İstanbul barosu



Yüklə 0,63 Mb.
səhifə10/12
tarix21.08.2018
ölçüsü0,63 Mb.
#73750
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12

OTURUM BAŞKANI- Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın böyle bir çalışması var, yeri Ankara Sokullu Caddesinde.

ALEADDİN TÜRKOĞLU-Yani bunların hepsinin hep bir araya gelelim, hep beraber buluşacağımız, gerçekten cenazelerimizi yıkayacağız. Yenimahalle Belediyesi’ne gittik bir, iki kere. Ama bunlar geçiştiriyorlar, CHP’liler Alevileri keklik görürler, ama yeri gelince de inançlarına bile saygı duyup bir cenaze yeri bile vermezler. Bunlar hep böyle ikiyüzlüdür, ama oylarımızın hepsi de CHP’ye gider.

Hepinize teşekkür ederim.



OTURUM BAŞKANI- Biz teşekkür ederiz, sağ ol Başkan.

Burada Karaşarlıların Ziya Baba Cemevi var. Ziya Baba Cemevi var, ama onların yaşam biçimleri sanki Sünni inanca göre şekillenmiş, aynı onlar gibi ben onlarla birebir ilişkim vardı konuştum filan. Çok farklı bir Alevilik anlayışları var, burada da mevcut geliyorlar evet.

1834’te buraya II. Mahmud’un atadığı Nakşî Şeyhi, ailesi ve sülalesi halen burada yaşıyor onlar Bektaşi oldu, biz de onları asimile ederek yaşattık. O aile burada ismini Hacıbektaşlılar biliyor o aile burada.

Sayın Başkan buyur, Adana’dan.

Herkes kurumunu ve ismini söylerse kayda girecek. Evet.

……………..- Saygıdeğer postnişin Veliyeddin Efendi bugüne kadar Alevi inanç ve öğretisini yorulmadan, usanmadan, bıkmadan önderlik eden değerli ocakzadeler ve kurumlarımızın değerli genel başkanları ve siz katılımcılar, barışa semah dönenler hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii Hacı Bektaş Veli’nin 800. yılında burada bulunmaktan onur duyuyorum. Ayrıca bu organizasyonu tertip eden değerli dernek başkan ve yöneticilerini de kutluyorum. Nice 800. yıllar diliyorum Alevi öğretisi mensuplarına.

Bugünkü konumuz Alevi Çalıştayı ve Alevilerin Sorunları. Değerli dostlar, dün de Alevi örgütlenmesiyle ilgili burada değerli genel başkanlarımız değerli görüşlerini ifade ettiler. Beğeniriz, beğenmeyiz ancak şunu belirtmek istiyorum. Çok kısa bir süre içerisinde kısa yıllara dayanan 20 yıllık bir süre içerisinde örgütlenen ve bugüne kadar gelen bu örgütler içerisinde emek veren değerli yöneticileri de huzurlarınızda bir kez saygıyla selamlıyorum.

Bu örgütler ki, bu zor şartlarda asırlardır üzerinde oyunlar oynanan, yok sayılan, asimilasyona uğratılan, baskılanan ve ötekileştirilen bu inanç ve öğreti mensubu insanların bu kısa süre içerisinde örgütlenerek gerçekten bu inanç ve öğreti mensubu insanların hak ettikleri noktaya taşınmasında bu örgütlerin azımsanamayacak kadar büyük emekleri vardır.

Bugün dünyanın hiçbir yerinde Aleviler kadar kısa süre içerisinde organize olan bir topluluk yoktur. Yaz boyu süresince takip ederseniz Aleviler Banaz’ta, Cogi Baba’da, Kâfi Baba’da, Hacıbektaş’ta, 2 Temmuz’da, Abdal Musa’da yüz binler toplanıyor. Ayrıca aleviler sadece kendi inanç öğretileri için bir araya gelmiyor. Emek cephesinde bir haksızlık, bir olumsuzluk varsa Aleviler orada da emekçilerle yan yana durmayı bilen bir kesimdir. Yine farklı sosyal grupların haklarıyla ilgili bir olumsuzluk varsa Aleviler onların da yanında yer alıyor.

Yani Alevi örgütlerinin ve Alevilerin bu ülkede emekleri hiçbir zaman hiçbir kesim tarafından inkâr edilmiyor. Aleviler tarafından zaman zaman eleştiri haline geliyor. Ben bunu eleştiri olarak almıyorum, bir olgunlaşma olarak birbirimizi olgunlaştırma amacı güttüğünü düşünerek bu eleştirilere çok fazla kızmıyorum. Ancak eleştirilerin dozunun da uygun şartlarda olması lazım; birbirimizi olgunlaştıracaksa, bizi yönlendirecekse, bizi bir adım daha öne çıkaracaksa o eleştirilerin her zaman yapılmasında fayda var. Ancak birbirimize el ense, çelme takarak, birbirimize zorluk çıkaracaksak bu eleştiri olmaktan çıkar bu kin ve nefret tohumları eken bir anlayış haline gelir. Buradan uzaklaşmamız lazım. Bunun için de dedelerimize özellikle de postnişinimize büyük bir görev düştüğünü düşünüyorum. Bu konuda bir çaba sarf edeceğine de inanıyorum.

Değerli dostlar; Alevilerin tek çabası bu ülkede eşit yurttaş olmak çabasıdır. Bununla ilgili kurulduğu günden bu yana demokrasi mücadelesi veren Alevi örgütlerinin günlük yaşamlarında Alevilik konusu mutlaka işleniyor ancak sürekli demokrasi ve eşit yurttaşlık hakkı bizim derneklerimizde gündemimizin birinci maddesi halindedir. Bunu örgüt yöneticileri gayet net olarak biliyorlar. Biz sabahtan akşama kadar beş vakit namaz ya da sabahtan akşama kadar zikreden örgütler değiliz. Biz demokrasi mücadelesi veren örgütleriz. Bunu bütün dünya biliyor, Türkiye biliyor, farklı kesimler biliyor, ama biz bunu hala anlamakta zorlanıyoruz.

Değerli dostlar; Alevilerin olmazsa olmazı demokrasidir, verdiğimiz mücadele de demokrasi mücadelesidir. Biz bütün şu anda Alevi talebi olarak göze çarpan aslında bunların içerisinde sadece ben bir tanesini Alevi sorunu olarak görüyorum. Alevi köylerine cemevi yapılmasına Aleviler sorun olarak görüyorum. Diğer sorunları bu ülkenin diğer katmanlarının da sorunları olduğunu düşünüyorum.

Yani eşit yurttaşlık hakkı bizim olduğu kadar eşit yurttaşlıktan yararlanmayan diğer etnisiteye sahip insanların da hakkı olarak düşünüyorum. Zorunlu din derslerini sadece Alevi çocuklarına Sünni İslam’ın şırınga edildiği bir uygulama olarak görmüyorum. Burada bu ülkede farklı inançlar var, biz onların çocuklarının da Sünni inancın şırınga edilmesine itiraz ediyoruz. Yani bu başlı başına bir Alevi sorunu olduğu gibi görülmemelidir. Bu ülke sorunudur, bu ayıbın derhal kaldırılması lazım. Bu konuda AİHM’in verdiği karara da uyulmuyorsa artık yapılabilecek başka yollar varsa onları denememiz lazım. Kendilerini demokrat gören takiyeciler AİHM’in kararlarına uymuyorlar, demokrat kesiliyorlar. Biz burada onlara itiraz etmeliyiz değerli dostlar.

Yine cemevleri sadece Alevilerin sorunu değil. Eğer cemevlerini inkâr eden, inkârcı, yok sayıcı politikalarını sürdürüyorlarsa bizim dışımızdaki diğer inançlar bu soruna sahip çıkmalıdırlar. Biz cemevleri sorunumuzu çözdüğümüze inanıyorum. Tabii Aleviler hukukun içerisinde kalarak haklı mücadelelerini, demokrasi mücadelelerini sonuna kadar devam ettirmeliler. Zaman zaman hukukun ihlal edildiği bölgeler de oldu, şiddete başvurmadan hukuku ihlal etmeden hakkınızı alamazsınız. Yani Anayasada yazılı olan bazı şeyler mevcut hükümet ihlal ediyor bizler de ihlal ediyoruz. Yani bizim uğrunda mücadele verdiğimiz cemevlerimizi biz bugün tabelalarını asmışız arkadaşlar. Bütün itirazlara rağmen cemevlerimiz yasa delinerek asılmıştır. Ben cemevlerinin parlamentodaki matematiksel çoğunluk sonucu kabul edilmesine de itiraz ediyorum. Biz aslolan hakkımızı şu anda almış bulunuyoruz. Bunu sadece hazmetmeleri gerekiyor, kabul etmeleri gerekiyor.

Alevi köylerine cami yapılmasına sonuna kadar itiraz edeceğiz arkadaşlar. Neden? Metropollere göç eden Alevilerin arsa talepleri var belediyelerden. Bırakın biz arsa verin uygun bir yeri bize gösterin, ücretini verelim. Üzerinde kendi imkânlarımızla kendi cemevlerimizi yapalım. Bunu vermiyorlar. Sıkıntımız burada. Köydeki camiyi yaparken devlet yapıyor. Dün arkadaşlarımız açıkladı, 3 km. yol geçecek köyün önünden imza topluyor köy halkından oraya cami yapıyor, cami istiyoruz diyor. Aslında böyle bir şey yok.

Bizim talebimiz Alevi köylerine cami yapılması değil, Alevi köylerine iş atölyelerinin yapılması, Alevi köylerine sağlık merkezlerinin yapılması, Alevi köylerine evlere suların bağlanması, Alevi köylerinde okulların yeniden okunabilir, ders verilebilir hale getirilmesi. Taşımalı eğitimden çoğu büyük köylerde hala taşımalı eğitim var merkez köylere. O köyde yeterli öğrenci var, orada okulların yeniden yapılıp öğrencilerin uzak köylere taşınmaması. Onun için cami yapımına itiraz ediyoruz. Orada cami yapıyorsun madem, o parayı ver biz şehirde yapalım. Hayır vermiyor.

Alevi Çalıştayını önemsiyoruz arkadaşlar. Yani Alevilerin bugüne kadar taleplerini yüksek sesle dillendirmelerinin sonucudur.

Aleviler taleplerini yüksek sesle dillendirdiklerindendir ki, hükümet Alevi örgütlerimizi muhatap kabul etti değerli dostlar. Bu önemli bir gelişmedir aleviler açısından. Bu Çalıştayın peşini bırakmayacağız takipçisi olacağız örgütler olarak.

Yine Madımak bu ülkenin üzerinde bir kara bulut gibi bir leke gibi duruyor. Biz orada işlenen cinayetleri, orada yakılan aydınları, yazarları, çizerleri ve barışa semah dönen o körpecik yavruları orada cayır cayır devletin gözü önünde 8 saat, 10 saat gibi bir süre içerisinde devletin hiçbir müdahalesi olmadan orada bu insanları cayır cayır yakan anlayışı lanetliyoruz. Bu Kerbelaların bugün de yaşandığını görüyoruz. Başbağlar’ı da kınıyoruz arkadaşlar. Başbağlar’ı yapan Madımak’ı yapandan farklı değil. İnsan hayatını sonlandıran her zihniyeti lanetliyoruz.

Bugün ülkenin doğusunda ve güneyinde de Kerbelalar yaşanıyor. Irak’ta da Kerbelalar yaşanıyor, Afganistan’da da Kerbelalar yaşanıyor. Biz bu Kerbelaları yapanları da lanetliyoruz. Onun için ülkemizde gerçekten Madımak’ın müze olması dün misafire hürmetten olmasaydı oturduğum koltuktan itiraz edecektim. Bir Kültür Bakanı eğer hala oranın istimlâkiyle ilgili bizi aldatarak ifade ediyorsa burada bir çelişki vardır. Bavuluma koyarım paramı 5 trilyon mu istiyor, 10 trilyon giderim bir başka otelde otururum, çağırırım otel sahibini. Ne istiyorsun? 5 lira. Al sana 6 trilyon. Bu hem ülkenin üzerindeki bu kara leke kalkmış olur, hem de bu kesimin acıları dindirilmiş olur. Orayı insanlık ve barış müzesi haline dönüştürmesi mevcut iktidarların görevidir, çoğunlukla iktidardalar.

Yine değerli dostlar biz Alevilerin Serçeşme olarak kabul ettiğimiz Hacı Bektaş Dergâhının işte bugün de içeri girdiğimizde ücret ödeyerek girdik. Bunun için bir yasa çıkmasına gerek yok, bunlar takiye yapıyorlar. Kültür Bakanlığı’nın ukdesindedir. Bir genelgeyle buradaki mevcut personelini bir başka göreve veya bir başka kuruma aktararak burayı buranın gerçek sahipleri olan Alevi örgütlerinin çatı örgütü olan Alevi-Bektaşi Federasyonu’na devretmeleri gerekiyor.

Taleplerimiz budur. Bu talepler bu ülkeyi kardeş kavgasına sürüklemez, bu talepler ülkeyi germez, şiddet önermez. Demek ki aleviler daima insani ve mütevazı taleplerini bile insani ölçüler ve hukukun içerisinde kalarak talep ediyorlar. Bu taleplerimizin bu Çalıştaylarla da sonuçlanmazsa tabii ki bundan sonraki sürece ciddi şekilde müdahale etmemiz gerekiyor arkadaşlar. Bizim bu talepleri elde edebilmemiz için ülkedeki insanların da bizim gibi çağdaş düşünmeleri gerekiyor.

O açıdan Alevilerin Çalıştayla ilgili şu ana kadar 1. Çalıştaya katılan örgüt başkanlarımızın bilgi var, ondan sonraki Çalıştaylarla ilgili basına yansıyanın dışında kapalı alanlarda konuşulanlardan ciddi anlamda bir bilgi sıkıntısı çekiyoruz. Yazılı taleplere rağmen bir cevap verilmemiştir bugüne kadar. Diğer demokratik açılım Kürt Açılımı olarak gündeme gelen elbette ki bu da çok önemlidir, barışı savunmamak savaş istemek demektir. En kötü barış kazanılmış on tane zaferden daha önemlidir. Elbette ki ülkenin güneyindeki, doğusundaki ağlayan anaların acısının dinmesidir, gözyaşının dinmesidir.

Ancak bir CHP Genel Başkan Yardımcısının ikinci adam olarak gördüğümüz bir insanın çıkıp bir Dersim Katliamında analar ağladı, yani orada ağlayan anaların gözyaşına bakılarak o harekât durduruldu mu, katliam sonuna kadar devam etti burada da devam edilsin dedi. Biz bu anlayışların topyekûn tümünü lanetliyoruz.

Saygılar sunuyorum hepinize.



OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler, sağ olun.

Arkadaşlar, kurum temsilcilerini konuşturacağız biz burada, kurum başkanları. Davetimizde programımızda da aynı şekilde var. Eğer zamanımız olursa diğer arkadaşları da.

2 Temmuz Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Murtaza Bey buyurun.

MUSTAFA ÖZCİVAN (2 Temmuz Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı)- Değerli arkadaşlar, yeniden merhaba diyorum.

Arkadaşlar, dünkü konuşmam nedeniyle anladım ki, hata yaptım. Şundan hata yaptım, bir olalım dedim çünkü ben yani bizim birliğe ihtiyacımız var, daha güçlü olmaya ihtiyacımız var. Bu Emevi, Abbasi artıklarının karşısında devletin, ülkenin tüm olanaklarını elinde tutan çok büyük güce karşı daha organize, daha bütünlükçü, daha güçlü bir yapıyla bir yapıyla elimizde ne varsa bunların karşısına çıkalım dedim. Bu bir rahatsızlığa neden oldu,.anladım ki hata yaptım.

Şimdi burada bizi şu nedenle çağırdılar, Alevi-Bektaşilerin sorunlarını konuşacağız denildi, konu başlığı buydu. Bizim Ankara’da bir etkinliğimiz olmasına rağmen o etkinliği bıraktık ve yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımızla birlikte Alevi-Bektaşilerin sorunlarını konuşmak daha önemlidir diyerek buraya geldik, burayı tercih ettik burada konuşacağımızı düşündük.

Konuştuk, hakaret etmedik, güzel şeylere teşekkür ettik anımsayanlarınız vardır. Elinize sağlık dedik takdirle karşıladık, ama arkadaşlar bir şey daha var, bu güzel işlerin arkasından bir de birlik görüntüsü verebilirsek amacımıza daha iyi uygun işler yapmış olacağız. Böyle bir eksikliğimiz, böyle bir noksanımız var dedik. Şimdi burada Yüce Hünkâr Pir Hacı Bektaş Veli’nin huzurlarındayız. Onun mekânındayız, onun manevi iklimi içerisinde burada birlikte oluyoruz. O Yüce Pir, aslanla ceylanı iki zıt kutbu temsilen iki zıt yaratığı kucağında güvercin donuyla temsil eden bir büyük edebiyatın, büyük inancın, büyük geleneğin temsilcisi.

Bunun huzurunda ne yapıyoruz biz? Buraya baktığımızda bir büyük Federasyonun Başkanı Ahmet olduğu için ben gelmiyorum diyor. Bakın iyiyiz de hoşuz da, her şeyi güzel yapmışız ama altını açtığımızda açmayın diyorsunuz, ama açmadığımızda arkadaşlarım az önce söyledi, Hüseyin Dede söyledi, Veliyeddin Bey söylemeye çalışıyor. Bu işin meşakkatini çekenler 20 yıldan bu yana bu işin sorunlarını yaşayanlar, taşlananlar, 35 tane davadan ağır cezada DGM’de yargılananlar, yananlar, yakılanlar diyor ki, ya eksiğimiz var. Eksiğimiz var.

Ondan sonra bir başka örgütün temsilcisi de diyor ki, Murtaza olduğu için kendi adımı vereyim diğerlerinin adını vermeyeyim de, Murtaza orda olduğu için gelmiyorum diyor.

Şimdi o halde, burası kamuya açık bir yer değil. Burası Hacı Bektaş’ın işte burada konuşulmak üzere yapılmış. O halde bunları konuşalım demek kötü bir şey mi? O halde bunları farklılıklarına rağmen, farklılıkları kendilerinin olsun farklılıkları kalsın, bunların İzzettin’in, Ahmet’in, Mehmet’in kim, ne olduğunu, nasıl, neye hizmet ettiklerini, hangi hatalar içerisinde olduklarını elbette biliyor. Bunu en çok söyleyen değerli arkadaşlarım, bütün arkadaşlarım takdir eder ki biziz.

Bakın Emel Hanım söyledi, çok isabetle söyledi ben bunu İzzettin Doğan’la konuşuyorum evet. İzzettin Doğan’la konuşmaya devam edeceğim, küsmeyeceğim ve diyeceğim ki İzzettin Hoca burada söylüyorum, eğer bu Namık Kemal Zeybek sizin yönetiminizde yer aldığı sürece artık bizim sizinle iletişimimiz olmayacak kusura bakmayın diyeceğiz. Bunu söyleyeceğiz, ama siz kapı dışarıya çıktığınızda İzzettin Doğan’ın varlığının yok sayıldığını görüyor musunuz, yok sayabiliyor musunuz?

Şimdi bir örgütçü olarak, bir hizmetkâr olarak, bir hizmetkârınız olarak bunun yolu şudur, öyle geniş olacaksınız öyle aslına uygun işler yapacaksınız ki, yanlışları ancak bu şekilde önleyebilirsiniz. Yoksa onu dışlamakla, onu yok saymakla kamuoyu araştırması yapalım, görelim bakalım Aleviler içerisinde kim nasıl bir itibar içerisinde. Bunu görürüz, ama bunu görmezlikten mi gelelim? Görmezlikten gelelim deniliyor. Ben diyorum ki, bunları görmezlikten gelerek daha büyüyemiyoruz, daha çoğalamıyoruz.

Bir şey daha bu iktidar bizim böyle olmamızı çok istiyor. Bu iktidarın işine geliyor bu. O yüzden ben yine şunu söylemek zorundayım. Ben Pir Sultan geleneğinden geliyorum, köylü Kızılbaşıyım. Kızılbaş damarım var benim her şeye rağmen gerçekleri söylemek gibi bir zorunluluğu, kendi kendime böyle bir zorunluluk hissediyorum. Eğer bu birliği istemiyorsanız ben sizden şüphelenmeye devam edeceğim. Bu birliği istemiyorsanız yani istemeyenlerden şüphelenmeye devam edeceğim. Çünkü bizim en kötü dediğimiz Murtaza, Tayyip’ten iyidir diye düşünüyorum ben. Yani Tayyip’in karşısına gitmek için, Tayyip’in karşısına gitmek zul değil de Murtaza’yla birlikte olmak, Ali Balkız’la hadi isim söyleyeyim bir olmak neden zul olsun, neden kötü olsun. Benim söylediğim bu. Yoksa İzzettin’in yolu iyidir, Ahmetin…

Şimdi başka bir şey daha var Emel Hanım söyledi: Şuraya geldik biz el insaf edin buranın bir Belediye Başkanı var. Bizler oralardan buralardan geldik yani küs olabilirsiniz dargın olabilirsiniz, ama bu aynı şey işte bu. Yani şuraya gelip niye selamlamıyorsunuz insanları, bir hoş geldiniz demek çok bir şey mi? Yani bunca edebi bir yerin, bizim Serçeşmemiz olan bir yerin Belediye Başkanlığı noktasına gelen bir adam. Dün evet dün söyledim onun zorluklarını söyledim. Çünkü o zorlukları ben de yaşıyorum, bana da yaşatılıyor. Bunu yapmak çok mu büyük bir şey, çok mu zor bir şey? Yani bu kadar seviyeniz, medeniyetiniz yok mu yani diyorum söyleyecek çok şey var.

Şimdi burada bunu şunun için söylüyorum alternatif etkinlikler yapmak buna rağmen, Hacıbektaşlılarla alternatif etkinlikler yapmak, Abdal Musa’da alternatif etkinlik yapmak. Ne kadar kötü olursa olsun. Hacıbektaş’ta bunlar bizi büyütmüyor, arkadaşlar söylemeye devam edeceğim ben bunlar bizi büyütmüyor, bunlar bizi küçültüyor. Evet, Belediye Başkanının yanlış olduğunu söyleyeceğiz, bize burada söz vermesi gerektiğini söylemeye devam edeceğiz. Özcivan’a da aynı şeyleri söyledik, onunla da aynı kavgaları yaptık bizim dönemimizde. Benim genel başkanlık yaptığım dönemde ben Özcivan’a hiç alternatif etkinlikten falan söz etmedim.

Selahattin Özel burada, biz hiçbir biçimde bunu provoke edecek, provokasyon lafını geri alıyorum. Bunu ayrıştıracak, bunu bizim dışımızdaki bizi gözleyen insanlar nezdinde kötü görüntü vermesine neden olacak, gazetelerin bizim karşımızda çalışan şer cephesinin aha işte gördünüz mü bak orda da bölündüler, aha burada da bölündüler bak bir araya gelmiyorlar gibi malzemelerini, gerekçelerini ellerinden alalım istiyorum. Bunu teklif ediyorum.

Yani bize bu düşmez mi arkadaşlar, biz ne yapalım? Lanet olsun ona kötü edelim, bunun da al karşısına çıkalım gibi şeyler söylediğimde esas şüphe etmeniz gereken ben olmaz mıyım? Biz evet yani o yüzden burada iri, olalım, diri olalım, bir olalım noktası gibi bir felsefenin arkasından gidiyorsak birliğe çağırmak gibi de bir görevimiz var. Birliğe çağırmak gibi bir şey yapmış oldum. Eğer bu bir hataysa hata olarak kabul edin, ama ben, biz, Başkanımın söylediği gibi biz birlik çağrısına devam edeceğiz diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

OTURUM BAŞKANI- Teşekkür ediyoruz sağ olun.

Şimdi sevdiğim bir hikâye var. Belki birkaç defa söylemişimdir, iki cümleyle söyleyeyim. Büyük İskender Makedonya’da bir şehri aldığı zaman orayla baş edememiş ileri gelenleriyle o dönemin büyük düşünürü Sokrates’e demiş ki: Ne yapayım ben demiş bu şehre tam hâkim olabilmem için şehirde ne yapmam lazım? İleri gelenlere ne yapayım demiş. Asayım mı, keseyim mi, süreyim mi? Sokrates de demiş ki: Nifak sok, nifak demiş. Nifak sok araya, kendini de demiş arabulucu ilan et ama hiçbir zaman da çözme demiş. O zaman tam hâkim olursun demiş. Hacıbektaş da böyle, Alevi örgütlülüğü de böyle umarım aşacağız.

Nurettin Aksoy. Zamana uyarsak.

NURETTİN AKSOY- Ben çok kısa olacak.

Sayın Veliyeddin Ulusoy, Sayın dernek başkanlarımız, yöneticilerimiz hepiniz hoş geldiniz, sefa geldiniz. Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Önce biz de dil alışkanlığı olarak keşke burada Hacı Bektaş Veli’nin 800. yılında Hacı değil de Hace olarak yazılsaydı biz de dilimizle bu Hace kelimesine bilge kelimesine alışmış olsaydık. Bunu da tabanda bunun zorluklarını çekiyoruz. İşte Hacı Bektaş dar-ı çec üstünde namaz kılmadı mı? İşte Hacı Bektaş hacca gitmedi mi gibi böyle bir tabandan tepkiyle karşılaşıyoruz.

Tabanı biraz irdelemek, incelemek gerekiyor. Tabanın ufkunu açmak gerekiyor. Ufku açılan tabanda canlarımızın da merkezde birliğini görmesi gerekiyor. Nasıl olursa olsun, neye mal olursa olsun, kime görev düşerse düşsün herkes üstüne düşen görevi yapması gerekiyor.

Bir de bence bu tekrarlanmalı her sene dernek yöneticilerimiz, başkanlarımız, dedelerimiz gelip burada dar olmalı, dara durmalı ve burada dar görevlerini yerine getirip sorumluluklarını kendi yaptıklarından dolayı canlarımız yargılamalı, bundan da çekinmeden. Ama tabii ki yargılanırken, dara dururken özünü meydana vermeli turab olmalı canlar. Bu da dernekte mutlaka içimizde olacak. Biraz önce Veliyeddin Ulusoy Efendimizin dediği gibi de sel olup akıp ovaya indiğimiz zaman durulacağız.

Canlar biz Çorum’dan geldik bunun sıkıntılarını yaşıyoruz. Dedelerimizi bir araya toplamakta zorluk çekiyoruz. Hala dedelerimizin taliplerine 30 Ramazan hak mı, hak yani namaz hak mı, hak. Oruç hak mı, hak gibi tavsiyelerde bulunup dardaki canlarına taliplerine bu şekilde telkinde bulunuyorlar. Ve derneklerimiz dedelerimizin aracılığıyla camiler açılıyor ve dernek kurumu veya oradaki dedelerimiz de bunlara öncülük yapılıyor. Yani Çorum’da Alevilerin asimile olması için dedeler ve bazı dernek başkanları buna önayak oluyor. Çorum’a da bizlere, bizler de.

Önce kendimi de tanıtmadım, biraz da heyecanlıyım. Ben Çorum Alevi Kültür Merkezi Derneği Başkanı Nurettin Aksoy Dede. Biz tüm kurumlardan yardım bekliyoruz. Tüm kurumlara aynı yakınlıkta olmak istiyoruz, ama anlaşılamadık bazı dernek yani bizim derneklerden dolayı da merkezlerden dolayı da yani kimsenin yanında görünmek gibi değil de, herkesin yanında eşit mesafede olmak için ne İsa’ya yarandık, ne de Musa’ya yarandık, pek yardım alamadık. Çorum’da sadece Alaca’da 15 köyde imam olmadığı halde yani orda imamların maaş aldıkları örneğin bir Seyfe Köyü’nde Çorum’da esnaflık yapan bir imamın Seyfe Köyü’ne gidip sadece bir saat ezan okuyup kendi Cuma namazını kendisi kılıp gelip Çorum’da esnaflık yaptığı, işte bazı köylerin bu gibi bizim sorunlarımız var.

Bu cami yapılarak işte Alevilerin asimile edilmesinde de bizler yalnız kalıyoruz, enerjimizi kendi içimizdeki canlarımıza anlatamadığımızdan dolayı enerjimiz orda tükeniyor. Yani kendi içimizde hala Sünniliği tartışıyoruz. Her derneğimize gelen dedeler, canlar yani namazın, orucun, caminin olup olmadığını, Sünniliği tartışıyor. Ama biz istiyoruz ki, biz kendi inancımızı tartışalım ve kendi inancımız doğrultusunda bir şeyler yapalım. Buraya gelen canlar da dernek başkanlarımızı, yöneticilerimizi, vakıf başkanlarını burada barışık görsün. Benim temennim dileğim bu.

Saygılar sunuyorum.

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler, sağ ol.

Zamanımız daraldığı için İlbey Keskin, buyurun.

Birkaç dakika ve bizim dernek başkanımız Nafiz Ünlüyurt kapanış konuşması yapacak. Yalnız ondan önce de Federasyon Başkanı Ali Balkız kısa bir konuşma yapacak.

İLBEY KESKİN- Merhaba canlar.

Ben birkaç şey söyleyecektim, ama daha önce planlamıştım Murtaza Bey ve bir başka dedemiz benim söyleyeceklerimi çok iyi söylediler. Ama ben yine de bir iki şey söylemek istiyorum. Serçeşme ama şu ana kadar zannediyorum göremediği ya da ben göremiyorum içinde bulunmadığım için. Şu ana kadar Alevi örgütlenmesinin içerisinde en ufak bir yardımım ya da ona benzer bir çalışmam olmadı. Ama yine de bir Alevi yurttaş olarak istemlerim var, taleplerim var.

Sıradan bir yurttaşım ben yani en aşağıda işçiyim. Alevilik diyoruz, Alevi olduğumuzu söylüyoruz ve Alevilikle ilişkilerimiz yok. Dede diyoruz, dedelik örgütlenmesi diyoruz ya da dedelik tanımını biliyoruz, ama bizi aydınlatacak, bizi çağın gerekleriyle bütünleştirecek ya da içinde bulunduğumuz sorunları, kendi içimizdeki sorunları çözüm noktalarını öğretecek ya da gösterecek bir dedelik hiyerarşisinin oluşmadığını görüyoruz.

Bu geç kalmışlığı daha ne kadar uzatıp, kendi içsel çelişkilerimizi, kendi içimizde tartışmak yerine kamuoyu önünde tartışmayı yeğliyoruz. Bunu ne zaman aşacağız? Daha aşmamız gereken bir takım sorunlar var. İşte tanımlarımız ciddi anlamda yerine oturmamış henüz. Kendi kendimize hepimizin ayrı ayrı tanımları var Alevilikle ilgili, Bektaşilikle ilgili, onun işleyişleriyle ilgili.

Benim bir önerim olacak bu önerim şöyle, yani diyelim ki işte federasyonumuz var, federasyonlarımız var daha doğrusu. Kendi içlerinde birliği oluşturamıyorlar ya da çelişkilerini ortadan kaldıracak bir yapılanmaya gitmiyorlar. Bu belki özneldir kişiler arasındadır, ama bunun bizlere yansıması ya da en alttaki insanlara yansıması biraz sıkıntılı. Çünkü biz görmek istiyoruz bu 20 yılda çekilen acıların bunun öncesi de var işte bir Bakanın ya da bir parti genel başkan yardımcısının bize nasıl baktığı ya da devlet hiyerarşisinin bize nasıl baktığını çok iyi biliyoruz. Biz işte Alevilerin devlete bakışı budur, bunların çocukları bu arabalara binmemeli gibi.

Şimdi bu federasyonlarımız arasında ya da derneklerimiz arasındaki ikilemi ortadan kaldıracak bir koordinasyon kurulu oluşturulmalı diye değerlendiriyorum, düşünüyorum. Böyle bir kafamdan şeyler geçiyor.

Bu sorunlar çözülmeli ama. Bu sorunları çözmek için bir şeyler oluşturulmalı. Diyelim ki, işte dedelik hiyerarşisi yürütecek, Hacı Bektaş Serçeşmedir. Bu Serçeşmedeki bu asli görevi yani Aleviliğin bütün dedelerinin ya da babalarının buradan icazet alıp gidip ya da buradan aldığı bilgiyi toplumuyla paylaşmak için yeniden bir hiyerarşik yöntemin kurulması ve buna göre örgütlenirse eğer ilerdeki kendi içsel sorunlarımızı yavaş yavaş aşıyoruz anlamına gelecek benim cephemden baktığımızda. Diyeceklerim bundan ibaret.

Teşekkür ederim.



Yüklə 0,63 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin