İsmail arabaci kiMDİR



Yüklə 2,91 Mb.
səhifə77/269
tarix07.01.2022
ölçüsü2,91 Mb.
#83021
1   ...   73   74   75   76   77   78   79   80   ...   269
Sürgün Yolu
1859-1864 yıllarında yurtlarından sürülen Çerkesler deniz yoluyla; Kafkasya'dan, Taman, Tuapse, Anapa, Tsemez, Soçi, Adler, Sohum, Poti, Batum vb limanlardan bindirilip Osmanlı Devleti'nin Trabzon, Samsun, Sinop, İstanbul, Varna, Burgaz ve Köstence limanlarında indiriliyordu. 1865-1866 sürgünü ile Osmanlı-Rus savaşından sonraki 1878 sürgün kara yoluyla gerçekleştirildi. Doğu yolundan genellikle Çeçen, Dağıstan, Osetin, Kabardey insanları göçürülmüştür. Daha sonraki sürgün de kara yoluyla yapılmıştır (Berzec, 1986: 114).
Sürgün yolunda çekilen çileler yolda ölenlerin feci durumları Trabzon'daki Rus Konsolosu’nun, sürgün işlerini yönetmekte olan General Katraçef'e yazdığı raporda şöyle anlatılır: ''Türkiye'ye gitmek üzere Batum'a 70.000 Çerkes geldi. Bunlardan ortalama olarak günde 7 kişi ölüyor. Trabzon'a çıkarılan 24.700 kişiden şimdiye kadar 19.000 kişi ölmüştür. Şimdi orada bulunan 63.900 kişiden her gün 180-250 kişi ölmektedir. Samsun çevresindeki 110.000 kişi arasında her gün ortalama 200 kişi can veriyor. Trabzon, Varna ve İstanbul'a götürülen 4650 kişiden de günde 40-60 kişinin öldüğünü haber aldım." İşte bu nedenle peş peşe sürüp gelen felaketlerin ve musibetlerin darbeleri altında inleyen ve eriyen bu kahraman ve faziletkar ulusun bedbaht bakiyesi de Dobruca, Bulgaristan, Sırbistan, Arnavutluk, Suriye, Irak gibi daima tehlikeye maruz bulunan ve daima emniyetsizliğin hükümran olduğu yerlere yerleştirilmiştir (Berkok, 1958: 529).
Çar’ın Kafkasya Naibi olarak atadığı kardeşi Grandük Mişel, 1864 Ağustos’unda Batı Kafkasya halkına şu duyuruyu bildirmiştir: ''Bir ay içinde Kafkasya terk etmezseniz, bütün nüfus savaş esiri olarak Rusya'nın değişik bölgelerine sürülecektir:" (Berkok, 526). İşte bu yüzden, esirliği ve boyundurukluğu en büyük şerefsizlik gören Çerkesler, güzel vatanlarını terk etmek zorunda kalmışlardır. Ünlü Rus şair Lermontof bu gerçeği bir şiirinde şöyle dile getirir: ''Bu insanlar yurtlarını ve babalarının mezarlarını neden terk ediyorlar? Düşman kuvvetinin zoru ile mi? Hayır! Düşman kuvvetlerinin beraberinde getirdiği esirlik zincirinin korkusuyla!" (Berkok, 524).
Rus yönetimi, bölgenin yerli nüfustan arındırılarak boşaltılması konusunda zorlayıcı önlemler alma yanında bir takım kolaylıklar da sağlıyordu. Rus ordusundan ayrılıp gelen ve Osmanlı ordusunda görev alan General Musa Kunduk(ov) Paşa bakınız ne itiraflarda bulunuyor: ''Çeçen reisleri uzun tartışmalardan sonra göçü kabul edip nasıl gerçekleşeceğini sordular. Ben de Gürcistan üzerinden kara yoluyla gideceğimizi ve Rus ordusunun da her türlü kolaylığı ve yardımı yapacağını söyledim... Rus Generali Loris'e gidip 50 bin dönüm kadar olan arazime karşılık 45 bin altın Ruble istedim. Hemen ödedi. Ancak göçmenlere harcanmak üzere ayrıca 10 bin altın Ruble daha istedim. Bunu az bularak 20 bin ödedi... Bu şekilde 25 Mayıs 1865'te, aralarında ailem ve akrabalarımın da bulunduğu 3 bin Çeçen aile ile birlikte göç ettik. Geride kalanların göçme görevini Çeçen bölgesi naibi reis Sa'dullah'a vermiştik." (Kundukov, 1978: 67-70).
Modern tarihin en büyük kitlesel nüfus hareketlerinden biri olan Çerkes sürgünü (Henze, 1986: 247) sırasında deniz gibi kan akıtıldı. Gemiye binmek için aç susuz kıyıda yağmur çamur içinde, ölüm iniltileriyle bekleşenler, yanaşan gemiye doluşup taşıma kapasitesinin çok üzerinde biniyorlardı. Gemiler de daha fazla para alabilmek için çok yolcu alıyor, bu yüzden fazla yol almadan batan gemilere sık rastlanıyordu. 1864 Mayıs’ında, Trabzon'daki Rus konsolosunun yazdığına göre 30 bin kişi açlık ve hastalıktan kırıldı. Gemilerde hastalık belirtisi gösteren olursa hemen denize atılırdı'. (Avksentev, 1984: 61-62). Üç milyon Kafkas insanını zorla yurdundan süren Rusya, bu mazlum ve kendi kaderiyle baş başa bırakılmış, unutulmuş ulus üzerindeki siyasi emellerine son vermiş değildi. Göçürülen Çerkeslerin karşılaştığı dayanılmaz zorluklara tanık olan bazı Ruslar bile vicdan azabı duyuyordu. Musa Kunduk Paşa’nın anılarına bir göz atalım: "... insanların perişanlığını hayretler içinde temaşa ettiğimi gören istasyon yetkilisi koşarak yanıma geldi ve gözleri yaşla dolarak dedi ki; 'Ekselans, dünyada bu acıklı manzarayı seyredip de kalbi burkulmayacak insan var mıdır? Allah'tan korkmak lazım. Bu topraklar onların yerleridir. Ne hakla onları bir bilinmezin içine sürüyoruz? Nereye gittiklerini sorduğumda, Osmanlı Devleti'ne diyorlar. Ama nasıl ve ne zaman? Onları neler bekliyor, belli değil. Bu konularda hiç bir bilgileri yok.' (Kundukov, 62-63).


Yüklə 2,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   73   74   75   76   77   78   79   80   ...   269




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin