MAHMUD PAŞA KÜLLİYESİ
270
271
MAHMUD ŞEVKET PAŞA
nin yapı olarak niteliği anlaşılmamaktadır. Fakat muhtelif divan kayıtlarında ö-zellikle loncalara ve ticarete ilişkin kayıtlarda Mahmud Paşa Mahkemesi'nin adı geçmektedir. Bu külliye ile birlikte yapılmış olduğu kabul edilen Kürkçü Ham'nın inşaatının bittiği tarih belli değildir. Fakat büyük bir olasılıkla Mahmud Paşa'mn birinci sadrazamlığı sırasında (1453-1467), hamamla birlikte yapılmış olduğu düşünülebilir.
Cami III. Osman döneminde (1754-1757) ya da ondan önceki yıllarda istanbul'u kavuran yangınlardan sonra tümüyle tamir edildiğinden genel strüktürü dışında, yapılış döneminden bir şey kalmamıştır. Pierre Gilles'in özellikle belirttiği son cemaat mahalli sütunları, büyük bir olasılıkla yangında çatladıkları için kalın bir taş gömlekle çevrilmiştir. Mihrap ve minberi o tamirle birlikte yenilenmiştir. Caminin avlusundaki çeşme ve sebilin Da-rüssaade Ağası Mustafa Ağa, mahfel-i hümayunun ise II. Mahmud tarafından yaptırıldığı Hadîka'da yazılıdır. Minaresi, 1936 restorasyonundan sonra bugünkü şeklini almıştır.
Cami: Mahmud Paşa Camii, tabhane-li ya da zaviyeli cami denilen erken dönem Osmanlı camileri tipinde yapılmıştır. Fakat kendinden önce yapılan bu tür camilerden bazı plan özellikleriyle farklılaşır. Bu da bize bu tür camilerin gerçek işlevleri konusunda yeterli bilgi sahibi olmadığımızı göstermektedir. Cami hizmeti gören
Mahmud Paşa Hamamı'nın planı. Doğan Kuban
Mahmud Paşa Külliyesi ile birlikte yapılan ve 15. yy'dan kalan tek han örneği olan Kürkçü Ham'nın planı.
yapı akşındaki iki büyük kubbeli bölümüne (ortalama 25,45x11,90 m) doğrudan son cemaat mahallinden değil, fakat Bur-sa'daki Yeşil Cami'de olduğu gibi, bir ves-tibülden üç basamakla girilir. Fakat birbirlerinden büyük bir taçkemerle ayrılan iki kubbe altındaki hacimler, Bursa camilerinde olduğu gibi, bir seki ile ayrılmamışlardır. Aralarında bir basamaklık kot farkı vardır. Başka bir deyişle bu hacim sadece namaza ayrılmıştır. Bu bölümdeki hiçbir litürjik öğe ve bezemesel ayrıntı 18. yy'dan önceye ait değildir. Büyük bir olasılıkla küresel üçgen olan kubbe geçit öğeleri de bu geç dönem tamirlerinde sadeleşmiştir. Hünkâr mahfeli ise, 1828 tarihlidir.
İbadet bölümünü üç taraftan çevreleyen koridorlar, açıkça bilmediğimiz, fakat planın düzenlenmesinde belirgin olan değişik işlevli hacimlere bağlanmaktadır. Koridorlar üzerinde iki tarafta simetrik olarak yerleştirilmiş ve ortada kubbeyle örtülü bir eyvana açılan kubbeli iki oda bir ünite oluşturmaktadır. Bugünkü biçim-leriyle bu hacimlerin bu tür yapılarda daha önce görülen tabhane işlevi için tasarlandığını söylemek zordur. Odalarda ocak olmaması ve birbirlerinden farklı biçimleri ve belgelerde herhangi bir tabhaneden söz edilmemesi bunların başka bir işlev için yapılmış oldukları kanısını uyandırmaktadır. Ne var ki Afyon'daki Gedik Ah-med Paşa Camii'nde (1472), ortadaki iki kubbeli cami hariminin iki yanında dışa
açık eyvanlar etrafındaki odalardan oluşan tabhane bölümleri, burada bulunan ve içerdeki koridora açılarak cami ile ilişkileri kesilmiş hacimleri yorumlamamıza yardımcı olabilir. Külliyenin ayn bir medresesi ve sıbyan mektebi olması bu bölümlerin bu amaçla kullanılmış olmaları olasılığını azaltır. Burasının bir zaviye olarak kullanıldığına ilişkin herhangi bir belge de yoktur. Bu üç kubbeyle örtülü iki yanında odalar bulunan eyvanlı klasik plan öğesi, restorasyonlar sırasında özgün plan niteliklerini değiştirmiş olabilir. Tabhane olarak yapılmış olması da çağın bütün eğilimlerine uygundur.
Yapının giriş bölümünde son cemaat mahallinden girilen ve 15. yy örtü öğelerinin mukarnaslı ve yivli karakteristik kubbeleriyle örtülü, Bursa'daki Yeşil Cami ves-tibülüne benzeyen zengin bezeme yan bölümlerde yoktur. Dolayısıyla tıpkı son cemaat mahallinin tahrip olması gibi, yan bölümlerin de, işlevleri hakkında ipucu verecek özelliklerini yitirmiş oldukları düşünülebilir. Girişteki ilginç vestibülün giriş duvarında ikişer basamakla çıkılan sofalar vardır. Bu sofaların döşemeleri vestibülün iki ucundaki kubbeli oda döşe-meleriyle birleşmektedir. Bunların oturmak için yapıldıkları ve işlevlerinin yandaki odalara hizmet vermek olduğu düşünülebilir. Vestibül yanlardaki koridorlara bağımsız bir giriş de sağladığı için yapının üçlü işlev alanlarını birleştirmek amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu bölüm koridorlarla diğer yan bölümlerden ayrıldığına göre bağımsız bir işleve tahsis edilmiş olmalıdır. Bunun kuzeydeki odasının sözü edilen Mahmud Paşa Mahkemesi işlevini gördüğü bir olasılık olarak ileri sürülebilir. Yan bölümler başlangıçta tabhane odaları olarak düşünülmüş olsa bile, bugünkü düzenlemeleriyle, belgelerden saptayamadığımız bir işlevleri (büyük bir olasılıkla yine dini eğitim) olmalıdır. Bu iki bölümü ayıran koridorlar burada oturanların dış avluya çıkmalarını sağlamak için yapıldığına göre, bu bölümde insanların yaşadığını düşünmek gerekir. Dış avluda olması gereken özgün helaların nereye yerleşmiş olduğunu bilmiyoruz. Caminin özgün bezemesi 15. yy mukarnaslı mermer kapı nişlerinin istanbul'daki ilk örneklerinden olan caminin esas giriş kapısı ve vestibülün üç orta kub-besidir. Cümle kapısı, yapının 15. yy'dan kalma en eski parçasıdır. Caminin minaresi vakıf restorasyonlarında klasik minare tasarımına dönüştürülerek özgün biçimini yitirmiştir.
Türbe: Kasnaksız 7,37 m çapında bir kubbe ile örtülü sekizgen planlı bir türbe, her kenarında, dikdörtgen bordürler içinde çift sıra pencereler olan eski ve basit bir şemaya göre inşa edilmiştir. Üzerinde kitabe olan giriş kapısı gösterişsizdir. Mermer söveli birinci sıra pencerelerin üst düzeyine kadar küfeki taşı ile kaplı olan türbenin bu kot üzerinde mozaik çini bezemesi vardır. Bu geometrik bezeme alttaki kaplamadan geri çekilmiş üst taş kaplama üzerinde 5 cm kalınlığından firuze
ve lacivert renkli, yıldız biçiminde ve po-ligonal öğelerle geometrik desenli klasik bir mozaik çini kaplama oluşturur. Üslup olarak fetih öncesi çini geleneğini sürdürür. (Bu kaplamalar 1949-1950'de restore edilmiştir. Fakat mozaik çinilere dokunulmamıştır.) Türbenin özgün döşemesi yok olmuşsa da o dönem için karakteristik pişmiş yer tuğlalarıyla kaplı olması olasıdır. Türbenin restorasyonu sırasında döşeme altında mezar odası bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır.
Dostları ilə paylaş: |