Leri olmak üzere Fârâbî ve İbn Sînâ gibi filozoflar, harfi sadece ses yönüyle ele alarak ağzın muayyen bir mahreç sahasından



Yüklə 1,17 Mb.
səhifə26/28
tarix04.01.2019
ölçüsü1,17 Mb.
#90534
növüYazı
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   28

HARTMANN, Martin

ca bir ekte de Aşağı Mısır'ın batısındaki önemli bedevî kabilelerinin listesi veril­miştir. 8. Der islamische Orient (I-III, Berlin-Leipzig 1900-1910). Eserde genel olarak güncel konular ele alınmakta olup ciltlerin alt başlıkları şu şekildedir; Be-richte und Forschungen (I. Berlin 1900). Çeşitli konuları ele alan makalelerden oluşmaktadır; bunlar arasında Özellikle "islam und Arabisch" ve "China und der islam" başlıklı yazılar önemlidir. Die ara-bisehe Frage. Mit einem Versuche der Archâologie Jemens (II, Leipzig 1909). Müellif burada. Arabistan'ın İlkçağ'dan başlayarak kendi zamanına kadarki ta­rihini dil. din. toplum ve siyasî gelişme­lerle birlikte ele almıştır. Unpolitische Briefe aus der Türkeİ (III. Leipzig 1910). Hartmann bu kitabını. 15 Ekim-31 Aralık 1909 tarihleri arasında Türkiye'de iken tuttuğu notlara dayanarak yazmıştır. Eser o dönemde Osmanlı Devleti'nde ge­lişen sosyal ve politik olayları, özellikle Jön Türk hareketini ele almakta, ayrıca halk inançları, âdetler, dinî bayramlar gibi çe­şitli konulara da temas etmektedir. Ki­tabın önemli bir yanı da Hartmann'ın ta­nıştığı kişiler ve edebiyatçılar hakkında açıklamalar yapmasıdır. Ancak muhteva açısından zengin olmakla birlikte konula­rın sistematik biçimde incelenmemesi sebebiyle dağınık bir bilgi yığını görünü­mündedir. Bu eserin tek cilt halinde tıp­kıbasımı da yapılmıştır (Amsterdam 1976). 9. Die arabisehen Handschriften der Sammlung Haupt. Mit Einleitung und Beschreibung (Halle 1904; tıpkıba­sım: Beitra'ge 2ur ErschlieBung der arabi­sehen Handschriften in deutschen Bi-btiotheken |nşr. Fuat Sezgin), Frankfurt am Main 1987,1, 175-220). Külliyat. Kur-'an ilimleri, hadis, kelâm, fıkıh, irşad, fel­sefe, gramer kitapları ve çeşitli eserler (şiir, astronomi, gizli ilimler, halk hikâ­yeleri (başlıkları altında toplam 288 kita­bı tanıtan Rudolph Haupt Sahaf-Yayıne-vi'nin kütüphanesinde bulunan Arap harfli yazmalar katalogudur; sonunda bir de yazarlar indeksi yer almaktadır. 10. Die arabisehen Handschriften der Sammlung Martin Hartmann (Halle 1906; tıpkıbasım: Beitra'ge zurErschlifiung der arabisehen Handschnften in deutschen Bibtiotheken [nşr. Fuat Sezgin], Frankfurt am Main 1987, [, 21-249). Hartmann'ın kendi el yazmalarının katalogudur. Ön­sözünde, çoğunu 1877-1887 yılları ara­sında Beyrut'ta bulunduğu sırada Os­manlı topraklarında elde ettiğini söyledi­ği kitapları külliyat, Kur'an ilimleri-hadis.

249

HARTMANN, Martin



kelâm, fıkıh, irşad-tasavvuf, felsefe-ast-ronomi-astroloji, gramer-belagat, tarih-coğrafya, şiir, edep, hikâyeler-halk kitap­ları, Dürzi kitapları, hiristiyan dinî kitap­ları ve Latince'den çevrilen bir kitap ol­mak üzere gruplandırmış ve bunların bir kısmının muhtevası hakkında bilgi ver­miştir. 11. Chinesisch Turkestan. Ge-schichte, Verwaltung, Geistesleben und Wirtschaft (Halle 1908). Çin Türkis-tam'nm (Doğu Türkistan) tarihi, yönetim şekli, dinî hayatı ve ekonomisi üzerine bir çalışmadır. 12. Der islam. Geschichte-Glaube-Recht. Ein Handbuch (Leip­zig 1909)- Kitabın birinci bölümünde Câ-hiliye dönemi, Hz. Muhammed'in hayatı ve İslâm hakkında kısaca bilgi verildikten sonra ilk halifeler zamanındaki İslâm top­lumu anlatılmıştır. Akaid ve fıkha ayrılan ikinci bölümde özellikle Şafiîlik göz önün­de tutularak geniş biçimde özel hukuk ve kamu hukuku konulan ele alınmış, so­nuç bölümünde ise İsiâm toplumu ve İs­lâm'ın yayılışı hakkında bilgi verilmiştir. 13. Die Frau im islam. Vortrag (Halle 1909). İslâm'da kadın konusunu işlemek­tedir. 14. Fünf Vortrage über den is­lam (Leipzig 1912). Beş ayrı konferans metninden oluşan eser geniş bir okuyu­cu kitlesine hitap etmektedir. İlk üç bö­lüm genel İslâm tarihi, son iki bölüm, ya­kın döneme kadar görülen İslâmî devlet şekilleri ile Hartmann'm yaşadığı dönem­deki İslâm âleminin durumu üzerinedir. 15. İslam, Mission, Politik (Leipzig 1912). İslâm'ın misyonu ve siyasî görüşünü ko­nu edinmiştir. 16. Reisebriefe aus Syrien (Berlin 1913). Hartmann'm, Mart 1913*-te Frankfurter Zeitung için muhabirlik yapmak üzere gittiği Hayfa. Şam. Bey­rut. Hama. Trablusşam, Lazkiye. Humus ve Halep şehirlerinde edindiği intihaların ve bu gazeteye yazdığı haberlerin kitap-laştınlmasından oluşmuştur. 17. Die Li­teratür der neuen Türkei (Leipzig 1917). Son dönem Osmanlı edebî eserlerini ta­nıtmaktadır. 18. Dichter der neuen Tür­kei (Berlin 1919). Çeşitli dergilerde yaz­dığı son dönem Osmanlı şairlerini ele alan makalelerden oluşmuştur. 19. Zur Geschichte des islam in China (Leip­zig 1921) Hartmann'm ölümünden son­ra basılan bu eserde İslâm'ın Çin'e giri­şi ve yayılışının tarihi anlatılmaktadır. Hartmann bunların yanı sıra, başta Die Welt des Islams olmak üzere Zeitschriit der Morgenlandischen Gesellschaft, Ohentalische Literatür-Zeitung, Mit-teilungen des Seminars für Orienta-lische Sprachen ve Zeitschriit des D.

250


Palastina-Vereins gibi ilmî dergilerde ve çeşitli gazetelerde pek çok makale ya­yımlamış ve birçok ülkede tebliğler sun­muştur.

BİBLİYOGRAFYA :

Martin Hartmann, Die arabiscfte Frage, MU einem Versuche der Archâoİogie Jemens, Le­ipzig 1909, s. 106 vd., 108, 110, 559; a.mlf.. Reisebriefe aus Syrien, Berlin 1913, s. 102; a.mlf., "Aus der neueren osmanischen Dich-tung", MSOS, XIX (19161, s. 129; G. Pfann-müller, Handbuch der Islam-Literatur, Berlin-Leipzig 1923. s. 406-407; C. H. BecKer. İslam-studien, Leipzig 1932, II, 481-490; a.mlf.. "Martin Hartmann", isi, X (1920). s. 228-233; J. Fück, Die Arabischen Studien in Europa bis in den Anfang des 20. Jahrhunderts, Leipzig 1955, s. 269-273; R. Paret, TheStudy of Arabic and islam at German (Jniuersİtİes, Wiesbaden 1968, s. 17; Necip el-Akiki. el-Müs-tesribün. Kahire 1960, II, 394-395; Bibliogra-phie derDeutschsprachigen Arabİstik und Is-lamkunde (ed. Fuat Sezgin), Frankfurt am Main 1992, XIV, 309-319; L. Hanisch. Islam-kunde und lsiamwissenschaft in Deutschen Kaiserreich - Der Briefuıechsel zwischen Cari Heinrich Becker und Martin Hartmann: 1900-1918, Leiden 1992;a.mlf.. "Berichtüber den Nachlafe Martin Hartmanns 0851-1918}", WI, 32(1993), s. 113-114; L. B.. "Martin Hart­mann", RMM, II (1910). s. 530-531 ;0. Kampfme-yer. "Martin Hartmann", Wl, VI/3-4 (1918). s. 67-71; G. Jâschke. "Islamforschung der Ge-genvvart, Martin Hartmann zum Gedâchtnis", a.e.,XXUI/3-4(l94l).s. 111-121; M. Kramer. "Arabistik and Arabistti: The Passions of Mar­tin Hartmann". MES, XXV/3 (1989), s. 283-

30°- m


İKİ Hilal Görgün

HARTMANN, Richard

(1881-1965)

Alman şarkiyatçısı.

L J

Almanya'nın Neunkirchen şehrinde bir Protestan papazının oğlu olarak dünya­ya geldi. 1899-1904 yıllan arasında Tü-bingen'de Protestan ilahiyatı Öğrenimi gördü. Ardından Berlin'e gidip Doğu Dil­leri Semineri'nde, öğrenciliği sırasında okuduğu İbrânîce'ye ek olarak Arapça ile Türkçe'yi de öğrendi ve şarkiyat çalışma­larına yöneldi. 1905'te hocası Christian Friedrich Seybold ile birlikte Cezayir'de toplanan XIV. Şarkiyatçılar Kongresi'ne katıldı; ertesi yıl Kudüs Derneği'nin burs­lusu olarak altı ay süreyle Filistin'de kal­dı. Dönüşünde Tübingen Oniversitesi'ne kütüphane memuru tayin edildi. 1907'-de aynı üniversiteye sunduğu "Halîl ez-Zâhirî'nin Zübdetü Keşfi'l-memâlik ad­lı eserinde yer alan Filistin ve Suriye hak­kındaki coğrafî bilgiler" konulu teziyle doktor, 1914'teKielÜniversitesi'nde ver-



diği "Kuşeyrî*ye göre tasavvur konusun­daki teziyle doçent oldu. 1919 yılında Le­ipzig Öniversitesi'nde profesörlük kadro­suna tayin edildi ve daha sonra Königs-berg (1922), Heidelberg (1926), Göttin-gen (1930) ve Berlin (1936) üniversite­lerinde hocalık yaptı. 1951 yılında Berlin Humboldt Üniversitesi'nden emekli oldu; 5 Şubat 1965 tarihinde Berlin'de öldü.

Aslında ilgi alanı geniş bir kültür tarih­çisi olan Hartmann'ı yaptığı Protestan ilahiyatı tahsili tasavvufa yöneltmişse de daha çok döneminin hâkim ideolojisini teşkil eden milliyetçilik akımı, bunun İs­lâm dünyasındaki etki ve yansımaları, Filistin'in Ortaçağ ve daha sonraki dö­nemlerine ait tarihi gibi konularla ilgilen­miştir. Şarkiyatçılığı seçmesinde iyi bir filolog olan hocası Seybold'un önemli et­kisi bulunan Hartmann. filoloji alanında kazandığı yetkinliği kültür tarihi çalışma­larına başarıyla yansıtmıştır. Onun hem çalıştığı konularda hem de bunları ele alış ve ifade ediş şeklinde tahsilinin esa­sını oluşturan Protestan ilâhiyatçılığı ön plandadır. Özellikle doktora ve doçentlik tezlerinde işlediği konuların, daha çok Protestanların kendilerine yakın hisset­tikleri İslâm kültür coğrafyasına ait alan­larda yoğunlaşması dikkat çekicidir.

Hartmann. Ortaçağ İslâm tarih ve coğ­rafyasını siyasî, fikrî ve içtimaî boyutla­rıyla derinlemesine incelerken daha geç dönemleri, özellikle Osmanlı Devleti'ni. yeni Türkiye'yi ve Osmanlı sonrası Arap dünyasını anlamayı hedeflemiş, ilâhiyatçı ve kültür tarihçisi Ernst Troeltsch'ün de etkisiyle bir taraftan kültür tarihi araştır­malarını tasavvuf eksenine oturturken, diğer taraftan o zamana kadar şarkiyat­çılarda görülmeyen bir biçimde ağırlıklı olarak Türkler'in Müslümanlığı kabul et­mesinden sonra İslâm dünyasında mey­dana gelen olayları incelemiştir. Muhte­melen bu olaylarla Germenler'in Avrupa'­ya gelişlerinden sonra ortaya çıkan olay-

lar arasında önemli benzerlikler gördü­ğü için şarkiyatçıların o güne kadar ele al­madığı konulara eğilen Hartmann, bu çalışmalarıyla şarkiyat araştırmalarına önemli katkılarda bulunmuştur. Onun XX. yüzyılın başında yaşanan gelişmeleri daha çok Türkiye açısından değerlendir­mesi de dikkat çekicidir. Özellikle Arap milliyetçiliği ve bunun ortaya çıkmasını hazırlayan şartlar Hartmann'ın ilgilendi­ği konuların başında gelmektedir.

Araştırmalarda bulunmak üzere iki de­fa Türkiye'ye giden ve İkinci ziyaretinin İzlenimlerini 1928'de seyahat hâtıraları şeklinde yayımlayan Hartmann'ın faali­yetleri hocalığından ve araştırmacılığın­dan ibaret değildir; ayrıca Avrupa'daki şarkiyat çalışmalarında da önemli görev­ler üstlenmiştir. Bunların başlıcaları şun­lardır: 1910 yılından itibaren The Ency-clopaedia of Islam'm 1913 yılında ta­mamlanan İlk cildinin yayım kurulu üyeli­ği. 1928 yılından itibaren Orientalische Literaturzeitung'un yayım kurulu üye­liği ve 193S (XXXVIII. cilt) yılından 1961 yılına (LV!. cilt) kadar aynı derginin yöne­ticiliği, 1947-1956 yılları arasında Insti-tut für Orientforschung'un müdürlüğü. Bu enstitü tarafından yürütülen birçok araştırma ile elliden fazla eserin yayımı onun müdürlüğü sırasında gerçekleş­miştir.

Eserleri. Die geographîschen Nach-richten über Palâstina und Syrien in Halil az-Zöhiris Zubdat kasf al-ma-mâlik (Kirchhain 1907); DerFelsendom in Jerusalem und seine Geschicte (Strazburg 1909); Das Sufitum nach al-Kuschain (Glückstadt-Hamburg 1914); Al-Kuschairis Darstellung des Süfî-(ums (Berlin 1914); Palâstina unterden Arabern 632-1516 (Leipzig 1915); Die arabische Frage und das Türkische Reich (Halle 1918); Die Welt des islam einst und heute{Leipzig 1927); Die Kri-sis des islam (Leipzig 1928); im neuen Anatolien - Reİseeindrücke, (Leipzig 1928); Zu dem Kitâb al-iuşül wa'l-ghâ-yât des Abü'l-'Alâ* al-Ma'am (Berlin 1944); Beitrâge zur Arabisiik, Semi-tistik und Islamwissenschaft (Leipzig 1944, Helmuth Scheel ite birlikte editör­lüğünü yaptı); Die Religion des islam. Eine Einführung (Berlin 1944; Darms-tadt 1987); islam und Nationalismus (Berlin 1948); Zur Vorgeschichte des 'abbâsidischen Schein-Chalifates von Kaiio {Berlin 1950; sayısı 500'ü geçen diğer eserleri için bk. Giesecke'nin çalış­maları).

BİBLİYOGRAFYA :

H. H. Gİesecke. Richard Hartmann: Bibtio-graphie. Festgabe zum 70. Geburtstag, Leip-zig 1951, ayrıca bk. H. Grapow'un girişi; a.mlf.. "Nachtrâge zur Richard Hartmann Bibliogra-phie anlâfilich seines 80. Geburtstages am 8. Juni 1961", Mitteitungen des Instituts für Ori-entforschung, IX, Leipzig 1963, s. 139-143; Ne-cîb el-Akikî, el-Müsteşrikün, Kahire 1986, II, 445-446; Fuat Sezgin. Bibliographie der Deutsch-sprachigen Arabistik und Islamkunde, Frank­furt 1992, XIV, 320-327; A. Diethch, "Richard Hartmann: 1881-1965", Jahrbuch der Akade-mte der Wİssenschaften, Göttingen 1965, s. 74-82; H. L. Gottschalk, "Richard Hartmann: 8. Juni 1881 bis 5. Februar 1965", Af.O, XXI (1966), s. 257-258; Hans Robert Roemer. "Richard Hartmann in Memoriam: 1881-1965", ZDMG, CXV1I(1967), s. 1-10. rTI

İM Turgut Akpınar

HARTUM


Sudan Cumhuriyeti'nin başşehri.

Etiyopya dağlarından doğan Bahrülez-rak ile (Mavi NÜ) Afrika'nın ekvatoral böl­gelerinden gelen Bahrülebyaz'ın (Beyaz Nil) birleşerek asıl Nil nehrini meydana getirdikleri yerde kurulmuştur. Deniz se­viyesinden 381 m. yükseklikte ve Kahi-re'ye 1616 km.. Kızıldeniz'deki Port Su­dan'a ise 664 km. uzaklıktadır. Adı, Su­dan lehçelerinden Eski Nûbe, Dînâ ve Be-ce'de "kavşak, kavuşma yeri" anlamına gelmektedir. Orta Sudan'daki diğer şe­hirlere göre daha yeni olmasına ve Şehî-nâb, Sûbâ, Karrî gibi eski medeniyet mer­kezlerinin bulunduğu bir bölgede kurul­duğu halde uzun yıllar sadece bir köy gö­rünümünde kalmasına rağmen bugün Sudan Cumhuriyeti'ndeki yedi bölge, on yedi müdüriyetin merkezi ve ülkenin baş­şehridir. Çevresinde yer alan merkezler­den Nübye'deki Sûbâ hıristiyan Alve Dev-leti'nin başşehri ve aynı zamanda müs-lümanların Sudan'da devlet kurmadan önce yerleştikleri en önemli şehirdi. Alve Devleti 1504'te yıkıldığı zaman buranın kalıntılarından derlenen malzemeler, Mı­sır askerleri tarafından kamp kurdukları Hartum'a taşınarak yeni binalar yapıldı. Karrî, Abdellâb Sultanlığının başşehri, Sennâr Sultanlığı'nın kuruluşu sırasında önemli bir yere sahip bulunan Halfâye-tü'İ-mülûk İse (Halfâye) dinî bir merkezdi.

Hartum hakkındaki İlk yazılı bilgiler. XVIII. yüzyılın sonlarında Muhammed Ved Dayfallah tarafından kaleme alınan Taba-katü'l-evliya* ve'ş-şâlihîn fi's-Sûdân adlı eserde bulunmaktadır. Bu bilgiler­den anlaşıldığına göre şehrin kuruluşu.

HARTUM


XVII. yüzyılın sonlarında bazı âlimlerin Tû-tî adasından ayrılıp Bahrülebyaz ile Bah-rülezrak'ın birleştiği yerde Kur'an ve fı­kıh öğretimi için dinî bir cemaat oluştu­rarak zamanla o kesimin iskânında bü­yük bir rol oynamalarına kadar uzanmak­tadır.

Hartum, Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın 1821'de Sudan'ı ele geçirip Mısır'a ilhak etmesiyle dolaylı biçimde Os­manlı topraklarına katıldı ve valinin bu­raya yönetici tayin ettiği Çerkez Osman Bey tarafından idare merkezi haline ge­tirildi (1824). Afrika'da askerî iradeyle ku­rulan bu ilk şehirde Önceleri bir ordugâh havası vardı. Daha sonra Osmanlı idare­sinin bölgeye yayılmasının ardından eya­letin başşehri oldu ve özellikle vali Hurşid Paşa zamanında (1826-1838) büyük ge­lişme gösterdi. Hurşid Paşa. resmî bina­larla bir cami inşa ettirdiği gibi sazlardan yapılan evlerin yerine tuğladan ev yapma tekniğini de getirdi. 1829 yılında şehirde devlet daireleriyle camiden başka 800 as­kerin kaldığı bir kışla, bir hastahane ve otuz kadar ev bulunuyordu; nüfusu da 4000 ile S000 arasındaydı. 1831'de Doğu Afrika'nın en önemli stratejik noktası. 1834'te ise dört eyalete ayrılan Sudan'ın başşehri oldu ve Kavalaiı Mehmed Ali Pa­şa tarafından ziyaret edildi. Mısır yöneti­minin valileri buraya Nil nehrinden daha kolay faydalanabilmek için iskeleler, tica­rî malların konulduğu depolar ve bir ge­mi tamirhanesiyle 18S0'de tuğladan bir saray inşa ettirdiler. 1860-1870 yılları arasında şehir çok genişledi ve ev sayısı 3000'e ulaştı. 1860'ta telgraf hattı döşen­di; 1862'de ticaret odası kuruldu. Saray 1871 -1876 yıllarında İngiliz asıllı Mısır Va­lisi Gordon Paşa tarafından taştan yaptı­rıldı; 1873'te 270 yataklı bir hastahane daha açıldı. 1873-1876 yıllan arasında ikinci ve 1880'de üçüncü cami inşa edil­di. O yıllarda şehirde bir Katolik kilisesi, iki tuğla çarşı. Yunanlı tüccarların işlet­tikleri ve içinde ithal mallarını muhafaza ettikleri depolar ve sadece yerli halkın alışverişe geldiği küçük bir pazar vardı. Mısır tarafından teknik eğitim alanların­da Avrupa'ya gönderilen öğrenciler ara­sında dört Sudanlı öğrenci bulunuyordu. Nü nehri boyunca konsoloslukların gemi­leri ve her biri birer topla donatılmış ti­caret vapurları gidip geliyordu. Sarayın ve Katolik kilisesinin bahçeleri pompalarla sulanıyordu.

Afrika'nın sömürgecilik döneminde iki­li şehirleşmeye verilebilecek en güzel ör­neklerden biri Hartum'dur. Zira bir ta-

251


HARTUM

rafta yabancı bir gücün kurduğu Hartum, diğer tarafta yerli halkın ve kendi idare­cilerinin oturduğu başka bir şehir Om-durman (Ümmüdürmân) vardı. Hartum'un bir sömürge başşehri olarak Mısır ordu­sunun eline geçtiği andan itibaren büyü­mesi, ticaret ve köle kervanlarının bura­dan geçmesi ve konaklaması sonucunda gerçekleşti. Köle ticareti için uygun hale getirilen şehir ayrıca Mısır Hidivliği'nin sürgün yeriydi.

Halkın çoğunluğu. Nil vadisindekiler ha­riç göçebe olarak Sahra tarafındaki da­ğınık köylerde yaşıyordu. 1840'ta 20.000 olan nüfus 1843'te 13.000'e kadar düş­müş, 1853'te ise 30.000'i aşmıştı. Kolera salgını 1856 yılında burada çok etkili ol­duğundan valilik dahi kuzeydeki Şendi'ye (Shendi) taşındı. 1862'de30.000'e. 1870'-te 20.000'e düşen nüfus 1883'te50.000'i geçiyor ve bunun üçte ikisini kölelikten gelenler oluşturuyordu. 1956'da 93.000 olan Hartum'un nüfusu 1973'te800.0O0'e ve 1993"te de (Omdurman'la birlikte) 2,5 milyona ulaşmıştır. XIX. yüzyılda şehir halkı Sudanlı yerlilerin yanında Mısırlı müslümanlar, Kiptiler, daha çok hamallık yapan Nübyeliler, satılmayı bekleyen kö­leler ve onları pazarlayan Habeşliler. Ni-lotlar, Dârf urlular'la Türkler ve diğer Os­manlılar (asker Çerkezler, Arnavutlar, Er­meniler), küçük bir Avrupa toplumu, az sayıda yahudi. Suriyeliler ve Cezayir'in Fransa tarafından işgali üzerine buraya

göç eden Cezayirliler'den oluşuyordu. Hı­ristiyan nüfusun çoğunluğu Yunanlı idi ve köle ticareti yapmak için gelmişlerdi. Afrika'nın içlerinde bulunan 6000 civarın­daki köle tüccarı bura ile bağlantılı çalış­tığından vali Gordon Paşa bu ticareti ya­saklamak istediyse de başaramadı. Zira XIX. yüzyılın ikinci yansında Batı Afrika'­dan toplanan kölelerin Atlas Okyanusu üzerinden pazarlanması yasaklanınca kö­le tacirleri bunları Hartum'da satmaya başladılar. Özellikle bu ticaret sebebiyle 1850'li yıllarda çok sayıda Avrupalı tacir buraya yerleşti ve şehir milletlerarası kö­le ticareti trafiğinin en yoğun olduğu merkez haline geldi. Func Devleti zama­nında (1504-1821) yılda Mısır'a 1500 köle gönderilirken bu rakam Mısır Hidivliği'­nin ilk yıllarında 5000'e yükseldi; burada satılan kölelerin sayısı 1838'de 12.000'e. 1840 ile 1860 arasında da yıllık 40.000 ile 60.000'e ulaştı.

Şehirdeki yabancıları oluşturan seyyah­lar, âlimler, askerî hastahanede görevli Mı­sırlı ve Avrupalı doktorlarla Mısırlı, Yunan­lı. Maltalı, İtalyan, Fransız tacirleri ve ma­ceraperestler. 1840 yılından itibaren fil­dişi ve köle ticareti üzerindeki devletin te­keli kaldırıldıktan sonra akın etmeye baş­ladılar. İlk defa 1829 yılında Fransa, ar­dından Avusturya, İngiltere, Almanya, İtalya buraya konsoloslarını gönderirken İran'ı ve Amerika Birleşik Devletleri'ni ise iki Kıptî temsil ediyordu. 184O'lı yıllarda

önce Cizvitler, onların ardından Fransis-kenler gelerek Sudanlılar'ı hıristiyanlaş-tırmaya başladılar. Mısırlı valinin yaptır­dığı büyük caminin yanına 1856 yılında Katolik kilisesi inşa edildi. Bu kilisenin İtalyan mimarı daha sonra Mehdî'nin ye­rine geçen Abdullah'ın sarayının da mi­marıydı. Ayrıca Mısır Kıptîleri'nin de otur­duğu mahallede bir kiliseleri vardı. Misyo­nerler, okulda önce Avrupalılar'ın çocuk­larını ve köle pazarından aldıkları bazı si­yah çocukları eğitmeye başladılar. 1878 yılında Hartum Limanı'nda çalışan 200 işçiye bu okulda teknik eğitim verildi.

İngiliz Charles George Gordon 1874'te ilk defa Sudan'ın Ekvator bölgesine vali tayin edildi ve 1876'da görevini bırakma­sına rağmen 1877'de Mısır'ın Sudan ge­nel valiliğine getirildi: fakat sağlığının bo­zulması üzerine 1880'de görevinden ay­rılarak İngiltere'ye döndü. 1884'te İmam Muhammed Ahmed el-Mehdî, 50.000 ki­şilik bir ordu ile Sudan'ın kurtuluş sava­şını başlattığında Gordon (Paşa) tekrar genel valiliğe getirildi, önce Sudan halkı­nın Mehdî'nin etrafında bu kadar fazla toplanabileceğine ve kendi emrindeki Su­dan asıllı askerlerin karşı tarafa geçece­ğine inanmıyordu. Daha sonra şehri elin­de tutamayacağını anladı; ancak burası Mısır için büyük önem taşıdığından ve İdaresi altındaki 20.000 Mısır askeriyle 10.000'den fazla Sudanlı hıristiyan ve 30.000 Mısırlı sivil halkın geleceği kendi­sine bağlı olduğundan bırakmak isteme­di ve bizzat savaşa katıldı. Bu kadar kala­balık nüfusu Hartum'dan boşaltabilmek için yüzlerce gemi ve binlerce deve lâzımdı; ayrıca İngiltere ve Mısır da onu orada tutmak istiyordu. Emrinde 7-8000 civarında iki alay düzenli askerle başı bo­zuklar bulunuyordu. Birinci alaydaki as­kerlerin tamamı ile subayların çoğu Su­dan yerlilerindendi ve ilk silâh bırakanlar bunlar oldu; diğer alaydakiler ise daha çok Mısırlı askerlerdi. Hartum 26 Ocak 1885'te düştü. Gordon Paşa aynı gece öldürüldü. Şehrin düşmesi tam bir katli­ama dönüştü ve bu durum, sabah güneş doğduğunda Mehdî'nin hayatta kalan­lara eman vermesine kadar altı saat sür­dü ve toplam 4000 asker kılıçtan geçiril­di. Sivil halktan ve kölelerden de birço­ğu ya öldü veya yaralandı. Kadınlar câri­ye muamelesi yapılıp savaşa katılanlara taksim edildi: sağ kalan erkekler ise esir kamplarına konuldu. Hartum'un düşme­sinde, gıyaplarında ihanetle suçlanarak en fazla töhmet altında bırakılan askerî yetkililer Miralay Hasan Efendi Benhasa-

vîile Ferah Paşa idi. Bunlar savaş sonun­da esir düştüler ve Mehdfnın var oldu­ğunu ileri sürdüğü hazinelerin yerini söy-leyemeyen Ferah Paşa üç gün sonra idam edilirken Miralay Hasan Efendi tutuldu­ğu esir kampından yirmi ay sonra kaçtı ve Mısır'da çıkarıldığı askerî mahkeme­de suçsuzluğunu kanıtladı.

Metıdî Hartum'u aldıktan sonra idare merkezini Omdurman'da kurdu; ancak Hartum'a dokunmadı ve eşlerinden biri­nin buralı olması, etrafındaki reislerin ba­zılarının da burada ikamet etmesi sebe­biyle eski başşehirle ilişkisini kesmedi. MehdTnin bir yıl sonra ölmesi üzerine ye­rine halife olarak bıraktığı Bakkara Arap reisi Abdullah et-Teâyişî, Hartum'daki binaları yıktırarak malzemeleriyle Om-durman'a ilk askerî ve idarî binaları yap­tırdı. Halkın çoğunluğunu Sudan'ın deği­şik bölgelerinden gelenler, geriye kalanı da Mısırlılar. Hintliler, Mekkeliler, Suriyeli Araplar, İtalyanlar ve Yunanlılar oluşturu­yordu. Şehrin merkezi aynı zamanda cu­ma namazına tahsis edildiği için bura­ya müslüman olmayanların girmesi ya­saktı.

2 Eylül 1898'de İngiliz Generali Lord Kitchener kumandasındaki İngiliz-Mısır ortak ordusu Hartum önlerine geldi ve Kereri'de vuku bulan çarpışmada Halife Abdullah'ın mağlûp ve katledilmesi üze­rine Mehdî Devleti yıkıldı. İngilizler, elle-

rindeki yeni makineli tüfeklerle 10.000 Sudanlı'yı Öldürdüler ve bu başarıları sa­yesinde Mısır Hidivliği üzerinde baskı ku­rarak Sudan'ı birlikte yönetiyorlarmış gö­rünümü altında kendi sömürgeleri ha­line getirdiler (1899). Hartum yeniden başşehir oldu; tek katlı valilik binasının yerine üç katlı yenisi yapılırken belli bir plan üzerine de idarî binalar ve kışlalar kuruldu.

Sudan'da büyük cami geleneği yoktu; ibadethane olarak ağırlık bölgede çok ta­nınan dervişlerin açtıkları zaviyelerde ve­ya onların vefatından sonra adlarına yapı­lan türbelerde (kubâb) İdi. Mısır-Osman­lı idaresi Hartum'u köy yapısından şehir haline dönüştürürken büyük camiler in­şa etmeye başladı. 190l'de Hidiv Abbas Hilmi tarafından taştan güzel bir cami daha yaptırıldı. İngilizler de 1912'de bir Anglikan katedralini ibadete açtılar: bun­dan böyle şehirde Rum, Kıptî ve Katolik kiliseleriyle Amerikan misyonerlerinin ki­lisesi vardı. Bütün sömürgelerde olduğu gibi burada da Avrupahlar'a itaat ve hiz­met edecek her meslekten insan yetiştir­mek için Lord Kitchener tarafından Gor-don Koleji adıyla bir okul açıldı (1903); şehre 1906'da elektrik ve 1909'da su te­min eden şebekeler kuruldu. Böylece ikin­ci defa yabancı nüfuzu altında yeniden şehirleşmeye başlayan Hartum, esasen iki Nİl'in birleştiği noktada Sudan'ın bir­çok bölgesini birbirine bağladığından ta­bii kavşak durumunu yeniden elde etti.

t Ocak 1956'da Sudan bağımsızlığını kazanınca Hartum yine başşehir olarak kaldı ve o tarihten itibaren Arap dünyası ile Afrika ülkeleri arasında özellikle İslâm kültürü açısından bir köprü vazifesi gör­meye başladı. 29 Ağustos 1967 tarihin­de IV. Arap Zirvesi burada toplandı. Yö­netim kolaylığı sağlayabilmek için Su­dan'ın büyük idarî birimlere bölünmesi üzerine başşehir de yeni bir şekil aldı ve Hartum, Omdurman ve sanayi kesiminin bulunduğu el-Hartûmbahrî (Kuzey Har­tum) yerleşim merkezleri birleştirilerek resmî adı Mu'temediyyetülhartûm olan ve el-Hartûmülkübrâ (Büyük Hartum) ve­ya el-Âsımetülmüsellese (üçlü başşehir) gi­bi isimlerle de tanınan büyük bir il haline getirildi; yerleşim merkezleri Nil üzerine kurulan köprülerle birbirine bağlandı. Su­dan'ın olduğu gibi Hartum'un da nüfu­sunun % 90'dan fazlasını müslümanlar, geriye kalanın çoğunluğunu hıristiyanlar meydana getirir. İslâm cemaatlerinin en Önemlilerini Hâtmiyye. Kâdiriyye, Sem-mâniyye. Tlcâniyye ve Burhâniyye gibi


Yüklə 1,17 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   28




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin