qqİLM-İ LEDÜN ±–f7 ¬vV2 : (Bak: Ledünn)
1600- qqİLM-İ USUL ÄY.~ vV2 : Delillerden hüküm nasıl çıkarıldığını öğreten ilim. (Usul-ü Fıkıh, Usul-ü Şeriat veya hikmet-i teşriiye de denir.) (Bak: İçtihad)
1601- qqİLMELYAKÎN w[T[7~ vV2 : Kuvvetli ilmî delillerle şüphesiz bilmek. (Bak: Hakkalyakîn, Yakîn)
Bir âyette şöyle buyurulur: “(102:5) ¬w[¬T«[²7~ «v²V¬2 «–YW«V²Q«# ²Y«7 yakîn biliş bilseniz! Lisanımızda Arabîden olan yakîn ile sırf Türkçe olan yakın kelimelerini birbirine karıştırmamalıdır. Türkçe yakın, Arabca karib demek olduğu malumdur. Maamafih Arabca olan yakîn de dilimize öyle malolmuştur ki, çokları Türkçe yakını bile Arabîsi gibi yazarlar.
Bu kelimenin ilmî ve edebî ıstılahımızda kıymeti çok büyüktür. Bütün ilm ü fende aranan gaye, bu yakîne ermektir. Onun için ilmelyakîn, aynelyakîn, hakkalyakîn tabirleri de birer klişe olmuştur Yukarılarda da geçtiği üzere “yakîn” aslında şeksiz ve tereddüdsüz ilim manasına yakn gibi masdar veya mübalağalı ism-i fail olup ilmin sıfatından olarak müteareftir.
Müteyakkan manasına malumun sıfatı olarak da kullanılır. Bilhassa ölümün de ismi olmuştur. Ragıb der ki: İlmin sıfatı olan yakîn ,marifetin ve dirayetin ve emsalinin fevkindedir. İlmin sıfatı olan yakîn denilir, marifet-i yakîn denilmez. Seyyid’in beyanına göre de lügatte yakîn, şekk olmayan ilimdir. Istılahta, öyle itikaddır ki, “başka türlü olması mümkün değil” itikadiyle beraber vakıa mutabık ve zevali gayr-ı mümkün bir itikad ola..” (E.T. 6055)
Dostları ilə paylaş: |