Atıf notları:
-Kur’anda bildirilen Peygamberlerin kıssalarındaki hikmet ve ibretler, bak: Kur’an 11:120)
Her ümmet için bir peygamber vardır, bak: 3907.p.ta bir not
829- «Nev-i beşerde nübüvvet, beşerdeki hayır ve kemalatın fezlekesi ve esasıdır. Din-i hak, saadetin fihristesidir. İman, bir hüsn-ü münezzeh ve mücerreddir. Madem şu âlemde parlak bir hüsün, geniş ve yüksek bir feyiz, zahir bir hak, faik bir kemal görünüyor. Bilbedahe hak ve hakikat, nübüvvet içindedir ve nebiler elindedir. Dalalet, şer ve hasaret, onun muhalifindedir.» (L.127)
Ve keza «karıncayı emirsiz arıyı ya’subsuz bırakmayan kudret-i ezeliye; elbette beşeri nebisiz bırakmaz.» (M.469)
830- «Tarih-i beşer ve kütüb-ü mukaddese, tevatürlere ve küllî ve kat’i hâdisat ve malumat ve müşahedat-ı beşeriyeye istinaden bil’ittifak, sarih ve kat’i bir surette haber veriyorlar ki: Sırat-ı müstakim ehli olan Peygamberlere (Aleyhimüsselâm) binler vakıatta imtimdadlarına hârika bir tarzda gaybî imdad gelmesi ve onların istedikleri aynen verilmesi ve düşmanları olan münkirlere yüzer hâdisatta aynı zamanda gadab gelmesi ve semavî musibet başlarına inmesi kat’i şeksiz gösterir ki; bu kâinatın ve içindeki nev-i beşerin Hâkim ve Âdil ve Muhsin ve Kerim ve Aziz ve Kahhar bir mutasarrıfı, bir Rabbi var ki; Nuh ve İbrahim, Musa ve Hud ve Salih (Aleyhimüsselâm) gibi çok nebilere pek hârika bir surette tarihî ve geniş hâdiselerle muzafferiyet ve necatlar vermiş ve Semud ve Âd ve Fir’avun kavimleri gibi çok zalimlere ve münkirlere dahi, peygamberlere isyanlarına mukabil dünyada dahi bir ceza olarak, başlarına dehşetli semavî musibetler indirmiş.» (Ş.617)
831- «Sual: Peygamberlerin meslekleri birbirine uymadığı gibi, ibadetleri de birbirine muhaliftir. Bunun esası nedir?
Cevab: itikad ve amelde, usûl ve ahkâm-ı esasiyede peygamberlerin hepsi daimdirler, sabittirler, müttehiddirler. İhtilaf ve tefavütleri, ancak füruattadır. Zaten zamanların tebeddülüyle, füruatın da tebeddül ve tagayyürü tabii bir şeydir. Evet mevasim-i erbaada tedavi ve telebbüs gibi çok şeyler tebeddüle uğrar. Meselâ, kışın giyilen kalın elbise yazın tebeddüle uğrar; veya kışın güzel te’siri olan bir ilacın, yazın fena tesiri olur, kullanılmaz. Kezalik kalb ve ruhların gıdası olan ahkâm-ı diniyenin füruatı da, ömür-ü beşerin devreleri itibariyle tebeddüle uğrar.» (İ.İ. 26)
Dostları ilə paylaş: |