Atıf notları:
-Nübüvvet ve felsefenin yolunda enenin iki vechi, bak: 934-936.p.lar
-Felsefenin yolunda enenin kuvvetlenmesi, bak: 944.p.
-Hristiyanlıkta enenin makbuliyeti, bak: 1753, 3478.3950.p.lar.
-Cemaatın hakkını reise vermek, enaniyeti okşar, bak: 2734.p.
-Tasavvuf yolunda enaniyetin zararı, bak: 3676.p.
-Hizmet-i diniyede enaniyeti terketmek, bak: 2914.p.da İkinci Esas.
-Enaniyet-i ilmiyenin zararı, bak: 3100.p.
-Ene ile mücadele, bak: 3633.p.
-Eneyi nahnüye tebdil etmek, bak: 3116.p.
825- qqENBİYA š_[A9~ : (Nebi. c.) Nebiler. Peygamberler (Aleyhimüsselâm).
Kuran (14:11) âyetinde “Peygamberliği Allah dilediğine verir” diye bildirilir. (Bak: Kütüb-ü Münzele, Muhammed (A.S.M.)
«Peygambere “nebi” de denir. Maamafih, yeni bir kitab ile yeni bir şeriat ile bir ümmete peygamber gönderilmiş olan zata nebi peygamber denildiği gibi “resul”, “mürsel” de denir. Yeni bir kitab ve yeni bir şeriat ile gönderilmeyip de kendisinden evvelki bir peygamberin kitabını ve şeriatını ümmetine bildirmeğe me’mur olmuş olan zata da yalnız nebi veya peygamber denilir, resul ve mürsel denilmez..
Mübarek adları Kur’an-ı Mübin’de beyan olunan ancak şu yirmi beş peygamber-i zişandır: Âdem, İdris, Nuh Hud, Salih, İbrahim, Lut, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Eyyub, Şuayb, Musa, Harun, Davud, Süleyman, İlyas, Elyasa, Zülkifl, Yunus, Zekeriyya, Yahya, İsa, Muhammed( A.S.M.)» (B.İ.İ. sh: 17)
«Peygamberler, her türlü güzel sıfatları haizdirler. Onlardan herbirinin vücudu bir kemal, bir hidayet, bir ulviyet nümunesidir. Bahusus kendilerinde sıdk, emanet, fetanet, ismet, tebliğ-i şeriat vasıfları da herhalde mevcuddur. Şöyle ki:
1- Peygamberler sâdıktırlar. Her hususta doğru sözlüdürler, kendilerinden aslâ yalan sâdır olmaz.
2- Peygamberler, emindirler. Gerek peygamberlik hususunda ve gerek sair hususlarda her türlü itimadı haizdirler. Kendilerinde aslâ hainlik bulunmaz.
3-Peygamberler, son derece fatin, âkıl ve kuvvetli re’ye, fevkalâde bir zekâya malik bulunmuşlardır. Onlarda gaflet, yüksek duygulardan, melekelerden mahrumiyet düşünülemez.
4- Peygamberler, masumdurlar. Onlar son derece iffet ve ismet sahibidirler. Onlar gizli, aşikâr, her türlü günahlardan ve seciyenin âdiliğini gösterecek bayağı hallerden tamemen beridirler.
5- Peygamberler emrolundukları şeriat hükümlerini ümmetlerine olduğu gibi bildirmişlerdir. Şeriat ahkâmından herhangi birini saklamış veya unutmuş olmaları aslâ düşünülemez. Öyle bir şey, peygamberlik şanına yakışmaz, onların peygamber gönderilmelerindeki hikmete, irade-yi İlahiyeye uygun düşmez.
Velhasıl: Bütün Peygamberler, şu yazdığımız beş vasfı tamamen haiz bulunmuşlardır. Çünkü bu yüksek hasletleri haiz olmayan kimseler, milletleri aydınlatacak, onlara rehber olacak bir durumda bulunmuş olamazlar. Artık bütün Peygamberleri bu veçhile bilip tasdik etmek bizim için bir vecibedir.» (B:İ.İ.sh. 17)
826- Kur’an (2:253) (17:155) âyetlerinde, peygamberler arasında dereceler bulunduğunu ve farklı hususiyetlerle mümtaz kılındıkları ve (27:15) âyetinde peygamberlerin mü’minlerden tafdilleri bildirilirken, (2:136,285) (3:84) (4:152) âyetlerinde de bütün peygamberlere bilâtefrik iman etmek gerektiği beyan edilir. Peygamberi-miz (A.S.M.)’a hitaben, bir âyet-i kerimede şöyle buyurulur:
827- «(4:164) u²A«5 ²w¬8 «t²[«V«2 ²v;_«X²M«M«5 ²f«5 ®Ÿ,‡«— Sana bundan evvel haber verdiğimiz birtakım resuller «t²[«V«2 ²vZ²MM²T«9 ²v«7 ®Ÿ,‡«— ve sana haber vermediğimiz daha nice resuller de gönderdik.
«Binaenaleyh Allah’ın vahiy ettiği enbiya, gönderdiği resuller, gerek burada ve gerek bundan evvel isimleri, kıssaları bildirilmiş olan malum ve meşhur zevata münhasır zannedilmemelidir. İnsanlara daha birçok peygamber gönderilmiştir ki bunların adedlerini, isimlerini, mahallerini, kavimlerini, kıssalarını ancak Allah bilir. Cenab-ı Allah bu izah ile de, kâfirlerin takib ettikleri bazı teşkikatı kat’etmiştir. Zamanımızda bazı kimselere tesadüf olunuyor ki, bunlar güya enbiya hakkında bir şek uyandırmak için mütemadiyen şu suali dermeyan ediyorlar: “Allah Rabbülâlemîn değil mi? Acaba peygamberlerini niçin mahdud yerlerden ve mahdud akvamdan intihab etmiş?” diyenleri bu âyet iskât etmiştir.
828- Kur’an daha evvel bu gibi hatıraları,
(3:33) «w[¬W«7_«Q²7~|«V«2 «–~«h²W¬2 «Ä ³~«— «v[¬;~«h²"¬~ «Ä³~«—_®&Y9«— «•«…³~ |«S«O².~ «yÁV7~ Å–¬~
âyetinde irade-i İlahiyeyi ve ıstıfa kanununu göstererek hal ve defeylemiş idi. Bundan başka burada «t²[«V«2 ²vZ²MM²T«9 ²v«7 ®Ÿ,‡«— fıkrasıyla peygamberlerin malum olan zevata münhasır olmadığını anlatarak enbiyanın Arz-ı Mukaddes ve civarına mahsus zevat-ı kalileden ibaret olması hakkındaki faraziyenin de kizb-i mahz olduğunu anlatmış ve bununla mes’eleyi kökünden kal’etmiştir. Cemi enbiyanın adedi yüzyirmidört bin veya bir milyon yüzyirmidört bin olduğu hakkında bazı rivayetler varsa da, doğrusu enbiya ve resülün adedi gayr-ı malumdur. Zira «t²[«V«2 ²vZ²MM²T«9 ²v«7 ®Ÿ,‡«— buyurulmuştur. Şüphe yok ki din-i İslâm’da cemi’ enbiyaya iman, erkân-ı imandan bulunduğu cihetle bütün enbiya bildirilmiş olsa idi, müslümanlar bunlara ber-tafsil iman ile mükellef olmak lâzım gelecek, bu da dinde bir harec-i azîm olacaktı. Binaenaleyh ıstıfa-yı İlahî’nin en yüksek meratibinde bulunan eazım-ı enbiyanın beyanıyla iktifa edilmesinde iman-ı icmalînin kifayeti gibi büyük bir lütf-u mahsus vardır.» (E.T.1528-1530) Keza (14:9) âyeti de mezkûr âyeti te’yid eder.
Dostları ilə paylaş: |