Konya öNSÖz rahman Allah, Rahim Allah, Ey Allah’ım Senin adınla


Çocuklarımız İçin Yapmamamız Gereken Davranışlar



Yüklə 0,63 Mb.
səhifə8/11
tarix19.11.2017
ölçüsü0,63 Mb.
#32299
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

Çocuklarımız İçin Yapmamamız Gereken Davranışlar:

“Çocuklarınıza neleri yapmamamız gerektiğini düşünün. Öncelikle de kendinize yapılmaması gerektiğinden başlayın.” (Prof. Dr. Refik TURAN)

Çocuklar, karar vermede ve hareket etmede serbest olmak isterler. Onları kontrol altında tutulduklarını hissettirmemeliyiz. Değer kazanmak ve kıymet verilmek isterler, koyu bir disiplinle emir almak istemezler. anlaşılmayı isterler, yok farz edilmek, değer verilmemek hiç hoşlarına gitmez. İyi bilgilendirilmek isterler, yanlış anlaşılmak istemezler.

Övülmek ve takdir edilmek isterler bilgilendirilmemekten hoşlanmazlar. Yeteneklerini sergilemek, katılımcı olmak, kendini güvende hissetmek, tarafsız davranılmasını istemek ve ilgi çekici işler yapmak onların vazgeçilmez tutumlarıdır. Azarlanmak, tenkit edilmek, yetersiz olarak görülmek, aile dışında bırakılmak istemezler, aileler tarafından sıkıcı işler yapmak zorunda bırakılmak hiç hoşlarına gitmez.

Çocuklara Karşı Dikkatli Olun Bir ailede anne baba ve ailenin diğer büyüklerinin, davranışlarına çok dikkat etmeleri gerekir. Çünkü; O ailede yaşayan çocuklar her davranış tipini kopya etme gibi bir geleneğe sahiptirler. Sergilenen davranışlar onlar için önem kazanmaktadır.

Bir anne babanın, çocuğuna iyi örnek olmak ve ona güzel davranışlar sunmak için neleri yapmamaları gerektiği konusunda ortak bir takım çabaları olması gerekir. Bu konuda birbirlerini uyarmaları, teşvik etmeleri ve hatta kontrol etmeleri lazımdır.



Bir Anne baba Çocuğuna Karşı Neleri Yapmamalı?

Anne baba, öncelikle çocuklarına karşı yalan söylemeliler, Onu kandırmamalı ve atlatmamalılar. Böyle yaparlarsa çocuğun gözünde bir güvensizlik oluşur. Bunun sonucu da son derece olumsuz bir durum ortaya çıkmış olur. Çocuğunuzu başkalarıyla kıyaslayıp: “Sen neden filan gibi değilsin?” diyerek aşağılamayın. Unutmayın ki, her çocuğun yeteneği ve kapasitesi farklıdır.

Çocuğunuza, “sen hiçbir şeye yaramazsın, senden adam olmaz, sen aptal bir insansın” gibi aşağılayıcı ve horlayıcı sözler kullanmayı. Yalnızca yaptığının yanlış olduğunu ona söyleyin ve doğrusu güzellikle ona öğretin.

Evde kaybolan bir eşya veya para ile ilgili açıkça bilseniz dahi çocuğunuzu sorumlu tutup, ona hırsız muamelesi yapmayın. Ancak yaptığı işin yanlış olduğunu, bir daha alırken haber vermesinin uygun olacağını öğretin. Kendi özel problemlerinizden dolayı çocuğun huzurunu kaçırıp onu üzmeyin. Çocuğunuza karşı her zaman güler yüzlü ve sevecen olmaya çalışın.

Çocuğunuza asla şiddet kullanmayı, Onu dövüp sindir- meyin veya bir başka şekilde korkutmayın. Korkutulan çocukların ruh sağlıkları bozulur, siner ve kişiliklerini kaybederler. Ayrıca, çocuğunuza asla küfür, horlayıcı ve aşağılayıcı sözler sarf etmeyin. Bu söylenen sözlere çocukta alışır, o da arkadaşlarına sarf etmeye başlar.

Ey anne ve baba, sakın çocuğunuza Sen ne yaramaz çocuksun! Sen baş belası oldun! Keşke olmasaydın!gibi sözler söyleyerek onu üzmeyin. Şayet böyle kelimeler kullanılırsa, çocuk ya kendi içine kapanır veya aileden soğur ve uzaklaşır. İşte o zaman baş belası olur.

Netice, ey anne ve babalar, çocuklarına söz ve davranışarınızla kötü örnek olarak, onları olumsuz davranışlar içine itmeyin. Eğer anne baba böyle yaparlarsa, çocuklarından şikayetçi olmaya hakları kalmaz ve bu işin sorumlusu kendileri olurlar.



DAVRANIŞ BOZUKLUĞUNA NEDEN OLAN YETİŞKİN DAVRANIŞLARI


Onlar için çok fazla şey yapma

Onlara çok fazla şey verme

Aşırı koruma/ kurtarma

Cezalandırma /aşırı denetim

Onlar adına karar verme

Aşırı eleştiri

Aşırı hırs

Aşırı hoşgörü

Fiziksel cezalar

Duygusal cezalar

Azarlama

Kıyaslama






KENDİNE ÖZGÜVENİ GELİŞTİREN YETİŞKİN DAVRANIŞLARI

Dinleme

Duygusal destek

Güvenildiğini hissettirme

Karar vermeden önce onay alma

Aile toplantıları

Problemleri birlikte çözme

Kendi yeteneklerini tanıması için fırsatlar tanıma

Ağırbaşlılık ve nezaket

Düşünce ve duyguları paylaşma

Sorunlara soğuk kanlı yaklaşım

Koşulsuz kabul



Çocuk Eğitiminde Müsamahayı Esas Alın;
“Hoşgörünün egemen olmadığı hiçbir eğitim, başarıya ulaşamaz. Hoşgörüsüz çocuk eğitimi ise, hiç düşünülemez. Hoşgörüyü temel yapmayan aileler, karşılarında hoşgörüsüz bir evlât bulurlar.” (Prof. Dr. Atalay YÖRÜKOĞLU)

Çocuk eğitimini müsamaha metotlarıyla yürüten aileler, çocuklarını topluma kazandırmada ve onlarda kalıcı bir kişilik oluşturmada güçlük çekmemişlerdir. Müsamaha “karşılıklı anlayış, olayların iyi tarafını görme, hayata müsamahalı bir disiplin anlayışı getirme” olarak değerlendirilir. Anlayış içinde disiplinin, uzlaşma içinde ahengin ve af içinde cezanın birlikte ele alındığı müsamaha ile çocuklara karşı “duruma göre uygun davranış” sergilemek gerekir.

Son yıllarda yeni yetişen çocukların, ailelerle “uyum problemleri” yaşadıkları, kurallara uymadıkları, aileyle kavgalı duruma düştükleri yolunda sık sık şikayetler duyulmaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalarda, “uyum problemleri”nin ortaya çıkmasına neden olan sebeplerin başında, anne baba nın yanlış davranışlarından sergilenmektedir. Eğer çocukta, bir davranış bozukluğu oluşmaya başlıyorsa, anne baba çocuğa karşı yaklaşmalarını ve davranışlarını yeniden gözden geçirmek zorundadırlar. Çünkü çocuğu yanlış davranışa iten sebep anne ve babanın yanlış yaklaşımlarıdır. Çocuğun hareketlerinin oluşmasında anne ve baba sevgisinin önemi büyüktür. Hem aile ortamında hem de toplumda ve okulda her zaman müsamaha esas alınmalıdır
Çocuğu Müsamaha İle Eğitin;

Müsamahakâr davranma; hoşgörü, zorlaştırma yerine kolaylık gösterme, her şeyi anlayışla karşılama anlamına gelmektedir. Sevgi, otorite, tolerans, sabır, inanma gibi kavramları içerisine alır. Hepsi bir götürülmezse; eğitimin düzeni bozulur.

Ana baba; “hoşgörü” mevzuunda çok dikkatli olmalıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’i örnek alarak hareket etmelidir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) Efendimiz çok hoşgörülü ve müsamahakar, son derece şefkatli ve merhametli bir insandı. Hoşgörülü bir havanın hakim olduğu aile yuvalarında büyüyen çocuklar, arkadaşları ile, çevresi ile daha bir uyumlu, daha girişken, üretici fikirleri öngörebilen, düşüncelerini rahat ve serbestçe söyleye- bilme yeteneğini sergileyebilen özellikte olmaktadırlar.

Anne babalar çocuklarının bir takım hareketlerini müsamaha ile karşılamalıdır. Elbette ki çocuğa çok sert davranış zarar getirir, çok müsamaha da şımartabilir. Her ikisinde de ölçülü olmak dengeyi kuracaktır. Çocukların yanlışları ve hataları özellikle onlara yumuşak yaklaşma ve gönüllerini almak la düzeltilebilir. Aksine bağırıp çağırma ve sertçe tenkitle daha da hatalı ve kusurlu hale sokulabilir. Ana baba bu noktaya iyi dikkat etmelidir.

Hata yapmadan iyiye, güzele, mükemmele gitmek mümkün değildir. Hata yapıla yapıla yapmama öğrenilir. Hata eğitimde insanın yücelmesinde etkili bir araçtır. Ancak bu hataların ölüm, yaralanma, yangın çıkartma yahut benzeri gibi vahim olaylar olmamasına şüphesiz çok çok dikkat edilmelidir. Böyle durumlarda “otorite” prensibi ile mukabele edilmeli ve olay önlenmelidir.
Çocuğu Müsamaha İle Eğitmek İçin Neler Yapılmalı?

Çocuklarımızı yetiştirirken onları kendi isteğimiz doğrultusunda yönlendirmek bizim kolayımıza giden bir yöntemdir. Bize göre doğrular kendi doğrularımızdır. Oysa gelecekte onunda bir birey olacağı aklımıza gelmez. Bizim doğrularımız ona göre yanlış olabilir. Tabii ki ona en güzeli doğruyu öğretmeye çalışacağız. Ancak bu sadece bizim düşüncelerimizle olmamalı onun da düşüncelere önem vererek, dinleyerek doğrular ortaya çıkartılırsa; hem biz bir şeyler öğrenmiş olur hem de onlara öğretmiş oluruz. Çünkü onu bir birey olarak görmüş ve önem vermişizdir. İşte bu düşünce ile yola çıkarsak her zaman hem doğruyu bulur hem de bireysel olgunluğu ve karşılıklı müsamahayı öğrenmiş oluruz.

Müsamahalı olmak çok kolay bir iş değildir. Her şeye müsamaha göstermekte doğru değildir. Yapacağınız davranışta doğru olduğuna karar vermek için; önce dinlemeyi öğrenmelisiniz. Ana babaların en önemli problemleri zamanlarının kısıtlı oluşudur. Bazı durumlarda ana baba, bir seçim yapmak zorun- dadır. Acaba kendi ihtiyaçlarımı, yoksa çocuğun ihtiyaçlarımı önce gelmelidir. Karar verme konusunda onlara rehber olabilecek bazı kurallar vardır.


  • Önce çocuğumuza önem vermeyi öğrenmeliyiz. Onun istek ve düşüncelerine önem verirsek onu daha iyi tanımış oluruz. Böylece nerede nasıl davranacağımızı daha çabuk seçebiliriz.

  • Daha sonra karar verirken kimin ihtiyaçlarının daha güçlü olduğunu düşünerek, kararınızı bu temele oturtunuz.

  • İşimizle uğraşırken bile ona önem verdiğimizi gösterip, bir yandan onunla da ilgilenebiliriz. “Meşgulüm ama sana önem veriyor, ve senin sorununu da çözmek için seni dinleye- bilirim” mesajı verebiliriz. Veya meşgul olmayacağınız bir zaman için konuşma tayin edebilirsiniz. (Sorun çözülmek için acil değilse)

  • Çocuğun duygularını dinledikten sonra onu doğrulayıp daha sonra kendi duygularınızı da ona söyleyebilirsiniz.

Müsamaha konusu çok konuşulacak bir konudur. Çünkü insanın her şeye olumlu bakması, güzel olan sonucu bir çırpıda bulması yada her zaman aynı duyarlılık veya duygular içinde olması o kadar kolay değildir. Aynı zamanda müsamaha tek bir alanda da düşünülemez.

Çocuğumuza olan bu benim (geniş anlayış tarzı) dediğim müsamahakârlık olayı anne karnından başlayıp ömrümüzün sonuna kadar olan iletişimi içine alacak hatları ile çocuğa bu konuda anne baba olarak nasıl yaklaşmalı ve onu ileride aynı davranışı sergileyebilecek bir birey olarak nasıl yetiştirebiliriz açısından ele alıyoruz.

Öncelikle sevgi; sevmeden bu düşünceyi ele alamayız. Karşımızdaki kim olursa olsun hoşgörülü olabilmek için önce sevgiye ihtiyaç vardır. Bu şartsız sevgi olmalıdır. O; hangi konumda olursa olsun, onu çok sevdiğimizi bilmelidir. Örneğin; derslerinde başarısız olan bir çocuk, anne ve babasının bu şartta da onu çok sevdiklerini bilmesi, ona sevgiden destek görmüş kişi olarak, ailesine olan sorumluluğunun artmasına sebep olacaktır.

“Biz seni derslerin zayıf olsa da seviyoruz ama sen akıllı bir çocuksun o yüzden başarıyı da hak ediyorsun. Şimdi seninle ele ele verip anlayamadığın konularda çalışabiliriz. Ne dersin?” gibi destek verici sözlerle ona güven verebiliriz.

Eğer çocuğun evde serbestçe dolaşmasına ve eşyayı tanımasına izin verilmez; hareketlerine devamlı müdahale edilirse; üç yaş buhranı dediğimiz çatışmalar başlar. Çocuk yapma dediğiniz şeyi inatla yapar, dokunma dediğiniz şeye ısrarla dokunur. Üstü tabaklarla dolu masa örtüsünü çeker; tabakların ve bardakların yere düşmesini zevkle seyreder. İşittiği azarlar, yediği dayaklar onu yola getiremez. Onu yola getirecek şey; sevgi, anlayış, sabır ve şefkattir.

Çocuğunuz sinirlimidir? Ona sakin olmasını söylemenin ve azarlamanın bir faydası yoktur. Bağırıp çağırıyor veya tepiniyor ise; bırakınız bir süre daha tepinsin, enerjisini boşaltsın. Biraz sonra ona hoşuna giden bir rol vererek sakinleştirmeniz daha kolay olacaktır. Bir baba akşam eve yorgun gelmiş; yemeğini yedikten sonra koltuğuna oturmuş kahvesini yudumlarken, gazetesini okumak istiyor. Bunu anlayışla karşılamak gerekmez mi?

Peki ya evin hanımı; oda akşama kadar ev işleri ile uğraşmaktan, çocukların arkasından koşturmaktan yorgun düşmemiş midir? Onun da bir koltuğa oturup kocasıyla sohbet etmeye hakkı yok mudur? Çocuklarda okulda veya sokakta bir çok olay yaşamış; başlarından ilgi çekici şeyler geçmiştir. Bunları babaları ile paylaşmak istiyorlar. Babaları onları dinlemeyecek mi?

İşte size iç içe girmiş üç soru ve üç problem. Çocuklu ailelerde bu problemler vardır. Ve herkes kendi problemin ön planda tutar, dilediğini yapmak ister. Baba; çekilin başımdan. Gazete okumak istiyorum! der. Anne; Gidin dersinize çalışın, sizinle uğraşacak halim kalmadı!” der. Çocuklarda gürültü yaparak veya birbirleri ile kavga ederek anne babanın ilgisini çekmeye çalışırlar. Bu gürültülü ortamda kimse rahat edemez. Çocuklara bağırıp çağırarak veya ceza ile korkutarak, sükuneti sağlayamazsınız.

Problemi çözmenin ve herkesi memnun etmenin en güzel çaresi; Aile sohbetidir. Akşam yemeği, sohbet için en uygun mekân ve zamandır. Böylece yemek daha zevkli geçer. Baba, önce anneye sonra da çocuklara tek tek günlerinin nasıl geçtiğinin sorar. Onları ciddiyetle dinler; heyecanlarını, sevinçlerinin, üzüntülerini paylaşır. Baba tarafından ilgi gören çocuklar hem daha hızlı öğrenirler, hem de kendilerine güvenleri artar.

Çocuğa saygı gösterelim mi? Evet gösterelim. Çocuğu adam yerine koymak, ona zaman ayırmak, birlikte gezintiye ve çarşıya çıkmak, onu çarşı esnafı ve komşularla tanıştırmak, sorularına anlayacağı dilden cevaplar vermek, ona saygı göstermek demektir. Eğer siz çocuğun yaramazlıklarına katlanır, buna rağmen sevginizi esirgemezseniz; o da koyduğunuz kurallara uyarak size saygı gösterir. Oyuna, ilgiye ve sevgiye doymuş bir çocuğa, “haydi uyku zamanı geldi!” dediğiniz zaman yatağa gitmekte zorluk göstermez. Sabırlı ve müsamahakar olurken, yine bu sınır ve çerçeve içerisinde disiplin konusunu da bir kenara atamayız. Müsamaha çocuğa ne kadar güzellikler katsa da disiplinsizlikte çocuğu bir o kadar kötü yönlendirebilir.

O yüzden müsamahakar olacağız derken belli konularda disiplini de elden bırakmamalıyız. Ancak disiplini şiddetle karıştırmamalıyız. Aynı zamanda yine eğiteceğiz veya disiplin edilecek diye aşırı cezalardan da kaçınmalıyız. Çocuğa karşı, müsamahalı, sabırlı, ilgili, amaçlı bir ailede yetişen çocuk; aileden hiçbir zaman kaçmayacak, sorunlarını ailesine rahatlıkla açabilecek duruma gelir. Bu durumda ailenin çocuğunu rahatlıkla kontrol etmesini sağlar. Çünkü çocuğun sorunları ile birebir ilgilidir. Dışında kalmaz.

Görüldüğü gibi “annelik ucuz, babalık lüzumsuz” değildir. Ana ve baba olmak sorumluluk ister. Bu makamlar kutsaldır ve yücedir. Milletlerin ayakta kalması ve güçlü olması, bütünlüğü, insanlığa gerçek huzur ve sükunun sağlanması, cehennem gibi dünyaların cennetlere dönüştürülmesi; ancak ve ancak İlahi vahyin öngördüğü yüksek analık ve babalık makamlarının tavizsizce yerine getirilmesi ile mümkündür. Doğru olun doğrularınızla övünülen olun ve yanlışlarınızın doğrularınızı yendiği durumlara düşmeyin.

Başarılı olmak için; hoşgörülü, toleranslı ve tahammüllü olun. Tertemiz bir kalp, pırıl pırıl bir gönül taşıyınız. Sözünüzün eri olun ki; herkesten de sözlerinin eri olmayı bekleyin. Sabrettikçe güzelliğinizi, şükrettikçe gençleştiğinizi göreceksiniz. Kararlı olmanız hedefinizi yıldırmaya yetecektir. Kararsızlıktan korkun.
Çocuk Eğitiminde Disiplin ve Dayak Korkusu;
“Çocuk, Allah’ın insanlara verdiği bir lütuftur.

Çocuk dövülmek için değil, sevilmek için verilmiştir.” (M. Akif ERSOY)

“Ceza çocuklara verilen bir ilaç sayılmalı, öyle verilmelidir.” (Montaigne)

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde; “Onları terbiye için üzerlerinden sopayı kaldırma buyurmuşlardır. (Muaz b. Cebel) Bu hadiste zikredilen sopayı uzaklaştırmamak (kaldırma) ifadesi, onların yani çocukların baba uyarısından uzak kalmamaları ve onları şeri sınırlar içinde gerektiğinde dövmeleri gerektiğini anlatmaktadır.

Bu günlerde çocuklar aşırı şefkatten dolayı işin başında bir takım sıkıntılara katlanılarak terbiye edilmemekte, ta çocukta kötü alışkanlıklar iyice kökleşince de anne babalar feryada başlamaktadırlar, bu gibi davranışlar çocuğa iyilik değil kötülüktür.

Çocuklar, yaptıkları yanlış hareketlerden alıkonulmazsa, dayağın sevgiye karşı ve zıt olduğu kabul edilerek yoldan çıkmalarına sebep olurunsa, sizce çocuğa iyilik mi etmiş olunur? Hayır “Neşter” i yaraya vaktinde vurmak gerekir. Çünkü her ne kadar acı vermiş olsa da yarayı iyileştirir. Şayet (neşter vaktinde vurulmayacak olursa, yara kangrene çevirir.)

Yine bu konuda, Lokman Hekim ise: “Babanın evladına vurması, ekine su vermek gibidir.” der. Sahih olan bir hadiste ise Peygamber (s.a.v.) Efendimiz; Bir babanın kendi çocuğuna yanlışlığı hatırlatması, bir sa’ sadaka vermekten daha iyidir.” buyurmaktadır. (Bir sa’ yaklaşık 3 Krg. buğdaydır.)

Çocuk eğitiminde disiplin, ceza ve dayak tartışmalarına çok sık rastlanmaktadır. Disiplin, ceza ve dayak kavramlarını da değerlendirenlerin de çok farklı yorumları vardır. Aile bireylerinin ve hatta uzman eğitimcilerin bu konulara bilimsel açıdan yaklaşımları ve bu kavramların, uygulamayla hakkını verdikleri pek söylenemez.

Kabul etmek gerekir ki, bizim toplumsal değer yargılarımız, çocuklardan aşırı derecede bir itaat ve uyum beklemektir. Toplum olarak öğle bir yere gelmişiz ki, çocuklara büyüklerin yanında konuşulmaz, onlar rahatsız olmasın diye oynanılmaz, hatta misafirlerle aynı masaya oturulmaz. Erkek çocuklar hep büyütülür, Kız çocuklar ise onların emrinde olmalıdır, gibi anne babaların yanlış düşünceleri.

Bu tür farklı yaklaşımlar ve yorumlar, çocuk yetiştirmede farklı değerlendirmelere neden olmaktadır. Bunun sonucunda ortaya çıkan tablonun, bazen hiçte eğitimle bağdaşır bir yanı bulunmamaktadır. Bu problemlerin çözümü için, disiplin, ceza ve dayak kavramına bilimsel açıklamalar getirmek lazım- dır. Aileler, anne ve babalar kendilerini yenileyerek, bilimsel yorumlara kulak vermeli ve davranışlarını tekrar gözden geçirmeleri gerekir. Ancak şunu da unutmamak;


Nus ile uslanmayanı etmeli tektir,

tektir ile uslanmayanın hakkı kötektir.” gerekir.

(Kanuni Sultan Süleyman)
Disiplin Nedir ve Nasıl Uygulanmalı?

Çocuk eğitiminin bir parçasıdır. Davranışı etkili bir biçimde ele almaktır. Bu nedenle çocuğun gelişiminde önemli rol oynar.

Disiplin, aile içerisindeki denge ve düzenin oluşturulmasında büyük önem taşır. Ancak disiplin çocukla “cezalandırma” ile eş anlamda değerlendirilir. Her ne kadar kelime anlamıyla “Katılık ve kuralcılık” gibi kavramları çağrıştırıyorsa da gerçek anlamda disiplin, çocuğun topluma uyumu üzerinde yoğunlaşmakta, davranışçı yönlendirmeyi amaçlamaktadır.

Disiplin, çocuğa istenilen davranış ve alışkanlıkları öğretmek, kendi kendine denetleme veya iç denetim demek olan ahlak gelişimini sağlamlaştırmaktır. Bu da dışardan gelen bir zorlamayla olması mümkün değildir. Önemli olan içten gelen bir sorumluluk duygusunun kazandırılmasıdır.



Disiplinin üç temel amacı vardır. Bunlar;

  • Sevgi ve güven ilişkisini geliştirmek,

  • Benlik değerinin temelini atmak,

  • Başkalarını anlayarak ve onların kişiliklerine saygı göstererek model görevini gerçekleştirmek olarak sıralanabilir.

Gelişim süreci içerisinde çocuk, zihinsel gelişimi için ilgilenebileceği bir faaliyet arar. Sıkıldığında yaptığı bazı davranışlar, yaramazlık ve zarar verici davranışlar olarak isimlen- dirilir. Oysa çocuk hiç bir şey yaşamamaktansa zaman zaman kötü şeyler yaşamayı yeğler. Anne baba uygun davranış sergilemesi için çocuğa olumlu model oluşturarak, sınırlarını belirleyerek, açıklama yaparak yardımcı olabilir.

Çocukta, bazı istenmeyen davranış karşısında hoşnutsuzluğun belirtilmesi, çok zorunlu hallerde cezaya başvurulması beklenir. İstenilen davranış yapıldığında ise olumlu yüz ifadesi ve övücü sözlerle değerlendirilmesi, çocuğun davranışının şekillen- dirilmesinde etkili olabilecektir.

Disiplin, tutarlılık ve esneklik gibi bazı ikilemler içerir. Bir yandan çocuğa kuralların tutarlı bir şekilde verilmesi gerekir. Öte yandan katı bir şekilde uygulanan kararlar hoşnutsuzluğun oluşumuna neden olabilir. Çocuklar bazen anne babanın esnek davranmasını bekler. Örneğin okul öncesi çocuğu kazağını asmayı unutabilir. Yada ilkokul birinci sınıf çocuğu sevmediği bir şeyi giymek istemeyebilir. Böyle durumlarda erişkinin esnek olmaya ihtiyacı vardır. Esneklik ve hoşgörü kabul ve sevgi kavramlarını da beraber çağrıştırır. Sevgiyi ise güven duygusu izler. Güçlü ve olumlu ilişki çocuğun davranışlarını yönlendirmede büyük bir öneme sahiptir. Sevilen ve kişiliğine saygı duyulan çocuk, başkalarını sever ve onlara saygı duyar. Böylelikle sevgi ve saygı erken gelişim yılları boyunca disiplinin temelini oluşturur.

Buna karşılık dayakla ve zor kullanarak davranışı yönlendirmeyi amaçlayan anne ve baba;


  • Çocuğun kendilerine karşı korku, öfke ve kızgınlık içerisinde olmasına sebep olur.

  • Çocuğa saldırgan olmayı ve sorunlarını şiddet yolu ile çözmeyi öğretir.

  • Zayıf vicdan ve ahlâk gelişimine yol açar.

Çocuk; dünyaya geldikten itibaren okula başlama çağına kadar ki devrede anne ve babanın en önemli görevi; Çocuğun sıhhatinin korunması, iyi bakılarak bedenin gelişmesinin temini, ahlâk bakımında güzel huylarla süslenmesi, iyi konuşulabil-mesinin sağlanmasıdır.

Aile fertlerinin çocuğa karşı hareketlerindeki dengesizlik çocuğu şaşırtır, hatta şımartır.

Çocuğun uygunsuz görülerek düzeltilmesi gereken bir davranışı karşısında aileden birinin sert tutumuna mukabil, diğer birinin fazla şefkat göstermesi çocuğun emniyet duygularını sarsar. Ana ve babanın çocuklarından bekledikleri, istedikleri şeyler üzerinde evvelden anlaşarak birlikte hareket etmeleri, çocuğun davranışlarını etkiler. Çocuğu disipline ederken aynı zamanda onun dışarıdaki davranışları ile ilgili inceleyici, araştırmacı olup yanlışlar görüldüğünde tedbirler alınması gerekmektedir.

Çocukların okul çağından itibaren hatalı, kötü davranışlarına göz yumulmamalı, derhal güzellikle ikna edilerek gideril- mesine çalışılmalıdır. Ekseriya bazı ailelerde buluğ çağına girdiği halde kötü davranışlarda bulunan çocuklar için “çocuktur bilmez, büyüdükçe aklı başına gelir” şeklinde söylenen sözlerin buna uygun tutumların değeri yoktur. Hatanın ve kusurun zamanında giderilmesi ancak alışkanlığa engel olabilir. Genç yaşta elde edilen bazı alışkanlıklar, yetişkinlikte kolay kolay değiştirilemez. Mesela; Küçük yaşta sırf gösteriş için sigara içmeye başlayıp, zamanla bunu alışkanlık haline getirenler, yaşlılıklarında zararını görüp hastalansalar bile bundan kurtulamamanın üzüntüsünü çekerler. İçki,kumar vb. müptelaları da böyledir. Bazı isim yapmış hırsızların ise; kendi ana ve babalarının cebinden para çalmakla başladıkları, fakat göz yumulması nedeni ile zamanla kötü fiillerini dışarıya aktarıp, meslek haline getirdikleri bir gerçektir.

Çocuklarımızın kötü davranışları hakkında onları derhal cezalandırmaktan ziyade, yapılan hata ve suç üzerinde düşünmeye, maddi manevi zararlarını üstlenmeye yöneltmeli, her şeyin iyisini güzelini göstererek ikna etmeli, bilmediklerini öğretmeliğiz.

Çocukların yavaş yavaş her şeyi idrak edip, anlamaya başladıkları andan itibaren, ana baba arasındaki sevgi, bağlılık, iyi geçinme gibi ailevi ilişkilerde çok dikkatli olmak gerekir. Geçimsizlikler, münakaşalar, hırsla söylenen kötü sözler, ahlâk kurallarına uymayan davranışlar çocuğun hafızasında yer eder, etkisi altında kalır.

Bu devrede çocukların kazandıkları güzel veya çirkin huylar, hayatları boyunca etkisini gösterir. İnsanlarda sıkça görülen, toplum içerisinde göze batan bazı nahoş alışkanlıklar,küçük yaşta anne babaların ihmali sonucudur. Tırnak yemek, parmak çıtlatmak,hava yutarak lüzumsuzca geğirmek, kol ve boyun kütletmek, burun karıştırmak, sokaklara tükürmek, hıçkırmak gibi davranışlar böyledir. Toplum içerisinde insanın itibarını sarsan, çevresinde antipatik meydana getiren bu gibi lüzumsuz davranışlara ana babanın engel olmaları lazımdır. Çocukların ilk ve orta öğretim devrelerinde okuldaki durumları ile yakından ilgilenilmeli, karneleri incelenilmeli, başarılı olamıyorlar ise nedenleri araştırılmalı, öğretmenleri ile görüşülerek gereken tedbirler denenmelidir. Şayet yine başarı sağlanamazsa sanat ve diğer kazanç yollarına yönlendirilmelidir.

Okumada başarılı olduğu takdirde çocuğun yüksek tahsil yapabilmesi sağlanmalıdır.

Ana babanın çocukları hakkındaki tartışmaları, geçim, giyim bakımından karşılaştıkları maddi müşküller, para sıkıntısı, babanın işindeki huzursuzluk gibi bir çok üzüntülü konular, çocukların yanında bilhassa sofra başlarında konuşulmamalıdır. Bunlar çocukların zihninde yer eder. Ailesine karşı itimadı sarsılır. Bu gibi menfi sofra başı konuşmaları çocuğun sinirlerini, hazım durum durumunun bozarak iştahsızlığına neden olabilir.

Çocuk terbiyesinde aile içi ilişkilerine dikkat edilmesi kadar, çocuğun ev dışındaki gidişatı ile de ilgilenilmesi gerekmektedir. Çocuğun tavırları, davranışları, kimlerle arkadaşlık yaptığı, nerelere gidip geldiği, kontrol altında bulundurulmalı, başı boş bırakılmamalıdır. Uygunsuz davranışları görülürse, alışkanlık haline gelmesine imkan verilmeden önlenmesine çalışılmalıdır.

Çocukların gururlarını incitecek, kişilikleri ile oynayacak, küçük düşürecek örnekler verilmemelidir. Başarılı olmadığı bir yerde cesaretini kırmaktan ziyade ona ümit verecek sözler söylemeli, küçük başarıları ve iyi hareketleri övülerek, kendine güveni arttırılmalıdır. Ahlâken iyi muhitlerde oturulmalı, çocuklarımızın güzel huylu arkadaşlar edinmelerine yardımcı olunmalıdır.

Küçük yaştan itibaren çocukların dini ve ahlâki eğitimleri ile ilgilenilmeli; İslâm dini, itikat, ibadet esasları, helalin, haramın ne olduğu öğretilmeli, namuslu dürüst bir insan olarak yetişmesi sağlanmalıdır. Bir babanın, annenin en önemli görevlerinden biride evlatlarını meşru kazançları ile elde ettikleri helal lokma ile büyütmesidir. Buna dikkat edilmedikçe manen olgunlaşmaya, yükselmeye imkan yoktur.

Çocuklarımıza karşı aşırı derecede sevgi göstererek bunu zaaf haline getirmemelidir. Aşırılığa varan, abartılı şekilde belli edilen sevgiler çocukları şımartır. Her dilediğini yaptırmaya yöneltir. Onlara hısım ve akraba sevgisi, bağlılık duyguları aşılanmalı; büyüklere saygı, küçüklere şefkat hisleri telkin edilmelidir.

Çocuklarımıza adaletli davranmalı, kardeşler arasında kıskançlık ve rekabet duyguları uyandırmamalıdır. Ayrıca onların yanında yalan şeyler söylenmemeli, başkaları hakkında gıybet yapılmamalı, her davranışımızla ve her sözümüzle onlara güzel örnek olmalıyız.

Müsamahalı, sabırlı, ilgili, amaçlı bir ailede yetişen çocuk; aileden hiçbir zaman kaçmayacak, sorunlarını ailesine rahatlıkla açabilecek duruma gelir. Bu durumda ailenin çocuğu-nu rahatlıkla kontrol etmesini sağlar. Çünkü çocuğun sorunları ile birebir ilgilidir, çocuğun sorunlarının dışında değildir.

Görüldüğü gibi “annelik ucuz, babalık lüzumsuz” değildir. Anne ve baba olmak sorumluluk ister. Bu makamlar kutsaldır ve yücedir. Milletlerin ayakta kalması ve güçlü olması, bütünlüğü, insanlığa gerçek huzur ve sükûnun sağlanması, cehennem gibi dünyaların cennetlere dönüştürülmesi; ancak ve ancak İlahi vahyin öngördüğü yüksek analık ve babalık makamlarının tavizsizce yerine getirilmesi ile mümkündür.

Doğru olun, doğrularınızla övünülen olun ve yanlışlarınızın doğrularınızı yendiği durumlara düşmeyin. Başarılı olmak için; müsamahakâr, toleranslı ve tahammüllü olun. Tertemiz bir kalp, pırıl pırıl bir gönül taşıyınız. Sözünüzün eri olun ki; herkesten de sözlerinin eri olmasını bekleyesiniz. Sabrettikçe güzelliğinizi, şükrettikçe gençleşti-ğinizi göreceksiniz. Kararlı olmanız hedefinizi yıldırmaya yetecektir. Kararsızlıktan sakınınız, (Allah’a sığınınız.)

Çocuğunuzu Okula Hazırlarken Neleri Dikkat Almalısınız?
“Çocuğuna dikkat eden, onun üzerinde titreyen ve onu olumlu yönde yönlendirmeye çalışan anne baba, çocuğuna bir dünya bağışlıyor demektir” (Ord. Prof. Dr. A. Fuat BAŞGİL)

Her aile, çocuğunu sabahleyin okula hazırlarken bazı sıkıntılarla karşı karşıya gelir. Bunların önceden bir hazırlığı ve planlaması olmazsa, her sabah bir koşuşturma ve panik yaşanır. Çoğu zaman da çocuk evden, bazı eksiklikler yüzünden kırgın ve kavgalı çıkar. Bu durum ise, çocuğun o günkü çalışmalarını önemli ölçüde etkiler ve başarısına zarar verir.



Evden problemsiz, eksiksiz ve güler yüzle ayrılan çocuk, psikolojik olarak bir rahatlık içinde bulunacağı için, o günkü izleyeceği derslere de kendini hazırlamış olur. Bu ise, başarısını artırır, kendisine güven duymasına neden olur.

Çocuğu Okula Gönderirken Şunlara Dikkat Edin;

  • Öncelikle çocuklarınıza, zaman planlama vakitleri kavratma, neleri ne zaman yapacaklarını öğretme konusunda devamlı bir gözetiminiz ve denetiminiz olmalıdır.

  • Zamanını iyi kullanamayan, planlayamayan ve dengesiz kullanan çocuk, hayatı da bir dengesizlik ve karamsarlık manzumesi olarak algılar. Bu ise çocuğun başarısına olumsuz etki yapar.

  • Uykusunu planlı ve dengeli kullanmasına dikkat edin. Geç yatan çocuk uykusunu alamaz ve sabahleyin uyanma güçlüğü çeker. Bu durumdaki çocuk kendisini bulamaz, yiyemez, ne yaptığının farkında olamaz. Dersleri dinlerken de yorgun, bitkin ve huzursuz bir şekilde izler. Bu ise başarısını olumsuz yönde etkiler.

  • Çocukların bir uyku vakitleri olmalı. Bunu hem çocuk hem de anne baba takip etmeli. Bu konuda taviz verilmemelidir. Önceki konularda geçtiği gibi, uyku alışkanlığı oturursa, hem vücut metabolizması dengeli olur, hem de zihin açık ve duru kalır.

  • Çocuğun akşam çalışmaları izlenmeli, desteklenmeli, istekleri ve problemleri takip etmelidir. Akşam çalışmasını tamamlayamayan çocukta, huzursuzluk olur. Uykusunu da rahat alamaz. Okula da isteyerek gidemez. Akşam yatmadan önce, sabah hazırlığını yapması, gerekli kitap ve defterlerini ve diğer gereçlerini çantasına koyup hazırlaması için, uzaktan denetçilik yapın. Bu alışkanlığı kazanmazsa, her sabah bir panik yaşar.

  • Çocuğun gerek biyolojik gerekse de psikolojik bir problemi olup olmadığına dikkat edilmeli. Size söyleyemediği bazı problemleri yüzünden kendi içine kapanır, daha büyük olumsuz bir gelişmeye yol açar. Sabahleyin çocuğunuzu kendiniz gidip kaldırmayın, kendilerinin kalkmalarını öğütleyiniz. Saat kurun veya radyoyu ayarlayan. Çocuk kendi işini kendi planlasın, uyanmak için onun hazırlığını kendisi yapsın.

  • Sabah kahvaltısını gereği gibi yapması, okula aç gitmemesi için gözlemcilik yapın. Ancak yemek konusunda zorlayıp, üzerine gitmeyin. Çocuğun ne kadar yemekle ilgili üzerine gidip ısrar eder- seniz, o kadar ters tepki alırsınız. Sabah evden çıktığında çıktığı vakte dikkat edin. Geç gidip nefes nefese kalmaması veya erken gidip boşuna zaman harcamaması konusunda titizlikle takip edin. Beslenme çantasına gerekli olan her şeyi koyun. Yoksa çocuk, okul kantini veya seyyar satıcılarda karnını doyurur, bu da çok zaman sağlıksız beslen- meye yol açar. Özellikle anneler buna çok dikkat etmeli.

  • Çocuğa, yolda yürürken kaldırımları kullanması gereğini, trafik kurallarını öğütleyin. Yolda yürürken bir şey yiyip içmemelerini de söyleyin. Çünkü yürüyerek bir şeyin yenmesi, hem dikkati dağıtır, hem sağlıksız bir beslenmedir, hem de çevreye iyi bir örnek olmaz. Çocuğun okula geliş gidişlerinde birlikte olduğu arkadaşlarına da dikkat edin. Olumsuz, sorumsuz davranışları varsa çocuğunuzu derhal uyarın.

  • Çocuğunuzun okul çıkış saatini bilin. Okulla ev arasında geçecek zamanı da hesaplayın. Eğer çocuğunuz, eve gelmede geç kalıyorsa bunun hesabını kırmadan ve üzmeden sorun. Eğer yeterli bir açıklama yapamıyorsa, mutlaka nedenini araştırın. Zararlı bir çevre veya zararlı bir arkadaş grubunun etkisine kapılıp kapılmadığından emin olun. Yoksa, öğrendiğiniz vakit çok geçmiş olur.

  • Çocuğunuz eve geldiğinde, onu güler yüzle karşılayın. Anlattıklarını dinleyin, başarılarından dolayı, o akşam ödüllendirmeye çalışın. Bu çocuğun başarısını hızlandırır. Çocuğu okula gönderirken, ona yalnızca kuralları öğretin ve denetleyici olun. Onun işini, onun yerine yapmaya kalkmayın. Eğer çocuğun yapması gereken bir işi kendiniz yaparsanız, hem çocuğunuzu tembelliği atmış olursunuz, hem de becerilerinin gelişmesini engellersiniz. Sizin nezaretinizde, her şeyini çocuğunuz kendi yapmalıdır.


Çocuklar Zararlı Alışkanlıklardan Nasıl Korunmalı?

“Bir ağaç çiçek açarken korunursa, güzel ve tatlı meyveler verir.”

(Bekir Sami ÖZBALCI)



Çocuklar için Zararlı Alışkanlıklar;

Çocuk, her gördüğünü ve her duyduğunu taklit etmek isteyen bir yaratıktır. Ama çocuklar evde, okulda ve dışarıda her zaman faydalı ve olumlu davranışlar izleyemezler. Onların zihinlerine yanlış ve zararlı görüntüler de yerleşir ve iz bırakır.

Çocuğun eğitiminde en önemli rolü ailesi oynadığı için bu konunun dikkatle izlenmesi de ailesinin görevidir. Ancak her aile, çocuğunu zararlı alışkanlıklardan koruyacak bilgi ve deneyime sahip olmayabilir. Bunun için de çocuk, olumsuz davranışlardan fazlaca etkilenmiş olur.



Çocuğu Zararlı Alışkanlıklardan Kurtarmak İçin Neler Yapılmalı?

Çocuklarını zararlı alışkanlıklardan korumak ve onlara olumlu ve düzenli bir hayat yaşatmak isteyen ailelerin yapacakları en önemli şey, iç yaşantılarıyla çocuklarına örnek olmak ve onlara doğruları göstermektir. Ailesinde zararlı alışkanlıklara karşı olumlu ve önemli davranış örnekleri gören çocuk kolay kolay zararlı alışkanlıklara yönelmez.

Zararlı alışkanlıklara karşı çocuklar sürekli olarak izlenmeli, hissettirilmeden gözetim ve denetim altında bulun- durulmalıdır. Zaman zaman aileler, çocuklarıyla birlikte bir araya gelip, sigara, alkol, uyuşturucu vesaire gibi zararlı alışkanlıklarla ilgili konuşmalı, zararlı alışkanlıkların fiziksel ve ruhsal açıdan kişiyi ne gibi olumsuz bir duruma sürüklediğini örnekleriyle anlatmalıdır.

Çocuklara yeteri kadar para verilmelidir. Eğer ihtiyaçtan fazla para verilirse, lüzumsuz ve zararlı yerlere harcayabilirler. İhtiyaçtan az verilirse de para bulmak için bazı olumsuz alışkanlıklar edinebilirler. Buna dikkat edilmelidir. Çocuklara zararlı alışkanlıkların nedenleri ve sonuçlarıyla ilgili olarak çeşitli kaynaklar temin edilmeli ve onların okumalarına imkân tanınmalıdır.

Sigara içen aileler, içtikleri sigaranın ne kadar olumsuz bir şey olduğunu çocuklarına anlatmalıdır. Ayrıca kesinlikle evde sigara içilmemelidir. Çocuğun arkadaşlarına ve içinde bulunduğu çevreye dikkat edilmelidir. Çocuğu kötü alışkanlıklara iten arkadaşları varsa, bu izlenilmeli, gerekli tedbir de alınmalıdır. Eğer bunun üstesinden gelmek zorsa, öğretmeniyle ilişki kurulmalı, konu okul idaresine kadar götürülmelidir.

Aile yuvası, çocuk için çekici ve sıcak bir ortam haline getirilmelidir. Çocuk her türlü neşeyi, huzuru ve mutluluğu ailesinde bulursa, problemlerini ailesiyle paylaşırsa, dışarıyla paylaşacağı bir şeyi kalmaz. Bu şekilde zararlı alışkanlıklardan korunmuş olur. Çocuğu asi, isyankâr ve söz dinlemez yapan sebeplerin başında, şiddetli huzursuzluk, kavga ve aile baskısı gelir. Çocuğun küçük hatalarını büyütüp, büyük bir adam gibi hesaba çekmek ve sürekli üstüne gitmek çocuğun davranışlarını bozar, ailesine karşı soğutur. Çocuk, bu durumda, çareyi sokaklarda arar. Bu ise, zararlı alışkanlıkları beraberinde getirir.

Kardeşler arasında adaletsiz davranış, çocuğa aşırı sorumluluk yükleme, onu sürekli eleştirme,Sen aptalsın, adam olamazsın, on para etmezsin!” gibi sözlerle aşağılama, çocuğu güven bunalımına iter, ailesine karşı olumsuz davranışlar kazan- maya başlar. Bu da, zararlı davranışlar ve zararlı alışkanlıklara kapı açar.

Çocuklarınızın davranışlarını, huylarını, düşüncelerini ve beklentisini iyi çözün ve iyi tanıyın. Onun kişilik yapısını ne kadar iyi tanırsanız, ona o kadar yardımcı olabilirsiniz. Yoksa zıtlaşma ve kavga eksik olmaz.

Çocuklarınızı bazen kendi işlerinizde ve bazen de güvendiğiniz bir başkasının yanında çalıştırma yöntemine giderseniz “mücadele”sini verebilmede kendisine yardımcı olmuş olursunuz. Bu şekilde hayatı alın teriyle kazanmayı öğrenir.

Çocuklarınızın sürekli büyüme safhaları ve değişme dönemleri bulunduğunu düşünerek, onların çocuklarınız olmalarıyla birlikte sizden ayrı bir kişilik geliştirmekte olduklarını idrak ederek onları tanımaya ve anlamaya çalışın. Her yaptığı hatayı:“



Zararlı alışkanlık kazanıyor. diye değerlendirip telaşlanmayın.

Evinizde bazı kurallar koyun ve siz dâhil bütün aile fertlerinin bu kurallara uymasını isteyin. Bu şekilde çocuk hayatını düzene sokmayı öğrenir ve bazı kurallara uymanın da, hayatın bir gereği olduğunu anlar. Çünkü kuralsız bir hayat, insana sınırsız zararlar sunar. Çocuğunuzun gözünü dışarıda koymak kadar onu sınırlandırmayın. Gezmesine, oyun oynama- sına, para harcamasına müsaade edin. Ancak, bunları bir disiplin dâhilinde yapmasını temin edin.

Çocuklarınıza moral değerler aşılayın. Sevgi, saygı, hak, hukuk, tarih ve inanç gibi değerler çocuğun kişilik yapısına son derece olumlu katkılar yapar. Çocuğun kendi kendini denetlemesine, bu kişilik kazanmasına ve belli bir ideal oluşturmasına zemin hazırlar. Milli dini duyguları ve bilinci almış olan bir çocuk, örnek davranışlar sergiler ve zararlı alışkanlıklardan kaçmaya çalışır.

Onları yeteneklerinin üstünde işlere zorlamayın. Ancak başarabilecekleri işleri yapmalarını bekleyin ve başarabilmeleri hususunda da destekçi olun. Çabalarını övün. Onlara güvendiğinizi hissettirin. Onları başkalarıyla karıştırarak umutsuzluk girdabına sürüklemeyin.

Çocuklarınıza bütün kuralları bir çırpıda öğretmeye kalkışmayın ve onlardan yaşlarının üstünde olgunluk göstermelerini bekleyin. Onlara süre tanıyıcı olun. Onları köşelere sıkıştırmayın, yalana zorlamayın.

Aile fertleri, çocuklarına sevgi, şefkat, ilgi ve müsamahayla yaklaştıkları, onların problemleriyle alakadar oldukları, başarılarını övdükleri çalışmalarını destekleyebilecekleri sürece,

Çocuklarının zararlı alışkanlıklar riskine düşmeleri çok az olacaktır.


Çocuklara Hangi Temel Bilgiler Öğretilmeli?

“Çocuğun hayatı, kalıcı temel bilgiler üzerine kurulmalıdır. Yoksa, elemden, acıdan ve istikrarsızlıktan kurtulamaz.” (Prof. Dr. İbrahim Ethem BAŞARAN)
Anne ve babalar, çocuklarını hayata hazırlarken, onların yaşantılarına temel olacak, bazı kalıcı kurallar ve önemli davranışlar kazandırmalıdırlar. Çocuğun hayatını şekillendiren ve ona istikrarlı bir yön çizen belli başlı prensipler olmazsa, hayatı zikzaklarla, iniş ve çıkışlarla dolar. Kime, ne zaman ve nasıl güveneceğini bilemez, bir işi nasıl ve ne şekilde yapacağını beceremez.

Çocuğun, kendi hayatını kendisinin kazanması, kendi istika- metini yine kendisinin tayin etmesi için, hayatında kalıcı, önemli, temel kuralların ve ölçülerin oluşması gerekmektedir.



Çocuğa Temel Bilgiler Nasıl Kazandırılır?

Çocuklara hayatta başarılı olmak için, düzenli ve sürekli çalışmanın önemi anlatılmalıdır. Zamanı iyi kullanmanın, planlı ve amaçlı çalışmanın başarı getireceği ifade edilmelidir. Alanında uzmanlaşmanın, yaptığı işi en iyi bir şekilde yapmanın kendisine itibar kazandırılacağı söylenmeli, teknolojiyi kullanma alanı ile ilgili yayınları izleme ve dil öğrenme gibi beceriler kavratılmalıdır.

Çocuklara sürekli olarak insan sevgisi, toplum bilinci, büyüklere saygı ve küçüklere sevgi verilmeli, Verdiği sözde durma, çevresinde “doğru bir kişi olarak tanınma” ve yalan söylememe gibi alışkanlıkları kazanmasına dikkat edilmeli, hayatını, kendi emeği ve çalışmasıyla kazanma anlayışı verilmelidir.

Parayı iyi kullanması, tasarrufu bilmesi, gereği kadar ve gerektiği yerde harcaması için takip edilmeli ve yardımcı olunmalı, arkadaş grubunu ve çevresini oluştururken kendisine faydalı olan insanlar seçebilmesi için nelere dikkat etmesi gerektiği anlatılmalıdır.

Çocuklara, aceleci ve panikçi değil, sabretmesi gerektiği öğütlenmeli, sabırla zorluklara ve çilelere karşı bağışıklık kazandırmaya, sabırla daha az stresli, daha az kavgalı, daha az sinirli olunabileceği, sabretmekle ancak rahata erişebileceği düşünce ve hislerini aşılamaya çalışılmalıdır.

Yardıma muhtaçlara, düşkünlere, kimsesizlere ve hastalara yardımcı olması için, özendirici teşviklerde ve ikazlarda bulunulmalı, bağımsız hareket edebilme, kendi iradesiyle kararlar verebilme, kendi yükünü taşıyabilme yeteneği kazandırılmalıdır.

Anne ve baba, çocuklarını, aşırı üzüntüyü terk edebil- meyi, başladıkları bir işi yarım bırakmamayı, danışmadan “istişare” etmeden iş yapmamayı, ümitlerini kaybetmemeyi, daima kendilerine güven içinde bulunmalarını, iradelerine hakim olabilmelerini, kimseleri küçük görmemeleri gerektiğini, ne müsrif ne de cimri davranmamaları icap ettiğini, her şeyin mutlaka bir iyi tarafı olabileceğini düşünmeleri öğretilmelidir. Allah ve ahiret inancının, Kur’an hükümlerinin ve Peygamber öğütlerinin kişiye getirdiği huzur ve başarı öyküsü, ifadelerin ve davranışların neden uyum içerisinde olması gerektiği ortaya konulmalı, zararlı alışkanlıkların, insana, topluma ve aileye verdiği zararlar, hayatta her zaman, örnek, önder ve kılavuz olmanın gereği ve önemi kavratılmalı, aile, toplum, vatan, akraba ve arkadaş için fedakârlık duygularının önemi anlatılmalıdır.

Toplumları yücelten değerleri ve çökerten nedenleri bilmesi, siyasi ve ekonomik politikalardan anlaması, ülkede ve dünyada olup bitenlere bir mana vererek yorumlaması için gereken eğitim verilmeli, insanların arasını bulmanın önemini, açmanın da zararlarını örneklerle anlatılmalıdır.

İnsan ilişkilerinde nezaket kuralları kazandırılmalı, komşuluk adabı, misafir geleneği, düğün, cenaze ve diğer merasimlerin önemi kavratılmalı.

Aile fertlerine, büyüklerine ve akrabalarına gerekli saygıyı, sevgiyi ve önemi göstermesi için, uyarılmalı ve davranışlarımızla örnek olmalıyız..

Başkalarının hakkına, hukukuna itina göstermenin, kurallara uymanın, toplumla uyumlu olmanın insana getireceği farklılığın güzellikleri kavratılmalı, kendilerine verilen emaneti korumanın, ona zarar vermemenin ve onu inkâr etmemenin önemi anlatılmalıdır.

Anne babalar, çocuklarına, yemek yeme, su içme, konuşma, oturma, kalkma, yürüme... vb gibi birtakım ihtiyaçları- nın her birinin edebini, görgü kurallarını, temiz giyinme, temiz yeme, ve diğer temizlik alışkanlıklarının oluşturulması için özel bir önem verilerek ayrı ayrı anlatılmalıdır.

Çocuklarımıza, başkaları aleyhinde konuşmanın, iftira atmanın, zarar vermenin ve kendine ait olmayan bir şeye sahip çıkmanın ne kadar çirkin ve yanlış davranış olduğu kavratıl- malıdır.

Netice; anne ve babalar çocuklarını yetiştirirken ve eğitirken, onlara insan olmanın, insan içinde yaşamanın, maddi ve manevi sorumluluğun önemini anlatıp, hayatlarına temel yapmaları için gerekli özeni göstermelidirler. Hayatın temel kurallarını anlayamamış ve içine sindirememiş bir çocuk, yaşamı boyunca kalıcı bir kimlik oluşturamaz ve istikrarlı bir yön bulamaz.


Kardeşler Arasındaki Denge Nasıl Kurulmalı?

“Çocuksuz aileler, susuz ağaçlar, kokusuz güller ve neşesiz yapraklar gibidir. Çocuklar aileleri hayata bağlar, onları canlandırır ve ümitlendirir.” (Prof. Dr. Mustafa ÖZSOY)

Ailede “Kardeş” Problemleri

Her aile, çocuklarla ilgili bazı problemler yaşar. Tek çocuklu aile de, çok çocuklu aile de bu problemlerle karşı karşıyadır. Tek çocuklu olmanın veya çok çocuklu olmanın ne tür problemler getireceğini bilen anne babalar, kısmi de olsa bir rahatlık içinde olurlar. Ama kardeşler arası problemleri bilemeyen ve bu dengeyi kuramayan aileler ise, oldukça yüklü bir sıkıntıyı göğüslemek zorunda kalırlar.

Kardeşlik bağı, bir sevgi kaynağı gibi düşünülürse de, kardeşler arasında önemli problemler söz konusudur. Kardeş grubu, isteksizce oluşturdukları rekabet nedeniyle bozulabilir. Bazı uzmanlara göre kardeşlik öncelikle rekabettir. Kardeşler düşman doğar. Bazılarına göre, çocuk, annesinin yalnızca kendisine ait olmasını, diğerlerinin anne gözünde kendi kadar önemli olmamasını ister. Bir kız çocuğunun çok ablası varsa, annesi ile tam bir özdeşim kurması mümkün değildir. Büyük kız kardeşler, anne ile olan ilişki konusunda küçüklerine oranla daha avantajlıdırlar.

Teorik açıdan eğer anne sevgisi eşit dağılıyorsa, kardeşler arasında rekabet olmaması gerekir. Fakat rekabet, ne eşit dağıtım, ne de elde edilenlerin eşit olması ile ilişkilidir. Çoğunlukla çocuk, böyle bir dağıtımda eksik bırakıldığı duygusuna kapılır. Aslında, annelerin rekabet duygusunu engelleyememesi, eşit dağıtım yapıp yapmadıklarına ilişkin kaygıya dayanır. Aksine rahat, kaygısız davranan, kişisel problemlerinde teorik cevaplar aramayan anneler, kardeşler arası gerilimi daha kolay azaltırlar. Kardeş kıskançlıkları, annenin ihmalkârlığı veya çok dikkatli olması halinde daha önemli hale gelir.


Yaş Sıralarına Göre Yaşanan Problemler;

Kardeşler arası ilişkinin yapısı, sıra ve cinsiyetine bağlıdır. Çocukların yaş sırası, anne baba ve diğer kardeşleri karşısındaki önemini de belirler. Bir başka ifadeyle, çocuğun ailedeki önemine, cinsiyeti ve yaş sırası etki eder.

Bunları şöyle belirtmek mümkündür:



Yüklə 0,63 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin