Kentleşme şurasi sonuçlarinin avrupa biRLİĞİ Çevre taahhütleri doğrultusunda değerlendiRİlmesi Nuran Talu



Yüklə 235,48 Kb.
səhifə2/3
tarix07.08.2018
ölçüsü235,48 Kb.
#67915
1   2   3

Yakın zamana kadar dünyada “Kahverengi Gündem“ gözardı edilmiştir. Ancak, 1990’ların başından bu yana, uluslararası kalkınma kuruluşları (Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşmeleri Merkezi vb.) ve giderek ulusal, yerel ve bölgesel otoriteler ve akademik toplum, sivil örgütler gibi diğer ilgili kesimler kentsel çevrenin ve ihtiyaçlarının önemini kavramaya başlamışlardır.
Böylece; kentler ve sürdürülebilirlik, kentlerin sürdürülebilmesine yönelik planlama ve kentlerin sürdürülebilirliğinin sağlanması süreçlerinin yönetilmesi gibi tüm konular birarada gündeme gelmiş ve kentsel gelişmede temel kilit sorunlar ve bunların sebepleri sıkça tartışılmaya başlanmıştır.
Bu çerçevede, içme suyu, atıksu, sağlık tesislerini geliştirme ve kanalizasyon yetersizlikleri ile gelen sağlık sorunları, atık yönetimi, çevresel olarak hassas olan arazilerin bozulması, kontrol edilmeyen kirlilik emisyonlarları, kent içi ulaşım sorunları, tehlikeli atıkların uygunsuz bir şekilde boşaltılması, küresel sorunların yansımaları, gelirin azalması ve yaşam kalitesinin gerilemesiyle sonuçlanan bir çok kente ait bir çok konunun yerleşmeler düzeyinde bütünleşik bir yaklaşımla ele alınması elzem olmuştur. Bütün bunlar kentlerin sürdürülebilirliğini sağlamak yönünde, yerel ya da bölgesel yönetimler tarafından kalıcı ve rasyonel çözümlerin yaratılması ihtiyacını ortaya koymuştur.
Kentsel gelişme için ihtiyaç duyulan planlama politikaları doğrultusunda, kentsel çevre yönetimi stratejilerinin ve eylem planlarının ortaya çıkması / dikkat alınması da bu bağlamda olmuştur. Bugün itibariyle, kentsel çevrenin sürdürülebilir bir yaklaşımla planlanması ve yönetilmesi ile ilgili konular, araçlar ve pratikler üzerine uluslararası kuruluşlar tarafından ve ülkeler düzeyinde kapsamlı uygulamalara başlanmıştır. Burada işaret edilmesi gereken konunun; kentlerdeki çevresel yüklerin ve bu yükleri azaltmada kullanılan çözüm yollarının yoksul ve gelişmiş ülkelerin kentleri bağlamında farklılaştırılarak; özellikle yoksul kentlerde altyapı sorunları ve temel sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi olarak yansıyan çevre konularının, gelişmiş kentlerde farklı açılardan ele alınmasıdır.
Bu noktada, farklı gelişmişlik seviyelerindeki kentlerde yaşanan baskın kentsel çevre sorunlarını iyi tanımlamak lazımdır. Dolayısıyla cevabı aranan soru; kentsel çevre yüklerinin kentler zenginleştikçe nasıl değiştiğidir? Refah sahibi şehirlere uygun bir “Yeşil Gündem” ve yoksul şehirlere uygun bir “Kahverengi Gündem” belirlemek mantıklı mıdır? Yahut çevre sorunları; sağlık sorunu, kirlenme sorunu ve sürdürülebilirlik sorunu gibi üç farklı sorun alanı şeklinde ayrı ayrı olarak ele alınabilir mi? Bu noktada yerel/bölgesel, ulusal ve küresel çevresel sorunlarının birbirleriyle nasıl bir ilişki içinde oldukları, temel küresel gündemlerin yerel girişimlerle bağı değerlendirildiğinde yerel yönetişimin küresel çevre sorunlarıyla ne derecede bağlantılı olduğu ya da yerel çevresel sorunlarla ilgili küresel yönetişim ilişkisinin nasıl olduğu gibi bir dizi soru akla gelmekte, dolayısıyla kentlerde sadece “Kahverengi Gündem” ile uğraşmanın yetersiz olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.
Çevre alanında uzun yıllardır politikaların tespiti için kullanılan “Çevre Ekonomisi Teorisi“ne/Çevresel Kuznet Eğrisine göre bir ülkenin kişi başına geliri arttıkça çevresel kalite belirli bir noktaya kadar bozulmakta, ancak o noktadan sonra gelir artışına paralel olarak çevre kalitesi olumlu yönde düzelmekte ve kişi başına atık üretiminde azalma başlamaktadır. Bir başka deyişle, doğa korumanın içselleşmesinin koşullarından biri sosyo - ekonomik refah olmaktadır. Ancak burada bir ülkede gelir dağılımındaki değişikliklerin; makro ekonomik performansının kötüleşmesinden ya da iyileşmesinden kaynaklanmasının yanısıra, küreselleşme ve/veya teknolojik değişme gibi yapısal etkilerden ve bu etkilerin kaynaklar üzerindeki baskılarından da etkilendiğini görmek ve bunu önemsemek lazımdır. Bu da uygulamada, “Kahverengi Gündem” ve “Yeşil Gündem” olarak iki farklı gündemin oluştuğunu göstermektedir.
Yerel düzeydeki çevre sorunları açısından bakıldığında; kentsel çevre yükleri ile yapılacak değerlendirmelerin; bölgesel, ulusal ve küresel yüklerle ilişkisi kurularak yapılarak çevre ile ilgili konuların/sorunların bu yönde kavramsallaştırılması daha doğru bir yöntem olarak gözükmektedir. Bu yaklaşım çerçevesinde bugün kuramsal olarak cevaplanmaya çalışılan temel bazı sorular vardır. Çevresel yükler neden daha yayılmış bir hale gelmiştir ve ele alınması aksatılmaktadır? Çevresel adaletin - sınıflar, mekan ve zaman boyunca - etkileri nelerdir?
Esasen, sadece “yeşil” bir perspektiften bakış ile, çevresel yükün yerinin değiştirilmesi adil değildir ve ekonomik bakımdan da doğru değildir. Bunun yapılması, yükü, yükü üretenlerin üzerinden alıp farklı ülkeler, insanlar ve ekosistemler üzerine, hatta, gelecek kuşaklar üzerine taşımaktadır.
“Kahverengi” perspektiften bakılınca ise temel eşitsizlik ve ekonomik verimsizlik; yetersiz yerel su kaynakları ve arzında, yerel düzeydeki hava kirliliğinde, atık toplama hizmetlerinin eksikliğinde, yetersiz kanalizasyonda, ve yoksul kesimler için kullanılabilir arsa ve arazinin yetersiz olmasında görülmektedir. Adalet açısından, bu insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmasına hakları vardır.
“Kahverengi Gündem” çok kısa dönemlere odaklanırken, “Yeşil Gündem” daha uzun vadeli, daha yaygın, ekolojik etkiler üzerine odaklanmaktadır. Aslında yeşil ve kahverengi gündemler arasında tezatlar olsa da, bu gündemlerin bazı ortak yanları da vardır. Örneğin, her ne kadar Kahverengi Gündem düşük gelirli grupları şu anda etkileyen yükler üzerine daha fazla odaklansa ve Yeşil Gündem ise gelecek kuşakları etkilemesi muhtemel yükler üzerine daha fazla odaklansa da, her iki gündem de son değerlendirmede eşitlik ile ilgilidir. Her iki gündemde de, motivasyonu başka yönde olan kesimlerin, özellikle karar verevcilerin uygulamalarında çevresel etkileri de hesaba katmalarının sağlanması sorunu yaşanmaktadır.
Bunun da ötesinde, iki gündem arasındaki çelişkiler; sık bir şekilde fazla gelişmemiş politika araçlarının kullanılarak ilgili iki meseleler kümesini, birbirinden bağımsız şekilde ele alma eğilimini yansıtmaktadır. Örneğin, su kaynaklarını tehdit eden husus, insanların sağlıklı kalmak için ihtiyaçları olan günlük 30 litre civarındaki su tüketimi değildir. Tehdit olan husus, daha ziyade, ayırımsız sübvansiyon yolu ile suyun “ödenebilir” kılınması, ya da suyun % 50 kaçak veren bir şebeke ile dağıtımı gibi uygulamalardır. Bu türden değerlendirmenin çoğu, diğer çevre hizmetleri bakımından da geçerli olmaktadır.
Çevresel sürdürülebilirlik amacının güdülmesi aslında; yoksul olan halkın çevresel kaynaklara zaten yetersiz olan erişimlerini öylece devam ettirmenin gerekçesi olarak kullanıldığı haller haricinde, bu kesimlerin çevresel sağlığına yönelik başlıca bir tehdit değildir. Çevresel kaynakların daha dikkatli ve daha adil kullanılması, genellikle hem daha iyi çevre hizmeti, hem de daha az olumsuz ekolojik etki sağlayabilmektedir.
İlke olarak, kentsel çevre inisiyatifleri bağlamında; bu iki gündemin aralarındaki çelişkili ve birbirini tamamlayıcı ilişkiler çok iyi analiz edilmelidir. Bu da; kentler arası farklılıklar, ölçekler arası etkiler, kentsel – kırsal/köysel bağlar ve yönetişim gibi üzerinde düşünülmesi ve ihmal edilmemesi gereken önemli bir dizi konuyu gündeme getirmektedir. Bu noktada, çevre yönetimi konularını yerel düzeyde “bütünleşik” bir yaklaşımla ele alma ihtiyacı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Bütün bu hususlar dikkate alındığında; hem Kahverengi Gündem, hem de Yeşil Gündem sorunlarını ele alan kentsel çevre inisiyatiflerini geliştirmenin ve finanse etmenin en iyi yollarının bulunması ve başarılması lazımdır ve bu konu halen dünyada zor işlerden birisi olmaya devam etmektedir.
Avrupa Mekansal Gelişme Politikaları ve Avrupa Birliği Kentsel Çevre Tematik Stratejisi Süreci ile Gelen Taahhütler
Avrupa Birliği politikalarında kentsel boyutun ele alınması “sürdürülebilir kentsel gelişme” felsefesi çerçevesinde değerlendirilmekte, bu da doğal olarak, yerleşmelerin gelişmesinde çevresel, ekonomik ve sosyal unsurların bir arada ele alınmasını gerektirmektedir. 2005 yılında Avrupa Komisyonu – Kentsel Gelişme Çalışma Grubunun teşviki üzerine Avrupa Birliğinin “2007-2013 Dönemi Topluluk Politikalarındaki Kentsel Boyut” Rehberinde, sürdürülebilir kentsel gelişmenin Birliğin ilgili tüm politikaları ile entegrasyonu/ uyumlaştırılması öngörülmektedir. Bu da doğal olarak ilgili fonların sürdürülebilir kentsel gelişme alanına daha çok miktarlarda tahsis edilme kararlarını da beraberinde getirmiştir. Sözkonusu uyum politikasının öncelikleri, Topluluk Stratejik Rehber İlkeleri’nde (CSG) yeralmış olup, bu önceliklerden çevre ile doğrudan ilgili olanı şudur: “Üye devletler, bölgelerin ve kentlerin çekiciliğini; ulaşılabilirliği geliştirerek, hizmetlerin yeterli kalite ve düzeyde sunulmasını sağlayarak ve çevreyi koruyarak artıracaktır.” Yine bu doğrultuda AB’nin kentsel politikaları ile diğer politikaları arasındaki uyum sağlamak amacıyla kentsel alanlar üzerine odaklanan faaliyet alanlarından biri de; fiziksel çevrenin rehabilitasyonunu ile teşvik edilecek faaliyetler olarak tanımlanmıştır.
Avrupa Mekansal Gelişme Perspektifi ve Kentsel Çevre Taahhütleri
Avrupa Birliği’nin mekansal planlama ve arazi kullanımı konusundaki temel yaklaşımı olan ve 1999 yılında kabul edilen Avrupa Mekansal Gelişme Perspektifi / European Spatial Development Perspective - ESDP2 çerçevesinde o yıllarda geliştirilen stratejilerin, esas olarak 1983 tarihli “Avrupa Bölgesel/Mekansal Planlama Şartı”nın temel felsefesine dayandığı bilinmektedir.3
ESDP’nin üç temel amacını bu aşamada hatırlamak lazımdır; i) ekonomik ve toplumsal uyum, ii) sürdürülebilir kalkınma ve iii) Avrupa mekanının dengeli yarışabilirliği. Bu amaçlar; sürdürülebilir kalkınmanın çevre, ekonomi ve toplumsal unsurlarını bütünleşik bir yaklaşımla ele alan ve bunların mekana yansıtılmasını öngören amaçlardır. Aşağıda sıralanan ESDP’nin mekansal gelişme ile ilgili genel ilkeleri de bu amaçlara ulaşmayı öngörmüştür:4
Esas itibarı ile yerleşim alanları, tarım, ulaştırma, enerji, turizm, ve sanayi ile ilgili olarak mekansal gelişme uygulamaları ilgili politikaların ve kararların - ve özellikle ekonomik kararların - sürdürülebilir kalkınma süreci veya bunun amaçları üzerinde olumsuz etkisi olmamalıdır.
Bunu başarmak için ve mekansal sonuçları olabilecek bu türden kararlar verilmesinden önce, uzun dönemli ekolojik etkiler bakımından “Stratejik Çevre Değerlendirme - SÇD“ çalışmalarının yapılması ve uygun göstergeler kullanılarak ekolojik değişikliklerin izlenmesi gerekmektedir. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçleri ilke olarak tek başına yeterli koruma sağlayamamakta ve pratikte sık olarak suistimal edilmektedir. Bu nedenle SÇD gibi yeni çevre yönetim araçlarına ihtiyaç duyulmaktadır.
Yukarıda belirtilen hususlar, kuraklık ve sel, erozyon ve toprak kayması ve bunların yanısıra, toprak, su ve hava kirliliği gibi afet etkisi yaratabilecek konular siyasi kararlar bakımından kritik önemi olan konulardır.
Mekansal planlama, bir yanda sosyal uyum ve sürdürülebilirlik amaçları, diğer yanda ise rekabet gücü ve pazar gerekleri arasında kamu çıkarlarını dengelemelidir. En önde gelen amaçlardan biri, jeomorfolojik, biyolojik, peyzaj, arazi kullanımı, kültürel ve sosyal ögeleri içeren Avrupa toprağının5 zengin çeşitliliğinin korunması olmalıdır.
Arazi kullanımının iklim üzerinde zararlı etkileri dikkate alınarak; mekansal planlama yerel ve küresel iklim değişikliğine karşı mücadelede etkili bir araç olarak kullanılmalıdır. Bu ilkeler Avrupa’da bazı ülkelerde halen hakim bir süreç olmaya devam eden geleneksel fiziksel planlama normlarına farklı bir mekansal çerçeve çizen yenilikçi bir inisiyatifin ele alındığını göstermektedir.
ESDP’de “doğal ve kültürel mirasın akılcı yönetimi ve sürdürülebilir şekilde geliştirilmesi” yolu ile Avrupa’nın biyolojik çeşitliliğinin ve aynı zamanda doğal kaynaklarının korunması gereği ayrıca vurgulanmaktadır. Perspektifte “Natura 2000” çerçevesinde “ekoloji ağı”nın oluşturulması önerilmiştir.6 Bu konuda Avrupa Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Forumu tarafından yapılan farklı yorumlar aşağıdadır;
Doğal ve kültürel mirasın elbette bir ekonomik değeri vardır, ve bunun bir kanıtı Avrupa’nın tarihi kentlerini ve oldukça sınırlı olan doğal parklarını görmeye gelen ziyaretçi sayısıdır. Bu miras Avrupa’ya küresel ölçekte göreceli bir avantaj sağlamaktadır ve o halde maliyeti ne olursa olsun, bu miras korunmalı ve devam ettirilmelidir. Buna rağmen, bu mirasın geliştirilmesinden söz edilmesi - sözkonusu olan sürdürülebilir gelişme olsa dahi - aşırılığa yol açabilecektir.
Kıtanın biyolojik çeşitliliğinin güvence altına alınması için, koruma altındaki alanlardan oluşan bir ekolojik ağ yeterli değildir, çünkü doğanın devamlılığa ihtiyacı vardır. Biyolojik çeşitliliğin korunması ayrıca, Avrupa toprağının tamamının ve bu alan içerisindeki insan faaliyetlerinin sürdürülebilirlik ilkelerine uygun ve bütünleşik şekilde yönetimini gerektirmektedir.”
Sürdürülebilir su kaynakları yönetimi ile ilgili olarak; su döngüsünün korunması ve devam ettirilmesi, ekosistemlerin korunması için su tahsisi; su transferlerinden kaynaklanan ekolojik sorunlar, su kaynakları yönetimi için inşa edilen mühendislik yapıları, sel ve kuraklığın azaltılması için alınan önlemlerin çevre üzerindeki olumsuz etkileri hususlarının tümünün hesaba katılması gerekmektedir.
ESDP’de yetersizlik anlamında dikkat çeken konulardan biri, sağlık ve yaşam kalitesi ile ilgili etkileşim eksikliğidir. ESDP ile ilişkili tüm mekansal politikalarda ve uygulamalarda, sağlık ve yaşam kalitesi ile ilgili değerlendirmelerin ciddi olarak ele alınmasını sağlayacak şekilde yer alması gerekmiştir.
ESDP’nin küresel konularla ilişkisi bağlamında ele aldığı önemli çalışma alanlarından biri de iklim değişikliği’dir. Avrupa Mekansal Gelişme Perpektifinin oluşmunda destekleyici bir platform olan Yerel Çevre İnisiyatifleri Uluslararası Konseyi/International Council for Local Environmental Initiatives - ICLEI,7 gündeminde kentleşme ve iklim değişikliği konuları öncelikli bir konu olarak ele alınmakta, özellikle yerel yöneticlerin bu alanda kapasitelerinin geliştirilmesi üzerinde durulmaktadır.
Ağırlıklı olarak Avrupa’nın bölgesel politikalarına mekansal boyut eklemeyi hedefleyen bir yaklaşım olan Avrupa Birliği Mekansal Gelişme Perspektifi; kentlerde gelişme stratejileri belirlenirken kentlerin planlamasından söz edildiğinde, bölgesel ve giderek ulusal politikaların ve yönetim planlamalarının mekansal bütünleşmesi anlamına gelmektedir. Nitekim, böyle bir bütünleşme ihtiyacı Avrupa’da 2003 yılında gündeme gelmiş ve bu amaçla Yeni Atina Anlaşması hazırlanmıştır.8 Bu Anlaşma, Avrupa kentlerinin tüm düzeylerde ve tüm sektörlerde zaman içinde sadece fiziksel değil, sosyal, ekonomik ve çevresel ağlar oluşturarak bütünleşmesini hedeflemektedir. Bu süreç Avrupa Birliği’nde sürdürülebilir kalkınma ve mekansal gelişme perspektifinin bir arada ele alınmasını ve bu yönde somut bir stratejinin oluşturulmasına ihtiyaç duyulmasını, bu politikaların dolayısıyla Birliğin bu alandaki faaliyetlerini halen yürürlükte olan Altıncı Çevre Eylem Programında somutlaştırmasını getirmiştir. Nitekim “Avrupa Birliği Kentsel Çevre Tematik Stratejisi“nin iskeleti bu süreçte oluşmuştur.
Avrupa Birliği Kentsel Çevre Tematik Stratejisi
Avrupa Birliği ülkeleri tarafından politik bir taahhüt belgesi olarak 2006’dan bu yana uygulamada olan “Kentsel Çevre Tematik Stratejisi - Thematic Strategy on the Urban Environment9, yürülükteki AB Altıncı Çevre porgramının 7 temel Stratejisinden biridir.10 İlgili yasal düzenlemeler bu Stratejiler ışığında şekillenmektedir.
AB Kentsel Çevre Stratejisi; Avrupa kentlerin sadece mevcut çevre müktesebatına uyumlu mevzuat uygulamasını değil, şehirleri sağlıklı ve cazip yaşama alanları haline getirmek, kentlerin sürdürülebilir kalkınma performansını iyileştirerek, yerel düzeyde entegre bir çevre yönetimi mekanizması öngörmektedir. Strateji bu noktada, AB 6. Çevre Eylem Programındaki (EAP) diğer tematik stratejilerden ayrılmaktadır. Diğer tematik stratejiler belirli çevre konuları üzerine odaklaşmaktadırlar. Oysaki Kentsel Çevre Tematik Stratejisinin politika amacı üç geniş hedefe işaret etmektedir:


  • AB politikaları ve mevzuatın yerel düzeyde daha iyi uygulamak

  • Kent çevresinin kalitesinin iyileştirilerek şehirleri yaşamak, çalışmak ve yatırım yapmak için daha çekici hale getirmek

  • Daha geniş alanlar dikkate alınarak kentlerde çevresel etkileri azaltmak.

Bu hedefler aynı zamanda ilgili sosyal ve ekonomik sorunları göz önüne almaktadır. Çünkü insanların yaşamak ve çalışmak isteyeceği yüksek kaliteli kent alanları oluşturmak farklı politikalar ve inisiyatifler arasında işbirliğini gerekli kılmaktadır. Örneğin; Avrupa hava kalitesi standartlarına ulaşmak pek çok ulaşım inisiyatifinin tek amacıdır. Tematik Strateji, sera gazları yayılımı ve yaşam kalitesi ile ilgili sorunlarla başedebilmek için ek politika amaçlarının (örneğin; özel arabalara bağımlılığın azaltılması) entegre edilmesini önermektedir.


Avrupa Birliği Kentsel Çevre Tematik Stratejisi’nde önerilen önlemlerin amacı, mevcut Avrupa Birliği çevre politika ve mevzuatının yerleşmeler düzeyinde daha iyi bir şekilde uygulanmasına katkı sağlamaktır. Bunun için, yerel yönetimler çevre yönetimde daha bütünleşik bir yaklaşım benimsemeye teşvik edilirken, üye ülkeler bu süreci desteklemeye ve AB tarafından sunulan fırsatları kullanmaya teşvik edilmektedir. Burada nihai amaç; Avrupa’da kentsel çevrenin kalitesinin iyileştirilmesi, böylece kentlerin yaşamak, çalışmak ve yatırım yapmak için daha cazip kılınması ve kentlerin, ekolojik değerler üzerinde olumsuz çevresel etkilerinin azaltılmasına katkı sağlamasıdır.
Özetle, “Avrupa Birliği Kentsel Çevre Tematik Stratejisi“ kapsamında kentsel planlama olgusu iki boyutta ele alınmaktadır. Birincisi i) kalkınma planlaması/sektörel planlama, ve ikincisi ise ii) mekansal planlamadır.
Stratejinin, çevre alanında iyileştirme sağlamak amacıyla yapılacak çalışmaların sadece kentsel alanlara odaklanmasının yeterli olmadığına işaret etmiş olması önemlidir. Strateji diğer etkenlerin, bölgesel, ulusal ve Birliğin diğer stratejilerinin yerel düzeyde dikkate alınması ve aynı amaçları destekleyip, desteklemediğinin denetlenmesi gibi üye devletler tarafından önemsenerek, her birinin sürdürülebilir kalkınma politikaları çerçevesinde, kentsel çevre için bir ulusal strateji benimsemesini öngörmektedir.
Buradan bakıldığında en başta Kentleşme Şurasının hedefi AB Kentsel Tematik Stratejisine doğrudan hizmet etmektedir.

Sürdürülebilir Avrupa Kentleri için Leipzig Şartı
Kentsel Çevre Tematik Stratejisi; 2007 yılında üye ülkeler tarafından onaylanan “Sürdürülebilir Avrupa Kentleri için Leipzig Şartı”na da kentsel çevre politikaları yaklaşımları açısından temel oluşturmuştur.
Leipzig Şartı; Kentsel Denetleme (Urban Audit) ve  Bristol Mutabakatı'na dayalı olarak hazırlanarak, Mayıs 2007 tarihinde yayınlanmıştır. Bu belge ile, ülkelerden entegre kentsel gelişme politikalarının daha geniş bir düzlemde ve sürekli uygulanması beklenmektedir. Bu konuda en önemli araç, bölgesel ve kentsel düzeylerde bir bütün olarak geliştirilecek olan entegre (bütünleşik) kentsel gelişme stratejileridir. Öncelikle bütünleşik politikalar çalışılacak, ardından yoksul kent bölgelerinde yoğunlaşılacaktır.
Leipzig Şartı, kentsel konularda oluşturulan AB politika ve girişimlerinin eşgüdümünün daha iyi yapılması gereğine vurgu yapmaktadır. Leipsiz Şartı ile, bütünleşik kentsel gelişme politikalarının etkin uygulanması için yapılması gerekenler aşağıdaki şekilde özetlenmektedir:


  • Yüksek kalitede kamusal alanların planlanması ve uygulamaya alınması

  • Altyapı şebekelerinin yenilenmesi ve enerji verimliliklerinin artırılması

  • Kentsel politikada yenilik  ve buluş çalışmalarının desteklenmesi ve eğitim politikalarına entegre edilmesi

  • Kenti bütünde ele alan ve yoksul geri kalmış bölgelere odaklanan politikalara, çalışmalara ağırlık verilmesi

  • Fiziksel çevrenin yenilenmesi stratejilerinin geliştirilmesi

  • Yerel ekonomi ve istihdamın desteklenmesi yönünde çalışmalar yapılması

  • Gençler ve çocuklar için eğitim çalışmalarının yeniden düzenlenmesi

  • Etkin bir kentsel ulaşımın desteklenmesi.

Esasen Leipzig Şartının altında yatan; AB’nin gelecekteki poltikalarının - özellikle ekonomi temelinde - oluşum sürecinde kentlerin “politik” olarak öneminin vurgulanmasıdır. Kentsel çevre politikalarında Avrupa Birliği’nin üye ülkelerinin kentlerle ilgili sorunlar üzerine doğrudan bir yetkisi bulunmamakla birlikte, 2007 yılında Leipzig Şartı11 ile getirilen yaklaşımda ulaşım ve çevre alanındaki tüm ilgili sektör politikalarının şehirler üzerinde belirli bir etkisi olabileceği öngörülmüştür. Esasen buradaki iki önemli amaç; i) kentlerin entegre kentsel gelişme stratejilerine ve ii) kent bütünü iiçinde geri kalmış yerleşimlere önem vermek olup, genel hedef kentlerin rekabetciliğine odaklanmaktadır. Leipzig Şartında entegre kentsel gelişme politikası yaklaşımları kapsamında “altyapı ağlarının çağdaşlaştırılması ve enerji etkinliğin geliştirilmesi”, kent bütünü içindeki geri kalmış mahallelere özel önem verilmesi amaçları doğrultusunda ise “fiziksel çevre ve ulaşım altyapısının iyileştirilmesine yönelik stratejilerin izlenmesi hedeflenmiştir. Özetle Leipzig Şartı ile kentsel gelişme stratejilerine çevresel gerekler açısından bakıldığında; fiziksel altyapının, kentsel çevre ile ulaşım ve enerji politikalarının entegrasyonunun geliştirilmesi öngörülmüştür.


Avrupa Birliği Kentsel Çevre Tematik Stratejisi Ana Temaları: Avrupa Birliği Kentsel Çevre Tematik Stratejisi kentlerin uzun vadeli sürdürülebilirliğinde büyük önem taşıyan dört ana tema üzerine kuruludur. Bu temalar, kentsel çevre altyapısı ile ilgili sektörlerin (hava, su, atık gibi) her biri için yatay ve entegre bir yaklaşım sunmaktadır. Bu temalar;


  • Sürdürülebilir Kentsel Yönetim

  • Sürdürülebilir Kentsel Ulaşım

  • Sürdürülebilir Kentsel Tasarım

  • Sürdürülebilir Kentsel İnşaat.


Sürdürülebilir Kentsel Yönetim; entegre ve kapsamlı bir yönetim anlayışı olup, sürdürülebilirliğin üç temel taşı olan çevresel, ekonomik ve sosyal meselelerle doğrudan ilgilidir. Sürdürülebilir kentsel yönetim vizyonu; mevcut bilgi birikimi, öğrenme kültürü ve sürekli planlama, uygulama ve değerlendirme döngüsü üzerine daha fazlasını inşa eden bir süreci vurgulamaktadır. Sürdürülebilir kentsel yönetim, ihtiyatlılık ilkesi ve iyi teknolojilerin kullanılması üzerine kurulu uzun vadeli planlama anlamına gelmektedir. Bu ise, açık ve katılımcı bir karar verme sürecinin yanısıra, bütünleşik politika yaklaşımları uygulayan ve bu bağlamda reform gerektiren yönetim yapıları anlamına gelmektedir. Sürdürülebilirlik, ekolojik koşullarda iyileşme sağlamakta ve kentsel alanların çevre ve ekosistemler üzerindeki etkisini en az düzeye indirmektedir.
Sürdürülebilir kentsel yönetim politikalarının sağlıklı uygulanmasında ortaya çıkan sorunlar, yetkileri yerel otoritelerin elinden alan küreselleşme süreçleri ile körüklenmektedir. Bu süreçlere eşlik eden özelleştirme ve liberalizasyon eğilimleri ise, enerji ve su temini gibi hizmetlerde mülkiyet yapısını değiştirmekte, bu durum da, yerel yönetimlerin bu alanları etkilemelerini güçleştirmektedir.
Yerel yönetimlerin ellerindeki kaynakların azalması, bu otoritelerin özel sermayeye/özel yatırımcılara daha fazla bağımlı hale gelmelerine yol açmaktadır. Bu durum çok sayıda kentin, ekonomik durgunluk ve nüfus kaybı ile karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. Bu noktada kentlerin sürdürülebilirliğine yönelik sağlıklı politikaların uygulanması zorlaşmaktadır. Birinci Bölümde konu edilen, kentlerin “Kahverengi Gündemi” ile “Yeşil Gündemi” arasındaki fark burada ortaya çıkmaktadır. Sürdürülebilir kentsel yönetim süreçlerini güçleştiren diğer bazı sorun alanları aşağıdaki şekilde sıralanabilir:


  • Yönetimler arasında idari sınırlar ötesinde genellikle işbirliği sınırlı ölçüde olup, yatay işbirliği/politika koordinasyonu azdır.

  • Genel olarak veriler, araçlar ve prosedürler/standartlar yetersizdir ya da yeterince kullanılmamaktadır. İzleme süreçleri ve göstergeler bakımından bilgi eksikliği ve yetersizlikler vardır. Yerel yönetimlere “Kentsel Çevre Yönetim Planları” ve sistemleri yanında, izleme sistemleri ve bunlarla ilgili araç ve göstergeleri kullanmaları ve kıyaslama süreçlerinin iyileştirilmesi bakımından destek sağlanması gerekmektedir.

  • Proje temelli gelişmelerin tutarlı sürdürülebilirlik politikalarını desteklemediği gözlenmektedir. Kurumsal ve idari yerel kapasite yetersiz olduğu gibi, planlama ve uygulamanın birbirinden ayrılmış olduğu görülmektedir.

  • Halkın katılımı ve karar süreçlerinde yer alması hususları yeterince entegre edilmiş değildir.Paydaşların ve genel olarak halkın kentsel planlama ve gelişme konularına katılımında ve süreçlerde aktif rol almalarında eksiklikler vardır. (Yerel yönetişime daha fazla destek vermek ve kamuoyu bilincinin yükseltilmesi gerekmektedir. Yerel Gündem 21’lerin entegre yaklaşımları dikkate alacak şekilde uygulanması yaygınlaştırılmalıdır.)

  • Planlama için kaynaklar hemen her zaman yetersiz olmaktadır. Yenilikçi mali araçlara ihtiyaç vardır. Bir çok ülkede çok sayıda kamu fonlama programı ve sübvansiyonun sürdürülebilir olmayan projeleri örneğin; emlak geliştirme projelerini desteklemesi de kentsel sürdürülebilir kalkınma yönetim ve süreçlerini engellemektedir. Bunun yanısıra, ülkelerin vergilendirme yapılarının ve sistemlerinin çok sık olarak sürdürülebilir kalkınma amaçları ile ters düştüğü de bir gerçektir.

  • Yerel düzeyde sürdürülebilir kalkınma taahhütleri yeterince yaygın değildir ve siyasi kararlılık yoktur. Yerel yönetimlerin sürdürülebilir kalkınma yaklaşımları bakımından inisiyatiflerinin geliştirilmesi lazımdır.

  • Mevzuatın - örneğin, inşaat izni verilmesi ile ilgili olanlar gibi - sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmediğine, tersine önlediğine ilişkin bir çok uygulama ile karşılaşılmaktadır.

Sürdürülebilir kentsel gelişme süreçlerine entegre olan ve yukarıda sözü edilen bu sorunların hemen hepsi Kentleşme Şurasının ilgili komisyonlarında dile getirilmiş ve bu yönde stratejiler geliştirilmeye çalışılmıştır.


AB’nin bir çok ülkesinde, çevre alanında ekonomik araçların uygulanması deneyimlerine bakıldığında; hem ulusal düzeyde hem de yerel düzeyde “kullanıcı maliyetleri”nin öne çıktığı görülmektedir. Bu durum yerleşmelerde belediyelerin atık yönetimi politikalarını doğrudan etkilemektedir. Türkiye’de de bu alanda daha çok AB uyum sürecinde atıksu ve arıtma maliyetlerinin kullanıcılara yansıtılması üzerinde durulmakta ve uygulamalar bu yönde geliştirlmektedir. Burada halen ihtiyaç duyulan; özellikle kentsel çevre hizmetleri için stratejik bir mali planlamanın geliştirilmesine ve uygulanmasına dönük yönetim becerilerinin artırılmasına ihtiyaç vardır. Örneğin, Avrupa Birliği’nin Düzenli Atık Depolama Direktifi, kullanıcıların geri kazanım ücretini ödemesini şart koşmaktadır. Bu durum Türkiye’de çevre temizlik vergisinin atıklarla ilgili kullanıcı ücreti uygulayan bir sisteme çevrilmesini gerektiren koşullardan biridir.
Sürdürülebilir Kentsel Yönetim ve Planlama Araçlarına bakıldığında; Avrupa’da sürdürülebilir kentsel yönetim için; Yerel Gündem 21, Kent Bilançosu / Urban Budget, EMAS Tüzüğü,12 ve Kentsel Denetim / Urban Audit gibi bazı sürdürülebilir planlama ve yönetim araçlarının/yaklaşımlarının kullanılmakta olduğu bilinmektedir.
Örneğin, AB Kentsel Denetim çalışmaları, 1997 yılında başlatılan Kentsel Denetim Programı çerçevesinde yürütülmektedir. Sözkonusu Programdan Avrupa Komisyonu, Bölgesel Politika Genel Müdürlügü ile Avrupa İstatistik Kurumu/Eurostat sorumludur. Bu çalışmalar kapsamında üye ve aday ülkelerdeki büyük ve orta ölçekli kentlerdeki yaşama koşullarına dair bir veri tabanı oluşturulmuştur. Bu şekilde kentlerin birbirleriyle karşılaştırılması yapılabilmektedir. Karşılaştırmalar, yerel yönetimlerin birbirleriyle deneyimlerini paylaşmalarını kolaylaştırmakta ve kentsel politikaların kalitesini iyileştirebilmektedir.13
Kentsel Denetim çalışmaları çerçevesinde yapılan karşılaştırmalar sürdürülebilir kent göstergeleri olarak da değerlendirilebilmektedir. Çünkü, Kentsel Denetim kapsamında Avrupa’daki kentlere ilişkin bilgiler 250’nin üstünde gösterge - demografik, sosyal, ekonomik ve çevresel göstergeler - ile irdelenmektedir. Böylece kentlerin yaşam kalitesini belirleyen göstergeler üzerinden karşılaştırmalar da yapılmaktadır.14

Ayrıca, Avrupa Ortak Göstergeleri/European Common Indicators – ECI, Düzenleyici Etki Değerlendirmesi ve Ulusal Toprak Etki Değerlendirmesi/Cumulative Impact Assessment and Territoral Impact Assessment – CIA / TIA gibi bazı farklı veri toplama ve yönetim sistemleri de uygulamadadır.


Avrupa Çevre Ajansı, Avrupa Çevre Bilgi ve Gözlem Ağı/European Environment Information and Observation Network - EIONET ile ESPON 2006 Programı’ndaki Avrupa Mekansal Gelişme Süreçleri İçin Entegre Araçlar Projesi/Integrated Tools for European Spatial Development Project gibi enformasyon sistemleri ve ağları sürdürülebilir kentsel yönetim araçları olarak teşvik edilmektedir.
Bu kapsamda, AB İşbirliği İçin Açık Yöntem Programı/Open Method of Cooperation - OMC15, kapsamında değişik planlama metodolojileri tartışılmaktadır. WHO Kent Sağlık Planı / City Health Plan - CHP ve Kent Gelişme Sağlık Planı / City Development Health Plan - CHDP16, Avrupa’da yerel düzeyde sağlık ve sürdürülebilir kalkınma için kullanılan kapsamlı ve entegre planlamaya iyi örnekler olarak gösterilmekte ve bir çok şehirde uygulanmaktadır.
Ayrıca Kentsel Çevre Tematik Stratejisi’nin uygulanmasında AB üye devletlerinin ulusal hükümetlerinden yerel yönetimlere bu yönde destek sağlanması şeklindeki tavsiyelere, hem “Avrupa Yönetişimi - Beyaz Kitabı”nda17, hem de Aarhus Sözleşmesi’nde yer verilmiştir. Yönetişim Beyaz Kitabında; kentsel çevre için ulusal eylem planları18 yanında, Kentsel Çevre İçin Ulusal Referans Merkezleri19 ve Sürdürülebilir Kentler Sivil Önderlik Programları20nın daha detaylı şekilde ele alınması da istenmektedir.
Sürdürülebilir Kentsel Tasarım; inşa edilmiş çevrenin/built environment, doğal çevre ve yerleşim merkezlerinin, genel olarak aynı derecede gelişmesi ile ilişkili olarak fiziksel tasarımı ve planlanması olarak tanımlanmaktadır. Sürdürülebilir kentsel tasarım; kentsel dokunun/urban fabric örülmesinde, kentsel çevreyi kırsal çevreye ilişkilendiren ve kentsel alanları ekolojik ve sosyal sistemler olarak değerlendiren entegre bir yaklaşımı içermektedir. Bu yaklaşım, malzeme kullanımının verimliliği ve enerji akımlarının dikkate alınması doğrultusunda, kentlerin “yeşil yapılarının/green structure” değerlendirilmesi şeklinde ayrıca geliştirilmektedir.
Sürdürülebilir kalkınma çabalarında bilindiği üzere, çevresel etkenler kadar sosyal ve ekonomik etkenlerin de entegre ve holistik bir şekilde hesaba katılması gerekmektedir. Burada yerel inisiyatiflerin güçlendirilmesi, katılım ve özellikle yerel ve bölgesel kimliklerin korunması ve geliştirilmesi dahil olmak üzere, kültürel endişeler gibi diğer konular da önemli olmaktadır. Bu çerçevede, hem çıkar çelişkilerine, hem de kazan-kazan/win-win ilişkilerine rastlandığı bilinmektedir. Ekonomik ve sosyal çıkarlar sıklıkla ekolojik sistemlerin ihtiyaçları ile çelişiyor gibi görünmektedir, ancak, verimlilik konusunda bir artışın ya da planlamada sağlanan bir iyileşmenin, ilgili tüm taraflar açısından avantajlar sağladığı bir çok olumlu durum da yaşanmaktadır.
Piyasa güçleri ile özelleştirme ve küreselleşme süreçlerinin kentsel gelişme üzerinde kayda değer etkisi olduğu değerlendirilmektedir. Bu süreçlerin kentsel yayılmayı/sprawl teşvik ettiği düşünülmektedir. Buna göre, sürdürülebilir bir kent tasarımı için, arz ve talep bakımından para akışları ile ilgili sorunların iyi anlaşılması ve dikkate alınması gerekmektedir.
Bu açıdan bakıldığında, yüksek gelirli ülkeler ile düşük gelirli ülkeler arasında çelişkiler ve farklılıklar görülmektedir; yüksek gelirli ülkeler “çevre koruma” maliyetini ödeyebilir durumda olup, göreceli olarak bu konuyu daha önemserken, düşük gelirli ülkeler “ekonomik büyüme” konusunu öncelikli olarak görmektedirler.
Sürdürülebilir kentsel tasarım, Avrupa Birliği Amsterdam Anlaşması ile gelen yükümlülükler ile genel olarak bağlantılı olmasının yanısıra, doğrudan ilişkili olmak bakımından farklı inisiyatifler de bulunmaktadır. Bunlar; Kentsel Çevre Hakkında Yeşil Kitap/Green Paper on Urban Environment21, ESDP, ESPON ve Kentsel Sorunlar için Küresel Gözlemevi’dir/Global Urban Observatory. AB çalışmaları çerçevesinde, yerel düzeyde gözlemevlerinden oluşacak yerel ağlar da önerilmektedir. Ayrıca, “AB Sürdürülebilir Arazi Kullanımı Çalışma Grubu” doğrudan kentsel tasarım konularını çalışmaktadır.
Sürdürülebilir Kentsel Ulaşım; Kentsel Çevre Tematik Stratejisi çerçevesinde ele alınan en temel temalardan biridir. Sürdürülebilir kent ulaşımı sisteminin; AB’nin sürdürülebilir ulaştırma vizyonu çerçevesinde, ulusal hükümetlere ve yerel yönetimlere kendi vizyonlarını geliştirmek ve bu yönde uygulamalar yapmak anlamında çok önemi vardır. Sürdürülebilir kent ulaşımı; çevrenin korunması açısından spesifik önlemlerin alınmasının yanısıra, kentlerde yaşayan vatandaşların seyahat özgürlüğü yanında sağlık, güvenlik, ve yaşam kalitesini destekleyici bir planlamanın yapılmasını öngörmekte ve sağlamaktadır. Sürdürülebilir kent ulaşımı aynı zamanda, herkes için ulaşım fırsat ve hizmetlere erişim sağlayan ve kent ekonomisini destekleyen bir yönetim modeli oluşturmaktadır.22
Sürdürülebilir kent ulaşımının başarılması halinde, kent ulaşım problemlerinin yönetimi ve kamu ulaşımın güvenliği ve kullanımı gibi konularda büyük faydalar ele edilmektedir. Bu bağlamda, örneğin hava kalitesi mevzuatı altında kabul edilen tedbirlere ek olarak, kentlere özgü sürdürülebilir ulaşım planlarının yapılması önemli yararlar sağlamaktadır.
Etkili bir sürdürülebilir ulaşım planlaması; altyapı ve araçlar için gerekli finansman ihtiyaçlarının planlanabilmesi; yüksek kaliteli kitle taşıma hizmetleri ile güvenli şekilde bisiklet kullanımı ve yürüme opsiyonlarını desteklemek üzere teşviklerin tasarlanması ve idari yapının uygun seviyelerinde arazi kullanım konusu ile koordinasyon sağlanması açısından uzun dönemli bir vizyon gerektirmektedir.
Ayrıca sürdürülebilir bir ulaşım planlamasının; güvenlik ve emniyet, mal ve hizmetlere erişim, hava kirliliği, gürültü, sera gazları emisyonu, enerji tüketimi, arazi kullanımı faktörlerini hesaba katması; aynı zamanda yolcu ve kargo ulaştırması ile tüm ulaştırma türlerini kapsaması gerekmektedir.23 Burada çözümlerin, ihtiyaçlara tam olarak yanıt vermeleri ve halk ve tüm paydaşlarla geniş çaplı danışma süreçlerine dayanıyor olmaları, hedeflerin ise, yerel durumu yansıtmaları gerekmektedir. Bu çerçevede Avrupa Komisyonu, ülkelerin yerel yönetimlerine Sürdürülebilir Kent Ulaşım Planları geliştirmelerini ve uygulamalarını önemle tavsiye etmektedir.
Bazı AB üye ülkelerinde, kentsel ulaşım planlarının hazırlanması ve uygulanması yasalarla zorunludur. Bu konu Fransa ve İngiltere’de yasalarla garanti altına alınmıştır; İtalya’da, Kıbrıs Rum Kesimi’nde ve Çek Cumhuriyeti’nde sürdürülebilir ulaşım planlaması için bazı uygulama mekanizmaları kullanılmaktadır.24 Avrupa’da bazı kentler ise, hayat kalitesini iyileştirmek, veya insan sağlığının korunması ile ilgili AB standartlarına uyum sağlamak üzere, gönüllü olarak örneğin, hava kalitesi konusunda ve diğer bazı konularda plan hazırlamaktadırlar.
Sürdürülebilir Kentsel İnşaat; yapılı çevre /built environment ile ilgili bir konudur. Yapılı çevre; konut binaları (müstakil evler, apartman binaları ve diğer), konut - dışı binalar (ofis binaları, fabrikalar, dükkanlar, okul binaları, hastaneler ve diğer) ile bütün bunların ulaştırma (yollar, demiryolları, kanallar, havalimanları ve diğer) ve enerji - su - atık ağları (elektrik, doğal gaz, bazı durumlarda bölgesel ısıtma şebekeleri, su bağlantıları, arıtma tesisleri, çöp toplama ve bertaraf sistemleri gibi) altyapılarını da içermektedir.
Çevresel sürdürülebilirlik bakımından, yapılı çevrenin işlevi insanların içinde yaşayabileceği, çalışabileceği ve sosyal ilişkiler yürütebileceği uygun, verimli ve estetik fiziksel mekanların sağlanması, ancak bu sağlanırken, doğal çevreye dönüşü imkansız zarar verilmesinden kaçınılmasıdır. Bu açıdan inşaat bağlamında sürdürülebilirlik; hem nitel, hem de nicel sorunları ve aynı zamanda halkın isteklerini ve çevre koruma sorunlarınının çözülmesini kapsayan bir süreç olarak görülmektedir.
Avrupa Mimarlar Konseyi’nin sürdürülebilir inşaat hakkındaki politikası ile inşaatta enerji verimliliğini teşvik etmek Kyoto Protokolu’nün yükümlülükleri ile ilişkilendirilmiştir. Bu politikalar ulusal ölçekte iklim değişikliği programları ile birlikte değerlendirilmekte olup, Avrupa İklim Değişikliği Programı, sürdürülebilir inşaat teması ile bağlantılı olan yararlı programlardan biridir.
Avrupa Birliği Kentsel Çevre Tematik Stratejisinde Diğer Politikalarla Sinerji: AB Kentsel Çevre Tematik Stratejisi yukarıda da belirtildiği üzere “yatay” yönde çok boyutludur, çok sayıda çevresel ortam ve sorunu kapsamaktadır. Bu açıdan Stratejinin, Altıncı EAP’nın diğer tematik stratejileri dahil olmak üzere, AB’nin diğer çevresel politikalarının önceliklerinin yerine getirilmesine katkı sağlayacağı öngörülmüştür. Strateji bu doğrultuda farklı çevre politikaları (atık yönetimi,25 hava kalitesi, gürültü gibi farklı konularda politikalar), azaltma planlarının hazırlanmasını gerektirmektedir. Bu planların, Stratejide önerildiği üzere, yerel bir entegre çerçeveye oturtulması ile, birçok farklı alandaki politikalar arasında sinerji geliştirilebilmesi, ve böylece hem çevre, hem kentsel alanda toplam yaşam kalitesi bakımından daha iyi sonuçlar vermesi mümkündür. Bu alanlar aşağıda değerlendirilmiştir:
İklim Değişikliği: Kentsel alanların, hem iklim değişikliğine uyum sağlanmasında, hem de sera gazları emisyonlarının azaltılmasında önemli bir rolü vardır. Kentsel alanlar; sel, sıcak dalgaları, daha sık ve şiddetli su kıtlığı gibi iklim değişikliği sonuçlarına karşı savunmasızdır. Entegre kent yönetim planlarının, kentsel alanlarda bu gibi iklim değişikliği sonuçları ile daha başarılı şekilde başa çıkmaları için çevresel riskleri sınırlayacak daha farklı bazı önlemleri içermeleri gerekir. Yerel yönetimler için bakıldığında, sera gazı emisyonlarının azaltılması bakımından öncelikli alanlar en başta ulaşım faaliyetleri ve binalardır.
Bu noktada; düşük CO2 emisyonlarını ve yüksek enerji verimliliği olan nakil vasıtalarını teşvik etmek gibi önlemlerin yanısıra, sürdürülebilir kent ulaşımı planlarının daha yaygın uygulanması yerel seviyede sera gazı emisyonlarını azaltacaktır.
Sürdürülebilir inşaat yöntemleri, enerji verimliliğini yükseltmekte ve buna orantılı şekilde CO2 emisyonlarını azaltmaktadır. Yerel yönetimler bilinçlendirme faaliyetleri ve kendi binaları ile yeşil kamu ihaleleri / green public procurement kapsamında hizmete aldıkları binalarda iyi uygulamaları tatbik etmek gibi uygulamalarla çeşitli yöntemleri teşvik edebilirler. Bu bağlamda, mevcut binaların yeniden donatımı / retrofiting önemli bir husus olmaktadır. Avrupa Komisyonu, üye ülkelere ve bölgesel ve yerel yönetimlere, kentlerinde sürdürülebilir inşaat uygulamalarını desteklemeleri hususunu önemle tavsiye etmektedir.
Yerel ve bölgesel aktörler arasında enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji tercihlerini teşvik etmek üzere, Avrupa Komisyonu ayrıca, mevcut enerji politikasını desteklemek bağlamında, Akıllı Enerji Avrupa Programının26 kullanılmasına devam edilmesini öngörmektedir. Ayrıca, Enerji Verimliliği Hakkında Yeşil Kitap’ta27, Binaların Enerji Performansı Direktifi’nin28 revize edilmesi halinde, küçük binaları da kapsayacak şekilde genişletilip genişletilmemesi hususunun değerlendirilmesi önerilmiştir.
Ayrıca, Avrupa Standartları Organizasyonu29; AB ülkelerinde, Avrupa’nın her yerindeki binaların karşılaştırılmasına imkan sağlamak ve en iyi uygulamaların paylaşılmasını teşvik etmek üzere binalarda - enerji verimliliğinin de ötesinde - entegre çevresel performanslarının değerlendirilmesi için yöntemler geliştirilmektedir.30
Doğa ve Biyoçeşitlilik: Sürdürülebilir kentsel tasarım - uygun arazi kullanımı planlaması - ; kentsel yayılmanın sınırlanmasına ve doğal yaşam alanları ve biyoçeşitlilik kaybının azaltılmasına destek olmaktadır. Kentsel çevrenin entegre yönetiminin sürdürülebilir arazi kullanımı politikalarını desteklemesi noktasında; bu politikalar kentsel yayılmadan kaçınmayı sağlamakta, toprak betonlaşmasını azaltmakta, kentsel biyoçeşitliliği teşvik etmekte, ve kent sakinlerinin farkındalık düzeyini yükseltmektedir.31
AB’nin “Toprak Koruması İçin Tematik Stratejisi” kapsamında, eskiden kullanılmış alanların rehabilitasyonu ve yeniden kullanımı yanında, toprak betonlaşmasını önlemek ve toprağın rasyonel kullanımını temin etmek amacı ile, arsadan tasarruf sağlayan mekansal planlama konuları da ele alınmaktadır.32
Çevre ve Yaşam Kalitesi: Sürdürülebilir ulaşım planları, hava kirliliği ve gürültünün azaltılmasına ve, bisiklet kullanımı ve yürümeyi teşvikle, sağlık koşullarında iyileşmeye ve obezitenin azaltılmasına yardımcı olmaktadır. Sürdürülebilir inşaat yöntemleri ise, konfor, güvenlik, erişilebilirlik bakımından yararlı olmakta; bina içi ve bina dışı hava kirliliğinin sağlık üzerinde etkisinin azaltılmasına - özellikle ısı sistemlerinden gelen tanecikli madde bakımından - yardımcı olmaktadır. AB’nin mevcut hava kalitesi mevzuatı,33 limit değerlere varılması veya bunların aşılması halinde bir plan hazırlanmasını gerektirmektedir. Böyle durumlar birçok kentte özellikle, esas itibarı ile karayolu trafiği ve termik santrallerden yayılan, partikül madde (PM10)34 kirliliği bakımından yaşanmaktadır. AB’nin “Hava Kirliliği Tematik Stratejisi” bağlamında,35 Avrupa Komisyonu ulaştırma, yeni nakil vasıtalar, ve küçük ölçekli termik santrallere dair Topluluk önlemleri36 dahil olmak üzere, PM ve ozon kirliliğini azaltmaya yönelik hedef ve önlemleri değerlendirmektedir. Hava kirliliği konusunda AB amaçlarının başarılması, kent yönetimlerini de kapsayan entegre bir yaklaşımı gerektirmektedir. Sürdürülebilir Kentsel Ulaşım Planları ve ilçe ölçeğinde ısıtma dahil olmak üzere, kentsel alanın daha iyi entegre edilmiş yönetimi, bu yükümlülüklere uyulmasında kentlere yardımcı olabilmektedir.
İklim değişikliği, hava kalitesi ve sürdürülebilir kalkınma bağlamında, yerel düzeyde ulaşım politikaları belirleyici rol oynamaktadır. Avrupa Komisyonu, yeni nakil vasıtaları standartları dahil olmak üzere (EURO 5, EURO VI), kentsel çevrenin iyileştirilmesine katkı yapacak geniş kapsamlı bir dizi eylemi ele almaktadır. Bu çerçevede Komisyon; çevresel açıdan hassas alanlarda farklılaştırılmış tarife37 uygulamasının daha yaygın şekilde kullanılmasının teşviki ve kirlilik yaratan ulaştırma faaliyetleri üzerinde kısıtlama uygulanacak olan düşük emisyon bölgelerinin belirlenmesine dair önlemler üzerinde yoğunlaşmıştır.
Ayrıca Avrupa Komisyonu tarafından kamu otoritelerince temiz nakil vasıtaları tedarikini öngören bir Direktif önerisi de yakın zaman önce benimsemiş bulunmaktadır.38
AB Ortak Ulaştırma Politikasının39 gözden geçirilme sürecinin bir parçası olarak Avrupa Komisyonu, kentsel ulaşım alanında daha ileri seviyede müdahale ihtiyacını, özellikle kentlerde özel otomobillerin etkisini ve toplu taşıma kalitesinin yükseltilme imkanlarını inceleyerek ele almaktadır.
Avrupa Komisyonu, ulaştırma türlerinin dağılımında önemli değişiklikler için kentlere destek olan, daha temiz nakil araçlarının kullanımını teşvik eden ve trafik izdihamı ile mücadele eden CIVITAS inisiyatifini40 finansal olarak desteklemeye devam etmektedir. CIVITAS; bu alanda eğitim faaliyetlerini, bilgi alışverişini ve sonuçların uygulanmasını da desteklemektedir.
Ayrıca, kentsel düzeyde çevresel gürültü bakımından gürültü haritaları ve eylem planları hazırlanması ve uygulanması AB mevzuatının41 gereğidir; burada amaç, gürültüye maruz kalma seviyelerinin insan sağlığına zarar verebilecek kadar yüksek olduğu büyük kentsel alanlarda gürültünün azaltılması ve halen sessiz olan alanların gürültü artışına karşı korunmasıdır. Sürdürülebilir kent ulaşım planları ayrıca, kent ulaşımından kaynaklanan gürültünün azaltılması için önlemlerin belirlenmesi yolu ile sözkonusu yasal gereklere uyulması konusunda da destek olmaktadır.
Doğal Kaynakların Sürdürülebilir Kullanımı: Avrupa Birliği “Doğal Kaynakların Sürdürülebilir Kullanımı için Tematik Stratejisi42, doğal kaynakların verimli şekilde kullanımını vurgulamaktadır. Verimli kullanım çevresel olumsuz etkileri doğal olarak azaltmaktadır. Daha iyi kentsel yönetim, enerji ve su gibi kaynakların günlük kullanımının etkisini azaltabilir. Yüksek yoğunluklu ve karma kullanımlı yerleşim yolu ile kentsel yayılmadan kaçınılması; arazi kullanımı, ulaşım ve ısıtma bakımından bazı çevresel avantajlar sunmakta, böylece kişi başına kaynak kullanımının azaltılmasına katkı sağlamaktadır.43

Kentsel Çevre Tematik Stratejisi Uygulama Aracı: AB Kentsel Çevre Yönetim Planı44
Kentsel Çevre Tematik Stratejisi temelde şu sonuçları elde etmek amaçlıdır:


  • Farklı politikalar ve girişimler arasında yakın işbirliği ile yönetimin farklı düzeyleri arasında daha iyi bir işbirliğine gereksinim duyan yüksek kalitede kentsel alanların yaratılması gerekmektedir.

  • Üye Devletler, kendi şehirlerinin çevresel anlamda performansını ve başarısını artırmak için bölgesel ve yerel yönetimlere yardım etme sorumluluğuna sahiptir.

Bu çerçevede, Avrupa’da kentlerde Kentsel Çevre Yönetim Planları geliştirilmekte ve uygulanmaktadır. Kentsel Çevre Yönetim Planı; bir kentsel alana yönelik; kısa, orta ve uzun vadeli çevresel amaçları ve politikaları ortaya koyan bir strateji belgesidir. Bu belge, sayısallaştırılmış, nicel amaç ve hedefleri başarmaya yönelik açık ve net bir vizyonu, bütün stratejiyi ve eylem planlarını ve bunların yanısıra günlük yönetim kararlarını idare etmek ve yönlendirmek için gerekli olan zaman çizelgelerini tanımlamaktadır.45


Kentsel Çevre Yönetim Planı; belirli bir kentsel alandaki yerel çeşitlilik ile ilgili birçok konuyu ele almak için geliştirilmelidir. Bu plan; temel gereksinimlerin bir setini içermeli, ancak belirli hedefler ile ilgili olarak esnek olmalıdır. Kentsel Çevre Yönetim Planında ele alınması gerekli olan ana konular aşağıdakileri içermektedir: 46


  • Yaşam kalitesi ve insan sağlığı ile ilgili konular;

  • İklim değişikliğinden kaynaklanan/iklim değişikliği ile ilgili etkiler (azaltma, hafifletme ve adaptasyon);

  • Doğal sistemlerin ve yaşam alanlarının korunması;

  • Daha iyi kaynak verimliliği yönetimi ve entegre atık yönetimi;

  • Kentsel kalkınma politikalarına ve fiziksel planlamaya çevre koruma faaliyetlerinin entegrasyonu;

  • Yerel yönetimler tarafından dikkate alınması gereken, kentleri ve kentsel çevre yönetim planlarını doğrudan etkileyen temel AB çevre direktifleri;

  • Yerel düzeyde özel öneme sahip hususlar.


AB Sorumluluklarının KENGES Sürecinde Sorgulanması
Avrupa Birliği Kentsel Çevre Yönetim Stratejisinin gerekleri doğrultusunda diğer aday ülkelerden istendiği gibi, Türkiye’deki kentlerde Kentsel Çevre Yönetim Planlarının yapılması ve bu Planların sözkonusu yerleşmenin yer aldığı bölgenin gelişme plan ve programları ile uyumlu olması beklenmektedir. Çünkü, hangi ölçüde bölgesel sürdürülebilir kalkınma dinamikleri yaratılırsa, o ölçüde kentlerin çevresel sürdürülebilirliği sağlanabilecektir. Uygulamaya bakıldığında, yakın dönemde AB Kentsel Çevre Yönetim Planları rehber alınarak Türkiye’de Bursa, Samsun, Erzurum ve Mersin Kentsel Çevre Yönetim Planları 2008 yılı itibariyle hazırlanmış bulunmaktadır.
Esasen AB’nin entegre kentsel çevre yönetimi yaklaşımı, Kentleşme Şurası müzakere sürecinde de yeterince ele alınmış ve bir ölçüde sonuç belgelerine yansıtılmıştır. Değerlendirmelerde; kentlerde çevresel hizmetler olarak sadece altyapı hizmetleri olarak görülen katı atık bertarafı, atıksu ve kanalizasyon hizmetleri vb. nin yanısıra, yenilenebilir enerji kaynakları, enerji verimliliği; ekosistemlerin korunması; iklim değişikliği gibi alanlar kentsel gelişmenin önemli alanları olarak kabul görmüş, nitekim bu bakış açısı komisyonların oluşmundan başlayarak güçlendirilmeye çalışılmıştır. (Örn: İklim Değişikliği, Doğal Kaynaklar, Ekoloijk Denge, Enerji Verimliliği ve Kentleşme Şura Komisyonu)
Şura Komisyonlarında çevre politikaları ile ilişkili tartışmalara bu açıdan bakıldığında; Avrupa Birliği müktesebatının önemli bir bölümünü oluşturan kentsel çevre ile ilgili direktiflerinin çevre konularının karmaşıklığı paralelinde çok sayıda ve kapsamlı olduğu bilinmektedir. Örneğin, hava kalitesine ilişkin yükümlülükler yerel düzeyde entegre çevre yönetimini gerektirmekte, bu da kentsel ulaşım, hane halkı ısıtma sistemleri ile endüstriyel kirlilik kaynakları gibi farklı politika konularını bütünleştirecek özel becerilerin sergilenmesine ihtiyaç duymaktadır.  Çünkü etkili çözümlere farklı konuların entegrasyonu ve koordinasyonu temelinde ulaşılabileceği açıktır. Ancak, kentsel/yerleşim politikaları ve uygulamaları bu yönde geliştirmenin zor olduğu da bilinmektedir. Çeşitli sektörler arasında işbirliği kurulması (örneğin, çevre ile ulaşım, çevre ile turizm vb. arasında) karşılaşılan önemli güçlükler olmaktadır ve bu durum ilgili Şura Komisyonlarının çalışma sürecinde ve giderek strateji tespitlerin de yansımıştır. Çünkü entegre stratejileri geliştirmek özel beceri istemekte ve geliştirilmelerinin hemen ardından da bu stratejilerin hayata geçirilmesi çok önemlidir. Burada buna yönelik olarak hemen her alanda kapasite geliştirimi de önemli rol oynamaktadır. Kapasite geliştirme ve eğitim/bilinçlendirme ihtiyacı ilgili Komisyonların gündeminde yeralmıştır. Zaten AB Kentsel Çevre Stratejisinin ve bu yönde oluşturulan politikaların aday ülkeler nezdinde uygulamaya geçirilmesi için; başta hava, gürültü, atık ve su sektörleri olmak üzere, çevre müktesebatı uygulamasının iyileştirilmesinin yanısıra, yerel yönetimlerin yenilikçi politika araçlarını kullanmaya ilişkin planlama kabiliyet ve kapasitelerinin artırılması ve yerel düzeyde çevresel iyileştirmeleri yapabilmeleri için farklı politika konularını bütünleştirme kabiliyetlerinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Aşağıda AB çevre mevzuatının yapısı özetlenmiştir:47
1. Yatay Mevzuat (Diğer çevre sektörlerini de ilgilendirdiği için yatay mevzuat adını almıştır: Yasal ilerleme, karar alma ve uygulamayı güçlendirmek için metodlar ve mekanizmalar geliştiren bu direktifler; ÇED - Çevresel Etki Değerlendirme, Stratejik ÇD, Çevresel bilgiye erişim , Raporlama Avrupa Çevre Ajansı (zamanlı, hedefli, ilgili ve güvenilir çevresel bilgi sağlamak, Çevre için mali araç- LIFE)

2. Hava Kalitesi (Hava Kalitesi Çerçeve Direktifi, Büyük Yakma Tesisleri Direktifi, Yakıt Kalitesi Direktifi, Uçucu Organik Maddeler Direktifi)



3. Atık Yönetimi (Atık Çerçeve Direktifi, Katı Atık Düzenleme Depolama Direktifi, Tehlikeli Atık Yakma Direktifi, Özel Atık Direktifleri; Ambalaj Atıkları, Arıtma Çamuru, Atık Yağlar, Piller, Titanyum Dioksit Atıkları, Ömrünü Tamamlaşmış Lastikler Direktifi)

4. Su Kalitesi (Su Çerçeve Direktifi, Kentsel Atık Su Direktifi, İçme Suyu Direktifi, Suya Deşarj Edilen Tehlikeli Maddeler Direktifi, Nitrat Direktifi, Yüzme Suları Direktifi)

5. Habitat/Doğa Koruma (Nesli Tehlikede Olan Canlılar,

Habitat, vb.)

6. Sanayi Kaynaklı Kirliliğin Önlenmesi ve Risk Yönetimi (Entegre Çevre

Kirliliği Kontrol ve Önleme Direktifi- IPPC Direktifi, Seveso II Direktifi, Büyük Yakma Tesisleri Direktifi)

7. Kimyasallar ve Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar

8. Gürültü Kirliliği

9. Nükleer Güvenlik ve Radyoaktif Kirliliğin Önlenmesi.
Yukarıdaki alanlarda özellikle su kalitesi, hava kalitesi, atık yönetimi ve endüstriyel kirlilkle ilgili direktiflerin yansıtılması/uygulanması yüksek maliyetler gerektirmektedir.
Türkiye için çevresel sorumlulukların AB standartlarına uygun olarak yerine getirilmesinde en ağır yükün yerel yönetimlerde olduğu malumdur. Mevcut resme bakıldığında; çıkarılan yeni kanunlarla çevre yönetiminde bir çok ek sorumluluk daha alan yerel yönetimler, bir yandan finansman darboğazı öte yandan yetersiz ve kaliteli insan gücü açısından bir manada köşeye sıkışmış gibidir. (Örneğin, bugün Türkiye’de atık sektöründe ilk 20 yıl için 3000 ilave personele ihtiyaç vardır ve bunun maliyeti de 340 milyon Avro’dur. Bu maliyetin doğal olarak Çevre ve Orman Bakanlığı ile belediyeler tarafından karşılanacağı beklenmektedir.)
Türkiye’deki yeni yasalar, bu sorunlara çıkış noktası olarak yerel mali kaynakların harekete geçirilmesi, yerel özel sektörün geliştirilmesi gibi çözümler sunsa da, bu durumun istense de, küçük ölçekli belediyeler açısından kısa sürede gerçekleşemeyeceği açıktır. AB tarafından katılmı öncesi süreçte Türkiye’ye çevre alanında tahsis edilen kaynaklar daha çok içme suyu, atık su, katı atık ve hava kalitesi alanındadır.48 Bu sektörlerde desteklenen projelerde toplum sağlığı, hassas yöreler ve doğal ve kültürel kaynakların korunması gibi öncelikli konuları da dikkate alındığı bilinmektedir.
Avrupa Birliği’nin Katılım Öncesi Mali Aracı çerçevesinde oluşturulan (IPA49) Çevre Operasyonel Programı kapsamında; Türkitye’de su temini, kanalizasyon ve atık su arıtımı hizmetleri (İçme suyu teminindeki kalitenin iyileştirilmesi, alıcı su ortamlarının kalitesinin iyileştirilmesi) ile entegre katı atık yönetimi50 (geri dönüştürülen atıkların miktarının artırılması ve nihai bertarafın iyileştirilmesi) 2 öncelikli alan olarak tespit edilmiştir. Bu konular; IPA 1. dönem (2007-2009) ile IPA 2. dönem (2010-2013) için de aynıdır.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında, Türkiye’nin AB katılım öncesi süreçte sürdürülen çalışmalarına bakıldığında, son AB İlerleme Raporu dahil olmak üzere, hemen her AB belgesi, Türkiye’nin kentsel çevresel altyapının geliştirilmesi yönündeki uygulamalarını bir ölçüde olumlu değerlendirilmektedir. Ancak, kentsel çevre politika ve uygulmalarının bununla sınırlı kalmadığı beyan edilmekte bütünleşik kentsel çevre planlamasının gerektirdiği sektörlerarası entegrasyon ihtiyacına dikkat çekilmektedir. Kentleşme Şurasının ilgili bileşenleri aşağıda verilmiştir.
İlgili Kentsel Strateji Ana Bileşenleri
ANA BİLEŞEN 1: KARAR VE PLANLAMA SİSTEMİNİN YAPILANDIRILMASI­­

ANA BİLEŞEN 2: YERLEŞMELERİN MEKAN VE YAŞAM KALİTESİNİN ARTIRILMASI

ANA BİLEŞEN 3: KENTSEL VE KIRSAL YERLEŞMELERİN EKONOMİK YAPISININ GÜÇLENDİRİLMESİ

ANA BİLEŞEN 4: KENT ÜSTÜ ÖLÇEKLERİN GELİŞTİRİLMESİ, PLANLANMASI VE KURUMLAŞTIRILMASI

ANA BİLEŞEN 551: KENTLERİN TOPLUMSAL VE KÜLTÜREL YAPISININ GÜÇLENDİRİLMESİ
Doğrudan İlgili Strateji Geliştiren Şura Komisyonları:


  • İklim Değişikliği, Doğal Kaynaklar, Ekoloijk Denge, Enerji Verimliliği ve Kentleşme

  • Kentsel Teknik Altyapı ve Ulaşım

  • Kentsel Miras Mekan Kalitesi ve Kentsel Tasarım

Dolaylı İlgili Strateji Geliştiren Şura Komisyonları:

  • Mekânsal Planlama Sistemi ve Kurumsal Yapılanma

  • Bölgesel Eşitsizlik, Yerel Kalkınma ve Rekabet Edebilir Kentler

  • Kentlilik Bilinci, Kültür ve Eğitim

  • Kentsel Dönüşüm, Konut ve Arsa Politikaları

  • Yerel Yönetimler, Katılımcılık ve Kentsel Yönetim

  • Kentsel Yoksulluk, Göç ve Sosyal Politikalar

  • Bölgesel Esitsizlik, Yerel Kalkınma ve Rekabet Edebilir Kentler.

Sorunlar ve stratejiler aşağıdaki lejanda göre sadeleştirilmiştir:




Avrupa Birliği Kentsel Çevre Tematik Stratejisi Ana Temaları

Sürdürülebilir Kentsel Yönetim

SKY

Sürdürülebilir Kentsel Ulaşım

SKU

Sürdürülebilir Kentsel Tasarım

SKT

Sürdürülebilir Kentsel İnşaat

SKİ

Yüklə 235,48 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin