FARUK KADRİ TİMURTAŞ
Son devrin Türk dil bilgini ve fikir adamı. 26 Şubat 1925 târihinde Kilis’te doğmuştur.İlk ve orta tahsilini Kilis’te, lise tahsilini ise İstanbul Kabataş Lisesinde 1942 yılında tamamlamıştır. 1942-1943 ders yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyât Fakültesine kaydolmuştur.Türkoloji bölümünde On Yedinci Asır Şâirlerinden Edirneli Güftî ve Teşrifâtü’ş-Şuârası adındaki tezini hazırlamış ve 1946 yılının Haziran ayında mezun olmuştur. Şeyhi ve Hüsrev ü Şîrîn’i adlı tezi ile 9 Kasım 1950 târihinde edebiyat doktoru ünvânını almıştır.
28 Aralık 1950 târihinde üniversiteye intisâb eden Fâruk K. Timurtaş, Mayıs 1954’te fakülte tarafından Fransa’ya gönderilmiş, iki yılı aşkın bir zaman dil sâhasında araştırmalar yapmış, Fransızcasını mükemmelleştirmiş ve Phonétique Enstitüsünden sertifika almıştır.
Ekim 1956’da yurda dönen Fâruk Timurtaş,Haziran 1957-Ekim 1958 târihleri arasında vatanî vazifesini Sarıkamış’ta yedeksubay olarak yapmış; akabinde Şeyhî ve Çağdaşlarının Eserleri Üzerinde Gramer Araştırmaları adlı doçentlik tezini sunmuş, imtihanlarını başararak doçent olmuştur.
9 Mart 1960 târihinde evlenen Timurtaş, 1965 Şubat ve Mart aylarında Londra Üniversitesi Şark Dilleri Mektebinin dâvetlisi olarak İngiltere’ye gitmiştir. 1966 yılının Şubatından Ağustosuna kadar altı aya yakın bir süre tekrar İngiltere’de bulunan Timurtaş, bu zaman zarfında Münih, Frankfurt, Paris,Amsterdam,Viyana, Roma ve Venedik gibi Avrupa’nın belli başlı şehirlerinde meslekî araştırmalar yapmış, 17 Nisan 1967 tarihinde profesörlüğe yükseltilmiştir.
1976 Mayısında Kıbrıs Türk Federe Devletinin dâveti üzerine Kıbrıs’a gitmiş ve konferanslar vermiştir. Bundan başka 1976 yılının sonbaharında Yugoslavya gezisine çıkmış,Türk Dili ve Edebiyatı üzerine konuşmaları olmuş ve konferanslar vermiş; Prizren, Priştine, Üsküp, Saraybosna ve Belgrad gibi eski Osmanlı şehirlerinde mesleği sâhasında araştırmalar yapmış, Sofya’ya uğrayarak Türkoloji öğretim üyeleriyle fikir alış verişinde bulunmuştur.
Fâruk K. Timurtaş, devrinin ilim meclislerinde yer almış, Arapça ve Farsça dersler görmüştür. Onun yetişmesinde muhîtinin ve hocalarının mühim tesiri vardır. Daha lise yıllarında başta Fâruk Nâfiz olmak üzere Hıfzı Tevfik Gönensoy ve Nihad Sâmî Banarlı’dan dersler almıştır. Üniversite yıllarında ise İbnü’l-Emin Mahmûd Kemâl, İsmâil Hâmî Danişmend, M. Şekip Tunç, Ali Fuâd Başgil, Hilmi Ziyâ Ülken, Ziyâeddîn Fahrî, Mükrimin Halil gibi zatların çevresinde bulunmuştur.
Ömrünü Türk Dili ve edebiyâtına vakfeden,Türkoloji sâhasının bu büyük bilgini, hayatı boyunca talebe yetiştirmiştir. 25 Ocak 1982 târihinde beyin kanaması geçirmesi üzerine hastahâneye kaldırılmış ve 4 Temmuz 1982 (12 Ramazan 1402) tarihinde vefat etmiştir.Kabri Edirnekapı Sakızağacı Şehitliğindedir.
Türk milletinin her sâhada üstün bir millet olması için çalışan Prof. Dr. Fâruk K. Timurtaş, bilhassa eğitim ve öğretim üzerinde çok durmuştur. En büyük arzusu talebe yetiştirmek olan Timurtaş; kendi fakültesinden başka Gazetecilik Enstitüsünde, Yüksek Öğretmen Okulunda Türk Musîkîsi Konservatuarında da dersler vermiş ve bu yönden Türk ilim ve irfanına hizmette bulunmaya çalışmıştır.
Eserlerinden de anlaşılacağı gibi, yalnız sâhasının adamı olarak kalmamış,Türk milletinin çeşitli meseleleri üzerine de parmak basmıştır. Matbûâtla alâkasını kesmeyen Prof. Dr. Fâruk K. Timurtaş, çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazmıştır.Ayrıca Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsünün kurucuları arasında yer almış ve Kültür Bakanlığının komisyonlarında çeşitli hizmetlerde bulunmuştur.
Muallimler Birliği Başkanıyken ikinci defa ve son olarak Dil Kongresinin yapılmasını temin etmiş,Türkçenin düştüğü durumları ele almış ve ilmî yolun dışında dile olan uydurma müdâhalelere karşı çıkmıştır.Ona göre dilin sâdeleşmesi normaldir. Fakat bu, dilin kendi tabiî gelişmesi içinde cereyân etmelidir. Uydurmacılık, ilim tanımayan yıkıcılıktan başka bir şey değildir.Aşırı tasfiyeciliğe giderek gramer kâidesi tanımayan bu hareket, dil kânunlarına aykırı olduğu gibi Türkçenin yozlaşması demektir. Fâruk K. Timurtaş, Türk dilinin, ilmin önderliğinde gelişmesini ve zenginleşmesini müdâfaa eden bir ilim adamıdır.O, Türkçenin müdâfii olan diğer bütün arkadaşları gibi, bu fikirlere karşı olan kimseler tarafından,Türk Dil Kurumundan çıkarılmıştır.
Ders kitaplarının yanında, eserlerinin ekseriyeti dille ilgili olup,onun Türkdili hakkındaki araştırmalarını, fikirlerini ve mücâdelelerini geniş olarak ihtivâ etmektedir. Bilhassa; Türkçemiz ve Uydurmacılık,Yeni Kelimeler Sözlüğü,Dil Dâvâsı ve Ziyâ Gökalp, Dil Dâvâsı adlı kitapları,Türçenin kurtarılması için gayretlerini göstermektedir. Türkçe için; “Dil meselesi bir millî müdâfaa meselesidir. Dilimizi korumak, vatanı korumakla birdir. Çünkü dil de vatan kadar, târih kadar, gelenek ve töre kadar azizdir. Belki de hepsinin ifâdesi, onda olduğu için hepsinden öndedir. Dil olmayınca millet olmaz, milliyet olmaz.” diyen Prof. Dr. Fâruk K. Timurtaş, dil meseleleri dışında umumî kültür, memleket ve edebiyatla ilgili yazılar da yazmıştır.
Şâirliği de bir başka tarafıdır. Şiirlerinde, eserlerinde olduğu gibi dâimâ Türk milletini ve değerlerini işlemiş, kaybedilen toprakların ve târihin hasretini çekmiş ve dile getirmiştir.Vezin olarak, serbest, hece ve aruzu kullanmıştır. Bilhassa 1948-1949 yıllarında yazdığı şiirlerde millî ve insânî duygularla dolu bir ruhun çağladığı görülür.
Eserleri: Altmış’ın üstünde ilmî makalesi, ona yakın tebliği, otuza yakın araştırma ve incelemesi bulunan Prof. Dr. Fâruk Kadri Timurtaş’ın eserleri de büyük bir yekûn tutmaktadır. Bunlar:
1) Mehmet Akif ve Cemiyetimiz (1962),
2) Ali Şir Nevâî’nin Türk Diline Hizmetleri (1962),
3) Osmanlıca (1962),
4) Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrini (1963),
5) Osmanlıca Grameri (1964),
6) Dil Dâvâsı ve Ziya Gökalp (1965),
7) Şeyhî-Hayatı ve Eserleri, Eserlerinden Seçmeler (1968),
8) Mevlid (1970),
9) Peyami Safâ’dan Seçmeler/Ergün Göze ile birlikte (1976),
10)Şeyhî’nin Harnâmesi (1971),
11)Yûnus Emre Dîvânı (1972),
12)Millî Üniversite ve Reform (1972),
13)Yeni Osmanlıca Metinler (1972),
14)Klâsik ve Eski Osmanlı Türkçesi Metinleri (1974),
15)Osmanlı Türkçesine Giriş (1972),
16)TürkDili / Prof. Dr.Muharrem Ergin ve Prof. Dr.Mehmed Kaplan ile birlikte (1977),
17)Eski Türkiye Türkçesi
18)XV. Yüzyıl (1981)
19)Türkçemiz ve Uydurmacılık (1977)
20)Osmanlı Türkçesi ve Grameri III (1979)
21)Uydurma Olan ve Olmayan Yeni Kelimeler Sözlüğü (1979)
22)Târih İçinde Türk Edebiyatı (1981)
24)Burhan Bozgeyik’le Mülâkat (1981)
ALİ FEHMİ KARAMANLIOĞLU
(1932-1973) Kıpçak Türkçesi uzmanı ve yazar. 31 Mayıs 1932’de İstanbul’un Küçükpazar semtinde doğdu. Babası Karamanoğulları’ndan Ahmed Tevfik Bey, annesi Fatma Hikmet Hanım’dır. Süleymaniye Mimar Sinan İlkokulu’ndan sonra İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden 1954’te mezun oldu. Aynı yıl Eski Türk Filolojisi Kürsüsü’nde Reşit Rahmeti Arat’ın asistanı olarak göreve başladı. Kıpçak Türkçesi Üzerine Bir Gramer Denemesi adlı çalışmasıyla doktor (1959), Seyf-i Sarâyî’nin Gülistan Tercümesi’nin metin ve indeksini hazırlayarak doçent oldu (1968).
1960-1962 yıllarında Alman Akademik Mübâdele Teşkilâtı’nın (DAAD) bursuyla Hamburg Üniversitesi’nde Annemarie von Gabain, Bertold Spuler ve O. Pritsak’ın derslerini ve şarkiyat seminerlerini takip eden Karamanlıoğlu, aynı kurumun araştırma bursuyla 1968’de de üç ay süreyle Almanya’da bulundu. 1972’de Viyana’da yapılan Milletlerarası Altayistik Toplantısı’na (PIAC) katıldı. Yakalandığı böbrek hastalığına rağmen Türk dilinin meseleleri üzerinde çalışmayı sürdüren ve çok sıkıntılı anlarında bile derslerini bırakmayan Karamanlıoğlu 17 Ocak 1973’te öldü.
Kabri Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı’ndadır.
Kıpçak Türkçesi üzerinde yaptığı lisans, doktora ve doçentlik çalışmalarıyla tanınan Karamanlıoğlu’nun dilin çeşitli problemleri ve Türk kültürüyle ilgili makaleleri İslâm Ansiklopedisi, Türkiyat Mecmuası, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, Türk Dili, Türk Kültürü, Türk Yurdu, Bilgi ve Ortam mecmualarında yayımlanmıştır
Eserleri
-
Türkçe Nereden Geliyor Nereye Gidiyor? (İstanbul 1972; daha sonraki yıllarda Türk Dili adıyla birkaç defa basılmıştır). Cumhuriyet gazetesinin açtığı “Dil sahasında yazılan en iyi eser” konulu Yunus Nadi yarışmasında birincilik alan eserde Türkçe’nin bağlı bulunduğu dil ailesi ve menşeinin ele alındığı kısa bir girişten sonra “Türk Dilinin Eski ve Yeni Çağları”, “Türk Dilinin Bugünkü Lehçe ve Şiveleri”, “Eski Türkçe”, “Orta Türkçe”, “Yeni Türkçe”, “Çağdaş (Modern) Türkçe” başlıklı bölümlerle sonuç kısmı ve konuyla ilgili yayınlar yer almaktadır. Eser uzun yıllar sahasında bir boşluğu doldurmuş ve çeşitli seviyelerdeki insanların yararlandığı bir kitap olmuştur.
-
Seyf-i Sarâyî, Gülistan Tercümesi (Kitâb Gülistân bi’t-Türkî; İstanbul 1978; müellifin “Seyf-i Sarâyî’nin Gülistan Tercümesi’nin Dil Hususiyetleri”, TM, XV [1968], s. 75-126 adlı makalesi ve tıpkıbasım ilâvesiyle 2. baskısı, Ankara 1989). “Eser ve Dili”, “Seyf-i Sarâyî’nin Gülistan Tercümesi’nin Dil Husûsiyetleri”, “Metin”, “Dizin” ve “Tıpkıbasım” bölümlerinden oluşmaktadır.
-
Kıpçak Türkçesi Grameri (Ankara 1994). Karamanlıoğlu’nun, Kıpçak Türkçesi kaynaklarından Muînü’l-mürîd üzerine hazırladığı henüz yayımlanmamış bir çalışması daha vardır.
ANNEMARİE VON GABAİN
Prof. Annemarie von Gabain 4 Temmuz 1901’de Mörchingen’de doğmuştur. Orta öğrenimini bitirdikten sonra Berlin Üniversitesinde tanınmış Sinolog Otto Franke’nin yanında çalışmış, onun derslerine ek olarak Türkolog Wilhelm Bang’ın derslerine de devam etmiştir. Turfan kazılarında bulunan Uygur yazmaları üzerinde çalışan Bang, Gabain’in Sinoloji bilgisinden yararlanmıştır. Uygurca yazmaların işlenmesi, Bang ile Gabain arasındaki ortak çalışmalar sonunda gerçekleşmiştir. Bu yazmaları Bang, Gabain ile ortak bir çalışma yaparak Turkische Turfantexle adı altında yayımlamıştır (6 bölüm, 1929-1934). Altaytischer Index zu den fünf ersien Slücken der turkisehen Turfaıueztc (1931) adlı eser de bu ortak çalışmaların bir ürünüdür.
Bang’ın ölümü (1934), Gabain’in Uygur yazmaları üzerindeki çalışmalarını aksatmamıştır. Berlin Akademisindeki eski Türkçe yazmaların işlenmesini büyük bir çaba ile sürdüren Gabain, bu dizide yeni yayınlar yapmıştır. (V)II, 1954; IX, 19S8, W. Winter’le birlikte; X, 1959, T. Kowalski ile birlikte). Bunlardan başka, F. W. K. Müller’in Uygurica adlı eserinin IV. kitabını da yayımlamıştır (1931).
Gabain’in Eski Türkçe ve Uygurca alanında birçok çalışması daha vardır: Jahrbücher X, 1930, W. Bang ile birlikte); Die bulgarische Übersetzung der Biographie Huren-tsangs (1935); Briefe der uigurischen Hüen-tsang Biographie (Silzungsberîclıle der Preufiisclıen Akademie der Wissenschafien 29: 371-415, 1938); Alt-turkisches Schrifttum (1950); Die Frühgeschichte der Uiguren (1952).
Gabain’in Eski Türkçe ve Uygurca alanındaki en büyük eseri Alttürkische Grammatik (Leipzig 1941, 2. bas. Wiesbaden 1950, 3. bas. Wiesbaden 1974)’tir.
“Eski Türkçe” alanındaki bu çalışmaların yanında Gabain, çağdaş Türk diyalektleri üzerinde de durmuştur. Onun bu alanda yazdığı en büyük eser, Özbekçe grameri (Özbekische Grâmmatik, 1945)’dir. Phüohgiae Turcicae Fundamenta adlı anıtsal ortak yayında da birçok yazısı çıkmıştır: Das Ailliirkische (I, 1959); Die Sprache des Codex Cumanicus {1, 1959); Alltürkische Schreibkultur und Druckerei (11, 1964); Die ailliirkische Literatür (II, 1964); Die komanische Literatür (II, 1964) gibi.
Gabain, 1935-1937 yılları arasında Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde Sinoloji profesörü olarak çalışmıştır. Ankara’dan ayrıldıktan sonra Berlin Üniversitesinde Türk dili öğretimini üzerine alan Gabain, II. Dünya Savaşı’nın sonuna değin bu görevde kalmıştır. Savaşın sona ermesi üzerine Hamburg Üniversitesinde Türk dili profesörlüğüne atanmıştır.
Uygurca alanındaki çalışmalarıyla büyük bir ün kazanmış olan Gabain, 1957’de Türk Dil Kurumunun haberleşme üyeliğine, 1989’da da şeref üyeliğine seçilmiştir.
Cumhuriyetimizin 50. yıl dönümünde Türk diline katkılarından dolayı Gabain’e hükümetimize şeref diploması verilmiştir.
Gabain, öğrencileri ve çalışma arkadaşları arasında Maryam apa adıyla anılmakta idi. 1961’de 60 yaşını dolduran Maryam apa’ya çalışma arkadaşları ve eski öğrencileri “Al Bitig” adlı bir armağan sunmuşlardı (Ural-AItaische Jahrbûcher XXXIII).
Prof. Dr. Annemarie von Gabain, 15 Ocak 1993 günü Berlin’de yaşama gözlerini yumdu.
Prof. Dr. Muharrem Ergin (1923 - 1995)
Muharrem Ergin, Haydar Ergin ile Naime (nüfus kaydında Hanım) Ergin’in oğlu olarak 1923‘te Ahıska vilâyetinin Ahılkelek kazasına bağlı Gögye köyünde doğdu. 1920′li yıllarda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin sınırları içerisinde kalan bu bölgede yaşayan Türkler kendilerine Terekeme veya Karapapak adını vermişlerdir. Ancak Türkiye’de “Mesket Türkleri” adı ile tanınmaktadırlar.
Timur devrinde Semerkand‘dan göçen bu Türkler iki yüzyıl kadar İran’da Sulu düz > Sulduz bölgesinde yaşamışlar sonra Ahıska vilâyetine gelmişlerdir. İşte Muharrem Ergin bu Terekeme Türklerinin beylerini teşkil eden Kemaloğulları adlı bir aileye mensuptur. Osmanlı idaresi bu beyler ailesine fermanla beylik de vermiştir.
Terekeme Türkleri 19. yüzyılın sonlarında kendilerini Türk-Ermeni mücadelesinin içerisinde buldular. Birinci Dünya Savaşı esnasında bu Türk-Ermeni mücadelesi en had safhaya ulaştı ve savaştan sonra sınırlar belirlendiğinde sınırın Sovyet tarafında kalan Terekemeler artık bu topraklarda kalmanın güvenilir ve doğru olmadığını görerek Türkiye’ye göç etmeye karar verdiler.
Daha önceleri kışın Türkiye’de Kars civarında, yazın Ahıska vilâyetinde yaşayan ve hayvancılıkla geçinen Kemaloğulları, küçük Muharrem’in doğumundan üç yıl sonra Türkiye’ye temelli göçü gerçekleştirmişlerdir. Devlet bu beyler ve reayasına Türkiye’de yerleşim bölgesi olarak Muş vilâyetinin Bulanık kazasını seçmiştir. Muharrem Ergin’in sülâlesinin Gögye’den Bulanık’a göçleri bir buçuk yıl kadar sürmüş ve 1926 yılında tamamlanmıştır. Göç eden dört kabile mensubudur. Altı kabilenin mensupları ise orada kalmıştır.
Muharrem Ergin’in aile arasındaki adı Behram-’dır. Yaşlılar onun kendi aralarında Behram diye çağırırlar. Ancak nüfus kaydında adı Muharrem Ergin-’dir.
Ergin ailesi 11 çocuklu kalabalık bir ailedir. Babası Haydar’ın ilk eşi Zöhre’den İbrahim, Mah-yıldız, Celîl, Kamil ve Enver adlı beş çocuğu olmuştur. İbrahim ve kız kardeşi Mahyıldız ailenin Gürcistan’da kalan tarafında yaşadılar. İbrahim Veteriner Profesör oldu. İbrahim ağabeyi ve Mahvılchz ablası vefat etmişlerdir.
Annesi Naime’nin ilk eşi Ali’den Bahri ve Mihriban adlı iki çocuğu vardı. Sonra babası Haydar ile annesi Naime evlendiler ve bu evlilikten de Bahri, Yıldız, Muharrem ve Fahrettin doğdu.
Muharrem Ergin ilk tahsilini Bulanık îlk Okulu’nda yapmıştır. İlk okulu bitirince en yakın yer olan Muş vilâyeti merkezinde orta okul açılmış, böylece Muharrem Ergin orta tahsiline devam etmek fırsatını bulmuştur. Orta okul sıralarında bu sefer lise ihtiyacı hasıl olmuş, Muharrem Ergin bu ihtiyacını da devlet parasız yatılı sınavına girerek karşılamıştır. Sınavı kazanan Muharrem Ergin kendisini Balıkesir Lisesi’nde bulmuştur.
İlk ve orta okulda çok parlak bir öğrencilik hayatı olan Muharrem Ergin Balıkesir Lisesi’nde de kendisini göstermiş ve o zamanlar Millî Eğitim Bakanlığı tarafından bütün Türkiye ölçüsünde hazırlanan İftihar Listesi kitabına girmiştir.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydolan Ergin, Reşid Rahmeti Arat, Ahmet Caferoğlu, İsmail Hikmet Ertaylan, Ali Nihat Tarlan, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mecdut Mansuroğlu, Janos Eckmann, Ahmet Ateş, Abdülkadir Karahan, Mehmet Kaplan gibi hocaların öğretiminde başarılı bir yüksek tahsil hayatı sürdürerek 1946-1947 ders yılında mezun oldu. Bir yıl kadar Boğaziçi Lisesi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı. 1950 yılında açılan asistanlık sınavını kazanarak Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne asistan oldu.
Muharrem Ergin Türk Dili Kürsüsü’nde Ord. Prof. Dr. Reşid Rahmeti Arat’ın asistanı olarak o sıralarda Vatikan Kütüphanesinde ikinci yazması bulunan Dede Korkut Destanları’nın karşılaştırmalı metni üzerinde doktora çalışmasına başladı. Doktora tezini 1954 yılında tamamladı. İki yıllık askerlik görevinden sonra da doçentlik çalışması olarak Dede Korkut Destanlarının hazırlamış olduğu karşılaştırmalı metninin gramerini ve sözlüğünü hazırladı ve bu çalışması ile 1962 yılında doçent unvanını aldı.
1964 yılının sonlarında Ord. Prof. Dr. Reşid Rahmeti Arat vefat edince Doçent Dr. Muharrem Ergin Eski Türk Dili Kürsüsü’nün başkanı oldu ve bu görevi yaş haddinden emekli olduğu Temmuz 1990′a kadar devam etti.
1964 yılında Özden Ergin ile evlendi. 1965 yılında Ergin çiftinin tek çocukları olan Çağrı dünyaya geldi. Muharrem Ergin 1971 yılında profesörlüğe yükseltildi. Profesörlüğe yükseltilirken biri Orhun Âbideleri diğeri Azeri Türkçesi adlı iki profesörlük takdim tezi sundu.
1986 yılından Temmuz 1990′a kadar Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün başkanlığını da yürüten Ergin başarılı ve parlak bir akademik hayat geçirmiştir. Türkiye Millî Kültür Vakfı’nın, Boğaziçi Yayın-evi’nin, Aydınlar Ocağı’nın ve Milletler Arası Türkoloji Kongresi’nin üstün hizmet ve şeref armağanları ile taltif edilmiştir.
Prof. Dr. Muharrem Ergin Türkçeyi çok iyi konuşan bir hatiptir. Vurgulaması, tonlaması ve telaffuzu çok iyidir. Muharrem Ergin eser vermiş olan velud bir hocadır. Eserleri Türk dilinin ve kültürünün çeşitli sahalarına aittir. Başta meslekî eserleri gelir.
Meslekî eserlerinin en önde geleni Türk Dil Bilgisi adlı kitabıdır. İlk baskısı 1958 yılında Edebiyat Fakültesi yayınları arasında yapılan bu eserin genişletilmiş ikinci baskısı 1962 yılında yapıldı. Bu ikinci baskıdan yapılan üçüncü baskı ise özellikle SSCB’ye bağlı doğu bloku hocalarının ihtiyaçları için Bulgaristan’da Sofya’da 1967′de “Narodna Prosveta” olarak yayımlanan baskıdır. Yine genişletilen eserin 1972 yılında dördüncü baskısı yapılmıştır.
Türk Dil Bilgisi üniversitelerde yazılan ve okutulan ilk Türk Dil Bilgisi’dir. Bu güne kadar Türkiye üniversitelerinin tümünde okutulan temel kitap olarak 1997 yılına kadar 20′nin üzerinde yayımlanmıştır. Ergin’in bu eseri çeşitli ölçü ve hacimlerde Eğitim Enstitüleri, Yüksek Okullar ve Temel Bilimler Fakülteleri için yine Türk Dil Bilgisi başlığı ile, Lise 1 ve II için Türk Dili başlığı ile, Yaygın Yüksek Öğretim’in kuruluşundan sonra Türkiye Üniversiteleri’nin her bölümünün öğrencilerinin okumaları için Üniversiteler İçin Türk Dili başlığı ile, yayımlanmıştır. Bu sonuncusunun 8. baskısı yapılmıştır.
Ergin’in ikinci meslekî eseri Osmanlıca Dersleri adlı ders kitabıdır. Eski yazının ve Osmanlıcanın üniversitelerde kapısını açan ve mükemmel bir antolojisi de olan Osmanlıca Dersleri, ilk baskısı 1958 yılında olan ve bu güne kadar 8 baskısı yapılan orijinal bir eserdir.
Muharrem Ergin’in ilmî araştırmaları ise Türk dilinin çeşitli saha ve devrelerini inceleyen eserler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Eski Türkçe sahasında hazırladığı eseri Orhun Âbideleri adını taşır. 1970′te 100 Temel Eser serisinde ilk baskısı yapılan bu kitapta Köl Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk yazıtlarının metinleri, tercümeleri, sözlüğü ve tıpkıbasımları yer almaktadır. 27 yıldan beri üniversitelerde ders kitabı olarak da okutulan bu eserin 20 baskısı yapılmıştır.
Çağatay Türkçesi sahasında hazırladığı eseri Ebülgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Terâkime adlı eseridir. Bu eser Tercüman 1001 Temel Eser serisinin 33. kitabı olarak 1974 yılında Türklerin Soy Kütüğü başlığı ile yayımlanmıştır.
Azeri Türkçesi sahasındaki ilk eseri Şehriyâr’ın Haydar Baha’ya Selâm I-II adlı iki şiirinin esas alınarak Şehriyâr’a yapılan nazireler ile birlikte Şehriyâr’ın şiirlerinin dil özelliklerinin gösterildiği Azeri Türkçesi adlı kitabıdır. İlk (1971) ve ikinci (1981) baskısı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yayınları arasında yapılan bu eserin üçüncü baskısı 1986′da Ebru Yayınevi tarafından yapılmıştır. Bu sahada hazırladığı diğer eseri de İstanbul Edebiyat Fakültesi yayınları arasında yayımlanan Kadı Burhaneddin Divanı‘nın transkripsiyonlu metnidir.
Türkiye Türkçesi sahasında hazırladığı eseri Dede Korkut Kitabı’dır. Ergin Dede Korkut destanlarının karşılaştırmalı metni ile indeksini doktora tezi olarak, gramerini ise doçentlik tezi olarak hazırlamış ve bu eserlerin ilk baskıları Türk Dil Kurumu Yayınları arasında 1958 ve 1963 yıllarında yayımlanmıştır.
Muharrem Ergin hocalığının dışında bir düşünür, bir fikir adamıdır. Türkiye’nin Bugünkü Meseleleri adlı dört baskısı yapılan eseri Ziya Gökalp‘ten sonra bu sahada yazılmış en muhteşem eserdir.
Ergin’in diğer fikir eserleri arasında Sovyet Emperyalizmi, Balkanlar ve Türkiye (İstanbul 1974) ve Türkiye’yi Bu Güne Getiren Tarihi Seyir (Ankara, 1986) adlı eserlerini zikredebiliriz.
Onun gözlerden uzak kalan bir büyük eseri de 1945 ile 1988 yılları arasında yazdığı 200′den fazla ilmî ve siyasî makaledir. Çeşitli dergiler ile Orta Doğu gazetesindeki yorumları Milliyetçiler Korkmayınız, Birleşiniz (Ankara 1976) adı ile yayımlanmıştır.
Ergin’in ilmî yorumları genellikle üniversite dergileri dışında Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün aylık organı olan Türk Kültürü dergisinde görülür. İlim politikasını genellikle Aydınlar Ocağı’ndaki çalışmalarında yapmış, siyasî yorumlarını ise Orta Doğu gazetesinde yayımlamıştır.
45 yılı aşan ilim hayatında bir çok üniversite hocası yetiştiren Ergin’in büyük bir hizmeti de Türkiye liselerindeki dil ve edebiyat öğretmenleridir. Bu gruba onun yazı, konferans, panel, seminer, sempozyum, kollokyum ve kongrelerdeki görüşlerinden faydalanan, başka bir söyleyişle Muharrem Ergin pınarından doyasıya, kana kana bilgi içen her yaştaki bir milliyetçiler ordusunu da ilâve etmek gerekiyor.
Ergin Türk milliyetçisi, Türk kültürcüsüdür. Türklüğü daima bölünmez bir bütün olarak görmüştür. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün kuruluşunda ve gelişmesinde büyük emeği geçmiştir. Ergin teşkilatçıdır, yönlendiricidir, idarecidir, liderdir. Bulunduğu grupta derhal fark edilen bir şahsiyete, müthiş bir ikna kabiliyetine sahiptir. Demirel hükümetine 100 Temel Eser serisini kabul ettiren kişilerin başında gelir. Zaten 100 Temel Eser serisi Ergin’in Dede Korkut hikayelerinin Türkiye Türkçesi tercümesi cildi ile başlamıştır.
Yine onun Türk Mûsikisi Devlet Konservatuarının kuruluşunda devrin siyasî ekibine yaptığı olumlu telkinler ile bu müstesna müessese Türk milletine kazandırılmıştır.
Ergin Milletler Arası ve Millî kongreleri, kol-lokyumları ile Türkoloji ilminin bir ilim disiplini olarak Türkiye’de ve dünyada tanınmasında çok gayret göstermiş, bu müesseseler onun Genel Sekreterliği zamanında kökleşmiş ve gelenekleşmiştir.
Muharrem Ergin 6 Ocak 1995 Cuma günü öğleden sonra dört civarında evinde vefat etti. 9 Ocak 1995 Pazartesi günü saat 11.00′de İstanbul Üniversitesi Merkez Binası’nda akademik tören yapıldı ve Muharrem Ergin’in eller üzerinde Beyazıt Camii’ne taşınan cenazesi kılınan öğle namazından sonra Hasdal Mezarlığında toprağa verildi.
Eserleri
Türk Dil Bilgisi
Osmanlıca Dersleri
Dede Korkut Kitabı
Orhun Abideleri
Azeri Türkçesi
Türkiye’nin Bugünkü Meseleleri
Türklerin Soy Kütüğü (sadeleştirme)
Milliyetçiler Birleşiniz
Türk Dili 1 - 2
Kadı Burhaneddin Divanı
Dostları ilə paylaş: |