Dengenin Sağlanması
İlk çağ tedavilerinde başlıca amaçlardan biri vücutta azaldığı ya da arttığı varsayılan unsurları dengeleyerek hastanın bozulan tabiatını ya da enerji düzeyini düzeltmeye yönelikti. Fazlalaşan unsuru dengeye getirecek olan zıt özellikler taşıyan besin maddeleri ya da ilaçlarla tedavinin yanı sıra, fazla ve zararlı unsurları vücuttan atarak, yani boşaltma tedavileriyle denge sağlanırdı. Uygun bir perhiz (diyet) ile bünye düzeltilebilir ya da miktarı fazlalaştığı tespit edilen unsur müshil, kusturucu, terletici gibi boşaltıcı ilaçlarla vücuttan atılırdı. Sonuç alınamazsa daha etkili ilaçlara başvurulurdu.
Eski Mısırlılar bağırsaklarda biriktiğine inandıkları hastalık yapıcı zararlı maddeleri bağırsaklardan atmak için lavman yapar, kusturucularla sindirim sistemini boşaltırdı. Zararlı besin artıklarının vücudun sıvıları arasındaki dengeyi bozduğu düşünüldüğünden, dengenin sağlanması için kan alma, hacamat yapma ve şişe (vantuz) çekme gibi yöntemler de uygulanırdı. Bu anlayış daha sonra Yunan tıbbındaki hıltlar nazariyesinin temelini oluşturacaktı.
Eski Çin tıbbında hastanın şikâyetleri, hastalığına sebep olan neyse onun zıddı ile dengelenerek tedavi edilir, yani tchi enerjisi normal dengesine döndürülerek hastalık giderilirdi. Çin tıbbına göre her bir uzuv, işlevi, hastalığı yin ya da yang özelliği taşıdığından, bu doğrultuda uyarılır ya da yatıştırılırdı. Örneği aniden ortaya çıkan şiddetli ağrı yang özelliğine sahiptir ve soğukla sakinleşir, sıcakla artar; künt bir ağrı ise yin özelliğine sahip olduğundan, sıcakla ve hareketle hafifler, soğukla artar. Çin tıbbında yin ile yang arasındaki dengeyi sağlayacak olan bir perhiz uygulanarak da hastalar tedavi edilirdi.
Hint tıbbında, bedende bulunduğu varsayılan üç enerji arasında dengenin sağlanması, beden ile ruh arasındaki uyumun (tridosha) sağlanması anlamına da gelir. Hint felsefesinin bir bakıma tıbba yansıması olan “Yoga” bugün de yaygın bir uygulamadır. Budizm’in etkisi doğrultusunda ruhun bağımsızlığa kavuşması için beden, akıl ve arzular denetlenmeye çalışılır; Yoga yaparak beden ile ruh arasındaki uyum güçlendirilir. Acıyı hissetmeme, kalbin çalışmasını denetim altına alma, yemeden uzun süre yaşayabilme gibi yetenekler geliştirilir. Dış etkilerle enerjilerden birisi azalır ya da artarsa denge bozulduğundan, fazla unsurun atılması için boşaltıcı tedaviler uygulanır; hastaya kusturucu, müshil, idrar söktürücü, terletici ilaçlar verilir.
Bir Asklepiad olan Hipokrat tabiatın iyileştirici gücüne inanırdı. Hipokrat’a göre insan bedeni kendi dengesini koruma gücüne sahip olduğu gibi, unsurların bozulan dengesini yeniden düzenleme gücüne de sahiptir (vis medicatrix nature). Bedenin hastalıkla mücadelesinde hastanın tabiatı esastır; hekimin görevi ise tabiata yardımcı olmaktır. Hipokrat tıbbında hastaya en az zarar veren yöntem ile tedavi etmek tercih edildiğinden, önce hastaya perhiz verilir. Örneği, ekmek, peynir, maydanoz, marul, ballı süt, sirkeli ya da sulu bal ve yulaf çorbası hasta diyetleridir. Hipokrat ve öğrencileri hastanın tabiatına yardımcı olma amacıyla perhize çok önem verirdi. Hekim olmayan Sokrat dahi acıkmadan ve aşırı yemek yemenin sindirimi, düşünceyi ve ruhu bozduğunu ileri sürmüştü. Tedaviyi hastalık nedenine göre yönlendiren Hipokrat ve öğrencileri hastanın bozulan tabiatının dengesini düzeltmek için kusturucu, terletici, müshil gibi boşaltıcı ilaçlara, hacamat ve kan alma (flebotomi) yöntemlerine de başvururdu. İyi bir hekimin besin maddelerinin ve ilaçların yaş ve kuru gibi niteliklerini bilmesi; ve yiyecek-içeceklerin ve ilaçların uyuşturucu, kabız yapıcı, boşaltıcı, uyutucu, yumuşatıcı, su toplayıcı, çözücü, tıkanıkları açıcı gibi etkilerini tanıması beklenirdi.
Unsurlar nazariyesini temel alan Roma’lı hekimler de hastalarını benzer yöntemlerle tedavi ederdi. Ancak bunun istisnaları da vardı. Örneği, Asklepiades (M.Ö. 124-40) sert bulduğu boşaltma tedavilerine karşı gelmiş ve fizik tedavi, meşguliyetle ve müzikle tedavi gibi yöntemleri tercih etmişti. Onun, “hasta hemen, emniyetle, sakınarak ve uygun şekilde (cito, tuto, jukunde) tedavi edilmelidir” sözü günümüze kadar gelmiştir.
Dostları ilə paylaş: |