tik tarihi açısından büyük değer taşıyan diğer eseri de ondalık kesirleri kullanarak V sayısını hassas bir şekilde hesapladığı ünlü er-Risâletü'l-muhttivye üir.
Müslüman Alimlerin Geometrinin Gelişmesine Katkıları. İslâm medeniyetinde geometri söz konusu olduğunda vurgulanması gereken en önemli noktalardan biri, çeşitli ilim dallarında telif edilen eserlerde konuların daha iyi anlaşılabilmesi ve mevcut problemlerin çözülmesi İçin geometrinin yoğun bir şekilde kullanıldığıdır. Bunun en iyi örneklerini astronomi alanında görmek mümkündür. Bî-rûnî el-Könûnü'l-MescûdTs[nde ve Hasan b. Ali el-Merrâküşî Câmi'u'1-mebâ-dîve'l-ğâyât'müa astronomi konularına bir giriş olarak geometriyi bütün alt birimleriyle beraber geniş bir biçimde incelemişlerdir. Meselâ Merrâküşî, adı geçen eserinde küre üzerine çizilen dairelerin özellikleri, mesafe ve hacim problemleri, düzlemsel ve küresel trigonometri, bir derecelik yayın sinüsünün hesabıyla ilgili problemler ve bunların yaklaşık hesaplan gibi konuları bütün ayrıntılarıyla ele almıştır. Bu girişlerde sadece mevcut geometrik bilgilerin incelenmesiyle yetinilmemiş, ayrıca orijinal katkılarda da bulunulmuştur. Meselâ Ebü'1-Vefâ el-Bûzcânî el-Mecistî şerhinde, mevcut geometrik bilgilerin tefsiri yanında düzlemsel ve küresel trigonometriyle ilgili birçok yeni teori ve ispatı da vermektedir. Bîrûnî ise yukarıda zikredilen eserinde "ta'dîl mâ beyne's-satreyn" adını verdiği dahilî tamamlama yöntemini ilk defa ele almıştır.
İslâm matematikçileri temelleri farklı olan geometriyle aritmetiği biribirine uygulamışlardır; böylece Öklidesçi gelenekle Diophantos-Nikomakhosçu gelenek arasında bir ilişki kurulmuş ve bu durum hem geometride hem de aritmetikte yeni açılımlara sebep olmuştur. Bunun yanında İslâm matematikçileri Hârizmî'den itibaren cebri geometri problemlerini, geometriyi de cebir problemlerini çözmede kullanmışlardır. Bu çerçevede Ömer Hayyâm üçüncü derece denklemleri daireler, paraboller ve hiperbollerin kesişim noktalan yardımıyla çözmüş, böylece daha sonra XVII. yüzyılın başlarında Descar-tes tarafından sistemleştirilecek olan analitik geometrinin temellerini atmıştır. Ömer Hayyâm'] takip eden Şerefed-din et-Tûsî de bu yöntemi geliştirmiştir. Bu meyanda. kürenin düzlemsel kesitleriyle ilişkisi bulunan ve Mâhânî problemi adıyla bilinen x3 + a2b = cxz şeklindeki
197
HENDESE
üçüncü dereceden cebirsel denklem de geometri-cebir ilişkisi açısından büyük önem taşımaktadır.
Özellikle astronomide ve geometrinin bir alt dalı sayılan fiziğin hesap sisteminde İslâm medeniyetinde ortaya konan yenilikler üzerinde durulmalıdır. Müslümanlar bu hesap sistemini yani trigonometriyi bağımsız bir ilim dalı olarak kurmuşlar ve bu yeni ilim vasıtasıyla birçok astronomi ve fizik problemini çözmüş, ayrıca çok erken devirlerden itibaren dakik zîcler hazırlama imkânını bulmuşlardır. III. (IX.) yüzyılda Bettânî, "x"in çeyrek dairenin dörtte biri olması halinde sin x = -^==-formülünü keşfederek sin x = a. cos x denklemini çözmüştür. Ayrıca Işlâhu'l-Mecistî adlı eserinde tanjant tabloları hazırlamış. Habeş el-Hâsib bu tabloları daha mükemmel hale getirmiştir. IV. (X.) yüzyılda Ebü'l-Vefâ el-Bûzcânî trigonometride gerçek anlamda bir ilerleme kaydetmiş ve bu ilmin teorilerini düzenleyerek bunlar üzerinde bağımsız çalışmalar yapmıştır. Düzlem trigonometride şu ilişkiler ilk defa onun tarafından ispatlanmıştır: sin (a + b) = sin a. cos b + sin b. cos a; 2 sin a = 1 - cos 2 a; sin 2 a = 2 sin a. cos a; sec a = 1 / cos a = Vı+tgza. Ebü'l-Vefâ küresel üçgende de sinüs formüllerini kurmuştur: sin a / sin A = sin b / sin B = sin c / sin C. Zîcü'l-Hâkimi müellifi İbn Yûnus ise cos a. cos b = Vz [cos (a + b) + cos a (a - b)] formülünü ispatlamıştır. Bu formül, bir çarpım işlemini ona eşit bir toplama işlemine dönüştürmek anlamına gelmektedir ve bu düşünce daha sonra keşfedilen logaritmik hesap sisteminde önemli bir yer tutmuştur. VI. (XII.) yüzyılda Câbir b. Eflah küresel trigonometride cos b = cos B. sin c ilişkisini bulmuştur. Böylece İslâm medeniyetinde geliştirilen trigonometri, Batı'da Fibonacci tarafından 12Z0'li yıllarda yüzey ölçümlerinde kullanıldığı ve Regiomontanus'un Nasîrüddîn-i Tûsî'nin konuyla ilgili eserlerinden faydalanarak 1464 civarında ilk eserini telif ettiği (1485'te yayımlanmıştır) dönemlerde belirli bir seviyeye ulaşmıştır.
İslâm âlimleri tarafından geometri özellikle coğrafî ölçümlerde kullanılmıştır. Bu çerçevede, klasik Yunan'dan gelen ve Batlamyus'un el-Mecistî adlı eserinde verilen rakamlar gözden geçirilmiş ve düzeltilmiştir. Benî Mûsâ. 212 (827) yılında yeryüzünün eğimini ölçmek ve bu konuda daha önce bulunmuş sonuçlan kontrol etmek için Palmira ve Rakka'da, daha sonra da Sincar'da çalışmalar yap-
mıştır. Bettânî, otuzu Batı İslâm dünyasında olmak üzere 310 şehrin, Hasan b. Ali el-Merrâküşî de zîclerinde yetmiş biri Batı Akdeniz'de olmak üzere 135 şehrin tül ve arzını tesbit etmiştir. Bîrûnî ise harita çizim yöntemlerini, bir düz yüzey üzerinde yerküre ve gökküreyi temsil etme problemlerini araştırmıştır. Bu bağlamda onun konik, silindirik, ortografik, stereografik yöntemleri denediği ve bir kürenin doğrularını elips, parabol ve hiperbollerin yardımıyla çizmeye çalıştığı görülür.
İslâm medeniyetinde geometrinin günlük kullanımı üzerinde de önemle durulmuştur. İfîvân-ı Safa risalelerinde şöyle denilmektedir: "Geometri, başta yüzeylerin ölçümü olmak üzere bütün sanatlarla ilgilidir. Ölçüm ise işçilerin, kâtiplerin, vergi memurlarının ve toprak sahiplerinin birçok konuda ihtiyaç duydukları temel bir sanattır" [Resâ'il, I, 97) Özellikle gelişmiş kemer ve düzgün çokgenler üzerine oturan kubbeler ve mukarnasla-rın hâkim olduğu mimariyle dünyada arabesk gibi geometrik üslûp ve motiflere en fazla yer veren süsleme sanatlarında bu İlim dalından fayda lanı im ıştır.
Sabit b. Kurre. yukarıda zikredilen Ki-tâb iı misöhati katH'l-mahrût eilezî yüsemmâ el-Mükâfî adlı eserinde Arc-himedes'i takip ederek parabolün bir kesitinin yüzeyini ve ekseni veya odağından geçen herhangi bir doğru parçasının etrafında dönen bir paraboloidin hacmini belirleyecek şekilde integral toplamını elde edebilmek için integral hesabı kullanmıştır. Bibliotheque Nationale'de (nr. 2457) Sabit b. Kurre'ye ait bir risalede, antik Yunan'dan beri matematikçileri meşgul eden "kenarları doğru olan bir dar açının üç eşit parçaya bölünmesi" (teslîsü'z-zâviye) probleminin orijinal bir geometrik çözüm denemesi bulunmaktadır. Bu çözüm denemesindeki ana fikir, Gerasalı Nikomakhos'un (I. yüzyıl) he-lezonik kesişim noktaları ve hiperbol anlayışına dayanmaktadır. Benzer şekilde Benî Mûsâ da yukarıda zikredilen geometri çalışmalarında aynı meseleyi dairesel helezonlar kullanarak çözmeye çalışmıştır ki XVII. yüzyılda yaşayan Pas-cal'ın yaklaşımı da buna uygundur; bu sebeple söz konusu helezon tipleri daha sonra "Pascal helezonları" adıyla tanınmıştır.
İslâm matematikçileri kendilerinden önce yaşamış meslektaşlarını, özellikle Grek matematikçilerini otorite olarak benimseyip takdir etmenin yanında onları
tenkit de etmişler ve yaptıkları yanlışları düzeltmekten çekinmemişlerdir. Bu durum, en açık biçimiyle Öklid'e karşı takınılan tavırda görülmektedir. İslâm matematikçileri, Öklid'in, geometrinin temeli saydığı tanımları ve postulatları ele alarak tartışmış ve eleştirmiş, hatta onun on üç kitabında bulunan birçok teoremi değiştirme yoluna gitmişlerdir. Bunu yaparken özellikle Elementler üzerine telif ettikleri "şükûk" (şüpheler, zanlar) adlı kitaplarda ya ispatı verilen teoremlere yeni ve farklı ispatlar getirmiş veya Öklid'in ispatını daha dakikleştirmişler yahut da teoremi tâdil ederek yapısal değişikliğe uğratmışlardır. Tamamen yeni teoriler ileri sürdükleri ya da teoremlerde bulunan problematik noktalara dikkat çektikleri de görülür. Bu konuda en tanınmış örnek, "paraleller postulatı" denilen beşinci postulat sorununa karşı yapılan tenkitlerdir. Büyük tartışmalara ve zamanla Öklid dışı geometrilerin doğmasına sebep olan beşinci postulat başından itibaren bir problem olarak ortaya çıkmış ve Öklid tarafından tam bir açıklığa kavuşturulamamıştır. Batlamyus. Pap-pus ve Proclus gibi İskenderiyeli matematikçiler tarafından incelenen postulatı İslâm matematikçileri yeniden ele almışlar, böylece Öklid dışı geometriye yönelik ilk çalışmaları başlatmışlardır. Bu çalışmaların ya postulatı yok sayarak nötr (mutlak) geometriyi geliştirme veya teorem haline getirip Eudoxos ve Archime-des tarafından ileri sürülen aksiyom ve diğer postulatlardan yararlanarak ispat etme şeklinde olduğu görülür. Bu konuda önemli katkıda bulunan matematikçilerin başında Neyrîzî, Cevheri, Sabit b. Kurre, Ebû Ca'fer el-Hâzin. İbn Sînâ. Bîrûnî, İbnü'l-Heysem, Ömer Hayyâm, Esî-rüddin el-Ebherî, Hüsâmeddin Sâlâr, Nasîrüddîn-i Tûsî. Alemüddin Kayser. Muh-yiddin Mağribî ve Kutbüddîn-i Şîrâzî gelmektedir. Bu âlimlerin konuyla ilgili eserleri daha sonra İbrânîce ve Latince'ye tercüme edilmiştir. Öklid'in Elementler'i üzerine Levi ben Gerson (XIV. yüzyıl), Al-fonso(Xlv-xv. yüzyıl) ve Clavius(XVl-XVli. yüzyıl] tarafından kaleme alınan şerhlerde bu eserlerin tesirlerini görmek mümkündür. Nasîrüddîn-i Tûsî'nin beşinci postulatı ispat denemesi 1594'te Roma'da, 1657'de Londra'da basılmış ve J. VVallis ile G. Saccheri'nin çalışmalarına temel teşkil etmiştir. Ömer Hayyâm ve Nasîrüddîn-i Tûsî'nin ispatı, iki kenarı eşit ve iki köşesi dik açı olan bir dörtgen (daha sonra "Sacchcri dörtgeni" adıyla anılmıştır) oluşturma imkânı üzerine dayanmaktadır.
198
HENDESE
İslâm matematikçilerinin yaptıkları çalışmalar geometrinin gelişmesinde önemli bir merhale taşı teşkil eder. Onlar, ayrıca bu alanda matematik açıdan olduğu kadar felsefî açıdan da önem taşıyan pek çok soruyu gündeme getirmişler, teorik geometriyle uygulamalı geometri arasında bir ahenk kurmuşlar ve geometri -sanat ilişkisine önemli katkılarda bulunmuşlardır.
BİBLİYOGRAFYA :
İbnü'n-Nedîm. el-Fihrist (Teceddiid), s. 325-327,331,389; İbnü'l-Kıftî, Târîhu'i-hükemâ' (Lippert), s. 166; İhvân-ı Safa, Resa'il, Beyrut 1376/1957, I, 97; Ömer Hayyâm, Müsâderâtü Öklîdis (nşr Abdülharnid Sabra), İskenderiye 1961; Muhammed b. Eşref es-Semerkandî, Eş-kâiü't-te1sis bİ-Şerhi Kâdizâde (nşr. Mııham-med Süveysî), Tunus 1405/1984; İbn Ebû Usay-bia, 'Uyûnü't-enbâ\ s. 550-560; Chr. Clavius, Euctİdis elementorum libri XV, Cologne 1596; J. Wallis, "De postulato quinto et definitionc quin-ta lib. 6 Euclidis", Opera mathematica,OxfoTd 1693, II, 669-673; G. Saccheri, Euclides ab om-ne naeuo uindicatus, Milan 1733; F. Woepcke, L'algebred'OmarAlkhayyami, Paris 1851;Su-ter, Die Mathematiker, s. 21, 363; A. Mieli, La selence arabe, Leiden 1938; E. B. Plooy. Euc-t'td's Conception ofRatio and his Defînition of Proportionat Magnitudes as Criticized by Ara-bian Commentators, Rotterdam 1950; Sarton, Introduction, tür.yer.; B. A. Rosenfeld - A. P. Yushckevic, Ömer ai-Khayyam, Moscow 1962; Kadri Hafız Tûkân. Türâşü'l-cArabi'l-citmî fi'r-riyâziyyât ue'i-feiek. Nablus 1963;a.mlf.. el-'üiûm cinde'[-cArab, Nablus 1983;A. P. Yushckevic, Geschichte derMathematik im Mittelalter, Basle 1964, s. 288-295; a.mlf., Les malhema-tiques arabes (tre M. Cazenove- Kh. laouiche), Paris 1976; R. Taton, Histoire generale des sci-ences, Paris 1966, 1, 440-525; Sezgin, CAS, III, tür.yer.; S. H. Nasr, isiamic Science, London 1976; Halil Câvîş, fiazariyyetü'l-mütevâziyyât fı'l-hendeseti'l-İslâm.iyye,Tunus 1988; Rüşdî Râşid. 'itmü'l-hendese ue'l-menâzir fi'i-karni'r-rabi' et-hicri (trc. Şükrüllah eş-Şdlûhİ), Beyrut 1996, tür.yer.; Kh. Jaouiche, '"De la leconditc mathematique: d'Omar Khayyam â G. Saccheri", Dİogene, LVII, Gallimard 1967, s. 97-113; M. Souissi, "cIlm al-Handasa", El2 SuppL (Fr), s.411-415. r—i
İİKİ MUHAMMED SÜVLYSÎ
Osmanlı Dönemi. Osmanlı matematikçileri düzlem ve uzay geometri, geometrik hesap ve cebir, koni kesitleri, düzlemsel ve küresel trigonometri alanlarında kendilerinden önceki İslâm matematikçilerinin mevcut birikimlerini tevarüs etmişlerdir. Bu tevarüsün. Osmanlı öncesi dönemde kaleme alınan matematik kitaplarının çoğaltılması yanında, Osmanlı âlimlerinin tahsil için İslâm medeniyetinin ilim merkezlerine gitmeleri veya oralarda yetişen âlimlerin Osmanlı topraklarına gelip yerleşmeleri sayesinde sağlandığı söylenebilir. Osmanlı Devleti'nin
XVI. yüzyılın başlarından itibaren İslâm coğrafyasının büyük bir kısmına hâkim olması, Endülüs'ün düşmesiyle burada bulunan müslüman ve gayri müslim âlimlerin Osmanlı ülkesine göç etmeleri ve Şah İsmail'in İran'a hâkim olmasından sonra Sünnî âlimlerin Osmanlılar'a sığınması da söz konusu tevarüsün diğer halkalarını oluşturmaktadır. Bu şekilde klasik İslâm hendese geleneğinin Osmanlı âlimleri eliyle sürekliliği sağlanmıştır.
Hendese alanlarında Osmanlı Devleti'n-de diğer bir dönüşüm, XVIII. yüzyıldan itibaren görülen ve XIX. yüzyılın başlarında geliştirilip sonlarına doğru tamamlanan, modern matematik anlayış ve tekniklerinin öncelikle Fransızca eserlerden ve diğer Batı Avrupa kaynaklarından aktarılması, bunun neticesinde klasik İslâm ve Osmanlı matematiğinin anlayış, kavram ve tekniklerinin tamamen terkedil-mesidir. Ancak Batı Avrupa'da geliştirilen hendese anlayış ve teknikleri, muhteva itibariyle yeni olmakla beraber kavramsal temel açısından eski Yunan ve İslâm matematiğiyle aynı zemini paylaştığından Osmanlı âlimleri tarafından kolayca anlaşılmış, dolayısıyla bu durum, klasik İslâm ve Osmanlı hesap geleneğine hâkim olan ve sürekliliği muhafaza eden âlimler açısından herhangi bir güçlük arzetmemiştir.
Kaynaklar. Merâga matematik-astro-nomi okulundan önce klasik İslâm ilmî birikimini Anadolu Selçuklulan'na aktaran birçok âlim mevcuttur. Bu âlimler zaman içerisinde Anadolu'ya üç anayoldan ulaşmışlardır. Bunlardan birincisi Orta Asya'dan başlayıp İran'dan geçen yoldur; bu yolla pek çok Türkistanlı ve İranlı âlim gelmiş. Anadolu'dan da bu istikamete tahsil için gidenler olmuştur. İkinci yol Bulgar-Kınm-Kafkas güzergâhıdır; bu yolla, Bulgarî nisbesini taşıyan bazı âlimlerle müslüman Kafkas kavimlerinden ve özellikle Gürcüler'den Tiflisî nisbesini taşıyan birçok âlim Anadolu'ya göç etmiştir. Üçüncü yol, Endülüs ve Mağrib'den başlayıp Mısır ve Şam üzerinden gelen yoldur. Bu yolla pek çok Endülüslü. Mısırlı ve Şamlı âlim gelmiştir.
Anadolu'da bulunmuş önemli matematikçi-astronomlardan biri, aynı zamanda filozof olan Esîrüddin el-Ebherî'dir (ö 663/1265). Matematik, astronomi, mantık ve felsefe alanlarında birçok eser yazan Ebherî ömrünün bir kısmını burada geçirmiştir. Osmanlı matematiğinde yeri olan en önemli çalışması, Öklid'in Uşû-lü'l-hendese ve'l-hisâb'\ üzerine kale-
me aldığı Işlâhu Kitâbi'i-Ustukussât ti'1-hendese li-Öklîdis'tlr [DİA, X, 75-76], Osmanlı döneminde istinsah edilen geometri eserlerinde bulunan kayıtlardan, bu kitabın uzun yıllar Osmanlı matematikçileri tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır (meselâ bk. Arkeoloji Müzesi Ktp., nr. 596; zahriyede Edirne'deki Kadı Fahreddin Mehmed Medresesi'nin müderrisi Yûnus b. Mehmed ile Kuyucak-lızâde Mehmed Atıf in temellük kayıtlan mevcuttur]. Bursalı Kadızâde-i Rûmî ve Ali Kuşçu'nun öğrencisi Ebû İshak el-Kir-mânî de bu eseri kullananlar arasındadır. Merâga matematik-astronomi okulundan Önce Anadolu Selçukluları ile Osman-lılar'ı en çok etkileyen diğer bir ilim çevresi de İran, Horasan ve Mâverâünnehir bölgeleridir. Buralardan yetişen ilim adamlarından Haraki'nin [ö. 553/1I58)ef-Teb-şıra fî Hlmi'I-hey^e'si, Çağmînî'nin (ö. 618/1221) el-Müiahhaş /i'J-ftey Vsi ve Muhammed b. Eşref es-Semerkandî'nin Eşkûlü't-te'sîs'i, Özellikle XIV. yüzyıldan sonra Beylikler ve Osmanlılar döneminde kullanılan başlıca eserler olmuştur. Bununla birlikte klasik İslâm matematik-hendese bilgileri Anadolu'ya yoğun olarak Merâga matematik-astronomi okulu mensupları ile girmiştir. Anadolu üzerindeki bu aktarım, okulun kurucu üyesi Na-sîrüddîn-i Tûsî'nin ileri gelen Öğrencilerinden Kutbüddîn-i Şîrâzî (ö. 710/1311) vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Kutbüddin'in Konya'dan başka 681-684 (1282-1285) yıllan arasında Malatya ve Sivas şehirlerinde kadılıklarda bulunduğu, Muînüd-din Süleyman Pervâne'nin Kayseri'de inşa ettirdiği medresede ve Sivas'taki Gök-medrese'de müderrislik yaptığı bilinmektedir. Onun, Nihâyetü'l-idrâk fî dirâye-ti'1-eüâk'ı Gökmedrese'deki müderrisliği sırasında kaleme alması ve İhtiyâ-rât-i Muzafferi adlı astronomi-astroloji kitabını da Kastamonu'daki Çobanoğlu Beyi Muzafferüddin Yavlak Arslan'a ithaf etmesi. XIII. yüzyıl sonlarında Anadolu'ya yaptığı ilmî katkıları ve etkiyi göstermesi bakımından son derece önemlidir. Gerçekten Sivas, Anadolu Selçukluları devrinde başlıca ilim merkezlerinden biriydi. Nitekim Nasîrüddîn-i Tûsî'nin Tah-rîrü'l-Mecistî adlı eserini, önsözünde "seyfü'l-münâzirîn" diye tanıttığı Hüsâ-meddin Hasan b. Muhammed es-Sivâsî adlı bir âlimin teşvikiyle kaleme alması ve Kutbüddîn-i Şîrâzî tarafından Sivas'ta istinsah edilen bir Nihâyetü'l-idrâk nüshasının (Köprülü Ktp., 1. Kısım, nr. 967] istinsah kaydındaki ifadelerden, Tahri-rü'1-M.ecistî üzerine Müderris Muham-
199
HENDESE
med b. Muhammed el-Haccî adındaki bir âlimle tartışmada bulunduğunun öğrenilmesi, Sivas'ın ve Sivaslı âlimlerin Anadolu'nun ümî faaliyetlerindeki seviyesini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Kutbüddîn-i Şîrâzî'nin Osmanlı matematiğine tesir eden çalışmalarından biri de Dürretü't-tâc Ii-ğurreti'd-dibâc'\n]n hendese bölümüdür. Ayrıca yetiştirdiği öğrencilerden Kemâleddİn Hasan b. Ali el-Fârisî ile Nizâmeddin el-A'rec en-Nîsâ-bûri, Kâşî ve Cemâleddin Saîd b. Muhammed b. Musaddık Kâşgarî Türkistan: gibi ilim adamları da onun etkisini sürdürmüşlerdir. Özellikle Cemâleddin Türkis-tânî'nin de öğrencisi olan Kemâleddİn el-Fârisî'nin. diğer hocası İbnü'l-Havvâm'ın el-Fevâ'idü'i-bah&iyye ü'l-kavâ*idi'l-hisâö/yye'sine yazdığı Esâsü'l-kavtfid. fî usûli'l-fevâ'id adlı hacimli şerh Os-manlılar'da misâha (uygulamalı geometri) açısından önemlidir (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1972; nşr; Mustafa Mevâldî, Kahire 1994, s. 309-4^9, üçüncü rriükale); nitekim Taşköprizâde Miftâhu's-sa'âde'sinde bu şerhi zikretmektedir (I, 3741 Yahya el-Kâşî'nin ise özellikle İbnü'l-Havvâm'ın eserine yazdığı îzâhu'I-makâşıd U'l-îera'idi'l-Fe-va'icTinin yanında [Süleymaniye Ktp., Hasan Hüsnü Paşa. nr 1281 ] hendesenin çeşitli konularını içeren risaleleri önemlidir (Süleymaniye Ktp.. Ayasofya, nr. 2742/ 3; Atıf Efendi Ktp , nr 1714/21).
Gâzân Han'ın ve Reşîdüddin Fazlullah'ın Tebriz'de yaptırdıkları Şenb-i Gâzân ve Rab'-ı Reşîdîadli külliyelerden sonra Me-râga matematik-astronomi okulu eski önemini kaybetmiştir. Bu külliyelerin açılmasının ardından özellikle XIII. yüzyılın sonlan ile XIV. yüzyılın başlarında Anadolu'dan pek çok ilim adamının Tebriz'e gittiği görülmektedir. Bunlar arasında Şe-hâbeddin Muîd diye tanınan Makbul b. Asîl el-Kırşehrî, ilk Osmanlı medresesi olan İznik Medresesi'nin başmüderrisi Dâvûd-i Kayserî, Ahmed Eflâkî ve Gülşeh-rî sayılabilir.
İlk dönem Osmanlı âlimleri tahsillerini İran, Türkistan. Suriye ve Mısır gibi yerlerdeki önemli merkezlerde yapmaktaydılar. Bu merkezlerdeki hocalar arasında. Osmanlı âlimleri üzerinde matematik açısından etkili olan Mîrek el-Buhârî diye meşhur Şemseddin Muhammed b. Mübarek Şah ile Merâga okulu mensubu Muhammed b. Sertâk b. Çoban el-Vararkînî el-Merâgi zikredilebilir. Dâvûd-i Kayseri. İbn Sertâk'ın el-İkmâl fi'1-hendese'sini (Kahire Üniversitesi Ktp.. nr 23.209] Nik-
sar'da 714-715 (1314-1315) yıllarında istinsah etmiş ve muhtemelen bu kitabı orada bizzat İbn Sertâk'tan okumuş, daha sonra da İznik'te okutmuştur. İleri seviyede bir geometri çalışması olan ve Ök-lid geometrisinin yanında koni kesitleriy-le düzlemsel ve küresel trigonometriyi de kapsayan bu geniş hacimli eser. Sara-kusta Emîri Yûsuf el-Mü'temen el-Hûdî'-nin meşhur el-İstîkmâl fi'I-hendese'si-nin tahriridir. Kahire nüshasının zahriye-sinde II. Bayezid dönemi âlimlerinden Mü-eyyedzâde Abdurrahman Efendi'nin mührü vardır. Bu eserin ayrıca Enderun Mek-tebi"nde de okutulduğu düşünülebilir; çünkü Askeri Müze Kütüphanesi'nde bulunan (nr 64) ve II. Bayezid'in mührünü taşıyan bir nüshası Enderun Kütüphane-si'nden Mühendishâne Kütüphanesi'ne verilmiş ve 1806'dan 1836"ya kadar orada kalmıştır. İbn Sertâk'ın Osmanlı geo-metrisindeki yeri sadece Dâvûd-i Kay-serî'nin istinsah ettiği kitapla sınırlı değildir. Süleymaniye Kütüphanesi'nde mevcut (Ayasofya, nr. 4830] bir astronomi ve hendese mecmuasına bakıldığında onun 725 (1325) yılında Niksar Nizamiye Medresesi'nde. mecmuadaki Ya'-küb b. İshak el-Kindî, Muhammed b. Mû-sâ el-Hârizmî gibi ilk dönem âlimlerine ait astronomi eserleri yanında Pergeli Apollonius'un Kutû'u'l-mahrûtât'ını, Akaton'un Kitâbü'l-Meîrûdât'mı, İbn Salâh diye tanınan Ebü'l-Fütûh Ahmed b. Muhammed b. Sırrîel-Bağdâdî'nin Ök-lid geometrisine ilişkin İbnü'l-Heysem'in fikirlerini eleştirdiği risalelerini ve Ebû Sehl el-Kûhî'nin hendese risalelerini mütalaa ve tashih edip öğrencilerine okuttuğu görülür. Muhtemelen bu mecmua, yine Dâvûd-i Kayseri tarafından Osmanlı coğrafyasının diğer yerlerine (belki de İznik Medresesi'ne) götürülmüştür; üzerinde 11. Bayezid'in mührünün olması bu kanaati güçlendirmektedir. Öte yandan Dâvûd-i Kayserî'nin 714-715 (1314-1315) tarihli istinsahı ile İbn Sertâk'ın 725 (1325) tarihli notlan. İbn Sertâk'ın uzun yıllar Niksar Nizamiye Medresesi'nde Merâga okulunun bir temsilcisi olarak matematik dersleri verdiğini göstermektedir (vr. 2d, 89", 108b, 12lb, 165", 170", 180b, 235').
Osmanlı matematiğinin önemli bir kaynağı olan Semerkant matematik-astronomi okuluna mensup Fethullah eş-Şir-vânî, Fâtih Sultan Mehmed döneminde Kastamonu'ya yerleşerek matematik bilimlerinin Anadolu'da yaygınlaşmasını sağlamıştır. Fâtih'in Ayasofya Medrese-
si'ne müderris tayin ettiği aynı okulun ileri gelen mensuplarından Ali Kuşçu da İstanbul'a gelirken Semerkanfta bulunan matematikle ilgili çeşitli eserleri beraberinde getirmiştir (meselâ bk Askerî Müze Ktp., nr. 83'te kayıtlı üniü optikçi -matematikçi Kemâleddİn el-Fârisî'nin istinsah ettiği on yedi adet mutavassıtât (Yunan ve klasik İslâm matematik ve astronomi kitapları| tahrir). Ayrıca İbnü'l-Heysem'in geometri çalışmalarını da ihtiva eden bir mecmua bu dönemde İstanbul'a gelmiş olmalıdır (Askerî Müze Ktp., nr. 3025). Yukarıda adı geçen eserlerde Fâtih'in ve II. Bayezid'in mühürlerinin bulunması bu fikri doğrular mahiyettedir. Daha sonra bunlar İstanbul'da istinsah edilerek istifadeye sunulmuştur (meselâ Fâtih'in emriyle ve onun mütalaası için çoğaltılan Nasîrüddîn-i Tûsî'nin tahrirleri gibi: Askerî Müze Ktp., nr. 82; ayrıca bk, İstanbul TeknikÜniversitesi Bilim ve Teknoloji Tarihi Araştırma Merkezi Ktp., nr. 36) Zaman içerisinde ihtiyaç duyuldukça Osmanlı matematikçileri mutavassı-tâtı yeniden üretme yoluna gitmişlerdir. Meselâ Nasîrüddîn-i Tûsî'nin Tahrirü'l-usûl'ü, Takıyyüddin er-Râsıd'ın İstanbul Rasathânesi'nde rasathane kâtibi olan Tırhalalı Ahmed b. Şeyh Muhammed el-İmâm tarafından istinsah edilmiştir (Süleymaniye Ktp., Yenicami, nr. 797/1 ]. Benzer şekilde XVIII. yüzyılın önemli matematikçisi Mustafa Sldkı. 1144-1159 (1731-1746) yılları arasında mutavassıtâtı iki defa istinsah etmiş ve başta Şekerzâde Feyzullah Sermed olmak üzere öğrencilerine okutmuştur (Dârü'l-kütübi'l-Mısriy-ye, Mustafa Fâzıl-Riyâza, nr. 40 |22 eser 227 yaprak|, 41 |31 eser 187 yaprak]). Mustafa Sıdkı, sadece Merâga kaynaklı olanları değil aynı zamanda Mağrib kaynaklı geometri çalışmalarını da çoğaltmıştır. Merâga Rasathânesi'nde Tûsî ile birlikte çalışmalara katılan Muhyiddin Yahya b. Ebü'ş-Şükr el-Mağribî'nin Tah-riru uşûli'l-hendese'si Mustafa Sıdkı'nin istinsah ettiği eserler arasındadır (Süleymaniye Ktp., Mihrişah Sultan, nr. 337] Yine Muhyiddin el-Mağribî'nin Kitâbü'l-Üker'i Osmanlı matematikçisi Muhammed eş-Şebrâmellisî tarafından 1011 'de (1602-1603) istinsah edilmiştir (İstanbul Teknik Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Tarihi Araştırma Merkezi Ktp., nr. 16). Bu yeniden üretim faaliyetine diğer bir örnek olarak, klasik İslâm hendesesinin önemli isimlerinden biri olan Ebû Saîd Ahmed b. Muhammed es-Siczî'nin(V./Xl. yüzyıl) on üç geometri risalesini ihtiva eden bir mecmuanın 1121 (1709) yılındaki istinsa-
200
HENDESE
hı gösterilebilir (Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 1191).
Dostları ilə paylaş: |