Resim No 7: Etrüsk’lerden kalma tunç koyun karaciğeri modeli (MÖ 3.yüzyıl)
Resim No 8: Mezopotamya’dan kalma kilden koyun karaciğeri modeli (MÖ 1800-1700)
Mısır tıbbında sihirle tedaviden ümit kesilmediğinden hastalıkların seyri olumlu olarak belirtilirken; yara, kırık ve çıkıkların tedavi olup olamayacağı açıklanırdı. Tıbbi papirüslerde bazı tehlikeli belirtiler hastalığın seyrine ait ipuçları olarak verilirdi; örneği, boyun omurlarından biri çıktığında hastanın iyi edilemeyeceği ifade edilmektedir. Ramesseum papirüslerinden birinde yeni doğan çocuğun yaşayıp yaşamayacağını gösteren belirtiler; Karlsberg papirüsünde doğum ile ilgili bir takım prognoz bilgileri verilir. Ama en ilgi çekicisi, Kahun papirüsünde anlatılan doğacak çocuğun cinsiyetini tayin yöntemleridir.
Hitit tabletlerindeki ilâç reçetelerinin son kısmında çoğu kere yer alan, “ böylece hasta iyi olacaktır” ifadesi tecrübeyi mi, yoksa hastaya telkin amacını mı yansıtmaktadır bilemiyoruz. Bazen de bir hastalık için birkaç tarif verilir ve yeni reçete “eğer iyi olmazsa” ifadesiyle başlardı. İkiz çocuk doğurmak ise uğursuzluk kabul edilir; annenin öleceğine, evin fakirleşeceğine inanılırdı.
Eski Yunan’da Asklepiad’lar hastaları iyice muayene eder ve kötü durumdaki ağır hastalar, ölme ihtimali olanlar Asklepion’a alınmaz; kabul edildikten sonra hastalığı kötüye gidenler de mabetten dışarı çıkarılırdı. Hamileleri de kabul etmek istemezlerdi, çünkü zor bir doğumun ölümle sonuçlanma tehlikesi vardı.
Hastalıkların kritik belirtilerini ve safhalarını “gözleyen”, bunları kaydedip “sınıflayan” Hipokrat derlediği klinik vakaların hikâyelerinden bir takım genel sonuçlar çıkardı; ve böylece hastalıkların gidişatını tahmin edebildi. Hasta başında eğitim ve tedavi yaparak klinik hekimliği kuran Hipokrat, tecrübelerini özlü sözler (aforizmalar) şeklinde derledi. Örneği, “Hayat kısa, sanat uzundur. Fırsat çabuk geçer; tecrübe tehlikeli, hüküm güçtür” bu sözlerin en ünlü olanlarındandır.
Dostları ilə paylaş: |