâm mütefekkiri ve müellifi olan Bediüzzaman’ı, ko­münist ve masonlar biz­lere bilhassa gençliğimize tanıtmamağa çalışmışlardır. Fakat uyanık Türk-İslâm milleti ve genç­liği, o din kahramanı üstadı tanımış, istifade etmiş ve ettirmiştir.» (Ş.549)

Binaenaleyh böyle ideolojik cereyanların faal olduğu devrelerde, ehl-i di­nin ga­yet müteyakkız bulunmaları gerektir.

Bu cereyanlar mensub oldukları başlarını her vesile ile haksız ve aşırı medih ve propagandalarla ilan ederlerken, insaf ve bîtaraflık deyip İslâm bü­yüklerini lâyık ol­dukları halde müdafaa etmemek çok yanlış olur.

Merhum Mehmed Akif:

«Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim

Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım

Çiğnerim, çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım

Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu

İrticaın şu sizin lehçede mânâsı bu mu?»

mısralarıyla bu hakikatı güzel ifade etmiştir.

Hem bir kimseyi Allah için sevip hürmet etmek ile, bizzat şahsı sevip hür­met etmek arasında büyük fark vardır. (Bak: 216.p)


Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   120   121   122   123   124   125   126   127   ...   1221




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin