İstanbul ansiklopediSİ istanbul Hanımı Resim : Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə47/91
tarix11.09.2018
ölçüsü5,85 Mb.
#80346
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   91

En hafifinden defterdar olan kimselerin saraylarının asker tarafından taşlandığı çok görülmüşdür; bundan ötürüdür ki, defterdar tâyin edilenler, önce sarayının kırılacak camlan için yeteri kadar cam alarak bir yere koyardı.

Defterdarların ikinci büyük endîşeleri, harb hallerinde kara ordusunun ve donanmanın ağır masraflarım karşılamak idi.

Osmanlı Başdefterdarlan arasında pek muhteşem hayatı ile en parlak sîmâ, Kanunu Sultan Süleymanın baş defterdarı İskender Çelebi olmuşdur; yine aynı devirde aynı mevkide bulunmuş Mahmud Çelebinin unvanı yap-dırttığı bir cami dolayısı ile Istaııbulun bir semtine isim olmuşdur. (B.: iskender Çelebi; Mahmud Çelebi, Nazlı; Üveys Paşa, Kara; Ah-med Paşa, Ekmekcizade; Mustafa Paşa, Defterdar) .

Hicrî 1253 (1837-1838) den sonradır ki Baş-defterdarlar Mâliye Nazırı unvanım aldılar.

DEFTERDAR — Sur dışında ve Haliç yalısında Abdülvedud (Yâvedud) İskelesi ile Ey-yub arasında büyük bir semtin adı; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Eyyub İlçesinin Ce-zerîkasım Mahallesi sının içinde kalır (Pafta 9, No. 116). Bu semtin fetihden geçen asır sonlarına kadar devam ede gelmiş asıl adı «Çömlekçiler», «Çömlekçiler Kasabası» dır, Evliya Çelebi Seyyahatnâmesinde ve istanbul üzerine yazılmış şâir eski eserlerde Çömlekçiler ismi ile geçer (B.: Çömlekçiler, cild 8, sayfa 4119).

XVI. asır devlet adamlarından baş defterdar-lıkda (Mâliye Bakanlığında) bulunmuş Naza Mahmud Çelebi burada devrinin büyük sanatkârı Mimar Sinana bir cami 3'aptırtmış, cami halk ağzında «Defterdar Camii», yalı boyunda o hizadaki bir kayık iskelesi de «Defterdar iskelesi» adı ile anılmışdı. Semtin Defterdar adını alması, Haliç Vapur Şirketinin kurulması, ve buraya bir vapur iskelesi yapdırılarak iskeleye de «Defterdar» diye yazılı bir levhanır asılmasından sonradır (1855 - 1860).

1814-1815 arasında tanzim edilmiş bir.bos-tancıbaşı defterinde (B. : Bostancıbaşı Defterleri). Defterdar semtinin yalı boyu şöyle tes-bit edilmişdir :

«...Yâvedud iskelesi — Sâdık Ağanın Yalısı — Baltacızâde Kayıkhanesi —. Kasab Alinin Yahşi — Sabık Arabacıbaşı Ali Ağanın Yalısı — Kasab Ömerin Yalısı — Diğer Öme-rin Yalısı — Memi Çavuşun Yalısı — Çamur iskelesi — Said Ağanın Yalısı — Sâfizâdenin Yalısı — Hamide Usta Kadının Yalısı — Ah-rned Hasekinin Yalısı — Hasan Efendinin Yalısı — Teberdar Ali Efendinin Yalısı — Teber -dar Abdullah Ağanın Yalısı — Teberdar Hüseyin Ağanın Yalısı — Eyyub Mollası Uryânî-zâde Efendinin Yalısı ve îrâd 16 göz kayıkhanesi — Defterdar Kayık İskelesi — 2 göz kayıkhane — Beyhan Sultan Sâhilsarayı — Balçık iskelesi — Esma Sultan Sâhilsarayı — Hâ-cegândan Yusuf Efendi Yalısı — Yahya Bey Yalısı — Alibeyzâdenin Yalısı — Şehsüvarzâ-de Beyin Bostanı — Debbağhâne arsası — Za-im Lâtif Ağanın hanesi ve kayıkhanesi — Za-ım Hüseyin Ağanın hanesi — .Rami Hâtunuıı hanesi — Aşçıbaşı Mehmedin hanesi...».

DEFTERDAE BURNU — Boğaziçinin Rumeli yakasında, Ortaköyde, Ortaköyün Kuruçeşme tarafmdadır; Anadolu yakasında Beylerbeyinin tam karşısına düşer; burun adını, on-yedinci asırda burada bir cami ile bir sâhilsa-ray yaptırmış olan defterdar İbrahim Paşanın unvanına nisbetle almışdır ki İbrahim Paşa 1074 de (M. 1663-1664) Vali olarak bulunduğu Mısırda olmuşdur.

«Defterdar Burnunda ortadan geçen akıntı ziyâdesi ile zayıf dır; ekseriya İstanbuldan gelen makûs cereyanlarla geriye doğru akar ki İstanbuldan gelen akıntı bu'buruna kadar vâsıl olub sonra açığa dönerek lodos akıntısına karışır. Yelken gemileri bu burnu hafif cenub

rüzgârı ile geçmekde müskilât çekerler» (Men-med Enîsî, Boğazlar ve Marmara Rehberi).

Bu sahil boyu kadimdenberi aşağı boğazın kesif iskân bölgelerinden olmuşdu; Defterdar ibrahim Paşa burnunda Camimin yanında bir ele sahilsaray yapdırmışdı; bu sâhilsaray Üçüncü Sultan Ahmed zamanında satın alınmış, yerine Lâle Devrinin kâşanelerinden Neşatâbad Sâhilsarayı inşâ ediîmişdi (B. : Lâle Devri; Kesata-bâd).

DEFTERDARBURNU CAMİÎ — Ortaköy ile Kuruçeşme arasında; Hadikatül Cevâmi şu malûmatı veriyor : «Banisi Defterdar İbrahim Paşadır ki bitişiğindeki sâhilsarayın da ilk banisi odur; camiin mahfili hümâyunu da vardır. Sonra buraya Sultan Ahmed Sâlis Neşatâbad Sâhilsarayı yaptırrmşdır. Civarındaki büyük sâhilhâneyi de Birinci Sultan Abdülhamid devri ricalinden Selim Efendi yaptırrmşdır ki sonra üç tuğla vezir oîmuşdur. Üçüncü Sultan Selim zamanında bu sahilsarayı pâdişâhın kız kardeşi Hatice Sutan almış, Selimpaşa Sahilhânesi de sultanın uhdesine geçerek bendegânına tahsis edilmişdir. Sultanın vefatından sonra bu sâhilsaray meşhur hattat Rakım .Efendinin tasarrufuna geçmişdir. Camiin banisi Defterdar İbrahim Paşa Mısır Valisi iken 1074 (1663-1664 )de orada olmuşdur. Camiin mahallesi vardır».

Ortaköy ile Kuruçeşme arasında deniz ki-yısmdadır; 1814-1815 arasında tanzim edilmiş bir bostancıbaşı defterinde mevkii şöyle tesbit edilmişdir, Ortaköy iskelesi tarafından gelindiğine göre : «...Morali Ahmed Paşa zevcesinin yalısı —yanında Ortaköy Bostancılar Ocağı— yanında Hatice Sultanın Neşatâbad Sâhiisara-

yı yanında Defterdar İbrahim Paşa Camii

— yanında Silâhdar Emin Ağanın yalısı —.yanında Çavuşlaremini Tahsin Efendinin yalısı...».

Zamanımızda bu yalı boyunun manzarası tamamen değişmiş olup Neşatâbad Sâhilsara-ymm yerinde Lido; Emin Ağa ve Tahsin Efendi yalıları ile onları tâkib eden diğer yalıların yerinde de Kuruçeşme Kömür Deposu bulun-makdadır; Defterdarburnu Camii Lido ile Kömür Deposu arasında, • yüksekden geçen sahil yoluna nisbetle de hayli derinde, çukurda kal-mışdır, kaba taşdan yapılmış merdivenli bir yol ile inilir; caddeden görülmez, ancak bu



DEFTERDARBURNU CAMİf

4336 —


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

4337

DEFTERDAR CADDESi




merdivenli yola girilince, sağ kolda göze çarpar.

Fevkaanî bir camidir: biri y u karda merdivenli yolun üzerinde, diğeri aşağıda deniz kıyısında iki kapusu vardır; yukarıdaki kapu-dan önce bir taşlık - avluya, aradan da düz ayak Camiin son cemaat yerine girilir. Aşağıdaki ka-pudan da önce bir taşlığa girilir ve bir t.aş merdiven ile son cemaat yerinin yan kapusuna çıkılır.

Vaktiyle camiin altında üç :

göz kayıkhane vardı; bu kayıkhanelerin ön kısmı beton duvarla kapatılmışdır. Aşağıda deniz kenarındaki kapunun üstünde hicrî 1248 (M. 1332-1833) tarihili İkinci Sultan Mahmudun bir tamir kitabesi vardır; talik hat ile yazılmış manzum kitabe; şâir Aymtab-lı Aynî Efendinindir, metnişudur

Fûrûgi semi mihrabı hilâfet muktedâyi din Veldü Fahriâleıu sahi adlî sâyei Mahmûd Kılufo şevketli îrbahim Paşa mabedin ihya Ana bir mahfil îcad eyledi ol kıblei maksûd Musallîler cemâatle eda ettikde »Jeg vakti Şeririnde Hûda ömri şerifin eylesün memdüd Mücevher söylerim târihi Aynî secdei şükret «Bu rânâ camii tamir kıldı cûdi Han Mahmûd» (1348)

Cami kagir yapı kayıkhaneler üstünde ah-şabdır. Yanlamasına müstakil plânlı son cemaat yerinin, yukarda da kaydettiğimiz gibi iki camiin iki medhaline, biri asıl ibâdet şahına açılır üç kapusu vardır; avluya bakan yüzü boydan boya câmekândır. Sağ tarafda ahşab bir merdivenle kadınlar mahfiline çıkılır, kadınlar mahfili soa cemaat yerinin üstünü kap-lamışdır. Son cemaat yerinde yine sağda, mâ-bed duvarı yanında minare kapusu görülür; minare 1959-1960 arasında maili inhidam görülerek kaidesine kadar yıkdırılmışdır; ezan, taşlık - avluda camiin müezzini Necib Özöğüt Eefndi tarafından bizzat inşa edilmiş kalasdan minber şeklinde bir iskele üzerinden okunmakta idi.

Son cemaat yerinde bir mihrab ve mihrabın iki yanında asıl ibâdet sahnına açılır iki pencere vardır; son cemaat yerinin asıl ibâdet

Defterdarburnu Camii (Kroki Plân: Ömer Tel)

sahnına açılan kapusu sol kenardadır; bu kapu ile pencere arasına, camiin hicrî 1303 (M. 1885-1886) da ikinci bir tamir gördüğünü bildirea bir levha asılmışdır; 11 beyitlik bu târih manzumesi de talik hat ile yazılmışdır :

Nazırı Bahriye memdûhi hisâl Zikri hayr ile cihanda men'ût Varını hasrı müberrât iderek Agniyâyı bile itti ınebhût İşte bu Camii İbrahim Paşa Köhnezâr olduğu bulmuştu subût Emri tamirini itti tesri' itmedi anda teenni ü sükût Buna da bânii sam oldu Vire Cennetde HUdâ kasr ü büyüt Ömrünü hayrını müzdâd ide Hak Zeyni dünyâ olsa tâ tayr ile hût Vire Ukbâda dahi ecri cezîl Ol melek haslete Rabbil Melekût Ey Sürûrî kalemin âcizdir Zâti nâ kaabili tadadı nüût Arzı târih ile kıl hatmi kelâm Beş vakit hatimesi oldu kunût İki mısra ile târihi duta Hâme nazm itti misâli yakut «Eseri hayri Hasan Paşayı» «Kıldı Hak dâri kitabı mevkut» (1303)

Bu iki tarih mısraı hiç bir suretle 1303 rakamını vermez. Her hangi bir tâmiyenin dikkatimizden kaçması ihtimâli yokdur. Ancak şu ihtimal ile ve l noksan olarak 1302 rakamı bulunabilir; nâzım 10 uncu beyitde «târihi duta» tâbirini kullanıyor, aynı beyitde «misâli yakut» teşbihi de tarihin mücevher olduğuna işaret kabul edilirse iki tarih mısraınm noktalı harflerinin tutarı camiin tamir tarihinin iki mislidir mânâsı çıkarılır, bu takdirde önce 2604 rakamı bulunur, onun da yarısı 1302 eder. Öylesine zorâkî yazılmış bir tarihdir.

Asıl ibâdet sahnı kare plânlıdır; sağ duvarda 3, mihrab duvarında 2, sol duvarda da 2 pencere vardır, soldaki iki pencere ki alt taşlık boşluğuna bakar, içerden dolab gibi kanad-larla kapanmışdır. Ahşab minberi 1832-1833 tamirinde konmuş olacakdır. Ahşab tavanın tam ortasına çok güzel bir billur âvîze asılmıg-dır, bu avizenin de 1885-1886 da Bozcaadalı Hasan Paşa tarafından konulduğunu tahmin ediyoruz.

Sol duvardaki hünkâr mahfilinin ibâdet sahnına bakan yüzünü tezyin eden ahşab ve altın yaldızlı üç parçadan mürekkeb şebekenin bir parçası yok olmuşdur.

Hünkâr mahfiline, son cemaat yerinin alt taşlıkdan gelen merdiven başına açılan yan kapusunun karsısından, oymalı ahşab korkuluğu çok güzel ahşab bir merdivenle çıkılır.

Son cemaat yerinin üstündeki kadınlar mahfili ile hünkâr mahfilinin ve asıl ibâdet sahnmın üstü de imam ve müezzin meşrutasr dır.

Son cemaat yerinden kadınlar mahfiline çıkan merdiven üzerinde bir kapu da genişçe bir mutfağa açılır.

Ziyaretimiz tarihinde bu camiin içini pek temiz, pek bakımlı bulduk. Camiin cemaatini civarında bulunan kömür deposu ile bir teneke fabrikasının, toprak mahsulleri ofisinin deposunun ve devlet malzemesi deposunun amele, işçi, müstahdem ve memurları teşkil etmekte dir. imametinde Bursalı Süleyman Buran ve müezzinliğinde de istanbullu Necib Özöğüt bulunuyordu, her ikisi de gaayetle hoş, insancıl, efendi kişilerdi.

Bibi.: Hadikatül Cevâmi, II; E. E. Kdçu ve Ninad Şâzi Koçyiğit, Gezi notu, Mayıs 1966.

DEFTERDAR CADDESi — Eminönünü

Eyyuba bağlayan ve Haliç kıyısına paralel uzanan büyük ve uzun anayolun bir parçasının adıdır; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Eminönünden başlayarak bu uzun anayolun isimleri sırası ile şunlardır :

Balıkpazan Caddesi, Taşçılar Caddesi, Zın dankapusu Caddesi, Keresteciler Caddesi, Kazancılar .Caddesi (Eminönü - Unkapanı arası); Abdülezelpaşa Caddesi (Unkapanı - Fener arası); Mürselpaşa Caddesi, Demirhisar Caddesi, Ayvansaray Caddesi (Fener - Ayvansaray arası); Yâvedud Caddesi, Defterdar Caddesi, Fes-lıâne Cadesi (Ayvansaray - Eyyub arası).

Defterdar Caddesi, bu ana yolun Defterdar Sümerbank Mensucat Fabrikası önnüden geçen kısmışım adıdır; anayolun son parçasının «Fes-hâne Caddesi» ismi de, aynı fabrikanın ilk adı olan Feshânei Amirenin hâtırasına nisbetle konmuşdur.

Ayvansaray tarafından gelindiğine göre Defterdar Caddesi, Defterdar Vapur iskelesi Sokağı kavuşağından başlar; Cezerîkasım Akar-çeşme Sokağı ile de kavuşağı vardır; üzerinde «Defterdar» ve «Çiftokullar» isimleri ile iki otobüs durağı vardır.

Cadde tahminen 15 metre genişlikdedir; paket taşı döşelidir, iki yanında yayalar için arnavud kaldırımı vardır ve yine iki yanı boyunca çınar ağaçlan bulunmaktadır.

Sol tarafta barakamsı dükkânlarda iki bakkal ile bir Aygaz bayii ve Defterdar Camii, Defterdar Çeşmesi, 2-3 katlı kısmen ahşab kısmen kagir binalar, bu binaların altlarında dükkânlar vardır; bu dükkânlardan ikisi kahvehâ ne olup bir esvap temizleme atölyesi (Wima), («istanbul Tekstil Sanayii işçileri Sendikası Eyyub Şubesi, bir askerî inzibat noktası, «Eyyub Belediye Tahsil Şubesi», Cezerîkasoın Akarçeşme Sokağı kavuşağında «Balçık Baba» rifâî dergâhının kalıntısı vardır. Hazîresi iyi durumda bu tekkeden sonra Ebussuud Orta Okulu ile Defterdar Ebussuud ilk Okulu görülür.

Caddenin sağ tarafını, hemen boydan boya Defterdar Mensucat Fabrikası işgal eder.

Eyyubu, daha ötede Silâhdarağayı Emnr önüne (Şehre) bağlayan bir anayol olduğu için günün her saatinde işlek bir caddedir; fakat bu ana yolun, bilhassa Unkapanı ile Ayvansaray arasında öylesine dar, ve öylesine de iş kesafetine sahne olmuş kısımları vardır ki seyrü

DEFTEEDAE CAMİÎ

— 4338


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 4339 —

DEFTERDAR DEBBAĞHÂNESİ




seferi (trafiği) sık sık aksatır, ve yol tıkanır; Eminönünden Defterdara otomobil ile 40-45 dakikada gelindiği olur.

Bibi. : Erdem Yücel, Gezi notu, 1966.

DEFTERDAR CAMİİ — Haliç kıyısı boyunca Eyyuba gider iken «Defterdar» adı ile meşhur semte adını veren cami; yanında banisi defterdar Nazlı Mahmud Çelebinin türbesi ile beraber (B.: Mahmud Çelebi, Nazlı) Mimar Sınanın eserlerinden biridir. Hadikatül Cevâmı şu malûmatı veriyor :

«Banisi Nazlı Mahmud Efendidir; Mahmud Efendi büyük hattat Şeyh Hamdullahdan icazet almış güzel yazıya sâhibdi,camiinin kapusu üzerindeki (üç beyitlik manzum) arabi tarih kitabesinin yazısı kendisinindir; camiin inşâ yılı hicrî 948 (M. 1541 - 1542) dir. Camiin avlusunda ahşab bir medrese, kara tarafında da fevkaani bir taş mekteb yapılmışdır. Camı avlusunun iki kapusu vardır; deniz tarafında olan kapusunun üstünde şu f arşça tarih beyti vardır:

Ârifî güft beher o târihî

îsmi mescid makaaını Mehmûdest

947 (M. 1540-1541)

«Nazlı Mahmud Efendinin Varnada da bir mektebi vardır. Kendisi hattat olduğu için ca-miinin minaresi alemine bir hokka ile kaleni koydurmuşdu; zaman ile kalem düşüb kaybolmuş, yalnız hokka kalmışdı; 1179 yılındaki büyük zelzelede Defterdar Camii de harab olmuş, esaslı tamiri sırasında minare alemi üstündeki hokkaya yeni bir kalem konmuşdu.

«(Camiin yapıldığı semt Çömlekçiler adı ile meşhurdur), camiin önündeki büyük iskelenin Defterdar İskelesi diye şöhret bulması bu cami dolay ısı iledir. Mahmud Efendi vefatında ca* miinin avlusundaki türbesine defnedilmişdir, mezar taşındaki ölüm tarihi hicrî 953- (M. 1546) dür. Cami avlusundaki ahşab medrese, bilâhare camiin mütevellisinin tensibi ile müteehhilhı odaları olmuşdur (B.: Odalar); fevkaani taş mekteb de kaldırılarak yerine îrad getirecek binalar yapılmışdır. Yıkılan mektebin yerine de, avlunun deniz tarafındaki kapusunun üstüne ahşab bir mekteb yaptırmışdır. Birinci Sultan Abdülhamıdm ilk saltanat yıllarında Defterdar iskelesinin iki tarafına kahvehane ve dükkânlar ve şâir binalar yapılarak orası bir çarşı boyu olmuşdur».

Defterdar Camii (Kroki Plân: Ömer Tel)

Tahsin Öz «istanbul Camileri» isimli eserinde Hadikatül Cevâmideki malûmatı naklet-tikden sonra şunları yazıyor: «Muntazam kes me taşdan yapılmış olan bu mâbed tek kubbelidir» (1962).

Cami kubbeli değildir; 1895 den beri son cemaat yeri ile birlikde kiremit döşeli bir ahşab çatı ile örtülmüş bulunmaktadır.

1966 senesi nisanında ziyaretle şu not lan tesbit ettik: «Geniş bir avlu ortasına inşâ edilmiş olan camiin avlu duvarı yalnız Defterdar Caddesi üzerinde kalmışdır; pencereli ve pencereleri demir kafesli olan bu duvar da çok harab bir haldedir; ve avlu içine, camiin karşısında evler yapılmışdır. Hadikatül Cevâ-mide bahsedilen medreseden, mektebden, mü-teehhilin odalarından eser kalmamışdır. Kes me taşdan inşâ edilmiş olan cami ahşab bir çatı ile örtülüdür. Son cemaat yeri de ahşab olarak yapılmışdır; bu ahşab son cemaat yerinin iç kısma, cebhe duvarının içinde, eski son cemaat yerinin dört mermer sütunu görülmektedir; baklava başlıklı sütunlardır; bundan, etrafı açık olan eski son cemaat yerinin üç küçük yarım küre kubbe ile örtülü olduğu tahmin edilebilir; son cemaat yerinin sağlı sollu iki kenarının birerıtaş sed hâlinde bulunması da bu tah-

minin doğruluğunu gösterir. 1966 da hasırla döşenmiş olan bu sedlerin önünde ahşab birer parmaklık bulunuyordu.

«Son cemaat yerinden asıl ibâdet sahnına mermer söveli ve yuvarlak kemerli bir kapu-dan girilir; Mahmud Efendinin el yazısı ile camim arabca kitabesi bu kapunun kemeri üstünde ve kapunun dış yüzündedir.

«İbadet sahnı mustatil plânlıdır. Uzun iki yan duvar ile mihrab duvarında altlı üstlü ikişerden 12 pencere vardır; alt pencereler kareye yakın mustatil, üst pencereler kemerlidir; iki pencere de, kapunun iki yanında son cemaat yerine açılmışdır. Ahşab olan mihrab, yağlı boya ile avamı kaba zevk ile tezyin edilmiş ve bu arada zincirli bir de kandil resmi yapılmışdır. Yine ahşab olan minbere de yağlıboya ile mermer süsü verilmek istenmişdir. Ahşab tavan yeşil boyalıdır; beş aded küçük kandilli demir avize asılarak süslenmişdir. Sağlı sollu iki müezzin mahfili vardır; kapudan girildiğine göre soldaki mahfilin köşesinden ahşab bir merdivenle kadınlar mahfiline çıkılır; sağdaki mahfilde de minare kapusu vardır. Kesme taşdan bodurca olan minarenin şerefe altı istalaktitli-dir. Minarenin külah alemi üzerinde tuncdan yapılmış bir murekkeb hokkası ile bir yazı kaleminin bulunduğundan bahsedile gelir; ziyaret tarihimizde hokka durmakda, kalem mev-cud değildi.

«Camiin mihrab duvarı önünde banisi Mahmud Efendinin türbesi güzel ve küçük bir açık türbedir. Baklava başlıklı dört mermer sütun arasına kenarları dantelli dört kemer atılmış ve bu kemerler üzerine küçük bir kubbe otur-tulmuşdur; vaktiyle kiremit örtülü olan bu kubbenin kiremitleri ziyaretimiz sırasında çoklukla dökülmüş bulunuyordu; sütunlar arasına, alt kısmında mermer birer parmaklık konulmuş, bunlardan birinin ortasında da açık türbenin çok zarif kabartma başlık mermer kapusu bulunuyordu; demirden olduğu muhakkak kapu kanadlan kopmuş, kapu bir çerçive şeklinde kalmışdır; parmaklıkların da bir sırası tamamen ve dibinedek kırık idi; mermer sanduka yerinde, baş taşı kırılmış, yok olmuş, ayak taşı da duruyordu; ayaktaşı kitabeli olub metni şudur:

«Merhum ve mağfur sâhibül hayrat vel hasenat Defterdar Mahmud Çelebi Efendi rûhiy-çün fatiha; sene 953 (M. 1546-1547)».

«Camiin hâziresindeki şâir kabir taşları da gaayetle perişan bir halde idi. Bir Mimar Sinan yapısı olduğu Tezkiretül Bünyanda da kaydedilmiş olan Defterdar Camiin bakımının yıllardan beri ihmal edildiği ilk nazarda görülmektedir.

«Camiin avlu kapusunun yanında cadde üzerinde bir de çeşme vardır, XVI. yüzyıl çeşmelerinin güzellerinden biridir; suyu kesilmiş ve teknesi çukurda kalmış çeşmeye yan tarafına sokulan bir muslukla terkos suyu veriimişdir, çeşmenin inşâ târihi 950 (1543-1544) dir».

1966 da Defterdar Camimin. Cemaatini çoğunlukla, karşısındaki Sümerbank Mensucat Fabrikasının işçileri teşkil etmekte idi.

Erdem YÜCEL

DEFTERDAR CAMİİ — Tophanede Defterdar Yokuşunda idi; Hadikatül Cevâmi şu malûmatı veriyor: «Banisi Ebülfadıl Mehnıed Efendidir ki İdris Bitlisî'nin oğludur (B,: Meh-med Efendi, Ebülfadıl; İdris Bitlisi); kabri bu camiin önünde, caddeye nazır bir yerdedir; kabir taşında vefat tarihi yazılı değildir, fakat müverrih Mustafa Âli Efendi «Fadlî Öldü» lafzının karşılığı 971 (M. 1563-1564) tarihinde vefat ettiğim söyler; Fadlî mahlası ile şiirleri vardır, pederinin «Heşt Bihişt» isimli tarihine zeyil yazmış, Hüseyin Vaiz tefsirini, Ahlâkı Müh-siniyi, ye Zahîrei Harzem şâhîyi terceme etmiş, Hafız Şirâzî'nin divânına gazel be gazel bir nazire yazmışdır; Mehmed Efendi Kanunî Sultan Süleyman devrinde defterdar iken vefat etmiş-dir. Bu camiin mmahallesi vardır».

Semtin eski sakinlerinden Firuzağa Mahallesi muhtarı S. Köseoğluunun söylediğine göre bu cami Defterdar Yokuşunda italyan Hasta-hanesinin karşısında, dört kagir duvar üzerinde kiremitli ahşab çatı ile örtülmüş bir bina idi; 1916 Cihangir Yangınında yandı. Hâlen yeri arsa halindedir. Yangında banisinin kabir taşı da kırılmışdır, bu taşın alt kısmı kaybolmuş, bir yanı kırık kavuğu bir köşeye atıhnış duruyordu. Cami arsasının önünde susuz ve harab Defter-emini çeşmesi vardır, bu çeşmenin hazinesi yoksul bir aileye mesken olmuş, yanına da bir gecekondu oturtulmuş bulunuyordu (mayıs 1965).

Hakkı GÖKTÜRK

DEFTERDAR DEBBAÛHÂNESİ — Haliç-de Defterdarda yalı boyunda büyük bir debba'ğ-hâne (tabakhane) idi; XVIII. yüzyılın ilk yılla-



DEFTEEDAR İSKELESİ

_ 4340


İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ



s g S

e l â f -s s

l ^ a s

Sümerbank Defterdar Mensucat Fabrikası (Resim: Bülend Seren)

rında Dâmad Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından satın alınarak Eyyub Camii Kebirine vak-fedilmişdi; sonra «bilicâreteyn» denilen usul ile satılmış, şahis mülkiyeti altına geçmişdir (B.: Bilicâreteyn Tasarruf, cild 5, sayfa 2777). Hâlen bu tabakhanenin yeri, Defterdarda Sümer-bank Mensucat Fabrikası yakınında odun ve hurda deposu olan yerlerdir.

Ahmed AĞIN

DEFTERDAE İSKELESİ — Halicin eski büyük kayıp iskelelerinden biri, adını, yah bo yundan az geride Defterdar Nazlı Mahmud Çelebinin Mimar Sinan yapısı camiine nisbetle almışdır. Evliya Çelebi geçen asır ortalarına kadar Çömlekçiler adı ile anıla gelmiş bu semti tasvir eder iken : «... bu Çömlekçiler kasabanın Yavedud, Zalpasa, Defterdar ve Hocaefendi isimlerinde dört iskelesi vardır» diyor. Yine o büyük yazar istanbul içinde ve etrafındaki mesire ve gezinti yerlerini kaydederken Defterdar iskelesi önünde halkın eğlenip gezindiği bir meydan bulunduğunu söylüyor. (B.: Defterdaı; Çömlekçiler).

DEFTERDAR KAPUSU MESCİDİ — İs-tanbulda Defterdar kapusu (Mâliye Bakanlığı) denilen mîrî konağın ikinci katında Birinci Sultan Mahmud tarafından yapdırılmış bir mescit idi (B.: Defterdar kapusu). Hadikâtül Cevâmi şu malûmatı veriyor : «Banisi Birinci Sultan Mahmuddur ki bu camie Hâkî Mehmed Efendi şu tarihi söylemişdir :

Ketebe koysa sezadır buna Sultan Mahmud 1157 (M. 1744)

«Bu tarihden sonra iki kere yanmışdır. Minberini defterdar Abdi Efendi koymuşdur bu zat 1178 (1764-1765) de vefat etmişdir. Bu mescidin mahallesi yokdur».

Zamanımızda bu binadan eser kalmamış-dır.

DEFTERDAR KAYIK İSKELESİ — Def-

, terdar Vapur İskelesinin yanında küçük bir tahta iskeledir; 1966 yılında bu iskeleye kayıd-lı dört sandal bulunuyordu; Halicin karşı yakasında Hahcıoğluna adam başında 25 kuruş alarak 5 kişi ile dolmuş yapmakta idiler. Sandalcılar namuslu fukaradan olup işsizlik yüzünden bir kişiyi 100 kuruşa da sevinerek götürmekte idiler.

Bibi.: Erdem Yücel, Gezi notu.

, DEFTARDAR MENSUCAT FABRİKASI (Sümerbank) — Yüzelli yıllık bir tarihi olan bu büyük Müessese Hicrî 1252, Milâdî 1836 yılında İkinci Sultan Mahmud tarafından kurulmuş küçük bir fes imalâthanesinden, «Feshâne» veya «Feshâne-i Amire» den doğmuş, devir devir türlü gelişmelerden sonra bugünkü bünyesini idrâk etmiştir.

1826 da Yeniçeri asker ocağının kanlı bîr şehir muharebesi ile kaldırılmasından sonra «Asâkiri Mansûrei Muhammediye» ismi ile kurulan yeni kara ordusu ile donanma efrâd, zâ-bitan ve erkânına resmî serpuş olarak «Fes» giydirildi; Osmanlı Askerinin yeni serpuşu olan fes, 7-8 yıl kadar kadimden beri yapıla geldiği Tunus fes imalât hanelerinden temin edildi.

Kara ve Deniz askerlerinin fes ihtiyacını karşılamak için istanbul'da ilk feshâne Hicrî 1252 (M. 1836) da Kadırgada hazinei, hassanın malı bir konakta açıldı; devrin şairlerinden Ayıntablı Aynî Efendi şu mücevher tarih kıt'a-sını yazmıştır.

Ayniyâ oldu huzûri padişâhide pesend Bu iki tarihine tacı mücevher tlinse beş


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin