Koruyucu hekiMLİk prof. Dr. Ferit koçOĞlu 2006 koruyucu hekiMLİk derleyen feriT koçOĞlu şEKİller levent özdemiR İÇİndekiler


) Birinci Basamakta Tedavi Hizmetlerinin Koruyuculuğu



Yüklə 243,16 Kb.
səhifə3/3
tarix29.10.2017
ölçüsü243,16 Kb.
#19561
1   2   3

2) Birinci Basamakta Tedavi Hizmetlerinin Koruyuculuğu

Tedavi hizmetlerin koruyucu yönleri de vardır. Örneğin, bulaşıcı bir hastalığı iyi tedavi etmekle, hastanın yakın çevresindeki kimselere “birincil koruma”, hastaları dikkatlice muayene etmekle, hastanın, henüz aşikar olmayan başka sorunlarını erken teşhis ederek “ikincil koruma” ve kronik hastaları periodik izlemlerle kontrol edip, komplikasyonları önleyerek “üçüncül koruma” sağlanmış olur.

Tedavi edici hizmetlerin aynı zamanda koruyucu da olabilmesi için, hastalara yeterli vakit ayrılması, kapsamlı öykü alınması, dikkatli muayene edilmesi ve sağlık eğitimi yapılması gerekir. Bunun için de, birinci basamak kuruluşlarının güçlendirilmesi ve iyi bir sevk zinciri kurulması gerekir. Bu yapılmazsa, şimdi olduğu gibi, devlet ve üniversite hastaneleri de birinci basamak gibi çalışır. Bunların sayısı ve kapasitesi birinci basamak kuruluşları kadar artırılamayacağı ve yaygınlaştırılamayacağından izdiham ve kuyruklar hiç bitmez. Bu izdiham içinde koruyucu hizmetlerden söz edilemeyeceği gibi, tedavi edici hizmetler de yeterince faydalı olamaz.

Kapsamlı Öykü Alma

Ayrıntılı öykü alma hastaların çoğunda psikolojik bir rahatlama sağlayabileceği gibi, hekimine karşı da bir güven duygusu geliştirir. Öyküde hastanın özgeçmişi (geçirdiği hastalıklar, bağışıklık durumu vb), yaşam biçimi ve alışkanlıkları (beslenme düzenli, spor vb egzersiz yapıp yapmadığı veya işi gereği hareketli/hareketsiz oluşu, sigara, alkol vb), evi ve işyerindeki fiziki çevre koşulları (toz, duman, gürültü, kimyasal bileşiklere maruziyet, evde bir odaya düşen kişi sayısı, ahır, beslenen hayvanlar vb), sosyal durum (işsizlik, geniş aile vb), halen herhangi bir ilaç kullanma durumu, yetişkin bayan hastalara adet düzeni, gebelik durumu, çocuk isteyip istemedikleri, aile planlaması yöntemi kullanıp kullanmadığı,vb ile soy geçmişleri (ailevi hastalıklar) sorulmalıdır. Aile öyküsü alınırken ana, baba, çocuk, kardeş, amca, hala, dayı, teyze ve bunların çocuklarının hastalıkları soruşturulur. Söz konusu hastalıkların ailenin birden fazla üyesinde ve erken yaşlarda görülmesi riskin fazla olduğuna işaret eder.

Ailevi dağılım gösteren başlıca hastalıklar şunlardır: kalp hastalıkları, hipertansiyon, inme, diyabet, yüksek kolesterol, şişmanlık, kanserler, böbrek hastalıkları, astım, amfizem, allerjiler, osteoporoz, artrit, skolyoz, depresyon, Alzheimer, bulaşıcı hastalıklar
Dikkatli Muayene ve İnceleme

Yakınmaları ne olursa olsun, tüm hastalar baştan aşağı (sistemik) dikkatli bir fizik muayeneden geçirilmelidir. Hollanda’da yapılan bir araştırmada, tüberküloz hastalarının teşhisinde gözlenen yaklaşık dört aylık gecikmenin yaklaşık yarısının hastaların geç başvurmasından, yarısının da hekimlerin dikkatsizliğinden kaynaklandığı bulunmuştur(18).

Öykü ve fizik muayene bulgularına göre gerekli incelemelerin yanı sıra, aşağıdaki incelemeler de rutin olarak yapılmalıdır.


  • Ağırlık ve boy ölçümü, yetişkinlerin bel çevresi (çocukların büyüme/gelişmesi, yetişkinlerin şişmanlık durumu değerlendirilmelidir)

  • Bebek, çocuk ve doğurgan çağdaki kadınlarda hemoglobin, hematokrit bakılmalı

  • Çocuklarda dışkıda parazit araştırılmalı

  • 18 yaşından büyük herkesin kan basıncı ölçülmeli

  • 35 yaşından büyük erkeklerin, 45 yaşından büyük kadınların kan şekeri ve lipidleri ölçülmelidir.*

  • 40 yaşından büyük kadınlara meme kanseri açısından 1-2 yılda bir mamografi yaptırılmalıdır.*

  • 50 yaşından büyük erkek ve kadınlarda kolo-rektal kanserler açısından yılda bir dışkı muayenesi, gerekirse kolonoskopi yaptırılmalıdır. *

  • Seksüel olarak aktif kadınlarda serviks kanseri açısından 1-3 yılda bir serviks sürüntüsü incelenmelidir.**

  • 60-65 yaşından büyük kadınlar osteoporoz açısından incelenmelidir.*


Hastaların Eğitimi

Hekimler için basit olan hastalıklar bazı hastalar için çok önemli olabilir. Bunun nedeni hastanın bilgisizliği veya kişilik yapısıdır. Bunun için tüm hastalar hastalıklarının ne olduğu, nasıl seyredeceği ve ne kadar sürede iyileşebilecekleri konusunda iyice bilgilendirilmelidir.



Yeterli süre ve düzenli tedavi, bulaşıcı hastalıklarda antibiyotiklere direnç gelişimini ve başkalarına bulaşı önleme açısından, diyabet ve hipertansiyon gibi hastalıklarda da komplikasyonları önleme açısından çok önemlidir. Aynı şekilde, yaşam biçimiyle ilgili risk faktörleri de hastalığın iyileşmesini önemli ölçüde etkiler. Örneğin, kronik bronşiti olan bir hasta sigara içmeye devam ediyorsa iyileşmesi imkansızdır. Bu risk faktörleri var olduğu sürece tedavinin mümkün olamayacağı ve ilaçların düzenli bir şekilde kullanılması gerektiği hastalara iyice anlatılmalı ve tedavide onlara da sorumluluk yüklenmelidir. Bu durumlarda yapılan sağlık eğitimi etkili olmaktadır. Örneğin, muayeneleri sırasında, sigaranın hastalıklarıyla ilişkisi anlatılan hastaların % 10-15’i sigarayı bırakmaktadırlar ( 19).Her hastaya sigara içip içmediği rutin olarak sorulmalı, sigara içenlere en az beş dakika sigaranın zararları anlatılmalıdır. Hastalıklarıyla ilişkilendirilerek yapılan yüz yüze eğitim oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. (Şekil 8)
Şekil 8. Müdahale yöntemlerine göre, sigarayı bırakma oranları (25)


D) Tıp eğitiminin içeriği ve yöntemleri gözden geçirilmelidir.
Tıp eğitiminde de ciddi bir zihniyet dönüşümü gerekmektedir. Tıp ve sağlık eğitimi hem koruyucu hekimliğe öncelik vermeli, hem de ülkenin sağlık örgütlenmesine uygun nitelikte personel yetiştirmeyi hedeflemelidir. Bunun için, tıp eğitiminin staj ve internlik gibi uygulamalı bölümlerinin büyük bir kısmının ilk basamak niteliğindeki sağlık kuruluşlarında yapılması gerekir. Bugünkü sağlık sistemimiz ve tıp fakültelerinde verilen eğitim, hekimleri 2. ve 3. basamak sağlık kuruluşlarında çalışmaya özendirmektedir. Oysa hekimlerin en az % 70’inin birinci basamaklarda çalışıyor olması gerekir. Çünkü hastalıkların çoğu basit olgulardır ve dünyanın her yerinde, hastalıkların % 80-90’ı birinci basamakta teşhis ve tedavi edilebilmektedir. (Tablo 6) (Diğer sağlık mesleklerinin eğitiminde de benzer değerlendirmeler ve düzenlemeler yapılmalıdır)


Tablo 6 . Toplumda en sık görülen hastalıklar (12)


  • Üst solunum yolu enfeksiyonları

  • Diş çürükleri

  • Demir eksikliği anemisi

  • Barsak parazitleri

  • Deri ve deri altı enfeksiyonları

  • Hipertansiyon

  • Romatizmal hastalıklar

  • Genito-Üriner enfeksiyonlar

  • İshaller

  • Peptik ülser

Tıp bilim ve teknolojilerindeki baş döndürücü gelişmelere karşın, insan bedeninin milyonlarca yılda evrimleşmiş ve henüz tam olarak bilinmeyen birçok gizi vardır. Bedenin psiko-biyo-kimyasal normları da kişiye özgüdür ve bu normlar, tıp fakültelerinde öğretilen “normaller”in alt ve üst sınırlarından daha geniş olsa gerektir. “Küresel ilaç ve tıbbi cihaz firmalarının yönlendirmeleriyle” ticari yönü ağır basmaya başlayan ve daha fazla tüketmeyi dayatan tıp eğitim ve uygulamaları, genellikle gereksiz yere, dünyanın en hassas ve komplike cihazı olan insan bedenine çok hoyrat ve cüretkar müdahalelerde bulunmakta ve bedenin dengelerini bozmaktadır. İnsanları gereksiz ve abartılı tıbbi müdahalelerden korumak da artık zaruri hale gelmiştir. Tıp eğitiminin içeriği bu açıdan da gözden geçirilmelidir.
Tıp eğitim ve araştırmalarının öncelikli hedefleri;
- Sağlığı tehdit eden risk faktörlerini belirlemek ve bunların kontrol yöntemlerini geliştirmek, ve

- İnsan bedeninin henüz yeterince bilinmeyen adaptasyon ve kendi kendini iyileştirme mekanizmalarını aydınlatarak bunları doğal yöntemlerle güçlendirmenin yollarını bulmak olmalıdır.



SAĞLIKLI YAŞAM ÖNERİLERİ


  • Özellikle yemek hazırlarken ve yemekten önce eller yıkanmalı (tuvaletten sonra ve para ve benzeri herkesin kullandığı eşyalara ellendikten sonra eller mutlaka yıkanmalı)

  • Yeterli süre uyumalı (günde en az 7-8 saat)

  • Günde üç öğün ve aynı saatlerde yemek yemeli (akşam yemeği erken yenmeli)

  • Ağız ve diş temizliğine önem verilmeli (dişler düzenli fırçalanmalı)

  • Bebekler mutlaka anne sütüyle beslenmeli (en az 4 ay yalnızca anne sütü)

  • Bitkisel yiyeceklere ağırlık verilmeli

Her gün 5 porsiyon veya daha fazla meyve-sebze tüketilmeli

Ekmek, tatlı ve unlu yiyecekler az tüketilmeli,

Baklagiller ve posalı yiyecekler her gün alınmalı


  • Hayvansal kaynaklı yağlı yiyeceklerden sakınmalı

Kırmızı et tüketimi ve yağlı et tüketimi çok azaltılmalı, balık ve tavuk tercih edilmeli, margarin ve tereyağı az tüketilmeli, kızartma ve ateşte yanmış yiyeceklerden sakınmalı

  • Tuz az kullanılmalı (tuzlu, salamura yiyecekler az tüketilmeli, iodlu tuz kullanılmalı)

  • Kola ve benzeri gazlı içecekler yerine su ve ayran içilmeli (her gün 2 litre su içilmeli)

  • İdeal kilo aşılmamalı (BKİ <30, bel çevresi erkeklerde 102, kadınlarda 88 cm’den az olmalı)

  • Sigara kesinlikle içilmemeli ve sigara içenlerin yanında durulmamalı

  • Hiç alkol alınmamalı, alınıyorsa miktarı az olmalı (erkekler günde 2, kadınlar bir kadehten fazla içmemeli)

  • Düzenli egzersiz yapılmalı (Haftada 4-5 gün, günde en az yarım saat yürüyüş, bisiklet sürme vb sporlar yapılmalı)

  • Fazla yorulmamalı (gerek işte, gerekse spor yaparken)

  • Hiçbir şeye fazla üzülmemeli (iyimserler daha az hastalanırlar)




  • Belirli dönemlerde, hiçbir hastalık belirtisi olmasa bile, sağlık kontrolleri yaptırmalı




  • Bebeklik döneminde, 1-2 ayda bir, büyüme ve gelişme izlenmeli ve aşılar yaptırılmalı

  • 3-5 yaşları arasında göz muayenesi yaptırmalı

  • 6, 12, ve 18. yaşlarda, görme, işitme, diş ve kan basıncı kontrolü yaptırmalı

  • 18 yaşından itibaren, kızlar her ay, kendi kendine meme muayenesi yapmalı

  • Evli bayanlar 1-3 yılda bir, rahim ağzı kanseri açısından, (Pap-smear testi) yaptırmalı

  • Gebe kadınlar, doğuruncaya kadar düzenli olarak kontrol olmalı

  • 40 yaşından itibaren, kadınlar 1-2 yılda bir, meme kanseri açısından mamografi yaptırmalı

  • 40 yaşında hem erkek, hem de kadınlar elektro-kardiyografi çektirmeli, açlık kan şekeri ve kolesterol baktırmalı, kan basıncını ölçtürmeli

  • 50 yaşında hem erkek, hem de kadınlar, (kolon) kalın bağırsak kanseri açısından dışkıda kan baktırmalı

  • 65 yaşında kadınlar, kemik erimesi (osteoporoz) açısından tetkik yaptırmalı

NOT : Ailesinde, kalp hastalığı, kanser, kemik erimesi olanlar, ilgili kontrolleri daha erken yaşlarda ve daha sık aralıklarla yaptırmalı


OKUMA PARÇASI (1)
(WHO- Weekly Epidemiological Report, 59: 10, 1984 ‘ den çeviri)
Temaslı muayenelerine güzel bir örnek

1982 yılında Montana’da 19 aylık bir çocuğa, tüberkülin müsbetliği ve akciğer grafisinde hiler dolgunluk bulgularına dayanılarak TB tanısı konmuştu. Çocuğun bilinen tek temaslısı, özgeçmişinde TB öyküsü olan ve bir süre çocuğa bakmış olan 30 yaşlarında bir hanım idi. Bu hanımı bulup muayene etmek üç ayda mümkün olabildi. Kadının filminde 5 cm çapında bir kavite vardı. Balgam kültürü müsbet ve İNH’a dirençli idi. Bunu takiben hanımın eşinde plevral lezyon ve basil müsbetliği saptandı.

Kadının sosyal çevresi çok geniş idi. Bu nedenle, yalnız Montana’da 1000’e yakın kişiye tüberkülin testi yapıldı. Bunlardan 200 kadarının hanım hastayla temas ettikleri kesinlik kazandı. Hanımla karşılaşmış olması muhtemel olanların sayısı 500’ü geçiyordu.

Bu taramalar sırasında üç küçük çocukta daha TB tesbit edildi. Bu üç olgunun hasta hanımla ilişkileri, hanımın bu aileleri ziyaret etmesi veya çocuklara bakması şeklinde olmuştu.

Montana’daki taramada 37 kişi daha PPD + bulundu. Bunlardan 31’nin hasta hanımla temasları kesin idi. Diğer 6’sının ise başka hastalarla teması olmuştu. Nevada, Utah ve Kaliforniya’da kadının arkadaşı veya yakını olan 10 kişide daha PPD müsbetliği bulundu. İllinois, Oklahama, Washington ve Wyoming’de de kadınla temas eden kimselere tüberkülin testi yapıldı, fakat hepsi de menfi bulundu.

Kadının öyküsünden, 1979 yılında Nevada’da TB tanısı konduğu, o tarihte yapılan antibiyogramda basiller İNH’a duyarlı bulundukları için İNH+EMB ile tedaviye alındığı öğrenildi. Bu ilk teşhisten sonra da Utah ve Nevada’da kadının yakını olan 11 kişi daha PPD müsbet bulunmuş ve ilaçla korumaya alınmış idi. Hasta, tedavisinin 8. ayında Montana’ya taşındığını, ayrılırken kendisine verilen üç aylık ilacını kullanmadığını ifadade ediyordu.

Taramalar sonunda bulunan 6 olgudan 4’ü ve PPD müsbet bulunan 53 kişiden 25’i, 15 yaşından küçük idi.

Bu salgının birkaç önemli yönü vardır. Birincisi ilaca direnç gelişmesidir. İNH’a direnç gelişmesinin nedeni, hastanın tedaviyi yarıda bırakmış olmasıdır. Bu nedenle hastalar, tedavileri bitene kadar yakından izlenmelidir. Hasta bulunan dört çocuğun İNH’a dirençli suşlarla enfekte edilmiş olması çok muhtemel olduğundan, tedavilerine, kadının son antibiyogramında basillerin hassas oldukları ilaçlarla başlanmıştır. PPD müsbet bulunan temaslılar da İNH yerine Rifampisin ile korumaya alınmışlardır.

Bu salgının dikkate değer bir yönü de, enfekte olan çocukların çokluğu ve ABD’de çocuk tüberkülozunun hala sorun olmaya devam ettiğinin gözlenmesi olmuştur.

Son bir husus da, hastalığın eyaletler arası bir bulaşma göstermiş olmasıdır. Sekiz eyalette temaslılar ve dört eyalette enfekte şahıslar tesbit edilmiştir. Bu durum yerel, bölgesel ve federal sağlık otoriteleri arasında etkin bir iletişim ve işbirliğinin tüberkülozun kontrolü için ne kadar gerekli olduğunu göstermektedir.




OKUMA PARÇASI (2)

(İstanbul Verem Savaş Derneğinin “Tüberküloz ve Göğüs Hastalıkları” dergisinin 2005 yılı, 9. sayısından alınmıştır)


Üç yaşında, çok ilaca dirençli bir çocuk hastanın öyküsü
Aşağıda öyküsünü anlatacağımız aile ile karşılaşmamız, üç yaşında, çok ilaca dirençli tüberküloz vakasının tedavisini üstlenmemiz için, bize bir doktor arkadaşın telefon etmesi ile başladı. Çocuğun dirençli tüberküloz olmasına çok üzülmüştük, ama bu kadarını da beklemiyorduk. Çocuğu hastaneye yatıramadık, çünkü nüfus cüzdanı yoktu. Dolayısıyla sosyal güvencesi de yoktu. Babası bilinmiyor, anneanne ve dedesi çocuğu reddediyor, “tedavisi de bizi ilgilendirmez, ama annesini kurtarın” diyordu.

Fakir, onbir kişi aynı evde yaşayan, aynı odada yatan bir aile ile karşı karşıyaydık. Yetişkin kızlarının biri (çocuğun teyzesi), TB tanısı ile hastanemize yatırılıp, tedaviye başlanıyor ama ücret nedeniyle, hiçbir sosyal güvencesi olmadığından kendi isteği ile taburcu olup, ayaktan tedavi için evine gidiyor. Tüm uyarılar ve zorlamalara rağmen, aile taraması, çocukların proflaksisi gibi işlemler kağnı hızı ile ilerliyor. Taramalar sonunda bu çocukta ve annesinde de TB saptanıyor. Bakteriyolojik çalışmalarda suşun çok ilaca dirençli olduğu anlaşılıyor. Çocuğun bakımsızlıktan ileri derecede raşitik oluşu da cabası.

Şefimiz önce eşleri evlendirmekle olaya dahil oldu, ama o aşamada da sağlık raporu alma sorunu çıktı. (Nede olsa gelin adayı ÇİD-TB idi) Bu sorun aşıldıktan sonra çocuğa nüfus cüzdanı çıkarılabildi ve yeşil kart çıkarılması işlemlerine başlandı. Bu sefer de aile iki imzayı bir araya getirip, resmi işlemleri tamamlayamadı. Eğitim durumu, bürokrasi, ailenin isteksizliği…

Bu gelişmeler sürerken, tedaviler aksamasın diye hastanemizde direnç konseyine çıkarılan vakalar konseyde de tartışmalara neden oldu. Acaba tedavi versek, devam edip aksatmadan tamamlayabilecekler mi şüphesi vardı. Ailenin ilgisizliği ve sosyal güvencelerinin olmaması gibi birçok faktör tartışılsa da, üç yaşında, primer ÇİD-TB’li bir çocuğu ilaçsız bırakmayı kimse göze alamazdı. Sonuçta vakıf, bağış gibi maddi desteklerle hastaneye yatırılan anne ve çocuğa ikinci grup ilaçlarla yeni bir tedavi başlandı.

Neyse, en sonunda yeşil kart çıktı, aile bütünlüğü sağlandı, çocukta ilaçların yan etkisi olmadı diye sevinirken, annesi eski alışkanlıklarına geri dönerek, hasta, personel, hatta Heybeliada’da bir polis memurunu baştan çıkarmaya kadar işi götürdü ve karakolluk oldu. Bu durumda hastayı daha fazla hastanede tutmamız mümkün değildi, taburcu edip ayaktan tedaviye alındı. Hasta ve yakınlarına detaylı bilgiler verilip, karşılıklı telefonlar alındıktan sonra, istemeyerek de olsa hastaları aynı ortama geri gönderdik. Bütün bu zorlukların hediyesi ise, yanlış olan telefon numaraları, değiştirilmiş adresler, ulaşılamayan akrabalardı. İki ay sonra ulaşabildiğimiz anne ve çocuğun tedavilerini aksattığını öğrendik.

Bu arada anne, onu defalarca uyarmış olmamız rağmen yine hamile kalmıştı. İlaçlarını içtiğini ama hepsini kustuğunu söylüyordu. Medikal küretaj endikasyonu ile gönderdiğimiz Kadın-Doğum kliniğinde de baba küretaj için izin vermemiş ve işlem yapılmamıştı. Şu sıralar gebeliği devam eden hastamız hasta çocuğu ile ne kadar ilgili ve ilaçlarını içiriyor, onu da bilmiyoruz. Tedavinin takibi için devreye soktuğumuz Belediye Sağlık Hizmetlerindeki hemşireleri de çoktan bezdirmişler.


Dr. Selahattin Öztaş

Heybeliada Göğüs Hastanesi


Sağlık sorunları yalnızca medikal önlemlerle çözülemez. Teşhis koymak ve reçete yazmakla da iş bitmiyor. Toplumun sağlığını korumak için, gerektiğinde polisiye önlemler de almak gerekir.

NOT : Bu gibi uyumsuz hastaların, hastanelerde “mahkum koğuşu” benzeri ortamlarda iyileşinceye kadar, zorla tutularak tedavi edilmesi gerekir. Yasalarımız buna uygundur. (UHK Madde 119)




KAYNAKLAR


  1. Dirican R. Toplum Hekimliği (Halk Sağlığı) Dersleri, Hatiboğlu Yayınevi, Ankara, 1990.

  2. Fişek N. Halk Sağlığına Giriş, Çağ Matbaası, Ankara, 1983

  3. Özkara Ş. Sağlıkta Dönüşüm Programı ve Verem Savaşı, TUVSDF RaporuAnkara, 2005.

  4. Beaglehole R., Bonita R.,Kjellström T. Basic Epidemiology, WHO, 1993

  5. Winikof B. Nutrition and National Policy, Cambridge, Massachusetts, MIT Press, 1978.

  6. Sharrar RG. General Principles of Epidemiology, In : Preventive Medicine And Public Health, Ed. Cassens BJ. Harwal Publishing Company, PA, 1992

  7. Hamann BP. Disease : Identification, Prevention and Control, Mosby Yearbook Inc. 1994

  8. US Dept. of Health and Human Services, In : Maxcy- Rosenau Public Health and Preventive Medicine. (s. 1009) Ed. Last JM. ACC/ Norwalk, Connecticut, 1985 Hammond EC. Et al. Asbestos exposure, cigarette smoking and death rates. Annals of the New York Academy of Sciences, 303:473-490.

10- US Dept. of Health and Human Services: Facts Book for Fiscal Year 1982 NHLBI Pub.No.NIH 83-1525, Oct. 1982.

  1. Sullivan LW. Healthy people 2000. N Eng J Med., 323: 1065-10067, 1990

  2. Ulusal Hastalık Yükü ve Maliyet-Etkililik Projesi Sonuç Raporları, RSHM. Başkent Üniversitesi, Ankara, 2004.

  3. Haan MN., Kaplan GA. Gamacho-Dickey T. Poverty and Health : A Prospective study of Alameda County residents. In: Maxcy-Rosenau Public Health and Preventive Medicine.(s. 956-957). Ed. Last JM. ACC/ Norwalk Connecticut, 1985.

  4. Aksakoğlu G. Bulaşıcı Hastalıklarla Savaş İlkeleri, Çağ Matbaası, Ank. 1983

  5. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2003, HÜ Nüfus Etütleri Enstitüsü,Ankara, 2004

  6. The State of the World’s Children, UNICEF, 2005.

  7. Shimao T. Et al. Reports on medical research problems of the JATA, 22: 17 1974.

  8. Baas MA. Et al. Surveillance of diagnostic and treatment measures of bacillary pulmonary tuberculosis reported in the Netherland from 1973 to 1976. Selected Papers, 21: 41, 1982

  9. The Guide to Preventive Clinical Services-2005, AHRQ Pub. No. 05-0570.

20- Mc Juncin FE. Water and Human Health. Washington DC. US Agency For International Development, 1982.

  1. Murray JJ. Appropriate Use of Fluorides for Human Health, WHO, 1986

  2. Koçoğlu G. Kırsal bölgede beslenme eğitiminin malnütrisyonun önlenmesine ve tedavisine etkileri, Doktora Tezi, HÜ Sağlık Bil. Enst. Ank. 1986.

  3. Bor S. Kadınlara iyotlu tuz konusunda verilen eğitimin bilgi, davranış ve Çocuklardaki idrar iyot düzeyine etkisi, Doktora Tezi, Erciyes Ü. Sağlık Bil. Enst., Kayseri, 2005.

  4. Öztürk Y. Kırsal bölgede aile planlaması hizmetlerinde öğretmen ve imamların rolü, Doçentlik Tezi. HÜTF-Toplum Hekimliği Bl. Ank. 1982.

  5. US Dept. of Health and Human Services : The health cosequences of smoking: chronic obstructive lung disease . A Report of the Surgeon General. Rockville, Maryland: USPHS, 1984.

  6. Puska P. Recent developments in the field of community control of cardio- Vascular diseases in Finland. WHO Meeting on Comprehensive Cardio-Vascular Control Programs. Geneva, November, 1977.

  7. Ewbank D. Population and Public Health. In: Maxcy-Rosenau Public Health And Preventive Medicine. (s. 90-91) Ed. Last JM. ACC/ Norwalk, Connecticut, 1985.

  8. Porter IH. Genetic Aspects of Preventive Medicine.In: Maxcy-Rosenau Public health and Preventive Medicine.(s.1439) Ed.Last JM.ACC/ Norwalk, Connecticut, 1985.




























































* Örneğin verem, toplum sağlığını tehdit ettiği için tanı ve tedavi masrafları devletçe karşılanan bir hastalıktır. İlk tedavi kötü yapılırsa, daha fazla ilacın kullanıldığı ve daha uzun süren “yeniden tedavi” gerekir. Kötü tedavi sonunda “ilaç direnci” gelişirse tedavi maliyeti daha da artmaktadır. Sadece ilaç maliyeti yeni hastada =100 YTL iken, “yeniden tedavi”de= 275 YTL, “çok ilaca dirençli hasta”da ise 13 700 YTL’dir. (3 )

* Sigara ve asbest gibi bazı etmenler bir arada olduklarında sinerjik etki gösterirler. Örneğin, sigara içmeyen ve asbeste de maruz kalmayanlarda akciğer kanseri mortalitesi yüzbinde 11 iken, sadece asbeste maruz kalanlarda yüzbinde 58, sadece sigara içenlerde yüzbinde 123, hem asbeste maruz kalıp, hem de sigara içenlerde yüzbinde 602 bulunmuştur. (9)

*Perinatal mortalite ölü doğumları ve doğumdan sonraki ilk haftada olan ölümleri kapsar. Gebelik ve doğum hizmetlerinin yetersizliğini gösterir. Perinatal nedenler ülkemizde, tüm ölüm nedenleri içinde 4. sıradadır (12 ).2003 TNSA verilerine göre Türkiye’de BÖH (bebek ölüm hızı) binde 29’dur. Kırsal bölgelerde ve Doğu’da binde 40’ları geçen bu değer, Yunanistan’da binde 4, Bulgaristan’da binde 14’tür (15,16).

*Aile öyküsü olanlarda bu kontroller daha erken yaşlarda yapılmalıdır. Aile öyküsü olmayan kadınlarda mamografi iki yılda bir olabilir (19).

** lk 2-3 kontrolde serviks sürüntüsü normal bulunanların 3-4 yılda bir kontrolü yeterlidir. 65 yaştan sonra kontrole gerek yoktur (19).



Yüklə 243,16 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin