3- Batıda İslam’ın Gittikçe Yaygınlık Kazanması
Sultacı süper güçlerin İslam devrimi akımına ve bu devrimin güçlü önderine karşı endişe duymasına sebep olan ve sömürgeci düzenlerin yorumcu ve teorisyenlerinin fevkalade hassasiyetine sebep olan en önemli etken, İslami büyük devrimin tesir alanının genişlemesiyle, bugün Avrupa ve Amerika’da bir çok kimsenin İslam dinine girmelerinin gittikçe artış kaydetmesine şahit olmamızdır. Nitekim Ayetullah Hamenei’nin ifadesiyle, “Bugün dünyada ters bir gidişatın varlığı her yerde hissedilmektedir. Özellikle de Hıristiyan Avrupa ülkelerinde İslam’a yöneliş, daha önceki yıllarla mukayese edilemeyecek bir dereceye ulaşmıştır.”2
“Şu anda da sürekli olarak haberlerde şunu okumaktayız, “Batı ve maddeci dünyada İslam’a yöneliş hızla artış kaydetmektedir. İslam, İran İslam devrimi ocağında tam bir faaliyet içinde bulunmaktadır.”3
Batıdaki kitle haberleşme araçları, bu gerçeğin bir bölümünü yansıtarak yorumlamaya çalışmışlardır. Nitekim Amerikan CNN televizyon kanalı, “İslam dini, diğer dinlerden çok daha hızlı bir şekilde yayılma halindedir” hakikatini beyan ederek şöyle ilan etmiştir: “İslam’ın, Hıristiyanların çoğunlukta olduğu toplumlarda hızla yayılması, o toplumlardaki görüş sahiplerinin İslami Rönesans’tan söz etmesine sebep olmuştur.”1
Saraybosna Üniversitesi, ilahiyat üstadı Dr. Hili Nimarelia, “Batılı milletler arasında İslami yönelişin ortaya çıkışını” teyit ederek ve de, “Bizzat batılıların da bildiği gibi İslam, dünyadaki mevcut boşluğu doldurmak için güçlü bir alternatif konumundadır. Batılılar bunu iyi bilmektedir, ama itiraf etmek istemiyorlar” hakikatini beyan ederek şöyle demiştir: “İslami devrimin ortaya çıkışından sonra bizzat batıda, gün gittikçe İslami yönelişin artış kaydettiğini görmekteyiz.”2
Hakikatte, batıda ve dünyanın çeşitli bölgelerinde, özellikle de İran’da ortaya çıkan siyasi ve itikadi değişikliklere dikkat ettiğimiz taktirde, İslam’ın adeta batılıların yıllardır peşinde oldukları bir sembol olduğunu görmekteyiz. İslam, batıdaki bu boşluğu doldurabilir. Gerçi henüz batı, gevşeklik içinde İslam’a doğru yönelmektedir.”3
İsveç kilisesi baş piskoposu Christer Stendni ise batılı ve Hıristiyan ülkelerde İslam’ın büyük bir hızla yayılmakta olduğunu itiraf ederek, (ki Müslümanların önderi Ayetullah Hamenei’nin ifadesiyle bu gelişme, geçen yıllara oranla mukayese edilemeyecek bir şekilde gerçekleşmektedir) şöyle demiştir: “İçinde insani değerlerin kolayca unutulduğu toplumsal durumumuz hakkındaki eleştirileri çok iyi bilmekteyiz ve İslam’ın bizi uyandıracak etkenlerden biri olması mümkündür.”
Hakeza Stendni şöyle eklemektedir: “Hıristiyanlık dini, misyonerler vasıtasıyla dünyaya yayıldığı gibi, bugün İslam da dünyaya yayılmakta ve insanları kendine cezp etmektedir.” Bu İsveçli baş piskopos açık bir şekilde şöyle demektedir: “Biz belli ve açık olmayan, ama doğru ve açık olduğunu sandığımız değerlerle yolumuza devam edemeyiz. Ben, İslam’ın bizi uyandıracak etkenlerden biri olacağına inanmaktayım.”1
Batılı Ülkelerde İslam’ın Yayılmasından Endişe Duyulması
İslam’ın batılı toplumlarda hızla yayılması, batıdaki siyasi düzen sahiplerini, siyonist odakları ve sömürgeci güçleri, şiddetle endişelendirmiştir. Batılı yazar Philip Revend ise, “Batılı görüş noktası: Müslümanlar patlayacak bombalardırlar” başlığı altında yazdığı bir makalede, “İslam bir çok milletleri, özellikle de Avrupadaki milletleri kendine cezp etmektedir” hakikatini beyan ederek şöyle yazmıştır: “Batıyı önceki yıllara oranla daha çok endişelenmeye sevk eden şey, İslam’ın batıda her geçen gün daha da bir güçlenmesi ve bazı batılıların tabiriyle, İslam’ın saatli bomba haline dönüşmesidir.”2
Amerikan özgür kongre kurumunun (FCF) başkanı ve meşhur Heritic müessesesinin kurucusu olan Paul Weyrich, William S. Lind ile birlikte yazdıkları bir makalede Amerika önderlerini, İslami Fundamentalizm’in inançları ve hedefleri hususunda uyararak şöyle demişlerdir: “İslam, üç asırlık bir geçmişte savunma stratejisini takip etmekteydi. Ama şimdi saldırı stratejisini benimsemiştir. Şu anda İslam bütün dünyaya yayılma halindedir. Güneyde, iki Afrika sahiline, doğudan Çin Denizi’nin güneyinden Avusturalya’ya, kuzeyden doğu ve batı Avrupa’ya, batıdan ise ABD’ye yayılmaktadır. Amerika’da İslam, diğer bütün dinlerden daha hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Bu yüzden de Hıristiyanlık dünyası tehlikeye düşmüştür.”1
Yahudilerin Washington’daki Milli Güvenlik işleri kurumu (JINSA) 2 ve hahamların, Rabbi Mare H. Tanenboum Foundation adlı kurumu ise bir müddet önce, George Washington Üniversitesinde siyasi İslam hakkında düzenlenen bir konferansta şöyle ilan etmiştir: “Amerika’da İslam, diğer dinlere oranla daha hızlı bir büyüme kaydetmiştir ve bu da batı için büyük bir tehlike konumundadır. Biz de bunu önlemek için, dünya ülkelerinde demokrasinin yaygın hale gelmesi hususunda çaba göstermeliyiz.”3
İspanya ABC gazetesi yorumcusu daha açık bir şekilde, batıda İslam’ın yayılmasından kaynaklanan endişeleri yansıtarak şöyle yazmıştır: “Dikkat etmek gerekir ki İslam’ın zencilere verdiği kendine güven duygusu, çok büyük bir değer taşımaktadır. Ayrıca İslam zenciler için bir düzendir, bir gurur ve vahdet icat etmektedir. Hatta Amerika’da İslam’a yönelen zenci kimseler, halk arasında en düzenli ve uyumlu topluluğu teşkil etmektedirler.”
Bu yorumcu, batılı zencilerin İslam’a yönelişinin sonuçları hususunda uyarıda bulunarak şöyle demiştir: “Uyanık olmalıyız. Eğer diğer zenciler de İslam’ı yol olarak seçecek olursa, biz batılılar büyük bir karşılaşmaya hazırlanmak zorunda kalacağız. Zira, zencilerin bir takım özellikleri sebebiyle, fundamentalizme yönelmeleri, Arapların fundamentalizminden çok daha ileri olacaktır.”1
Batılı yazarlardan ve görüş sahiplerinden bir diğeri de, “İslam gelişme halindedir” adlı bir makalesinde, “maneviyatı reddeden batılı temelleri” eleştirerek şöyle yazmıştır: “Bugün şaşkınlığa düşmüş ve endişeye kapılmış batı, İslam tarafından ortaya koyulan cezp edici bir hareket ve saldırıya geçmiş bir güçle karşı karşıya gelmiştir.”2
Fransız filozofu ve düşünürü Roger Garaudy ise şu inanca sahiptir: “Batı medeniyeti, İslami kavramların hakimiyetinden korktuğu için kendine güvenini kaybetmiştir.”3
Elde bulunan kanıtlar da şu gerçeği göstermektedir ki, “batı şu anda, İslamı kabullenen bir çok sanatçı, düşünür, aydın ve tüccarlar karşısında şaşkınlığa düşmüş bulunmaktadır.”4
Avrupa’nın kalbinde İslami bir devlet teşkil edilebileceği görüntüsü, batıyı yeni ve artış kaydeden bir endişeye düşürmüştür. Dolayısıyla da bu ihtimale karşı ciddi olarak mukabelede bulunmaya koyulmuşlardır. Bu sebeple Balkan olaylarını yorumlayan bir çok kimseler şu gerçeğe inanmaktadır ki, cinayetkar Sırplar, batının yeşil ışık yakmasıyla ve de onların öldürücü sessizliklerinin gölgesinde Bosna’daki Müslümanları feci bir şekilde katletmeye teşebbüs edebilmişlerdir.
Amerikan Spot Light haftalık dergisi ise, Balkan’daki katliamların gerçek hedefini konu alan bir makalesinde, Balkanlar’daki acı olayları incelemiş ve de Sırpların cinayetleri karşısında batılı ülkelerin hiçbir makbul delil olmadan susmasını inceleyerek, bu olayın sebebi hakkında şöyle yazmıştır: “Büyük batılı güçler, Bosna Hersek ülkesinin İslami bir ülke olarak ortaya çıkmasından korkmuşlardır.”1
Elbette Fransa’nın dönem Cumhurbaşkanı Mitterand gibi bazı Avrupa liderleri de Saray Bosna’ya ziyarette bulunuyorlardı. Mitterand, Bosna savaşlarının kızıştığı bir dönemde, Bosna Cumhurbaşkanı Ali İzzet Begoviç ile görüştüğünde, Ali İzzet Begoviç’in İran’da İmam Humeyni (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) ile yaptığı görüşmeden ve İslam devriminden etkilenmesinden endişe duyduklarını bildirmiş ve açık bir şekilde kendilerine şöyle demiştir: “Avrupa, Balkan bölgesinde İslami bir devletin kurulmasını önleyecektir.”2
Dostları ilə paylaş: |