Cerrahi Tedavi
Cerrahlık çoğu kere küçük müdahaleler ve kırık-çıkık tedavileriyle sınırlıydı. Örneği, Mezopotamya’da, damardan kan alma ve göz ameliyatları gibi küçük cerrahlık ameliyeleri yapılırdı.
Eski Mısır metinlerinde hiyeroglif yazısı ile bıçak (bisturi) ve havan şekilleriyle temsil edilen Sinu’lar hastaları bitki, hayvan ve madenlerden elde ettikleri ilaçların yanı sıra cerrahiyle de tedavi ederdi. Eski Mısır tanrıçası Sekhmet adına inşa edilen tapınaklarda din adamları da küçük cerrahi ameliyatlar yapardı. Edwin Smith papirüsü (M.Ö. 1600) Mısır cerrahisi hakkında önemli bilgiler verir. Yaralanmalar baştan aşağı sıralanır; kafa, çene, burun, boyun, köprücük kemiği, omuz, göğüs, kol yaraları, kırık-çıkıklar ve urlardan söz edilir. Smith papirüsünde tavsiye edilen bazı kırık-çıkık tedavileri Hipokrat, Galen, İbn Sina gibi birçok ünlü hekimin kitaplarında aynısıyla yer almaktadır. Hearts papirüsünde (M.Ö. 1500) ise yavaş yavaş kuruyarak sertleşen un ve bal karışımına bulanmış sargı beziyle kırıkların sabitleştirilmesi anlatılır. Bu yöntem Yunan ve İslam tıbbında da kullanılmıştır. Mısırlıların çene çıkığı tedavisi günümüzdekine benzer. Bir tapınaktaki (Kom Ombo) taş üzerine kabartma dolap/çanta içinde tasvir edilen cerrahi aletler (bıçaklar /bisturi ve lancet, makas, testere, dağlama demiri, çengel) Mısırlıların cerrahiye değer verdiğini gösterir.
Hitit tabletlerinde cerrahi uygulamaya ait bilgiye rastlanmadığı kaydedilir.
Eski Hint hekimlerinin anatomi bilgisi az olmakla birlikte, cerrahlıkları hayranlık uyandıracak seviyedeydi. Cerrahi asil bir sanat sayılırdı ve cerrahların toplumda saygın bir yeri vardı. Bu bakımdan Hint uygarlığı, cerrahlığı adi bir iş sayan pek çok uygarlıktan üstündür. Çaraka-samhita adlı kitapta üç yüz ameliyatın ve cerrahi girişimlerde kullanılan yüz yirminin üstünde değişik cerrahi aletin tanımlandığı bildirilmektedir. Susruta- samhita’da da cerrahi aletlerin tarifleri bulunur. Cerrahide, çoğu çelikten yapılı bıçak, makas, testere gibi kesiciler; iğne, trokar gibi deliciler; forseps gibi tutucular; kanca, spekulum gibi doku ayırıcıları; sonda, tüp gibi borular kullanılırdı. Anestezi amacıyla hastayı uyuşturmak için alkolden yararlanılırdı. Apse boşaltma, yabancı cismi çıkarma, yara dikme, kulak yırtığı tedavisi, urların çıkarılması, katarakt ameliyatı, karında toplanan suyun boşaltılması, damarı bağlayarak kanamayı durdurma, bademciklerin alınması, mesane taşının çıkarılması, fıtık ameliyatı, kırıkların bambu kamışları ile sabitleştirilmesi gibi bir çok cerrahi girişim yapılırdı. Ama en ilgi çekicisi, burnu kesilen zina suçlularına yapılan plastik burun ameliyatlarıydı (rinoplasti). Yeni bir burun yapmak için alından ya da yanaktan alınan deri parçası ve iki kamış kullanılırdı.
Eski Yunan tıbbına ait en eski bilgileri bulduğumuz Homeros’un İliada ve Odysseia’sında yüz elli civarında anatomi ile ilgili kelime bulunur ve ok, mızrak ve kılıç gibi savaş aletleri ile yaralanmaların tedavileri verilir. Savaşlarda yaralanan gençlerin birbirini tedavi ettikleri anlaşılmaktadır. Vazo türü sanat eserlerini süsleyen Akhilleus’un tendon tedavisi buna örnektir (Aşil tendonu terimi bu dönemden kalmadır). Cerrahlar Machaon’a tapardı. Eski Yunan kültüründe hekimin cerraha üstünlüğü mitolojide de ifade bulmuştu. Asklepios oğullarından birine diğerlerinden daha asil hediyeler bahşetmiş; Machaon’a okları çıkarmak, bıçakla ameliyat etmek, yara ve bereleri tedavi için istidatlı eller vermiş, ama Podalir’e görünmeyeni keşfetmek ve iyileşmeyeni iyileştirmek için bütün hileleri öğretmişti.
Romalı hekim Celsus, kafatası yaralanmalarında kemik parçasının çıkarılmasını, katarakt ameliyatını, cerrahi müdahalelerde dikiş için iplik ve yaranın temizlenmesinde sirkenin kullanılmasını tarif etti. Efes’li Soranus (98-138) yalnız Roma döneminin değil, tüm eski çağın en büyük kadın hastalıkları ve doğum hekimiydi; ve spekulum ve doğum sandalyesi gibi yardımcı araçlar geliştirmişti. Zor doğumlarla ilgili görüşlerinden ve çocuğun ters gelişini düzeltme yöntemlerinden sonraki hekimler çok yararlandı. Gynaecia adlı eseri 16’ıncı yüz yıla kadar pek çok dile çevrildi ve basıldı. Celsus ve Soranus gibi, Bergamalı Oribasius (M.S. IV yy); eski çağda göz hastalıklarına dair en güzel bilgileri veren Diyarbakırlı Aetius (M.S. VI yy.) ve Aeginatalı Paulus (M.S. VII yy) cerrahiye önemli katkılarda bulundular ve kitapları Ortaçağ cerrahisini yoğun biçimde etkiledi.
Dostları ilə paylaş: |