Süper Güçlerin İslam Devriminin Etkisi Hakkındaki Endişeleri ve de Takip Ettikleri Şeytani Siyasetler
Batı dünyasının, İslam dünyasının kıyamı karşısında endişeye ve dehşete kapılması, onları zorunlu bir tepki göstermeye zorlamıştır. Bu tepkileri, kültürel ve propaganda boyutlarında şöyle sıralamak mümkündür:
1- İslam ve Devrimin Çehresini Tahrif Etmek
İmam Humeyni’nin ve İslam devriminin bütün dünya çapında, özellikle Avrupa ve Amerika ülkelerinde İslam’ın hızlı bir şekilde yayılmasındaki inkar edilmez etkilerinin ortaya çıkmasıyla birlikte dünya süper güçleri, İslam ve devrimin yüzünü karartmaya çalışmışlardır. Hakikatte, “İran İslam devriminin zafere erişmesi ve de batının bu devrim karşısında hissettiği tehlike, batının tümüyle İslam aleyhine seferber olmasına sebep olmuştur.”1
Hakikatte, “Batının milletler ve kültürler arası diyaloğun oluşturulması gerektiğine dair iddiası, bir yalandan ibarettir. Zira onlar, İslam ile gerçek bir diyalog kapısını kapatmışlardır ve de ısrarla İslam’ı çirkin bir şekilde sunmaya çalışmaktadırlar.”2
“Bu şeytani siyasetler doğrultusunda, meşhur Amerikan gazetecisi Christopher Dicky’nin de itiraf ettiği üzere, Batı medyası İslam’ın yüzünü karartma hususunda çok önemli bir rol oynamaktadır.”3
Dünya medyasının önemli bir bölümünün yönetim ve kontrolünü elinde bulunduran siyonist merkezler, İslam devriminden sonra sürekli olarak İslam devriminin gerçeklerini ters göstermeye, dünya kamuoyunu, özellikle de batı kamuoyunu saptırmaya çalışmışlardır.
Gerçi, “İslam devriminden kaynaklanan islami ve ahlaki değerler, batı medyasının kötü propagandalarına rağmen bizzat batılı ülkelerde dahi inkar edilemez bir gerçek haline gelmiştir.”4
Başka bir tabirle, “gerçi batı medyası, İslam’ı derk etmek yerine İslam’ı, kendi yarattığı bir terörizm olarak sinema filmlerinde ve televizyon konuşmalarında anmaktadırlar.”1
Ama buna rağmen, hakka susayan bir çok insan batı medyasının sahtekar maskesini düşürerek, İslam’a ve İslam’ın nurlu hakikatlerine doğru yönelmeye devam etmektedirler.
Jutta Moschen hanım ise (Almanya Duisburg şehrinden) bu konuda bir takım açıklamalarda bulunarak şöyle demiştir: “Ben de diğer Avrupalılar gibi, İslam karşıtı batılı medyanın olumsuz propagandalarının etkisinde kalmıştım. Bu propagandaların etkisiyle, İslam’ın insanlık dışı, kaba, zalim ve diktatör bir din olduğunu sanıyordum. Bu, Avrupa medyasının kamuoyunda icat ettiği genel bir portre konumundadır. Ama, geliştirdiğim insani ilişkiler ve Müslüman öğrencilerden duyduklarım ve gördüklerim İslam hakkında düşündüklerimin tam tersi bir durum sergiliyordu. Bu yüzden yavaş yavaş İslam ve İran’ın dini ve siyasi konuları hakkında araştırmaya başladım. Hakikati elde etme arzusu, içimde alevlendi. Kalbimde bu ilahi dine karşı yepyeni bir pencerenin açıldığını görüyordum, kaybettiğim şeyi ve kaybolan benliğimi Müslümanlar arasında bulduğumu hissediyordum.”2
B- İmam’ın (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) Melekuti Şahsiyetini Tahrip Etmek
Uluslararası Siyonizm, batının kitle haberleşme araçları ve enformasyon sistemleriyle, tahrip, sansür ve hakikatleri tersyüz etme siyasetini güderek gücünün büyük bir bölümünü, Hz. İmam Humeyni’nin (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) yüce düşüncelerini, cezp edici şahsiyetini ve melekuti yüzünü, maneviyat ve adalete susamış halkın gözünde lekelemeye ve küçük düşürmeye harcıyordu.
Kum İlmi havzası ve İmam Humeyni araştırma merkezi üstatlarından olan Hüccet’ül- İslam Dr. Şamili ise Avrupa’da ikamet ettiği müddet boyunca batılı ülkelere hakim olan atmosferi, batı medyasının iman ve inkılap hakkındaki tavrını açık bir şekilde müşahade ediyor ve bu konuda şöyle diyordu: “Şüphesiz Hz. İmam’ın (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) büyük şahsiyeti, manevi, ilmi ve toplumsal boyutlarıyla herkes için, hatta batılı toplumlar için ciddi ve şahsına münhasır bir çekiciliğe sahipti. Nitekim İtalya’da yeni Müslüman olmuş bir takım Şii Müslümanlara, neden İslam’ı seçtiklerini sorduğumda, İslam’a yönelmelerinde asıl sebebin İslam devriminin ve de önderinin şahsına münhasır cezzabiyeti olduğunu dile getirmişlerdir.”
Hüccet’ül- İslam Dr. Şamili, “Bugün batılı teorisyenler bile şu neticeyi elde etmişlerdir ki İmam artık bir tek kişi değildir. Aksine İmam kapsamlı, yönlendirici ve etkileyici bir düşünsel mektep konumundadır.” hakikatini beyan ederek şöyle demektedir: “Bu esas üzere, İmam’ın ve yüce öğretilerinin batının meşru olmayan menfaatleri için ciddi bir tehlike oluşturmasını önlemek amacıyla batıda çok ilginç çalışmalar göze çarpmaktadır. Böylece Hz. İmam’ın (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) melekuti çehresi tahrif edilmeye çalışılmaktadır. Bu tahrip edici hareket sadece akademik merkezlerde değil, mümkün olan her yolla hatta sürekli olarak marketler zincirinde dağıtılan propaganda kağıtlarında bile göze çarpmaktadır.”1
Dr. Şamili, İslam devrimi güçlerinin ve ilgili kültürel merkezlerin, Hz. İmam’ın büyük şahsiyetini, çağdaş dünyada ilahi ve manevi marifetlere susamış insanlara tanıtma hususunda tarihi ve hassas rolünü ifa etmedeki şiddetli acizliğine işaret ederek şöyle demektedir: “Hali hazırda, hızlı ve kolay bir bilgi edinme amacıyla internete başvurulduğu taktirde, arama motoru “Google”a da İmam Humeyni kelimesi yazılıp araştırıldığı taktirde 20.100, diğer arama motorlarıyla araştırıldığında ise 17.776 sitenin İmam Humeyni hakkında çeşitli konularda verilen bilgilere ulaşmak mümkündür. Nitekim araştırma motorlarında Humeyni kelimesi araştırıldığında ise, 52.000 internet sitesinin aynı içerikte olduğunu görmekteyiz. Bu sitelerin çoğu direkt olarak siyonistler, inkılap dışı güçler, vahhabiler ve bahailer tarafından kurulmuştur veya onlar tarafından beslenmekte, desteklenmekte ve yönlendirilmektedir. Bunlar İmam Humeyni’nin (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) hayat verici şahsiyetini zayıflatmak ve tahrif etmek amacıyla sürekli olarak kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Öte yandan, “Anti Humeyni” (Anti Khomeini) başlığı altında yedi yüz site de, bu konuda Uluslararsı Siyonizmin uğursuz siyasetlerini icra etmeye çalışmaktadır.”1
Batı dünyasındaki siyonist medyanın aralıksız bir şekilde İmam Humeyni’nin (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) çehresini karartmak için yaptığı çalışmaların sırrını, İmam’ın yüce düşüncelerinin ve melekuti şahsiyetinin İslam öğretileriyle kopmaz bağında bulmak mümkündür. Nitekim İmam, İslam’ın bir tecessümüydü ve hatta bizzat kendisi mücessem İslam konumundaydı. Bu yüzden modern cahiliyye döneminde hidayet ve tevhide susamış bir çok kimse, tevhidi hakikatler ve İslam ile olan irtibatını Hz. İmam Humeyni’yi (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) ve onun manevi mesajlarını tanımaya borçlu saymaktadır.
Enformasyon dalında uzman olan Amerika Virginia eyaletinden Silvia (Hacer) ise neden Müslüman olduğu hakkında şöyle demektedir: “Hakikatte ben, İran İslam devriminden sonra İslam’a ilgi duymaya başladım. Elbette o zamanlar farklı dinler hakkında araştırmalar yapıyordum ama İslam dini fazla dikkatimi çekmiyordu. İran İslam devrimi zafere ulaştıktan sonra ilk defa televizyon kanalıyla İmam Humenyi’nin (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) resmini gördüm. İmam’in manevi çehresi çok çekiciydi. Aniden vücudumda bana İmam’ı sevdiren bir şey hissettim. Ama bunun ne olduğunu bilemiyordum . Oysa ben hiçbir zaman birgün Müslüman olabileceğimi düşünmüyordum. Sadece, beni kendisine cezbeden İmam’daki şeyin ne olduğunu merak ediyordum.”
Hakeza şöyle demiştir: “İslam hakkında araştırma yapmayı kararlaştırdığım zaman, bir yıl boyunca İslam hakkında araştırmaya koyuldum ve şu neticeye ulaştım ki İmam Humeyni’nin (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) gittiği yol Allah’ın yoludur ve hak yoldur. Bu yüzden ben bu yolu seçtim.”1
Bu konuda, Filipin’in güneyindeki Mindano şehrinden olan ve de hemşirelik dalında eğitim görmüş bulunan Hajar Sinsuat ise şöyle diyor: “İmam Humeyni ve İslam devrimi hakkındaki haberler oldukça fazlaydı ve biz hakikatin ne olduğunu bilemiyorduk. Tam olarak hatırlıyorum, devrimin zafere erişmesinin birinci yıl dönümünde televizyonda, İmam Humeyni’nin Fransa’da iken bir ağacın altında namaz kılışını yayınladılar. İmam’ın namaz halindeki huşusu ve içinde bulunduğu halet beni cezp etti. Dolayısıyla da bu şahsiyetin düşünceleri hakkında araştırma yapmaya karar verdim. Ben insana bu haleti verebilen tefekkür ve düşüncenin ne olduğunu bilmek isityordum. Bu esas üzere İmam’ın şahsiyeti, düşünceleri ve İran İslam devrimi hakkında araştırmalara koyuldum. Kendi kendime şöyle düşünüyordum, diğer insanlarda bu değişikleri vücuda getirebilen bu insan kimdir? İşte bu düşünce benim İslam devrimi ve İmam Humeyni ile tanışmama sebep oldu. Sonuç olarak da Müslüman oldum.”2
Hakikatte Silvia ve Hacer, yeni Müslüman olmuş kimseler olarak gittikçe büyüyen islami hareketin birer örneği konumundadırlar. Bu kimseler, İmam Humeyni’nin (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) azametli şahsiyeti aracılığıyla, kaybettikleri yolu İslam’la yeniden bulmuşlardır. Oysa batılı haber ajansları bütün güçleriyle İmam Humeyni’nin (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) nurlu güneşini, karanlık, hile, tahrif bulutları arkasında gizlemeye çalışmışlardır.
Almanyalı yeni Müslüman olmuş hanım İngrid ise topluma hakim olan manevi boşluğa ve de müslüman olmadan önceki manevi şaşkınlığına işaret ederek, “İslam ideolojisiyle tanışmak, beni kendime getirdi ve de İslami İran atmosferi, üzerimde bir çok olumlu etkiler yarattı” hakikatini beyan ederek batılı kitle haberleşme araçlarının takip ettiği aşağılık siyasete işaret etmiş ve şöyle demiştir: “İslam devriminin neden bu kadar batılı medyanın saldırısına maruz kaldığını daha yeni anlamaktayım. Batı ve Avrupa dünyası İmam Humeyni’nin gerçek yüzünün tanınmaması için her zaman elinden gelen herşeyi yapmıştır.”1
Dostları ilə paylaş: |