Kur’an-i kerim allah’i nasil tanitiyor


- Ma'rifette Aklın Yeri, Nazar ve Tefekkür



Yüklə 1,65 Mb.
səhifə25/40
tarix17.01.2019
ölçüsü1,65 Mb.
#98439
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   40

8- Ma'rifette Aklın Yeri, Nazar ve Tefekkür

Allah'ı ma'rifette aklın yeri çok önemlidir. Arapça'da bu­lunduğu halde Kur'ân'da, varlık ve yokluk gibi, akıl kelimesinin de geçmemiş olması dikkat çekici bir husustur. Buna mukabil "Akletmek" manâsıyla fiil şekli çokça yer alır.1100 Aklın mânâsı ve tarifi hususunda çeşitli şeyler söylenmiştir. Akıl, hapsetmek kökünden "sözün ve fiilin kötüsünden hapsedendir" denil­miştir. Halil, "Cehlin aksidir" der.1101 Akıl, ahmaklığın zıddıdır, kalptir.1102 İlimdir.1103 Râğıb, aklı, deveyi iple bağlamak, tutmak sarmak mânâsından alarak, ilmi kabule hazır kuvvet olarak tav­sif eder.1104 Gazzâlî, aklı duyularla ve bilhassa gözle mukayese eder ve aklın üstünlüğünü ortaya koyarak akla "nûr" demenin daha lâyık olacağını belirtir. Çünkü akıl da nur gibi yol göster­mektedir.1105 Yine O, akla "kaîb, ilim ve insanın hakikâti de­mek olan latifedir" der. "İnsanın, anlayan ve eşyanın haki­katini tanıyan mânâsıdır" tarifini verir,1106 yaratılıştan gelen bir garîze olduğunu belirtir.1107 Dihlevî, "Akıl insanın duygular­la idrâk edemediğini, kendisiyle idrâk ettiği şeydir" der.1108 Elmalılı, "Akıl, madeni kalp ve ruhta şua'ı dimağda bulunan bir manevî nurdur ki, insan bununla hissî olmayan şeyleri idrâk eder. Akîetmek esbâb ile müsebbebât, eser ile mües­sir arasındaki alâkayı (...) idrâk ederek birinden intikâl eyle­mektir" der.1109 Bu yollardan her birinden veya hepsinde yürü­yen aklın iki türlü seyri vardır: Birisi, ağır, tedrici ve zamana bağlı olan teemüllî seyridir ki, buna fikir denir. Diğeri, bir ham­lede maksada vasıl olabilecek anî seyridir ki, buna hads (sezgi) denir.1110

Dikkat edilirse bütün bu anlatılanlar aklın mahiyetini değil, fonksiyonunu anlatan ifadelerdir. Bugün dahî gerek Doğu'da gerek Batı'da aklın mahiyeti hakkında pek sarîh bir tarifi yapı­lamamıştır.1111

Aklın yeri ve mahiyeti hakkında alimler arasında ihtilaf var­dır.1112 Kur'ân'da "kalp ile düşünmek" (Hacc, 45) tabiri geçer. Son zamanlarda aklın yerinin, beyin olduğunu daha çok kimse söylemektedir. Ancak maddeciler, aklın ve beynin faaliyetlerini tamamen maddeye irca etmektedirler. Akıl madem ki, yalnız maddenin bir şe'nidir . Niçin sadece insanda kendini gösteri­yor. Çünkü maddeciler de aklın insana mahsus olduğunu söy­lerler. Aklı, insanın kâinatta ortaya çıkışına bağlarlar. Maddeyi ezelî kabul ettikleri için, insandan önce maddeyi akıldan, kendi­leri tecrid ederler. Akıl niçin daha önceleri yoktur da yine bir madde olan insanla meydana çıktı? Mademki madde ezelî ve ebedîdir, ezelî ve ebedî olan şeylerde öncelik sonralık olur mu? Aklı Allah'ın yarattığını kabul etmek, bu çelişkileri ve evhamlan kabul etmekten çok daha kolaydır.1113 Kaldı ki dine göre akıl sahibleri sadece insanlar da değildir. En büyük alîm Allah Tealâ, melekleri ve cinleri de akıl ve şuur sahibi varlıklar olarak yarat­mıştır.

Kesin olarak mâhiyeti anlaşılamayan akla Kur'ân pek bü­yük bir değer vermiştir. Onu ilim edinme yollarından birisi say­mıştır.1114 Aklı olmayan teklife muhatab kabul etmemiştir. Bila­kis insan diğer canlılardan akıl özelliğiyle temayüz etmiştir.1115 Ancak aklı müstakil değildir. Akıl şeriatın emrinde Allah'ın âyetlerini görüp tefekkür edecek, O'nun varlığına, birliğine ve bütün yüce sıfatlarına marifet hasıl edecek ve nihayet O'nun eşyada yarattığı hikmetlerini araştırmak suretiyle aralarındaki sabit münasebetleri bularak, bunları insanların faydasına suna­caktır. Eşyayı tanıdıkça insanın hem Allah'a olan marifet ve sevgisi artacak, hem de faydalı ilim yapmış olacaktır. Çünkü duygularını ve akıllarının bu şekilde kullanmayanlar ahirette şöyle yakınacaklar: "Ve (şunu) söylerler: "Eğer biz (peygam­berleri) dinler, yahut düşünür (insanlar) olsaydık, şu çılgın cehennem halkı arasında bulunmazdık" iMuik, ıoj. Bu âyetten teklifin semî (naklî) ve aklî delillere dayandığı1116 ve hatta din iş­lerinde sem'in önde geldiğine bir işaret bulunduğu neticesini çı­karmışlardır.1117

Buradan ve tefekkür,1118 tedebbür, tezekkür, nazar, taakkul vb. kelimelerin geçtiği1119 âyetlerden insanların kendi akıllarıyla Allah'ı tanımalarının Kur'ân'da büyük bir değeri olduğunu ka-tiyyetle söyleyebilir. Nitekim Hz. İbrahim, Allah'ın mülk ve melekûtuna nazar1120 ederek bakıp görmenin güzel örneklerini ve­rir1121 (Enam, 75-78). Çünkü bir şeye sadece bakmak yetmez. Gör­mek için bakmak gerekir. Bakıp da Allah'ın âyetlerini1122 gör­memek, okuyamamak ayrı bir noksanlıktır. "Göklerde ve yerde nice âyetler var ki onların yanından yüzlerini çevire­rek geçerler" (Yusuf, 105). Allah'ı bilmenin yolu Allah'ın âyetleri­dir. Varlıklar âleminde ise O'na delâlet eden âyetler yığınladır. Alemin mucizeleri hakkında yazı yazmaya teşebbüs eden bir kimse dünyadan büyük kitap yazmış olsa, mevzuunu bitire­mez.1123 Varlık her insanın bakabileceği, sayfalarını çevirebile­ceği, dürüp açabileceği bir kitap olmakla beraber, bir çok kim­seler, bu kitabın âyetlerinin yanından akıllarına bir şey ta-kılmaksızın geçip giderler.1124 Bunlar, Allah'ın tabiat denilen tekvînî kitabıdır. Tenzîlî kitabı olan Kur'ân-ı Kerîm'de de her türlü mesel irâd edilmiştir (KeW, 54). Her şey türlü türlü açıklan­mıştır1125 (En'âm, 46; isr&, 12). Allah'in yolu işte böylesine basiret, be­yân ve açık hüccet yoludur1126 (Yusuf. ıosj. "(Bu Kur'ân), çok mü­barek bir kitaptır. Onu sana indirdik ki âyetlerini düşün­sünler ve akl-ı selim sahipleri öğüt alsınlar" (Sâd, 29).

Şu halde mevcudattaki san'atları bilmekle, onların Sânie delâletleri anlaşılır. Ondaki san'atlar bilindikçe, Allah daha çok bilinir.1127 Bundandır ki, yüce Rabb, "Onun âyetlerinden biri de göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerini­zin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda, âlimler için elbette ibretler vardır" (Rum, 22) buyurur. "Göklerin ve yerin mejekûtuna ve Allah'ın yarattığı şeylere ve ecellerin yaklaşmış olabileceğine bak(ıp ibret aljmadıîar mı? Peki buna inanma­dıktan sonra hangi söze inanacaklar? (awûj, 85). "Biz ki, O (Kur'ân) in gerçek olduğu iyice belli olsun (...) "(Fu&ıiet 53). "Hiç yeryüzünde gezmediler mi ki (kendilerinden önce mahvolanlarm yerlerini görsünler de) düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun. Zira gözler kör olmaz, fakat (asıl) göğüslerdeki kalpler kör olur" (Hacc, 46). "İşte misaller! Biz bunları insanlar için anlatıyoruz ama onları, âlim olanlar­dan başkası anlamaz" (Ankebût, 43). "(...) Allah'tan kulları için­de, ancak âlimler korkar (...)" (Fatır, 28). Yüzlercesi içerisinden birer örnek olarak verdiğimiz bu âyetlere dikkat edilecek olur­sa, onlarda, hem aklı kullanarak tefekkür edilecek konuların, göklerden, yerden ta atomlara kadar bütün varlıklar,1128 insanın maddî ve psikolojik yapısıyla, kendi nefsi, tarihî olaylar ve biz­zat Kur'ân âyetleri olduğu gösterilmekte ve hem de bu tefekkür vazifssini yapan âlim kimseler övülmektedir. Çünkü Allah'ı ma­rifette yakîne bunlar ererler.1129 Kur'ân düşünüp ders çıkaranla­rı över, taklidi zemmeder,1130 duygularını ve akıllarını bu şekilde kullanmayanları Allah hayvanlara benzeterek, cehennem ehli olduklarını belirtir (aym, 179).1131

İşte Kur'ân'da ve İslâm'da aklın yeri budur. Allah'ı bilip tanımada nazar ve tefekkürün önemi büyüktür. Fakat insanlar, zaman zaman bu hudutlarda durmayarak akıl konusunda ifrat ve tefritlere kapılmışlardır. Bazan onla,insanın, ulûhiyetin zatını akılla bilinemeyişini bahane ederek, aklın ulûhiyeti tanımada bir rolü olamayacağını iddiaya kalkmış, bazan da aklın her şeyi bilebileceğini, aklın bilemediği şeylerin yok olduğunu iddia et­miş, ulûhiyeti akılla inkâra kalkışarak beşer aklını tanrılaştırma­ya yeltenmişlerdir.1132 Zaten haddini bilmeyen Rabbini bilmez. Her şeyde olduğu gibi, akıl ve onun mahsulü olan tefekkür ve düşünce konusunda da doğru yolu (sırat-ı müstakimi) Kur'ân getirmiştir. İnsan aklının Allah'ı bilme ve iman meselesinde bir rolü yoktur demek de bir tefrittir. Yaratıcı ile yaratılan arasın­daki münasebet sadece akla dayanır, beşer aklı tek başına varlı­ğı ayakta tutan sebebtir, demek de bir ifrattır.1133 Aksine doğru­su, Allah'ı marifet ve imanda aklın büyük bir rolü vardır, ancak tek rol onun değildir.

O halde akıl sahihleri marifetullah yolunda, hem akıllarının hizmetinden ve akıllar âleminin hususiyetinden gaflet etmeme­li, hem de akla haddinden fazla kıymet vererek akıllar âleminin üstünde üstünlük ve hâkimiyet yok zannetmemelidir.1134


Yüklə 1,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin