Kadinlar dünyasi gazetesi’Nİn miLLİ HÂKİMİyet konusuna yaklaşimi dr. Öğr. Üyesi. Fahri Özteke özet



Yüklə 195,52 Kb.
səhifə1/3
tarix07.01.2019
ölçüsü195,52 Kb.
#91131
  1   2   3

KADINLAR DÜNYASI GAZETESİ’NİN MİLLİ HÂKİMİYET KONUSUNA YAKLAŞIMI

Dr. Öğr. Üyesi. Fahri ÖZTEKE*



Özet

II. Meşrutiyet’in hareketli fikir ortamında kurulan en önemli kadın oluşumlarından biri Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti idi. Cemiyetin temel amacı, Türk kadınını toplum hayatına alıştırarak yaşamın her alanında görünür kılmaktı. Bu esnada 1913-1921 yılları arasında 208 sayı çıkartılan Kadınlar Dünyası Gazetesi, cemiyetin yayın organı görevini üstlendi. İmtiyaz sahibi Nuriye Ulviye Mevlan (Civelek) Hanım olan gazetede yabancı uyruklu ve gayrimüslim yazarların makalelerine de yer verildi. Mütefekkir kadın yetiştirilmesinin gerekliliğine değinilen gazetedeki yazılarda müsavatın (eşitlik) sadece bir cinsiyet için sağlanmış olmasına keskin eleştiriler getirildi. “Kadın İnkılâbı” gazete yazarları tarafından en sık değinilen konu oldu. Kadınlar Dünyası Gazetesi yazarları, eşit hak eşit sorumluluk prensibinden hareketle kadının siyasi iradesini yönetime yansıtması gerektiğini ileri sürdü. Gazetenin birçok sayısında Türk kadınının cemiyet yaşamında etrafına örülmüş dar çemberden kurtarılması için eğitilmesinin şart olduğu dile getirildi. İlmen ve fikren tekâmül geçirecek kadınlarımızın “saha-i siyasette” en az erkekler kadar başarılı olacaklarına dikkat çekildi. Kadınlar Dünyası Gazetesi’nin Milli Mücadele yıllarındaki sayılarında TBMM’deki gelişmeler kamuoyuyla paylaşıldı. Bu dönemde yayımlanan makalelerde Türk kadınının seçme seçilme hakkına sahip olması üzerinden milli hâkimiyetin önemine vurgu yapıldı. Feminist talepleri mücadele aracı olarak kullanan gazete, katılımcı bir siyasi kültürün inşasından yana tavır takındı. Gazetede kadın erkek eşitliği durumunda sadece milli hâkimiyetin egemen kılınmış olunmayacağı insanlığın da mutluluğa ulaşacağı savunuldu. İlk sayfasında ‘fenni, edebi, içtimai ve hanımlara mahsus yevmi gazete’ olarak kendisini tanımlayan Kadınlar Dünyası Gazetesi’nde Nuriye Ulviye Mevlan, Nimet Cemil, Fatma Zerrin, Mükerrem Belkıs, Aziz Haydar, Belkıs Şevket ve Yaşar Nezihe siyasi içerikli yazılarıyla öne çıktı. Doğulu esir kadın imgesine karşı çıkılan gazetede Türk kadın hareketinin önde gelen isimlerinden Nezihe Muhlis(Muhittin)’in konferanslarındaki konuşmalarına da sık sık yer verildi.



Abstract

APPROACH OF THE WOMEN'S WORLD NEWSPAPER

One of the most important women formations established in the movement idea of ​​the Second Constitutional Monarchy was the Ottoman Defense of Law. The main purpose of the association was to accustom Turkish women to the life of the society and to make them visible in all areas of life. In the meantime, 208 between the years 1913-1921 Women's World Newspaper was removed served as the publication organ of the community. Concession holder Mrs. Nuriye Ulviye Mevlan (Civelek) has included articles from foreign and non-Muslim authors. In the articles in the newspaper, which emphasized the necessity of educating women, there were sharp criticisms that the content (equality) was provided only for a gender. Female Revolution was the most frequently mentioned subject by newspaper writers. Women's World Newspaper writers, the principle of equal rights equal to the principle of responsibility of the woman's political will should be reflected in the administration said. In many issues of the newspaper, it is necessary for the Turkish women to be educated in order to save them from the narrow circle around the community life. It was noted that our women, who will experience scientific and intellectual, will be as successful as men in the ette “field politics”. The developments in the Turkish Grand National Assembly were shared with the public in the numbers of the Women's World newspaper during the years of National Struggle. The articles published in this period emphasized the importance of national dominance over Turkish women having the right to be elected. Using the feminist demands as a means of struggle, the newspaper was in favor of building a participatory political culture. In the case of equality of women and men, it was argued that mankind would reach happiness only if national sovereignty would not be dominated. On the first page of the Women's Newspaper politic which defines science, literary, social and female-specific, Nuriye Ulviye Mevlan, Nimet Cemil, Fatma Zerrin, Mükerrem Belkıs, Aziz Haydar, Belkıs Şevket and Yaşar Nezihe came forward with their political content. Nezihe Muhittin (Muhlis), one of the most prominent figures of the Turkish women's movement in the newspaper, who was opposed to the image of the eastern captive woman, was frequently included in the speeches.



1. Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin Kuruluşu

Yüzyıllar boyunca Osmanlı/İslam toplumunda, çoğunluklada geleneklerin etkisiyle kadın yaşamın birçok alanında görünür değildi. Fakat II. Meşrutiyet Dönemi’nde kadınların yaşam tarzında ciddi değişiklikler oldu. Kadının eğitim düzeyi, iş yaşamındaki konumu, ailedeki yeri ve kılık kıyafeti baştan aşağı sorgulanarak tekrar kurgulanmaya başlandı1. Modernleşme alanındaki çoğu gelişmenin öznesi olmaya başlayan kadının hak ve görevleri basın ya da cemiyetler aracılığıyla dile getirildi. 1908 Jön Türk devriminden sonra kadınları toplum hayatına alıştırarak onların haklarının savunuculuğuna soyunan cemiyetlerin başında Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti (Osmanlı Kadınlarının Haklarını Savunma Derneği) geldi.

27 Mayıs 1329 (9 Haziran 1913)’da İstanbul Binbirdirek’te Kadınlar Dünyası Gazetesinin bürosunda2 Nuriye Ulviye Mevlan (Civelek)3 tarafından kurulan cemiyet4, öncelikle kadınların toplumsal bir rol kazanırken eğitilerek iş hayatında kesinkes yer almaları gerektiğini öne sürdü5. 1882’ye kadar nüfus sayımlarında bile adı geçmeyen Osmanlı kadınının ekonomik ve gündelik hayatta yer alması gerektiğini dile getiren disipline olmuş ilk cemiyet Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti idi6. Cemiyetin önde gelen isimleri, kadın hürriyetiyle “bütün heyet-i içtimaiyelerin şeklinin değişeceği” tezini savundu7. Cemiyet, kuruluş gayesini şu üç ana unsur üzerine inşa etti: “Kıyafet-i hariciye-i nisvanın ıslahı, hayat-ı mesainin ihyasıyla kadınlıktaki sefaletin tahfifi, maarifin tamimiyle nisvanda seviye-i irfanın i’lası8.

2. Cemiyetin Kadın Kılık Kıyafeti ile İlgili Tutumu

Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti, kadınların kıyafetinde yapılması düşünülen değişiklikler hakkında birkaç kriter belirledi. Buna göre, “celile-i şer’iyeye” aykırı olmamak şartıyla sade ve süsten azade kıyafetler kullanan kadınlarımız iş hayatında rahat hareket edeceği giysileri tercih etmeliydiler9. Cemiyetin bu tutumu Türk kadın kıyafetlerinin tesettürden “telebbüs” e doğru olan evrilişini biraz daha hızlandırdı10. Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti tarafından tasarlanan kılık kıyafet değişikliğinin temel amaçlarının başında “modanın tevlit etmekte olduğu israfattan kadınlığı kurtarmak” geliyordu11. I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarında ülkemizde kadın kıyafetleri üzerine yapılan tartışmalar geri plana itildi. Hatta bu savaşlar esnasında genel hava tesettürün lehine oldu. Böyle bir ortamda cemiyet mensupları da kadınların kıyafetiyle ilgili tartışmalara çok fazla müdahil olmadı. Fakat yinede Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin kadın kıyafeti ile ilgili duruşunda hiçbir zaman bir eğrilme görülmedi.

Türkiye’de Meşrutiyet ile artış gösteren kadın kıyafeti ile ilgili fikir beyan etme âdetinin merkezinde yar almayı başaran cemiyet, bu konuda Batılı bir anlayışın büsbütün egemen olmasına da karşı çıktı. Kadınlar Dünyası yazarlarından ve cemiyet üyelerinden Sıdıka Ali Rıza’nın şu sözleri bu konu hakkında nasıl bir orta yolculuk izlendiğinin açık kanıtı olmuştur:

Darülhilafe’ye girerken Haydarpaşa şimendifer güzergâhlarında kulakları, saçları, gerdanları, hatta kısmen göğüsleri meydanda birçok hanımlar gördüm ki, bunlar şüphesiz en münevver hanımlarımızdan idi! Hanımların tenevvürü, nihayet böyle açık saçık gezmelerini intaç edecekse öyle tenevvürü Anadolu’nun yalnız erkekleri değil, kadınları bile kabul edemez12.

Sonuç olarak Osmanlı kadınlarının kıyafette bir değişime ihtiyaç duyduğunu savunsa da Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti, bu değişimin modaya kurban edilmemesi gerektiği ve ifrat/tefrit dengesinin iyi tutturulmasının şart olduğunu iddia etmiştir.

3. Kadınların İş Hayatındaki Konumlarına Dair Cemiyetin İzlediği Yöntemler

Doğu Asya toplumlarının büyük bölümünde olduğu gibi Osmanlıda da kadının iş hayatındaki görünürlüğü dar bir alana hapsedilmişti. Anadolu kadını yüz yıllar boyunca sadece çiftçi-toplum yapısı içinde üretime destek verebildi13. Ancak 1858 Arazi Kanunnamesi aracılığıyla kadınların ekonomik haklarına dair çoğu Batılı ülkede bile olmayan bir takım düzenlemeler yapıldı14. Bu şekilde başlayan süreçte özellikle Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde kadının ekonomik yaşamın neresinde yer alacağı sıklıkla tartışıldı15. Öncesinde yapılan tartışmalar bir tarafa Balkan ve I. Dünya Savaşlarında erkek nüfusundan çok fazla kayıp verilmesi kadınların ekonomiye destek olması gerektiği düşüncesine meşruiyet kazandırdı.

Trajik sonuçlar içeren savaşların tesirleri ve kimi aydınların (örneğin Namık Kemal) ülke ekonomisinin kadınların eliyle düzeleceğini savunması 20. yüzyılın başında orta sınıftan gelen kadınlara iş hayatında yer açtı16. Böyle bir atmosferde Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti, iş hayatında kadınların istihdam edilmesi gerektiğini savunarak konuya iki açıdan yaklaştı. Buna göre, Osmanlı kadını çalışarak kendini sefaletten kurtaracak ve bu yolla milli sanayinin kurulmasına da katkı bulunacak idi. Cemiyetin kuruluş programında bu meseleler şu şekilde işlendi:

Cemiyet iktidar-ı malisi nisbetinde mütenevvi sanayie müteallik iş evleri tesis edip bunlarda kadınları, kızları istihdam ile sefaletlerini tahfif, çeyizlerini de ihzar ve bu suretle de sanayi-i milliyenin inkişaf ve terakkisine gayret edecektir17.

Kadın istihdamına büyük önem veren cemiyet onlar için çeşitli ticarethaneler açılmasına öncülük etti. Varlıklı iş adamlarından pek destek görmeyen cemiyet yine de hedeflerinden sapmadı. Ağırlıklı olarak orta kesimden kadınların üye olduğu cemiyet yoksul durumdaki hemcinslerinin çalışarak kendi ayakları üzerinde durmasına yardım etti18. Çeşitli özel kuruluşlarda kadınların erkeklerle “teşrik-i mesai” etmesine olanak hazırlayan Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti, kamuda da kadınların görev alması için yoğun mesai harcadı.

Türk kadın hareketinin öncülerinden ve cemiyet yöneticilerinden eğitimci Mükerrem Belkıs Hanım, kadınların da erkekler gibi iş hayatının farklı alanlarında istihdamının şart olduğundan bahsederek bu konuda hükümete umut bağlamanın yanlış olduğunu dile getirdi:

Hayat-ı hariciye bizde iştirak edelim. Şimden sonra buna muhtacız. Hatta şimdi bile o ihtiyacımız tamamıyla tebeyyün etti. Bir elektrik veya telefon idaresinde niçin kadınlar bir mevki işgal etmesinler, niçin kadınlar bir doktor, bir tacir… ila ahirini, olmasınlar? Bunlar bizim birer hakk-ı insaniyetimizdir. Fakat erkekler bu hakkımızı gasbediyorlar ve eminim ki böyle kalırsa daha birçok zaman bu tahakkümde devam edeceklerdir. Bunun için biz son derece ve mütemadi bir gayretle çalışmalıyız. Bir telefon veya elektrik… ila ahirini, idaresinde çalışabilecek bir hale gelmeliyiz Bu gibi malumatı biz kadınlara vermek için hükümet hiçbir şey yapmaz19.

Cemiyetin girişimleri sonuç vermiş ve 1913 ile 1914 yılında kadınlar iş hayatında önemli mevkilerde görev almaya başladı. Cemiyetin önde gelen isimlerinden Bedra Osman Hanımın bir takım karşı koymalara rağmen bir telefon şirketinde istihdam olunması o dönemde epey ses getirdi20. Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti, Cumhuriyet’ten önce kadınların ekonomik hayatta görev almaları konusunda adeta ilk zemini inşa eden kurumlardan biri olmayı başardı. Türk kadınına her işi yapabileceği konusunda cesaret verdi.



4. Kadınların Eğitimi Konusunda Cemiyetin Etkinlikleri

Kadınları eğitim öğretim yoksulluğu içinde bulunan bir toplumun ilerlemesi olanaksızdır. Abdülhak Hamit Tarhan bu durumu şu sözlerle ifade etti: “Bir milletin nisvanı derece-i terakkisinin mizanıdır21. Osmanlı Devleti zamanında kadınlar uzun süre kısıtlı şekilde eğitim öğretim imkânlarından faydalandı. Bu konuda ilk defa farklı uygulamalara Tanzimat Dönemi’nde rastlanıldı. Kadınların “bayağı” görüntüden kurtarılmaları için en az erkekler kadar eğitim öğretim alması gerektiği dile getirildi22. Öncelikli olarak İstanbul’da açılan okullar aracılığıyla kız öğrencilere ilköğretim düzeyinin üstünde eğitim verilmeye başlandı23. Ebe olmaları için 10 kız öğrencinin Tıbbiye’de eğitim görmesine izin verilen bu süreçte yeni açılan kız rüştiyeleri, Darülmuallimat ve İnas Sanayi Mektebi aracılığıyla kadınlar eğitim öğretim faaliyetlerine daha fazla dâhil edildi.

Meşrutiyet Dönemi’ne gelindiğinde kız öğrenciler için epey yeni eğitim öğretim kurumu açıldı. Bu kurumlar sadece orta öğretimle sınırlı kalmadı. Kesintisiz şekilde eğitim öğretimin 12 Eylül 1914’te başladığı İnas Darü’l-fünunu ile kadınlar yükseköğretim hakkından da faydalanmaya başladı24. Bu sayede ülkedeki aydın kadın sayısı giderek çoğaldı25. Meşrutiyet Dönemi’nde aydınların yanı sıra yeni kurulan cemiyet ve derneklerde kadın eğitimi üzerine yoğunlaştı. Bu dönemde faaliyetlerine başlayan Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’de kız ve kadınların eğitimi konusuna eğildi.

Cemiyet üyeleri, kadınlar için yeni eğitim kurumları açılması ve eğitim öğretim organizasyonları tertip edilmesini adeta kendilerine tevdi edilmiş bir vazife kabul etti. Cemiyetin yönetim kurulundaki Azize Haydar Hanım, vatansever evlatların yetişmesine önderlik edecek annelerin sayıca çoğalması için bir “Ana Mektebi” tesis etti26. Azize Haydar Hanım, Erenköy Kız Lisesi’nin ilk ve orta kısımlarını da kendi maddi olanaklarıyla kurdu27. Cemiyet okullaşmaya çok büyük önem verdi. Okul açmanın başta kadınlar olmak üzere tüm yurttaşları cehaletten kurtaracağını cemiyet üyesi ve Altay Mektebi muallimesi Hafize Ayşe Hanım şu sözlerle dile getirdi:

Ah mektep! Budur bizi kurtaracak!” diye mekteplerimize ehemmiyet verirsek yarın bizimde büyük, terakki etmiş vatan yavruları yetiştireceğimiz şüphesizdir. Bugün erkekler kadar inasın da okuması pek lazımdır. Atiyi ihzar edecek mekteplerimizdir. Bu mektepleri hep hükümet açamaz. Bunları biz açalım. Büyük, zengin adamlarımız eski zaman mekteplere karşı beş on mektep açsalar, çocuklarımızı hapishanelerden kurtarsalar ne büyük hizmet etmiş olurlar28.

Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti, kadınların tüm eğitim haklarından faydalanmasını önemseyen dünya görüşü çerçevesinde ilköğretimin zorunlu hale getirilmesi gerektiğini savundu. Kız liselerinin kırsal bölgelerde de açılması gerektiğine dikkat çekti. Kadınların sosyal aktivelerde bulunmasını sağlamak ve kültürel gelişmelerine katkıda bulunmak için cemiyet belirli aralıklarla konserler, konferanslar ve tiyatro oyunları tertip etti. Etkinlikler bunlarla sınırlı kalmadı. Cemiyet şubesinde kadınlara yönelik resim, dil ve dikiş-nakış dersleri verildi29. Bütün bu gayretlerin yüz yıllardır var olan “kadınlık” davasını çözüme kavuşturacağına inanıldı. Kadınların eğitim hakkının ilk ve ortaöğretimden ibaret olmadığını sık sık gündeme taşıyan cemiyet üyeleri Darü’l-fünun’dan genç kızlarında faydalanması için hükümete bir “layiha” iletti. Cemiyet adına yazıyı kaleme alan Mükerrem Belkıs Hanım, kadınların eğitim öğretim hakkını vatan için annelik rolünü daha iyi yerine getirebilmeleri düşüncesi üzerine temellendirdi:

İstediğimiz, hakkımız şudur: Biz kadınlara da darülfünun şuabatının açılması, biz kadınlarında o harikulade ulum ve fünundan istifade etmesi… Nasıl… Evet nasıl bu hakkımızı vermeyecekler!... Allah’a insanlığa karşı nasıl muhalefet edecekler… Düşünün, şu hakkımızı gasbedenler!.... Vicdanınız sızlasın… Büyük bir milletin büyük bir kitlesini ilmi tahsilden men ediyorsunuz. Hala mı aklımız başımıza gelmedi? Bütün cihanı medeniyeti görmeyelim…Cahil, korkak, cılız, ahlaksız analardan doğacak millet nasıl olur, nasıl yaşar ve nasıl intikam alır?... Darülfünunda tahsil-i âliden müstefit olmak hem hakk-ı insanimizdir, hem de vatanımızın ihtiyacıdır. Bilmiyorum… ve düşünemiyorum. Hala bu hakkımız ne sebebe mebni verilmiyor, hatta düşünülmüyor?”30.

Nihayetinde cemiyetin tutumuyla eş güdümlü olarak Osmanlı kamuoyunda kadınların yükseköğretimden faydalanması gerektiği konusunda bir hava oluştu. Çok geçmeden İnas Darü’l-fünunu açıldı. Avrupa’ya kız öğrencilerin eğitim maksatlı yollanması konusunda ısrarcı politikalar izleyen cemiyet bu konuda da başarılı oldu31. Bu tür çabalar sonunda kadınların eğitim düzeyleri arttıkça güncel hayattaki etkinliklere daha çok ilgi duyduğu gözlemlendi32. Fakat Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin kadınların eğitim düzeylerinin artması konusunda kararlı politikalar izlemesinin en temel nedenlerinden biri onların eğitimli olduğu takdirde siyasette aktif rol alabilecekleri düşüncesi idi.



5. Kadınlar Dünyası Gazetesi ve Cemiyet Arasındaki Organik Bağ

Türkiye’de Tanzimat Dönemi’nin ikinci yarısından itibaren kadınlara yönelik “matbuat” gelişmeye başladı33. Meşrutiyet Dönemi’nde ise kadın haklarını savunan gazete ve dergilerin sayısında ciddi artış görüldü. Mehasin, Kadın, Kadın Bahçesi, Kadın Hayatı, Kadın Duygusu, Kadınlar Âlemi, Kadınlık, Kadın Kalbi, Demet, Musavver Kadın, Hanımlar Âlemi, Seyyale, Siyanet, Türk Kadını, Genç Kadın, Bilgi Yurdu Işığı, Hanım, Kadın Saltanatı, Ev Hocası ve Erkekler Dünyası Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e kadar geçen sürede kadın haklarını dile getiren belli başlı basın organları oldu34. Kadın gazete ve dergilerinin oranında epey artışın görüldüğü bir ortamda 4 Nisan 1913 Perşembe günü “fenni, edebi, ictimai hanımlara mahsus yevmi gazetedir” parolasıyla Kadınlar Dünyası Gazetesi (Osmanlı Türkçesindeki ismi Kadinlar Dünyassı, Fransızca ekindeki adı Monte Feminin)35 yayın hayatına başladı.

Kökü Osmanlı sarayına dayanan Nuriye Ulviye Mevlan Hanımın imtiyaz sahibi olduğu gazete, daha ilk sayısında “Biz kadınlar milel-i kadime ve hazıra medeniyetleri arasında bambaşka mevkiler tutmuşuz. Erkekler bizi daima mahkûm daima esir etmişlerdir36 sözleriyle basın dünyasında kadın erkek eşitliği için yer aldığını belli etti. Gazetenin ilk yüz sayısı günlük daha sonraki nüshaları haftalık yayınlandı. Dönemin koşullarından kaynaklı olarak üç defa yayın hayatına ara verdi. Bu süreçte gazetenin yazar kadrosu içinde cephede erkeklerin yanında düşmana karşı mücadele edenler oldu37. Feminist dünya görüşüne yakın duran gazete38 yayın politikası ve zamanla kapaklı basılmasından dolayı çoğu vakit dergi olarak da nitelendirildi. Yazar kadrosunda yalnızca Osmanlı tebaasından Müslüman kadınlara yer verilmedi. Gayrimüslim ve başka ülkelerde yaşayan kadınların yazıları da gazetede yayınlandı39.

Kadınlar Dünyası’nın kuruluşundan kısa süre sonra gazetenin İstanbul Binbirdirek’te bulunan Serbesti Matbaası bürosunda Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti faaliyetlerine başladı. Gazetenin yazar kadrosunun büyük bölümü cemiyetin ya kurucuları arasında yer aldı ya da normal üyesi oldu. Gazete yayınlarında cemiyeti desteklediğini alenen gösterdi:

Biz bu cemiyeti idare eden hanımefendilerin muvaffakiyetini temenni eder ve umumun müzaheret ve muavenetine nail olacaklarını ümit eyleriz. Hatta hükümetimizin dahi bu cemiyete müzaheretten hali kalamayacağını hissederiz. Zira hükümet-i hazıramız vatana, selamet-i vatana sai olanlara daima göstermekte olduğu müzaheretlerle temayüz etmiştir. Bugün saha-i vatan en acı bir sefalet sahnesidir. Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti bu sefalet sahnesini, işçilik gibi aile hayatlarını tanzim edip bahtiyar edecek sahnelere tahvile gayret ediyor. Memlekete başka bir ruh, başka bir hayat ve cereyan veriyor40.

Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin sesi olan Kadınlar Dünyası Gazetesi kuruluş ilkeleri doğrultusunda siyasi konulara karşı mesafeli yaklaştı. Fakat yazar kadrosu kadınların eğitimli olduktan sonra siyasi haklarını da alması gerektiğini savundu. Bu yüzden zaman içinde gazetede siyasi içerikli yazıların sayısı giderek arttı. Böylece gazete siyasi bir renkte kazanmaya başladı. Yurttaşlık bilincini ve vatan sevgisini geliştirmeye yardım edecek makalelere geniş yer verildi41. Faaliyetleri birbiriyle eş güdümlü olan cemiyet ve gazete kadın haklarının gündeme getirilmesi konusunda yoğun mesai sarf ederek Atatürk’ün kadına yönelik devrimlerinin yolunu açtı. Ülkedeki cemiyet ve gazetelerin geçirdiği sürece uygun olarak Cumhuriyet’e yaklaşılan evrede faaliyetlerine son verdiler. Kadınlar Dünyası Gazetesi yazarlarının ve Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti üyelerinin çoğu kadın hareketlerine ilerleyen zamanda da destek verdi.



6. Kadınlar Dünyası Gazetesi’nin Meşrutiyet Yönetimine Bakışı

Türkiye’de 1908’de Meşrutiyet’in ikinci defa ilanının ardından oluşan özgürlük ortamında gazete ve dergilerde yönetimle ilgili çeşitli değerlendirmeler yapılmaya başlanıldı. Bu atmosferde Kadınlar Dünyası Gazeteside siyasi rejimle ilgili tartışmalara müdahil oldu. Gazete, genel yayın politikası itibariyle Meşrutiyet yönetimini destekledi. Önde gelen yazarlarından Nezihe Muhlis, Meşrutiyet ve istibdat yönetimlerini adalet anlayışı ve kadınlara yaklaşım tarzı üzerinden birbiriyle kıyasladı:

Şimdi burada ufak bir mukayese yapmak isterim. İstibdadın padişahı olan Hamit, o heykel-i istibdat-anid adam sürdürmek, ana bağrı dağlamak, evlat hasreti çektirmek, milleti mahv ve muzmahil etmek için hazine-i devleti kurutuyor, milletin kesesinin soyuyor, hun-rizane emellerine nail olmak için kanlı cellâtlarına avuç avuç ihsanlar, giran-beha hediyeler yağdırıyordu. Meşrutiyetin mübeccel ve adil padişahı ise şehit çocuklarının mazlum yaralarını sarmak için kese-i civan merdanesinden ihsanlar gönderiyor, âli-fıtrat kadınlarının şefkatlerini ihda ediyor. İşte istibdat! İşte Meşrutiyet!42.

Kadınlar Dünyası Gazetesinde Meşrutiyet yönetimi için çeşitli övgü dolu ifadeler kullanıldı. Devr-i hürriyet, tarih-i hürriyet, avamil-i inkılab, devre-i inkılab, fal-i hayr bunların belli başlıları idi43. Meşrutiyet Hükümeti’nin kadınların hukukunu savunduğu dile getirildi. Posta ve Telgraf ve Telefon Nezaret-i Celilesi’ne bağlı Telefon Şirketinin ve Matbuat Müdüriyeti’nin hükümetin onayı ile bünyesinde kadın memurlara yer verecek olmasına gazetede geniş yer ayrıldı. Meşrutiyet Hükümeti’nin kadınların istihdamına büyük destek sağladığı belirtildi:

Teşekkürler, meseretlerle anlaşılıyor ki Osmanlı kadınlarının dahi muhterem bir hukuku olup hükümetimizin iltifatından hariç bulundurulmamaktadır. Bahtiyarız. Bizim de bize göre tesirden hali olmayan bir efkâr-ı umumiyemizin var olduğu görülüyor. Hükümetimiz hukukumuzu, izzet-i nefsimizi arayıp düşünüyor. Teşekkürler ederiz. Artık biz Osmanlı kadınlarının devr-i ataleti, devr-i esareti dahi bir devr-i hürriyet ve mesaiye inkılâp etti demektir. Çalışalım. Adab-ı diniye ve milliyemiz dairesinde mevcudiyetimizi gösterelim. Her nev’ işlere girişerek hayatımız bila-minnet kazanalım44.

Kadın haklarının genişletilmesi konusunda pozitif sonuçlar elde edilmesine sebep olan bir takım olaylara rağmen yönetimde yalnızca erkeklere söz hakkı verilmesi gazetede üstü kapalı biçimde eleştirildi. Erkek idarecilerin özellikle eğitimle ilgili meselelerin hallinde yetersiz kaldığına dikkat çekildi:

Gerçi erkekler hükümetinin bir Maarif Müdüriyeti var. Fakat bir kadın ruhuna malik değildirler. Kadınlığı takdir edemezler, anlayamazlar. Bunun için mekteplerin terakkisi de kadınlığımızın intibah ve mesaisine vabestedir45.

II. Meşrutiyet Dönemi’nin en dikkat çeken gelişmelerinden biri olan 31 Mart Vak’asından sonra anayasal düzenlemeyle ülkemizde ilk defa siyasi partiler teşkil etti46. Gazete bu konuda hiçbir ayrım yapmadan farklı isimlerdeki partilerin ülkeye büyük yararlılıklar sağlayacağını “siyasi fırkaların da fikirleri ne olursa olsun vatanın terakkisinde büyük menafii vardır47 sözleriyle dile getirdi. Ancak Kadınlar Dünyası Gazetesi, doğrudan olmamakla beraber kadınların eğitilmesi gerektiğini savunan İttihat ve Terakki’ye yakın durdu48. Hatta bir keresinde Nezihe Muhlis, Osmanlı Türk Hanımları Esirgeme Derneği’nin İttihat Terakki’nin Nuriosmani kulübü tarafından kurulan okula yardım etmesini okurlarına büyük bir övgüyle duyurdu. İlerleyen dönemde de kadınların eğitimi konusuna hangi parti ve derneğin yardımcı olursa olsun ismine bakılmadan yanında yer alınacağını ifade etti:

Esirgeme Derneği faaliyet yoluna ilk attığı hatvede, bazı nakais ve ihtiyacat-ı maddiye ve maneviyesiyle beraber şimdiye kadar yaşamış ve memleketin hayat-ı maarifinde iyi bir mevki tutmuş olan İttihat ve Terakki Kız Sanayi Mektebi’nin muavenetine şitap eylemiştir. Bir takım esbab ve avamil-i siyasiye hasebiyle yaşadığı vasattan, beka ve payidarisini temin edebilecek kadar feyz-i hayat emmeye muktedir olamayan bu nüve-i irfaniyenin mahkûm-ı zeval ve memat olduğunu hissederek onu ölümden vikayeye, onun tehdit-i hayatına medar olacak şerait-i lâzımeyi ihzar emeliyle koşan derneğin bu teşebbüsü tenkide değil, bilakis takdir ve sitayişlere layıktır. Bunun böyle olduğu gibi bir fırka ve cemiyete mensup olursa olsun dernek muhtac-ı muavenet gördüğü bütün kız mekteplerine elinden geldiği, vüsatın yettiği mertebe yardım ve müzaheret edecek ve icap eden mahallerde yeniden tesisine de çalışacaktır49.

Aslında Kadınlar Dünyası Gazetesi siyasi konulara her zaman kadın haklarının gelişimi üzerinden yaklaştı. Meşrutiyet yönetimi ve hükümetlerinden birinci isteği kadına sosyal veya ekonomik alanlarda yer açması oldu50. II. Meşrutiyet Dönemi’ndeki serbestlikten kadın haklarının geliştirmesi konusunda istifade etti. İttihat ve Terakki’nin kadını parti politikası içine alması üzerine yazar kadrosundan bu partinin etkinliklerine destek verenler oldu51. Bu sayede Türk kadınları ilk defa siyasi organizasyonlarda görev aldı.



Yüklə 195,52 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin