İstanbul ansiklopediSİ istanbul Hanımı Resim : Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə53/91
tarix11.09.2018
ölçüsü5,85 Mb.
#80346
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   91
pâdişâhın tahta çıkışı da halka hem 101 pare
top atılarak, hem de dellâllarla bildirilirdi; cü
luslarda, büyük şehrin bütün semtlerine yayı
lan dellâllarm sözleri klişe hâlinde tesbit edil-
mişdi; «Devlet ve Memleket Sultan( ) Hâ
nındır!..» diye bağırırlardı; her cülüsde deği
şen tahta oluran yeni pâdişâhın adından ibaret
idi.

ihtilâl sahnelerinden bir kaç misal nakledelim :

1648 de Sipahiler tarafından istenmeyen sadırâzam Sofu Mehmed Paşa kendi adamlarından bir kaçını sipahi kılığına sokarak bir Yeniçeri çorbacısını katlettirmiş, bu cinayet de Yenicerililerle sipahiler arasında, tarihimizde At Meydanı Vak'ası denilen çok kanlı bir şehir muharebesine sebeb olmuşdu. (B.: At Meydanı Vak'ası). Yeniçeriler At Meydanında toplanmış olan sipahilere karşı yürümeye hazırlanır iken, sadırâzam Sofu Mehmed Paşa da istanbul içine semt semt dellâllar salarak: «Bu cenge gelmeyenin kendi kâfir ve avreti boşdur!» diye bağırtmışdır.

1651 de Kösem Sultanın sarayda idamından sonra mütegallibe yeniçeri ağalarının tenkiline girişildiğinde, ağaların tek desteği olan Yeniçeriler de onlardan yüz çevirmişdi; o zaman mütegallibe ağalar kışla avlusuna altın keselerini tepe gibi yığdırmış ve dellâllar çıkartarak: «Altın ve gümüş isteyen bu tarafa gelsin!..» diye bağırtmışlar, fakat yeniçeriler altın keselerine bakmayub kışlalarını terket-mişlerdi.

Yine ayni vak'a mütegallibe ağalardan Koca Bektaş Ağa kaçub saklandığında şehre salınan dellâllar: «Bektaş Ağanın yerini haber verene dirlik ve ihsan verilir!...» diye başırmışdı. 1688 de Yeniçeri ve sipahi zorbalarının tenkidine girişildiğinde Sancağı Şerif çıkarılmış, istanbul sokaklarına,-Eyyuba, Galataya, Üskü-dara, ve tâ Kavaklara kadar Boğaziçinin iki yakasındaki köylere salınan dellâllar: «Ümmeti Muhammedden olan Sancağı Şerif altına gelsin!..» diye bağırarak İstanbul halkını pâdişâha yardıma çağırmışdı.

1730 ihtilâlinin yalın ayaklı liderleri Patrona Halil ile ayakdaşlan sarayda tuzağa düşürülüp idam edildiklerinde vak'a halka dellâllar ile bildirilmişdi; dellâllar şöyle bağırmışdı: «Ey ehâli!.. Pâdişâhımız tuğyan eden eşkıyanın

cümlesini tu'mei şemşîri riâyet eylemişdir!.. : Artık huzur ve emniyet içinde o.lun!. Esnaf-dan her kim dükkânını kapar ve halkı telâşa verirse aman verilmeyüb dükkânının önüne asılacakdır!.. Pâdişâhımızın emri budur ki, gerek çarşı ve pazarlarda ve gerek mahalle işlerinde bâgî ve şakilerden kimi bilirseniz Ağaka-pusuna getirin!..»


  1. ihtilâlinde Kabakçı Mustafa ile peşin
    deki Boğaz Kaleleri yamakları îstanbula hâkim
    oldukdan sonra şehre saldıkları dellâllara şöy
    le bağırtmışlardı: «Dükkânlar açılsın!.. Kimse
    işinden kalmasın!.. Bizim ayaklanmamız devlet
    nizâmı .içindir!..»

  2. de «Alemdar Paşa Vak'ası» denilen ih
    tilâlde, Alemdar Mustafa Paşanın intiharından^
    sonra İkinci Sultan M.ahmud bir ,ara duruma
    hâkim olmuş, İstanbuldaki ihtilâlci yeniçeriler
    dağılmaya yüz tutmuşdu ki ortaya Kandıralı
    Mehmed çıkmış ve pâdişâha sâdık donanmayı
    ele geçirmiş ve Tersanelileri de yeniçeriler ta
    rafına çevirmişdi, İstanbul tarafı sokaklarına da
    dellâllar salarak: «Gemilerle Tersane bizde!..
    Karşı yakada Tophane bizde!..» diye bağırtmış,
    bozguna yüz tutmuş yeniçerililer şehrin erâ-
    zü ve eşkıyası yuvalarından boşanan sarıca
    arılar gibi tekrar Et Meydanında toplanmışdı.

1826 da son ihtilâli, İstanbul sokaklarına ocak adına yayılan dellâllarm sesleri ile başla-mışdı. Bu dellâllarm bir kısmı: «Gâvur tâlimi için fetva ve höccet yazanları ve cümle başı kavukluları kahredeceğiz!.. Evlâd ve iyallerini esir edip bakirelerini onar kuruşa, dullarını beşer kuruşa satacağız!..» diye, bir kısmı da : «Herkes dükkânını açan!.. Sırçası kaybolana cevahir veririz!.. İçimizde zerre kadar cinayet eden bulunursa keseriz, biçeriz!..» diye bağırmışdı.

Vak'ai Hayriye denilen ve Yeniçeri Ocağının kaldırlması ile sona erecek olan o ihtilâlin içinde Ocak adına salınan dellâllar: «Yeniçeri , olan kazanlar yanma gelsin!..», Pâdişâh adına salınan dellâllar da: «Müslüman olan Sancağı Şerif altına gelsin!., »diye bağırmışlardı (B.: ismail Ağa, Dellâlzâde).

DELLÂL CİVANI — Kalender meşren şâirler tarafından «Şehrengiz» adı verilen manzum risalelerle medhedilen esnaf güzelleri ara-• sında Dellal civanlarına da rastlanır; şehrengiz yollu yazılmış «Hûbannâmei Nevedâ» adını ta-

siyan manzum mecmuada Dellal civanı şu beyitlerle övülmüşdür :

Gördün mü deliâhn nevhat şehbazuı

O kaddü şemşâdü bülend âvâzm '

Atıdmr ıışşâka nârai -hey hey

Ey yağmacı tatar ey bıçkınım ey

Eyler uşşâkını ol çeşmi âfet -

Sancağı muhabbet altına davet

DELON, «ALAİN DELON» UN BENZERİ

KAPAK YILDIZI — 1962 yılında Ses Mecmu-


sının açdığı Kapak Yıldızı Yarışmasında finale
kalmış Cengiz Bora adında yakışıklı bir deli
kanlı olup ünlü fransız film aktörü Alain De-
lon'a çok benzemesi Ses Mecmuasının ellerden
düşmediği çok geniş bir muhitde bilhassa bü
yük bir alâka çekmişdir. ...

1940 da Istanbulda doğmuş, 1.74 boyunda,


60 kilo ağırlığındaki delikanlı bir ara Yavuz
Sultan Selim futbol takımın da en başarılı
oyuncusuimiş. .. . -

Ses Mecmuası şunları yazıyor :

«En ufak bir ilçedeki ortaokul öğrencisinden Hukuk'un ya da Felsefe'nin son sınıfına gelmiş bir öğrenciye kadar Alain Delon'u herkes onu beğeniyordu, ona benzemek istiyordu.

Alain Delon benzeri Cengiz Bora (Resim : B. Seren)-

Cengiz Bora'yı da arkadaşları Alain Delon'a benzetiyorlardı. Alain Delon'da zaman zaman beliren bakışlar bile onda vardı. Ses Mecmuası Kapak Yıldızı Yarışmasını açtı. Cengiz Bora, yarışmaya katılmakta tereddüt ediyordu. Kendisi -de meraklı bir sinema seyircisiydi. Ama. artık seyirciler arasında çıkıp onlara kendisini seyrettirmek istiyordu. Birlikte sinemaya gittikleri, futbol oynadıkları mahalle arkadaşları da onu bu yarışmaya katılması için destekliyorlardı: — Hadi Cengiz, gir Ses'in bu yarışma-, sına, böyle bir fırsatı kaçırmamalısın, belki sen de bütün gençlerin sevgilisi olursun diyorlardı»

Ses Mecmuası C. Boranın, başı açık, yalın ayak, paçalar sıvalı" ve Delon çalımında bir bakış ile bir resmini neşretmişdir ki fransızlar bu edada, bu çalımda, bu nümâyişde olan delikan-lara «Copain» (Kopen) derler. Bu satırların yazıldığı sırada 25 yaşında bulunması gereken Cengiz Bora türk sinemasının ünlü yıldızları arasında görülmüyordu; fakat A. Delon'a hakikaten çok çok benzemesi bu şehir kütüğüne bu satırların kaydı için kâfi sebebdir.

DEM — Dilimizde, ve öncelikle İstanbul ağzında: biri farscadan biri de arabcadan alınmış, kendilerinin ve müştaklarının . mânâları tamamen ayrı iki «dem» kelimesi vardır.

... .. I : Dem (Farsça):

1) Nefes, soluk; tasavvurda rehmânî nefes, ilâhî tecelliler.

Dembeste — Nefesi, soluğu tutulmuş; mat 'olma.

Demkeş — Nefes, . soluk çeken, (uzun nağmelerle öten kuşlar hakkında kullanılır).

Dem çıkarmak -- Neyden, kavaldan nağmeler çıkarmak

: --2) Söz, lâf

Dem vurmak — söz açmak, bahsetmek; bilhassa boş iddialarda bulunmak.

3) Zaman, çağ, vakit.

Dem bu dem; her dem; dembedem; dem güzar.

4) içki, bilhassa rakı, ve hassatan bektâşi
meclislerinde kullanılır.

Demlenmek, dem çekmek.

beste vü hayran kaldım görünce Şu bıçkın Tevfikim tam meşrebince


111

DEMET SOKAĞI

4374


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

4375 —

DEDE



Pîri ihya etti demi tsâ veş Topuk vura vura gelen o serkeş.

Zahirde pırpırı kopuk mehveşim, Gönül dalında o mtirgi demkefim.

I>em vurma bana sen gaybü hatâdan, Dem bu dem, vaz geçmem ben Mustafâdan.

O her dem, dem be dem güzel hem taze Tığ gibi civelek gümüş endaze.

Geiüb meclisime demlendikde şah, ebi, nukli Lbâde; pâyi, bûsegâh.

(Tevflk KARKAN)

II: Dem (Arabca): Kan

DEMET SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Taksimin Eskişehir Mahallesi sokaklarından (Pafta 19/153); bu mahallenin Yenişehir Mahallesi ile sınırı olan Akağalar Sokağı ile Pervaz Sokağı arasında uzanır; Marsık Sokağı, Kaytancı Rasim Sokağı, ve Tuzcu Murat Sokağı ile birer dört yol ağzı yaparak kesişir. Yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Şubat 1965).

L.

DEMİR (Ellialtıh Civelek) — On sekizinci asır sonlarında yaşamış ve eski Şile yolu üzerindeki kabrine eşsiz güzellikde sanat eseri bir taş konmuş yeniçeri civeleği bir dekanlıdır; kabir taşı kitabesinden öğrendiğimize göre ls-tanbulda Ellialtıncı Orta çorbasının civeleği ve adı öğrenilemeyen o ağanın Çardak İskelesin-deki büyük yeniçeri kahvehanesinde ocakçısı iken hicrî 1198 (milâdî 1783-1784) yılında kömür almak için Şileye gönderilmiş, dönüşünde r um eşkıyanın eline düşerek öldürülmüşdür; delikanlı, şehid edildiği yere defnedilmiş ve yol üzerindeki kabrine, muhakkak ki çorbacısı ağa tarafından aşırı sevgi pek mükellef bir taş di-kilmişdi; 40 santim eninde ve 2 metre yüksekliğinde dört köşeli bir mermer sütun şeklinde olan bu taş en üstünde bir yeniçeri börkü taşı-makda idi. İkinci Sultan Mahmudun Vak'ayı Hayriyeden sonra yeniçeri mezarlarmdaki taşları da kırdırtdığı sırada Şile yolundaki bu tek mezarın taşı her nasılsa tahribden kurtulmuş ve 1938 yılına kadar gelebilmişdi; o tarihden sonra Şile yolu genişletilirken yok olmuşdur, ve pek kiymetli bir sanat eseri kaybolmuşdur; eli-



mizde 1938 de çizdiğimiz bir resmi kalmışdır. Börkün alnında güzel bir sülüs hat ile «Allah hû», onun altında, börkün sırmalı şeridi üstünde de «Şefaat yâ Resulullâh» yazdı idi Mermer sütun cebhesinin üstünde de yukarda, 56. Ortanın nişanı olarak kabartma bir kadırga resmi hak edilmiş idi. Manzum ve mensur kitabesinin metni de şu idi:

Gör gel hâlimi kardaş İki @özttm dolu yaş

Tîgi kazaya geldim Bunda dtişdü şahin baş

Kara toprağa girdim Dolmamışdı yirmiyaş

Ne reva türâb ola Ela gözle samur kaş

Selvi boyumdan nişan Kabrim üzre işbu taş

Şeîaat kıl bendene Pîriın yâ Hacı Bektaş

Elli altın Demir kader taşı (Resim :; A. Bülend Koçu)

Hür ile gilman ola Kabrim içinde yoldaş

Ellialtı Bölüğün çorbacısı ağanın civeleği hem ocak


çısı Demir nam civanın kabridir ki Şileye kömür muba
yaasına vardığında avdetde kefere eşkiyâ yedinde tîği
kaza ile şehîden fevt oldu; sene 1198.
> İhsan HAMAMİOĞLU

DEMiR (Kemal Tâhir) — Romancı; 1910 da Istanbulda doğdu; Kasımpasada Cezayirli Gazi Hasan Paşa Rüşdiyesi ile Galatasaray'ı Lisesinde okudu; 1928-1932 arasında avukat yazıcılığı ve Mâden İşletmelerinde anbar memurluğu, 1932-1938 arasında da gazetecilik yapdı. 1938 den 1950 yılına kadar 13 yıl siyasî hükümlü olarak yurdun ceşidli illerinin ceza evlerinde mahbus yatmışdır; fransızca bilir.

Telif romanları şunlardır: Sağır Dere (1955), Esir Şehrin insanları (1956), Körduman (1957), Rahmet Yolları Kesdi (1957), Yediçınar Yaylası (1958), Köyün Kamburu (1959), Esir Şehrin Mahbusu (1960), Kelleci Mehmed (1961), Dört büyük hikâyesini de «Göl İnsanları» adı altında yayınladı (1955). 30 kadar da terceme romanı vardır, hepsinde onbeş kadar takma isim kullanmışdır. Türk Edebiyatçılar Birliği üyesidir.

Bibi,:. Kim Kimdir Ansiklopedisi.



DEMİR (Kıbti) — Çağdaş büyük halk şâiri Bitlisli Ali Çamiç Ağa (B.: Çamiç Ağa, Bitlisli Ali, Cild 7, sayfa 3700) 1902-1903 kışını Eminönünde Kantarcılar Caddesinde Demirtaş Hanında geçirmiş ve o kış, asıl uşağı ve çırağı Nevrekoplu Mustafa adındaki delikanlı müte-verrimen hastahâneye yatırıldığından Demir adında mürâhik bir kıbti çocuğu üç dört ay kadar Çamiç Ağaya uşaklık etmişdir. Büyük kalender şâir, Istanbulda bir asra yakın kahvecilik ile rindâne ve derbederane geçen hayatında kendisine hizmet etmiş otuz nefer genci hal tercemesinde hatırlamak kadirşinaslığını gösterirken bu Kıbti Demiri unutmuş, kaydetme-mişdir, fakat onun sânında da 1949 da bir manzume yazmışdır ki şudur :

Taş yürekli yârim Demirim ile Demirtaş Hanında bir kığ geçirdim Siyehçerde kıbti «mîrim ile Kevseri aşkı ben icdim ieirdîm

Demirim kemanı alır eline Mestâne batarım zülüf teline

Bak şu kart başımın kavak yeline Nakış iğnesinden iplik geçirdim

Kfihi oynatırım şehbez kopuğu Vurur demir gülle dilber topuğu Hele Çamiç tüttür telli çubuqu Şöyle bir fırsatı ele geçirdim

Kimse sormaz gözün üstünde kaşı Herkesin müemmen kazancı aşı Çekersin sineye bir altınbaşı Hasretle o devri gözden geçirdim

Defteri aşkımın yok tek nigân

Sevdiğim fetâlar turna katarı

Ö devrin nimetin günah inkârı

Şükranı rahmetle sicle geçirdim DEMİR (Sedat) — Sinema ve tiyatro aktörü; 1931 de îstanbulda doğdu; pek gene yaşında halk evlerinin temsil kollarında sahne hayatına atıldı ve henüz 16 yaşında iken 1947 de istanbul Şehir Tiyatrosuna girdi; askerlik görevini ifadan sonra tekrar işine döndü; bir süre de İstanbul Tiyatrosunda, Ses Operetinde, Küçük Operada ve Sahne 4 de Çalışdı. 1962 de Karaca Tiyatrosuna girdi.

Sinema aktörlüğüne 1050 de başladı; sahnede ve beyaz perdede 1962 yılına kadar 80 piyes ile 130 filmde rol aldı; rol aldığı filmlerin bazıları şunlardır: «Yaşamak Hakkımdır», «Vatan ve Namık Kemal», «Çam Sakızı», «Bayram Gecesi», «Küçük Hanımın Kısmeti», «Merhaba Aşkım», «Zavallı Necdet», «Ayrı Dünyalar». .. Bibi.:.Ses Mecmuası.


A. Naci Demirağ (Resim : B. Seren)

DEMİRAĞ (Abdürrahmaıı Naci) — Yüksek mühendis, işadamı, büyük kardeşi Nuri De-mirağ ile birlikde Türkiye Cumhuriyeti demir yolları inşaatının ilk müteahhidlerin den cumhuriyet devrinin sayılı milyonerlerinden; hayır müesseselerine büyük bağışları ve muhtâcine büyük yardımları ile tanınmış bir zât; 1888 -1889 arasında Divrik-de doğdu, Kasabanın eşrafından Mühür-darzâde Ömer Beyin oğlu; büyük iş adamı Nuri Demirağın kardeşi, meşhur sinema

DEMİRAĞ (Nuri)

~- 4376


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 4377 —

DEMİRAY (Tahsin)




prodüktörlerinden. Turgud Demirağın babası; gene yasında vefat etti. Bu şehir kütüğüne sânına lâyık bir hal tercemesini koyabilmek için yıllarca önceden en yakınlarına vâki müracaatlarımız cevabsız kalmışdır. Vesîlei rahmet olmak üzere sâdece adını kaydediyoruz (B.: De-rnirağ, Nuri; Demirağ, Turgud).

DEMÎRAĞ (Nuri) — Büyük iş adamı,


kardeşi mühendis Abdürrahman Naci Demirağ
ile birlikde Türkiye Cumhuriyeti demir yolları
inşaatının ilk müteahhidlerinden, ve cumhuri
yet devrinin ilk sayılı milyonerlerinden, yine
kardeşi ile birlikde servetlerini Türkiyenin sı
naî kalkınmasında büyük işlere yatırmış, ve iş
hayatının yanında geniş -ölçüde hayır sever in
san olarak tanın
mış bir sîmâ;
1886. da Sivasın
Divriki Kasaba
sında doğdu, bu
kasabanın eş r â-
fından M ü h ü r-
darzâde Ömer
Beyin oğludur,
annesinin adı Ay
şe Hanımdır. Ba
basını henüz ü ç
yaşında iken kay
betmiş, annesinin Nuri Demirağ
himaye ve teşvik (Resim : B. Seren).
kanadı altında otodidakt olarak yetişmişdir.
Rüşdiye tahsilini memleketinde yapmış, ve ay
nı rüşdiyeye muallim tâyin edilmiş, Ziraat
Bankasının açtıdığı bir müsabaka imtihanını
kazanarak bu bankanın önce Kangal, sonra
Koçkiri şubelerinde çalışmışdır,. Mâliye Nezâ
retinin açdığı bir imtihanı da kazanarak banka-
cılıkdan mâliye hizmetine geçmiş, İstanbula ge
lerek mâliyenin her kademesinde seçkin bir
memur olarak çalışmış ve 1918-1919 arasında
32-33 yaşlarında iken mâliye müfettişi olmuş-
dur, Divriki ile alâkasını kesmeyerek İstanbul-
da Beşiktaşda yerleşmişdir.

Tatavlada bir teftişi sırasında Birinci Cihan Harbi mütârekesinin ve istanbul işgaalinin aşırı derecede şımartdığı rumlarm hakaretine mâruz kalmış, memuriyetinin zedelenmiş şerefinden duyduğu teessürle istifa ederek serbest iş hayatına atılmışdır. Kendi kaydine göre 56 altın (252 kağıd lira) birikmiş parası ile sigara kâğıdcılığına başlamış ve «Türk Zaferi» adını

verdiği bir sigara kâğıdı cıkarmışdır. O acı ve karanlık günlerde «Türk Zaferi Sigara Kâğıdı» fevkalâde rağbet görmüş, o zamanki soy adı ile Mühürdarzâde Nuri Beye hayli para kazandırmış, 252 lirası üç sene içinde 84,000 lira ol-muşdur (B.: Türk Zaferi Sigara Kâğıdı).

1925-1926 arasında sigara kâğıdı imâli tün inhisarı idaresine verilince iş adamı bir, «Kantariye, İthalât ve İhracât» bürosu açmış-dır, fakat bu yeni sahada pek az kalarak, cumhuriyet hükümetinin Türkiye Demiryolları ve' şoseleri ile başladığı büyük imâr işini benimseyerek devlete en uygun tekliflerle müteahhid-lik hayatına atılmışdır.

O sırada küçük kardeşi Abdürrahman Naci Bey tapu dâiresinde mühendislik yapıyordu, Nuri Beyden ancak iki yaş küçük olduğu halde aileyi geçindirmek üzere iş hayatına pek erken atılmış ağabeyinin himâyesi ile tahsilini tamamlayan A. Naci Bey ona karşı derin hürmetle bağlıydı, Nuri Beyin davetini tereddüd etmeden kabul etti ve demir yollan müteahhid-liginde Nuri Beyin en yakın iş arkadaşı ve ortağı oldu.

Karabük Demir Çelik Fabrikası, İzmir Kâ-ğıd Fabrikası ve Bursa Merinos Fabrikası Nuri Demirağ tarafından inşâ edilmişdir.

Yurd müdafaasında havacılığın büyük kuvvet olduğuna kuvvetle inanmış idi, bir vatan hizmeti bilerek Divrikide bir Tayyare Fabrikası kurdu, Istanbulda Yeşilköy de satın aldığı arazi üzerinde ilk büyük hava alanını yapdırdı ye yine Yeşilköyde bir Pilot Mektebi kurdu. Türk Tayyare Cemiyetinin (Hava Kurumu1 nün) siparişlerini imâle ve bir yandan da pilotlar yetişdirmeye başladı. ,Fakat hükûmetden ümid ettiği yardımı, himayeyi göremedi, 10 milyonun üstünde yatırım yapdığı bu işde ağıi' denilecek şekilde zedelendi. Sesini duyurabilmek için bir yer bulamayınca siyâsî hayata atıldı ve 1945 de «Millî Kalkınma Partisi» adı ile bir muhalefet partisi kurdu, az sonra da cdfe şöhretli politika adamlarının iştiraki ile Demokrat Parti kuruldu, 1946 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi ile Demokrat Partinin câ" tin secim mücâdelesinde Nuri Demirağ'm partisi seçimde kazanamadı; ve Millî Kalkınma Partisi gün günden eriyerek siyâsî sahadan ta; mâmen silindi; fakat 1945 seçiminde bu büyüfc iş adamı Demokrat Partiden Sivasda müstakil aday gösterildi ve Nuri Demirağ bu suretle Si"

vas mebusu olarak Büyük Millet meclisine girdi. Meclisdeki hayatı uzun sürmedi, 13 kasım 1957 de vefat etti.

Bttrhâneddin OLKER

DEMİRAG (Turgud) —- Film prodüktörü, And Filmin sahibi (B.: And Film, cüd 2, sayfa 845); 1921 de Istanbulda doğdu, demir yolları müteahhidi ve Türkiyede Cumhuriyet devriminin ilk milyonerlerinden. Abdürrahman Naci Demirağ'm oğlu, Divriki eşrafından Mü-hürdarzâdelerden; aile soy adı kanununa kadar «Mühürdarzâde» diye mâruf ve meşhur idi (B,: Demirağ, Abdürrahman Naci; Demirağ, Nuri); annesinin adı Sâime Hanımdır.

Boğaziçi Lisesinde (1939), Los Angeles de University of Southern Californiada (1945) okudu, ve Amerikadan döndüğü tarihden itibaren sinema filmciliği ve sinemacılık ile meşgul oldu. 1939-1945 arasında tahsil için altı yıl kaldığı Amerikadan başka iş adamı olarak Av rupanm hemen her tarafında dolaşmışdır; 1948 de en iyi film direktörü mükâfatını kazandı.

ingilizce ve az f r ansızca ve almanca bilir; bina inşâatı ve fotoğraf meraklısıdır; kıymetli bir sanatkâr olan Rüçhan (Camay) Hanımla evlidir, Muhteşem Naci (doğ. 1954) ve Melike Ayşe (Doğ. 1956) iki evlâdları vardır. Bibi: Kim Kimdir Ansiklopedisi.

DEMİR AİLESİ — Boğaziçinde Sarryerde, bu köyün sırtlarında sandal sokağında oturdukları gece kondunun 3 aralık 1962 pazertesi günü sabaha karşı toprak kayması ile çökerek yıkılması ile altında kalan bahtsız bir aile; faciası günlük gazetelerin birinci sayfalarında; «Çöken bir gece kondu bir ailenin mezen oldu» başlığı ile yayınlanmışdır.

Aslen Giresunlu olup Sarıyerde seyyar kuruyemişcilik yapan Adil Demir bu gecekonduda zevcesi ve üç çocuğu ile barınmaktadır. Facia gecesi karısı Emine Demir, ameliyat olan kız kardeşinin evinde bulunmaktadır, Demir ailesinin yanında da annesi hastahâneye yatırılmış yakın akrabalarından 13 yasında Niyazi Arslaa adında bir çocuk vardır. Gece saat 3 de vukû bulan inhidam Adil Demir, kızı 15 yaşında Yurdagül Demir, oğlu 14 yaşında Yurdaas-kn Demir, diğer oğlu 13 yasında Metin Demir, ye misafir 13 yaşında Niyazi Arslan enkaaz al-teıda kalarak ölmüşlerdir. Bu facianın mes'-ulleri, büyük şehirlerimizde. Gecekonduculuğa

göz yuman avamfirib ve bu başıboş inşaatın korkunç şekilde yayılmasına .yol açan avamfi-" rip politikacılardır.

Bibi.: Hürriyet Gazetesi

DEMRAY (Celâl) — Matbaacı; öğretmen, matbaacı, naşir ve siyaset adamı Tahsin Demir-aym küçük kardeşi (B.: Demiray, Tahsin); 1917 de Istanbulda doğdu; Kadıköy Gazi İlkokulunda, Kadıköy Ortaokulunda, Kadıköy Lisesinde okudu (diploma 1933); 1941 de Yüksek İktisad ve Ticâret Mektebini bitirdi ve kardeşinin kurduğu Türkiye Yayınevi ve Matbaasında iş ha-jatma atıldı. Tahsin Demirayın tamamen politika hayatına atılması.üzerine müessesenin idaresi tamamen onun üzerinde-kaldı (B.: Türkiye Yayınevi). Mecmua Sahibleri Sendikası kurucularındandır; Gazeteciler Cemiyeti ve Türk Editörler Cemiyeti üyesidir. Az ingilizce bilir; Bayan Feriha ile evli; Cevza (doğ. 1955), Gökhan (doğ. 1954, ve Boydan (doğ. 1956 adında üç evlâd sahibidir.

Bibi.: Kim Kimdir Ansiklopedisi

DEMİRAY (Tahsin) — Muallim, muharrir, politika adamı, Istanbulda Türkiye Matbaası ve. Türkiye Yaymevi'nin sahibi (B.: Türkiye Matbaası ve Yayınevi); 26 eylül 1903 de Üskü-darda.doğdu; Babası Ali Efendi Kızılcahamam'ın Hıdırlar Köyünden olub T. Demiray iki yaşında iken 1905 de otuz yaşında ölmüşdür; annesi Nezihe Hanım Espazar'lıdır.

İlk tahsiline Kadıköy Numune Mektebinde. başladı, 1915 de bu mekteb Kadıköy Sultanisinin ilk kısmına kalbedildi; 1919 da İzmirin, 1920 de İstanbulun işgal edildiği karanlık acı günlerde 16-17 yaşlarında bir sultam talebesi idi; birinci cihan harbi içinde .«Zaferi Nihâî» teraneleri le avutularak yetştirilmiş bir nesle mensubdu, sonderecede heyecanlı, o kara günlerde zedelenmiş millî gururu ile İzmir İşgalini protesto için Istanbulda tertiblenen büyük mitinglerin beyannamelerini dağıtan gençler arasına katıldı, bu beyannameleri dağıtanların çok ağır cezalar göreceği ilân edildiği halde bu işde yılmadan çalışanlardan biri oldu. 1920 de, İstanbulun işgalinden az sonra, Tahsin Demir-aya bir öz baba şefkati göstermiş üvey babası Mehme'd Efendi, şımarık hezele güruhundan yunanlı bir kaç zabit tarafından Maltepede süratle giden trenden atılmak suretiyle fecî şekilde şehid edilince mektebli delikanlı bir aksam bir takaya atlayarak Karadeniz yolu ile


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin