MERDİVENKÖY TEKKESİ
bak. ŞAHKULU SULTAN TEKKESİ
MERDİVENLİ HAMAMI
bak. MİHRİMAH SULTAN KÜLLİYESİ
MERKEZ EFENDİ KT7TJ.tYF.St
Zeytinburnu İlçesi'nde, Osmanlı dönemindeki adı "Mevlevihane Yenikapısı" olan Mevlanakapı'mn dışında, kendi adını taşıyan mahallede ve cadde üzerinde yer almaktadır.
Bir tarikat külliyesi niteliğindeki bu yapı topluluğunun çekirdeğini oluşturan ve İstanbul'un en önemli tarikat merkezlerinden birisi olan tekkenin banisi Halvetîliğin Sünbülî koluna mensup "Merkez Efendi" lakaplı Şeyh Musa Musliheddin Efendi'dir (ö. 1552). Sünbülîliğin kurucusu "Sünbül Efendi" lakaplı Şeyh Yusuf Sinan Efen-di'nin (ö. 1529) halifesi, döneminin ileri gelen sufîlerinden ve hekimlerinden olan Merkez Efendi'nin hayatı hakkında bilgi sunan kaynaklar arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır. Mamafih Merkez Efendi'nin 900/1494'te Sünbül Efendi'ye intisap ettiği, akabinde kendisinden hilafet alarak, aynı yıl vefat eden Halveti şeyhle-
Merkez Efendi
Külliyesi'nde
çilehanenin
yanından cami-
tevhidhane ile
Merkez Efendi
Türbesi'nin
görünümü.
M. Baha Tanman,
1980
rinden Sunduk (Sevindik) Şücaeddin Efendi'nin Fatih'teki tekkesinde posta oturduğu anlaşılmaktadır. Bir müddet burada irşada devam ettikten sonra 920/1514'te, sur dışındaki bu tenha yerde, mensubu bulunduğu tarikatın (Halvetîliğin) halvet geleneğine uygun, münzevi bir tekke tesis ederek oraya nakletmiştir. Daha sonra, 1514-1520 arasında I. Selim'in (Yavuz) (hd 1512-1520) eşi Ayşe Hafsa Sultan'ın (ö. 1533) Manisa'da inşa ettirdiği külliyenin zaviyesinde şeyhlik ve darüşşifasında tabiplik yapmak üzere adı geçen şehre davet edilmiştir. Günümüzde geleneği yaşatılan ünlü mesir macununun Merkez Efendi tarafından Manisa'daki bu görevi sırasında icat edildiği bilinmektedir. Ayrıca Manisa'daki ikameti sırasında Merkez Efendi'nin I. Selim'in kızlarından Şah Sultan ile evlendiğine, bu evlilikten Ahmed Çelebi (ö. 1562) adında bir çocuğun dünyaya geldiğine ilişkin kanıtlar da vardır. Mürşidi Sünbül Efendi'nin 1529'da vefatı üzerine İstanbul'a gelerek Koca Mustafa Paşa Kül-liyesi(->) bünyesindeki tekkenin meşihatını üstlenmiş, vefatına kadar 23 sene bu görevi sürdürmüş, ancak bu arada sur dışındaki tekkesi ile de ilişkisini kesmemiş, za-
man zaman oradaki çilehanesinde itikâ-fa çekilmiş, halvete girmiş, muhtemelen aynı zamanda buranın meşihatını da üstlenmiştir. Nitekim vefatında, postnişini bulunduğu Sünbül Efendi Tekkesi yerine kendi tekkesine gömülmüştür.
Mütevazı bir zaviye niteliğinde olan ilk tekkeyi Merkez Efendi ile bazı mensupları, kendi imkânları ve bizzat elleriyle inşa etmişlerdir. Ancak 940-943/1533-1536 civarında eşi Lütfi Paşa'nın görevli olduğu Yanya'dan İstanbul'a gelerek Merkez Efendi'ye intisap eden (ve muhtemelen sabık eşi olan) Şah Sultan, birisi Eyüp-Bahari-ye'de, diğeri Davutpaşa'da olmak üzere kendisi için iki tekke inşa ettirmiş, sur dışındaki bu tekkeyi de vakıflarla donatmıştır. Nitekim Vakıflar Arşivi'ndeki kayıtlarda tekkenin banisi "Merkez Efendi denilmekle meşhur Şah Sultan" şeklinde belirtilmiştir. Bu arada Şah Sultan tarafından tekkenin mimari programının ve binalarının genişletildiği, Mimar Koca Sinan eliyle cami-tevhidhanenin yenilendiği, bir de hamam inşa ettirildiği anlaşılmaktadır. Merkez Efendi'nin vefatını müteakip kabrinin üzerine, yine muhtemelen Şah Sultan tarafından bir türbe inşa ettirilmiştir. Böylece başlangıçta mimari programı tam olarak bilinemeyen, ancak sınırlı olduğu tahmin edilebilen Merkez Efendi Tekkesi'nin cami-tevhidhane, çilehane, derviş hücreleri, selamlık, harem, mutfak, taamhaııe, türbe, hazire ve hamamdan oluşan, tam teşekküllü bir tarikat tesisi haline geldiği söylenebilir.
Merkez Efendi Tekkesi, kuruluşunu izleyen yüzyıllar boyunca, âsitane veya pir makamı olmamasına rağmen, halkın Merkez Efendi'ye hayatta iken gösterdiği sevgi ve saygının vefatından sonra da devam etmesi, türbesinin en muteber ziyaretgâh-lardaıı birisi olması sayesinde İstanbul'un en önemli tarikat tesisleri arasında yer alagelmiştir. Bu durumundan dolayı da tekkenin binaları çeşitli tarihlerde onarılmış, yenilenmiş, birtakım ek binalar inşa edilmiş, tekkenin gelirleri ek vakıflarla genişletilmiş, sonuçta söz konusu tekkenin çevresinde Aziz Mahmud Hüdaî Külliye-si(->) ve Koca Mustafa Paşa Külliyesi gibi bir tür tarikat külliyesi oluşmuştur.
Külliyenin zaman içinde geçirdiği bütün aşamaları tespit etmek hemen hemen imkânsızdır. Ancak şu önemli olaylar kaydedilebilir: Tekkenin mensuplarından ya da muhiplerinden olduğu anlaşılan Defterdar Abdülbaki Paşa (ö. 1624) 1017/1608' de burada mimar Sedefkâr Mehmed Ağa' ya bir darülkurra inşa ettirmiş, 1229/1813' te Merkez Efendi Türbesi tamir edilmiş, 1227/1812'de cümle kapısının yanına ufak bir çeşme konmuş, II. Mahmud 1252/1836' da tekkeyi büyük bir yenilemeye tabi tutmuş, bu arada cami-tevhidhane, Merkez Efendi Türbesi, cümle kapısı ile bunun yanındaki diğer türbe yeniden inşa edilmiş, herhalde tekkenin değer bölümleri de elden geçirilmiştir. Ayrıca Merkez Efendi Türbesi'nin bu tarihte genişletildiği, ahşap harem dairesinin de 19. yy'm ikinci yarısı içinde yeni baştan yapıldığı
Merkez Efendi Külliyesi'nin planı. MSÜ/Erten, 1966
belli olmaktadır. Muhtemelen haremle birlikte selamlık, derviş hücreleri, mutfak, taamhane ve diğer bölümler de yenilenmiştir. Avludaki kuyu bileziği ile şadırvan da bu dönemin eseridir.
Tekkelerin kapatılmasını (1925) izleyen dönemde cami-tevhidhane cami olarak kullanılmayı sürdürmüş ve 1965'te bir onarım geçirerek sağlam durumda günümüze ulaşabilmiştir. Türbeler ile çilehane de bakımlı olup, özellikle ramazan aylarında ve kandil gecelerinde kalabalık ziyaretçi kitlelerinin uğrağı olmaya devam etmektedir. Harem binası ise 1970'lere kadar tekkenin son şeyhi Nurullah Efendi (Kılıç) (ö. 1977) tarafından mesken olarak kullanılmış, bu arada birtakım tamirler geçirmişse de harap durumda günümüze intikal etmiştir. Cumhuriyet döneminde kullanımlarını yitiren diğer tekke bölümleri ortadan kalkmış, bunların yerini kısmen, yeni oluşan bir hazire parçası, kısmen de küçük bir kız Kuran kursu binası işgal etmiştir. Ayrıca haremin yanına da büyük boyutlu bir erkek Kuran kursu binası inşa edilmiştir. Her iki kurs binası da külliyenin mimari üslubuna ve mistik havasına ters düşen, son derecede çirkin ve ruhsuz yapılardır. Bu arada özgün fonksiyonu gereği Kuran kursu olmaya elverişli darülkurra ise kendi haline terk edilerek harap olmuştur.
Merkez Efendi Tekkesi, bağlı bulunduğu Sünbülîliğin(-»), âsitanesi ve pir makamı olan Sünbül Efendi Tekkesi'nden(->) sonra en önemli ikinci merkezi olmuştur. Ayin günü perşembe olan tekkenin ge-
çen yüzyılda bile oldukça kalabalık bir nüfusu barındırdığı, Dahiliye Nezareti'nin R. 1301/1885 tarihli istatistik cetvelinde burada 11 erkek ile 9 kadının yaşadığı tespit edilmektedir. Merkez Efendi'den sonra tekkenin postuna damadı ve halifesi olan Şeyh Ahmed Musliheddin Efendi (ö. 1576) oturmuş, bu zatı Finikeli Şeyh Abdî Efendi (ö. 1591), Abdî Efendi'nin oğlu Şeyh Mustafa Efendi (ö. 1599), Şeyh Veliyed-din Dede Efendi (ö. 1614), Şeyh Seyyid el-Hac Abdullah Efendi (ö. 1658), Şeyh Seyyid Nesimî Efendi (ö. 1684), Şeyh Seyyid Ahmed Efendi (ö. 1716), Koruk Tek-kesi(->) Postnişini Şeyh Mehmed Fahrî Efendi'nin (ö. 1735) halifesi Şeyh Seyyid Mehmed Nuri Efendi (ö. 1747) ve Suyol-cuzade Şeyh Abdullah Efendi'nin halifesi Şeyh Seyyid Mehmed Nurullah Efendi (ö. 1782), M. Nurullah Efendi'nin oğlu Şeyh Seyyid Ahmed Mes'ud Efendi (ö. 1815) ve Şeyh Seyyid Ahmed Efendi (ö. 1863) izlemiş, daha sonra İsmail Efendi (ö. 1840), Hüseyin Efendi (ö. 1863) ve Hafız Mehmed Emin Efendi (ö. 1873) adındaki şeyhler vekâleten postnişin olmuştur. Tekkenin son dönemdeki şeyhleri Şeyh Seyyid Ahmed Efendi'nin oğlu ve Fındıklı'da-ki Keşfî Cafer Efendi Tekkesi(-0 Postnişini Şeyh Yunus Hilmi Efendi'nin (ö. 1862) halifesi Şeyh Nureddin Efendi (ö. 1881), bu şahsın oğullan Şeyh Ahmed Mesud Efendi (ö. 1914) ile Şeyh Mehmed Zekâî Efendi (ö. 1924) ve M. Zekâî Efendi'nin oğlu Şeyh Nurullah Efendi'dir (Kılıç) (ö. 1977). İstanbul'da birçok başka tekkede olduğu gibi, burada da 18. yy'm ikinci ya-
Dostları ilə paylaş: |