E) Şımarıklık
Hz.Musa’nın mucizelerle kendilerine gelmesini dikkate almayan Firavun ve kavmi, Firavun’un işlerinin doğru olmadığını anlayamadılar.64 Dolayısıyla Firavun’a tâbii olup onun peşinden gittiler. Zulme arka çıktılar. Bu da onları helake sürükledi. Ahirette de kavminin önüne düşerek onları cehenneme götürecektir.65
Ad kavmi, peygamberleri Hud(a.)’ı bırakıp, inatkâr azgın mütekebbirlerin, zalimlerin peşinden gittiler. Onların işlerine uydular. Onlarda peşlerine takılan bu insanlara zulmü öğütlediler. Kötülüklere çağırdılar. Dolayısıyla bu tipteki insanların peşine takılanlar kendi peşlerine laneti takmış oldular.66 Yine aynı şekilde Semud, Lut, Şuayb kavimleri de aynı şekilde şımarıklıkları yüzünden iflah olmadılar.
Bir ülkenin halkının helakine vesile olanların, o ülkenin varlıklıları olduğuna işaret edilmiştir.67 Zira varlıklıları fısk peşinde koşarlar. Bu da zulme zemin hazırlar. Sonuçta azap gelip çatar.
F) Faiz Yemek
Faiz yemek kafirlerin işidir. Onların isyan sebeplerinden bir olduğuna işaret edilmiştir.68 Bunun yanında müminlerin felaha erebilmeleri için faizden kaçınmaları emredilmiştir.
Faiz yiyenler, “ alış-veriş de faiz gibidir” demeleri sebebiyle hesap vaktinde Cehennem’e girinceye kadar azab çekecektir.69 Bunların dünyada da ahirette de hareketlerinde bir dengesizlik, bir anormallik vardır. Dünyada bunlar müflistir.70 Ahirette de kabirden kalkışları anlatılırken faizle iştigal eden zümrenin, deli olarak diriltileceğine işaret edilmiştir.
III- AHLÂKÎ SEBEPLER
A) Dünya Sevgisi
Mal ve evlat sevgisi, insanın tabiatında vardır. O da güzel yiyecek, ev bark sahibi olmak evlenmek bu sevginin ayrıntılarıdır. Kişi bu durumuyla mal sevgisini, yeme içme sevgisini, dünyevi olan diğer şeyler yöneltir. Bu yönelişle zanneder ki kazanıp elde ettiği dünyevî varlığı bütün problemlerin halledecektir. Hayatın saadetini, malda ve çocuklarda arar. Bu duygu onu tamamen o yöne sevkeder. Zamanla yaratıcısını unutur. Sonunda onu Firavun ve taraftarları gibi hem dünyada hem de ahirette azaba götürür.71
İnsanın dünyada başına bir musibet geldiğinde malına ve çocuklarına seslenir. Onlardan yardım umar. Kişinin başına gelen belayı defetmek için en yakın müracât edeceği kaynak, çocukları ve malıdır. İşte Allah Teala ahirette malın ve çocukların kişiyi azabdan kurtaramayacağını şöyle beyan etmektedir.72
“İnkar edenler var ya ne malları, ne de çocukları onları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlamaz. Onlar ateşin yakıtıdırlar.73 Bu kafirlerin halidir. Onların dünya malı ile ilgili endişeleri üzerine nazil olmuştur. Bunlar, insanların hayata en düşkünüdür. İsterler ki bin yıl yaşasınlar.74 Bunlar dünyayı ahirete tercih ederler.75 İnsan, fıtraten korktuğu şeyi asla istemez. Bunlar sapıklıklarını zaman zaman sezimlerler. Fakat ne yazık ki bu sezgiyi aksiyon haline getirip de yanlışlıklarını düzeltmezler. Âdeta şeytanın ve nefsin yolundan gitmeye kendilerini mecbur ederler. Tabii dünyanın geçici güzellikleri de bunu destekler.
Mal,mülk, çoluk çocuk çokluğu ile övünmek(tekasür), teslimiyetten uzaklaşıp, doyumu bu tür şeylerde aramak; insanı gerçekten amacından kulluğun gereklerini yerine getirmekten alıkoyar. Boş hülyalara daldırır.76mal yığıp sayarlar. Bir musibet anında da feryadı basar.77 Firavun gibi dağı taşı, akıp giden nehirleri, kendinin sanır.78 Dünyada büyüyüp hakim güç olmayı, başkalarına uymakla elde etmeyi düşünürler. 79
B) Yeryüzünde Fitne ve Fesat Çıkarmak
Allah’a şirk koşmak ve toplumda herkesin başka şeylere ibadet etmesi tefrikayı meydana getirir.80 Birbirini suçlamak81 yapılan bozgunculuğun suç olarak görülmemesi, yapılan bozgunculuğun yapanın yanına kâr kalmayacağı emin olmak, fitne de kronikleşen bir marazdır.82
Kanun ve nizam tanımadıkları için Allah Teala, Yahudiler’in arasına kin ve düşmanlık sokarak,83 onlara kızıp onları lanetlediğini, aynı şekilde Hıristiyanlar için de84 böyle bir durumu zikrederek, bu kin ve düşmanlığın kıyamete kadar sürüp gideceğine işaret etmektedir.
Kur’an’da İsrail oğulları’nın yeryüzünde iki kere fesat çıkaracakları bildirilmektedir. İlk olarak yapacakları fesatla onlara intikam alacak kullar gönderilecektir. Bu kullar onları dünyada tarumar edecektir.85
Anne-baba’ya, öksüzlere, yoksullara iyilik yapıp ve durumu içselleştiren bir toplumda hayat bir bütün oluşturur. Aksi ise toplumu yok eder, birbirine düşürür. Fesat hastalığının bulaştığı insanlar nekeslik ve gurur hastalığına yakalanırlar.86 Bu hastalığa yakalananlar sonuçta aldatıcı bir azabın peşine düşerler. Hayatını kendi mantık ölçülerine ve nefsâni duygularına göre tanzim eden bu düşüncenin yetkiyi ele alması, fitneyi çok süratli bir biçimde yayar. Zira bu düşünce yanlış üzerinedir. Yanılgının düzelebilmesi için ikaz gereklidir. Bu düşünce sahiplerine hakim olan kibir, kendilerin fitneden çevirmeye yetmez. Fitne ise sonuç itibarıyla azaptır.87
C- Kibir
Allah’ın ayetlerini kabul etmemek, direnmek, kabule yanaşmamak, cehennem halkının vasfıdır. Onlar orada ebedi kalacaklardır.88
Allah’ın ayetlerini yalanlayıp,kibirlenen,kabule yanaşmayan,İslâm davetini küçümseyenler,ona engel olmak isteyenler orada ebedi kalacaktır.89Kibirli kişiler kendilerinin hiçbir şeye ihtiyaçlarının olmadığını iddia ederler.90
Aslında kibir dünyada hiç bir şeyi halletmeyip,çıkmaza soktuğu gibi,Ahirette de azaba sürükler,Allah Teâlâ bunu şöyle açıklar: “İşler ne sizin kuruntunuza,ne kitap ehlinin kuruntusuna göre olur. Kötülük yapan,cezasını çeker ve kendisine Allah’tan başka ne dost bulur ne de yardımcı91.Sağlam bir itikad,gereğince amel olmadan boşu boşuna kendini kasmak,Allah’ın nimetine egoist davranarak sadece kendine has kılmak,insanı mükafata değil azaba götürür. Allah Teala her iki dünyada bunların kibirlerini kıracağını şöyle beyan eder: “Biz, onun burnunun üzerine damga vurup işaretleyeceğiz.92 İbn-i Abbas’tan gelen bir rivayette bu husus Bedir’e katılan müşriklerin ileri gelenleri (ekabiri) içindir. Yani Bedir’de kılıçla onun burnuna işaret vuracağız. Ondan sonraki hayatında da öylece yaşayacaktır.93 “Hurtum”94ifadesi kibire, gurura işarettir. Burnu büyümek,burun şişirmek gibi ifadeler, kibir ve gururdan kinayedir. Bir de “Hurtum” ifadesi fil ve domuz burunları için kullanılır. Bu ifade ile büyük bir alçaltma vardır.95
Görüldüğü gibi deliller ve kaynaklar,kibirli kimselerin her yönden azapla iç içe olduğunu göstermektedir. Gerçekler karşısında hırçın ve saldırgan kin ve öfke doludurlar.96Hakikati dinlemeye tahammül edemezler. Kur’an’da katılık ve yobazlıkta Ben-i İsrail’den daha rezil bir millet zikredilmemiştir.
D- Çekiştirmek
Gizli gizli konuşmak, Yahudi ve Hıristiyanların Müslümanların aleyhinde fısıldaşması Hz.Peygamber(sav)’i Allah’ın selamlamadığı şekilde selamlamak, azapta acele etmek,çekiştirmedir.Allah Teala, çekiştirenler hakkında: “cehenneme onlara yeter”97 diye buyurarak onların davranışlarının azaba sebep olduğunu açıklamıştır. Zira bu davranış,toplumun ahlâki yapısını dumura uğratan,dünya hayatını çekilmez bir hale sokan bir davranıştır.98
İnsanları diliyle çekiştirmek,kaş ve gözle işaretler yapıp alay etmek fesat sayılmıştır.99 Hümeze: İnceden inceye veya geriden geriye hafife alarak,şunun bunun namus ve haysiyeti ile oynamak,incitmek, gıybet etmek, ayıplamak, kınamak, insanları kışkırtmak, koğuculuk yapmaktır. Bu kişiler fırsat buldukça bu davranışın her çeşidini yaparlar. Bu davranışlar onlar için âdet olmuştur.
Lümeze de hümeze gibidir. Mızrak sapları gibi ayıplamak,kusur takmak,kaş göz işaretiyle birini diğerine göstermek,eğlenmek,kendini beğenmek bu kategoriye girer. Alaya almak,100 zan, gıybet101 çekiştirmenin farklı tezahürleridir.
Bütün bu davranışlar, toplumu içinden kemiren,birbirine düşüren hastalıklardır. İslâm toplumu,birbirinden emin,birbirine saygılı,gerek yüzüne gerekse gıyabına, birbirini koruyan saygın ve saygılı bireylerden oluşur. İslâm’dan uzaklaşan bir toplum ise dağınık,şahsiyetten uzak, işine gelen taraftan konuşan, dünya menfaati için birinin yanında diğerinin aleyhinde veryansın eden şahsiyetlerden oluşur. Bu durumda hem toplum manevi bir azaba hem de ahirette Hutame102 azabıyla cezalandırılır. O gönüllere işleyen yakıcı bir azaptır.103
E- Haset
Kur’an,kendilerine gelmeden önce kendisini tasdik edip de Kur’an kendi toplumlarından başka bir toplumdan gelen peygamberin getirmiş olduğu Kur’an-ı Kerim’i hasetlikleri sebebiyle inkâr etmişlerdir.104 Hz.Peygamber (sav)’e haset etmeleri sebebiyle Ehli Kitap’ın şahsında insanlığın tamamı ikaz edilmiştir.105 Ona verilen nimetlerin kıskanılması insanlık tarihinden yeni bir olay değildir. Hz.İbrahim(a)’ın çocuklarına da böyle kıskançlık yapılmıştı. Kaldı ki Hz.Peygamber’e verilen nimetler,Al-i İbrahim’e verilen nimetlerin çok fevkindedir. Nübüvvet halkasında kimseye nasip olmayan nimetlerdir. Kıskançlığın ayrılmaz bir parçası ataların,torunlarını nimetlerinin fazlalığı sebebiyle haset etmeleridir. Bu haset,inkar da onların çılgın alevli cehenneme 106 düşmelerine yol açar.107
Hz. Nuh’un kavmini uyarması, kavminin ona aldırış etmeyişi ve akabinde ki tufanda helâk olup gitmelerinin altında haset vardır.108Hz.Musa’yı Firavun ve taraftarlarının inkâr etmesinin ve inkârın sonucu düşülen azabın sebebi hep aynıdır.109Zira Allah Teala küfrün sebebinin haset olduğunu açıklamıştır.110 Bu noktada azabın sebeplerinden birisi de hasettir. Haset insanı Allah’ı anmak,O’nun kutsiyetiyle meşgul olmaktan alıkoyar. Haset, şeytanın cennetten kovulma sebebidir.
F- İftira
Kazif haddi ile insanların birbiri hakkında çamur atmalarını yasaklayan İslâm Dini, had ile toplum yapısını, insan haysiyetini korumada hiçbir düşünce sisteminin ve hiçbir hukuk sisteminin toplum düzenine yapamayacağı müspet katkıyı yapar. Ahirette de bunlara büyük bir azap vardır.111Bu ayet Hz.Aişe hakkında nazil olmuştur. Bu haberi uyduranlara kazif haddi uygulanmıştır.112
Allah’a yapılan iftira,113yalan söylemek,yalanı doğru göstermek de azabı gerektirir.114Yalan haber dünya düzenini bozar. Bundan ötürü insanlar birbirine düşer.115
G- Nimete Karşı Nankörlük
Küfran-ı Nimet yapılan iyiliğin bir daha yapılmamasına,o nimetin bir daha verilmesine vesile teşkil eder. Şükretmek yerine küfretmeyi(nankörlük etmeyi) benimseyenler, Allah’ın önünde boyun eğmez,ona teslim olmayı reddeder, ahiret hayatını reddederler.116Dünyada nimetin verilmemesi dünya azabını, 117 ahirette ise Allah’ın intikamının tecelli etmesi şeklinde olur.118
Şükürsüzlüğün temelinde küfür ve isyan vardır. Bu hususu Allah Teala şöyle beyan eder: Nankörlük ettiklerinden dolayı onları böyle cezalandırdık;biz nankörlerden başkasını cezalandırır mıyız?119 “Baksan şunlara! Allah’ın nimetini nankörlüğe çevirdiler de kavimlerini helâk yurduna kondurdular.”120
Şükürsüzlükte başı zenginler çekmektedir. Zira Allah’ın nimetlerine en çok mahzar olanlar onlardır. Allah Teala önce bunları uyarıyor. Eğer şükrederlerse nimetini arttırıyor. Yek değer şükretmezlerse yine bu isyandan dönmelerini emrediyor. Bu defa da hatadan dönmezlerse inatları ortaya çıkmış oluyor. O zaman da Allah Teala onlara belayı gönderiyor.121
H- Eşcinsellik
Eşcinsellik, Hz.Lut’un peygamber olarak gönderildiği kavmin helâkine yol açan ahlâki bir yozlaşmadır. Bununla ilgili ileride bilgi verilecektir.
İKİNCİ BÖLÜM
AZAB ÇEŞİTLERİ
-
DÜNYEVİ AZAB
A-Nuh Kavmi ve Tufan
Hz. Nuh ve kavmi hakkındaki olaylar Araf, Hud, Mü’minun, Şuara, Kamer ve Nuh surelerinde etraflıca anlatılmaktadır. Bu ayetleri incelendiğimizde Hz.Nuh’un kavminin ne Allah’ın varlığını inkâr ettiklerini ne ondan habersiz olduklarını ve ne de O’na ibadet etmeyi reddettiklerini gösterir. Fakat sapıklarının ana sebebi, şirke bulaşmış,Allah’a başka ortaklar koşmuş ve onları tapınmaya değer bulmuş olmaları idi122
Hz Nuh, kavmi müşrikti, Vedd, Suva, Yeğus, Ye’uk ve Nesr denilen putlara tapıyorlardı.123 Putlara ilk olarak tapınma Nuh kavminde görülür. Kavmin atalarından bazı Salih kişiler ölmüş,kavimleri üzerlerine mescit yapmışlar ve böylece onları hatırlamak istemişlerdi. Zaman içinde bunarlı suratlara bürümüşler ve bir süre sonra da bunlara tapar hale gelmişlerdir.124
Yukarıda saydığımız putlardan Vedd, erkek suretinde; Suva, kadın suretinde; Yeğus, aslan suretinde; Ye’uk at ve Nesr ise akbaba suretinde putlardır. Bunlar Nuh kavminden Araplara geçmiştir.125
İşte bu temel sapışları onları diğer bir çok kötülüklere sevketti. Örneğin bu, uydurdukları sahte tanrıları temsil etmek için ortaya özel bir sınıf çıkarmalarına neden oldu. Daha donra bu sınıf toplumun dini,siyasi ve ekonomik gücünü ele geçirdi ve halk arasında sınıflaşmalara neden oldu. Neticede fesat,kargaşa,zulüm ve ahlâksızlık her yeri aldı yürüdü ve insanlar azgınlaştı.126
Bu sebeplerden dolayı onları ıslah etmek için Yüce Allah peygamberi Hz.Nuh’u gönderdi.127 Hz.Nuh onları Allah’a ibadet etmeye çünkü ondan başka ilahları olmadığını ve bütün bu hizmetlerden dolayı kendilerinden bir ücret istemediğini, bütün mükâfatı her şeyi yaratan, tek ve yegane olan Yüce Allah’a ait olduğunu söyledi.128 Bütün bu iş için uzun bir zaman bütün gücünü,üstün bir hikmet ve sabırla istenen ıslahatı yapmaya harcadı fakat o sefil sınıf, tüm halkı öyle hîlekârca aldatmıştır ki Hz.Nuh’un tüm gayretleri başa çıkmıştır.129
Nuh kavmi, peygamberlerini tekzip ettiler. Onlar kulumuzu(Nuh’u) yalancı saymakta ısrar ettiler ve mecnun dediler. O çeşitli ezalar ve uygunsuz sözler yüzünden tebliğden vazgeçirilmiştir,engellenmiştir. Nihayet o da kavminin iman etmesinden ümidi kestikten sonra Rabbine “ Ben hakikaten mağlubum, kavmim bana galip geldi, artık intikamımı sen al” diye dua etti.130Hz.Nuh’un risaletinin 3 temel unsuru vardır. Birincisi, Allah’a ibadet; ikincisi, takva; üçüncüsü, Rasule itaattir. Hz.Nuh’un kavmi bu üç temel unsuru da kabul etmemişlerdir.131
Onlar, Hz.Nuh’u dalaletle suçladılar.132O’na karşı kibirlendiler. Onlar hakka boyun eğmeyi ve Allah Rasulü’nün uyarılarını kabul etmeyi kendileri için şeref kırıcı bir şey kabul ediyorlardı.133
Bütün bu sayılan sebeplerden dolayı Allah’ın azabı onlara layık oldu hatta onlar bu azabı acele getirmesini istediler ve sonunda azab onları yakalayıverdi. Azab vakti gelince yerden su fışkırdı ve gökten su boşandı ve sonunda inanmayanlar yok oldular.134
Tufanın bütün yeryüzünü kuşatması ile ilgili olarak ilim adamlarının iki görüşü vardır. Bir kesime göre Tufan yeryüzünün her tarafını kuşatmıştır. Buna delil ise dağların tepelerinde bir takım canlı hayvan kalıntılarının varlığıdır. Diğer bir kesime göre ise tufan genel değildir. Sadece Hz.Nuh ve kavminin yerleşik bulunduğu yerlerde olmuştur. Burası ise Ortadoğu ve ona komşu olan bölgelerdir. Bilindiği gibi bela geneldir, rahmet ise özeldir. İntikam hiçbir zaman zalimlere münhasır olmaz. O bakımdan suçsuz küçük çocukları, yırtıcı hayvanları ve kuşları dahi kapsar.135
Mevdudi’ye göre; “Hz.Nuh’un yaşadığı dönemi itibariyle yerleşim bölgesi yalnızca Hz.Nuh’un yaşadığı bölge olan Ortadoğu idi. Tufandan arta kalan kuşaklar tedrici olarak yeryüzünün diğer bölgelerine dağıldılar. Bu iki şeyi desteklemektedir. 1.olarak Dicle ve Fırat bölgesinde büyük bir tufanın meydana geldiği yolunda tarihsel geleneklerinin,arkeolojik buluntuların ve jeolojik kanıtların teyit ettiği kesin deliller söz konusudur. Buna karşılık yeryüzünün diğer bölgelerinde tufanın dünya çapında olduğunu kanıtlayacak herhangi bir delil söz konusu değildir.
İkinci olarak Amerika ve Avustralya gibi birbirinden çok uzak yerlerdeki insanların geleneklerinde bir zamanlar yeryüzünde bir tufanın koptuğu yolunda rivayetler vardır. Bundan çıkarılacak sonuç, insanlığın atalarının bir zamanlar yeryüzünün belli bir yöresinde yaşıyor olmalarıdır. Demek ki bu olaydan sonra yeryüzünün çeşitli yerlerine dağılmışlar ve tufana dair rivayetleri beraberinde götürmüşlerdir.136
Elmalılı M.Hamdi Yazır da tufanın genel kabul olduğu söyler fakat bu görüşe katılmaz. Tufanın kapsamının yeryüzünün her tarafını değil, o zaman insanlarının yerleşip ikâmet ettikleri yerleri kapsadığını söyler. Ona göre Hz.Nuh tüm insanlığa değil sadece belli bir topluma gönderilmiştir.137
Hz.Nuh’un kavminin boğulmakla işleri bitmiş değildir,ölümden sonra onların ruhları hemen ateş azabına atılacaktır.138
B- Ad Kavmi ve Azapları
Hz.Hud’un kavmi olan Ad kabilesi,varlığı ve eserleri itibariyle yeryüzündeki en eski ümmetlerdendir. Bu kavmin yerleştikleri yer Yemen’de Ahkâf denilen bölge idi. Ahkâf kum dağları demek olup Yemen’de, Umman ile Hadramut arasındaki bir bölgedir. Ad Kavmi eski bir Arap kabilesidir. Ad-ı Ula diye bilinirler.139
Ad Kavmine,peygamber gönderilmesinin ve azap edilmesinin başlıca sebebi şirktir,putlara tapmadır. Onlar putların Yed, Suva, Yeğus ve Nesr’e benzer yapmışlar ve ayrıca Samud adında bir de put edinmişlerdi bir diğer putlarının adı ise Hetar idi.140
Hz.Hud(as)’ın, “Allah’ ibadet ediniz”141sözünden maksat, “Allah’tan başkasına tapmayınız” demektir. Esas mesele şirktir. Nitekim Hz.Hud’un bu ifadenin hemen peşinden “sizin ondan başka tanrınız yoktur” demiş olması da buna delâlet eder.daha sonra Cenab-ı Hak “siz yalan düzenlerden başkası değilsiniz” buyurmuştur. Yani sizler, “Bu putlara ibadet etmek güzeldir” sözünü yalan düzüyorsunuz demektir. O putlar ne bir hissi ne de idrak kabiliyeti olmayan nesnelerken, söylediğiniz bu söz nasıl olur da yalan ve iftira olmaz.142
Hz.Hud kavmini uyarıp korkutmaya,Allah’ın azabından sakındırmaya,Nuh kavminden daha uzun boylu ve güçlü bedenli olmak ve ekin ve davarları bol olan bir yerde ikâmet etmek gibi Allah’ı birlemeye, O’na tevbeye ve ibâdete çağırdı ve Allah’a ortak koşmaktan sakındırdı.143
Ad kavminin azabı hak etmesinin bir diğeri nedeni de Hz.Hud’u yalanlamaları, onu tebliğden engellemeleri ve onunla dalga geçmeleridir. Hz.Nuh ‘un kavmi kendine isyan ettiler ve zorbalık tasladılar. Peygamber olduğunu doğrulamak ve desteklemek üzere gönderdiği, Allah’ın ayet ve mucizelerini bile bile inkâr ettiler ve böylece azabı hak ettiler .144
Ad kavminin helâk edilişi ile ilgili şu ifadeler geçer:1- Rihan sarsaran145 2- Ayetlerimi yalanlayanların köklerini kestik.146 3- Helâk ettik.147 4-Rihulakim148 5-Biz Ad’ı sarsar adlı bir rüzgarla yok ettik ki bu rüzgar 7 gece 8 gün devam etti . İnsanların kökü çıkarılmış hurma kütükleri gibi yere yıkıldıklarını görürdün.149Şimdi bunları açıklayalım.
Hud kavmi, Allah’tan kendilerine acele getirmelerini istedikleri azap gelince, gökyüzünde büyük ve geniş bir bulut gördüler. Onlar buna yağmur bulutu dediler. Birbirlerine bulutu gösterdiler ve sevindiler. İşte, bu, yağmur bulutu dediler. Hud (as) azabı hissetti, mü’minlerle birlikte oradan ayrıldı. Rüzgar 7 gün 7 gece devam etti ve sadece evlerinin kalıntıları kaldı.150
Rih’in sıfatı olan sarsar hakkında farklı görüşler vardır. Taberi’ye göre; “Bazıları onun zehirlemesi şiddetli soğuk rüzgar olarak anlamışlardır. Bazıları ise onun sesli, uğultulu soğuğu şiddetli rüzgar olarak anlamışlardır.151 Celâleyn de ise; yağmuru olmayan, uğultusu şiddetli soğuk rüzgar olarak geçer.152
İbni Kesir’e göre; soğuğu gerçekten şiddetli rüzgardır. Çünkü bu azap dünya ve ahiret azabının birleşmiş olduğu uğursuz ve yok edici bir günde esmiştir.153 Mevdudi ise, sarsarı kulakları patlatan bir kasırga olarak tarif etmiştir.154
Yine bir diğer sıfat olan akim hakkında da farklı görüşler vardır. Beydavi’ye göre; “ İnsanları helâk etmesi ve arkalarını kesmesi sebebiyle bu rüzgara akim denilmiştir”.155 Kurtubi’ye göre; “Akim,herhangi bir ağacı aşılamayan kendisinde rahmet,bereket ve menfaat olmayan bir rüzgardır.”156 Celâleyn’e göre; “ Hiç hayrı ve bereketi olmayan rüzgardır”.157
C-Semud Kavmi ve Azabı
Semud kavmi, bir Arap kabilesidir. Ad kavminden sonra gelmiştir. Hicaz ile Şam arasında Tebuk yakınlarında Vâdi’l-kura’ya kadar uzanan bölgede, el-Hicr denilen yerde meskun idiler. Hz.Nuh’un oğlu Sam’in soyundan gelirler. Meda’in-i Salih bugün de görülmekte ve Feccunnakka diye bilinmektedirler. Semud kavminin Hicr’i, Medyen toraklarının güneydoğusunda olup Akabe körfezine karşıdır.
Hz.Salih onların peygamberiydi. Neseb itibariyle en şereflileri ve en üstün olanlarıydı. Semud kavmi de Ad kavmi gibi putlara ibadeti din bellemişler, putları ibadetle Allah’a ortak kılıyorlardı.158
Semud kavminin azabı hak etmelerinin bir başka nedeni de peygamberlerine karşı gelmeleri ve onun göstermiş olduğu mucize deveyi kesmiş olmalarıdır.159
Yine diğer bir azap nedeni, Allah’a ve Peygamberine karşı kibirlenmeleri,160yeryüzünde bozgunluk,zulüm yapmalarıdır.161
Semud kavmiyle ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şu ifadeler geçer:
1-Racfe,162 onları yakaladı.2-Sayha163 3-Demdeme164 4-Azap165 5-Saika166
Bu ifadeler Semud kavminin uğradığı azabın farklı durumlarıdır.
Racfe hakkında genelde 3 görüş vardır:
1-Altlarını şiddetle sarsan yer hareketi 2-Sayha(çığlık)3-Kendilerinin helâk edildiği deprem167 . Taberi’ye göre ise;yok etmek için şiddetli sarsıntıyla birlikte korkunç bir çığlıktır.168Öyle bir çığlıktır ki insanlar diz üstü çöke kalırlar, hareketsiz, cansız bir duruma dönüşürler.169 Racfe, şiddetli sarsıntı, büyük ölçekli deprem manasındadır.170Kıyâmetin bir diğer adı da râcifedir(Naziat). Çünkü râcife, kıyâmetin dehşeti ve şiddetini gösterir. Alusi’ye göre râcife kalp çarpıntısı ve sıkışmasıdır ki insanlar bu sebeple diz üstü çöker kalırlar.
Sayha deprem sırasında duyulan, kulakları sağır eder nitelikte gürültüdür. Kur’an’da Semud kavminin yok edilmesiyle ilgili 3 yerde sayha geçer.Sayha ifadesi genel olarak Cebrail’in sesi olarak değerlendirilmiştir. Yani Allah Teâlâ onlara Cebrail’in sesini gönderdi. O ses onların kulak çeperlerini patlattı. Diz üstü çöker bir halde kalıverdiler. Son ferdine kadar öldüler, hiç kimse kalmadı. Ağılda davarın ayakları altında çiğnenmiş kuru otlar ve çiğnenmiş çalılar haline geldiler. Zaten el-haşim demek kurumuş kırılmış dal demektir. El–Muhtazır ise davarını canavardan korumak için değil yapan kişi demektir.171
Sayha’yı Semud kavmine gönderilen azabın diğer sıfatlarıyla değerlendirecek olursak, sayha’yı depremin şiddetinden ortaya çıkan korkunç ses olarak değerlendirebiliriz. Salınım türü depremlerde toprak katmanlarının geriliminden biriken enerji ortaya çıkarken korkunç bir gürültü ortaya çıkar. İşte Semud kavmini kökten yok eden bu çığlık ve depremdir.172
Razi’nin sayha hakkındaki görüşleri şunlardır:
1-İbn-i Abbas’a göre; sayha ile yıldırım kastedilmiştir.
2-Sayha, onların işitip de, böylece hepsinin kendisi sebebiyle öldüğü ve evlerinde,meskenlerinde yüzüstü yıkılmış ölüler haline geldikleri büyük bir sestir,çığlıktır ki bunu Allah’ın emriyle,bu çığlığı Cibril atmıştır.
3-Sayha, büyük bir nâra ancak havanın dalgalanmasını gerektirecek büyük bir şey bulunduğu zaman meydana gelir. Bu şiddetli dalga çoğu kez, insanların kulaklarını delerek geçer ve beyin zarını paramparça ederek ölüme yol açar.
4-Bu,çok korkunç bir şeydir,meydana geldiğinde çok büyük bir dehşet hâsıl olur. Bununla meydana gelen ruhi hastalıklar şiddetlendiği zaman ölüme sebebiyet verir.
5-Büyük bir sayha buluttan ortaya çıktığından mutlaka onunla birlikte yakıcı olan çok şiddetli bir şimşekte olur. İşte İbni Abbas’ın saika dediği budur.173
Demdeme kelimesi hakkında da pek çok müfessir azap manasını vermektedir. Helâk etmek,yok etmek manasına gelir.174 Râzi bu ayetin tefsirinde şunları söylemektedir. Semud kavminin helâkı;yaşlıları ve çocukları kapsadı.175 Allah Teâlâ’nın azabı geldiğinde mevcut yörede kimler varsa onları kapsardı. Bu sebepten dolayı Allahu Teala azap etmeden önce Peygamberine,inananlarla birlikte bölgeyi terk etmelerini emrederdi.
Saika, gök gürültüsü ve ardından doğan ve vurduğu yeri yakan,canlıyı öldüren yıldırımdır. Ardından yıldırım geleceğini bilenler gök gürültüsünden korkarlar. Sa’k esas itibariyle derin korku manasına gelirse de ölüm anlamına da kullanılır. Bakara suresi 19. ayetinde Saika yıldırımla birlikte çıkan korkunç ses anlamında kullanıldığı açıktır. Fussilet suresi 17. ayetinde ise azab gürültüsüdür. Sa’ak kökü ise bayılmak anlamındadır.176
Bütün bunlardan çıkarılan sonuç ise Semud kavmi bir çok tabiat olaylarının birleşmesi sonucu oluşan büyük bir azap sonucu yok edilmiştir. Bu olaylar hepsi birbirini tetiklemiştir. Tabiidir ki ilk başlatan Allah Tealadır.
Dostları ilə paylaş: |