mışdır.
Evliya Çelebi, Çu buklunun XVII inci asırdaki manzarası nı şöyle tasvir edi yor:
((Çubuklu Bağçe ^: si incirliye mutta^ sıldır. Beyazıdı Velî şehzadesi Selimi Evvel hazretle r i n i Trabzondan getirttiğinde kızıb burada sekiz çubuk vur-muşdur ki, sekiz sene hilâfetine işarettir. Sonra nasihata âğaz ile: - Oğlum, e-Al bu yediğin kuru çubuğu yere dik, sekiz sene kadar mey-vasını yiyesin!.. diye nice rumuz etmiş-dir. O anda Şehzade
ANSİKLOPEDİSİ
Selim Han çubuğu yere diküb: — Yâ Rab-bi.. bu kuru ağaç meyva versin ve meyvası-nı meşhûri af âk eyle!, diye dua etmiş. Pederi Beyazıd Veli ve Kara Şemseddin hazretleri âmin demişler. Ol saat kızılcık çubuğu yeşerib dal haline gelmiş ve her dâne kızıl-zıcı tartıldı ğmda beş dirhem gelmişdir ki kerâmâtı mahsûsai Beyazıd Han mı, yoksa Şemseddin mi, yoksa Şehzade Selim mi bilinmez, işte bu sebebe mebnî o mahalle hâlâ Çubuklu Bağçe derler. Hakikaten burada çıkan kızılcık bir diyarda çıkmaz, her biri beşer dirhem lal renkli olub Medîne hurması kadardır. Bu Çubukluyu mâmur . iden Sultan Selim Handır.»
XVII. asırda yaşamış olan ermeni ya
zan Eremya Çelebi Kömürciyan (1637 -
1695) «istanbul Tarihi»-isimli eserinde Çu
buklu hakkında şunları yazıyor:
«Çubuklu pâdişâh toağçesidir. Buranın meyve ve sebze yetiştiren bostanına bostancılar nezâret ederler.»
XVIII. asırda yaşamış ermeni müver
rihi P. G. încidyan (1758 - 1833) «istan
bul),-, isimli eserinde Çubuklu hakkında
şunları yazıyor:
«Bir padişah .bağçesi olan Küçük Çubuklu sahilin içerisindedir. Üç muazzam yapı görülür. Kıyıdaki düzlükde bir padişah sar-yi. bahçenin önünde de, vaktiyle padişahlara mahsus av sahası olan küçük bir orrnrn vardır. Eskiden burada Akimitis denilen uykusu z- keşişlere mahsus bir manastır vardı ki bunun müessisi olup 430 senesinde ölen Al.eksa.ndir orada defned.tfnıis-dir. Mezkûr manastır kesişleri gece ve gündüz münâvebe ile hiç durmadan dua etmekle mergul oldukları için uykusuz tesmiye edilmişlerdi. Bundan sonra, suyu nefis bir çeşmesi bulunan Büyük Çubuklu gelir. Çubuklu adını taşıyan her iki yer de meskûn değildir.»
Cn-sekizinci asrın baslarında Istanbu-lun namlı mesirelerindendi; Lâle Devrinde Nevşehirli İbrahim Paşanın himmeti ile buraya büyük bir havuz ve güzel bir çeşme yapıldı ve mesireye Feyzâbâd adı verildi. Bilhassa havuzbaşı ve dere boyundaki çınarlar altı çok rağbet gördü; yazlan gaa-yet kalabalık olduğunu Nedim'in bir beytinden öğreniyoruz:
Göksu bir nahoş hava, şimdi Çubuklu pek ziham Sövdiğim tenhâca çekdirsek mi Sâdâbâde dek
_gUBUKLU
Çubuklunun halk tarafından iskânı, bir has bağçe olmakdan çıkarak bir boğaz köyüne inküâbı, Paşabağçesi ile beraber, on sekizinci asır ortasındadır; Çubuklu Bağçesi arazisi halka satılmış, burada , diğer boğaz köylerinde olduğu gibi, yeni teşekkül eden köyün muhafazası, asayiş ve emniyeti için bir bostancı ocağı (kolluğu, karakolu) bırakümışdır (B.: Bostancı Ocağı).
Çubuklunun bir boğaz köyüne inkılâbından sonra 1814 - 1815 arasında tanzim edilmiş bir Bostancıbaşı Defterinde (B.: Bostancıbaşı Defterleri) bu köyün yalı boyu şöyle tesbit edilmiştir:
((Çubuklu bağçesi nam mahal - Harab camii şerif - Çakal Burnu - ve bağçeler ve mâi leziz çeşme.»
Birinci Cihan Harbinden az önce Şirketi Hayriye tarafından neşredilmiş «Boğaziçi» isimli eserde Çubuklu şöylece anlatılıyor:
«Şirketi Hayriyenin tesisinden önce Çubukluda yalıların bulunduğu yerler hep bostandı; Çubuklunun bülbülleri' meşhurdu, ilk baharda zevk ehli kayıklarla bülbül dinlemeye gelirlerdi. O bostanların yerine ilk yalıları yapdıranlar Abdülmecidin vezirlerinden Rifat Paşa, kızları ve oğlu Rauf Paşadır.
«Vapur İskelesinin yanında Börekçi Hasan B,eyin Göztepe Suyu ve Mâden Suyu isimleri ile meşhur suları vardır; Hasan Bey gazozu mâmı ile meşhur halk rağbetini kazanmış gazoz Çubukluda bu sularla yapılır. Arka tarafdaki taş ocaklarının da kireci meşhurdur.
((Çakal Burnu vaktiyle Boğazın müstahkem mevkilerindendi. ikinci Sultan Mahmud canı sıkıldığı zamanlarda buraya gelir, bendegânma, sektirnıe taş oyunu oy-natub eğlenirmiş. Karakolhânenin bulunduğu yer istihkâm yeridir..
((Tepede Mısır hıdivi Abbas Hümi Paşanın şatosu vardır, bir rivayete göre bu şatoya 150 bin altın harcanmışdır; her tarafı mermer, billurlarla müzeyyendir; aşağıda da bir yalısı ile hususî elektrik fabrikası vardır, yalı ve şato elektrikle tenvir edilmiş olub oradan Çubuklu Camiine de elektrik verilmişdir.
ÇUBUKLU
— 4142 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 4143 —-
ÇUBUKLU CAMİİ
((Çubuklu adı için iki rivayet vardır; biri Evliya Çelebinin naklettği fıkradır (Vukarıda kaydedildi); diğeri akla daha yakındır, burada Çubuk lülesi yapıldığından dolayı Çubuklu denümişdir, yakın zamana kadar Çubukluda çömlekçiler vardı.
«Şirketi Hayri istatistiklerine göre (1912 - 1914 arasında) şirketin Çubukludan taşıdığı yevmi yolcu sayısı 160-190 kişidir.»
Çubukluda, koyun şimalinde kalan yalı boyundaki gaz depolarının, Çubuklu için daima çok büyük bir tehlike teşkil ettiği muhakkaktır; ,bu depoların ne zaman kurulduğunu tesbit edemedik. Mehmed Eşref Beyin 1324 (1906) da neşredümiş Boğaziçi haritasında gösterildiğine göre tesisleri o tarihden evvel olacakdır.
Çubuklunun köye inkılâbında ilk adı Rifat Paşa Mahallesidir; fakat bir kaç yalıya inhisar ettiğinden Kanlıca muhtarlığına bağlanmışdır; ancak 1908 de meşrûtiyetin ilânından sonradır ki, resmi kayıd-larda Çubuklu ismi ile Anadoluhisarı nahiyesinin müstakil mahallesi olmuşdur. Köyün muhtarlık kütüğünde kayıdlı sokakları şunlardır: Rifat Paşa Sokağı, Çubuklu İskele Caddesi, Çubuklu Çayırı Sokağı, Otlu Sokağı, Engürü bağı Sokağı, Hıdiv Yolu (Eski Çubuklu Bostan Mevkii Sokağı), Mer'a Yolu, Paşabağçe Yolu, Yazıcı Yolu. Kireç Ocağı Yolu, Dedeoğlu Caddesi, Taşocağı Yolu. Kiremit Dere Yolu, Mezarlık Üstü Yolu, Dağ Yolu, Tepe Çıkmazı, Fırın Sokağı, Mekteb Sokağı, Kanlıca Caddesi.
Çubukluda l cami, 2 okul (Dalgıç Okulu, Çubuklu ilkokulu), l âbidevî çeşme (Da-mad İbrahim Paşa Çeşmesi), l tarihî havuz (Peyzâbâd Havuzu), Hidiv Abbas Hilmi Paşa Köşkü, Karaköy börekçisi Hasan Bey köşkü, Çubuklu Suyu imâlhânesi, Çubuklu Gazoz Pabrikasfı, Cam Rabrikası, fd-rografi Dairesi, 2 briket imalâthanesi, 3 kereste fabrikası, 2 taş ocağı, 2 kireç ocağı,
-
ekmekçi fırını, l gazino (Çubuklu Gazi
nosu), 5 kahvehane, 8 bakakl, 6 manav.
-
kasab, 5 berber, 2 terzi, 3 aşçı. 2 maran
goz, l nalbur, l presci, 3 sepetçi- l radyocu,
l kolacı - esvab temizleyici vardır.
Dört yüze yakın evdir; 1960 sayımına göre nüfusu 1774 erkek, 1418 kadın olmak üzere 3192 dir; 1964 de mahalle muhtarlığında Bay Cahid Böke bulunuyordu.
Hakkı GÖKTÜRK
ÇUBUKLU BOSTAN MEVKÎt — Bo
ğaziçinde Çubuklu Köyünde, Çubuklu Deresi kenarından köyün gerisindeki sırtlara kadar uzanan uzun yolun adıdır; Çubuklu Caddesi ve Rifat Paşa Sokağı ile kavuşak-ları vardır (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 25). Bir araba rahat geçecek genişlikte, paket taşı döşeli olarak başlar, sağa sola kavisler çizer, büyüklü küçüklü kagir, beton evler arasından geçer; l aşçı, 6 bakkal, l kasab, 3 manav, l tuhafiyeci, l ekmek fırını, l nalbur vardır; bu çarşı boyundan sonra zemini kaba taşla tahavvül eder, sağ tarafı dik kayalıklar, bu kısımda da l bakkal, l manav ve l kundura tamircisi vardır. Sol taraf da Çayır Sokağı ile kavuşa-ğı vardır; sonra Tepeköyüne doğru kırlığa çıkar.
Hakkı GÖKTÜRK
ÇUBUKLU CADDESİ — Boğaziçinde Çubuklu Köyünün yollarından; Boğazın Anadolu yakasının -ana yolunun bir parçasıdır; Çubuklu Vapur İskelesi ile Çubuklu Bostan Mevkii yolu arasında uzanır, Mekteb Sokağı ile bir kavuşağı vardır. İki araba geçecek genişlikde, paket taşı döşeli, kavisli bir yoldu; büyüklü küçüklü ahsab ve beton evler arasından geçer. Büyük türk heykeltraşı merhum Râtib Âşir Acudoğu-nun Erzincan âbidesinden aldığı para ile satm aldığı Çubukluda lebideryadaki ah-saib evin sokak kapusu bu cadde üzerindedir; hâlen bu evde sanatkârın refikası Fah-rünnisa Hanım Efendi ile kızı Dr. Seda Hanım oturmaktadırlar. Aynı zamanda bir çarşı boyu olan bu caddede Çubuklu Men-ba Suyu imalâthanesi, Çubuklu Gazoz Fabrikası, 3 kunduracı, 2 bakkal. 2 terzi, 2 berber, l kafesci, l pres işçisi, l kasab, 2 manav, l kahvehane, l tuhafiyeci, l radyocu ve 5 göz de kapalı dükkân vardır. Kapu numaraları 1-29 ve 2-24 dür (1964, Mayıs)
Hakkı GÖKTÜRK
ÇUBUKLU CAMİİ — Hadikatül Ceva-mide «Çubuklu Ocağı Mescidi» adı ile ka-yıdlıdır.
Boğaziçinde ve İstanbul civarındaki bütün emlâk ve arazinin muhafazası, Boğaziçi köyleri ile bütün İstanbul sularının asayişi ve emniyeti, doğrudan saraya ve padişaha bağlı Bostancı Ocağı adı verilen geniş bir teşkilâtın eline verilmişdi (B.: Bostancı, Bostancılar Ocağı, Bostancıbaşı
Çubuklu Camii (Kesim: Ömer Tel)
Çubuklu Camii (Plân: Ömer Tel)
Ağa, cüd 6, sayfa 2976). Boğaziçinde miri yalılarda, kasırlarda ve Boğaziçi köylerinde muhafız olarak bulunan Bostancı neferleri için oda-kışla denilen, bir karakol bulunurdu; köy karakollarındaki efrad beş vakit namazda köyün mescid veya camiine giderler, yalı, kasır ve hasbağçelerdeki bostancılar da kendileri için sureti mahsûsada yapdı-rılan mescidlerde namaz kılarlardı. Çubuklu ancak on sekizinci asrın sonlarına doğru bir boğaz köyü olduğu için Çubuklu Camii Çubuklu Hasbağçesindeki Bostancı neferleri için yapdırılmışdı; Radikadaki «O-cak Mescidi» tâbiri bu münâsebet iledir.
Bu cami hakkında Hadikatül Ce-vami şu malûmatı veriyor : «İşbu mesiredeki bostancı neferlerin kışlasının camidir. Minberini bostan-cıbaşılardan Ağababası Halil Ağa koymuşdur ve hatibine yevmiye 7 akçe vakfetmişdir.
1814 - 1815 tarihli bir Bostancıbaşı Defterinde Çubuklu Camii «harab camii şerif» diye gösterilmiştir (B.: Bostancıbaşı Defterleri). O tarihten sonra ne zaman tamir ve ihya edildiği tesbit edilemedi. Dört kagir duvar üzerinde kiremitli bir ahşab çatıdan ibarettir. Mihraba göre sağ tarafı arsa iken 1963 yılında camie eklenerek mâbed genişletümişdir ve sağdaki iki pencere bu yeni kısma girilen geçidlere tahvil edilmişdir. 1964 de de tavanı tamir edilmiş ve cami önü kabataş döşeli iken asfalta çevrilmişdir, mihrab duvarına iki pencere açılmışdır. Minare camiin sağında olup kapusu sokağa açılır; 1963 de ilâve edilen kısım içinde kalmışdır. Kadınlar mahfiline de dışardan, son cemaat yerinin solunda mozayık merdivenle çıkılır. Eski binaya nisbetle ilâve kısmın tavanı alçak olub camiin bu iki kısmı arasında bir ge-çid vardır. Cevizden ve kabartma nakışlı minberi temiz tahta işçiliği eseridir. Dı-şarda minare tarafında abdest muslukları vardır bu muslukların konduğu duvarda da şu satırlar yazılıdır:
Dindaş kardeş şu dünyâda Sen de biraz geteele Bu çeşmenin suyu ile Abdestini tazele.
— 4144
ÇUBUKLU ÇAYIRI SOKAĞI
1965 de camiin imamı Hendekli Hafız Şükrü Kibar adında 35 yaşlarında münevver bir zât idi; müezzini de Erzincanlı Hafız Edhem öğe adında 70 yaşında bir ihtiyardı.
ITnJMu GÖKTÜRK
ÇUBUKLU ÇAYIRI SOKAĞI — Bo
ğaziçinde Çubuklu Köyünün yollarından; Çubuklu Deresine paralel olarak uzanan isimsiz yol ile (Çubuklu - Paşabağçesi yolu) Ferit Köy Mevkiine çıkan yol arasındadır. Otlu Sokağı ile kavuşağı vardır (1934 Belediye Şehir Kehberi, pafta 25) Çubuklu muhtarlığı kayıtlarında Feritköy Mevkii diye bir isim yoktur.
Paşabağçesi Yolu tarafından gelindiğine göre bir araba geçecek genişlikde ve kabataş döşeli olarak başlar. Çubuklu Çayırı sağ tarafında kalır, birer ikişer katlı ve ıbağçeli ahşab ve beton evler arasından geçer (Mayıs 1964).
Hakkı GÖKTÜRK
ÇUBUKLU ÇEŞMESİ — Boğaziçinde
Çubukluda, b a köyün meşhur çayırının
kenarında asırlık çınar ve ulu söğüd ağaç
larının gölgesinde güzel bir çeşmedir ki,
Lâle Devrinin büyük veziri Nevşehir Dâ-
mad İbrahim Paşa tarafından yapdmlmış-
dır. . ". -
Cebheden bakıldığına göre, ortada tekne ile beraber asıl çeşfne, iki yanında da dört köşeli iki sütundan mürekkeb olarak üç parçadır, iki yandaki sütunlar orta kısma nazaran azıcık içerlekdir. Her üç parçanın üstü alçak kabartmalı ve dantelli bir korniş ile nihayet bulmuştur, gerideki haznenin üstünde de çatı yokdur, düz olarak örülmüşdür; çeşmenin cebhesi, orta kısımdaki tekne, iki yandaki sütunlar ve üstde-ki korniş gaayetle temiz, ak mermerdendir.
Ayna taşı iki yandaki pervazlara ve üstündeki kemere nisbetle içerlek, çukurdadır. Kemerin üstü sivri, iki yanı içeri ye dışarı dalgalıdır. Kemerin iki yanında üçgen çerçeveli köşeler alçak kabartma çiçeklerle süslüdür. Kemerin ve bu köşe tezyinatının üstündeki kitabe taşında Seyyid Vehbinin altı beyittik tarih manzumesi, her satırı üç mısra olmak üzere dört satır üzerine ve talik hat ile yazürmşdır, manzume şudur:
İSTANBUL
Hidîvi cem haşem Sultan Ahmed Gaazi kim Nazîri gelmedi delıre mülûki kişverârâde Veziri âzam sadrıssudûre umdetiilmülki Mükerrem sihri hassi mahremi sûretde mânâdc Keremkâr olmadıksa çok kerîmü kâıtıuran gör.
dük Adîliıı görmedik zahirde diişde mâlihulyâde
Harâbâdı kevni himmetiyle eyledi mâmur Nice asar yapdı her müferrah câyi zîbâde Oiub güya vezîrî kıt'a bir mecmua bu mevki Naziri oldu bu müfred şah beyt Hüsrev Âbâde Ziyâde bir güzel târih tahrir eyle ey Vehbî «Suyun buldu Çubuklu devri İbrahim Fsâde,» 1135 — l = 1134 (1721-1722)
Tarih, l rakamı üzerine tâmiyelidir.
Ayna taşında lülenin iki yanında al-.çak kabartma birer selvi motifi, ve onların ortasında da üslûblaşdırılmıs bir gül - rozet bulunmaktadır; bu süslerin üst kısmı da ucunda bir lâle bulunan alçak kabartmalarla tezyin edilmişdir. Bu bordürün iki yanında gaayetle narin, incecik iki burnıa-lı sütun bulunmaktadır. Her ikisinin de yüzlerinin üst kısımlarında, her satırı bir mısra olarak altışar beyitli ve yine talik hat ile yazılmış iki kitabe daha vardır. Sağdaki kitabe Feyzi, soldak ikitâbe Şeyhinin manzumeleridir:
Bürri bahrî hilâfet hazreti Han Ahmedi Sâlis Şehinşâhi adalet pîşe yekta zilli Mevlâdır
Bih&mdilillâh zamanı devletinde ahdi adlinde Cihan lıer veçhile reşkâveri firdevsi âlâdır
Hususa âsafü damadı İbrahim Paşa kim Vücudi pâki dâim masdarı asan uzmâdır
Tapub bu çeşnıesân kıldı icra âbı ihsanın Ki her bir katresi sermâyei şad kânü dünyâdır
Çubuklunun çeınenzârı lâtifinde bu ııev çeşme Çubuklu sebz renk atiasda güya şekli tamgaadır
Bakufo atşâne feyzi afiyet birle didi tarih «Gel iç mâ zeimzem olsun cûdi İbrahim Paşadır.» 1132 + l = 1133 (1720-1721)
Bu tarih de l rakamı üzerine tâmiye-
Serîr ârâyi şevket hazreti Ahmed Han Gaazi Ki gaalib haşmetti dâratı İskeııderle Daradan
O Iıâkaanı Feridun satvetin sadrı keremkârı Ki âbad olmadık yer kalmadı ahdinde dünyâdan
Hurûsâ bu mahalli dilkiisâyı eyleyüb mâmur Nev dâri bîiıişt etti bu âbı kevser asadan
ANSİKLOPEDİSİ
Çubuklu ravzasın görseydi s:mdi Hafızı Şirâzi Geçerdi vasfı rüknâbadı kilkişdi saladan O şâ^inşâhı zişâmn o sadri kâm bahşânm Devamı devletidir hep duamız Hak teâîâdan Bu dilcû çeşmenin Şeyhî didi târihin ey Velıbî «Safâyile su iç gel ayni İbrahim Pâşâden». 1133 (1720-1721)
Tarih kitabelerinden Seyyid Vehbinin kitabesi, R. E. Koçu tarafından okunmuş-dur ve her üç kitabenin tarih mısraları yine R. E. Koçu tarafından dikkatle hesab-lanmışdır. Vehbinin kitâbesindeki tarih l eksi tâmiyesi ile 1134 tutmaktadır ki diğer iki ktiâbenin verdiği 1133 yılına uymamaktadır.
İbrahim Hilmi Tanışık «İstanbul Çeşmeleri); isimli eserinde Feyzi için: «... ya Subhi Ahmed oğlu Feyzullah, yahud Altı-parmakzâde Feyzullah Efendilerden biridir, Şeyhi için de «ya Eyyublu Şeyhi Men-med Efendi, yahud Bursalı Yeşilimarmzâde Şeyhi Mehmed Efendi olacakdır» diyor.
Ziyaretimizde mâmur bir halde idi. Kitabesinden anlaşılıyor ki, inşâ edildiği sırada ve dana sonra uzunca bir zaman lülesinden Çubuklu suyu akmışdır. tesbit edemediğimiz bir tarihte suyu kesilmiş, muattal kairmşdır. î. H. Tanışık'ın eserini neşrettiği 1945 yılında muattal durumda idi. Son yıllarda iyi bir tamir görmüşdür ve Elmalı Suyu veriimişdir (1965).
Erdem YÜCEL
Çubuklu Deresi (Kroki: Hüsnü)
4145
ÇUBUKLU DERESt — Paşabağçesi arkalarında 320 rakımlı Muyhar Tepe eteğinden çıkar, Mâden Suyu bu derenin doğduğu yere yakın bir mevkidedir; şirin bir vadiden geçerek Çubuklu Koyunda Boğaza dökülür; denize döküldüğü yerde çınarlarla bezenmiş güzel bir çayır, îstanbuluıı namlı mesirelerinden olup Lâle Devrinde Feyzâbâd ismi ile meşhur olmuşdu. Hâlen de bu köy halkının teferrüc yeridir.
ÇUBUKLU GAZİNOSU — Boğaziçin-de Çubukluda, Vapur iskelesinin hemen karşısındadır; önünden Çubuklu - Kanlıca Caddesi geçer, caddenin öte kenarı rıhtım, denizdir; yazın, boğazdan gelen rüzgârın tam karşısında, en sıcak, bunaltıcı günlerde bile küfür küfür serin bir yerdir.
Geçen asrın son yılları ile asrımız başında Boğaziçinin Anadolu yakasının en büyük, en lüks bağçeli gazinosu ve bir kibar mahfili idi: seçkin saz toplulukları, tiyatro toplulukları gelir, gündüz hanımlara akşamlan beylere pek şatafatlı âlemleri olurdu; bilhassa hanımlar için süs meşheri, mücevher, .asım takım defilesi olurdu.
Çınar ve ıhlamur ağaçlarının gölgelendirdiği büyük bağçe, alt ve üst iki parçadır. Alt kısım müstatil şeklinde olup, caddeden bir demir parmaklıkla ayrılrnışdır; sol köşede tek katlı güzel bir ahşab köşk -kahvehane, yanında büfe, bağçe ortasında dondurma göbekli bir havuz, sağ duvara dayanmış olarak bir sahne, havuzun arkasında da betondan bir dans pisti vardır. Bahçenin gerideki ikine: kısmı yamaç üzerinde ve üçgen şeklinde olup, bir çınar ve ıhlamur korucuğudur, koraya iki parça halinde taş merdivenlerle çıkılır.
Gazinonun alt kıs-muıdan Boğaz büyük bir göl gibi görünür, tam karşıca Beykoz görünür; Paşabağçesi ve incirköyü burun arkasında kalır, görünmezler, manzaranın
çubuklu gazinosu
4146
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 4147 —
ÇUBUKLU HAVUZU
çın/ablar ıhlamurıaj>
V < t * « ?
OCMıR PAftMAlfUK t
4HŞ/48
f'
K&İK
KAHVE
cadde
EIHTIAA 60XC/
Çubuklu Gazinosu
; (Kroki: Ömer Tel)
sol kenarını Rumeli yakasında Yeniköy ile Yeniköy Burnu alır.
1947 de Çubuklu Gazinosu ikinci sınıf bir gazino idi, pazardan gayri günlerde bir kahve 45 kuruş idi.
1957 - 1958 de sahil yolu genişletilir-ken gazinonun ön kısmı tıraş edilip yola alındı, bu arada güzel köşk - kahvehane de yıkdırıldı.
ÇUBUKLU GAZİNOSUNDA PANDELİ
NÎN SÜNNET DÜĞÜNÜ — Büyük şehirlerin türlü türlü cilveli hayatından örnek vak'alarından biri, Çubuklu Gazinosunun da bir daha göremiyeceği pek tantanalı bir düğün gecesidir. Meşrûtiyetten az önce, yanılmıyor isem, 1908 - 1907 yıllarında, gazinonun en parlak devrinde buraya Pande-li adında gaayetie dilber Sakızlı bir rum civanın garson olarak geldiği haberi bizim Üsküdara kadar • yayılmışdı. Pandeli hakikatte de peripeyker bir şeydi; milletine has
türlü işve ve cilveye sâhib oldukdan başka, güm güm topuk vurarak levendâne reftâr ile kâkül dökerek, gamza ucuyla bakarak, belinden kuşak ucu sarkıtarak, arada kaş çatarak, kaş üstüne fes yıkarak bıçkınlık nümayişlerini gereği gibi tahsil etmişdi. Kalenderlik havasına kapılarak Pandeli için lâtife yollu bir şarkı yazmış idik:
Dal fesini koymuş şahin başına Kara kâkülleri dökmüş kasma Gümüş pençesinden aldım da kadeh •n yedi on sekiz biçdim yaşma
Mestâne mestâne mürdüm gözleri Gülden güzel ânın rûyi ahmeri Topuklu çapkınım urum dilberi On yedi on sekiz biçdim yaşma
Sakız mahbubudur güzel Pandeli Bir ay olmuş Çubukluya geleli Mümkln mi görüp de olmamak deli On yedi on sekiz biçdim yaşına
, Söz yok bıçkın çalım afi cakaya Çakır pençesini atar yakaya Gelin görün geçin bizim yakaya On yedi on sekiz biçdim yaşını
Açıldım o şûlıe aheste beste Gel utanma Vâsıf bir buse iste Dimez mi Pandelim Paşam oriste On yetti on sekiz biçdim yaşına.
Bir gün Üsküdara: «Çubukludaki Pandeli müslüman olmuş, bu gece gazinoda sünnet düğünü varmış!» diye bir haber geldi, hemen adam gönderip tahkik etiırctik ki, doğru. Kadim an'aneye uyarak Üsküdar tulumbacıları hemen para topladılar, oğlana bir gümüş saat ile gümüş köstek hediye alıp aralarından seçdikleri ağırbaşlı üç tulumbacıya verip düğün yerine gönderdiler,, kaaf ileye bu günahkâr da katıldı. Rum garsona şehzadelere lâyık bir sünnet döşeği kurulmuş, neş'esinden uçan Pandelinin. güzelliği de nuru iman ile kat kat artmış,, peltek, tatlı, urum ağzı ile : «Ben zâten müslüman oğluyum, babam Cezayirli bir gemici imiş, anamla beni alıp o tarafa götü-recekmiş ama gemisi ile fırtınaya tutulup batmış, kaybolmuş.» diye anlatıyordu. Düğünün nimetleri gazinodan sokağa taşmış, rıhtım boyuna Dile hasırlar serilip sofralar kurulmuşdu. Meselenin aslı sonra öğrenildi, Mısırlı bir dul hanım güzel oğlana gönül vermiş, araya kılavuz simsar koyarak «müslüman olursa evleneyim, paşamın
rine baş köşeye oturtayım» demiş. Pandeli de teklifi hemen kabul etmiş, sünnet düğününü de hanım yaptırmış, Pandeliye de Mustafa Elif adını koymuş; düğünün haftasına Hanımın Elif Beyi alarak Mısıra götürdüğü duyuldu.
Sûri hitanında mestânelikle Atahm askına narayı hey hey On sekiz yaş ve hem cevherle târih «Bak garson Pandeli oldu Elif Bey.» 1306 + 18 = 1324 (M. 1906)
Vâsıf HİÇ
ÇUBUKLU GAZOZ FABRİKASI — îs
tanbulun, dolayısı ile Türkiyenin en eski gazoz fabrikasıdır; 1908 de Börekçi Hasan Bey tarafından kurulmuşdur. Çubukluda Çubuklu Caddesi ile Rifat Paşa Sokağı ka-vuşağmda 2 numaralı binadadır. Bu şöhretli gazoz, bu köyün pek meşhur menbâ suyu ile yapılır; fabrika yaz mevsiminde piyasaya günde 300-400 kasa gazoz verebilecek imkâna sâhibdir (1964).
Çubuklu gazozunun 1908 - 1918 arasındaki ilk şişeleri, boğazları hususî şekilde boğmaklı olup oraya yerleştirilmiş bir buya vasıtası ile ve gaz tazyiki ile kapanırdı, gazoz içileceği zaman bilyaya parmakla ve kuvvetle basılır, şişe ağzından boğmaklı yuvasına düşürülürdü. Kırık gazoz şişelerinin çok itinalı yapılan bilyaları istanbul çocuklarının elinde oyun âleti oldu; istanbul çocukları arasında ilk buya oyunu bu suretle yapıldı ve buyanın - zıbzıbın adı uzunca bir zaman «gazoz» oldu; kelimenin hangi münâsebetle, nereden geldiğini bilmeden iri bilyalara gazoz diye'n çocuklara hâlâ rastlanır.
Hakta GÖKTÜRK
ÇUBUKLU HAVUZU — Boğaziçinde Çubukluda, bu köyün meşhur çayırındadır; Lâle Devri eserlerindendir, ve gaaliba o devirden kalmış bu büyüklükte tek havuzdur. Havuzun suyu köy halkı arasında «Acısu» adını taşımakda olub köyün gerisindeki tepelerden gelmektedir, havuza ince bir boru ile akıtılmıştır. Havuz tahminen 5 X 14 metre eb'adındadır. Mermerden kitabe ta-şındaki tarih manzumesi Seyyid Vehbinin-dir; metni şudur:
Hazreti şehriyâri heft iklim Kutbi âlem hidîvi kisrâ dâd
Yâni Sultan Ahmedj Sâlis Yaver oîsun ana cehâr evtâd
Öyle bir pâdişâhi gaazî kim Bâyezîd andan eyler istirşâd
Oldu daavâtı devletti câhi Kudisiyâne zamîmei evrâd
Bir vezire muvaffak itti anı Keremi bî diriği rabbi ibâd,
Merhametkân mekrümet pîşe Cûd endişe âsaf istidad
Sihri âzami yegâne^ âlem Menbai ilmi* hilmü rüşdü sedâd
Sadri Hâtem nihad İbrahim Bahir kef âsafı kerem mûtâd
Çünki ebri behâri lutfinden Bağı âlemde bende vü âzâd
Kıldı himımet Çubukluda yâni Yapdjrdı ayni pâkü saf nihâd
Habbezâ cilvegâhi bî hemtâ
Gıbta fermâyi halefti (?) nevzâd (?)
Dostları ilə paylaş: |