1- İTİKADİ MEZHEPLER VEYA KELÂM MEKTEPLERİ
Kelâm ilmi İslamın bünyesinde tedricen doğmuştur. Bir yandan Hz. Peygamberden (s.a.v.) sonra Onun yerine kimin geçeceği, diğer yandan sahabe arasında cereyan eden siyasi kavgalar sonucu ortaya çıkan büyük günah işleyenin kafir mi yoksa mü'min mi olduğu meselesi bir takım guruplaşmalara yol açmış ve bunun sonucu olarak itikadi, bir başka deyişle, Kelâmi mezhepler oluşmuştur. Gerçekte bu mezheplerin ortaya attıkları görüşler Kelâm ilminin asıl malzemesini meydana getirir. Belirli konularda nassların tevili ve tefsiri demek olan itikadi mezheplerin kanatleri bir araya getirildiğinde karşımıza Kelâmın metodları çıkar.
İtikadi mezheplerden söz eden Milel ve Nihal kitapları Hz. Peygamber'in (s.a.v.) şu hadisine yer vererek konuya girerler. Gerçekte çeşitli tarzda nakledilen hadis şu mealdedir:
"Benim ümmetim 73 fırkaya ayrılacak. Bunların biri hariç hepsi cehenneme girecektir. Kurtulacak fırka (Firka-i Naciye) benim ve ashabımın yolunu takib eden fırkadır".40
Bu hadisin önemli yönü, daha sonra ortaya çıkan gerçeği ifade etmiş olmasıdır. Hakikatte İslam toplumu birtakım fırkalara ayrılmış, İbn Hazm'in (456/ 1064) deyişi ile İslam milleti beş fırkaya bölünmüştür. Bunlar, Ehli Sünnet, Mutezile, Mürcie, Şia ve Havaric'tir.41
HAVARÎC
Kelâmi mezhepler arasında ilk ortaya çıkan Havaric olmuştur. Bundan dolayı önce Havaric'den söz etmek yerinde bir davranış olur.
Havaricin Ortaya Çıkışı
Hz. Osman'ın (r.a.) şehid edilmesi, Hz. Ali'nin (r.a.) hilafeti, Cemel vakası gibi olaylar sonunda İslam toplumu çalkalanmaya başlamıştır. Öte yandan Şam valisi Hz. Muaviye (r.a.) halifeliğini ilan etmiş, Hz. Ali'nin (r.a.) Halifeliğini tanımamış, böylece müslümanlar iki halifeyle idare edilir duruma gelmişti. Bu durum Hz. Ali ile Hz. Muaviye'yi H. 38 tarihinde Sıffın'de karşı karşıya getirdi. Sıffın muharebesi esnasında Hz. Muaviye Allah'ın kitabının hakem olmasını istedi. Bunun üzerine Hz. Ali'nin askerleri arasında ihtilaf patlak verdi. Bir kısmı hakemliği kabul etmek isterken, bir kısmı da bunu bir savaş hilesi olduğunu söylüyordu. Neticede Hz. Ali Tahkim'i kabul etti. Hz. Ali temsilci olarak Hz. Ebû Musa el-Eşari'yi, Hz. Muaviye ise Hz. Amr b. el-As'ı seçti. Hz. Ali'nin askerleri arasında bulunan Temim kabilesinde bir gurup, "Hüküm Allah'ındır" diyerek hakem olayını hatalı bulmuş daha sonra Hüküm Allah'ındır sözü onların şiarı haline gelmişti. Bunlar Hz. Ali'nin tahkimi kabulden dolayı hata işlediğini, küfre gittiğini dolayısıyla bunu ikrar etmesini Hz. Ali'den (r.a.) istediler. Eğer bu şartı kabul ederse kendisine döneceklerini ve birlikte Hz. Muaviye'ye karşı savaşa devam edeceklerini bildirdiler. Hz. Ali bu şartı ve isteği kabul etmedi. Böylece Havaricin ortaya çıkması için zemin hazırlanmış oldu, ve Hz. Ali'den ayrılan bu gurup Havaricin ilk çekirdeğini oluşturur.42
Havaric İsmi
Havaric isminin Haricilere verilmesinin iki sebebi vardır:
1- Hz. Ali ve arkadaşları üzerine yürüdükleri (huruç) ona karşı isyan ettikleri için bu ismi almışlardır.
2- Hariciler bizzat isimlerini Allah yolunda hakikati aramaya çıktıkları gerekçesiyle bu "çıkış" tan dolayı Havaric ismini Kur'an’a dayandırmışlardır:
"Kim Allah ve Rasûlü’ne itaatle hicret ederek evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, onun ecri (mükafatı) gerçekten Allah'a düşmüştür. "43
Hariciler ayrıca aşağıdaki ayete dayanarak kendilerini, nefislerini Allah yolunda satanlar anlamına "Şurat", olarak tanımlamışlardır.44
"İnsanlardan bir kısmı da vardır ki, Allah'ın rızasını isteyerek nefsini Allah'a ibadet yolunda sarfeder (satar)".45
Haricilerin Görüşleri:
İmamet
Hariciler imametle ilgili meselelerde şu görüşlere sahiptirler: Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in (r.a.) hilafetleri sahihtir. Hz. Osman'ın hilafetinin ilk yılları sahihtir. Ama O, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in (r.a.) yolunu takip etmediği için hilafetinin son senelerinde azledilmesi gerektiği kanaatindedirler. Hz. Ali'nin hilafeti meşrudur, fakat hakem olayını kabul ettiğinden dolayı hataya düşmüş, küfre vamıştır. Cemel vakasına iştirak eden Hz. Talha, Hz. Zübeyr ve Hz, Aişe'nin (r.a.) ile hakem olayındaki Hz. Musa el-Eşari ve Hz. Amr b. el-As'ın küfürlerine de kail olmuşlardır.
Haricilerin hilafet nazariyesinin esasını, halifelerden;
1- Hangisinin hilafete layık olup olmadıklarının araştırılmasıyla
2- Yine hangisinin mü'min olup olmadıklarının bilinmesi teşkil ediyordu.
3- Haricilere göre halifelik müslümanların hür iradesiyle teşekkül etmeli ve halife seçilen kişi uzlaşmacı ve hakemliği kabul edici olmamalıdır.
4- Halifenin Kureyş’ten olması zorunlu değildir. Halifenin Kureyş’li olması mümkün olduğu gibi başkalarından hatta Habeş’li bir köle bile halife olabilir.
5- Halifenin belirlenmesinde esas olan seçimdir, seçimle iş başına gelen müslümanların reisleri olur.
6- Halifenin, Allah'ın emirlerine tam itaati şarttır, yoksa azli vacib olur.46
İman-Amel Münasebeti
Haricilerin ortaya çıkışlarına asıl sebep siyasidir. Onlar için temel mesele, hilafete geçen kişinin durumudur. Ama daha sonra bu temel meseleden hareketle Hariciler, imanla amelin münasebeti üzerinde durmuşlardır. Onlara göre ameller yani namaz, oruç, doğruluk, adalet gibi dini emirler imandan bir cüzdür, ondan ayrılmazlar, İman sadece itikattan (tasdikten) ibaret değildir. İman kalple tasdik, dil ile ikrar olmakla birlikte günahlardan kaçınmak ta imandandır.47 Buna göre her büyük günah sahibi küfür işlemektedir. Harici anlayışa göre bir kimse Allah'ın birliğine ve Hz. Muhammed'in (s.a.v.) O'nun Rasûlü olduğuna inansa fakat farzlardan birini işlemese büyük günaha girmiş olur. Bu hal o kişinin küfrüne delalettir.48
Hariciler hiç bir zaman birlik içinde olamamışlardır. Zira onların tabiatları çölde yaşayan arapların karekteridir. Hariciler serbestliğe alışık, çabuk ihtilafa düşer niteliktedirler. Hepsinin aşağı yukarı birleştiği ana esaslar
1- Hilafet nazariyesi
2- Amelin imandan cüz oluşu konularıdır. Hatta bazı harici kollar imamete bile lüzum yoktur deyip Allah'ın kitabı kafidir demişlerdir. Bu görüşü önce savunan sonra vaz geçenler el-Muhakkimetül-Ula'ya mensup haricilerdir. Bunlar, "Hüküm ancak Allah'a aittir" demişlerdir. Hz. Ali'nin bu söz için "Doğru bir söz fakat bununla batıl murad ediliyor" dediği meşhurdur.49
Hariciler bazı belirgin özelliklerle temayüz etmişlerdir. Bunlar:
1- İbadete sıkıca bağlanmak ve onda kaybolmak... Şehristani'nin (548/1153) deyişiyle Hariciler "Namaz ve Oruç ehlidirler"50 Onlar yalandan ve açıkça günah işleyenden kaçarlar. Hz. Ali, Hz. Abdullah b. Abbas'ı (r.a.) Nehrevan'a gönderdiği zaman o, onların uzun müddet secdede kalmaktan alınlarının yaralı, ellerinin de develerin dizleri gibi sertleştiğini görmüştür.
Haricilerin ibadette bu derece aşırı oluşları diğer müslümanlarla münasebette aşırılığa ve şiddete sevketmiş ve neticede pek çok müslümanın kanının akıtılmasına sebep olmuştur.
2- Akidelerine ihlasla bağlı olmak. Bunun sonucu olarak Hariciler akidelerini savunmak için savaştan çekinmemişlerdir. Hz. Ali'nin: "Benden sonra Haricilerle dövüşmeyiniz" buyurması ve ilaveten: "Hakkı arayıp da hata eden, batılı arayan ve onun idrakinde olan kimse gibi değildir" demesi Havaric'i, hakkı arayan fakat hatada olanlar gurubuna dahil ediyor.
Ömer b. Abdulaziz, Havaric'e
"Sizin dünya ve mal için çıkmadığınızı öğrendim. Ahireti arıyorsunuz ama o yolda hata içindesiniz" demiştir.
Haricilerin imanlarının şiddeti onları açıkça kendi ilkelerini kabul için halkı davete zorlamıştır. Onların tarihleri bu konuda çeşitli şecaat örnekleriyle doludur.
Özet olarak Hariciler, dinde şiddet, akidede ihlas ve ender görülen şecaat sahibi kimselerdir. Bu bariz vasıflarıyla kendilerini İslam düşünce tarihi içinde göstermişler, daha sonraki Kelâmi hareketler üzerinde etkili olmuşlardır.51
Bazı Harici Fırkalar:
1- el-Muhakkimetü'l-Ula:
İlk Havaric (Marika) firkasıdır. Hz. Ali (r.a.). ile savaşanlar bunlardır.52 Bunlar hakem tayinine itiraz ederler. Hz. Ali, Hz. Osman ile Cemel ve Sıffın olaylarına iştirak edenleri, hakemleri ve kabul edenleri kafir sayarlar. Bunlara göre büyük günah işleyenler de kafirdirler. Harici olmayan müslümanlara kafir derlerse de müşrik demezler, imam tayinini başlangıçta vacip görmüyorlardı. Önemli olan, imamın adil olmasıdır.
el-Muhakkimetü'1-UIa ilk harici fırkası olduğundan diğerleri bu fırkadan doğmuştur.53
2- Ezarika:
Ezarika, Nafi' b. Ezrak'a tabi olanlardır.54 Bu zat, onların, en büyük fakihlerindendir. Ezarika'ya mensup olanlar, kendilerinden başka bütün müslümanları tekfir etmişlerdir. Ezrak'a göre kendilerinden başkalarının kestikleri yenmez, onlarla evlenilmez, tevarüs edilmez. Yene Ezarika'dan başkalarının çocuklarının ve hanımlarının öldürülmeleri helaldir. Şehritani onların bu türden bidatlerinin sekiz kadar olduğunu kaydeder.55
3- Necedat:
Necdet b. Amr'e bağlı olan Hariciler Necedat fırkasını oluşturur. Bunlara göre din iki kısımdan ibarettir:
1- Allah'ı, Rasûllerini tanımak, müslümanların kanının akıtılmasını haram saymak. Müslümanlardan maksat, onlara uyanlardır.
2- Bunların dışında kalan hususlar ki, bu konularda insanlar mazurdurlar. Ancak bu, helal ve haram konusunda hüccete sahip oluncaya kadar devam eder.56
4- İbaziyye:
Abdullah b. İbaz'a nisbetle bu ismi almışlardır. Bu güne kadar kuzey Afrika’da varlıklarını sürdüren Hariciler bunlardır.
Bunlara göre kendilerinden olmayanlarla evlenmek helaldir. Bir Haricinin Harici olmayanla tevarüsü caizdir. Hariciden başkasının öldürülmesi helal değildir. Harici olmayanların öldürülmesi davetten, hüccetin getirilmesinden ve kıtal ilanından sonra ancak helal olur.57
Belli başlı yukardaki Harici fırkalardan başka Sufriyye, Sealibe, Acaride v.b. gibi daha pek çok Harici fırka vardır. Onlar ihtilafa müsait tabiatlarından dolayı birçok guruplara ayrılmışlardır. Burada bu kolların her birini ayrı ayrı zikretmeye imkan yoktur. Biz bunlara önemli yanlarıyla kısaca temas ettik. Önemli olan Haricilerin katı, sert ve ihlaslı tutumlarıyla Kelâm Tarihinde işgal ettikleri yer ve daha sonraki devirlere görüşlerinin yansıması ve İslam ilahiyatının bundan nasibini almasıdır.58
Havaric'le İlgili Kaynaklar
1- Ebû'l-Hasan el-Eş'ari, Makalatü'l-İslamiyyin, Kahire 1389/1969, c.l, s. 167 v.d.
2- Abdu'l-Kahir el-Bağdadi, el-Fark Beyne'l-Fırak, Kahire, Muyyiddin Abdulhamid nşr. s. 72 v.d.
3- İbn Hazm, el-Fasl, Kahire 1384/1964, c. 5, s. 29
4- eş-Şehristani, Ebû'1-Feth, el-Milel ve'n-Nihal, Kahire 1387/1968, c. 1 s. 114 v.d.
5- Ahmed Emin, Fecrü'l-İslam, Kahire 1969, s. 256.
6- Neşet Çağatay, İ.Agah Çubukçu, İslam Mezhepleri Tarihi, Ankara 1965, s. 10 v. d.
7- Ebû'1-Vefa et-Taftazani, İlmu'l-Kelâm ve Ba'du müşkilatihi, Kahire 1386/1966, s. 32. (Trc. Şerafeddin Gölcük)59
Dostları ilə paylaş: |