İZMİR : 27. 12. 2010 GÜNÜ : Pazartesi



Yüklə 1,68 Mb.
səhifə1/5
tarix25.01.2019
ölçüsü1,68 Mb.
#101852
  1   2   3   4   5


EGE BÖLGESİ

SANAYİ ODASI

MECLİS TOPLANTISI

İZMİR : 27.12.2010

GÜNÜ : Pazartesi

SAATİ : 16.00

TOP.NO.: 2009-2012/25

İZMİR : 27.12.2010

GÜNÜ : Pazartesi


SAATİ : 16.00

TOP.NO. : 2009-2012/25


G Ü N D E M :
1. Açılış ve Başkanlık Sunuşları,


  1. Mazeret Talepleri,




  1. Geçen Toplantı Tutanağı hk.,

(Ek: 29.11.2010 tarih, 24 sayılı Meclis toplantı tutanağı)
4. Yönetim Kurulu’nun 2011 yılı Faaliyet Programı,

( Ek:Faaliyet Programı )


5. 2011 yılı Odamız Bütçesi’nin tetkiki,

  1. Bütçe hakkında genel görüşme,

  2. 2011 yılı Kadroları ve Teşkilat Şeması,

  3. Harcırah Baremi,

  4. 2011 yılı Gider Bütçesi,

  5. 2011 yılı Gelir Bütçesi,

  6. 2011 yılı Aidatlar ve Ücretler Tarifesi,

  7. 2011 yılı Bütçe Talimatı

( Ek: Hesapları İnceleme Komisyonu Kararı ve Bütçe kitapçığı)
10 DAKİKA ARA
6. Ekonomik ve Güncel Konular ile Aylık Faaliyet,
7. Odamız 2010 Kasım ayı mizanı,

(Ek: Kasım ayı mizanı ile Hesapları İnceleme Komisyonu Kararı)

8.Organize Sanayi Bölgeleri hk.,

(Ek: Bilgi Kitapçığı)

9. Önergeler,
10. Dilekler.

BÖLÜM I

GEÇEN TOPLANTI TUTANAĞI



EGE BÖLGESİ SANAYİ ODASI

İZMİR : 29.11.2010


GÜNÜ : Pazartesi

SAAT : 16.00

TOP.NO : 2009-2012/24
Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclisi’nin, 2009-2012 dönemi 24. olağan toplantısı 29.11.2010 Pazartesi günü, saat 16.00’da Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Toplantı Salonu’nda Meclis Başkanı Mehmet Tiryaki başkanlığında yapılmıştır.
Toplantıya Katılanlar :

Atınç Abay, Reşat Akçakır, Metin Akdaş, Bülent Akgerman, Ekrem Akgün, Ufuk Akgün, Necati Atıl Akkan, Şükrü Akkan, Güray Aktaş, Tansu Alper, Muin Altın, Cemal Altıntaş, Arzu Amirak, Musa Nedim Anbar, Hüseyin Arıcı, Mustafa Sezai Aslanlı, Hakkı Attaroğlu, Mehmet Attila, Kani Aydoğdu, Mustafa Şafak Baran, Savaş Başnak, İbrahim Baylan, Levent Baysak, İsmail Bilgi, Mustafa Cem, Arif Çakmak, Soner Çelik, Hüseyin Cahit Çetin, Erdoğan Çiçekçi, Adil Demirelli, Ateş İlyas Demirkalkan, Mehmet Sayıl Dinçsoy, Melih Dirin, Mustafa Rebil Dirin, Muhsin Dönmez, Hayri Dursunoğlu, Mustafa Egi, Gürcan Ekler, Hasan Onur Ercan, Nadir Erdir, Osman Atalay Ermiş, Salih Esen, Abit Eser, Berkay Eskinazi, Zekai Fidan, Hasan Garipler, Şener Gençer, Hasan Girenes, Halil İbrahim Gökçüoğlu, Hakem Gülşen, İbrahim Deniz Gündüz, Mehmet Güran, Kazım İlter Gürel, Noyan Kazım Gürel, Kosat Gürler, Mustafa Güven, Zeki Ilgaz, Nedim Kalpaklıoğlu, Ömer Kaplan, Eşref Yavuz Kaptanoğlu, Nazım Karaçalı, Ertaç Karagözlü, Mehmet Karahaliloğlu, Cumhur Karakaş, Ümit Karakaş, Serkan Karhan, Mehmet Katmerci, Mevlüt Kaya, Muhittin Keskin, Cengiz Kocagil, Murat Kurtalan, Hasan Küçükkurt, Kenan Lider, Başar Manisalı, Yılmaz Odabaş, Enver Olgunsoy, Mehmet Atilla Özbek, Yakup Özdanon, Nejat Özduran, Ümit Özkan, Serkan Özkul, Aytekin Öztaş, Vedat Özyavru, Erol Paksu, Gülfem Perçin, Kamil Porsuk, Vedat Sabırlı, Halit Turgut Salaçin, Halim Sarıtoprak, Fahrettin Selçik, Recep Burak Sertbaş, Eftal Serter, Semih Seval, Eyüp Sevimli, Yılmaz Şahin, Hüseyin Şairoğlu, Ali Şemsioğlu (8448), Ali Şemsioğlu (18374). Atila Şensoy, Bayram Talay, Nurettin Tarakçıoğlu, Ahmet Taşpınar, Recep Taşyanar, Ahmet Telek, Haluk Tezcan, Mehmet Tiryaki, Bilgin Türkay, Hüseyin Uğur, Hasan Uğurluoğlu, Hilmi Uğurtaş, Musa Uygul, Nedim Uysal, Atilla Üner, Hakan Ürün, Tuncer Vardarcı, Hüseyin Vatansever, Yıldıray Yalınız, Davut Yanık, Kenan Yavuz, Ayhan Yıldırım, Işın Yılmaz, Ender Yorgancılar, Mehmet Pınar ve Yurdun Kürşad Yuvgun.


Mazeretliler:

Mehmet Akdede, Mehmet Kamil Atik, Fuat Eroğlu, Şükrü Eroğlu, Ahmet Bilge Göksan, Coşkun Güner, Mustafa Caner İlhan, Mesut İlter, Mesut Kanat, Cevat Kırkpınar, Remzi Peköz, Necip Terzibaşıoğlu, Metin Ümit Ural ve Türker Zorlubaş.


Gelmeyenler:

Hüsamettin Ekmekçioğlu, Mustafa Güçlü, H. Muhittin İşçimenler, Mustafa Kepi, Osman Öz ve Yusuf Atıl Şenkahya.

Çoğunluk bulunduğundan, oturum Meclis Başkanı Mehmet Tiryaki tarafından açıldı. Tiryaki gündemle ilgili söz almak isteyen olup, olmadığını sordu. Söz isteyen olmadığından Yönetim Kurulu Başkanlığı’nın Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyet üye seçimine ilişkin konunun gündeme ilave edilmesi hususundaki tezkeresini okutarak, konunun gündemin 7.maddesi “Organize Sanayi Bölgeleri” gündem maddesinde değerlendirilmesini oylamaya sundu.
Yapılan oylama neticesinde Kemalpaşa Organize Sanayi

Bölgesi Müteşebbis Heyet üye seçimine ilişkin konunun

gündemin 7.maddesinin “b” şıkkında değerlendirilmesine,

diğer gündem maddelerinin buna göre sıralanmasına
Tiryaki, aşağıda yer alan gündem maddelerinin müzakeresine geçti.
G Ü N D E M :

1. Açılış ve Başkanlık Sunuşları,



  1. Mazeret Talepleri,

  2. Geçen Toplantı Tutanağı hk.,

4. Konuk Konuşmaları,

5. Ekonomik ve Güncel Konular ile Aylık Faaliyet,

6. a) Odamız 2010 Ekim ayı mizanı,

b) Aktarma talebi,

7. Ege Sanayi Ticaret İhracat Merkezi’nde (ESTİM) temsilcilik açılması hk.,

8. a) Organize Sanayi Bölgeleri hk.,

b) Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyet üye seçimi hk.,

9. Önergeler,

10. Dilekler.
1-Açılış ve Başkanlık Sunuşlarında Meclis Başkanı Mehmet TİRYAKİ:

Ekim ayı içinde Cumhuriyetimizin 87. yılının coşkuyla kutlandığını, Atatürk ve değerli silah arkadaşlarının minnet ve şükran duygularıyla bir kez daha saygıyla andıklarını söyledi. 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü vesilesi ile Yönetim Kurulumuz tarafından yaptırılan Atatürk balmumu heykelinin açılışının gerçekleştirildiğini, bu anlamlı hediyeleri için EBSO Meclisi adına Yönetim Kurulu’na teşekkürlerini sunduğunu dile getiren Tiryaki, Atamız’ın balmumu heykelini yapan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Yılmaz Büyükerşen’e de ayrıca şükranlarını sunduğunu belirtti.


TOBB’un düzenlediği VI.Ticaret ve Sanayi Şurası’na İzmir’i temsilen katılan İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli’nin şehrimizle ilgili sorun ve çözüm önerilerini hükümete iletme şansı bulduğunu, özellikle EXPO 2020 için İzmir’in desteklenmesi gerektiğini ifade ettiğini ki karşılığında Başbakan Erdoğan’dan alınan desteğin İzmirlileri ziyadesiyle memnun ettiğini dile getirdi.
Odamız Yönetim Kurulu Üyesi Muhsin Dönmez başkanlığında gerçekleştirilen Kuzey Irak gezisinin beklendiği gibi  yararlı sonuçlar getirmesini dileyen Tiryaki, EBSO Vakfı Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Berkay Eskinazi başkanlığında, Odamız Proje Geliştirme ve Eğitim Servisi tarafından düzenlenen EBSOV’a katkı gecesinden elde edilen gelirin Vakfımız’ın eğitim burslarına aktarıldığını söyledi. Tiryaki, şu anda 465 öğrencimize verilen burstan yararlanabilmek için sırada 3000 öğrencimizin beklediğini, daha fazla öğrencimize burs sağlayabilmek için meclis üyelerinin katkılarını beklediklerini ifadeyle, burs için ödenecek meblağların vergiden indirilebilineceği bilgisini bir kez daha altını çizerek vurguladı.

Kısmi açılışı yapılan Levent Marina’nın şehrimize yeniden kazandırılmasında emeği geçen Dirin ailesini kutlayan Tiryaki, tesisin şehrimize ve bölgemize hayırlı olmasını temenni etti. İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği’nin İzmir’e katkı ödülünü alan PETKİM’i, Yönetim Kurulu Üyemiz Kenan Yavuz nezdinde tebrik eden Tiryaki, PETKİM’in yarattığı istihdam ve yaptığı yatırımların artarak devamını diledi.


24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla kıymetli öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlayan Tiryaki, en kutsal meslek olan öğretmenlerimizin yaşam standartlarının çağdaş ülkeler seviyesine çıkarılması için bu günlerin birer hatırlatma vesilesi olduğunu vurguladı.
Tiryaki, 2 Aralık’ta 125. Kuruluş yıldönümünü kutlayacak olan İzmir Ticaret Odası’nı tebrik ederek, İzmir’imizin bu çok köklü kuruluşunun daha nice uzun yıllar şehrimize vermiş olduğu kıymetli hizmetlerinin devamını diledi.
Tiryaki, Meclis üyesi Ömer Kaplan’ın kızının evlendiğini, genç çifte mutluluklar dileğini ifade ederek, Kaplan ailesini bir kez daha kutladı. Ayrıca Ömer Kaplan’a Avrupa Doğa Bilim Akademisi tarafından eğitime ve kültüre katkılarından dolayı fahri profesör ünvanı verildiğini belirterek, Kaplan’ı tebrik etti.
Financial Times grubu tarafından organize edilen 2010/11 Avrupa’nın gelecek şehirleri ve bölgeleri yarışmasında İzmir’in Güney Avrupa kategorisinde ilk 10’a girdiğini, aynı yarışmada İzmir Kalkınma Ajansı’nın yürüttüğü yatırım tanıtım stratejisinin de Güney Avrupa kategorisinde 4. olduğunu dile getiren Tiryaki, İki yılda bir yapılan ve 223 şehir ile 142 bölgenin değerlendirilmeye alındığı yarışmaya İzmir adına katılan İZKA’yı tebrik etti.
Geçmiş dönem meclis başkanlarımızdan, Meksika İzmir fahri konsolosu Kemal Çolakoğlu’nun girişimleri ile İzmir’in güzide bir sokağının yeniden düzenlenerek Meksika Sokağı adını aldığını, iki ülke arasındaki dostane münasebetlere yaptığı katkılar ve bu girişiminden ötürü Çolakoğlu’nu kutladığını söyledi.
Tiryaki, OECD’nin 2011 yılı beklentisinde Türkiye’nin büyüme hızının % 8,2 ile rekor kıracağının ama buna rağmen işsizliğin %12’nin altına inemeyeceğinin yer aldığını, Ankara Ticaret Odası’nın bir raporuna göre de Türkiye’de çalışma çağındaki yaklaşık 12 milyon genç nüfusun ne üretimde ne de eğitimde yer aldığı, her 100 gençten 34’ünün atıl durumda olduğu, daha üzücü tarafının ise atıl gençlerin %70’ini kızların oluşturduğu ifadelerinin yer aldığını belirterek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız’ın ilk kez işe girecek gençlere ve kadınlara istihdamda 3 yıllık sigorta muafiyeti açıklamalarını desteklediklerini ve teşekkür ettiklerini söyledi.
Öte yandan 2010 yılının ilk yarısında büyümede yaşanan rekorun istihdama da yansıdığını ama bu istihdam artışının arzulanan kalitede olmadığını, zira hizmetler ve tarımda yoğunlaşan istihdamın işsizlik oranlarını yeterince düşüremediğini, artan iç talep, aşırı değerli TL yüzünden kaliteli istihdam yaratacak şekilde iç üretim yerine ucuz ithalata yönelim olduğunu söyleyen Tiryaki, ihracatın ithalatı karşılama oranının TÜİK verilerine göre 2010 Şubat ayında % 70 iken Ekim ayında %57’ye gerilediğini, yüksek büyüme oranlarına rağmen gelir dağılımını dengeleyemediğimizi, anlamlı olanın “büyüme refahını yükselten büyüme” olduğunu belirtti.
Birleşmiş Milletler Beşeri Gelişme 2010 Raporu’na bağlı olarak, kişi başına düşen milli gelirin yanında sağlık, eğitim ve toplumun insana, yatırıma verdiği önemi gösteren endekse göre; Türkiye’nin 169 ülke arasından 83. sırada yer aldığını, halbuki kişi başına düşen milli gelirin baz alındığı iktisadi gelişmişlikte ise 57. sırada olduğumuzu, yani aradaki 26 ülkede kişi başına düşen gelirin, Türkiye’nin altında olmasına rağmen sağlık ve eğitimde Türkiye’den iyi durumda olduklarını ifadeyle Tiryaki, daha yüksek gelir, daha fazla üretim ve tüketim olduğunu, dolayısı ile tüketim düzeyi ile birlikte refah göstergelerinin de iyileşmesini beklediklerini belirtti.
Geçtiğimiz ay içinde şehrimizde ve bölgemizde korku ve endişe yaratan  depremlerin çok şükür ki can ve mal kaybına yol açmadan atlatıldığını, ancak Türkiye’deki okul ve hastane binalarının büyük bir kısmının 1. ve 2. derecede deprem kuşağındaki bölgelerimizde bulunduğunu, bunların depreme dayanıklı hale getirilenlerinin oranının ne yazık ki %1’in altında olduğunu belirterek, bu oranın hızla yukarıya taşınması gerektiğini söyledi.
Tiryaki, Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan beyin göçünün ABD merkezli uluslararası eğitim enstitüsü tarafından yayınlanan ABD’deki yabancı öğrenciler raporuyla bir kez daha tescillendiğini, “Open Doors 2010”  adlı rapora göre sadece ABD’de eğitim gören Türk öğrenci sayısının 12 bin 397 kişi olduğunu, özellikle Çin ve Türkiye’den ABD’ye yüksek lisans ve doktora eğitimi almaya gelen öğrenci sayısındaki artışa dikkat çekildiğini, son 30 yılda Amerika’ya eğitim için gidip de dönmeyen Türk öğrencilerinin sayısında %35 artış yaşandığını, bu çocuklarımızın ABD ekonomisine katkısının en az bir milyar dolar olduğunun belirtildiğini, dünyanın dört bir yanından bu ülkeye okumaya gelen yaklaşık 700 bin öğrencinin toplam katkılarının ise 25 milyar dolar civarında olduğunun, öte yandan vasıflı ve iyi eğitimli Türklerin yurt dışına gidip de orada kalmasının Türkiye ekonomisine maliyetinin 4.5 milyar dolar olarak yansıdığının belirtildiğini dile getirdi. Bu nedenle TÜBİTAK’ın “Varış Yeri Türkiye” sloganıyla başlatmayı düşündüğü, sadece Türk araştırmacılar değil, üniversite mezunu veya doktorasını bitirmiş her ulustan isimlerin Türkiye’ye çekilmesini amaçlayan tersine beyin göçü hareketini gönülden desteklediklerini vurgulayan Tiryaki, projenin başarılı olmasını ümit ettiğini söyledi.
2- “Seyahatleri, rahatsızlıkları, toplantıları nedeniyle; Mehmet Akdede, Mehmet Kamil Atik, Fuat Eroğlu, Şükrü Eroğlu, Ahmet Bilge Göksan, Coşkun Güner, Mustafa Caner İlhan, Mesut İlter, Mesut Kanat, Cevat Kırkpınar, Remzi Peköz, Necip Terzibaşıoğlu, Metin Ümit Ural ve Türker Zorlubaş yazılı/telefonla bildirilen mazeretlerinin kabulüne”
3- “25.10.2010 tarih, 23 sayılı Meclis Toplantı Tutanağı’nın tasvibine.”
4- PricewaterhouseCoopers Türkiye Başkanı Cansen BAŞARAN SYMES :

İş hayatı içinde bulunan herkesin “Nasıl bir gelecek beni bekliyor” sorusunu kendisine mutlaka sorduğunu, sadece Türkiye’de değil, dünyada ciddi dengelerin değiştiği günümüzde, her ne kadar geçmiş tecrübelerimiz bulunsa da ne tür avantaj ve dezavantajların bizleri beklediğini yaşayarak göreceğimizi söyledi.


Başaran, teknolojinin 5-10 sene önce şirketlerimizdeki finansal-mali tabloları hazırlamak, stoklarımızı takip etmek için arka plandaki bir unsur niteliği taşırken, bugün bütün iletişim kanallarını bambaşka bir boyuta taşıdığını, dolayısıyla şimdi hayal gibi görünen yapay zekanın ileriki yıllarda karşımıza çıkmasının çok olası göründüğünü ifade etti. Artık bundan sonraki dönemde hangi işi yapıyorsak yapalım müşterinin ne istediğinin çok daha fazla önem kazanacağını, dolayısıyla rekabet şartlarında nihai tüketiciyi o zincirin hangi halkasında olursa olsun düşünmeyen işletmenin başarılı bir stratejisi olamayacağını belirtti.
İnternetin ciddi bir ağ olarak hayatımıza girdiği şu günlerde mesaj alışverişinin çok daha ötesinde bir oluşum şeklinde algılanması gerektiğini dile getiren Başaran, eğer rekabette kalıcı, sürdürülebilir bir organizasyon isteniyorsa, zorlu değişiklikler ile nasıl baş edileceğine ciddi kafa yorulması gerektiğini, trendleri doğru anlayabilmek için de ciddi zaman harcanması ve bu şekilde ileriye dönük plan yapılması gerektiğini vurguladı.

Türk Ticaret Kanunu’nun henüz neticelenmemesinin sebepleri arasında; Türk iş hayatına birkaç beden büyük olduğu tartışmaları yer alsa da tasarı ile her sermaye şirketinin bir internet sitesi açmasının, internet sitesinin bir bölümünü bilgi toplumu hizmetlerine özgülemesini (Finansal tablolar, önemli yönetsel kararlar, İşletme politikaları) mecbur tuttuğunu, yine tasarı ile anonim şirketlerde; genel kurul ve yönetim kurulu, limited şirketlerde; ortaklar kurulu ve genel kurul toplantılarının elektronik ortamda yapılabilineceğini, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nca çıkarılacak yönetmeliklerle sistemin işleyişinin sağlanabileceğini, şirketlerin de bu yönetmelik ile uyumlu olacak şekilde kendi tüzüklerini düzenleyeceğini vurguladı.


Başaran, TTK’nın kurumsal yönetim ilkelerini çok ciddi desteklediğini, şirketlerdeki icranın bütün görev tanımlarını ayrı ayrı ve çok ciddi belirlediğini, bilgi toplumu özelinde teknolojiyi kullanarak şirket ile ilgili bilgileri tüm paydaşlar ile paylaşılmasını önemsediğini, şeffaflık konusunda gerek kamuya duyuru, gerek internet web sitesinden bilgilerin kamu ile paylaşılması alanında çok ciddi yükümlülükler getirdiğini, sadece halka açık olan şirketlerde değil, halka açık olmayan tüm şirketler için bunları istediğini belirtti. Bu şartlarda Türkiye’deki iş yapış kurallarına göre bir sistemi raporlamanın standardı olacağını, dolayısıyla halka açılma veya bir başka iş ortaklığı için ilk defa yapılan işlerin zaten iş hayatının gereği olarak yapılmış olacağını belirtti.
TTK’nın uygulamaya geçememesini, Türkiye’nin dünya ile uyumunu ve dünya rekabetinde daha iyi bir konumlandırma yapmak için yeni dünya düzenindeki fırsattan daha çok pay almasının önüne geçilmesi olarak yorumlayan Başaran, kanunun aslında kurumsal yönetimi temel aldığını söyledi. Kurumsal yönetimin yani iyi bir yönetim sisteminin şirketin devamlılığı için son derece önem taşıdığını, zira iyi yönetilmeyen şirketlerin en ufak bir piyasa dalgalanmasında ciddi kayıplar yaşadığını, ifadeyle, iyi yönetim ile kurumsal yönetim kurallarının varlıkları korumaya, kaynakların etkin kullanıma yönelik, şirket performansının artması için önemli olanaklar sağladığını, çünkü şirketin risk yönetimi mekanizmalarının kurulması, doğru bir kontrol sisteminin olması, artı yetkin ve etkili yönetim kurulu ve yöneticiler tarafından yönetilmesinin şirketin performansını arttırabileceğini dile getirdi.
Başaran, nesillerden nesillere büyüyerek gelen aile şirketlerinde, bir önceki neslin şirketi idare etme tarzı ve şeklinin büyüyen bir şirketin ihtiyaçlarını beslemediğini, dolayısıyla şirketin sürdürülebilirliğinin ciddi tehlikeye girdiğini ifadeyle, bu noktada kurumsallaşmaya gidilerek, profesyonel yöneticilerinin işe alınması, ancak sadece işe almakla kalınmayarak, o yöneticiye iş yapma imkanı ve ortamı sağlanması gerektiğini, bunu yapmayan şirketlerin çok büyük maddi zarara uğrayıp, zaman israfı yaşadığını dile getirdi.
PricewaterhouseCoopers’ın aile şirketleri ile ilgili 2010 yılındaki araştırmasının 16 Aralık 2010 tarihinde İstanbul’da bir basın toplantısı ile kamuya açıklanacağını, İzmir’den ciddi bir katılım bulunduğunu, bu anlamda İzmir’e teşekkür ettiklerini söyleyen Başaran, şirketlerinin web sitesinde aile şirketleri, halka arz, ne tür hizmet ve destek sağladıklarına dair konularda detaylı bilginin yer aldığını, dileyen herkesin bu bilgilerden faydalanabileceğini söyledi.

Türkiye’de kurumsallaşmanın belkide en kolay yolunun halka arz olduğunu ifade eden Başaran, 1980’lerden bu yana bugün Türkiye’nin devleri olan şirketlerin, bu noktalara halka açılma sürecinde ciddi bir değişim yaparak geldiklerini, halka açıldıktan sonra da yapılan değişikliğin artık şirketin iş yapış şekli olması nedeniyle iyi yönetilen şirketler olmak zorunda kaldıklarını belirtti. Eğer iş sahibi olarak korku duyuluyorsa bunun halka açılmaktan değil, dünya standartlarında rekabet koşullarına ulaşmaktan kaynaklandığını düşündüğünü, bugünden sonra da her şirketin bir seçim yapacağını, ya dünya standartlarında iş yapmak için değişimi kabul ederek yola çıkacaklarını, ya da eski sistemde kanlarının son damlasına kadar savaş vereceklerini ama mutlak belli bir noktada biteceklerini söyledi.


Başaran, 7 Aralık 2010 tarihinde İstanbul Swiss Otel’de “Çözüm Ortaklığı Platformu”nu gerçekleştireceklerini, katılımcılardan söz konusu platforma katılım için aldıkları çok cüzi bir paranın eğitime transfer edileceğini, bu sayede ihtiyaç sahibi çocukların okumasına katkıda bulunacaklarını ifadeyle, herkesi davet etti.
Yöneltilen sorulara yanıt veren Başaran, halka arzda gelir ile gider arasındaki oranın net bir cevabı bulunmadığını, zira şirketin hangi aşamada olduğu, halka arz için gerekli ve doğru ölçeğe sahip olup olmadığı, halka arzı maksimal etmek için doğru ölçekte bulunması gibi bir takım kriterler gerektiğini, dolayısıyla mutlaka bir danışman gurubu ile en baştan başlayıp bir değerlendirme yapılması, fikir alış verişinde bulunulması gerektiğini ifadeyle, bu süreçte yeniden yapılanmanın çok daha farklı bir değer yaratabileceğini, onun için de her kurumun halka arzının kendi başına bir proje olduğunu dile getirdi.
Başaran, dünya konjonktüründe Türkiye’nin gerçek değerini bulamadığını, aslında çok iyi şeyler yapıldığını, bugün birçok kurumumuzun inanılmaz yenilikçi yöntemlerle, müthiş pazarlara ulaştığını, Anadolu’da bir sürü kurumun, çok iyi kurumsal yönetimi olan bir şirketin yapamadığını yaptığını, ancak dünya konjonktüründe bir standart bulunduğunu, Türkiye’nin de bu standartlara ayak uyduramadığı için gerçek değeri bulamadığını belirtti.
Meclis Üyelerine dağıtılan kitapçığı, ana kurumsal yönetim kriterlerinden yola çıkarak hazırladıkları için portföy tazminatına yer vermediklerini, ancak bunun, önemsemedikleri şeklinde algılanmaması gerektiğini belirterek, herkese teşekkür etti.
Meclis Başkanı Mehmet TİRYAKİ :

Tiryaki, Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar ile birlikte günün anısına Başaran’a plaket takdim etti.


PLAKET TAKDİM EDİLDİ.
5- Meclis Başkanı Mehmet TİRYAKİ:

Ekonomik ve Güncel Konular maddesine geçmeden önce aylık faaliyetlerle ilgili bir sinevizyon sunumu olduğunu belirterek, sunumun izlenmesinin ardından Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar’a söz verdi.


SUNUM İZLENDİ.
Yönetim Kurulu Başkanı Ender YORGANCILAR :

Kasım ayı içerisinde gerçekleştirdikleri faaliyetlerden en anlamlısının Ulu Önder Atatürk’ün 72. Ölüm Yıldönümü sebebiyle Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in yapmış olduğu Atatürk balmumu heykelinin açılışı olduğunu belirterek, Atamızın heykelini EBSO’ya kazandırmış olmaktan büyük onur duyduklarını dile getirdi.


Yorgancılar, Yönetim Kurulu Üyesi Muhsin Dönmez Başkanlığı’nda Irak Erbil’e gerçekleştirilen seyahat sonrası yapılan anketten %93 memnuniyet duyulduğu ifadesinin çıkmasının kendilerini bir başka seyahat için çalışmalara başlamaları adına heveslendirdiğini, sırada Cezayir ve Fas bulunduğunu, çünkü önümüzdeki 5 yıllık süre zarfında Cezayir’in 260 milyar dolarlık yatırımının söz konusu olduğunu, bundan mümkün olduğu ölçüde faydalanmak istediklerini dile getirdi.
Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın “Uluslararası Rekabetin Geliştirilmesinin Desteklenmesi” ile ilgili bir bildiri yayınladığını söyleyen Yorgancılar, bildiride öncelikle iş birliği kuruluşlarının sunacağı projelerle ilgili olarak ihtiyaç analizlerinin tespit edileceğinin belirtildiğini, firmaların eğitim, danışmanlık, alım heyeti, istihdam, yurt dışı programlarının bu analizin içinde yer aldığını, ayrıca yurt dışına yapılan organizasyonlarda rekabeti arttırma düşüncesi ile bir teşvik paketi de sunulduğunu söyledi. Konunun, önemi itibariyle Aralık ayında gerçekleştirilecek tüm Meslek Komiteleri toplantılarının gündemine alındığını ve görevlendirilen 3 sanayicinin bu iş birliği projelerinin ne şekilde işleyeceği ile ilgili Avrupa Birliği İş Geliştirme Merkezi’nden aldıkları ön bilgiler ışığında detayı tüm meslek komitesi toplantılarında üyelere aktaracaklarını ifade etti. Yorgancılar, bildiride son derece avantajlı projeler bulunduğunu vurgulayarak, arzu eden herkesin daha fazla bilgi için ABİGEM ile temasa geçebileceğini belirtti.
Yorgancılar, son günlerin en önemli konusunun rekabet olduğunu, artık dünyadaki savaşların ekonomik rekabet içinde devam ettiğini, dolayısıyla serbest ticaret anlaşmalarının ülkelerin gelecekleri açısından son derece önem taşıdığını vurguladı. Tekstil sektöründeki rekabet edebilme şansının ne durumda olduğuna dair bir örnek veren Yorgancılar, metrekaresi 0.50 centlik Çin kumaşının, metrekaresi 4.6-4.7 Euro olan Avrupa kumaşına dönüştürülmesi yani “Made in İtaly” markasını basabilmesi için İtalya’nın Toskana Bölgesi’ndeki Prato şehrine, Çin’den 45 bin kişi geldiğini, Prato’ya yerleşip tekstil üretimi yaptıklarını, üstelik ücretlerinin de Çin bazında olduğunu belirtti.
Son günlerin bir diğer önemli konusunun ise Türkiye’nin önümüzdeki süreçte hedef ülke olarak Güney Afrika, Vietnam, Kolombiya, Suudi Arabistan gibi ülkeleri seçmesi olduğunu söyleyen Yorgancılar, konunun asıl ilginç tarafının, Amerika’nın hedef ülkeleri arasında bu ülkeler ile birlikte Türkiye’nin de yer alması olduğunu dile getirdi. ABD’nin düşük dolar kuru uygulaması ile bütün dünyadaki ticareti ele geçirmek istediği bir süreçte, Türkiye’nin özellikle serbest ticaret anlaşmalarının yapıldığı masalarda mutlaka yer alması gerektiğini, Amerika’nın, hedeflediği ülkelerde beş konuda proje oluşturduğunu, bunların; güçlü tanıtım, pazarlar ile ilgili sürekli ve düzenli bilgi akışı, nokta atışları, varsa bürokratik engellerin kaldırılması, kamu ihalelerinin alınması, eğer ihtiyaç varsa finans desteğinin yapılması olduğunu ifade ile konuyu tüm Meclis’in dikkatine sundu.

 

Yorgancılar, Türkiye’nin 2010 yılındaki en büyük ihracat kalemleri arasında hazır giyim, motorlu kara taşıtları, demir çelik ve elektrik makinaları sektörlerinin yer aldığını, yaptığımız toplam ihracatın %46’sını bu dört sektörün oluşturduğunu söyledi. Avrupa Birliği’nin Kore ile yapmış olduğu serbest ticaret anlaşması sonucunda ülkemize etkilerine dair yaptığı çalışmada; dünya otomotiv ihracatında ülkemizin 9. sırada. Güney Kore’nin 4. sırada yer aldığı, dünya otomotiv ithalatında ise ülkemizin 10. sırada yer alırken Güney Kore’nin ilk 15’in içinde bile yer almadığını belirtti. AB’ye otomotiv ihracatımız 7.1 milyar euro iken, Güney Kore’nin 3.5 milyar euro olduğunu, AB’den otomotiv ithalatımız 5.9 iken, Güney Kore’nin ithalatının 1.5 milyar euro olduğunu söyleyen Yorgancılar, bugün ülkemizin, Meksika’ya herhangi bir ürünü ihraç ettiğinde %22 ile %28 arasında gümrük öderken, Meksika’da üretilen bir ürünün AB üzerinden ülkemize sıfır gümrük ile geldiğini dikkatlere sundu.


Türkiye dünyanın en büyük 10 demir çelik üreticisinden biriyken, dünya demir çelik ihracatında 8.sırada, Güney Kore’nin ise 6. sırada yer aldığını, ithalatta 6. sıradayken, Güney Kore’nin 4. sırada yer aldığını dile getiren Yorgancılar, serbest ticaret anlaşmasının yapılmasından sonra Kore’nin bu pazara çok daha fazla mal gönderdiğini, bu malların söz konusu pazar üzerinden ülkemize gelmesinin de bizim ihracatımız açısından risk yaratacağını ifade etti.
Yorgancılar, Türkiye’nin serbest ticaret anlaşmaları imzaladığı ülkelerle olan ticaret hacimlerinde korkunç derecede artış yaşandığını, Mısır’la olan 700-800 milyon dolarlık ihracatımızın, ticaret hacmimizin, serbest ticaret anlaşması yapıldıktan sonra 2.9 milyar euroya çıktığını, Suriye’yle olan 300-400 milyon dolarlık ihracatımızın 1.5 milyar dolara çıktığını üstüne basarak ifade etti. Ekonominin, üretimin batıdan doğuya kaydığı bir ortamda AB’nin yüksek ücretle işçiyi çalıştırmak yerine, ucuz yerlerde üretim yaptırıp, serbest ticaret anlaşmaları ile de kendi ülkesine getirerek, istediği pazarlara satar durumda olduğunu, bu durumun önümüzdeki süreçte ülkemizi bekleyen en önemli sıkıntılardan bir tanesi olduğunu söyledi.
Bilindiği üzere VI. Türkiye Ticaret ve Sanayi Şurası’nın Ankara’da gerçekleştirildiğini, daha önce Sanayi Odaları Konsey üyelerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda ve bölge toplantıları sonucunda hazırlanan konuların temsilciler tarafından Başbakan’a arz edildiğini, İzmir adına İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli tarafından konuların aktarıldığını, çok kısa süre zarfında tüm konuları dile getirmek mümkün olmadığından hazırlanan kitapçığın Başbakan’a sunulduğunu ifade eden Yorgancılar, gerekli takibi yapacaklarını söyledi.
8 Aralık 2010 Çarşamba günü Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Sanayi Bakanı Nihat Ergün ve TOBB’un 67 Sektör Meclis Başkanı’nın katılımıyla “5 sorun, 5 çözüm” konulu beş saatlik bir toplantı gerçekleştirileceğini, sorunların çözüm önerileriyle birlikte hükümete aktarılarak çözüm talep edileceğini dile getirdi.
KOSGEB’in İhracat destek programı ve ölçek endeksli büyüme kredisi destek programı olarak toplamda 3 Milyar TL’yi içeren KOBİ Kredi Destek Programı hakkında bilgi veren Yorgancılar, kredi faizlerinin dörtte üçünü KOSGEB’in, dörtte birini işletmelerin karşılayacağı programdan, “üst limiti işletme başına 200 bin dolar olan, çalışan sayısının 250’den, yıllık satış hasılatının 25 milyon TL’den az, KOSGEB veri tabanına kayıtlı, ihracat taahhüt eden, KOBİ beyannamesi olan işletmelerin faydalanabileceğini söyledi.

Son çıkan istihdam paketi ile çalışma hayatını daha kaliteli kılacak bazı iyileştirme çalışmaları yapıldığını, buna göre; 1.1 milyar liralık istihdam paketi ile 200 bin kişiye iş imkanı sağlanmasının hedeflendiğini, 5 puanlık prim indiriminden yararlanan işverenin; genç, kadın istihdamı teşviki gibi haklardan da yararlanmasının sağlandığını, yapılan yeni düzenleme ile ilk defa istihdam edilen kadın ve gençler için işverenin ödeyeceği sosyal güvenlik priminin üç yıl süreyle %100 indirime tabi tutulacağını belirten Yorgancılar, ayrıca; yeşil kartlıya iş teklifi, özürlü çalıştırmaya esneklik, Bağ-kur üyesine SSK'ya geçiş imkanı, idari para cezalarının düşürülmesi, işsizlik sigortası ve kısa çalışma ödeneğinin artırılması gibi uygulamaların yeni düzenlemede yer aldığını ifade etti. Genel anlamda bakıldığında, tasarının istedikleri şekilde düzenlendiğini, ancak yükümlülüklerini zamanında yerine getiren işveren için ödül niteliğinde bir uygulama yapılmış olsaydı, tam istedikleri gibi, dört dörtlük bir istihdam paketi çıkarılmış olacağını vurguladı.


Odamızca düzenlenen İzmir Bölge Yöneticileri I.Koordinasyon Toplantısı’nın 27 Kasım 2010 Cumartesi günü gerçekleştirildiğini ve son derece de başarılı geçtiğini söyleyen Yorgancılar, İzmir’in kalkınması, gelişmesi için sadece sanayiciler olarak değil, yerel yöneticilerin ve ticaret erbabının da yer aldığı bu toplantının yılda iki kez gerçekleştirileceğini dile getirdi. 30 Kasım 2010 Salı günü TSE Başkanı ve Daire Başkanlarının katılımıyla Odamızda sanayicinin TSE konusunda yaşadığı sorunlara çözüm aramak üzere bir toplantı gerçekleştirileceğini, Yönetim Kurulu olarak kendilerine iletilen konuları TSE’ye yazılı olarak bildirerek çözüm arasalar da yüz yüze yapılacak görüşmenin daha verimli olacağı kanaati ile sıkıntı yaşayan tüm sanayicileri toplantıya davet etti.

Yorgancılar, 18 Aralık 2010 Cumartesi Swiss Otel’de Meclis üyelerine eşli yılbaşı balosu düzenlediklerini, davetiyelerin gönderildiğini, geçmiş dönem başkanlarının da yer alacağı baloda tüm meclis üyelerini birlikte görmeyi arzu ettiklerini belirtti.


Muhsin DÖNMEZ :

Yönetim Kurulumuz’un almış olduğu karar doğrultusunda yapılan çalışmalar çerçevesinde hazırlanan İnşaat Sektör Raporu’na ilişkin bilgi vermek için söz aldığını dile getiren Dönmez, inşaat kavramının insanlığın güvenli bir yerleşim yeri ihtiyacı nedeniyle 2,5 milyon yıldan beri süregeldiğini, ülkemizde cumhuriyet tarihinin başlangıcından 1960’lı yıllara kadar inşaat sektöründe en büyük çalışmanın, alt yapı ve bayındırlık alanlarında gerçekleştirildiğini, bu dönemde özellikle DSİ ve karayollarının büyük yatırımlar yaptığını, 1970’li yıllarda yaşanan göçler ile yavaş yavaş toplu konut sektörünün sunum biçimlerini ortaya çıkarmaya başladığını söyledi.


Konut talebinin 2006 yılının ikinci yarısında hız kesmesi ile inşaat sektöründeki büyüme hızının 2007 yılından itibaren gerilemeye başladığını, küresel krizin olumsuz etkileri nedeniyle de 2008 yılında %7.6, 2009 yılında ise %16.3 oranlarında olmak üzere toplamda %24 dolayında küçülme yaşandığını belirtti. Dönmez, Türkiye’de sabit sermaye yatırımlarının milli gelire oranının azalması, diğer ülkelerin gerisinde kalmasının inşaat sektörünü doğrudan etkilediğini, 1998 sabit fiyatları esas alındığında Türkiye’de sabit sermaye yatırımlarını ayıran kaynağın bir önceki yıla kıyasla 2008’de %3.7, 2009 ‘da ise %17.2 olarak gerilediğini, 2010 için ön görülen meblağın ise sadece %7.7 olan bir artışa işaret ettiğini ki bunun da sabit fiyatlar ile 2007 yılının dahi, %14.1 gerisinde kaldığını ifade etti.
Dönmez, yaşanan durumun inşaat sektörünün kriz ortamını ortadan kaldırmakta ne kadar önemli bir dinamik olduğunu çok net gösterdiğini belirterek, inşaat sektörünün GSYH’ına katkısının 2005 yılında 5.3 milyar TL’den 2008 yılından itibaren 6.6 milyar TL’ye çıkmışken, 2009 yılında 5.1 milyar TL’ye gerilediğini söyledi. Sektörün GSYH içindeki payının ise 2007 yılında %6.49, 2008 yılında %5.93 iken 2009’da %5.21’e gerilediğini dile getiren Dönmez, inşaat sektörünün ülkemiz dinamiklerinde kriz olduğunda en fazla küçülen, krizden çıkışta da en fazla büyüyen ve büyümeyi sırtlayan sektör olduğunu belirtti.
Özel sektör yatırımlarının ana dinamiğini konut talebi artışlarının oluşturduğunu, Türk inşaat sektörünün büyüme performansının %8’ini özel sektörün, %20’sini kamu sabit sermaye yatırımlarının belirlediğini, bu iki alanın birbirlerini direk olarak etkileyerek harekete geçirdiğini söyledi.

Dönmez, inşaat sektöründeki küçülmenin en başta işsizlik olmak üzere ekonominin geneline çok ciddi yansımaları bulunduğunu, nitekim %15-16’larda seyreden işsizlik oranının bu durumu kanıtladığını, TÜİK’in verilerine göre 2008 yılı Aralık ayında 1 milyon 125 bin olarak gerçekleşen inşaat sektöründeki istihdam rakamının, 2009 yılı Aralık ayında 1 milyon 297 bin olarak gerçekleştiğini, Avrupa İnşaat Sanayi Federasyonu’nun açıkladığı verilere göre Avrupa kıtasında çalışılan sektör bazında en kalabalık sektörün inşaat sektörü olduğunu, 44,6 milyon kişinin Avrupa’da inşaat ve yan sektörlerinde çalıştığını dile getirdi.


İzmir’in son dönemlerde devlet yatırımlarından aldığı paylar incelendiğinde ve Kocaeli, Ankara ve İstanbul ile mukayese edildiğinde en az devlet yatırımları alan kentin İzmir olduğunun göze çarptığını, 2007 yılında İzmir’in ödediği vergi 281 milyon TL iken kamu yatırımlarından aldığı payın 428 milyon TL olduğunu, Kocaeli’nin ödediği vergi 82 milyon TL iken kamu yatırımlarından aldığı payın 227 milyon TL, İstanbul’un ödediği vergi 1 milyar 688 milyon TL iken kamu yatırımlarından aldığı payın 2 milyar 882 milyon TL, Ankara’nın ödediği vergi 375 milyon TL iken kamu yatırımlarından aldığı payın 1 trilyon 002 milyar TL olduğunu ifade etti.
Türkiye’de gıda ve tekstilden sonra inşaat malzemelerinin en büyük sanayi dalı olduğunu söyleyen Dönmez, inşaat malzemeleri sektörünün alt sanayi kollarıyla birlikte yaklaşık 200 sanayiden oluştuğunu, 2000 ve 2001 yıllarında Türkiye’de yaşanan ekonomik krizler sonucu iç piyasada talebin azalması ile inşaat malzemeleri sektörünün ihracata yöneldiğini, 2002 yılında 4,1 milyar dolar olan inşaat malzemeleri ihracatının, yılda ortalama %34 oranında artarak 2008 yılında 23,5 milyar dolara ulaştığını, ancak son küresel krizin etkileri ile 2009 yılında 17,2 milyar dolar olarak gerçekleştiğini ifade ile sektörün 2008–2009 yıllarında yaklaşık 190 ülkeye ihracat yaptığını belirtti.
Dönmez, inşaat sektörünün yeniden büyüme eğilimine girmesiyle birlikte, Türkiye’nin üçüncü büyük şehri olan İzmir’de özellikle kamusal yatırımların hızlanmaya başladığını, ancak özellikle konut yapımına yönelik arazilerin yetersizliği, tahsislerindeki güçlükler, çeşitli sit niteliğine haiz araziler ve ihale kanunundaki eksiklikler nedeniyle konut sektörünün yeteri kadar büyüme gösteremediğini vurguladı. Konut yapımına ait bu olumsuzlukların dolayısıyla inşaat malzemeleri sanayi ile istihdamı da olumsuz yönde etkilediğini, sanayi yatırımlarında İzmir’in 1. derece yatırım bölgesi olmasının ne yazık ki İzmir için yatırımları cazip kılmadığını, ayrıca turizm yatırımlarından da yeteri kadar teşvik alınamadığını ifadeyle, Antalya’ya yönelik turizm teşviklerinden İzmir’in de yararlandırılmasının turizm ve inşaat sektörlerinin hızlı bir şekilde gelişimini sağlayacağını söyledi.

İnşaat sektörünün geleceğini belirleyecek en önemli iki faktörün; yapılarda enerji verimliliğinin sağlanması ve yeşil binalar olarak nitelendirilen kendi enerjisini üreten, çevreye duyarlı binalar olduğunu ifade etti.


Dönmez, inşaatçılar olarak beklenti ve çözüm önerilerinin; kamu yatırımlarında İzmir’e ayrılan oranın artırılması ile İzmir kentinin ödemiş olduğu vergiye karşılık, almış olduğu hizmetin diğer illerle eşit hale getirilmesi, İzmir Liman sorunlarının çözümü, Limanın derinleştirilmesi ve genişletilmesi, Aliağa-Menderes metro hattının kuzeyde Bergama, güney de ise Selçuk- Efes’e kadar uzatılması, İzmir- Ankara, İzmir-Denizli arasında hızlı tren yapılması, İzmir- İstanbul otoyolunun İzmir tarafından da başlatılması, İzmir’e en az iki adet yat limanı yapılması, Tire-İzmir arası duble yol yapılması, Kemalpaşa OSB Turgutlu Demiryolu’nun tamamlanması, İzmir- Manisa arasındaki 1. Bölge 3. Bölge ayırımının kaldırılıp İzmir adına olan eşitsizliğin giderilmesi, Çeşme turizm yatırımları için özel teşvik uygulanması, TOKİ’nin konut üreten değil, arsa üreten bir kurum olmasının sağlanması ve İzmir’de arsa üretimine öncelik verilmesi, Dünya Ticaret Merkezi, Bayraklı İmar Planı’nda devam eden sorunların bir an önce çözüme kavuşturulması, kent dönüşüm projelerinin acilen başlatılması, ruhsat, sit ve diğer bürokratik sorunların asgariye indirilmesi, yol kanal bedel oranlarının diğer iller oranına getirilmesi olduğunu belirterek, inşaat sektörü olarak beklentilerinin sorunlarının çözümü için en kısa sürede devletten ve belediyeden yanıt almak olduğunu dile getirdi.
Hilmi UĞURTAŞ :

Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kurulu’nca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın da katılımı ile 29-30 Ekim 2010 tarihleri arasında gerçekleşen “IV. OSB Enerji Zirve”sinde; Bakanın doğalgaz da %1 ile %2 oranlarında indirim yapacağını söylediğini, akabinde bazı basın organlarında OSB’lere doğalgaz da indirim yapılacağı manşetlerinin yer aldığını söyleyen Uğurtaş, gerçekten indirim olup, olmadığı konusunu irdelemek için söz aldığını ifade etti.


Uğurtaş, EPDK’nın kararı ile her sene eylül ayında OSB’lerin ve yüksek oranda gaz kullanan serbest tüketici hakkı olan kurumların, gazı temin edecekleri kurum ile anlaşma yapma mecburiyetleri olduğunu, geçen sene ortak hareketle BOTAŞ’tan %7 ile %9 arasında indirim almayı başardıklarını, bunun yanında elinde gaz olan, özelleştirmeden gaz alan diğer şirketlere de %1 ile %2 arasında artı indirim vermek suretiyle OSB’lerin büyük bir kısmının %8-%9 arasında indirim aldığını belirtti. OSBDER olarak bu sene yaptıkları görüşmede BOTAŞ’ın, geçen seneki kadar indirim yapma imkanlarının bulunmadığını belirttiğini, Enerji Bakanı’nın OSBÜK Başkanı’na BOTAŞ’ın zor durumda olması sebebiyle ancak %1 ile %2 arasında indirim verebileceklerini söylemesine karşın Enerji Bakanı’nın gazı az kullananlara %1, fazla kullananlara ise %2 indirim yapacaklarını, OSB’lere de bunların üzerine 0.5 puan ilave edeceklerini açıkladığını belirtti. Yapılan uygulamada çarpıklık bulunduğunu, gelişmiş ve gelişmemiş OSB’ler arasında negatif bir ayrımcılık yapıldığını ifade eden Uğurtaş, bu arada ellerinde gaz olan diğer şirketler ile yaptıkları görüşmelerde; “BOTAŞ ne indirim yaptıysa biz artı 1 yaparız.” ifadesinde bulunduklarını dile getirdi.
Uğurtaş, özelleştirmenin rekabet oluşturacak ortamın yaratılması için yapıldığını, EPDK’nın da piyasayı düzenlemek, tekelciliği ortadan kaldırıp, rekabeti sağlamak sureti ile fiyatların mümkün olduğu kadar düşük oluşturulması için çalıştığını söyledi. Ancak fiyat belirleme sürecinde iki kez süre uzatımı yaptığını, çünkü BOTAŞ’ın üzerinde yeterince baskı oluşturulmasını istediklerini, bir nevi taraf olduklarını ve düzenlemeyi yapmayarak seyirci kaldıklarını dile getirdi.
Sonuç itibariyle, OSB’ler olarak birlikte hareket ettikleri için büyük bir bölümünün indirimden faydalanamadığını, Enerji Bakanı’nın ya da basının açıkladığı gibi 1 Ocak 2011’den itibaren gazda indirimin söz konusu olmadığını belirten Uğurtaş, bu durumun doğalgazla çalışan elektrik santralleri için de sıkıntı yaratacağını, şu anda en ucuz elektriği veren iki bölgeden biri olarak İAOSB’nin de santralinin ciddi sıkıntıya düşmesine yol açacağını, zam yaptıkları zaman yine de Türkiye’nin en ucuz bölgelerinden biri olacaklarını, ama sonuçta sanayicilerine zam yapmış olacaklarını vurguladı.
Yönetim Kurulu Başkanı Ender YORGANCILAR :

Uğurtaş’ın dile getirdiği konuda ne kadar haklı olduğunu ve bu konunun ne denli önemli olduğunu bir slaytla anlatan Yorgancılar, Türkiye’de 2004 yılında asgari ücret 423 Lira iken, bugün 693 Lira olduğunu, %64 arttığını, motorinin 1.4 dolarken, 2.1 dolar olduğunu, %50 arttığını, doğalgazın 250 dolarken, 380 dolar olduğu ve %52 arttığını, elektriğin 9 dolarken, 13 dolara çıktığını, %45 arttığını, benzinde ise %42’lik bir artış yaşandığını vurguladı.


Sanayicinin esas girdi maliyetlerini teşkil eden işçilik, akaryakıt, enerjideki artış oranlarının %50’nin üzerinde olduğu bir ortamda %7 artan kurla rekabet etmeye çalıştıklarını ifade eden Yorgancılar, ülke açısından bakıldığında serbest ticaret anlaşmalarının yapıldığı ortamda rekabet etme şanslarının kalmadığı, il bazında bakıldığında ise Manisa’ya verilen teşvikler ile maalesef üretimin batıdan doğuya kaymasına yol açıldığını dile getirdi.
Sayıl DİNÇSOY :

19-20 Kasım 2010 tarihlerinde Portekiz Lizbon’da, Nato’nun yeni stratejik konseptini belirlemek üzere, Nato üyesi ülkelerin bir araya geldiği füze savunma kalkanı toplantısının yapıldığını, füze kalkanı savunma projesinin 1995 yılına dayanan bir geçmişi bulunduğunu, NATO üyesi ülkeler tarafından bu proje için ciddi sarflar yapıldığı dile getiren Dinçsoy, söz konusu toplantıya ülkemizi temsilen Cumhurbaşkanı, Abdullah Gül’ün katıldığını belirtti. Gül’ün toplantıdaki konuşmasında “Türkiye ilkesel hareket etmektedir. NATO bir savunma teşkilatı olup, bir taciz ve tehdit teşkilatı olamaz. Türkiye değerlendirmesini geniş bir perspektiften yapmaktadır. Türkiye’nin ön gördüğü şartların kabul edileceğini bekliyoruz” dediğini söyledi.


Dinçsoy, Gül’ün yapmış olduğu konuşmadan, eğer Türkiye böyle bir projeye izin verirse İran’dan bir saldırı olabileceğini kabul etmiş olacağı ve dolayısıyla dostluk ilişkisi kurmasının çelişki yaratacağı ifadesinin çıktığını, onun için de İran’ın kapsam dışı bırakılmasını talep ettiğini belirtti. Dünyadaki hürriyetlerin gasp edilmesine yönelik demir perde rejimlerinin yarattığı tehlikeye karşı askeri orijinli pakt olarak oluşturulan NATO’nun füze kalkanı savunma projesi ile Türkiye için yarattığı sıkıntının ilk olmadığını, bundan önce de Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliği seçiminde de sıkıntı yaşattığını dile getirdi. Dinçsoy, Rasmussen’in Türkiye hakkında olumsuz davranışları nedeniyle ülkemiz tarafından seçim sürecinde tavır konulduğunu, ancak Fransa Başkanı Sarkozy ile Alman Başbakanı Merkel’in, Rasmussen’in NATO Genel Sekreteri olması yönünde ısrarlı davrandıklarını ve Türkiye’nin tavrı nedeniyle ülkemize NATO Genel Sekreter Yardımcılığı tahsisi yapıldığını belirterek, tabiri caizse ağzımıza bir parmak bal çalınarak olayın geçiştirildiğini vurguladı.
Dinçsoy, Medvedev’in “Rusya’nın da bu sistemin içinde yer alması gerektiğini” dile getirdiğini, bundan da “o zaman düşman kim” sorusunun çıktığını söyledi. Medvedev’in isteğine karşılık Gül’ün ise “İran konusunda bize baskı yapıyorlar. Londra’da açıkça anlattım onların İran ile ticareti bizden çok daha fazla. Sadece İngiltere’nin değil Almanya’nın da öyle. İran’ın önemli mal varlıkları Alman bankalarında. Bizim ticaretimiz hem az hem de sadece enerji ithalatı, bunlar da psikolojik baskı doğrusu” dediğini belirtti. Dinçsoy, bu noktada Türkiye’nin çok önemli bir dönüşümün içine girdiğini, süresi 15 yıl olarak düşünülen füze kalkanı savunma projesi çerçevesinde, Türkiye’nin nasıl bir strateji planlaması gerektiğine karar vermesi, gerektiği yerde gereken tavrı ve ifadeyi alması gerektiğini belirterek, doğru yolda, doğru sonuçlar elde edebilmesini ümit ettiğini söyledi.
Kani AYDOĞDU :

Yorgancılar’ın birkaç meclis öncesinde yapmış olduğu sunumu, şimdi Uğurtaş’a yanıt olarak anında tekrar sunmasını konuya hakimiyeti açısından takdirle karşıladığını belirtti.


Aydoğdu, yaklaşık 40 senelik iş hayatında çeşitli isimlerle adlandırılan vergi aflarının hiçbir netice vermediğine şahit olduğunu, vergisini zamanında ödeyenin hiçbir şekilde mükafatlandırılmadığını, yükümlülüklerini zamanında yerine getirenler için mutlak bir düzenleme yapılması gerektiğini dile getirdi. Ayrıca, vergisini ödemek isteyip de nakdi bulunmadığı için ödeyemeyen dürüst işletmecinin niçin bu durumda olduğunun, sistemdeki bozukluğun alt yapısının devlet tarafından, TOBB tarafından araştırılması ve yapılacak çalışma doğrultusunda uygulama yapılması gerektiğini belirtti.
Bilinen ve emin olunan konuların üzerine cesaretle gidilmesi gerektiğini vurgulayan Aydoğdu, yıllarca sıcak paranın Türkiye’ye faydası bulunmadığını, zira üretime gitmeden sadece mali sektörün içerisinde dönüp, Türkiye’nin en büyük değerlerini alıp götürdüğünü ifade ettiklerini, en sonunda dile getirilen ifadelerden rahatsız olan Başbakan’ın “sıcak paraya dikkat etmeliyiz” dediğini söyledi. Aydoğdu, Türkiye’nin refahı topluma yayabilmesi için sanayiye öncelik vermesi ve mutlaka sanayicinin ticarete mal üretmesi için teşvik edilmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye’nin işsizlik sorununu aşabilmesi için devletin de mutlaka yatırım yapması gerektiğini, sadece özel sektörün çalışması ile bu sorunun aşılamayacağını belirten Aydoğdu, işsizliğin yoğun olduğu, özellikle işsiz bayanların yoğun olduğu bölgelerde sıfır maliyetle işçi alımı yapılmasının önünün açılması gerektiğini söyledi.

Aydoğdu, KOBİ kredilerinin bir günde tükendiğini duyduğunu, bundan KOBİ’lerin ne derece paraya ihtiyaçları olduğu gerçeğinin ortaya çıktığını, böyle giderse yarın bir gün ihracat kredisinin de bir günde bitebileceğini belirtti. Bir iktisatçı olarak milli gelir seviyesinin bir gecede nasıl 57-58 dereceden 54 dereceye yükseltildiğini, bir gecede milli gelirde 300 trilyon liralık artışın nasıl sağlanabildiğini idrak edemediğini, böyle bir hesap olamayacağını, milletle resmen dalga geçildiğini söyledi.



Yönetim Kurulu Başkanı Ender YORGANCILAR :

Aydoğdu’nun bahsettiği sıcak para konusunun önemine binaen, daha önce Meclis’te paylaşmış olduğu slaydı tekrar meclis üyelerine sunan Yorgancılar, 2001 yılından itibaren yurt dışına giden kâr transferlerine ilişkin verilerin elinde olduğunu, bu kâr transferiyle repo, hazine bonosu, devlet tahvili alındığını ve Türkiye’de yaklaşık 5 senede 11 milyar doların yurt dışına transfer edildiğini belirterek, eğer bu para yatırıma, istihdama döndürülebilmiş olsaydı bugün sıcak para sıkıntısının yaşanmamış olacağını vurguladı.


Metin AKDAŞ :

İzmir Kalkınma Ajansı’nın, bölgedeki ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde, 2009 Eylül ayından bu yana yürütmekte olduğu İzmir’in Kümelenme Stratejisi’nin oluşturulmasına yönelik çalışmalar kapsamında, istatistiksel analiz ve saha araştırması çalışmalarının tamamlandığını söyleyen Akdaş, potansiyel küme sektörleri olarak tespit edilen, endüstriyel havalandırma, iklimlendirme ve soğutma cihazları ile işlenmiş meyve ve sebze sektörlerinde küme oluşumunun geliştirilmesine yönelik çalışmaların başlatıldığını belirtti.


Endüstriyel havalandırma, iklimlendirme ve soğutma cihazlarının dünyadaki pazar büyüklüğünün yaklaşık 44 milyar dolar olduğunu, Türkiye Pazarı’nın küresel pazarın %6’sına tekabül ettiğini, ihracat verileri ile değerlendirildiğinde Türkiye’de pazarının toplam büyüklüğünün 2 milyar 868 milyon dolar olduğunu, İzmir cirosunun ise bu rakamın %30’u civarında olduğunu ifade eden Akdaş, iklimlendirme havalandırma ve soğutma makinaları pazarının %40’lık bölümü olan bir milyar doların sadece endüstriyel tip ürünler tarafından oluşturulduğunun tahmin edildiğini söyledi.

Akdaş, ihracat rakamları incelendiğinde, 2008 yılı itibariyle Türkiye’deki makine ihracatı yaklaşık 10 milyar 681 milyon dolar iken, endüstriyel iklimlendirme, havalandırma ve soğutma makinalarında yaklaşık 1 milyar 868 milyon dolarlık bir pazar oluştuğunu, ki ihracatın % 20’den fazlasının İzmir’den gerçekleştiğini vurguladı. İhracatta son 5 yılda yaklaşık 7 kat büyüme gerçekleşen sektörde İzmir’de 8 bin 188 kişinin istihdam edildiğini, ülke genelinde kayıtlı istihdamın yaklaşık %12’sinin bölgemizde olduğunu, yine ülke genelinde kayıtlı olan 1300 adet firmanın, 232 tanesinin yani %17’lik kısmının bölgemizde yer aldığını dile getirdi.


Kümelenme stratejisinin desteklenmesi konusunda seçilen sektörleri için, ilk olarak tüm sektör mensuplarının yer aldığı bir farkındalık toplantısı yapıldığını, akabinde öncelikli sorun alanlarının ve vizyonun belirlenmesiyle ilgili bir çalıştay gerçekleştirildiğini, sonrasında öncelikli sorun alanlarına yönelik olarak eylem ve stratejilerin belirleneceği bir çalıştay daha yapıldığını, şimdi bütçe ve maliyetlendirme çalışmalarının tamamlanarak sektörün yol haritasının belirleneceği üçüncü bir çalıştay daha yapılacağını söyledi. Akdaş, bu çalışmalar sırasında İtalya’dan gelen bir küme örgütü ile yaptıkları değerlendirmede; iş birliği kuruluşu olarak seçilen sivil toplum örgütünün bütçesinin sadece %3’ünün üye aidatlarından, %97’lik bölümün ise İtalya Devleti ve AB’nin proje desteklerinden oluştuğunu öğrendiklerini, ülkemizde dernekler üye aidatları ile zor yaşatılırken, dünyanın bu işin farkına vardığını ve sivil toplum örgütlerini mutlaka sektörlerin gelişiminde baş aktör olarak değerlendirdiğini belirtti.
Akdaş, aynı zamanda İZKA’nın Yönetim Kurulu’nda da yer alan Yorgancılar’a ve şahsında söz konusu projeye kaynak ayıran İZKA’ya katkı ve destekleri için teşekkür ederek, başka sektörlerin de kümelenme stratejileri ile ilgili çalışmalar gerçekleştirmelerini diledi.
Nejat ÖZDURAN :

Halk ile bütünleşme yasası olarak açıklanan Mali Af Yasa Tasarısı’nda özellikle SSK ve Bağ-Kur ile ilgili bazı çelişkiler bulunduğunu söyleyen Özduran, söz konusu tasarıda; 2000 yılından önce Bağ-Kur’a kayıt yaptırmamış tarımla uğraşan bir kişinin, 2000’den önce bir Bağ-Kur kesinti makbuzunu ibraz etmesi durumunda hiç pirim ödemeden aradaki farkı ya da bugüne kadar olan tutarı ödediği takdirde emekli olabildiğini ancak, bir esnafın ya da vergi mükellefinin 2000 yılından önce ticaret yaptıysa ve Bağ-Kur’a kaydını yaptırmadıysa vergisini ödemesine rağmen 2000 yılından önceki günleri ödeyerek emekli olamadığını belirtti.


Özduran, yine tasarıda SSK’lı bayan işçilerin her doğum için 2 sene doğum primini yatırarak 9000 günü tamamlamalarına olanak sağlanırken, aynı kapsamdan Bağ-Kur’lu bayan çalışanların yararlanamadığını, çünkü Bağ-Kur yasasında doğum primi gibi bir uygulama bulunmadığını söyleyerek, eğer bir mali af çıkarılıyorsa, vatandaş arasında ayrım yapılmaksızın, farklı statüler uygulanmaksızın yapılması gerektiğini belirterek, tasarı yasalaşmadan TOBB nezdinde girişimde bulunulmasını talep etti.
Yönetim Kurulu Başkanı Ender YORGANCILAR :

Uğurtaş’ın konuşmasına cevaben paylaşmış olduğu slaytta sanayicinin rekabet gücünün neden azaldığı, neden istenen ölçüde mal satılamadığının çok net görüldüğünü, içinde bulunulan durumun sadece girdilerin artmasından kaynaklanmadığını dile getiren Yorgancılar, dünyada ekonomik bir savaş yaşandığını, bu ekonomik savaş çerçevesinde eksen kayması olarak tabir edilen AB’deki ülkelerin, üretimlerini ucuz işçiliğin olduğu doğu ülkelerinde yaptırıp, imzaladıkları serbest ticaret anlaşmaları ile de gelişmekte olan ülkelere mal satma politikası izlediklerini, dolayısıyla Türkiye’nin en önemli sorunun başında serbest ticaret anlaşmalarının geldiğini belirtti.


Dinçsoy’un dile getirdiği füze kalkanı savunma stratejisinde yaşanan sıkıntının ilk olmadığı gibi son da olmayacağını söyleyen Yorgancılar, İZKA’nın İzmir’in Kümelenme Stratejisi kapsamında 4 sektör belirlediğini, endüstriyel havalandırma, iklimlendirme ve soğutma cihazları ile işlenmiş meyve ve sebze sektörlerinin dışında lojistik ve turizm sektörleri ile jeotermal kaynakların değerlendirilmesinin de bulunduğunu, konuya ilişkin İZKA’nın tanıtım projelerinin devam ettiğini söyleyerek, kaynaklardan yararlanmak adına tüm sanayicilere müracaat ederek, imkanlardan faydalanmaları için tavsiyede bulundu.
Özduran ile Aydoğdu’nun dile getirdiği mali affın çok geniş kapsamlı bir konu olduğunu, sanayiciler olarak talep ettikleri konuların söz konusu tasarıda yer aldığını, ancak Aydoğdu’nun “vergisini gününde ödeyenlere hiçbir teşvik verilmediği” şeklindeki ifadesine katıldığını, gününde ödemeyenlerin yine kazançlı çıktığını ifade eden Yorgancılar, önemli olanın ülkenin kalkınması, gelişmesi olduğunu belirterek, bu kapsama giren borçlu mükelleflerin, borçlarını kapatmalarının en büyük beklentileri olduğunu dile getirdi.
Ekonomik ve Güncel Konular ile Aylık Faaliyetlerden

bilgi edinilmesine”
6-a) Meclis Başkanı Mehmet TİRYAKİ:

Odamız 2010 Ekim ayı mizanına ilişkin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nın 29.11.2010 tarih, 11146 sayılı yazısı ile Hesapları İnceleme Komisyonu Kararı’nı okuttu.


HESAPLARI İNCELEME KOMİSYONU KARARI

Ege Bölgesi Sanayi Odası Hesapları İnceleme Komisyonu 20 Ekim 2010 Çarşamba günü Saat 18:00’da Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda, Cengiz Kocagil’in başkanlığında, Atınç Abay, Mehmet Güran, Metin Akdaş, Nejat Özduran, Şener Gençer ve Nadir Erdir‘in iştirakleri ile toplanmıştır.


G Ü N D E M

- Ekim 2010 ayı mizanı


Ekseriyet mevcut olduğundan oturum açıldı ve gündemdeki maddelerinin müzakeresine geçildi.
-Ekim 2010 ayı mizanı ile ilgili olarak yapılan tetkikte, muhasebe işlemlerinin, hesapların, sarf, evraklarının kayıtlarla ilgili defterlerin Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği ile yürürlükteki mevzuata uygun olarak düzenlendiği, 2010 yılında bütçe uygulama sonuçlarına göre gelirlerimizin 5,369,696.73 TL. olarak % 80 oranında, giderlerimizin 4,858,449.53 TL. olarak % 72 oranında gerçekleştiği görülerek uygunluğuna;
Meclis Başkanı Mehmet TİRYAKİ:

Herhangi bir soru veya aksi görüş olmadığından oylamaya geçti.


Yapılan oylama neticesinde; aşağıda yer alan

Odamız 2010 Ekim ayı mizanının tasvibine”


b) Meclis Başkanı Mehmet TİRYAKİ:

Fasıllar arası aktarma talebine ilişkin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nın 29.11.2010 tarih, 11147 sayılı yazısı ile Hesapları İnceleme Komisyonu Kararı’nı okuttu.



HESAPLARI İNCELEME KOMİSYONU KARARI
Ege Bölgesi Sanayi Odası Hesapları İnceleme Komisyonu 20 Ekim 2010 Çarşamba günü Saat 18:00’da Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda, Cengiz Kocagil’in başkanlığında, Atınç Abay, Mehmet Güran, Metin Akdaş, Nejat Özduran, Şener Gençer ve Nadir Erdir‘in iştirakleri ile toplanmıştır.
G Ü N D E M

- Aktarma talepleri hk.,


Ekseriyet mevcut olduğundan oturum açıldı ve gündemdeki maddelerinin müzakeresine geçildi.
-Yönetim Kurulumuzun 01.11.2010 tarih 91 sayılı kararları ile, aşağıdaki tabloda yer alan fasıllar arası aktarmanın yapılması hususunun uygunluğuna,

Tahsisat alınacak madde Tahsisat verilecek madde



F

M

HESAP İSMİ

TUTAR

F

M

HESAP İSMİ

TUTAR

3

1

SAİR GİDERLER

5.000

2

1

KAMBİYO GİDERLERİ

5,000

5

7

SEMİNER TOPLANTI VE KONFERANS

75.000

4

15

İKRAMİYE

80.000

5

19

TAŞIT GİD

RLERİ


15.000

7

5

DEMİRBAŞLAR

20,000

9

5

KURUL VE KOMİSYONLAR TOPLANTI

25.000

10

1

PERSONEL SEYAHAT GİDERLERİ

15.000

6

1

ODA GAZETESİ

2.000

8

1

KİRA GİDERLERİ

2.000







TOPLAM

122.000







TOPLAM

122.000


Meclis Başkanı Mehmet TİRYAKİ:

Herhangi bir soru veya aksi görüş olmadığından oylamaya geçti.

Yapılan oylama neticesinde; aşağıda yer alan

fasıllar arası aktarma taleplerinin tasvibine”
Tahsisat alınacak madde Tahsisat verilecek madde

F

M

HESAP İSMİ

TUTAR

F

M

HESAP İSMİ

TUTAR

3

1

SAİR GİDERLER

5.000

2

1

KAMBİYO GİDERLERİ

5,000

5

7

SEMİNER TOPLANTI VE KONFERANS

75.000

4

15

İKRAMİYE

80.000

5

19

TAŞIT GİDERLERİ

15.000

7

5

DEMİRBAŞLAR

20,000

9

5

KURUL VE KOMİSYONLAR TOPLANTI

25.000

10

1

PERSONEL SEYAHAT GİDERLERİ

15.000

6

1

ODA GAZETESİ

2.000

8

1

KİRA GİDERLERİ

2.000







TOPLAM

122.000







TOPLAM

122.000


7- Meclis Başkanı Mehmet TİRYAKİ:

Ege Sanayi Ticaret İhracat Merkezi (ESTİM)’de temsilcilik açılmasına ilişkin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nın 29 Kasım 2010 tarih, 11148 sayılı yazısını okutan Tiryaki, konu ile ilgili herhangi bir aksi görüş bildiren ya da söz alan olmadığından Yönetim Kurulu’nun teklifini oylamaya sundu.


Yapılan oylama neticesinde; Ege Sanayi Ticaret

İhracat Merkezi (ESTİM)’de Odamız temsilciliği

açılmasına”
8- a) Meclis Başkanı Mehmet TİRYAKİ:

Organize sanayi bölgelerine ilişkin bilgilerin Meclis evrakları ile birlikte gönderildiğini belirterek, söz isteyen olup, olmadığını sordu. Söz alan olmadığından bir sonraki gündem maddesine geçti.


Organize Sanayi Bölgeleri’nden bilgi edinilmesine”
b) Meclis Başkanı Mehmet TİRYAKİ:

Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyet asıl ve yedek üye seçimine ilişkin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nın 29.11.2010 tarihi 11179 sayılı yazısını okutan Tiryaki söz almak isteyen olup, olmadığını sordu.


Fahrettin SELÇİK :

Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi’ne, 527 sanayi kuruluşunun olduğu bir organize sanayi bölgesi olarak bakılması ve buradaki sanayicileri ilgilendiren konular görüşülürken ona göre değerlendirme yapılmasını isteyen Selçik, 22 Ağustos 2009 tarihinde Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği’nde yapılan yeni düzenleme ile; “OSB’deki kurulacak toplam işletme sayısının 2/3’ünün yapı kullanma izni alması ve bunların da en az yarısının üretime geçtiğinin işyeri açma belgesi ile belgelenmesi halinde genel kurul oluşum sürecinin başlayacağı”na ilişkin ibarenin getirildiğini, o dönemdeki KOSBİ Yönetim Kurulu’na; Kemalpaşa OSB’nin gerekli şartları taşıdığı için Genel Kurul sürecinin başlatılabileceğinin ifade edildiğini, ancak gerekli şartların taşınmadığı gerekçesiyle, ilgili sürecin başlatılmadığını belirterek, eğer o zaman genel kurul süreci başlatılmış olsaydı şimdi KOSBİ’nin tüzel kişiliğindeki sıkıntıların yaşanmamış olacağını söyledi.


Şu anda KOSBİ’nin içinde bulunduğu durumun, kritik bir evrede olduğunu, yeniden kuruluş protokolü yapılarak müteşebbis heyet ve yönetim kurulu oluşturulacağını, üstelik bunun çok seri bir şekilde yapılması gerektiğini, buna herhangi bir itirazı olmadığını, ancak bu zor süreç aşıldıktan sonra KOSBİ’nin kendi kendini yönetmesi gerektiğini vurguladı.

Selçik, KOSBİ’nin yaşadığı sıkıntıların sadece Kemalpaşalıların değil, tüm sanayicilerin sorunu olduğunu, dolayısıyla neden niçin aranmadan herkesin destek vermesi, KOSBİ için bir güç birliği oluşturulması gerektiğini dile getirdi.


Mustafa CEM :

Kemalpaşa OSB ile ilgili olarak doğru yanlış herkesin bir şeyler söylediğini, ancak özellikle Yurdun’un oğlu ile birlikte kurduğu şirketle KOSBİ’de bazı işler yaptıkları yönündeki söylemi birkaç kişiden duyduğunu ifade eden Cem, Yurdun’u çok sevdiğini, uzun süredir EBSO Meclisi’nde bulunduklarını belirterek, seçim yapılmadan önce kendisinden bir açıklama yapmasını rica etti.


Pınar YURDUN :

Öncelikle oğlu olmadığını, iki kız babası olduğunu, KOSBİ’de ihaleyi alan firma ile ne kendisinin, ne de kızlarının bir ortaklığı bulunmadığını, bunun OSB Yönetimine çamur atmaktan öteye bir şey olmadığını belirtti.


Yönetim Kurulu Başkanı Ender YORGANCILAR :

Sağlık, iyi niyet ve huzurun her şeyin başında geldiğini, dolayısıyla, kanıt olmadan kişileri suçlayıcı tavırla konuşulmasının EBSO kültürüne yakışmadığını söyledi.


Yorgancılar, normal şartlarda, görev süresi sona ereceği için Kemalpaşa OSB’nin Müteşebbis Heyet seçiminin 2010 Aralık ayında yapılması gerekirken, şu anda içinde bulunulan durum gereği seçimin en kısa sürede yapılması gerektiğini belirtti. Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi’nin üç ayrı bölümden oluştuğunu, ilk kurulduğu 410 hektarlık bölümde herhangi bir mahkemelik sürecin bulunmadığını, genişleme sahası olarak adlandırılan diğer iki bölüm için mahkeme sürecinin devam ettiğini, öncelikle bu noktanın algılanması gerektiğini vurguladı.

Genişleme sahasıyla ilgili olarak, Kemalpaşa Bölgesi’ndeki 71 tane vatandaşın açmış olduğu dava neticesinde yürütmeyi durdurma kararı alındığını ve dolayısıyla KOSBİ isminin gündemden kaldırıldığını ifade eden Yorgancılar, KOSBİ’nin ismi kaldırılsa bile şu anda bir binası, çalışanları, yapılan anlaşmaları ve sürdürülen işleri olduğunu, bu işler yapılmadığı müddetçe oradaki sanayicinin mağdur durumda kalacağını, buna izin vermemek adına, 410 hektarlık alan için Kemalpaşa OSB’nin tescilini yaptırıp, KOSBİ’nin devamını sağlamaları gerektiğini, şu anda öncelikle bunun peşinde olduklarını belirtti.


Böylesine kritik bir süreçte kimin seçildiğinin önem taşımadığını söyleyen Yorgancılar, KOSBİ tamamen ortadan kalktığı takdirde, burada fabrikası olan bütün sanayicilerin, elektrik, doğalgaz, arıtma gibi hizmetleri temin edebilmek için ayrı ayrı kurumlara müracaatta bulunmaları ve uğraşmaları gerekeceğini, bunun olmaması için de en kısa sürede tescil yapmaları gerektiğini söyledi. Bu zor süreç aşıldıktan sonra Organize Sanayi Bölgeleri Yönetmeliği’nde belirtilen şartları yerine getiriyorsa genel kurul oluşumuna asla karşı olmadıklarını, Oda olarak, hiçbir zaman “OSB kuralım ama üzerindeki hakimiyetimiz devamlı olsun” gibi bir düşünce içerisine girmediklerini, bunun en güzel örneğinin de İAOSB olduğunu dile getirdi.
Meclis Başkanı Mehmet TİRYAKİ :

Başka söz alan ya da aday olmak isteyen bulunmadığından, Yönetim Kurulu tezkeresini oylamaya sundu.


Yapılan oylama neticesinde; 410 hektarlık alanda yetkilendirilmek üzere yeni tüzel kişilik talebi nedeniyle oluşturulacak kuruluş protokolü için Odamız’ın %57 katılım payına karşılık gelen Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyeti asil ve yedek üyeliklerine aşağıdaki isimlerin, Odamızı temsilen görevlendirilmelerine,”


ASIL ÜYELER YEDEK ÜYELER

1-KAMİL PORSUK 1- MESUT KANAT

2-HALİT TURGUT SALAÇİN 2- AYTEKİN ÖZTAŞ

3-DAVUT YANIK 3- HAKAN TANER

4- MEHMET GÜRAN 4- KERİM GÜMRÜKÇÜLER

5- YAKUP ÖZDANON 5-TÜRKER ZORLUBAŞ

6- EROL DİREN 6- CENGİZ BEŞOK

7-PINAR YURDUN 7- KÜRŞAD AVUNDUK

8- HÜSEYİN EREN 8- NURETTİN TARAKÇIOĞLU

9- ÖZDEN TÜJÜMET 9- OSMAN ÖZ



9- Meclis Başkanı Mehmet TİRYAKİ:

Meclis Başkanlığı’na gelen yazlı veya sözlü önerge bulunmadığından dilekler maddesine geçti.


10- Meclis Başkanı Mehmet TİRYAKİ:

Dilekler maddesinde de söz alan bulunmadığından Meclis Başkanı Tiryaki oturuma son verdi.





Yüklə 1,68 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin