5 . Ruhbanlık, insanlardan uzaklaşıp riyazata çekilerek dünya zevklerini terk etmek ve kendini aşırı bir şekilde ibadete vermek demektir. Baştan beri hak dinler böylesi bir aşırılığı onaylamamaktadır. Ruhbanlığı Hıristiyanlar icad etmişlerdir. Hz. İsa’dan sonra, gördükleri baskı ve zulüm sebebiyle bir kısım hıristiyanlar toplumsal hayattan soyutlanarak, edindikleri özel mekânlara çekilmişler ve kendilerini ibadete adamışlardı. Zamanla, bir yaşayış biçimi olarak, Hıristiyanlığın bünyesinde yerleşen bu uygulamaya “ruhbanlık”, uygulayanlara da “ruhban” adı verilir.
1 . “Zıhar”, bir kimsenin eşine, “Sen bana anamın sırtı gibisin”, demek sûretiyle onu kendisine haram kılması demektir. Cahiliye döneminde zıhar, kadını kocasına ebediyen haram kılardı. İslâm ise kefaret uygulaması ile bu haramlığın ortadan kalkacağı hükmünü getirdi. Kefaret uygulamasının nasıl yapılacağı sûrenin 3-4. âyetlerinde açıklanmaktadır.
2 . Yahudilerle münafıklar kendi aralarında fısıldaşıp müslümanlara bakarak kaş göz işaretleri yapıyor, onlarla alay ediyorlardı. Hz. Peygamber onların bu davranışını yasaklamış, ancak onlar bundan vazgeçmemişlerdi. Münafıklar ayrıca Hz. Peygambere selâm verecekleri zaman “es-Selâmu aleyke” yerine, “Ölüm sana” anlamına gelen “es-Sâmu aleyke” cümlesini söylüyorlardı. Âyet, onların bu çirkin davranışlarını kınamaktadır.
1 . Hz. Peygamber Medine’ye hicret edince, Yahudiler’den Nadîroğulları ile tarafsız kalmaları konusunda bir antlaşma yapmıştı. Bunlar, Bedir zaferinden sonra, Hz.Peygamber’i kastederek “Bu zat, Tevrat’ta geleceği haber verilen peygamberdir” demelerine rağmen Uhud savaşından sonra, yaptıkları antlaşmayı bozdular. Liderleri Ka’b b.Eşref kırk atlı ile birlikte Mekke’ye giderek müslümanlara karşı Ebu Süfyan ile ittifak yaptı. Durumu öğrenen Hz.Peygamber, Muhammed b.Mesleme’yi görevlendirerek Ka’b’ı öldürttü. Bununla da kalmayıp Nadîroğullarının bulunduğu bölgeyi kuşattı. Çıkıp başka yere gitmelerini istedi. Nadîroğullarının münafıklardan bekledikleri yardım bir türlü gelmedi. Sonunda yaşadıkları yerden ayrılıp gitmeye razı oldular. Bunun üzerine kuşatma kaldırıldı. Ayrılırken geride bıraktıkları eşyaları imha ettiler, evlerini de yıktılar. Âyette bu olaya değinilmektedir.
2 . Nadîroğulları kuşatma altına alınınca, bazı müslümanlar kuşatma gereği onlara ait hurma ağaçlarını kesmişlerdi. Ağaçları kesilen Yahudiler Hz. Peygamber’e “Ey Muhammed! Hani sen yeryüzünde fesat çıkarmamayı emrediyordun. Şimdi bu fesat ne?” diye sormuşlardı. Âyet yapılan işlerin, aslında Allah’ın izniyle gerçekleştiğini vurgulamaktadır. Bilindiği gibi bu tür askerî gereklilikler dışında düşmana ait ağaçların ve ürünlerin tahrip edilmesi, Hz. Peygamber tarafından yasaklanmıştır.
3 . Savaşmaksızın elde edilen ganimetler müslümanlar arasında paylaştırılmayıp “fey’” adı altında “Beytülmal”e kalır. İşte âyet, Nadîroğulları’nın sürülmesi sırasında müslümanlar fiilen savaşmadıkları için onların ganimetten paylarının olmadığına işaret etmektedir. Nitekim bir sonraki âyette de bu tür ganimetlerin Allah ve Resûlüne yani “Beytülmal”e ait olduğu ifade edilerek bu hüküm açıkça ortaya konmaktadır.
4 . Muhacirlerin ve ensarın arkasından gelenler, kıyamete kadar gelip geçmekte olan mü’minlerdir. Âyette, Ashab-ı kiramı hayırla yâd etmenin, onlara dil uzatmamanın ve kin beslememenin gerektiğine işaret edilmektedir.
5 . “Gayb”ın anlamı için Bakara sûresi, âyet: 3 ve ilgili dipnota bakınız.
6 . “Rahmân” ve “Rahîm” sıfatlarının anlamı için Fâtiha sûresi, âyet: 2 ve ilgili dipnota bakınız.
1 . Bu cümle, “Sevgi sebebiyle onlara sır veriyorsunuz” şeklinde de tercüme edilebilir.
2 . Müşrikler için bağışlama dilemek caiz olmadığı hâlde, Hz. İbrahim’in iman etmeyen babası için bağışlama dilemesi, onun iman edeceğini ummasından dolayı idi. Konu ile ilgili olarak ayrıca bakınız: Tevbe sûresi, âyet, 114.
3 . Hudeybiye antlaşmasıyla ortaya çıkan durumu tanzim eden bu âyete göre, müslümanlara sığınan mü’min kadınlar, Mekke’ye (müşriklere) iade edilmeyecek, kendilerine âyette belirlenen esaslar uygulanacaktır. Çünkü Hudeybiye antlaşmasına göre, müşriklerden kaçıp gelen mü’minler kadın olsun erkek olsun, onlara iade edilecekti. Buna göre âyet, iade edilecek olanların sadece mü’min erkekler olduğunu, mü’min kadınların ise, kâfirlerin nikâhında kalamayacakları için, antlaşmaya dahil olamayacaklarını açıklamaktadır.
4 . Âyetin bu kısmı, “Eğer eşleriniz yüzünden bir şey (verdiğiniz mehirler) kâfirlere geçer..” şeklinde de tercüme edilebilir.
5 . Bu ifade ile, zina mahsulü çocuğun kocaya isnat edilmemesi kastedilmiş olabileceği gibi genel olarak iftirada bulunulmaması (yalan söylenmemesi ve sahtekârlık yapılmaması) da kastedilmiş olabilir.
6 . Âyetin son cümlesi şöyle de tercüme edilebilir: “Kâfirlerin kabirdekilerden ümit kestikleri gibi, ahiretten ümit kesmişlerdir.”
1 . Bu âyet şu şekilde de tercüme edilebilir: “Fakat İsa’nın müjdelediği peygamber onlara apaçık âyetleri getirince, “Bu apaçık bir sihirdir, dediler.”
2 . Allah’a yardım ifadesi, Allah’ın emirlerine ve yasaklarına uymak, dinine destek olmak demektir.
3 . “Havariler”, Hz.İsa’ya herkesten önce inanan ve yardımcı olan, onun Allah’ın kulu ve peygamberi olduğunu tasdik edenlerdir.
1 . “Ümmî”, okuma yazma konusunda anasından doğduğu gibi kalan, bu hususta eğitim görmeyen, okuma yazma bilmeyen kimse demektir. Kur’an indirilmeden önce Araplar, okur yazar ve ilim sahibi olmadıkları yahut daha önce kendilerine ait vahyedilmiş kitapları olmayan bir toplum oldukları için “ümmîler” olarak nitelendirilmiştir.
2 . Bu âyette geçen “başkaları” ifadesinin kapsamına Peygamber Efendimizden sonra gelmiş ve Kıyamete kadar da gelecek bütün insanlar girmektedir. Yani âyette İslâm dininin evrenselliği ve çağlar üstü geçerliliği vurgulanmaktadır.
3 . Âyetteki “çağrı” ile ezan, “Allah’ın zikri” ile de Cuma namazı kastedilmektedir.
4 . Hz.Peygamber, bir Cuma günü hutbe irad ederken yiyecek yüklü bir kervan gelmişti. Kervanın geldiğini haber veren davul sesini duyan sahabiler dağılıp kervanın yanına koştular. Resûlullah’ın yanında yalnız on veya on iki kişi kaldı. Âyet, bu olaya işaret etmektedir. Âyette sözü edilen “eğlence” ile bu davul sesi kastedilmektedir.
1 . Bir sefer sırasında Ensardan bir şahıs ile Muhacirlerden birisi su yüzünden kavga etmiş ve Ensardan olan yaralanmıştı. Olaydan haberdar olan münafıkların lideri Abdullah b. Ubeyy, Muhacirlere yardım edilmemesini istemiş ve “Medine’ye dönersek üstün olan aşağı olanı oradan çıkaracak” demişti. 7. ve 8. âyetler bu olaya işaret etmektedir.
1 . İddet, boşanan kadının eşiyle irtibatının tamamen kesilmesi için dinen beklenmesi gereken süredir.
1 . Yıldızların şeytanlara atılan taşlar yapılması ile, ya mahiyetini yalnızca Allah’ın bildiği bir şekilde şeytanların taşlanması kastedilmekte; ya da, insanlardan şeytanî özellikler taşıyan ve yıldızlara bakıp gaybden haber veriyormuş gibi insanları birtakım yalanlarla, saçma-sapan şeylerle kandırmaya çalışan falcıların ve kâhinlerin hiçbir bilgiye dayanmayan atıp tutmalarına işaret edilmektedir. Ayrıca bakınız: Hicr sûresi, âyet,15-18; Sâffât sûresi, âyet, 6-10.
1 . Bu harf ile ilgili olarak Bakara sûresinin ilk âyetinin dipnotuna bakınız.
2 . Âyette müşriklerin, Resûlullah’tan tevhid mücadelesinde tavizkâr davranması, batıl inançlarını, haksızlıklarını, birtakım çirkin maksatlarını kabullenip eleştirmemesi yönündeki isteklerine işaret edilmektedir. Resûlullah’ın onlara karşı böyle tavizkâr davranması durumunda, onların da kendisine karşı yumuşak davranacaklarına dikkat çekilmektedir.
3 Yûnus Peygamber’in bu duası için Enbiyâ sûresinin 87. âyetine ve Sâffât sûresinin 139-148. âyetlerine bakınız.
1 . Bu âyette, kıyamette yaşanacak olan dehşetli hâlin, gözle görülmedikçe peygamber tarafından bile tam olarak bilinip anlaşılamayacağına işaret edilmektedir.
1 . “Allah’ın sahip olduğu yükselme yolları” ile; meleklerin, kendisine yükseldiği özel yol ve boyutlar kastedilmiş olabileceği gibi, 33-47. âyetlerde gündeme getirilen ve kulları yüceltip Allah’a yaklaştıran yollar konumundaki ibadet ve güzel davranışlar da kastedilmiş olabilir.
2 . Kureyş kabilesinin müşrik liderlerinden olan Nadr b. Hâris ve benzerleri, Hz.Peygamberin uyarılarıyla ve Kur’an’la alay ederek, “Ey Allah! Eğer şu Kur’an senin katından inmiş bir hak kitap ise, üzerimize hemen gökten taş yağdır veya elem dolu bir azap getir” (Enfâl sûresi, âyet, 32) demeleri üzerine bu âyet inmiştir.
3 . Müşrikler bölük bölük gelerek, Hz.Peygamber’in etrafındakilerin arasına karışır, onun sözlerini dinleyip, “Şâyet bunlar, Muhammed’in dediği gibi cennete gideceklerse, biz elbette onlardan önce cennete gireriz” diye alay ediyorlardı.
1 . Hz. Peygamber, Hira mağarasında ibadetle meşgul iken ilk vahyin gelişi sırasında Cebrail’i aslî suretiyle görmüş, çok heyecanlanmış ve korkuya kapılmıştı. Evine gelerek eşi Hz. Hatice’ye “Zemmilûnî-beni örtün” demiş ve örtünüp yatmıştı. Son âyeti hariç bu sûre bu olay üzerine inmiştir.
1 . Bu âyet, “Elbiseni temizle” şeklinde de tercüme edilebilir. Nitekim zahirî anlamı böyledir.
2 . Bu âyet, “Pisliklerden ve günahlardan uzak dur” şeklinde de tercüme edilebilir.
3 . Âyetin iniş sebebi olarak müşrik liderlerden Velid b. Muğîre gösterilmektedir. Ancak âyetin hükmü geneldir.
4 . Bu âyet, “Ancak amel defterleri sağdan verilenler başka”, şeklinde de tercüme edilebilir.
1 . Diğer canlılara göre insanın el ve parmakları daha mükemmel yapıdadır. Hele parmak ucu izlerinin tüm insanlarda birbirinden farklı oluşu göz önüne alınacak olursa, âyetin üzerinde durduğu noktanın önemi anlaşılır.
2 . Âyete “Fakat insan geleceğinde de kötülük işlemeye devam etmek ister” şeklinde de meâl verilebilir.
3 . “Alaka”, erkeğin spermiyle döllenmiş dişi yumurtadan bir hafta zarfında oluşan hücre topluluğunun rahim cidarına asılıp gömülmüş şekli demektir.
1 . İnsan cinsi evrenin yaratılışından çok sonra yaratılmıştır. Evrenin yaratılışından insanın var edilişine kadar uzun bir süre geçmiştir. Bu zaman diliminde insan cinsi henüz yoktur, adı sanı geçmemekte ve anılmamaktadır. Âyet-i kerimede, kuvvetle muhtemel ki bu gerçeğe işaret edilmektedir.
2 . Cennet hayatı ile oradaki sonsuz nimetlerin, dünya şartları ve insan zihninin ölçüleri içinde tam olarak anlatılması mümkün değildir. Kur’an, cennet hayatı ortamını insan zihnine yaklaştırmak için dünya hayatındaki varlıkları kullanır. İbn Abbas, “Cennetteki nimetlerle dünyadakiler arasında isimlerinden başka bir benzerlik yoktur” diyerek bunu ifade etmek istemiştir.
1 . Hz.Peygamber, İslâm hakkında kendisinden bilgi almaya gelen kibirli bazı müşrik liderleriyle görüşürken sahabilerden gözleri görmeyen Abdullah b. Ummi Mektûm gelerek, “Ya Resûlullah, bana öğüt ver” demişti. Hz. Peygamber çok meşgul olduğu için yüzünü ekşitip öteye dönmüş, yanındakileri dinlemeye devam etmişti. İşte bu sûre bu olay üzerine inmiştir.
1 . Kur’an’ın ilk hitap ettiği toplumda gebe develer en kıymetli mallardı ve onlara gözleri gibi bakarlardı. Âyette, Kıyamet gününün dehşeti içinde insanların en kıymetli mallarından bile vazgeçip terk edecekleri gerçeğine işaret edilmektedir.
2 . Bu âyet, “Nefisler eşleştirildiği (iyiler iyilerle, kötüler kötülerle bir araya getirildiği) zaman” şeklinde de meâllendirilebilir.
3 . Âyette, Hz. Peygamberin vahiy yoluyla aldığı bilgileri, hiçbir şey saklamadan, olduğu gibi tebliğ ettiği ifade edilmektedir.
1 . Âyetin ilk cümlesi şöyle de tercüme edilebilir: “Onun mührü misktir.”
1 . Rivayete göre Necrân halkı Hıristiyanlığı kabul edince, Himyer Kralı Yahudi Zû Nuvâs onlara savaş açmış, dinlerinden dönmeyenleri açtığı hendeklerde yaktığı ateşlere atmıştı. Tefsir kaynaklarında bu âyetler başka olaylarla da açıklanmaktadırlar. Bu âyetler Mekke müşriklerinin işkencesine maruz kalan müslümanlara, geçmişte de inananların nasıl baskı altında kaldığını, ancak Allah’ın yardımının onlarla beraber olduğunu hatırlatmaktadır.
1 . Bu koruyucudan maksat, insanın yaptığı işleri tespit eden meleklerdir. Meleklerin bu tespiti için bakınız: İnfitâr sûresi, âyet, 10-12.
1 . Bu âyette geçen “on gece”, kuvvetli olan görüşe göre Zilhicce ayının ilk on gecesidir.
2 . Âyette sözü edilen “kazıklar” ile, Firavun’un ordusundaki çadırların kazıkları kastedilmiş olabilir. Bu takdirde, kinaye yoluyla Firavun’un askerlerinin çokluğu ifade edilmiş olur. Bu kazıkların, insanlara işkence için kullanılan kazıklar olduğu da söylenmiştir.
1 . Bu âyetin son cümlesi “Amel defteri sağdan verilecek kimselerdir” şeklinde de tercüme edilebilir.
2 . Bu âyet, “Âyetlerimizi inkâr edenler ise, amel defterleri soldan verilecek olanlardır” şeklinde de tercüme edilebilir.
1 . Bu konu ile ilgili olarak bakınız: Kamer Sûresi, âyet, 28.
1 . Rivayete göre, Hz. Ebubekir, Bilâl-i Habeşî’yi efendisinden satın alıp hürriyetine kavuşturunca müşrikler, “Ebubekir, Bilâl’den gördüğü bir iyilik karşılığında onu âzâd etti” demişlerdi. Bu âyetler işte bu olay üzerine inmiştir.
1 . Hz. Peygamber’e vahyin gelişi bir süre için kesilince müşrikler, “Rabbi onu terk etti” dediler. Bunun üzerine bu âyetler indi.
1 . Tefsir bilginleri âyette geçen “Tîn” ve “Zeytûn” kelimelerinin, incir ve zeytin manalarına cins isim olabileceği gibi, iki kutsal mekânın özel adı da olabileceğini söylemişlerdir. Daha sonra gelen “Sina Dağı” ve “güvenli şehir (Mekke)” ifadeleri ile uyum sağlaması açısından ikinci görüş daha sağlıklı görünmektedir.
1 . “Alak”, yahut “alaka”, erkeğin spermiyle döllenmiş dişi yumurtadan bir hafta zarfında oluşan hücre topluluğunun rahim cidarına asılıp gömülmüş şekli demektir. Ceninin ana rahminde geçirdiği evreler ile ilgili olarak Hac sûresinin 5. ve Mü’minûn sûresinin 14. âyetine bakınız.
2 . Bu ilk beş âyet, Hz. Peygamber Hira mağarasında iken Cebrail’in ilk getirdiği âyetlerdir. Bu âyetlerin inmesinden sonra vahiy bir süre kesilmişti ki bu süreye “fetret dönemi” denir. Daha sonra Müddessir sûresinin inmesiyle fetret dönemi sona ermiştir.
3 . Ebu Cehil, “Andolsun, eğer Muhammed’in namaz kıldığını görürsem onun boynunu ezeceğim” demiş ve bir gün bu dediğini yapmaya kalkışmıştı. Fakat Hz. Peygamberin yanına geldiğinde düşündüğünü gerçekleştiremeden titreyerek korkuyla kaçmıştı. Âyetler, bu olaya ve Hz. Peygamber’in ilâhî koruma altında olduğuna işaret etmektedir.
1 Bu âyetler şu şekilde de tercüme edilebilir: “Çoklukla övünmek sizi öyle oyaladı ki, nihayet (ölüleri bile saymak için) kabirlere gittiniz.”
1 . Hz. Peygamberin oğlu Kâsım vefat edince, müşriklerden Âs b. Vâil Hz. Peygamber hakkında, “Bırakın şu soyu kesik adamı. Ölünce unutulup gidecek” demişti. Bunun üzerine bu sûre inmiştir.
1 . Ebu Leheb, Hz. Peygamberin amcası olmasına rağmen ona düşmanlık edenlerin en başında geliyordu. Karısı Ümmü Cemil de bu düşmanlığında kocasına katılır, hatta zaman zaman dikenli çalılar taşıyıp Hz. Peygamberin geleceği yollara dökerdi. Sûrede, bunların hem bu düşmanlıkları, hem de bu yüzden uğrayacakları azap dile getirilmektedir.