İstanbul barosu



Yüklə 0,63 Mb.
səhifə1/12
tarix21.08.2018
ölçüsü0,63 Mb.
#73750
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12



HACI BEKTAŞ VELİ KÜLTÜR DERNEĞİ

DOĞUMUNUN 800. YILINDA



HACI BEKTAŞ VELİ’Yİ SERÇEŞME’DE ANIYORUZ”

14–15 Kasım 2009

Hacıbektaş-Nevşehir

BİRİNCİ GÜN

AÇILIŞ KONUŞMALARI

----&---

ALİ KAİM-

Hararet nardadır, sacda değildir,

Keramet hırkada, taçta değildir,

Her ne arar isen kendinde ara,

Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir.

Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız, sayın milletvekillerim, Sayın Valim, ADF Genel Başkanım, Alevi Kültür Dernekleri Sayın Genel Başkanı, Pir Sultan Abdal Dernekleri Sayın Genel Başkanı, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Sayın Genel Başkanı, 2 Temmuz Pir Sultan Vakfı Sayın Genel Başkanı ve yurdumuzun dört bir köşesinden gelen federasyonlarımıza bağlı çok değerli konuklar, sayın dernek yöneticileri; Yüce Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin herkesçe kabul edilen 800. doğum yılı etkinliklerine, derneğimizin düzenlemiş olduğu etkinliklere hoş geldiniz diyorum, katıldığınız için hepinize teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer konuklarımız; Cumhuriyetimizin kurucusu Yüce Mustafa Kemal Atatürk, mücadele arkadaşları, Hünkârımız Hacı Bektaş Veli ve yol erenlerinin anıları önünde sizleri 1 dakikalık saygı duruşuna, devamında İstiklal Marşımızı söylemeye davet ediyorum.

(Saygı duruşu, İstiklal Marşı)

ALİ KAİM- Saygıdeğer konuklarımız, Sayın Bakanım; şimdi Hacıbektaş’tan bir sesimiz, amatör bir ses deyişlerle açılışımızı yapmak istiyoruz. Size bir küçük sunum yapacaklar, kendilerini sahneye davet ediyorum.

YELİZ SÜME- Öncelikle hepinize, değerli protokolümüze hoş geldiniz demek istiyorum. Hepinizi görmekten mutlu olduk, inşallah her şeyin hayırlısını nasip eder Allah. Görüşmek üzere.

(Türkü dinletisi)

YELİZ SÜME- Ben bir şey söylemek istiyorum: Ben sanatçı değilim kendi yeteneğimi kullandım, kusurum var ise affola.

Tekrar hepinize hoş geldin diyorum ve hayırlara vesile olur inşallah. Sayın Bakanım, vekillerim; teşekkür ediyorum hepinize.



ALİ KAİM- Teşekkür ediyoruz kendisine.

Biraz önce söyledim, ama sayın milletvekillerimiz, bizlere desteğini esirgemeyen il milletvekillerimiz Sayın Rıdvan Köybaşı, Sayın Mahmut Dede, Sayın Erdal Feralan, İstanbul Milletvekillerimiz Mehmet Domaç ve İbrahim Yiğit aramızdalar. Hoş geldiniz diyoruz kendilerine.

Hacıbektaş’tan bir şair, Ali Özcivan bakın ne demiş bize:

HOŞ SEFA GELMİŞSİN HACIBEKTAŞ’A

Her ne için uğramışsan bu yere

Hoş sefa gelmişsin Hacı Bektaş’a

Temenna eylersen gerçek bu ere

Hoş sefa gelmişsin Hacıbektaş’a

Sözünü anlayıp, özünü alan

Yeter insanlığa bilgisi kalan

Kültürün merkezi deyip de gelen

Hoş sefa gelmişsin Hacıbektaş’a

Gelip de geçtiysen eğer bir zaman

Unutma gördüğünü, bilgini aman

Dostlarından dostluk istersen hemen

Hoş gelmişsiniz Hacıbektaş’a

Sözümüz insana, özümüz hakka

Yeşil taç giyenler giymemiş takke

Kerbela Çölü’nde olduysan saka

Hoş sefa gelmişsin Hacıbektaş’a

Gelene yol açık, gelmeyene kalsın

Arıda mucize, petekte balsın

Gönülden gönüle dost mu ararsın

Hoş sefa gelmişsin Hacıbektaş’a

İlimle, bilimle aydın töremiz

Kemal Atatürkçü bütün yöremiz

Sevgi, barış ile geldiysen deriz

Hoş sefa gelmişsin Hacıbektaş’a

Ali Turab kültürümün merkezi

Âlemi cihanda duymuşsun sesi

Gelir de dinlersen bir dost nefesi

Hoş sefa gelmişsin Hacıbektaş’a

Etkinliğimizin açılış konuşmasını yapmak üzere Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği Başkanımız Sayın Nafiz Ünlüyurt’u kürsüye davet ediyorum.



NAFİZ ÜNLÜYURT (Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği Başkanı)- Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Ertuğrul Günay, Sayın Valim, sayın milletvekilleri, İl Jandarma Alay Komutanı, Sayın İl Emniyet Müdürü, Sayın Kaymakamım, Alevi-Bektaşi örgütlerinin saygıdeğer genel başkanları, şube başkanları, sevgili konuklar, saygıdeğer Hacıbektaşlılar; Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla düzenlenen “Alevi-Bektaşi Kuruluşları, 800. Doğum Yılında Hacı Bektaş Veli’yi Serçeşme’de Konuşuyor” Kültür ve Sanat Etkinliğine hoş geldiniz. Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği Yönetimi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime doğumunun 800. yılında Hacı Bektaş Veli’yi ve aramızdan ayrılışının 71. yılında Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anarak başlamak istiyorum.

Sevgili canlar; Alevi-Bektaşi açılımını 1964’ün 16 Ağustos’unda Serçeşme’de başlatan bir derneğin bugünkü başkanı sıfatıyla sizlere seslenmek onur verici. 12 Eylül yönetiminin kapısına kilit vurduğu o kuruluşun, bunca yıl aradan sonra zor da olsa yeniden hayata dönüşünü görebilme insanı mutlu ediyor, gurur veriyor. Heyecan ve mutluluk bir arada, hoş bir duygu, o kadar güzel ki.

Saygıdeğer konuklar, sevgili canlar; Alevi-Bektaşi kuruluş temsilcileri 800. doğum yılında Hacı Bektaş Veli’yi bugün ve de yarın Serçeşme’de konuşacak. Böyle bir buluşmanın ve de o yüce bilge kişiyi birlikte Serçeşme’de anmanın bir ayrıcalığı olacağını düşündük. Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği olarak ayrım yapmadan Alevi-Bektaşi kuruluşlarına ulaşmaya çalıştık. Amacımız, Alevi açılımında gelinen noktayı aramızda konuşup tartışma, bundan sonraki süreçle ilgili olarak da görüş alışverişinde bulunma. Başka bir amacımız ise, bu etkinliği geleneksel hale getirip tüm Alevi ve Bektaşi kuruluşlarını her yıl Serçeşme’de buluşturma, kuruluşlar arası ilişkileri güçlü kılma, güçlü bir Alevi-Bektaşi birlikteliğinin kapılarını aralama.

Kendimizi ve de amacımızı iyi anlatamadığımızdan olacak ki, etkinliğimize katılmayan kuruluşlar oldu. Keşke onlar da aramızda olsalardı, keşke Pir diyarında onlarla da bir beraber olabilseydik. Hepsine buradan selam ve saygı sunuyorum.

Saygıdeğer konuklar, sevgili canlar; ülkemizde ilginç gelişmelere tanık olunuyor, önemli gelişmeler yaşanıyor. Karmaşalarla dolu bir sürecin içinde birlikte yürüyoruz, bilmeden de olsa bir değişime tanıklık ediyoruz. Hepimizde değişen bir Türkiye kafalarda soru işareti. Doğru ya da yanlış diyebilmek, destek vermek, karşı çıkmak o kadar zor ki. Güneydoğu’daki o görüntü, yaşanan karmaşa, Silivri’de olup bitenler, siyasallaşan yargı, yasadışı dinlenen telefonlar ve de bu süreçte atılan çığlıklar, yapılan tahrikler düşündürüyor insanı. Kafalar gerçekten de karışık ve de böylesi bir süreçte ayakkabısını çıkartıp cemevine giren, yer minderine bağdaş kurup oturan bir Cumhurbaşkanı; şaşırıyorsunuz. Süreç zor ve de riskli, ama başarılmaz değil.

Tüm bu gelişmeler ışığında Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği siyasi iktidarın tartışmaya açtığı açılımları önemsiyor. Başlatılan çalışmalar demokratik bir anlayış içerisinde ve de toplumsal uzlaşı sağlanarak sürdürülsün istiyor.

Sevgili canlar; Alevi ve Bektaşilik bir ülke gerçeği. Alevi ve Bektaşi kuruluşlarınca defalarca kamuoyuna deklare edilen Alevi toplumunun öncelikleri, eşit yurttaş olma talepleri ile ilgili çözüm süreci artık başlatılmalı; cemevleri sorunu çözülmeli, zorunlu din dersi uygulamaları son bulmalı, Madımak müze olmalı.

Yalnızca Alevi ve Bektaşiler için değil, tüm inanç dünyası için de düşünülmeli bu açılımlar. İbadetler istenilen biçimlerde ve yerlerde özgürce yapılabilmeli. İnanç özgürlüğü önündeki engeller tümüyle kaldırılmalı. Kutsal duyguları politika malzemesi yapma alışkanlığından vazgeçilmeli. İnanan insanlara gösterilen sevgi ve saygı inancı olmayan kişilerden de esirgenmemeli.

Saygıdeğer konuklar, sevgili canlar; bir gerçeğin altını kalın çizgilerle çizerek sizlerle paylaşmak istiyorum: Cumhuriyet tarihinin en büyük ve de anlamlı açılımını Mustafa Kemal gerçekleştirdi. O açılımın kazanımları ile özgür ve çağdaş bir ülke olan laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu. Bu gerçek unutulmamalı, Atatürk’e ve onun en büyük eseri olan Cumhuriyet’e sahip çıkılmalı.

Duymayanlar duysun, bilmeyenler de bilsin, biz Atatürk’ü seviyoruz, seveceğiz de. Alevi ve Bektaşilikte ayrımcılık yoktur, birlik vardır; bölücülük yoktur, bütünlük vardır; düşmanlık yoktur, dostluk vardır; çağdaşlık, uygarlık vardır. Adalet ve eşitlik vardır Alevi ve Bektaşilikte. Atatürkçü düşünce ile Hacı Bektaş düşüncesi ikiz kardeş gibidir. Sevgi ve saygı, hoşgörü, özgür ve çağdaş yaşam, laik inanç, kadına duyulan saygı, yeniliklere açık olabilme, “En hakiki mürşit ilim” diyebilmedir o düşünce. Bu yoldan dönüş olabilir mi sevgili canlar?

Sayın Bakanım, saygıdeğer konuklar; Hacıbektaş önemli bir ilçe, bir kültürün merkezi, bir inancın da başkenti Hacıbektaş. O olmadan Alevi ve Bektaşiliği bir yere koyamazsınız, koysanız da olmaz, boşta kalır bir ayağı tutunamaz yıkılırsınız. Her inancın kutsal saydığı yerler var. Alevi ve Bektaşi insanımız da bu toprakları kutsal bilir. Alevi ve Bektaşiler için Hacıbektaş Mekke’dir, Medine’dir. Bu abartı değil, bir gerçek. Yılda 1 milyondan fazla kişinin bu ilçeyi ziyaret etmesi kanıtlamıyor mu bu gerçeği?

Değerli konuklar, sevgili canlar; daha gelişmiş, daha güzel bir Hacıbektaş bir özlem hepimiz için. Bir inancın merkezi bir başka güzel olmalı. İşte fırsat, bir açılım da Hacıbektaş için yapılmalı, çalıştaylar düzenlenmeli bu ilçe için de. Hacıbektaş Belediyesi ve tüm Alevi-Bektaşi kuruluşları bir arada, ilçe sorunlarını birlikte konuşuyor, projeleri yapıyor, kaynak arıyor. Alevi ve Bektaşi kuruluşları ve Hacıbektaş büyük bir güç, neler olmaz, neler yapılmaz ki. Ne güzel hayal, değil mi? Hayaller de büyük olmalı sevgili canlar. Öyle olunca o hayallerin bir anlamı olur. 40 bin, 50 bin nüfuslu bir Hacıbektaş düşlüyorduk yıllar öncesinde; o hayal devam ediyor hala. Niye olmasın ki?

Bizim de bir Sultanahmet’imiz olmalı demiştik bir zamanlar; görkemli ve de çok amaçlı herkesin hayranlıkla seyredeceği bir cemevi. Etrafı gül bahçeleriyle çevrili, gül kokan bir Hacı Bektaş Veli Külliyesi. Hacı Bektaş Veli ve Alevi-Bektaşiliği Araştırma Enstitüsü Hacıbektaş’ta açılmalı demiştik ta Turizm Derneği yıllarında. Üniversite kenti, kültür ve turizmin merkezi bir Hacıbektaş, kim istemez ki? Alevi-Bektaşi insanımızın, inanç önderlerimizin gönül rahatlığı içerisinde ve gururla işte bizim inanç merkezimiz bu diyebileceği bir Hacıbektaş. Niye hayal olsun ki?

Saygıdeğer konuklar, sevgili canlar; Alevi ve Bektaşi toplumu bir sınavdan geçiyor. Zor günler, karar günleri, kimliğine daha sıkı sahip çıkma günleridir. Böylesi dönemlerde bir ve beraber olabilme gerçekten de çok önemli. Şu bir gerçek, ayrı gayrı değiliz biz, aynı düşüncenin, aynı inancın, aynı yolun yolcularıyız hepimiz de. Farklı görüşler içinde olabilir, Alevi ve Bektaşiliği değişik biçimde yorumlayabiliriz de. Hiç önemli değil; herkes istediği gibi inanır, istediği gibi de düşünür. Kime ne, kim ne karışır? Farklılığımız ve güzelliğimiz bu değil mi bizim. Hem niye bir ve beraber olmayalım ki, uzun ince bir yolda bir olup yürümedik mi? Yağmur altında cem olup ıslanmadık mı? Birlikte yıkılıp, yakılmadık mı? Arkadaş, gardaş, Kızılbaşız biz.

Sevgili canlar; Serçeşme hepinizin evi, herkese yer var burada. İnanın buna, Nafiz Ünlüyurt olarak ben ne kadar Hacıbektaşlıysam, sizler Sayın Ali Balkız, Sayın İzzettin Doğan, Fevzi Gümüş, Ercan Geçmez, Turgut Öker, Tekin Özdil, Doğan Bermek, Murtaza Demir, Kazım Genç, Selahattin Özel; sizler, Arif Sağ’lar, Musa Eroğlu’lar, Neşet Ertaşlar, Sabahat Akkiraz’lar ve de Alevi örgüt başkanları ve de üyeleri ve de milyonlarca Alevi ve Bektaşi insanımız sizler, sizler de o kadar Hacıbektaşlısınız. Hepinize yer var burada.

Saygıdeğer konuklar, düşünce ve gönül insanı Hacı Bektaş Veli’nin 800. doğum yılı nedeniyle bu etkinliği düzenlemek kolay olmadı. Çok zorluklarla karşılaştık. Sürprizler oldu, inanamadığımız gelişmeler oldu. Ben Türkiye’nin zor yıllarında, yasaklı yıllarında 1974’ten, 1974-75-76 yıllarında Hacıbektaş Veli Turizm Derneğinin başkanlığını yaptım. O dernek Hacı Bektaş Veli törenlerini düzenliyordu. Yine Türkiye’nin en zor döneminde 77-80 döneminde Hacıbektaş Belediye Başkanlığı görevinde bulundum, yasaklı dönemlerdi. O zor günleri Hacıbektaş’ta olan birlik ve beraberlikle aşmasını bildik.

O birliği şimdi Hacıbektaş’ta görememenin üzüntüsünü yaşıyorum. Bu böyle sürmemeli değerli Hacıbektaşlılar. Birbirimizi sevme zamanı geldi. Ayrı ayrı yerlerde olmak, ayrı ayrı düşüncelerin peşinde yürümek Hacıbektaş insanına yakışmıyor. Ben buradan Hacıbektaşlı hemşerilerime sesleniyorum, gelin aramızda bir şey yok bir ve beraber olalım. Hacıbektaş’ın yarınları için birlikte el ele çalışalım. Bu mesajım inanıyorum ilgili yerlere doğru bir şekilde gider.

Değerli canlar, bu etkinliğin düzenlenmesinde 3 kişiye özellikle teşekkür etmek gerekiyor; bu benim için bir görev. Bu etkinliğin oluşmasında bize en büyük desteği veren, bize inanan, sözlerimize güvenen Sayın Kültür Bakanımıza sizlerin huzurunda burada teşekkür etmek istiyorum. Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum hoş geldiniz. Buraya geldiğiniz için sağ olun.

İkinci teşekkür etmem gereken kişi, Devlet Bakanımız Sayın Faruk Çelik. O da buraya gelmek istiyordu, keşke aramızda olsalardı. Onu burada görmek bizi onore edecekti, ama işleri olduğu için gelemedi. Fakat bu etkinliğin yapılmasında bize moral verdi, bize destek verdi.

Üçüncü kişi de Sayın Nevşehir milletvekili Rıdvan Köybaşı. Gelişmeler bizi Rıdvan Beyle karşılaştırdı. Diğer iki milletvekilimizi görmek istedik, ziyaret etmek istedik odalarına vardık, o gün oralarda yoklarmış onları göremedik. İnanıyorum o milletvekilleri de bize Rıdvan Bey’in göstermiş olduğu yakınlığı gösterirlerdi. Onun için alınmasınlar, ama Rıdvan Bey’in burada yapmış olduğu, bize vermiş olduğu destek için Rıdvan Köybaşı’na özellikle teşekkür ediyorum.

Yine bizi güler yüzle karşılayan Sayın Valimize, her vardığımızda bizi kabul eden, bizi dinleyen Sayın Valimize, İlçe Kaymakamımıza, İlçe Belediye Başkanımıza, bu etkinlik için gelen Alevi örgüt temsilcilerine, onların Sayın genel başkanlarına, örgüt başkanlarına, bu etkinlikte görev alan sanatçılara, konuşmacılara ve buraya gelen bütün konuklara, Hacıbektaş halkına, yönetim kurulu arkadaşlarıma hepsine teşekkür ediyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.



ALİ KAİM- Sayın Başkanımıza teşekkür ediyoruz.

Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız.”, “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” “Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.” 13.Yüzyılın karanlığında söylenen bu sözler ne kadar güzel.

Şimdi sizleri duygularını bizimle paylaşması için Alevi-Bektaşi inanç önderlerinden Hacıbektaş Postnişini Sayın Veliyeddin Ulusoy’u kürsüye davet ediyorum.

VELİYEDDİN ULUSOY- Sayın Bakanım, Sayın milletvekillerim, Sayın Valim, Sayın Kaymakamım ve diğer dostlar; hoş geldiniz günümüze.

Hacı Bektaş Veli’yi Serçeşme’de anıyoruz. Doğumunun 800. yılında Hacı Bektaş Veli’yi anmak, düşüncelerini günlük hayatımıza uygulamak ve örgütlerimiz arasında onun düşüncelerini hakim kılmak ve böylece bir bahar havası getirmek amacıyla bir araya gelmiş bulunuyoruz.

Hacıbektaş ilçesine adını veren büyük düşünür Hacı Bektaş Veli’yi sadece kültürümüzü İslam’ın temel felsefesi ile insanlık ideali yönünde bağdaştıran bir din ulusu biçiminde tanıtmak onun çok yönlü kişiliğinin eksik bir yorumlaması olur. Hacı Bektaş Veli kadına erkekle eşit hak tanınması, pozitif bilim yönteminin açılması gibi toplumun gereksinmelerine, psikososyal yönden yanıt getirmiş ve bunun yüzyıllar boyu uygulanmasını sağlamıştır.

Yıkıcı ve yırtıcı bir taassubun ve bilinçsizliğin kol gezdiği o çağda, elinde bilim meşalesiyle barış ve kardeşliği temsil eden güvercin görünüşüyle kişisel, toplumsal vicdanı aydınlatan ve insanlık onurunu üstün kılan Hacı Bektaş Veli, kin ve düşmanlıktan arınmış bir toplum yaratmış, gönülden gönüle sevgiden köprüler kurmuş yeryüzünde bir bahar havası estirmiştir.

Gelişen ve yücelen bu düşünce ortamı içerisinde Halk Edebiyatı doğmuştur. Yunusların, Pir Sultan Abdalların, Hatayi’lerin, Virani’lerin gücüne ulaşılmaz deyişlerinde, duvazlarında, Tanrıya saygı yanında sevgi ve yakınlık duygusunun dile getirilişinden kaynaklanan halk müziği ile binlerce halk ozanı sanat ve kültür dünyamızda zincirleme gelişim sağlamıştır.

Buram burum insanlık, barış ve inanç kokan dilleriyle binlerce ozana Hacı Bektaş Veli ilham ve bilgi kaynağı olmuştur. Yunus Emreler, Kul Himmetler, Dertliler ve daha binlerce usta dilleri ve tertemiz yürekleriyle onun felsefesini şiir ve müzik olarak yansıtmışlardır. Onların her dizesinde Hacı Bektaş Veli’nin bir sözü, bir nefesi vardır. İşte önemli olan bu söz ve nefesten dersimizi almaktır. Biz burada Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin bir derya olan söz ve düşüncelerinden sadece birinin üzerinde bir katresinin bir damlasının üzerinde durmak ve düşüncelerimizi arz etmek istiyoruz.

Şura 23. ayette insanlıktan istediği tek şey şu: Ehlibeytine sevgi ve dostluktur. Karşılığı torunu Hz. Hüseyin’in ve taraftarının hunharca Kerbela’da katli ve insanlığın aczi, çıkar karşısında insanlığın hiçleşmesi.

Bununla bitmiyor insanın vahşeti, bütün organları tek tek doğranarak idam edilen, aşk ve sonsuzluk Hallaç, karanlık benliklerin taş yağmuruna gülerek karşılık veriyordu. Çünkü gerçekte gerçek olmanın keyfini sürüyordu. O sırada fırlatılan bir gül vücuduna değdi ve bunun üzerine bir feryat kopardı Hallaç. Dostu Şibli’nin attığı bir güldü bu. Yobaz karanlığın cellâtları sordular: Onca taşa ses çıkartmayan sen, böylesi bir gül değince neden bağırdın? Cevap Hallaç kadar ölümsüzdür: Taşlar düşmandan geliyordu, gül dosttan geldi. O yüzden acısını duydum ve feryat ettim.

Dost var oluşunun içinizi doldurduğu kutsal sızının paylaşan, bu sızının paydasına düşen aziz varlıktır. O zaman şu soruyla karşılaşıyoruz: İnsanlık tarihinin insan kanıyla yazıldığı bir gerçek. Bir insan kendi hemcinslerini nasıl öldürebilir? İşte burada Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin “düşmanının da bir insan olduğunu unutma” sözü onun yüceliğinin bir seslenişidir. Çünkü vahşet ancak düşmanın insan olduğunu unutmakla ortaya çıkabiliyor. Düşmanın da insan olduğunu, bir annesi, bir babası, sevdiği bir çocuğu, kaygıları, korkuları, aşkları olduğunu fark ettiğimizde artık ona düşman olamıyoruz. Onu rahatlıkla öldüremiyoruz. Düşmanımızın bir insan olduğunu kavradığımız anda içimizdeki vahşetle dövüşen bir başka benliğimiz, belki de gerçek insan yanımız başkaldırıyor. Savaş ve cinayetler anlamsızlaşıyor.

Zaten bu yüzden dünyadaki bu düşünceye ters düşünceleri olan çıkarcılar, düşmanın da bir insan olduğunun söylenmesini istemiyor. Ancak dünyadaki bütün kâmil insanlar düşmanın da insan olduğunu anlatmaya çalışıyor. Bu toplumda düşmanın da insan olduğunu kavrayanların sayısı ne kadar artarsa, o topulumun gelişmişliği de o kadar artıyor. O zaman tarihimizdeki savaşlarla, cinayetlerle övünmüyorsun. Tarihteki bütün savaşların ve cinayetlerin kurbanlarının insanlar olduğunu, onların da sana benzediklerini, senin gibi acı çektiklerini, senin gibi korktuklarını, senin gibi cesur olduklarını, senin gibi sevdiklerini fark ediyorsun.

Bunu fark ettiğimizde de düşmanı öldürmek kendini öldürmek gibi oluyor; kendi benzerini öldürmek. Onların da insan olduğunu kavrarsak, düşmanlığımızı sürdüremeyiz. Onlara kinlenemeyiz. Kendimizi dünyanın diğer insanlarından ayıramayız. Onlardan daha akıllı, daha cesur, daha kahraman, daha yiğit, daha haklı olduğumuza inanamayız. Önce onlar bizim düşman değil, insan olduğumuzu kavrasınlar diyerek kendi gelişmişliğimizin önüne başkalarının düşmanlığını bir engel olarak koyamayız, içimizdeki vahşeti daha fazla besleyemeyiz.

O zaman yeni cinayetler işlenmez, suikastlar düzenlenmez, Sivaslar, Maraşlar, Çorumlar, Kerbelalar ve insanlığın utanç abideleri tekrarlanmaz. Her türlü duygudan arınarak Alevi-Bektaşi yolunda gönül gözü dediğimiz gerçeği içinize sindirerek olaylara bakarsınız, bu gerçeği anlarsınız. İşte o zaman ölen herkes için üzülecek, işte o zaman içinizdeki gerçek insanla karşılaşacaksınız. Aynı Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin dediği gibi “Düşmanının da bir insan olduğunu unutma.”

Saygılarımla.

ALİ KAİM- Benim öğretmenim olur kendisi aynı zamanda. Öğretmenime teşekkür ediyorum.

Bu Kasım günlerinde bir şey var. Kasım bizi bir yerlere götürüyor gibi geliyor. Geçen yıl 8 Kasım, 9 Kasım bu yıl 8 Kasım, o düzeyli, seviyeli, hiçbir taşkınlığın yaşanmadığı Alevi-Bektaşi mitingleri, bugün bizim düzenlediğimiz yurdumuzun dört bir yanından gelen konuklarımızın buraya katkısı, herhalde bizi bir yerler götürüyor. Bu Kasım günleri bitmeden umarım bu Alevi Açılımı konusunda bir şeyler, somut bir şeyler görmek istiyoruz.

Kendisi çok yoruldu çok iyi biliyorum, bizzat Ankara’ya gidiş gelişlerimizde birebir yaşadık. Bir hafta sonra bu yorgunluğunun üzerine gelip aramıza katıldı. Alevi-Bektaşi Federasyonu Sayın Genel Başkanı Ali Balkız’ı duygu ve düşüncelerini bizimle paylaşmak üzere kürsüye davet ediyorum.

ALİ BALKIZ (Alevi-Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı)- Sayın Bakan, Sayın Vali, Sayın Kaymakam, değerli canlar, Hacı Bektaş-ı Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın Sevgili Başkanı Ercan arkadaşım, Alevi Kültür Derneklerinin Değerli Başkanı Tekin Özdil arkadaşım, Federasyonumuzun üyesi ya da üyesi olmayan Alevi-Bektaşi örgütlerimizin değerli yöneticileri, üyeleri hepinizi; federasyonumuz adına saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli’nin 800. doğum yıldönümü. O kadar genç ki Hünkâr 800 yaşında, ama o kadar genç ki ve biliyorum ki inanıyorum buna, 8000.doğum günü de kutlanacak bu topraklarda. Belki bu bina olmayacak, bu binanın yerini başka binalar alacak, ama insanlık, insan cinsi var olduğu müddetçe onun sesi, onun felsefesi, onun hümanizması bu topraklarda, ülkemizde ve dünyanın başka topraklarında söylenmeye, konuşulmaya ve insanlığı tamir etmeye, tadil etmeye, düzeltmeye devam edecek.

Değerli canlar, Ali Kaim arkadaşım anımsattı; geçen sene biz Ankara’da, Sıhhiye Meydanı’nda Alevilerin tarihinde ilk kez herhangi bir katliama maruz kalmaksızın, herhangi bir tahrik altında olmaksızın, herhangi bir kötü söze maruz kalmaksızın Alevi örgütlenmesinin geldiği nokta, düzey, nicelik ve nitelik tepki hareketi olmaktan çıkıp, bilinç hareketi düzeyine ulaşmış olması nedeniyle yıllardır dillendirdiğimiz taleplerimizi bu kez de sokaklarda dillendirdik.

Sayın Bakan Serçeşme’ye birçok kez gelmişlerdir. Biz birçok cumhurbaşkanının, birçok parti başkanının, Meclis başkanının Serçeşme’ye geldiğini, şu çıkıştaki meydanda bizleri dinlediğini, kendilerini dinlediğimizi, Hünkârımızı ziyaret ettiklerini, dilek tuttuklarını, ülkemize ve insanlığa esenlikler dilediklerini çok iyi biliyoruz. Biz o meydanlarda, buralarda bu kürsülerde Sayın Özal’dan Demirel’e, Tansu Çiller’den Sayın Mesut Yılmaz’a, Sayın Bülent Ecevit’e, Sayın Abdullah Gül’e defalarca seslendik. Biz eşit yurttaş olmak istiyoruz dedik. Kapısını çalmadığımız Meclis başkanı, parti başkanı kalmadı. Bizi hep sevdiler, sizlerin varlığıyla biz gurur duyuyoruz, onur duyuyoruz. Kendinizi neden ikinci sınıf vatandaş hissediyorsunuz dediler. Bu hoş sözler doğrusu bizi hoşlaştırdı, hoşumuza gitti, gururumuz okşandı.

Arkasından da şunlar söylendi: Ama siz Aleviler de pek parçalı bulutlusunuz. O kadar çok farklı şeyler söyleyenleriniz var ki aranızda, hanginizin dileğini yerine getirelim. Haklı idiler ya da sorunu görmezden gelmenin, ertelemenin, üstünü örtmenin bir bahanesi idi. AKP Hükümetinin elinde artık böyle bir bahane yoktur. 9 Kasım Sıhhiye Mitingi’nin sonrası, o güçlü sesin herkes tarafından duyulmasını istiyorduk. Herkes duydu, bu ses parlamentoda da yankılandı. CHP konuya dair sözler söyledi, önergeler verdi. MHP parti grup toplantısında Genel Başkanları aracılığıyla konuya müdahil oldular.

Bir iktidar partisi AKP de Alevi Açılımı, Alevi Çalıştayı adı altında bir süreç başlattı. O süreç işliyor, biz onu sabırla bekliyoruz. Sabırsız değiliz, ama kararlıyız. Taleplerimizin neler olduğu çok açık ve belli, herkes tarafından biliniyor sağır sultan bile duydu. Dünyada, dünya kamuoyunda dahi bilmeyen yoktur. Aradan 1 yıl geçti, bu 1 yıllık süreç içerisinde bu çalıştayların hiçbirine gerek kalmaksızın devletin devlet olma, hükümetin hükümet olma vasfından ve özelliğinden kaynaklı mahkeme kararlarının gereği yapılabilirdi. AİHM’in zorunlu din dersleri ile ilgili verdiği karar, Danıştay’ın ve kimi idare mahkemelerinin verdikleri karar karşısında hükümetin duraksama, seçme, seçenek arama, bekletme tavrı söz konusu değil ve olamaz. Mahkeme kararlarını uygulamamak anayasal bir suçtur. Her yerde söylediğimiz sözü burada da tekrarlamayalım ki, mahkeme kararlarını uygulamamak tıpkı laikliğe karşı mücadelenin odağı olmak gibi anayasal bir suçtur.

Bunu sık sık anımsatıyoruz ve diyoruz ki, bizim istemlerimiz atla devle değil. Gerçekten atla deve değil. Alevilerin ne toprak derdi var, ne bayrak derdi var. Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı talebi var. eşit yurttaşlık hakkı denilince nelerin anlatılmak ve aktarılmak istendiği çok açık ve bellidir. Üstelik Aleviler bu sözlerini güvercinler uçurarak, halaylar, türküler söyleyerek, semahlar dönerek dillendiriyorlar. Sayın Bakan burada ve aramızda, her zaman kendilerine cemal cemale olamadığımız gelemediğimiz için bizzat yüzüne söyleyemiyorum. Ama şu salon ve şu dakikalar bir fırsattır.

Sayın Bakan Kültür ve Turizm Bakanı ve müzelerin Bakanı, müzelerden de sorumlu. Bir müzenin ne olduğu, içeriğinin ne olduğu, şeklinin şemasının ne olduğu, ne anlam ifade ettiğini hepimizden, herkesten çok daha iyi bildiğine eminiz. Biz Aleviler bundan on altı buçuk yıl önce Sivas, Madımak’ta yaşadığımız katliam nedeniyle yaralıyız. Hâlâ saç tellerimizde Madımak Oteli’nin duman ve is izleri kokuları var. Şahıs şahıs her birimiz değil, toplum olarak oradayız. Devlet niçin vardır? Devletin varlık nedenlerinden birincisi ve en önemlisi herhalde yurttaşlarının can güvenliğini korumaktır. O gün devlet, Sivas’ta yurttaşlarının can güvenliğini korumadı, koruyamadı ya da korumak istemedi. Bildiğimiz facia yaşandı ve çok ağır bir fatura ödedi sadece aydınlar, ilericiler, Aleviler değil, bütün Türkiye Alevi’siyle Sünni’siyle bütün insanlık ağır bir fatura ödendi.

Bunun tamir edilmesi gerekiyor, bunun giderilmesi gerekiyor. Devletin özür dilemesi gerekiyor. Özür dileyen devlet yücelen devlettir, yükselen devlettir, yurttaşlarıyla barışan devlettir, onu bağrına basan devlettir. Ama bizim devletimiz erkek devlettir, hep erkektir. Hep asık suratlıdır, hep at sırtındadır, hep elinde kılıçtır. Ama çağ o kadar değişti ki, zaman o kadar değişti ki. Nafiz Hocam anlatırken 1963’lü yılları, şu dergâhın müze olarak açılışı yıllarını anımsattı. Kırşehir Kaymakamı idi galiba o yıllarda, Valisiydi Kırşehir’e bağlıydı yanılmıyorsam. Vali ve buranın kaymakamı etkinliklere el kor, Bursa’dan kılıç kalkan ekipleri getirir, Kayseri’den cemselerle tugay tugay, bölük bölük askerler gelir, semah bile dönülemez Konya’dan sema dönen canlar getirilirdi. O günlerden bugünlere geldik; Hacıbektaş bile ne kadar çok değişti. Sayın Bakan aramızda, Sayın cumhurbaşkanları buralara geliyorlar bizlerle birlikte oluyorlar, duygu ve düşüncelerini paylaşıyorlar.

Bu çerçevede Madımak Oteli’nin müze olması bizim çok önemli taleplerimizden biri. O yara sarılır mı, o kaybettiğimiz canlar bir daha gelir mi? Elbette değil. Ama şu aktarılmış ve anlatılmış olur: Burada bir insanlık suçu işlendi. Bundan böyle bu müzenin önünden geçenler bunu anımsasınlar ve ibret alsınlar. Müze olsun talebimiz bir acıyı taze tutmak, bir kini ve intikamı çağrıştırmak asla ve asla öyle değildir. Tam tersine sevgiyi egemen kılmak, insanlığı egemen kılmaktır.

Ben Sayın Bakanı yıllar öncesinden Ordu, Bucak Mahallesi’nden ateşli devrimci günlerinden tanırım. O bunları çok iyi bilir Sayın Bakan. Bildiği için de biliyor ve inanıyorum ki, Madımak Oteli’nin müze olması Turizm ve Kültür Bakanı’nın Bakanlığının ya da küçücük bir tasarrufuyla olabilecek bir şeydir. “Efendim kebapçıyı kaldırdım, birinci katı Başbağlar katliamıyla da birleştirerek orayı bir anı evi haline getireceğim” sözleri bizi tatmin etmez, biz uyumayız. İşte diyoruz ki sulandırmak budur, ipe un sermek budur.

Bu olabilirdi, bu gerçekleştirilebilirdi. Alevi köylerine gönderilen imamlar ve vaizler Diyanet İşleri Başkanlığının küçücük bir genelgesi ile geri çekilebilirdi. Biz de o zaman inanırdık ki, evet bu hükümet samimi, gördük inanıyoruz diğerlerini de sabırla bekleyelim. Bunları göremediğimiz için, bu jestleri göremediğimiz için bir de geçmişten bu yana çok çok çok aldatılmış olduğumuz için, geçmişi düşündüğünüz zaman, geçmiş hükümetleri şimdiki hükümet kaçıncı hükümet sayıları ben rakamları şaşırıyorum özür dilerim, ama daha önceki hükümetlerin bizlerle muhatap oluş biçimlerini, söyledikleri sözleri, yaptıkları işleri, hangi hallere düşürüldüğümüzü gördüğümüz ve bildiğimiz için, sütten ağzımız yandığı için şimdi yoğurdu üfleyerek içmek ve samimiyeti test etmek, somut adımları görmek istiyoruz.

Bunu göremediğimiz için kaygıya ve kuşkuya ve telaşa düştüğümüz için, ikinci kez bu sene 8 Kasım’da Kadıköy Meydanı’nda 550 bin canla birlikte Türkiye demokrasi tarihinin, Türkiye laiklik tarihinin, Alevilerin kendi kadim tarihlerinin çok önemli bir olayını olgusunu gerçekleştirdik. Aynı şeyleri söyledik, aynı dili kullandık, yine güvercinler uçurduk. Bu çok önemli bir olaydı sevgili canlar. Birçoğunuz oradaydınız, örgütünüzün başındaydınız ve oradaydınız. Hepinize bu vesileyle buradan bir kez daha çok teşekkür ediyorum.

Bu mitingi yapan Alevi-Bektaşi Federasyonu değil idi, sizlerdiniz. Her biriniz ve hepinizdiniz ve birlikte bir can olmuştuk ve dünya âleme bir şey gösterdik. Miting deyince her birinizin aklına, hepimizin aklına biber gazları, molotof kokteylleri, havada uçuşan coplar, kırılan camlar, sökülen saksılar, kovalanan gençler, saçından sürüklenen kadınlar, kızlar gelir. Biz hem Kadıköy mitingimizde, hem Sıhhiye mitingimizde bir mitingin de nasıl yapılabileceğinin de bir örneğini göstermiş olduk. Burada elbette Alevilerin tek tek şahıs olarak, birey olarak olgunluklarının, davalarına inançlarının, çokça da geçmişte provokasyonlara geldikleri, dolduruşa geldikleri için oradan aldıkları derslerle de derslerini anlamış oldukları için böyle bir olgu yaşadık.

Sevgili canlar, biz ülkemizde mutlu olmak istiyoruz. Biz Sünni kardeşlerimizle kapı komşuyuz, hısım akrabayız, can ciğeriz, kaderde, kıvançta, tasada bir ve beraberiz. Ama biz kendimizi yoksun hissediyoruz, üzgün hissediyoruz, atılmış, itilmiş hissediyoruz, gururumuz kırılmış hissediyoruz. Çünkü biz Aleviyiz, biz cem tutarız, cemi cemevinde yaparız. Orada dedenin huzurunda ikrar veririz, yola gireriz, 12 hizmeti görürüz. Bizim ibadetimiz böyle, bizi camiye çağırmayın. Cami ne denli kutsal ise, hangi değerler atfediyor isek cemevi de öyledir. Cemevlerimizin yasal statüye kavuşturulması talebimiz o nedenle çok önemlidir diyoruz.

Ama hükümetler her zaman arzu ettiklerini yapamıyorlar, yapamayabiliyorlar bir de geride devlet var. Erkler var erkler savaşı var. Erkler savaşının ülkemizi son 1 yılda, son 6 ayda, son 10 günde, son 1 haftada ne hale getirdiğini hepiniz ve hepimiz biliyoruz. Devlet de şaşkın, hükümet de şaşkın, kaymakamlarımız da şaşkın.

Uzatmadan size 4 tane kaymakam tanıtmak istiyorum. Birincisi, Elazığ-Karakoçan’da yaşıyor yatılı bölge ilköğretim okulu ile evleri arasında servis aracı ile gidip gelen Alevi çocukları da var diye, Alevi çocukların devlete bakışını bilmiyor musunuz, bilmiyor muyuz gerekçesiyle servisi ellerinden alıyor; bu bir kaymakam.

Sayın Bakan, Ordulu, bilirler; Ulubey İlçemiz var orada. Ulubey Kaymakamı birkaç ay önce bir yazı gönderdi Alevi köylerine ve dedelerine. Dedi ki, “Duyduğuma göre fındık toplanıyormuş hakhullah niteliğinde. Kim ki dedelere fındık toplar köy muhtarları hakkında ben işlem yaparım.”

Bir kaymakam daha var, Didim’de. Didim Kaymakamı olarak ben Federasyon Başkanı olarak birçok arkadaşlarımla birlikte bu yaz oradaki cem ve kültür evini birlikte açtık, kurdeleyi birlikte kestik ve kolalarımızı birlikte içtik.

Bir kaymakam daha var, İzmir Narlıdere’de. Narlıdere’deki Alevi Kültür Merkezi’nin inşaatı tamamlandıktan ve içinin donatılmasına sıra geldiği zaman, oradaki Sayın Kaymakam bu da bizim hediyemiz olsun diye, bu da bizim lokmadaki katkımız olsun diye cemevinin bilgisayar odasının bilgisayarlarını kendisi donattı kaymakamlığın olanaklarıyla. Alın size 4 kaymakam. Bizim hangisini istediğimiz çok açık ve belli.

Bu örneklerle Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli’nin huzurunda, Hacı Bektaş Veli Kültür Derneğimizin değerli başkanına, değerli yöneticilerine, siz değerli arkadaşlarıma, yol arkadaşlarıma tekrar tekrar çok çok teşekkür ediyorum. Ülkemizi güzel günler bekliyor buna inanıyorum, değişecek, değişmelidir, değişmek zorunda. Tutuculukla, gericilikle, muhafazakârlıkla olabilecek bir şey yoktur, olabilenler bundan ibarettir işte.

O nedenle aydınlık günler bizi bekliyor ona inanıyoruz, Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli’nin bundan 800 yıl önce söylediği “bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” sözü nasıl 700-750 yıl sonra gelip Dil-Tarih, Coğrafya Fakültesi’nin alnına “hayatta en hakiki mürşit” diye yazıldı ise, bu da böyle olacak.

Saygılarımı sunuyorum.


Yüklə 0,63 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin