Kadizadeliler



Yüklə 1,38 Mb.
səhifə17/40
tarix17.11.2018
ölçüsü1,38 Mb.
#83196
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   40

KADRİ PAŞA, MUHAMMED 430

KADRO

1932-1935 yılları arasında yayımlanan aylık fikrî ve siyasî dergi.

İlk sayısı Kânunusâni 1932'de çıkan Kadro'nun birinci yılında imtiyaz sahibi olarak Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), neş­riyat müdürü olarak da Vedat Nedim (Tor) görünmektedir. Daha sonraki sayılarında bu iki isimle birlikte Şevket Süreyya (Ay­demir), Burhan Âsaf (Belge) ve İsmail Hüsrev de (Tökin) "Kadro müessisleri" olarak gösterilmiştir. İlk sayıdaki sunuş yazısına göre derginin amacı inkılâpları savunmak ve yerleştirmek, bu doğrultuda millî bir ideoloji meydana getirmek için özellikle genç nesillerde İnkılâp heyecanını sürek­li uyanık tutmaktır. Aynı sayıdaki "Müs­temleke İktisadiyatından Millet İktisadi­yatına" başlıklı yazısında Vedat Nedim, yen: Türkiye'nin önünde üç büyük ekonomik sistemin bulunduğunu, bunlardan komünist sistemi kurmak için Rusya'nın, kapitalist sistemi kurtarmak için Cem'iy-yet-i Akvâm'm uğraştığını, Türkiye Cum-huriyeti'ne düşen görevin ise sömürge ekonomisi yerine millî iktisat sistemini kurmak olduğunu ifade etmektedir.

Millî Mücadele sırasında Halk İştirâ-kiyun Fırkası üyesi olan İsmail Hüsrev, 1927'de kapatılan Türkiye Komünist Par-tisi'nin üyelerinden olup daha önce Türki­ye'de ve yurt dışında komünist hareket ve teşekküllere katılan Şevket Süreyya ve Vedat Nedim dergide iktisat ve sanayi alanında devletçiliği savundular. Genel olarak Kadrocular'ın hareket noktası ta­rihî materyalizm olmakla beraber sınıf mücadelesini benimsemeyip emperyalist devletlere karşı yapılan mücadelenin bir sınıfa değil bütün bir millete ait olduğu­nu savunmaktı. Bununla beraber gerek iktisadî devletçilikte gerekse inkılâplarda otoriter ve yaptırımcı bir devletin gereği­ni de her zaman ileri sürdüler.

Yayın yıllarında Kadro dergisine olduk­ça sert tenkit ve suçlamalar yapılmıştır. Bunlar arasında bolşeviklik, faşistlik, to­taliter rejimi teşvik, özel sektörün tama­mıyla reddi, toprak reformu gibi konular başta gelmektedir. Basında Ahmet Ağa oğlu, Hüseyin Cahit (Yalçın), Ismayil Hakkı (Baltacioğlu), Ahmet Hamdi (Başar), Kad­ro'nun görüşlerine şiddetle karşı çıkarak uzun süren polemiklere yol açtılar. Cum­huriyet Halk Fırkası genel sekreteri Recep (Peker), Kadrocular'ı parti programında yer almayan görüşleri savunmakla suçla­dı. Özel sektörün itirazlarını da İş Banka­sı kurucularından Siirt mebusu Mahmut (Soydan) Milliyet gazetesindeki yazılarıy­la dile getirdi.431

Bu itiraz ve tenkitlerin Kadrocular'da doğurduğu muhtemel bir kapatılma en­dişesiyle derginin 24. sayısının Kadro İm­zalı başyazısında bütün musibetlerin sı­nıf kavgasından doğduğu, millet birliğini tehdit eden bu tehlikeden ülkenin korun­masının Mustafa Kemal'den beklendiği ifade edildi (Aralık 1933). Bu gelişmeler arasında Cumhuriyet Halk Fırkası, devlet­çilik fikrini ve inkılâpların ideolojisini an­cak partiye bağlı bir yayın organının ele almasının uygun olacağını belirterek Kad­ro hareketine karşı çıktı ve bu görüş doğ­rultusunda Ülkü dergisini yayımlamaya başladı.432

Kadro hareketi, Atatürk'ün Serbest Cumhuriyet Fırkası denemesinden son-ra basında fikir hareketlerinin değişik bir görünümünü gün ışığına çıkarma düşün­cesinden kaynaklanıyordu. Ancak teori­den ileriye gidemeyen ve temel dayanak­tan yoksun olan bu görüşler dar bir çevre dışında kabul görmedi. Atatürk'ün deste­ğiyle başlayan bu hareket, yine Atatürk'ün müdahalesiyle ve Yakup Kadri'nin Tiran büyükelçiliğine tayin edilmesiyle sona er­di; dergi, 1935 yılı Ocak ayında çıkardığı 35-36. sayısıyla yayın hayatına son verdi. İlk sayılardan itibaren bir dizi kitap çıkar­mayı da programlamış olan dergi sadece Şevket Süreyya'nın İnkılâp ve Kadro adlı eserini yayımlayabilmiştir.

Neşredildiği dönemde isminden en çok söz edilen dergilerden biri olan Kadro'­nun belli başlı yazarları şunlardır: Şevket Süreyya, A. Şefik, Burhan Âsaf, İsmail Hüsrev, Vedat Nedim, M. Şevki (Yazman), Ahmet Hamdi, Neşet Halil (Atay), Vâlâ Nu­rettin (Vâ-Nû), Falih Rıfkı (Atay), Yakup Kadri, İbrahim Necmi (Dilmen) ve Behçet Kemal (Çağlar). Kadro hareketi değişik üniversitelerde bilimsel araştırmalara da konu olmuş, hakkında tezler hazırlanmış­tır. Dergi koleksiyonu daha sonra tıpkı­basım usulüyle tekrar yayımlanmıştır.433


Bibliyografya :

Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal, İstanbul 1969, 111, 462-468; Hilmi Ziya Ülken, Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi, İs­tanbul 1979, s. 376-377, 405-406; Yakup Kad­ri Karaosmanoğlu. Politikada 45 Yıl (haz. Atilla Özkırımlı), İstanbul 1984, s. 107-126; Merdan Yanardağ. Türk Siyasal Yaşamında Kadro Ha­reketi, İstanbul 1988; İbrahim Cılga, "İsmail Hüsrev Tökin", Türk Toplumbilimcileri (haz. Emre Kongar). İstanbul 1988, II, 152-160, 192-200; Naci Bostancı, Kadrocular ue Sosyo-Eko­nomik Görüşleri, Ankara 1990; Temuçin Faik Ertan, Kadrocular ue Kadro Hareketi: Görüş­ler, Yorumlar, Değerlendirmeler, Ankara 1994; a.mlf., "Kadro Hareketine Genel Bir Bakış", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, IX/27, An­kara 1993, s. 549-558; Ömür Sezgin, "Kadro Hareketi", Kadro (tıpkıbasım), I, Ankara 1978, s. 11-20; Korkmaz Alemdar, "Basında Kadro Dergisi ve Kadro Hareketi ile İlgili Bazı Görüş­ler", a.e., s. 21-42; İlhan Tekeli - Selim İlkin, "Türkiye'de Bir Aydın Hareketi: Kadro", Top­lum ue Bilim, sy. 24, İstanbul 1984, s. 35-65; Mohammad Sadiq, "The Kadro Movement in Turkey", International Studİes (lournal ofthe School of International Studies ]awaharlal Neh-ru University), sy. 23-24 (1986), s. 319-338; Hak­kı Uyar. "Resmî İdeoloji ya da Alternatif Res­mî İdeoîoji Oluşturmaya Yönelik İki Dergi; Ülkü ve Kadro Mecmualarının İçerik Anali­zi", Toplum ue Bilim, sy. 74, İstanbul 1997, s. 181-192; Rekin Ertem. "Kadro", TDEA, V, 85-86; "Kadro", ABr., XII, 377-378. İsmail Parlatır



KÂF

Arap alfabesinin yirmi birinci harfi.

Benzeri fâ harfinden iki noktalı olma­sıyla ayrılır; Arap alfabesinin yirmi birin­ci, Osmanlı ve Fars alfabelerinin yirmi dördüncü, ebced tertibinin on dokuzun­cu harfidir; sayı değeri 100'dür. Kâf harfi aynı zamanda hurûf-i mukattaadan olup başında bulunduğu sûre bu adla anılır.

K sesi, ciğerlerden gelen havanın dil kö-küyle onun karşısına rastlayan üst damak arasında sıkıştırılıp mahrecin birden açı­larak saliverilmesiyle (infitâh) çıkarılır. Harfin telaffuz edilmesi esnasında dil kö­künün üst yüzeyi damağa doğru yükse­lerek onu kaplar ve bu sırada küçük dil (lehât) kaybolur; bu sebeple Halîl b. Ah-med kâf harfinin küçük dil harfi (leheviy-ye) olduğunu söyler. İbn Sînâ k sesini, bir hamlede yarılan ve kökünden sökülen ci­simlerin çıkardığı sese benzetir.434 Kâf taşıdığı infitâh, is-ti'lâ, şiddet, cehr. kalkale gibi kuvvetli sı­fatlar sebebiyle harflerin sesçe en sağlam ve en belirgin olanıdır.435 Yutağın iç cidarına dil kökü yü­zeyinin kapanması ve küçük dilin tama­men kaybolmasıyla ortaya çıkan daha ağ­dalı ve tumturaklı (vurgulu, emphatique) kâf telaffuzuna, bugün de onun gelenek­sel ses değerini koruyan bazı Arap halk topluluklarında rastlanmaktadır. Bunun­la birlikte Arap gramercileri eskiden beri kâf harfine, tumturaklı seslendirilişi be­lirten hurûf-ı mutbaka arasında değil imâleye engel olan hurûf-ı isti'lâ (kalın harfler) arasında yer vermişlerdir. Yine Sîbeveyhi'den itibaren Arap gramercileri kâf harfini yumuşak ünsüzler (mechûre) arasında saymışlardır. Bugünkü kurallı konuşma dilinde ise gelenekselleşmiş kâf telaffuzu onun sert ünsüz (şedîde) olarak seslendirilmesi şeklindedir. Ancak özel­likle yerleşik Arap toplulukları arasında yaygın bulunan sert kâf Suriye, Sudan, Güney Irak, Kuzey Arabistan, Fas, Hassâ-niye ve Cezayir sahrası gibi yerlerde yaşa­yan göçebe Arap toplulukları arasında, mahrecinin sarkması {rihvet) sonucu or­taya çıkan Türkçe'deki ğ harfi gibi daha yumuşak bir söylenişle telaffuz edilir. Gü­nümüzde çoğu kâriler de bu sesi yumu­şak ve akıcı (hems) bir biçimde çıkarmak­tadır.

Aralarındaki sıfat benzerliği sebebiyle "kâHn boğaz harflerinden hemze gibi te­laffuzu Mısır ve Şam dolaylarındaki halk lehçelerinde görülür: Kale âle, kalbî elbî gibi. Jean Cantineau, daha çok doğu Arap ağızlarında o harfinin önündeki "kâfin "kâf'a dönüşmesinden söz eder. İbn Yaîş, bir kelimenin sonundaki kâf har­finin onu izleyen kelimenin başındaki "kafa dönüştürülerek söylenişini (idgam} kurala uygun ve caiz görmekte, ancak bundan vazgeçilmesini (beyân) daha gü­zel bulmaktadır: gibi.436 Ebü't-Tayyib el-Lugavî de "kâfin b. t, c, h, h, d, r, z, ş, t, ayn, ğ, f, k ve hemze ile yaptığı dönü­şümler için çok sayıda örnek vermiştir: Nesibe nesike, sebte -»sebke, fâlû-zec fâlûzek, harf karf, hars karş, mısda mıska gibi.437

Bibliyografya :

Lisânu'i-'Arab, "kâf" md.; Sîbeveyhi, el-Kİ-iâb, Bulak 1316,11,405; Ebü't-Tayyib el-Lugavî, Kİtâbü'l-ibdâ({nŞT. İzzeddin et-Tenûhî), Dimaşk 1379/1960,1, 30, 138; II, 52-54, 141, 353-370; İbn Cinnî, Strru şmâ'ati'l-Frâb (ıışr. Mustafa es-Sekkâ v.dgr.), Kahire 1374/1954, 1, 278; İbn Sî­nâ, Mehâricü'l-lyurûf (nşr. ve trc. Pervîz Nâtil Hânleri). Tahran 1333, s. 38, 45; Mekkî b. Ebû Tâlib, er-Ri'âye(nşr. Ahmed Hasan Ferhat), Am­man 1404/1934, s. 171;Dânî. et-Tahdîdfi'l-it-kân ue'L-tccuîd {nşr. Ganim Kaddûrî Hamed), Bağdad 1407/1988, s. 130-131; a.mlf.. el-İdğâ-mü'l-keb'ır fı'l-Kur'ân (nşr. Züheyr Gâzî Zâhid], Beyrut 1414/1993, s. 46-47; Ebû Ca'fer İbnü'l-Bâziş, el-İknâc ft'l-lçırâ3âti's-sebc (nşr. Abdülme-cîdKatâmiş), Dımaşk 1403,1, 220-221; İbn Yaîş, Şerhu'l-Mufaşşal, Beyrut, ts. (Âlemü'l-kütüb), X, 138; İbrahim Enîs, el-Eşuâtü'l-iuğauiyye, Ka­hire, ts. (Mektebetii nehdati Mısr), s. 72-74; Ga­nim Kaddûrî Hamed. ed-Dirâsatü'ş-şauÜyye 'inde'ulemâ'i't-teculd, Bağdad 1406/1986, s. 250-251; H. Fleisch, "Kâf", EP (Fr.). IV, 417-418. Mehmet Ali Sarı




Yüklə 1,38 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin