Doğu Rumeli’nin 1877-1878 Savaşından (93 Harbi) Önceki ve Sonraki Nüfusu
Savaştan Önce Savaştan Sonra
Müslümanlar
Türkler ...............................215.000 ..................... 85.000
Pomaklar ............................22.500 ..................... 22.000
Tatarlar ............................... 7.500 ....................... 6.500
Çerkezler ............................ 8.000 ....................... -
Çingeneler ........................ 25.000 ...................... 16.000
TOPLAM ......................... 278.000 .................... 129.500
Hıristiyanlar
Bulgarlar ........................ 428.500 ..................... 411.000
Rumlar ............................. 30.000 ...................... 27.000
TOPLAM ........................ 458.000 .................... 438.000
Resmi Osmanlı istatistikleri, etnik-ulusal toplulukların Ortodoks Hıristiyan adı altında geçmesine ve bu topluluklar arasında hiçbir ayrım yapılmamış olmasına karşın, Bulgarların sayısını tahmin etmek için en iyi kaynaktır.
Bulgarların toplam sayısı, coğrafi dağılımları göz önüne alınarak tespit edilebilir. Tuna vilayetinde yaşayan Ortodoks Hıristiyanların ezici çoğunluğunun Bulgarların oluşturduğuna kuşku yoktur: 1285 (1868) Salnamesi’nde bu vilayetteki Hıristiyanların (erkekler) toplam sayısı 610.892 ve Müslümanlarınki de 412.417 olarak tahmin ediliyordu. Niş (nüfusunun önemli bir bölümü Sırp’tı.) ve Varna’daki yaklaşık 21.000 Rum hariç tutulursa bu salnameden yararlanarak Tuna eyaletindeki Bulgar erkeklerin toplam sayısının, 359.907 Müslüman erkeğe karşılık 490.467 olduğu hesaplanabilir. (Aslında Müslümanların sayısı, 1862-1878 yılları arasında Tuna boyuna yerleşmiş olan 200.000 -300.000 Çerkez ve Kırımlı göçmen sayıma dahil edilmediği için noksan tahmin edilmiştir.) Edirne’de bilhassa eyaletin Doğu Rumeli olarak bilinen kuzey kesiminde de Bulgarca konuşan büyükçe bir nüfus yaşamaktaydı; bu vilayetin toplam nüfusunun 810.294’ü Hıristiyan ve 503.058 ‘i Müslüman idi. Edirne eyaletinde yaşayan Hıristiyanların kabaca %65’i Bulgar olarak sayılmış olabilirdi.
1878 yılında Osmanlı devletindeki (Makedonya hariç) Bulgarların toplam sayısı, erkeklerin sayısı yuvarlak olarak alınıp hata payı hesaba katıldıktan sonra yaklaşık 1.800.000 olarak tahmin edilebilir.
Berlin Kongresi için kaleme alınan uzun ve ayrıntılı bir Osmanlı bildirisi için Bulgar Ortodoks Kilisesi’nin kayıtlarından (ev başına beş kişi sayılmıştı) ve ayrıca Rus Teplov’un toplam rakamlarından yararlanılmış ve Bulgarların Vidin, Tırnova, Niş ve Sofya kazalarında 2:1.60 oranıyla çoğunlukta ama Rusçuk, Varna, Tulça, İslimiye ve Philippopolis’te azınlıkta olduğu hesaplanmıştı; bu bölgelerin hepsi (Tulça hariç) Bulgaristan’a dahil edilmişti.
Bulgar nüfusuyla ilgili güvenilir bilgi, bizzat Bulgar hükümeti tarafından 1888 yılında yani, özerkliğin kazanılmasından on yıl sonra yapılan resmi sayımda elde edilmişti. Sayım sonuçlarına göre Bulgaristan’ın kendi nüfusu 2.193.434 iken -1881 sayımında verilen toplama göre %9,4’lük bir artış olmuştu- Doğu Rumeli’nin nüfusu 960.941 idi ve toplam sayı 3.154.375 olarak çıkıyordu. Bunlar arasında Türkçe konuşan Müslümanların sayısı 607.372 idi; Rumlar 58.326 ve ‘diğerleri’ 162.453 kişiydi; ayrıca Bulgarca konuşan en azından 200.000 Müslüman vardı. Böylelikle 1888 yılında Bulgaristan’ın kendi topraklarında ve Doğu Rumeli’deki etnik Bulgarların toplam sayısının 2.130.000 olduğu gösterilmiştir. Bu rakamlar, Osmanlı rakamlarına dayanan daha önceki tahminlerle uyumludur.
1881/82-1893 Osmanlı sayımına göre, hala Osmanlı devletinde bulunan Bulgarların sayısı 962.288 (düzeltilmiş bir rakam) olarak tahmin edilmektedir. Bunlar özellikle Edirne, Selanik, Manastır ve Kosova vilayetlerine dağılmışlardı. Bu bölgelerin hiçbirinde çoğunluğu oluşturmuyorlardı. Müslümanların ve Rumların birleşik toplam nüfusu her yerde onların nüfusundan fazla çıkıyordu.Kosova’da Bulgarlar, Rumlardan sayıca daha fazlaydılar, ancak çoğu Arnavut olan Müslümanlardan kuşkusuz daha az sayıdaydılar. Selanik, Manastır ve Kosova’daki Hıristiyan nüfusun Sırplardan çok Rumlardan ve Bulgarlardan oluştuğu resmen ifade edilmişti. Osmanlı idaresi bu nüfusu, büyük ölçüde Rumları ve Bulgarları birbirine düşürmemek için Makedon olarak sınıflandırmamıştı.
Kısacası, 19. yüzyılın sonunda Balkanlar’daki Bulgarca konuşan nüfusun toplamı -hem Bulgaristan’da hem de dışında- 3.100.000 civarındaydı.
Ermeniler Osmanlı devletindeki Ermeniler kendi ismiyle anılan millet statüsündeydiler ve hükümet nezdinde Osmanlı devletindeki en güvenilir Hıristiyan topluluk olarak görülüyorlardı. Ermeniler, 1821 yılından itibaren Rumların yerini almaya başladılar ve pekişen ayrıcalıklı konumlarından yararlandılar. Ermenilerin 19. yüzyıldaki toplumsal ve ekonomik gelişimi, Rumların ve Bulgarlarınkine esas olarak benzer bir çizgi gösterdiyse de yoğunluğu ve kapsamı bakımından farklıydı. Ermeniler, toplumsal örgütlenme ve kültürel bakış açısı bakımından da genellikle daha gelenekseldiler ve rafine kentli topluluklarla basit kırsal halk, tüccarlar ve zanaatkarlar arasında kesin ayrılıklar vardı. Osmanlı İmparatorluğu’nun her yerinde Ermenilere rastlanabilirdi ama yoğunluklu olarak altı doğu vilayetinde bulunuyorlardı. Erzurum, Sivas, Van, Elazığ, Diyarbakır ve Bitlis. (Bu vilayetlerin idari sınırları 1864-1870 yılları arasında belirlenmiş, daha sonra 1876-77’de değişikliğe uğramıştı.) 1878 yılından sonra siyasal çekişme konusu olan bu altı vilayetin Hıristiyan nüfusu, tümüyle olmasa da büyük ölçüde Ermenilerden oluşuyordu. Küçük Asya’nın 1878 yılından önceki Osmanlı nüfusuna ilişkin istatistikler, işe yaramayacak kadar az sayıdadır ve geneldir. 1878 yılından önceki Ermeni nüfus istatistiklerinin kıtlığı, Rusya ve İngiltere’nin Berlin Kongresi’nden sonra doğu Anadolu’da nüfuz sahibi olmak üzere girdikleri mücadelenin yol açtığı bilgi seli sayesinde fazlasıyla giderilmiş oldu. İngiliz liberallerin Ermenistan’ın özerkliğini ve nihayetinde bağımsızlığını desteklemelerine karşın, İngiliz yönetimi, kurulacak olan bir Ermeni idaresinin, bölgedeki Müslüman nüfusun bir bileşeni olan Kürtlerin saldırısına karşı koyamayacağını düşünerek bu konuda ısrar etmedi. İngilizler San Stefano Antlaşması’nı, altı doğu vilayetinin sorumluluğunu kendileri üstlenecek şekilde yeniden düzenlemeye çalıştılar. Berlin Kongresi’nden sonra imzalanan yeni antlaşmada, Ermenilerin yaşadığı vilayetlerde reform yapılmasını şart koşan bir madde bulunuyordu. Bu arada İngilizler, açıkça belirtilmemiş ve ilerdeki bir tarihte kararlaştırılacak olan reformları yapmaya söz vermesi için Sultanı ikna ettiler. Kendileri de Rusya’nın gelecekte Osmanlı topraklarına tecavüz etmesi durumunda silahla karşı koyacaklarını vaat ettiler. İngiltere, koruma vaadi karşılığında Kıbrıs adasını aldı; bu neden Doğu Anadolu’daki reformlarla ilgili İngiliz-Osmanlı Antlaşması, Kıbrıs Antlaşması olarak adlandırılır. Avrupa’daki Osmanlı topraklarının elden çıkması, Rus yayılmacılığı karşısında Osmanlı toprak bütünlüğünün korunması için 1841 yılında uygulamaya konan Palmerston politikasının başarısız olduğunun bir kanıtıydı. İngiltere, stratejik çıkarları açısından önemli olan bölgelerin denetimini doğrudan ya da vekaleten üstlenme gereğini duyuyordu. Bu bakış açısı, Beaconsfield hükümetinin 1880 yılının Nisan ayında düşmesinden ve liberallerin yetmiş yaşındaki Gladstone’un önderliğinde (Gladstone, Türklerin baş düşmanıydı) iktidara geçmesinden sonra resmi politika haline geldi. Yeni hükümetin iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra dış ilişkiler sekreteri George Granville, Berlin Antlaşması’nın koşullarının yerine getirilmesi için baskı yapmaya başladı. George Goschen, büyükelçi olarak H.Layard’ın yerini almak üzere İstanbul’a gönderilmişti. Reformların yerine getirilmesi en başta Doğu Anadolu’daki demografik ve etnik koşullar hakkında doğru bilgi edinmeye bağlı olduğu için Büyükelçi Goschen, doğu vilayetlerinde görev yapan birkaç becerikli İngiliz askeri görevlisinin ‘‘Küçük Asya’da yaşayan farklı ahalilerin görece sayısal oranlarını ve çeşitli kişiler tarafından yapılmış istatistikleri değerlendirmek için mevcut araçları’’ karşılıklı olarak görüşmek üzere İstanbul’a gelmelerini istedi. Başkente çağrılanlar arasında Yarbay C.W.Wilson ve Binbaşı Henry Trotter da vardı. Binbaşı Henry Trotter, İngiliz idaresinin makul nüfus tahminleri yapılması yolundaki girişiminde son derece yararlı oldu. Trotter, Salistbury markisine gönderdiği bir mektupta kendi makamının unvanının ‘’Türk Ermenistan’ı ve Kürdistanı Konsolosluğu’‘ olarak değiştirilerek Ermeni davasının tanınmasını savundu. Bununla birlikte, Trotter nüfus meselesi söz konusu olduğunda Ermeni iddialarını reddediyordu: ‘’Yine de ilişikte bulunan istatistiklerin, ki anladığım kadarıyla Berlin Kongresi’ne sunulanların aynısıdır, doğru olduğunu kabul edemiyorum. Ayrıntılara girmeden, Erzurum ve Van vilayetlerindeki Hıristiyan ve Müslüman erkeklerin görece sayılarının resmi beyanlara göre şu şekilde olduğunu belirtebilirim: Erzurum: 197.768 Müslüman, 55.043 gayrimüslim; Van: 126.208 Müslüman, 97.555 gayrimüslim (en azından 20.000 Nesturi de dahil olmak üzere). Oysa uzun yıllar bu vilayetlerde konsolosluk yapmış olan Bay Taylor şimdi benim yetki alanım içindeki vilayetlerin, yani Erzurum, Van, Diyarbakır ve Harput’un toplam nüfusunu şu şekilde tahmin etmekteydi: Türkler 442.500 Kürtler 848.000 Kızılbaşlar 200.000 Hıristiyanlar 649.000 ‘’ İlk tahminlerdeki, yani Türklerin resmi tahminlerindeki ( Van ve Erzurum ) için Hıristiyan sayısına %40 oranında bir ekleme yapmanın aşağı yukarı doğru bir sonuç vereceğini varsaymak için geçerli nedenler var. Binbaşı Trotter Büyükelçi Goschen’ e, Ermeni iddialarında diretmeye çalışmanın ‘’Majestelerinin hükümetinin Müslümanları dışlayarak Babıali’nin sadece Hıristiyan tebaasının esenliğiyle ilgilendiğine dair yanlış bir düşüncenin yayılmasına neden olabileceğine’’ işaret etme gereği duydu. Osmanlı devletinin istatistik tarihinde bir benzeri olmayan bu gayretli ekip çalışması, Doğu Anadolu’nun nüfusuna ilişkin ayrıntılı ve kapsamlı bir dizi tablonun ortaya çıkmasıyla sonuçlandı. Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır ve Harput vilayetlerindeki gayrimüslimlerin sayısı (çoğunlukla Ermeniler) 567.000 ve aşiretler, mülteciler ve göçmenler hariç olmak üzere Müslümanların sayısı 1.488.000 olarak verilmişti. (Eğer son grup dahil edilmiş olsaydı Müslümanların sayısı neredeyse 3 milyona çıkacaktı.) Bu istatistiklerde, Müslümanların sayısı hala düşük görünüyor olmakla birlikte, o dönemde Doğu Anadolu’daki gayrimüslimlerin sayıları hakkında oldukça doğru bir bilgi sağlanmaktadır. Yükselen milliyetçilik dalgası, Ermeni nüfusunun büyüklüğü konusundaki tartışmaları alevlendirdi. İngilizlerin 1896 yılında derlediği yeni bir karşılaştırmada, altı Doğu Anadolu vilayetinin 1890 ve 1896 yıllarındaki Müslüman ve gayrimüslim nüfusuyla ilgili tahminler verilmekteydi. Bu iki tahminden daha geç tarihli olanına göre bölgede 697.598 gayrimüslim ve 2.75 milyonun üzerinde Müslüman vardı. 1897 yılında 0smanlı hükümetince yapılmış olan ve daha önce hiç yayımlanmayan özel bir araştırma, bölgenin toplam nüfusun o yıl 3.179.000’e yükseldiğini ve bu rakamın 2.5 milyonu Müslüman, 566.267’sinin Ermeni ve geri kalanının da diğer milletlerden oluştuğunu göstermektedir. 1881/82-1893 Osmanlı sayımı, bu vilayetlerdeki Ermenilerin sayısını yaklaşık 540.000 olarak verirken Müslümanları 2.159.000 kişi olduğunu göstermektedir. (Kadınların sayısı yuvarlak bir değer olarak alınmıştır.) Hem İngiliz hem de Osmanlı kayıtlarındaki nüfus oranında görülen görece değişiklik, Müslümanların bölgeye göç etmesinden, göçebe aşiretlerin yerleşik hayata geçmesinden ve bazı Ermeni ve Rumların Rusya’ya ya da Anadolu’nun diğer bölgelerine göç etmesinden kaynaklanıyordu.
Dostları ilə paylaş: |