Konuşmaci: Prof. Dr. Kamuran reçber uludağ Üniversitesi



Yüklə 445 b.
tarix29.10.2017
ölçüsü445 b.
#21072









Dünya Kadınlar Günü veya Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. İnsan hakları ve temel özgürlükleri temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır.

  • Dünya Kadınlar Günü veya Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. İnsan hakları ve temel özgürlükleri temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır.

  • 08.03.1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlamıştır. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi hayatını kaybetmiştir. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın kişi katılmıştır.





26-27.08.1910 tarihlerinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 08.03.1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day-Journée Mondiale de la Femme-Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirmiş ve öneri oybirliğiyle kabul edilmiştir.

  • 26-27.08.1910 tarihlerinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 08.03.1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day-Journée Mondiale de la Femme-Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirmiş ve öneri oybirliğiyle kabul edilmiştir.





Yukarıda belirttiğimiz 1910 yılındaki girişime ve kabule rağmen, ilk yıllarda 8 Mart yerine ilkbaharda değişik günlerde anma toplantı ve merasimleri yapılmıştır. 8 Mart kesin olarak saptanışı 1921 yılında Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda (3. Enternasyonal Komünist Partiler Toplantısı) gerçekleşmiştir. 8 Mart’ın adı da "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak belirlenmiştir.

  • Yukarıda belirttiğimiz 1910 yılındaki girişime ve kabule rağmen, ilk yıllarda 8 Mart yerine ilkbaharda değişik günlerde anma toplantı ve merasimleri yapılmıştır. 8 Mart kesin olarak saptanışı 1921 yılında Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda (3. Enternasyonal Komünist Partiler Toplantısı) gerçekleşmiştir. 8 Mart’ın adı da "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak belirlenmiştir.





Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı devletlerin ülkelerinde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960'lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de anılmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme gelmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16.12.1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etmiştir. Birleşmiş Milletler'in sitesinde günün tarihine ilişkin bölümde, kutlamanın New York'ta ölen işçilerin anısına yapıldığı yazılmamıştır.

  • Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı devletlerin ülkelerinde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960'lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de anılmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme gelmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16.12.1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etmiştir. Birleşmiş Milletler'in sitesinde günün tarihine ilişkin bölümde, kutlamanın New York'ta ölen işçilerin anısına yapıldığı yazılmamıştır.





Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlanmıştır. 1975 ve izleyen yıllarda daha 8 Mart daha yaygın olarak kutlanmaya başlamıştır. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programından Türkiye'nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapılmıştır. 12.09.1980 Askeri Darbesi'nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmamıştır. 1984 yılından itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar Günü" kutlanmaya devam edilmektedir.

  • Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlanmıştır. 1975 ve izleyen yıllarda daha 8 Mart daha yaygın olarak kutlanmaya başlamıştır. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programından Türkiye'nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapılmıştır. 12.09.1980 Askeri Darbesi'nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmamıştır. 1984 yılından itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar Günü" kutlanmaya devam edilmektedir.





*Kadınların Siyasal Haklarına İlişkin Sözleşme (07.07.19549-Türkiye:25.05.1959);

  • *Kadınların Siyasal Haklarına İlişkin Sözleşme (07.07.19549-Türkiye:25.05.1959);

  • *Evli Kadınların Vatandaşlığına İlişkin Sözleşme (11.08.1958-Türkiye: onaylamamıştır);

  • *Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Bildirisi (07.11.1967);

  • *Olağanüstü Hallerde ve Silahlı Çatışma Hallerinde Kadınların ve Çocukların Korunması Bildirisi (14.12.1974);

  • *Kadınlara Karşı Şiddetin Ortadan Kaldırılması Hakkında Bildiri (20.12.1993);

  • *Kadınlara Karşı Her Biçimiyle Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (03.09.1981-Türkiye: 19.01.1986);

  • *Kadınlara Karşı Her Biçimiyle Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması İhtiyari/Seçmeli Protokolü (22.12.2000-Türkiye:29.01.2003);

  • *Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi Usul Kuralları (2009);

  • * Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Sözleşme (11.05.2011-imza).







* Sözleşme bakımından şu üç hususu önemlidir:

  • * Sözleşme bakımından şu üç hususu önemlidir:

  • 1. Ayrımcılığın tanımı: Sözleşme, kadınlara karşı ayrımcılığı, “hak” üzerinden tanımlamaktadır. Ayrımcılık yasağı medeni, siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel ve diğer alanlardaki her türlü hak kategorisine yönelik “tanıma, kullandırtma, yararlandırma, bunları engellememe, ortadan kaldırmama ve bunu amaçlamama”yı zorunlu kıldığı gibi, “cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım, mahrumiyet ve kısıtlama”yı da dışlamaktadır.



2. Eşitlik ve toplumsal-kültürel kalıpların değiştirilmesi: Sözleşme’nin 4. Md.’sinin 1. Prg.’ı, “hukuksal eşitlik” ile yetinmemekte, “eylemli eşitliği” yaşama geçirmek için Taraf Devletlerin alması gereken “geçici ve özel önlemler”i vurgulamaktadır.

  • 2. Eşitlik ve toplumsal-kültürel kalıpların değiştirilmesi: Sözleşme’nin 4. Md.’sinin 1. Prg.’ı, “hukuksal eşitlik” ile yetinmemekte, “eylemli eşitliği” yaşama geçirmek için Taraf Devletlerin alması gereken “geçici ve özel önlemler”i vurgulamaktadır.

  • Bu önlemlerdeki “eylemli eşitlik”, ayrımcılıktan arınmış ve haklardan yararlanmada insan onuruna uygun bir standardın oluşturulmasını sağlamaya hizmet eden “genel koşullar”ın yaratılmasından fazlasını ifade etmektedir.



a). Toplumsal cinsiyete bağlı sosyal ve kültürel davranış kalıplarını değiştirmek, bu nedenle temel bir önceliktir.

  • a). Toplumsal cinsiyete bağlı sosyal ve kültürel davranış kalıplarını değiştirmek, bu nedenle temel bir önceliktir.

  • b). Söz konusu kalıpların değiştirilmesi, “her iki cinsiyetten birinin

  • aşağılığı veya üstünlüğü fikrine veya kadın ile erkeğin kalıplaşmış rollerine

  • dayalı önyargıların, geleneksel ve diğer bütün uygulamaların ortadan kaldırılması” amacına hizmet etmelidir.

  • c). Toplumsal-kültürel kalıpları değiştirme, genel bir yükümlülük olmanın yanında, eğitim bakımından özel bir ödev olarak da vurgulanmaktadır.

  • d). Kadınların toplumsal, kamusal ve aile yaşamlarında ikincil, edilgen ve bağımlı konumlarının sürdürülmesi veya pekiştirilmesi anlamında yorumlanamaz.

  • e). Sözleşme’nin 5/2. Md.’si, anneliğin kadının ödevi değil, “toplumsal bir görev” olarak anlaşılmasını ve çocuklar konusunda kadın ve erkeğin ortak sorumluluğunu benimsemektedir.



3. Özgül gruplar ve konular:

  • 3. Özgül gruplar ve konular:

  • Sözleşme’de “kırsal kesimde yaşayan kadınlar”ın özel olarak düzenlendiğine dikkat çekmek gerekir. Taraf Devletlere ilişkin raporlarda da, farklı kadın gruplarının ayrıca ve özel olarak ele alındığı görülebilir. Türkiye’ye itibarıyla “anadili Türkçe olmayan kadınlar”, “sığınmacı kadınlar” veya “kadın ticareti mağduru kadın ve genç kızlar” gibi özellikle anılan kadın grupları görülebilmektedir. Bu tür gruplar, özgül sorunları veya ayrımcılık bakımından daha savunmasız konumda bulunmaları nedeniyle ayrıca ele alınmaktadır.



Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 11.05.2011 tarihinde İstanbul'da imzaya açılan “Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Sözleşme” uluslararası hukukta kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konusunda yaptırım gücü olan ilk Sözleşme olarak kabul edilebilir. Sözleşme’nin, İstanbul’da imzaya açılmış olması nedeniyle İstanbul Sözleşmesi olarak anılmaktadır. İlk defa bağlayıcı ve kadına yönelik şiddetin insan hakları ihlali olduğunun vurgulandığı bu sözleşmede, ayrıca bağımsız bir denetim mekanizması kurulmasına ilişkin düzenlenme yapılmıştır. Sözleşmede, şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin bir sonucu olduğu vurgulanmıştır (Sözleşme henüz yürürlüğe girmemiştir. Onaylayan devlet sayısı 3, imzalayan 25).

  • Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 11.05.2011 tarihinde İstanbul'da imzaya açılan “Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Sözleşme” uluslararası hukukta kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konusunda yaptırım gücü olan ilk Sözleşme olarak kabul edilebilir. Sözleşme’nin, İstanbul’da imzaya açılmış olması nedeniyle İstanbul Sözleşmesi olarak anılmaktadır. İlk defa bağlayıcı ve kadına yönelik şiddetin insan hakları ihlali olduğunun vurgulandığı bu sözleşmede, ayrıca bağımsız bir denetim mekanizması kurulmasına ilişkin düzenlenme yapılmıştır. Sözleşmede, şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin bir sonucu olduğu vurgulanmıştır (Sözleşme henüz yürürlüğe girmemiştir. Onaylayan devlet sayısı 3, imzalayan 25).



Sözleşmenin, kadına yönelik şiddete ve aile içi şiddete son verilmiş bir Avrupa yaratmak amacıyla düzenlendiği önemle vurgulanmıştır. Sözleşmede kadına karşı şiddetle mücadele için kapsamlı bir hukuki çerçeve oluşturmak üzere önleme, koruma, kovuşturma ve mağdur destek mekanizmaları oluşturma politikaları konularına yer verilmiştir. Bu konuda uluslararası bağlayıcılığa sahip ilk hukuki belge olan Sözleşme, Avrupa Konseyi üyeleri dışındaki devletlerin de imzasına ve onayına açılmıştır.

  • Sözleşmenin, kadına yönelik şiddete ve aile içi şiddete son verilmiş bir Avrupa yaratmak amacıyla düzenlendiği önemle vurgulanmıştır. Sözleşmede kadına karşı şiddetle mücadele için kapsamlı bir hukuki çerçeve oluşturmak üzere önleme, koruma, kovuşturma ve mağdur destek mekanizmaları oluşturma politikaları konularına yer verilmiştir. Bu konuda uluslararası bağlayıcılığa sahip ilk hukuki belge olan Sözleşme, Avrupa Konseyi üyeleri dışındaki devletlerin de imzasına ve onayına açılmıştır.



Sözleşme, medeni haline bakılmaksızın tüm kadınların şiddetten korunmasını kapsamakta, mağdurların haklarını korumaya yönelik önlemlerin alınmasında cinsel kimlik, cinsel yönelim de dahil olmak üzere hiçbir ayrımcılık yapılmamasını öngörmektedir.

  • Sözleşme, medeni haline bakılmaksızın tüm kadınların şiddetten korunmasını kapsamakta, mağdurların haklarını korumaya yönelik önlemlerin alınmasında cinsel kimlik, cinsel yönelim de dahil olmak üzere hiçbir ayrımcılık yapılmamasını öngörmektedir.

  • Sözleşmenin kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik acı ve ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayalı her türlü eylem veya bu eylemlerle tehdit etme anlamına geldiği; bir insan hakları ihlali olduğu ve kadınlara yönelik ayrımcılığın bir biçimi olduğu düzenlenmiştir.

  • Aile içi şiddetin, mağdur faille aynı haneyi paylaşsa da paylaşmasa da, eski ve şimdiki eşler – partnerler arasında meydan gelen her türlü şiddet olarak kabul edileceğine açıklık getirilmiştir.



Sözleşmenin 3. Md.’sinde “toplumsal cinsiyet” tanımı yapılmıştır. “Toplumsal cinsiyet : kadınlar ve erkekler için toplum tarafından uygun görülen ve sosyal olarak inşa edilen roller, davranışlar, eylemler ve nitelikler anlamına gelir” denildikten sonra “kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin, kadına kadın olmasından dolayı uygulanan ve kadınları orantısız biçimde etkileyen şiddet anlamına geldiğine” açık ifadelerle yer verilmiştir.

  • Sözleşmenin 3. Md.’sinde “toplumsal cinsiyet” tanımı yapılmıştır. “Toplumsal cinsiyet : kadınlar ve erkekler için toplum tarafından uygun görülen ve sosyal olarak inşa edilen roller, davranışlar, eylemler ve nitelikler anlamına gelir” denildikten sonra “kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin, kadına kadın olmasından dolayı uygulanan ve kadınları orantısız biçimde etkileyen şiddet anlamına geldiğine” açık ifadelerle yer verilmiştir.

  • Bu tanıma 08.03.2012 tarihinde TBMM’nde kabul edilen 6284 sayılı “Ailenin Korunmasına ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”da yer verilmemiştir



Cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır.

  • Cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır.





‘İster kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma’ şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanımın son yorumlamalarına “kurbanı ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bırakmak” da dahil edilmiştir. ( BM Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi )

  • ‘İster kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma’ şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanımın son yorumlamalarına “kurbanı ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bırakmak” da dahil edilmiştir. ( BM Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi )



1. Gözdağı verme: Bakışlar, eylemler ve jestler yoluyla korkutma, eşyaları atma, malına zarar verme, silah gösterme.

  • 1. Gözdağı verme: Bakışlar, eylemler ve jestler yoluyla korkutma, eşyaları atma, malına zarar verme, silah gösterme.

  • 2. Duygusal şiddet: Susturma, kendini kötü hissetmesini sağlama, isimler takma, zihinsel oyunlar oynama, aşağılama, kendini suçlu hissettirmeye çalışma.

  • 3. Tecrit etme: Yaptığı, görüştüğü, konuştuğu okuduğu şeyleri, gittiği yerleri kontrol etme, sosyal katılımını kısıtlama, bu hareketleri kıskançlıkla gerekçelendirme.

  • 4. Aşağılama, inkar etme, suçlama: Yaptığı tacizi önemsememe, bu konudaki şikayetleri ciddiye almama, tacizin olmadığını iddia etme, rahatsız edici hareketlerine kadının neden olduğunu söyleme.



5. Çocukları kullanma: Çocuklar konusunda kadının kendisini suçlu hissetmesini sağlama, mesajlarını iletmek için çocuklarını kullanma, ziyaretleriyle onları rahatsız etme, çocukları alacağını söyleyerek tehdit etme.

  • 5. Çocukları kullanma: Çocuklar konusunda kadının kendisini suçlu hissetmesini sağlama, mesajlarını iletmek için çocuklarını kullanma, ziyaretleriyle onları rahatsız etme, çocukları alacağını söyleyerek tehdit etme.

  • 6. Erkekliğini konuşturma: Kadına hizmetçi gibi davranma, bütün önemli kararları kendi verme, evin efendisi gibi davranma, kadın ve erkeğin rollerinin ne olması gerektiğini tanımlama.

  • 7. Ekonomik şiddet: Kadının iş bulmasını engellemeye çalışma, kendisinden para istetmeye çalışma, parasını alma, aile gelirinin ne olduğunu söylememe ve gelirden pay almasını engelleme.

  • 8. Zorlamak ve tehdit etme: Bir şey yapmaya zorlamak için yaralamakla, terk etmekle veya intihara teşebbüs etmekle tehdit etme, şikayetlerini geri almasını sağlamaya çalışma, yasa dışı şeyler yapmaya zorlama.



Sözel Saldırganlık:

  • Sözel Saldırganlık:

  • Kontrol gereksinimi

  • Gücün kötüye kullanımı

  • Kıskançlık

  • Eşler arası uyumsuzluk

  • Fiziksel Saldırganlık:

  • Şiddeti bir kontrol yöntemi olarak benimsemek

  • Fiziksel saldırganlığı model olarak almak

  • (çocukken istismar edilmiş olmak)

  • Aşırı alkol kullanımı

  • Aşırı Saldırganlık:

  • Kişilik bozukluğu

  • Duygusal labilite (Duygusal denge kararsızlığı)

  • Azalmış benlik saygısı

  • Saldırgan kişilik özellikleri





Düşük benlik saygısı.

  • Düşük benlik saygısı.

  • Sıklıkla terk edilme, kayıplar, yardımsızlık, bağımlılık, güvenlik duygusunda azalma, mahremiyet ile ilgili sorunlar yaşamaktadır.

  • Kişilik bozukluğu tanısı alanlara sık rastlanmaktadır.

  • Engellenmeye karşı düşük tolerans gösterirler.

  • İstismar ve şiddetin bulunduğu ailelerde büyümüşlerdir.

  • Kendi davranışları ile ilgili inkar, küçümseme, iddiacı ve yalana yönelme şeklinde bir tutum içindedirler.





Şiddet konusundaki görüşlerine bütün dünyanın katıldığını ve şiddetin günlük hayatla başetme yollarından biri olduğu görüşündedir.

  • Şiddet konusundaki görüşlerine bütün dünyanın katıldığını ve şiddetin günlük hayatla başetme yollarından biri olduğu görüşündedir.

  • Empati yapma yeteneği zayıftır.

  • Kadın ve erkek davranışları konusunda katıdırlar.

  • Sıklıkla kendisini “özel” olarak görmekte, koruyucu ve bakım verici olarak özel ilgiye hakkı olduğunu düşünmektedir.

  • Madde bağımlılığı sık görülür.

  • Anormal düzeyde kıskançtır (birlikte olduğu kişinin sürekli kendisiyle birlikte olmasını veya nereye giderse gitsin haber vermesini bekler)



Sözleşme 4 Kasım 1950'de Roma'da imzalanmış ve 59. maddeye uygun

  • Sözleşme 4 Kasım 1950'de Roma'da imzalanmış ve 59. maddeye uygun

  • olarak 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Sözleşme'yi 4

  • Kasım 1950 tarihinde imzalamış ve 10 Mart 1954 tarihinde

  • onaylamıştır.



34. Md. Bireysel başvurular

  • 34. Md. Bireysel başvurular

  • Bu Sözleşme veya protokollerinde tanınan haklarının taraf devletlerden biri tarafından ihlal edilmesinden dolayı mağdur olduğunu öne süren her gerçek kişi, hükümet dışı kuruluş veya kişi grupları Avrupa İnsan Hakları Mahkeme‘sine başvurabilir. Traf devletler, bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını hiçbir surette engel olmamayı taahhüt ederler.



  • Bireysel Başvuru Yapabilmenin Koşulları:

  • 1. İç hukuk yollarının tüketilmesi;

  • 2. İç hukuk yolları tüketildikten sonra 6 (altı) ay içinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat etmek;

  • 3. Aynı başvurunun olmaması;

  • 4. Başka bir merciye aynı konuda başvuru yapılmaması;

  • 5. Başvuruda kimlik bilgileri ve imza olması;

  • 6. Yer, zaman ve konu bakımında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yetkili olması;

  • 7. Başvurunun temelden yoksun olmaması;

  • 8. Başvuruda hakkın kötüye kullanılmaması;

  • gerekir.



*AB Kurucu Andlaşması 6. Md.:” 1. Birlik, üye Devletlerin ortak ilkeleri olan hürriyet, demokrasi, insan hakları ve temel özgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü ilkeleri üzerine kurulmuştur.

  • *AB Kurucu Andlaşması 6. Md.:” 1. Birlik, üye Devletlerin ortak ilkeleri olan hürriyet, demokrasi, insan hakları ve temel özgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü ilkeleri üzerine kurulmuştur.

  • 2. Birlik, 4 Kasım 1950 tarihinde Roma’da imzalanan Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Sözleşmesi ile garanti altına alınan ve Topluluk hukukunun genel ilkeleri şeklinde üye Devletlerin ortak anayasal geleneklerinden kaynaklanan temel haklara saygı gösterir.

  • 3. Birlik, üye Devletlerin ulusal kimliklerine saygı gösterir.

  • 4. Birlik, hedeflerine erişmek ve politikalarını sürdürmek için gerekli gördüğü araçlarını oluşturacaktır”.

  • *AB Anayasası Temel Haklar Şartı.

  • *Avrupa İnsan Hakları Mevzuatına taraf.

  • *İnsan Haklarının gelişimi ve korunmasında yukarıda belirttiğimiz tüm mevzuata taraf.

  • *Kopenhag kriterleri.

  • *Uyum yasalarımız.

  • *KOB.

  • *İlerleme Raporları.



Resmi Gazete: 09.08.2002 - 24841

  • Resmi Gazete: 09.08.2002 - 24841

  • “6. Md. - A) 18.06.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 445. Md.’sinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 445/A Md.’si eklenmiştir.

  • MADDE 445/A. - Kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olan bir kararın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiği saptandığında, ihlâlin niteliği ve ağırlığı bakımından Sözleşmenin 41. Md.’sine göre hükmedilmiş olan tazminatla giderilemeyecek sonuçlar doğurduğu anlaşılırsa; Adalet Bakanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunan veya yasal temsilcisi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde Yargıtay Birinci Başkanlığından muhakemenin iadesi isteminde bulunabilirler.

  • Bu istem, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca incelenir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince saptanan ihlâlin sonuçları tazminatla giderilmiş veya istem süresi içinde yapılmamış ise reddine; aksi hâlde, dosyanın davaya bakması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmaksızın kesin olarak karar verir.

  • B) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 448. Md.’sine son fıkra olarak aşağıdaki hüküm eklenmiştir.

  • 445/A Md.’si hükümleri saklıdır”.



Yüklə 445 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin