İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ


- qqEMR-İ Bİ-L MA’RUF, NEHY-İ AN-İL MÜNKER



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə286/1221
tarix05.01.2022
ölçüsü13,72 Mb.
#76819
1   ...   282   283   284   285   286   287   288   289   ...   1221
811- qqEMR-İ Bİ-L MA’RUF, NEHY-İ AN-İL MÜNKER

hUXW7~ w2 ¬]Z9 ¿hQW7_" ¬h8! : Dinin emirlerini, Kur’anî ve İslâmî haki­kat­leri neşretmek ve bildirmek, men’edilen şeyleri de yaptırmamak. İyiliği, İs­lâmî hu­susları emretmek ve teşvik etmek, kötülüğü men’edip yaptırmamağa sevketmek. (Fakat bu kudsi vazifeyi âdabına itaat ve riayet ederek ifa etmek lâzımdır. Zira bu­nun usulü de dinimizin emirlerindendir.) (O.A.L.) (Bak: Cihad, Tebliğ)



812- “Emr-i bi-l ma’ruf” hakkında Kur’anda müteaddid âyetler vardır. Ez­cümle:

« ¬¿­h²Q«W²7_¬" «–—­h­8Ì_«<«— ¬h²[«F²7~ |«7¬~ «–Y­2²f«< °}Å8­~ ²v­U²X¬8 ²w­U«B²7«—

(3:104) «–Y­E¬V²S­W²7~ ­v­; «t¬\7—­~«— ¬h«U²X­W²7~ ¬w«2 «–²Y«Z²X«<«—

Meal-i şerifi: Hem sizden müteşekkil, önde gider, hayra davet eder, ma’ruf ile emir ve münkerden nehyeyler bir ümmet olsun; işte onlardır o fe­lahı bulacaklar.» (E.T.1154) (Bak: 521.p.)

«Hayra davet, emr-i bil-ma’ruf ve nehy-i anil-münker, alel’umum müslümanlara farz-ı kifayedir. Bu yapılmayınca hiç bir müslüman mes’uliyetten kendini kurtara­maz... Alel’umum müslümanların vazifeleri iç­lerinde bunu yapacak bir ümmet-i mahsusa teşkil etmek ve onlara muavenet ve ittiba’ ederek o vasıta ile bu vazifeyi ifa ettirmektir.» (E.T.1155)

Bundan başka (3:110,114) (5:79) (7:157) (9:71, 112) (22:41) (31:17) sure ve âyetlerde de emr-i bil-ma’rufun ehemmiyeti bildirilir.



813- Hadislerde de emr-i bilma’rufun lüzum ve ehemmiyeti beyan edilir. Ez­cümle bir hadiste mealen şöyle buyruluyor: «Bir kötülük gizli kaldığı vakit, zararı yalnız sahibine olur; açıktan yapılıp, çevre tarafından değiştirilmediği vakit ise, zararı umuma şamil olur.» (87)

Diğer bir rivayet de mealen şöyledir: «Hayatımı kudret elinde tutan Zat’a yemin ederim ki, ya ma’rufu emr edecek, münkeri yasaklamaya çalışacaksı­nız; veya Allah size, tarafından bir azab gönderecektir. Sonra siz O’na dua edeceksiniz, fakat dua­nız kabul olunmayacaktır.» (88) (Bak: 706.p.)



813/1- İbn-i Mace manaca aynı, lafızca farklı ve mevzumuzla alâkalı 4004. ha­disini nakledip izah eder. Bir kısım âlimler, hadiste geçen (ted’u) fii­linin dua veya davet (tebliğ) manasına geldiğini söylerler. Bu itibarla mezkûr hadis şu manaları ders verir:

Müslümanların fitne ehline karşı gücü yeterken kötülüğün izalesine itti­fakla ça­lışmayıp, neme lâzım derlerse, sonra fitne ehli kuvvetlenip sizi dur­durur veya vazi­feyi gereği gibi ve zamanında yapmamanın cezası olarak, fit­nenin galibiyeti içinde yapacağınız dualar kabul olmaz.

Diğer bir mana ile de, fitnenin hâkimiyeti zamanında onun izalesi için yapaca­ğınız fiilî dua imkânını bulamazsınız ve halk dahi bozularak irşad olunma kabiliye­tini kaybeder. İbn-i Mace Tercemesi 4005-4009. hadisleri ile T.T. 5. cild 682, 684 ve emsali hadislerde fitne hâkim olmadan önce irşada çalışmanın gerekliliği beyan edi­lirken, fitne hâkim olduğunda ise, o fitneden uzaklaşma tavsiye edilir.

Bir hadis meali de şöyledir: «İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, mü’min o zaman mü’minlere dua edecek de, Allah şöyle buyuracak: “Kendi nefsine dua et, sana icabet edeyim; umuma gelince ben onlara gazablıyım.”» (R.E. 503/2) (Bak: 989/993.p.lar ve Âhirzaman Fitnesi, İ. Canan, sh: 58, 3.kısım)



813/2- Cumhuriyetin ilk devresinde Ankara’ya davet edilen Bediüzzaman Haz­retleri, gizli bir zendeka cereyanının fitneye kapı açmaya temayülünü sezer ve ön­lenmesi için çalışırsa da gereken şartların yokluğun­dan Ankara’dan ayrılıp Van’a gitmeyi tercih eder. (Bak: 382-387.p.lar)

Lem’alar adlı eserinde mezkûr zendeka cereyanı hakkında şöyle der:

«1338’de Ankara’ya gittim. İslâm ordusunun Yunan’a galebesinden neş’e alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içinde, gayet müdhiş bir zendeka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessasane çalıştığını gördüm. Ey­vah, dedim, bu ej­derha imanın erkânına ilişecek! O vakit, şu âyet-i kerime, bedahet derecesinde vücud ve vahdaniyeti ifham ettiği cihetle ondan istimdad edip, o zendekanın başını dağıtacak derecede Kur’an-ı Hakim’den alınan kuvvetli bir bürhanı, Arabî Risale­sinde yazdım. Ankara’da Yeni Gün Matbaasında tabettirmiştim. Fakat maatteessüf Arabî bilen az ve ehemmi­yetle bakanlar da nadir olmakla beraber, gayet muhtasar ve mücmel bir su­rette o kuvvetli bürhan te’sirini göstermedi. Maatteessüf, o dinsiz­lik fikri hem inkişaf etti, hem kuvvet buldu.» (L.177) İ.M. 36. Kitab-ül Fiten 20. 21. babları ve T.T. sh: 399’da 7. bölüm emr-i bilmaruf hakkındadır.


Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   282   283   284   285   286   287   288   289   ...   1221




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin