İstanbul ansiklopediSİ istanbul Hanımı Resim : Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə48/91
tarix11.09.2018
ölçüsü5,85 Mb.
#80346
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   91

J9wıos-


Ci

o -c


ı l "°

l B


(N w

C^ ı


. ' •- '

cs £ O


Ba|'

*75 ^


0) «

> a


«

'5 £


M

l «


N o>"

.B

101

o

EQ

İ e .. "



_g .« "'a

< g |.S ®

C 3


s-s

I'J


'S
Sı o p

> • l 5


a

3

E



'^ CN Ol

§ J S 5


m 43

II

s



43

c

B



•g x a *

.& § S '


^ ^ , •<&
•£ «j cö

j Î.N


J3

oc

İ .



.3 l Ü

03 O c


a in >,

.3 * -r

-j j -*-"

a < S

S ı S

0 «8

r^ °c tn


a T. i

Q< -^ *-


C4 ol eh

D


CO

t"


C~

-•*


J

fi..*

S İM 'S

-« ..P


•® ^

B j;."


w '5îı

>İB

a a


ki ""ü

§ .*


>>

b Ü

W

10

m

I>

d) CS1


O Cû "5

i s

O

-D


erda

"s l

3 ^


nS •- £

II

fi ı



' O

o.


" f B .İT

s

13

s



iN

C S ^




:S §

B & 18



oS

:3 T3 l

0 --C

§ S K ^ SI 3



CO . CO B .. >


d.



d- m c t-^
o oo in m


43 '—c İN B


"O .in «o r-

DEFTERDAR MENSUCAT FABRİKASI

4342 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

4343 — DEFTERDAR MENSUCAT FABRİKASI


«itti Feshâne bina Sultan Mahmûdülümenv>

1252 «Yapılub iclâlle Feshâne çıktı başa fes»

1252

Yine mücevher olan şu tariç de o devrin hem şâirlerinden hem de devlet ricalinden Pertev Efendinin Paşanın dır :



Hazreti Sultan Mahmûdun ulüvvi hizmeti intizâmı milk için çok şeyler îcad eyledi

Tarzı nev fes giydirüb lütfen umum âlemi Eski derdi ser olan sîklettden âzâd eyledi

Lutfi diğer âsitânında fes îmâl ettirüb İşte bir Peshânei vâlâyı binyâd eyledi

Hak dili pâkîzesin her an şâdan eyliye Kendisi ehli cihanı serteser şad eyledi

Sayesinde çâkeri Pertev mücevher fes giyüb Şükür içün kat kat iki târih îdad eyledi

«Kudreti Mahmud Han dünyâyı âbi di»

1353 «Nâs yekser fes giyüb Feshâne inşâd eyledi»

imalâthanenin başına «Feshâne Nâzın» unvanı ile Ömer Lütfi Efendi tâyin edildi ve bu zat çok uzun bir zaman bu vazifede kaldı.

Bir müddet sonra fesin halk tabakaları tarafından da kullanılması üzerine İstanbul ies-hânesinin büyütülmesi zarureti duyuldu, ve zaman ile bu fes imalathanesi, İstanbul'un, dola-yisi ile Türkiyenin en büyük mensucat fabrikalarından biri oldu. Bu fabrikanın tarihçesi olan aşağıdaki fabrika Muhasebecisi Ahmet Seyfettin Şimşek'in 1960' da yayınlamış «Feshâne Mensucat Fabrikası» isimli eserinden alıyoruz :

«Amelesi, ustaları, boyacıları Tunus'tan getirilmiş olan Feshâne 1839 da Kadırgadaki konaktan Haliç'de Eyyüb civarında Üçüncü Sultan Selim'in kız kardeşi Hatice Sultanın ikaa-metine tahsis edilmiş mîrî yalıya nakledildi.

«iptidaî bir Müessese idi; meselâ dinkleme için hayvanlarla döndürülen dolaplar kullanılmıştır. Feshânenin kırk kadar dolap katırı, bu hayvanların barınması için de büyükçe bir ahırı vardı.

«ilk istanbul feslerinin imâlinde en önemli mesele, fesin, Tunus'dan gelenler gibi, gayet

tatlı kırmızıya boyaııamaması olmuşdu; üstelik, halk ağzında «Eyüb Fesi» adı verilmiş Feshâne fesleri pek çabuk soluyor, kirli bir renk alıyordu. Tunuslu olan boyacılar, bu özürû İstanbul'un sularında buluyorlardı. Son bir tecrübe de îzmitin Çene Suyu ile yapılmıştı. Bu su ile boyanan fesler de yine bozuk olmuştu. Bunus üzerine Feshâne Nâzın Ömer Lûtfi Efendi Tu-nus'lularm ihanetinden şüphelendi ve Ankara ermenilerinden Avadis Ağa adındaki bir boyacıyı, Müslüman kılık kıyafetinde ve Yabub adı altında Feshâneye alarak Tunusluların sırlarını gizlice anlamaya memur etti. Avadis Ağa, kısa bir zaman içinde boya sırrını keşfetti, Çene Suyu ile gizlice fes boyayıp kuruttuktan sonra Feshâne Nazırı Ömer Lûtfi Fefndiye takdim etti; bunlar Tunus feslerinin renginde iki güz si fes idi. Tunuslu amele ve ustaları huzurunda toplayan Ömer Lütfi Fefndinin bu yeni fesleri göstermesi üzerine, ihanetleri ortaya çıkan Tunuslular hiddetlerinden başlarındaki sarıkları yere atmışlar ve : — Yâkub.. Yâkub.. diye bağırarak Avadis'in üzerine yürümüşlerdi. Tunuslular o gün Feshâneden kovulmuş ve Avadis Ağa da kaydı hayat şartı ile Feshâneye boyacı başı tâyin edilmiş; yine bu vak'adan sonradır- ki Feshânede yerli amele çalıştırılmaya başlamıştır.

«Önceleri yalnız fes imâl ile işe başlıyan Müessesede, bir müddet sonra aba ve halı tezgâhlan da ilâve edilmek suretiyle dokumacılığa da başlanmıştır.

«Feshâne, 1843-1851 yılları arasında o zaman fennî icaplarına göre islâh edilerek buhar kuvveti ve makina kullanılmasına başlanmış ve bu suretle bir dokuma fabrikası manzarasını kazanmıştı. Bu sıralarda İngiltere, Fransa ve Belçikadan buhar kuvvetli ile işleyen iplik dokuma ve apre makineleri getirilerek bugünkü Müessesenin çekirdeği kurulmuştur.

«Fabrika 1848-1850 senelerinde 400.000 fes ve 30.000 metre çuha imâl etmiştir. Fes halkın da serpuşu olduğundan imâledilen İstanbul'da Vezneciler, Kapalıçarşı, Tophane ve Beşiktaş gibi kalabalık semtlerde kira ile dükkânlar tutulmuş ve buralarda sâde Feshâne Fesîeri sa-tılmışdır.

«Feshâne Fabrikası 1859 tarihine kadar Darphanei Amire İdaresince işletilmiş; ve sonra Bakırköy Bez Fabrikasiyle birlikte Hazinei Hassa'ya devredilmiştir.

«1866 tarihinde zuhur eden bir yangında yalnız buhar makina dairesi kurtarılmış, diğer kısımları kamilen yanmıştır. 1868 de Sultan Abdülaziz tarafından fabrikanın ihya ve tesisi için yine aynı yerde inşaata başlanmış ve yeni makinalar getirtilerek Feshânei Âmire za-manm en güzel ve mükemmel mensucat fabrikası haline getirilmiştir.

«1877 tarihinde Bulgaristan'daki İslimiye Şayak Fabrikaları elden çıktıktan sonra Feshâne Fabrikası Seraskerlik emrine verilmiş, ve Mart 1921 tarihine kadar 44 sene müddetle Le-vazimâtı Umumiye! Askeriye emrinde ,ve bu tarihten 1923 e kadar İstanbul Fabrikaları Umum Müdürlüğü emrinde, 1923. den 1925 &e-nesi Nisan nihayetine kadar da Askerî Fabrikalar Umum Müdürlüğü emrinde çalışmıştır.

«1925 de Sanayi ve Maadin Bankası kurul-luş, kanunundaki hükümler gereğince Fes-hâneyi de askeri idareden devir almıştır. Bu Banka tarafından 1,5 Milyon TL. sermaye ile kurulan Feshâne Mensucat T.A.Ş. bu fabrikayı Bankadan senede 75.000 TL. mukabilinde ki-ralıyarak işletmiş ve 1935 den itibaren Hereke Fabrikası da Sümerbank tarafından aynı Şirkete kiralanmıştır. Sanayii ve Maadin Bankasının 1932 tarihli Kanunlarla «Sanayi Kredi Bankası» ve «Devlet Sanayi Ofisi» olarak ikiye ayrılması üzerine Feshâne Fabrikası da bu Ofise geçmiştir. Fakat 1933 de Sanayi Kredi Bankası ile Devlet Sanayii Ofisi birleştirilerek «Sümerbank» kurulduğu için Feshâne Fabrikası da Sümerbank'a intikâl etmiştir. Feshâne Mensucat T.A.Ş. de 1937 de tasfiye edilmiştir. Ayın tarihte fabrikanın ismi de değiştirilerek bulunduğu mevkie izafetle «Sümerbank Defterdar mensucat Fabrikası» ismi verilmiştir. Halk ise halâ Feshâne ismini kullanmaktadır. (B.: Fes).

«1949 senesinde bir elektrik kontağı neticesinde vuku bulan bir yangında fabrikanın ahşap bulunan gayri mamul anbarlan tamamiyle yanmıştır. Fabrikada vuku bulan ikinci büyük yangındır. Bu yangından sonra Feshânenin bir çok binaları yeniden inşâ edilmiş ve bu arada cümle kapısı da Defterdar Eyüp Caddesinden alınarak Defterdar Vapur İskelesine nakledilmiştir.

«Feshâne Fabrikası, 1954 tarihinde işletmeye açılmış bulunan Sümerbank Diyarbakır Şayak Fabrikasının kurulmasında âmil olmuş ve bu yeni fabrikanın makinelerini de, bünyesinde

bulunan mekanik atölyelerinde imâl etmek suretiyle sanayileşme hareketimizde şerefli bir mevki-de kazanmıştır».

Kuruluş tarihi olan 1835 — 1836 dan bu ss-tırlarm yazıldığı tarihe kadar bu fabrikanın muhtelif devirlerinde Müdürlüğünü yapmış o-lan zatlar şunlardır:



1835

1882


1889

1894


1908

1910


İ91V

1918


1920

1921


192.3

1923


1924

1924


1921

1928


193.'.

193?


193S

1939


1944

1951


1951

1952


1954

195-1


195:5

195c


1956

1957


1958

195Î5


1959

1960


i 962

Ömer Lütfü Efendi Salim Bey

Miralay İbrahim Bey Muhittin Paşa Miralay Şükrü Bey Miralay Hüseyin Bey Yüzbaşı Halid Bey . Binbaşı Çerkeş Nuri Bey Kaymakam Hüsnü Bey Mütekaid Naili Bey Kaymakam Hüsnü Bey (2. defa) Binbaşı Hilmi Bey Binbaşı Çankırılı Nuri Bey Miralay Halim Bey Midhat Recai Öğdevin Ilhami Nafiz Pamir Şevket Turgut Ömer Lütfü Sugan Fahri Bekiroğlu Şefkati Türkekul Vasıf Dokuman Ömer Lütfü Sugan (2. defa) Müeyyed Kerimol Ömer Alageyik Kâmil İbrahim Sidal Hasan Polat Nihat Tuygan

Kâmil İbrahim Sidal (2. defa) Nezihi 'Akyüz Şevket Davaslıgil Cemal Yeğen Seyfullah Canis Mustafa Nevzat Kmay Ragıp Kulelioğlu A. Hızır Geylan

Bu satırların yazıldığı sırada (1966), fabrikama müdürlüğünü 1962 yılından beri, A. Hızır. Geylan ifâ etmekte idi; Ciddiyeti, nezâketi, güngörmüş bir ailenin evlâdı ve bir yüksek tekstil mühendisi olarak makamını hakkı ile dolduran bir zât idi. Birinci derecede imza sahibi olarak, Teknik Müdür muavini Orhan Göksel, İdarî Müdür Muavini Sadık Kemik, Muha-



DEFTERDAR MESCİDİ

_ 4344 __

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 4345 —

DEFTERDAR KAHVEHANESİ




sebeci Ahmet Şimşek Yönetim Komitesi olarak görev ifa etmekte idiler.

Büyük ihtiyacı karşılıyacak kudrete sahip olan Fabrikanın faaliyeti şu altı maddede toplanmıştır:



  1. — Ordunun giyim ihtiyacını temin etmek,

  1. — Resmî dairelerin müstahdem giyim ih
    tiyacını temin etmek;

.3 — Piyasa ihtiyaçları için kaba, ince vt fantazi çeşitli yünlü kumaş imâl etmek;

4 — Millî Bayrak imâl etmek;

5 Sümerbank fabrikalarında çalışan işçi

ve müstahdem için elbise imâl etmek;

6 — Sümerbank fabrikalarının her nevi yedek parçalarım, hususî sektöre ait mensucat fabrikalarının piyasada bulamadıkları hayatî mahiyette olan her nevi yedek parçalarını imâl etmek.

Fabrikada, gruplarına göre, 36 aded anbar olup, fabrikaya gelen muhtelif emtia bumbarlar içinde, cinslerine göre ayrı ayrı tasniflere tâbi tutulur. Fabrikasyonda esas işletme 11 bölüme ayrılmaktadır:



  1. Tefrik — Yıkama Dâiresi

  2. Açma — Eleme Dâiresi

  3. Harman Dâiresi

  4. Ştrayhgarn İplik Dâiresi

  5. Kamgam iplik Dâiresi

  6. Dokuma İhzar Dâiresi

  7. Dokuma Dâiresi

  8. Apre Dâiresi

  9. Trikotaj Dâiresi




  1. Konfeksiyon Dâiresi

  2. Bayrak Dâiresi

Yardımcı işletme 8 ayrı kısımdan müteşekkildir :

  1. Marangoz Model Dâiresi

  2. Döküm Dâiresi

  3. Mekanik Atölye

  4. Saraç Dâiresi

  5. Buhar Santrali

  6. Su Santrali

  7. Elektrik Santrali

  8. Revizyon tşleri

Sosyal Yardımlaşma bakımından son derece modern bir zihniyetle çalışan İdarenin faaliyetleri arasında ücretli İzin, Evlenme, Çocuk parası, Kıdemli işçiliği, Teşvik ikramiyesi, Gıda ve giyim Sigortalar ve Umumî Kurslar; sa-

yabiliriz. Sağlık Teşkilâtı olarak Dahiliye ve Diş Kliniklerini ihtiva eden küçük bir Hastahâ-riesi vardır. 1956 yılında da işçi çocuklarının bakılması gayesiyle bir Kreş teşkilâtı kurulmuştur. Kreş, hâlen, bir çocuk Doktoru ve bir hemşire tarafından idare edilmektedir. Ayrıca Fabrika, uzak semtlerde oturan işçilerini kendi otobüs ve kamyonları ile bedava olarak iş yerine getirmekte ve evlerine götürmektedir.

Halk ağzındaki adı ile Feshâne Fabrikası-. nm «Sümerbank Defterdar Fabrikası Gençlik Klübü» nâmı altında faaliyette bulunan bir Spor Klübü vardır. Bu Klüp 1941 yılında kurulmuş ise de, tescili 1944 yılında yapılmıştır. Kuruluşundan itibaren de Futbol, güreş, boks, atletizm ve avcılık kollarında faaliyettedir. Bunlardan bilhassa güreş kolu Millî Takımımıza kıymetli elemanlar vermiştir.

Fabrika Mensupları tarafından kurulan teşekküller ise şunlardır: İstihlâk Kooperatifi, Kredi Kooperatifi, İşçi Ölüm Yardım Derneği, Feshâne Sümerbank Yapı Kooperatifi, İşçi Yapı Kooperatifi ve Feshâne Gençlik Klübü.

Bir yangın başlangıcı karşısında şehir itfaiyesi gelinceye kadar ilk müdahalede bulunmak için fabrikanın hususî bir itfaiye grubu vardır.

İşçilere yılda iki kat iş elbisesi ve günde bir övün yemek verilir; meselâ 2 Mayıs 1986 günü 1500 işçi için hazırlanmış öğle yemeği, doyumluk ve nefis yoğurtlu kabak dolması ile muhallebi idi.

Çok temiz ellerle idare edilen Sümerbank Defterdar Mensucat Fabrikası, millî sanayiimizin medarı iftiharı verimli büyük müesseselerden biridir.

DEFTERDAR MESCİDİ — Eyyubda Ümrnı Sinan Tekkesi civarında idi; bir onbeşinci asır yapısı olub «Tahta Minare Mescidi», ,ve banisine nisbet ile Kara Süleyman Camii ismi ile de anılırdı. Hadikatül Cevâmi su malûmatı veriyor: «Fevkaanî bir nıescid olub banisi Sultan Bayazıd Velî asrında defterdar olan Süleyman Efendidir. Tahta Minare ismi ile de meşhurdur. Altındaki tatlı su çeşmesi uzun zamandanberi harab halde iken hicrî 1223 (m. 1808) de Alemdar Mustafa Paşa tarafından tamir ettirilmiş ve suyu akıtılmışdır. Bitişiğinde imamlarına meşruta bir .ev vardır. Banisi Süleyman. Efendi İs-^.tanbul içinde Üsküblü Camiine minber koy-

muşdur. Defterdar Mescidinin mahallesi vardır».

Uzun yıllar metruk ve bakımsız kalan ve


harab olan bu nıescid 1910 - 1912 arasında çök-
müşdür; zamanımızda yeri arsa hâlinde idi
(1962). ' '

Ahmed AĞIN

DEFTERDAR MESCİDİ — Çarşambada Mehmedağa Camii civarında idi; Hadikatül Cevâmi: «Banisi ibrahim Paşadır, etrafında medresesi vardır» diyor. Tesbit edemediğimiz bir tarihde yıkılmışdır, bir onaltıncı asır yapısı idi; 1962 de yeri arsa hâlinde idi (B. : îbrahirri Paşa, Defterdar).

Bibi.: lİadikatül Cevâmi, I; T. Öz, İstanbul Camileri.



(B.: Lütfi Paşa

DEFTERDAR MESCİDİ

Camii).


DEFTERDAR MUSTAFA PAŞA SARAYI

— XVII. asırda Süleymaniyede İstanbulun en güzel vezir saraylarından biri idi; adını taşıdığı sahibi Dördüncü Sultan Muradın gözdelerinden Defterdar Mustafa Paşadır ki 1632 ihtilâlinde aynı pâdişâhın diğer iki sevgili bendesi Müsahib Musa Melek Çelebi ve Yeniçeriağası Hasan Halîfe ile beraber ihtilâlci askerin elinde öldürülmüşdür (B.: Mustafa Paşa, Defterdar, Musa Melek Çelebi; Hasan Halîfe, Yeniçeriağası). Ölümünden sonra saray oğlu Mehmed Beye kaldı, bu bey de Dördüncü Mehmed zamanında vaktiyle babasının bulunduğu Başdefterdarlığa kadar yükseldi ve o makamda iken sadrâzam Siyavuş Paşanın ihtilas iftirası ile îdam olundu (B.: Mehmed Paşa, Defterdar). Saray Gümrük eminliğinde bulunmuş Ahmed Ağa dmda biri tarafından satın alındı, ve 1660 daki Ayazma-kapusu yangınında yandı (B.: Ayazmakapusu Yangım, cild 3, sayfa 1512).

DEFTERDAROGLU SOKAĞI — Boğazı-çinde Çengelköyün sokaklarından; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre, köyün gerisinde, Ye nimahalle ile Bekârdere Mahallesi arasında uza -nır bir yoldur; Çengelköy Bostanları gerisinden geçer (Pafta 26/Çengelköy): yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tes-bit edilemedi (Şubat 1965).

DERTERDAR TULUMBACI KAHVEHANESİ — İstanbulun en namlı tulumbacı kahvehanelerinden biriydi; tulumbacılık âleminin nümayişlerinden biri olarak Ramazan ayları

içinde de «çalgılı kahve olurdu ki çalgılı kahvelerin de birincilerindendi; sahibine nisbetle «Kâhya İsmailin Kahvehanesi» diye de anılırdı; Kâhya İsmail de 1865 de doğmuş, 1946 da 83' yaşında vefat etmiş İstanbul tulumbacı reislerinin en namlılarından biridir (B.: Çalgılı Kahvehaneler; İsmail, Kâhya).

Haliçde Defterdar Vapur İskelesinden çıkılıp Keresteciler — Eyyub Caddesine kavuşmak üzere yürünürken sol kolda iki katlı gaayet büyük bir ahşab bina idi, altı alan gibi kahvehane, üstü bekâr odaları idi. Defterdar Sandığının reisi olan Kâhya İsmail, sandığının uşakia-rı arasında gözbebeği gibi sevgilisi, semaî, divan okumada da koca İstanbulda bir dâne olan ve «Kayıkçı Güzeli» lakabı ile anılan Çiroz Ali adındaki delikanlıyı bu odalardan birinde barındırırdı (B.: Ali, Çiroz).

Üsküdarlı Vâsıf Hiç bu meşhur kahvehaneyi ve sahibi şöyle anlatıyor: «Kâhya İsmail sarışın, orta boylu, tıknazca, ağır başlı; gelen leri ayrı ayrı temenna ile selâmlar, kahvehanesini güzel idare ederdi. Dükkânının önü bağ-çemsi, oldukça geniş idi, Ramazanlarda oraya da sandalyalar atar, yorgancı dükkânlarından kira ile eşya kaldırıp kahvehaneyi gelin odaları süsler !gibi tezyin ederdi; sureti hususiyede yaptırdığı elvan çiçekler, bu çiçeklere de sarı beyaz gelin telleri asardı. Bayramdan sonra da kahvehanesinin Ramazan süslerini îtinâ ile toplar, kapağını ertesi yıl açmak üzere bir sandığa yer-leşdirirdi. Uzun boylu ve esmerin dilberi rahmetli Çiroz Ali en güzel semaî, mâni ve divanlarını işte bu kahvehanede hep irticalen söyle-mişdir. Bu Defterdar Kahvehanesi tulumbacı kahvehanelerinin içinde zarafeti itibariyle birinci idi».

Kâhya İsmail de hatıralarını şöylece nak-iedmişdir:

«Yukarıdaki bekâr odaları 18 oda idi, hepsine ikişer ikişer defterdar sandığının uşaklarını yerleşdirmişdim, birinden kira parası almazdım, yalnız Çiroz Ali müstesna olarak tek başına bir oda sahibiydi. Ramazanlarda her akşam uşaklara iftar sofrası- açardım, reçelinden, turşusundan etine, böreğine, pilâvına hoşafına, güllaç tatlısına varınca bulundururdum, uzak-dan yakından her akşam dört meşhur tulumba cı da misafirimiz olurdu. Şevki adında bir de namlı kıbti köçek oğlanım vardı, mâni, semaî ve divan meraklılarından başka kıbtinin dilber-

DEFTERDAR VAPÜE İSKELESİ

4346 •=-


istanbul.

ANSİKLOPEDİSİ

_ 4347 .__

DEFTEEEMlNl SOKAĞI




lerinden olan Şevkinin oyun ve perendelerini seyretmek için gelenler de pek çok olurdu. Her Ramazan akşamı İstanbulun ileri gelen esnaf ve tüccarlarından, ayan ve kibarından birkaç hatırlı müşteri eksik olmazdı; bu gibilerin önü-. ne kahveden gayri bir tabak fındık ve fıstık konulur, mevsimine göre ya bir elma ,ya bir portakal oturtulur, onlar da ikramın altında kalmazlar, 20 para kahve parası yerine birkaç mecidiye, bir sarı lira bırakırlardı.

«1900 ile 1902 arasında ailevî sebeblerle is lerim bozuldu, borçlandım., büyük kahvehanemi başkasına satarak yine Defterdar iskelesin de, eskisinin tam karşısında başka bir kahvehane açdım, meştûtiyetin ilânından sonra tulumbacılığın eski revnakı kalmayınca yenisi bir kayıkçı kahvesi oldu..»

Üsküdarlı halk şâiri Âşık Râzi, Kâhya İs-mailin bu büyük kahvehanesinde gördüğü Defterdar Sandığı uşaklarından bir delikanlı sânında şu manzumeyi yazmışdır ki kahvehanenin günlük sohbet ve ülfet havası hakkında bir fikir veriyor:

Kâkülleri top aünbtil şakağında gönce gül Defterdarh bir civan bıçkına verdim gönül

Kâhyanın kahvesinde laubali mestine Sadra geçmiş oturmuş emîr olmuş rindâne

Pâ bürehne pırpın tulumbacılık sânı Bâzûyi sîmîninde «Ah minelaşk» nişanı

Sordum kimdir bu fetâ kim bu âfeti devran Didiler Tersaneli Kaptanın Çerkeş Reyhan

Tacıdır başınızın göz bebeği sandığın Yerden göğe hakkındır âşık olup yandığın

Kâhya Ismailin satmak mecburiyetinde kaldığı büyük tulumbacı kahvehanesi, eski sahibi tam karşısında bir kahvehane açdığı için elbet ki tulumbacı kahvehanesi olarak kalamazdı, bir güzelce kıraathane oldu, bir müddet sonra da büyük ahşab bina yıkılarak yerine beton bina yapıldı ve altı yine kahvehane oldu ki hâlâ Defterdarın en büyük kahvehânesidir. Kâhya ismail kayıkçı kahvehanesine gelince, çok yaşlandığı için 1944 yılında kendi eliyle kapadı, kahve takımlarını sattı, yalnız iskemlelerini muhafaza etti, iki üç sene kadar, evlenme veya

sünnet düğünü yapılan evlere kira ile iskemle verdi.

DEFTERDAR VAPUR İSKELESİ — Defterdar Caddesi ile Haliç sahili arasında uzanır. Defterdar Vapur İskelesi sokağının bitiminde-dir; İstanbulun en büyük, en acı yaralarından biri, bakımı tamamen ihmal edilmiş Halic'in, türlü cüruf ve toprakla mütemadiyen dolması-dır .ki, bunun bir neticesi olarak Haliç vapurlarının Defterdar iskelesine yanaşması imkânsız bir hâl almış, ve bu iskele Denizcilik Bankası Liman işletmesi tarafından 1963 — 1964 aracında kadro dışında bırakılarak Defterdar İskelesine vapur seferleri ibtal edilmişdir. Unutulmamalıdır ki Haliç dibinin temizlenmesi Denizcilik Bankasının kudretinin tamamen dışında çok büyük bir devlet işidir, ve sorumluluğu en az yüz yıllık bir maziye dayanır, yüz yıl boyunca gelmiş geçmiş kabinelerin üzerindedir. Aslında Cumhuriyet devrinin başlarından beri vapurlar Defterdar iskelesine yanaşıp kalkabilmek için muayyen bir rota tâkib etmekde idiler, son yıllarda bu yolun dibindeki kanal da dolmuş ve seferler ibtal edilmişdir.


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin