Mahkeme Heyeti Başkan Köksal Şengün ile Üye Hâkimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 02 Haziran 2010 tarihli oturum açıldı



Yüklə 419,67 Kb.
səhifə2/6
tarix12.01.2019
ölçüsü419,67 Kb.
#95321
1   2   3   4   5   6

Duruşmaya kısa bir ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Bu arada tutuklu sanık Mustafa Ali Balbay’ın da cezaevinden getirildiği görülmekle huzurdaki yerine alındı.

Sanık Levent Ersöz tekrar huzura alındı.

Video konferans yoluyla sorgu ve savunmasına devamla.

Mahkeme Başkanı:" Buyurun efendim.”



Sanık Levent Ersöz:”Sağ olun. Sayın Başkan, 1550 sayfalık iddianamenin sadece 34 sayfalık bölümü benimle ilgilidir. Savcılık ve sorgu ifadesi ile yakalandığımda üzerimde çıkan, ağabeyimin evinde bulunan, biraz sonra açıklayacağım deliller dışında bu 34 sayfada, telefon görüşmeleri iki paragraf, örgütsel irtibatlar yarım sayfa tutmakta, kalan sayfaların tamamı ise 2003-2004 yıllarında görevim esnasında, komutanlık emirleri ve mevzuat çerçevesinde bazı kişilerle yapılan görüşmeler ve o tarihlerdeki sözde faaliyetlerim nedeniyle beyanları alınan şahısların ifadelerini ve başka sanıklardan elde ettiği, elde edildiği iddia edilen sözde belgeleri kapsamaktadır. 2004 tarihinden itibaren arama ve gözaltına alınma kararı tarihine kadar olan süreçle ilgili sadece 2 satır bulunmaktadır. Hepsinin geçtiği yer Ankara’dır. İddianame sayfa 733’de şüpheliden elde edilen deliller başlığı altında bana ait evrakın kardeşim Bülent Ersöz tarafından muhafaza edildiğine dair ihbardan söz edilmektedir. Verilen adres Rahmetli babamdan kalan annem ve iki kardeş üzerine kayıtlı bir dairedir. Annemin birkaç yıldır benim yanımda olması nedeniyle ağabeyim bekâr olarak bir dönem orada kalmıştır. Bu adreste bulunan belgeler, bana sayılmamış, gösterilmemiş ve okunmamıştır. Bunun yanı sıra dosya kapsamındaki deliller emniyette ve de savcılıkta gösterilmemiş, okunmamıştır. Benim el konulan evraklarla ilgili bilgim ancak iddianamenin açıklanması ve Ek Klasör içinde yayınlanması ile olmuştur. O nedenle ele geçirilen belge, doküman ve verilerle hiçbir bağlantım olmadığını beyan etmiştim. Bu belgelerin içeriğini Ek Klasör 116, Dizi No 102’deki Arama ve El koyma Tutanağı’nda 1 tomar evrak ve üzerinde Suriye ibaresi bulunan 1 adet disket olarak içeriği belirtilmeden tutanağa geçirilmiş ve açma tutanağında sıralanmıştır. Bu evraklardan askeri bilgi ve belge içerikli olanlar, benim Harp Akademileri Komutanlığında 1996 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisi eğitim ve öğrenimim esnasında yıldız 96 harp oyunu tez hazırlama ve araştırma görevlerinde üzerinde çalıştığım doküman ve ders notlarıdır. Bu belgeler savcılıkça Genelkurmay başkanlığından sorulmamıştır. Ek Klasör 234’de Genelkurmay Askeri Savcılığınca verilen cevaptaki belgeler arasında yoktur. Bu belgeler içinde tutanakta yer almayan ancak İddianamede yazılan bir husus dikkati çekmektedir. Sayfa 734 de 1 sayfa sol üst köşesinde Levent Ersöz jandarma kurmay yarbay 1993 yazan, sonunda mütecaviz ile biten dokümanın içeriğinde terör örgütüne teslim edildi. ulaştırılması çalışması devam ediyor o nokta nokta koordine, planlama, kritik olaylara devam, durum, tarih, saat şeklinde notların bulunduğu ibaresi yer almıştır. Bu doküman Ek Klasör 116 Dizi No. 108’deki açma tutanağında 1 sayfa sol üst köşesinde Levent Ersöz jandarma kurmay yazan kurmay yarbay yazan, sonunda mütecaviz ile biten doküman şeklinde yer almıştır. 1993 yılı ve jandarma kurmay yarbay İbareleri dikkate alındığında, bunun ancak 30 Ağustos 1993 tarihinden sonrayı kapsayan bir döneme ait olduğu görülmektedir. Bu dönem itibariyle ben Jandarma Genel komutanlığı Personel Başkanlığı Plan Şube Müdürü idim ve o tarihte benim görev yerim, terörle mücadele eden bir görev yeri değildir. Şırnak’ta 1991-1993 döneminde binbaşı rütbesinde görev yaptım. Bu sayfanın benim Silahlı Kuvvetler Akademisi dönemime ilişkin notlarım arasında çıktığına göre bloknot sayfası olabileceğini ve notların mütecaviz ibaresi ile bitmesi nedeniyle de harp oyununa ilişkin notlar olabileceğini düşünüyorum. İddianameyi hazırlayanların bu kadar gizem vererek yazmaları, yine zorlama olarak örgütsel anlam yükleme gayretlerini göstermektedir. Sayın Başkan, Silahlı Kuvvetler Akademisi öğrenimimde yararlandığım dokümanlar, İddianamede örgütsel belgeler ve deliller gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Bu aramada bulunan ve üzerinde Suriye yazan disket, soruşturma savcısının 06 Ağustos 2008 tarihli derkenar talimatına istinaden soruşturma ile ilgisi olmadığı gerekçesiyle Polis tarafından 30 Haziran 2009 tarihinde Ağabeyim Bülent Ersöz’e iade edilmiştir. Ağabeyim Bülent Ersöz’ün evindeki aramada el konulan 3 bilgisayar hard diski ve 67 adet CD de suç ve suç unsuru ile soruşturma dosyası ile ilgili doküman bulunmadığını belirten İnceleme ve Değerlendirme Raporu Ek Klasör 169, Dizi No. 137 ile 146’dadır. 67 adet CD de 1 Şubat 2010 tarihinde iade edilmiştir. Sayın Başkan, gözaltına alındığımda üzerinde çıkanlardan sayfa 735 de bir Adet çaldırma, iyiyiz ile başlayan kağıt ifadem de belirttiğim üzere ailemle haberleşme maksatlı karşılıklı belirlediğimiz listedir. İki adet Nokia 1200 telefon ve sim kartları kullandığım telefon ve kartlardır. Bir adet Baran K. adına ait kartvizit damadım Baran Kayral’a aittir. Bir adet üroloji ile başlayan 67/7 ile biten not kağıdı muayene için bir arkadaşımdan aldığım doktor adresidir. Bir adet servet ile başlayan yazılı kağıt damadımın bir arkadaşına ait telefon numarasıdır. Bir adet Rüstem ile başlayan 99 74 ile biten not kağıdı yurtdışında tanıştığım bir arkadaşa ait telefon numarasıdır. Bir adet üzerinde kuzey artı ile başlayan ve fedel ile biten not kağıdı bu fenkşui felsefesine göre yönlerin kişi üzerindeki etkilerini gösteren bir nottur. İnternetten indirilmiştir. Artılar olumlu eksiler olumsuzdur. Bir adet Çekilen para ile başlayan sende dursun ile biten ajanda yaprağı: eşimin Burdur’da babasından kalan evin satışından aldığı para ile ödemeleri gösteren bir kağıttır. Bir adet Bülent Y adına kartvizit bir adet Ali A. Adına kartvizit muayene için üroloji doktorlarına aittir. Bir adet pusula yukarıda arz ettiğim fenkşui felsefesine göre yön tayin amacıyla kullanılan bir araçtır. 06 BP 2363 plakalı oto da yapılan aramada ele geçirildiği ileri sürülen Türk Telekom kartlı ve dört adet, dört adet 1200 nokıa marka cep telefonu bana ait değildir. Araçta zaten kiralık bir araçtır. Sayın Başkan, iddianamede iki telefon görüşmem yer almıştır. Bunlardan tape 6433, 26 Haziran 2008 tarihinde Bilecik 2. Jandarma Er Eğitim Tugay Komutanlığında emrimde görev yapmış olan Tabur Komutanı arkadaşım A.A. ile yaptığım görüşmedir. Görüşme konusu tape Numarası olmayan 17 Haziran 2008 tarihinde görüştüğüm emekli binbaşı Nihat Özdemir’in benden istirhamı olan bir erin şoför olabilmesi konusunda ki yardımlarını istediğim görüşmedir. Her iki görüşmenin açık dökümleri Ek Klasör 116 Dizi No: 25 ila 28 arasında olup incelendiğinde beyanımın doğruluğu görülecektir. Genelkurmay Başkanlığı Klasör 234 de yer alan İnceleme Sonuç Raporu 2.a-2 bendinde bu görüşmeler hakkında eski görev arkadaşlığı çerçevesinde sosyal içerikli konulardır demiştir. İçeriğinde suç unsuru olmayan ve soruşturmayla ilgisi bulunmayan bu görüşme tapelerinin hukuken iddianameye alınmaması gerekirdi. Şimdide İddianame’de şahsımla ilgili örgütsel irtibatlar olarak yer verilen hususlara açıklık getirmek istiyorum. Bunlar iddianamenin 736. sayfasında tape no 6062 de kızım F.E.nin Mehmet Şener Eruygur ile yaptığı görüşme yine tape no 6063 de F.E.nin Mehmet Şener Eruygur’a çektiği mesaj bu kapsamda değerlendirilmiştir. Sayın Başkan, bizler profesyonel olarak devletin verdiği tüm görevleri yerine getirirken düşüncemiz sadece bize verilen görevi başarı ile yerine getirmek ve Mehmetçik’in burnu kanamadan görevin başarılmasıdır. Bizler aldığımız eğitimle üzerimizde oluşan sıkıntı ve stresi göğüsleyip tolere edebiliyorsak da çocuklarımızın bizden uzaktayken acaba bugün babamızdan haber alabilecek miyiz, hayatta mıdır, sağlık durumu nedir, şeklindeki düşünce ve kaygıları, onların yanındayken bunların yanındayken bile evden çıkarken acaba akşam eve çıktığı gibi dönebilecek mi, ne zaman dönecek, şeklindeki kaygıları, onların ruh sağlığını olumsuz yönde etkilemiş ve etkilemektedir. Kızım F. E.nin arz ettiğim üzere görevin getirdiği olumsuzlukların yanı sıra boyun ve beldeki kırıklar nedeniyle 7 kez çok ağır ameliyat geçirmesi sonucu psikolojik yönden rahatsız olan, depresif bozukluk nedeniyle tedavi gören ve ilaç kullanan, ifade verdiğim tarih itibariyle 4 kez intihar girişiminde bulunan, daha sonra da 1 kez daha deneyen bir çocuktur. Denemelerinden birisi 12-13 Ocak 2008 akşamıdır. Önce SANO Klinikte, sonra MESA Hastanesinde tedavi altına alınmıştır. Yani Şener Eruygur’la yaptığı görüşmeden 3 ay öncedir. Diğeri 6 Mart 2009 tarihindedir. 25 Temmuz 2009’da bir kez daha denemiş ve GATA’da tedavi altına alınmıştır. En son denemesi İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesindeki odamda arama yapılan 12 Ocak 2010 akşamıdır. O akşam üst araması erkek memurlarca yapılmış ve bu olay onu tetiklemiştir. Bu telefon konuşması ve mesajdan haberim yoktur. Söylediği tarzda şimdi bana da bulaşacaklar diyor yani hepimize sıra gelecek diyor, bu kadar dikkat edin komutanım dedim diyor bu ifadeyi.”

Mahkeme Başkanı:"Sözünüzü, sözünüzü kesmek istemiyorum ancak çok hızlı konuşuyorsunuz yoruluyorsunuz daha yavaş konuşabilirsiniz. Gerekirse su da isteyebilirsiniz. Yakınınızda su bardağı görünmüyor.”

Sanık Levent Ersöz:”Sağ olun, sağ olun başkanım var.”

Mahkeme Başkanı:" Yoruluyorsunuz nefes almakta zorluk çekiyorsunuz buradan görüntünüz öyle.”

Sanık Levent Ersöz:”Anladım sağ olun.”

Mahkeme Başkanı:" Her zaman söyleyebilirsiniz.”

Sanık Levent Ersöz:”Sağ olun başkanım.”

Mahkeme Başkanı:" Buyurun devam edin.”



Sanık Levent Ersöz:”Bu ifadeyi ne kızımla, ne eşimle ne de başka bir kimseyle yaptım. Komutanım Mehmet Şener Eruygur’la da yapmadım. Kaldı ki, benim olmayan bir örgütsel bağlantımı çocuğumun içinde suç unsuru bulunmayan bir telefon görüşmesine dayandırmaya çalışmak, hukuktaki suçların şahsiliği ilkesine de aykırıdır. İddianameyi hazırlayanların delil elde edememesi sonucundaki çaresizliklerini de ortaya koymaktadır. İfademde de belirttiğim üzere bu konuşmayı beni koruma içgüdüsüyle, zarar görebileceğim endişesiyle yapmış olabilir. Şener Eruygur da ifadesinde kızımın psikolojik rahatsızlığını belirtmiştir. Ankara MESA Hastanesi, Çayyolu SANO Klinik ve GATA Haydarpaşa Hastanesinden verilen raporları takdim ediyorum. Türk Ceza Kanununun 20/1. maddesinde kimse başkasının fiilinden sorumlu tutulamaz amir hükmünü bile göz ardı ederek, böyle bir konuşmayı örgütsel bağ olarak niteleyip iddianameyi hazırlayanların ve iddianameyi hazırlayanların Sayın Savcıların ve Yüce Heyetinizin önüne delil diye getirenlerin vicdani ve insani değerlerinin noksan olduğunu göstermektedir. Ayrıca, kızımın intihar girişimi esnasında annesine cep telefonundan yazdığı intihar mesajı da bu değerlerden yoksun aynı kişilerce basına sızdırılmış ve Bugün Gazetesinde bir köşe yazarı tarafından utanmadan ve alaycı bir yaklaşımla haber yapılmıştır. Bu özel hayata ilişkin bir bilgiyi, yandaş basına sızdıranların ve onu yazanların da insanlıktan nasiplerini almadıklarını göstermektedir. Bu haber de, bu dava kapsamında yandaş medyada yer alan diğer haberler gibi, gizlilik kararına rağmen, çarşaf çarşaf yayınlanmış ve maalesef hiçbir yasal işlem yapılmamıştır. Sanık Ergün Poyraz’ın dijitallerinde Levent Ersöz Jandarma istihbarat Başkanı Levent Ersöz emekliliğinin ardında Kayseri gurubu AKP’lilerle diyaloga giriyor ve MİT Müsteşarlığı için tavassutta bulunmalarını istiyordu. Öyle ki emekli olur olmaz bana söz verdiği kitap yazım işini unuttuğu gibi uzun bir süre telefonlara da çıkmıyordu. 2007 Ocağında piyasaya çıkıyor, daha önce Aslan B. ve Emin Ş.’ye verdiği ve bunlar tarafından açıkça yazılamayan Aksu’nun Ermenilik belgesini yazmamı istiyordu yazdığı, ifade edilmektedir. İddia edildiğinin aksine her hangi bir siyasi partiye mensup kişi veya grupla diyaloga girmedim ve hiçbir görev talebinde bulunmadım ve tavassut istemedim. Ergün Poyraz’a da kitap yazımı gibi bir söz vermedim. Ne kendisine ne de iddia edilen diğer kişilere hiçbir bilgi ve belge vermedim. Böyle bir belgenin varlığından da bilgim yoktur. Kişilerin etnik kökenleri ile ilgili yaratılan spekülasyonlara da karşı durdum. Görevim esnasında da bu konularda hiçbir araştırma yapmadım, yaptırmadım, ayrımcılık yapmadım. Böyle bir belge verip vermediğim, adı geçen kişilere sorulmalıdır. Ergün Poyraz, 24 Nisan 2008 tarihli ek ifadesinde Levent Ersöz’le ilgili notları hatırlamadığını, Levent Ersöz’le koruma konusu için görüştüğünü, daha sonra görüşüp görüşmediğini hatırlamadığını ifade etmiştir. Ben de sorgumda Ergün Poyraz’la koruma konusu için görüştüğümü, benden önce verilen Merkez Koruma Komisyonu kararınca Jandarma Bölgesinde oturduğu için Jandarma tarafından korunduğunu, tarafımdan araç tahsis edilmediğini söylemiştim. İşçi Partisinden ele geçirildiği iddia edilen Yargıtay ile ilgili notlarım isimli Word belgesinin içeriğinde AKP dosyasını Eminağaoğlu’na iletelim, görüşünü alalım. Limandaki yemeğe yetiştirelim. Yemeğe Eminağaoğlu dışında Ergün Poyraz’la Levent Ersöz Paşa da gelecek yazdığı, ifade edilmektedir. Sorguda belirttiğim üzere yemek davetini Savcı Mehmet Şenay isimli arkadaşım yaptı. Yemeği 2006 yılında gibi hatırlıyordum. Yemekte Ömer Faruk Eminağaoğlu, Mehmet Şenay, ben ve ofis arkadaşım emekli binbaşı İlhan Özcan da vardı. Ergün Poyraz yoktu. Dostlar arasında bir yemekti, kapatma davası ile ilgili hiçbir şey de konuşulmadı. Kaldı ki o tarih itibariyle dava ile ilgili bir hususu da bilmiyordum. Dosya kapsamında; yemekte konuşulanlar ve yemeğe yetiştirilmesinden sözü edilen dosya ile ilgili hiçbir şey yoktur. Sadece soyut bir ifade mevcuttur. İnsanın şerefli 2 yargı mensubu ile yemek yemesinin suç olduğunu bilmiyordum. Ama bu sayede öğrenmiş oldum. Bizim yemek yediğimiz esnada yan masada Ankara Adliyesinde görevli bir savcı ile polis olan birkaç kişi vardı. Ek Klasör 116 Dizi No: 46, 47, 48, 49 ve 50’de 2 Temmuz 2007 tarihinde yani operasyondan 24 saat sonra kardanadam111 mail adresinden gönderilen sözde ihbarda dizi No: 47’de Levent Ersöz ve Kürşat AKP hakkında yaptıkları çalışmaları, dosyaları Yargıtay Savcısı Eminağaoğlu ile paylaşıyorlardı. 28 Aralık 2005 günü Ankara Cinnah Caddesi Liman restorandaki buluşmaya Levent Paşa, Ömer Savcı ile birlikte Ergün Poyraz da katıldı. Bu yemekli toplantıya ben katılmadım çok dar kapsamlı idi. AKP ile ilgili dosya oluşturuluyordu. Bu dosyaların kapatma davası ile ilgili olduğu söyleniyordu ifadesi yer almıştır. Mail adresinin sahibi, verdiği diğer bilgilerle de sanki Jandarma İstihbaratından ve bizimle irtibatlı bir kişi olduğu intibaını vermektedir ki bu husus bu olayı düzenleyenlerce böyle gösterilmek istenmiştir. Gerek bu yemek tarihi, gerekse aynı sayfada E. Şirin ve Ergün Poyraz’ın 14 Şubat 2005 günü saat 12.30’da Ankara ili Çankaya ilçesi Nevzat Tandoğan Caddesi Kebap 44’de buluşma yaptılar, ben de katıldım ibaresindeki tarih, saat ve adres bilgileri ile Liman Lokantasındaki benim hatırlamadığım tarihin net bilinmesi adı geçen herkesle ilgili fiziki takibi, takibin yıllara dayalı olarak yapıldığını ve örgütsel bağ kurabilmek kapsamında İşçi Partisi Genel Merkezinde ele geçirildiği öne sürülen 2 numaralı CD içerisindeki Yargıtay ile ilgili notlarım isimli Word belgesiyle yaratılan sözde delili teyit edilmiş gösterebilmek maksadıyla düzenlenen çirkin bir oyun olduğunu göstermektedir. Mail metni içerisinde bile çelişkiler mevcuttur. Şöyle ki; paylaşıyordu, oluşturuluyordu, katıldı gibi net ifadeler, metnin sonunda, yerini söylentiye bırakmıştır söyleniyordu yani dedikodu olduğundan söz edilmektedir. Bu takip ve sözde ihbar kardeş teşkilat içindeki F Tipi örgütlenmenin işidir. Belgelerin Kürşat tarafından, kardanadam111’in yanında T.Kılınç’a telefonla bilgi verildiği ifade edilmektedir. Kürşat: Albay Hasan Atilla Uğur olup o tarihte Kocaeli İl Jandarma Komutanıdır. Ben de o tarihte emekli idim. Kardanadam 111 belgesi iddianameyi hazırlayanların dört elle sarıldığı ibretlik bir yalan belgesidir. Bu maili reddediyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerine ait 900 el bombasının bir yerden bir yere naklini, yapılan benzer bir ihbarla ülkenin gündemine oturtan, daha sonra da ihbarcıyı bulan aynı teşkilat değil midir? Onu 24 saatte aydınlatanların, bu dava söz konusu olunca 2 yılda bulamamaları biraz tuhaf değil midir? Jandarma Genel Komutanlığından mail ihbarında iddia edilen hususların sorulmasını ve adı geçen kişilerin ifadesine başvurulmasını da talep ediyorum. Bu mailin IP numarasının tespitinin zor olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu IP numarasının bulunması, bu iddianameyi hazırlayanların görevidir. Bu görevi yerine getirmedikleri için haklarında işlem yapılmasını da talep ediyorum. Ayrıca Ergün Poyraz’a bu yemeğe katılıp katılmadığı bile sorulmamıştır. Suçlanacaksın ama sormayacaksın. Bu gerçeğin ortaya çıkarın çıkmasının istenmemesinden başka bir şey değildir. İşçi Partisinden ele geçirildiği iddia edilen Ergün Poyraz’ın JİTEM’den aldığı para isimli klasörün içeriğindeki Word sayfalarında değişik tarihlerde düzenlenen tutanaklardan söz edilmektedir. İddia edilen Word belgeleri Ek Klasör 116 Dizi No: 31 ve 35 arasındadır. Onay makamı olarak İki belgede benim adım yazılmış, 3 belgede de Hasan Atilla Uğur’un adı yazılmıştır. İfademde Ergün Poyraz’ın haber elemanı olmadığını, İl Jandarma Komutanlıklarında da kaydının bulunmadığını, böyle bir ödemenin yapılmadığını, ödeme yapılsaydı kaydının bulunacağını, bunun ilgili komutanlıktan sorulabileceğini ifade ettim. Mahkemenizce Jandarma Genel Komutanlığından sorulan bilgiler çerçevesinde verilen cevabi yazının sayfa 2, paragraf ğ’de Ergün Poyraz isimli bir şahsa herhangi bir ödeme yapıldığına dair kayda rastlanmadığı belirtilmiştir. İddia edilen belgeler Word belgesi olup herkes tarafından bilgisayarda üretilebilir. Ayrıca Ergün Poyraz’ın Avukatı Hüseyin Buzoğlu bu konuda Jandarma Genel Komutanlığına müracaat etmiş ve Adli Müşavir imzalı cevabi yazıda böyle bir belge ve bilgi olmadığı da ifade edilmiştir. Bu yazı Saygı Öztürk’ün Belgelerle Ergenekon kitabında da yer almıştır. Ayrıca haber elemanlarına yapılan ödemeler dip koçanlı makbuzlarla yapılır ve bu husus yönergelerle düzenlenmiştir. Ergün Poyraz da ifadesinde, bu belgelerin Word belgesi olduğu, imzasız fotokopi şeklinde olduğunu ve kabul etmediğini, belirtmiştir. Ben Jandarma Genel Komutanlığının kitapta yer alan yazısını ifadem esnasında da belirttim ancak dikkate alınmadı. Bu husus Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’a da sorulmuştur. O da ödeme yapılmadığını ifade etmiştir. Doğu Perinçek de sorgusunda, bilgisayar çıktılarının Jandarma Genel Komutanlığından sorulması gerektiğini, Partiye bazen Jandarma, Emniyet ve Savcılığı yıpratmak amaçlı bilgiler geldiğini, CD’yi görmediğini, her an her türlü CD’nin değiştirilebileceğini, kopyalanırken içine yeni dosyalar atılabileceğini beyan etmiştir. Ayrıca, 25.11.2008 tarihli duruşmada İşçi Partisi Avukatı ile Parti Genel Merkezindeki aramada hazır bulunan ve tanık olduğunu söyleyen Nusret Senem, Ergün Poyraz’a para ödenmesi ve Liman Lokantasındaki yemekle ilgili CD’nin İşçi Partisinde ele geçirilmediğini, bu bilgilerin içinde yer aldığı iddia edilen ve dosyada seri numarası ve markası belli olan CD’nin arama ve el koyma tutanağında yer almadığını ve bu hususun kayda geçirilmesini söylemişlerdir. Verilen resmi cevaplar ve ilgililerin beyanları birbirini teyit ederken herkesin hazırlayabileceği imzasız Word belgelerine ve gerçekte kim tarafından yaratıldığı bilinmeyen ve aramalarda ele geçirilemeyen kanunsuz delillere dayanarak örgütsel bağ kurmaya çalışmak, kabul edilemez. Bu iddia ve değerlendirme de başlangıçta vurguladığım oyunun bir gereği ve parçasının açık bir kanıtıdır. İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün 02 Temmuz 2008 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Savcılığına gönderdiği “Kişilerin Örgütsel Durumları” başlıklı raporda Hasan Atilla Uğur’la ilgili bölümde imzasız, kayıt numarasız, resmi olmayan bu sözde belgelerden makbuz diye bahsedilmektedir. Otopark görevlilerince kullanılan fişlerde bile bir makbuzda bulunması gereken bilgiler varken hiçbir resmi görüntüsü ve damgası olmayan ve imzasız bir kağıda makbuz denmesinin maksadı bellidir, oyun oradan başlamaktadır. Sayın Başkan, burada dikkatinizi bir hususa çekmek istiyorum: Ek Klasör 116 Dizi No: 45’de; İşçi Partisi Genel Merkezinde yapılan aramada bulunan dijital verilerin incelenmesinde; Ergün Poyraz isimli Word belgesinde; Yargıtay ile ilgili notlarım isimli Word belgesinde; Ergün Poyraz’ın JİTEM’den aldığı para isimli klasör içerisinde şüpheli Levent Ersöz hakkında bilgiler olduğu görülmüştür denilen ve 15 Ocak 2009 saat 18.00 tarihli bir tutanak vardır. Tutanak benim gözaltına alındığım gün ki sabah ben 08.30’da yakalandım. Yakalanışımı müteakip tutulmuştur. Bu tutanakta geçen klasörlerde yer olan konuları az önce cevapladım. Bu tutanak her ne kadar 1. İddianame kapsamında bağ kurulmaya matuf ise de, gerek operasyon tarihi gerekse yakalandığım tarihten sonra, özellikle emekli olduğum döneme ilişkin ele geçirilmiş hiçbir delil olmadığını, terörle mücadele şubesinin örgütsel dokümanlarda adının geçtiği, dolayısıyla emekli olduktan sonra da örgüt toplantılarına sürekli katılmıştır iddiasını çürütmektedir. Bunların hangisi örgütsel dokümandır? Ayrıca, Ceza Muhakemeleri Kanununun 120. maddesine göre beni suçlamak için kullanılamayacağını ve sözde örgüt üyeliği suçlamasının da dayanaktan yoksun olduğunu göstermektedir. İddianame sayfa 737 de şüpheliler Şener Eruygur, Hasan Atilla Uğur ve Hurşit Tolon’dan ele geçen dijital verilerde isimli şahıslarla yapılan görüşmelerin ses ve görüntü dosyalarının yanında çözümlerinin olduğu görülmüştür. Bu çözümlerde ve ses dosyası olan çözümlerde bir tarafta Başkan Levent Ersöz olarak bahsedilen şahsın olduğu, diğer tarafta görüşülen kişinin isminin yazdığı görülmüştür denilmektedir. İfademde görüştüğümüz kişilerle ilgili ses ve görüntü kayıtlarını Jandarma Genel Komutanının emirleri gereği yaptığımızı, sivil veya asker olmasının önemli olmadığını, esas kriterin Jandarma Genel Komutanlığına zarar gelip gelmemesi olduğunu, çözümleri komuta katına arz ettiğimizi, görevden ayrılırken hiçbirini almadığımı, bu kayıtların başka maksatlarla kullanılmadığını, görüşmeye gelenlerden bazılarının komutan tarafından gönderildiğini, bir kısmının randevu isteyerek geldiğini, görüştüğümüz kişileri hiçbir şekilde yönlendirmediğimizi, beyan etmiştim. Burada vurgulamak istediğim bir husus var. Hasan Atilla Uğur’un sorgusu esnasında Mehmet Şener Eruygur’un ifadesinde kayıt yapılması konusunda emri olmadığını belirterek kaydın kimin emriyle yapıldığı üzerinde ısrarla durulmuştur. Orgeneral Mehmet Şener Eruygur’a sorgu esnasında Hasan Atilla Uğur’un evinde yasadışı gizli kayıtlar, belgeler bulundu, ne diyorsunuz? denilince, ne olduğunu bilmediği için öyle bir emir vermedim demiş. Bu husus Şener Eruygur’un Avukatınca Hasan Atilla Uğur’a açıklanmış ve onun tarafından huzurunuzda ifade edilmiştir. Kayıt yapılması konusunda Jandarma Genel Komutanı bizzat emir vermiştir. Bu kayıtların yapıldığı tarih itibariyle de yürürlükte olan Türk Ceza Kanununa göre bu eylem suç oluşturmamaktaydı. Dönem itibariyle kanunda yer almayan ve suç oluşturmayan fiil nedeniyle, dinleme, arama kararı gibi yargı işlemi tesisine gerek olmadığı, idarenin iç çalışmasını düzenleyen kurallar çerçevesinde yetkili amirin emirlerine göre yürütülmesinin kanuna ve hukuka uygun olduğunu düşünüyorum. Sayın Başkan, görüşme içeriklerine geçmeden görüşmelerin hangi mevzuata göre yapıldığını, görev ve sorumluluğumuzun nereden kaynaklandığını özet olarak ifade edeceğim. Bildiğiniz üzere Jandarma Genel Komutanlığının askeri bir kolluk kuvveti olması nedeniyle yetiştirilmesi, disiplin, özlük hakları, çalışma düzeni, yargılama esasları yönünden kendi kanunu dışında Türk Silahlı Kuvvetlerinin temel yasaları da bizim çalışmalarımızda bağlayıcı ve yol gösterici hükümleri içermektedir. Askerlik mesleği için yüksek disiplin, emir komuta ve mutlak itaat bilinci en temel ve zorunlu özelliklerdir. Bu husus öncelikle Anayasanın kanunsuz emir başlıklı 137. maddesinde yer almış olup maddenin son fıkrasında askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır hükmü ile asker kişiler için bu konuda özel askeri mevzuata gönderme yapmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 13. maddesi Disiplini kanunlara nizamlara ve amirlere mutlak itaat olarak tanımlamaktadır. Askerliğin temeli disiplindir.14. maddesi ast , amirlerine mutlak surette itaate mecburdur, aldığı emirleri vaktinde yapar, değiştiremez, haddini aşamaz, icradan doğacak mesuliyetler emri verene aittir. İtaat hissini tehdit eden her türlü tezahürler, sözler, yazılar, fiil ve hareketler cezai müeyyidelerle men olunur hükmüne amirdir. Aynı kanunun 37. maddesindeki askerlik andı da kanunlara, nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime, namusum üzerine ant içerim şeklindedir. Bizler mesleğimizin başında bu andı içerek Şanlı Türk Silahlı Kuvvetlerinin saflarında yerlerimizi aldık. İç Hizmet Yönetmeliğinin; 8. maddesi; astın, amirin her emrini bütün tahammül kuvvetini sarf ederek, istekle ve tam zamanında yapmaya mecbur olduğunu, 10. maddesi; astın aldığı bir emirden dolayı amirine mütalaada bulunmasının yasak olduğunu, emrin hiçbir kayıt ve şarta bağlanmaksızın ve hiçbir düşünceye kapılmaksızın yapılacağını hükme bağlamıştır. Mutlak itaat konusunda, Askeri Ceza Kanununun 87. maddesinde hizmete ilişkin emri hiç yapmayan, emrin yerine getirilmesini söz veya fiili ile açıkça reddeden veya emir tekrar verildiği halde emri yerine getirmeyen asker kişilerin hapis cezası ile cezalandırılacağını hükme bağlamıştır. Yine Askeri Ceza Kanununun iştirak başlıklı 41. maddesinin 2. fıkrası hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emri veren mesuldür hükmünü amirdir. Bütün bu maddelerde geçen emir İç Hizmet Kanununun 8. maddesinde, hizmete ait bir talep veya yasağın sözle, yazı ile vesair surette ifadesidir şeklinde tarif edilmiştir. Özetlemeye çalıştığım bu mevzuattan çıkan sonuç şudur: Askerlikte hiçbir ast amirlerinin emri ve bilgisi dışında hiçbir görevi yapamaz, aksi halde cezalandırılır. Askerlik mesleğinin doğası gereği, astın hizmete ilişkin konularda, emrin mevzuata aykırı olduğunu iddia ederek yerine getirmemek, yazılı emir istemek gibi bir hakkı yoktur. Bunları komutanımı suçlamak için değil, asla. Bizim bir ast olarak yetki, sorumluluk, görev sınırlarımızı ve hareket tarzımızı belirleyen mevzuat açısından durumumuzu ortaya koymak maksadıyla, ifade ettiğimi de belirtmek istiyorum. Sayın Başkan, iddianameyi hazırlayanlar, iddianamede Jandarma Genel Komutanı çağırıyor diye bazı kişileri çağırıp görüşme yaptığımız suçlamasında bulundukları için, biraz önce arz ettiğim temel askeri mevzuatın dışında, Büyük karargâhlardaki çalışma esas ve usulleri ile ilgili de özet bilgi vermek istiyorum: Esas ve usuller kapsamında her birimin görev ve sorumluluğunu, imza yetkilerini yazışma şekillerini de kapsayan birçok yönerge mevcuttur. Sistemin işleyişi, MY 75-1 (B) Türk Silahlı Kuvvetleri Karargah Hizmetleri Yönergesinde açıklanmıştır. Emir komuta düzeni için komutan ve karargâh unsurları mevcuttur. Bu yönergeye göre, karargâh komuta ve yönetimi gerçekleştirmek için komutana yardım etmek üzere verilmiş olan personelden meydana gelir. Birliğin yaptığı ve yapamadığı her şeyden komutan sorumludur. Komutan bu sorumluluğu kimseye devredemez. Komutan astlarına yetki ve görev vererek sorumluluğun gereklerini yerine getirir. Bu halde dahi sorumluluk yine komutana aittir. Karargâhlardaki hiyerarşik yapı; Komutan, Kurmay Başkanı, Başkanlıklar, Daire Başkanlıkları ve Şube Müdürlükleri şeklindedir. Daha ast birlik karargâhlarında da bu yapılanmaya paralel bir yapılanma mevcuttur. İç Hizmet Kanununun 21. maddesi gereğince, emirler kural olarak hiyerarşik yapı yoluyla verilir. Acele ve zorunlu hallerde bu sıra atlanarak daha üst makamın doğrudan emir verdiği her ast, atlanan amirleri aldığı emirden derhal haberdar etmek zorundadır. Kurmay Başkanları, karargahın amiri olup komutanlık emirleri, prensipleri ve mevzuata uygun olarak, karargahın çalıştırılmasından, koordinasyonundan ve komutanın belirlediği sınırlar içinde imza yetkisinden sorumludur. Başkanlıklar ve Daire Başkanlıkları da kendi görev alanlarında paralel yetki ve sorumluluklarla imza yetkilerini kullanırlar ve hiyerarşik yapıdaki üstlerine karşı sorumludurlar. Karargâhlarda birden çok unsuru ilgilendiren tüm çalışmalarda konular, yasal boyutu, kuvvet geliştirme planları, üst komutanlık emirleri, komutanlık prensipleri ile maliyet etkinlik analizleri dâhil incelenerek koordine ilgili birimlerle edilir. Kurmay Başkanına arz edilir, onayı alınarak Komutana arz edilir. Komutanın onay ve imzası ile işlem tamamlanır ve çalışma resmiyet kazanır. Bilahare uygulamaya yönelik emirler gönderilecek makam ve yapılacak işlemlerin seviyesine ve imza yetkileri yönergesine göre, yetkililerce imzalanarak gönderilir. Evrakın hazırlanması, tarih, sayı, güvenlik numarası, gizlilik derecesi, gibi işlemler ilgili şubesi tarafından yapılır. Her türlü evrak, merkezi sisteme bağlı bilgisayarlara kaydedilir. İstihbarat Yönetim Şube Müdürlüğü de arz ettiğim bütün bu kademe ve işlemlerden geçerek kurulmuştur. Harekât Başkanlığı, konuyu kuvvet geliştirme planına göre, ihtiyaç, uygunluk ve kadro miktarları yönünden, Personel Başkanlığı personel ihtiyacının ne kadarının ve nasıl karşılanabileceğini inceleyerek uygun görüşleri bildirmiştir. Yani İstanbul Terörle Mücadele Şubesinin göstermeye çalıştığı gibi ne illegal bir yapılanma ne de İstihbarat Başkanı olarak benim emrimle kurulmuş bir şube değildir. Buna yetkim yoktur. Askeri mevzuatın yanı sıra, sorumluluk sahasında emniyet ve asayiş ile kamu düzenini korumakla görevli Jandarma Genel Komutanının Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Kanun ve Yönetmeliği olmak üzere birçok mevzuat, çalışma şeklini düzenleyen hükümler içermekte, görev esaslarını belirlemektedir. Bu bölümde, üstlenmiş olduğum İstihbarat Başkanlığı ile ilgili hizmetlerin nasıl yürütüleceğine ilişkin mevzuatı da kısaca arz etmek istiyorum. Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’nun 7. maddesinde jandarmanın sorumluluk alanında, emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlamak, korumak, kollamak, kaçakçılığı men, takip ve tahkik etmek, suç işlenmesini önlemek için gerekli tedbirleri almak ve uygulamak şeklinde tanımlanan mülki görevlerin, yürütülüş esasları Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Yönetmeliğinde açıklanmıştır. Bu görevler, Yönetmeliğin 46. maddesinde gerekli istihbarat faaliyetlerini yürütmek, elde edilen bilgileri değerlendirmek, yetkili mercilere ulaştırmak ve diğer istihbarat ve güvenlik kuruluşlarıyla yakın işbirliği yapmak, 84. maddesinde de; suçların önlenmesini, istihbarat teknikleri, çerçevesinde yapılan çalışmalar, ajan, muhbir ve mutemet olarak nitelenen kimselerden gizli haber elde edilmesi suretiyle de yapılacağını hükme bağlamıştır. Sayın Başkan, tüm istihbarat teşkilleri, kendi organik yapıları içindeki haber toplama unsurları vasıtasıyla, insan istihbaratı, teknik istihbarat ve açık kaynak istihbaratı gibi kaynakları kullanmaktadır. İstihbarat, haberlerden, haberler de istihbarat kaynak ve vasıtalarından elde edilir. Elde edilen haberler bazı işlemler, değerlendirme ve analiz ile istihbarat personelinin tecrübe ve öngörüsüyle istihbarat haline dönüştürülür. İlgili makamlara bilmesi gereken prensibine uygun olarak yapı içindeki birimlere ulaştırılır. Haberler açık ve gizli kaynaklardan elde edilir. İstihbarat değeri taşıyan önemli miktardaki bilgi açık istihbarat bilgileri kapsamındadır. Nispeten ucuz ve kolay elde edilen açık istihbarat bilgileri, tüm istihbarat teşkilleri için vazgeçilemeyecek değerdedir. Teşkiller alanlarına göre haberlerin ortalama yüzde elli ile atmışını açık kaynaklardan toplar. Teknolojik gelişmelere rağmen açık kaynak istihbaratı önem ve değerini yitirmemiştir. Açık kaynaklardan askeri, politik, bilim ve teknoloji, sosyal, coğrafi, ekonomik, ulaştırma ve muhabere, hava şartları gibi konularda bilgi sağlanır. Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Yönergesinde, açık bilgi kaynaklarının neler olduğu, nasıl ve kimlerden alınabileceği de hükme bağlanmıştır. Buna göre yazılı ve görsel basın, internet yayınları, yıllıklar, resmi kayıtlar, bilgi üretim merkezleri, enstitüler, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, biyografiler, ihale bilgileri, resmi kuruluşların yayınları, bu kapsamdadır. Haberlerin elde edilmesinde de, her vesilede kaynak ve vasıtalarla yapılan konuşmalardan faydalanılmasını ve resmi ve özel kuruluşlar, siyasi parti ve örgütler, medya, mesleki örgütler, dernekler ve benzeri çalışanların da haber kaynağı olabileceği hükme bağlanmıştır. İstihbarat konseptine göre, ki yönerge hükmüdür, istihbarat personelinin şüpheci olması, analiz yapabilmek için eleştirel bir değerlendirmeyle, 5 N, 1 K sorularının cevaplarını almaya ve teyit etmeye çalışması zorunludur. Personelin alamadığı cevapların ise boşluk olarak kalması ve analiz yapamama ve sonuçta da istihbarat üretememesi ve görevini yapamaması sonucunu doğurur. Yapılan görüşmelerin belli bir formatı yoktur. Karşınızdaki kişinin şahsiyetine, mesleğine, ilgilendiği konu ve hobilerine göre konuşmayı yönlendirirsiniz. İstihbaratçının konuşmalarında asla kasıt yoktur. Sadece öğrenme isteği vardır. Çünkü size bir taleple gelen veya bir nedenle sizin davet ettiğiniz kişilerden karşılıklı edineceğiniz bilgi ve haberler vardır. Gelişen ortam içinde uygun gördüğünüz ve onlardan öğrenmek istediğinizi sorar ve alacağınız cevabı teyide çalışır, konuşmayı yönlendirirsiniz. Karşınızdaki kişi şüpheli veya sanık değildir. Onunla doğrudan sorgular gibi konuşamazsınız. Eğer karşınızdaki kişi konuşmayı seven, bir dokunuşla birçok şeyi sizinle paylaşan biri ise doğal akışı içinde vereceklerini almaya çalışırsınız. Daha sonra aldıklarınızı istihbarat çarkından geçirerek ilgili makamlara iletirsiniz. Tabii ki karşı taraf da sizden bazı hususları öğrenmek isteyecek ve cevap almaya çalışacaktır. Burada istihbaratçının deneyimi, ne kadar verebileceği konusundaki düşüncesi, teşkilatı ve komutanı bağlamaktan kaçınmak ile yasal yetkilerini aşmamak gibi faktörler devreye girer. İddianamede, gazetecilerle yapılan görüşmelerin, gerçekte olmayan sözde Cumhuriyet Çalışma Grubunun basınla irtibat ve bilgilendirme çalışmaları kapsamında yapıldığı, bu suretle kamuoyu ile paylaşılması uygun mütalaa edilen bilgi ve belgelerin güvenilir basın mensupları aracılığı ile kamuoyuna duyurulacağı iddia edilmektedir. Öncelikle gerçekte mevcut olmayan böyle grubun böyle bir kararı olamaz. Bu kapsamda hiçbir görüşme yapılmamış, hiç kimseye kamuoyu ile paylaşmak üzere bilgi veya belge verilmemiş, yazı yazması istenmemiştir. Sayın Başkan, Askerin medyayı takip etmesini, ilgilenmesini yasaklayan, suç olduğunu yazan bir kanun, bir kural yoktur. Kamuoyu medyadan bilgilenir ve beslenir. Bunun için de ülkenin çıkarları açısından medyanın temiz, doğru, basın ahlak kurallarına uygun olarak kamuoyunu aydınlatması ve bilgilendirmesi gerekir. İç Hizmet Kanununun verdiği görevi bir kenara bırakıyorum. Gün geçmiyor ki Türk Silahlı Kuvvetlerine belirli kesimlerin hakaret içeren, kin kusan ifadeler içeren yazılar çıkmasın. Büyük Karargâhlarda Basın ve Halkla İlişkiler Şubeleri vardır. Bunlar günlük olarak basın haberlerini izlerler, gerekli olanları komuta katına arz ederler, araştırılması gerekenler için ilgili birimlere emir verilir, suç unsuru olanlar için adli makamlara müracaat edilir, açıklama gerekenler için de açıklama yapılır. Bu genel anlamdadır. Ama biz istihbaratçı olarak, yasal mevzuatını açıkladığım kapsamlarda ve komutan emirleri doğrultusunda, istihbarat konseptine uygun olarak, bir haber kaynağı olarak medya ile ilgileniriz. Sadece biz değil, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT’te medya ile ilgilenmektedir. Bu vazifenin gereğidir. Görüştüğümüz sadece iki gazetecidir. Bunlar da her iki kuruluşla da görüştüklerini ifade etmişlerdir. Bu kişilerin görüştüğü her kişi, her kurum terör örgütü veya terör üyesi midir? Böyle bir yaklaşım kabul edilemez. Görüşmelerde asla medyayı ele geçirme, yönlendirme ve kontrol etme gibi maksatlar taşınmamıştır. Kaldı ki bu maksadı gerçekleştirmek iki üç kişinin yapamayacağı kadar büyük bir iştir. Karşılıklı konuşmalarda emredilen çerçevenin dışına çıkma, yasal yetkilerimi, komutanlık emirlerini aşma şeklinde bir durum olmadığı gibi, hele hele demokrasi ve hukuk dışı algılanabilecek söylem, tutum ve ifademiz olmamıştır. Görüşmelerde önemli olan suç işleme kastı ile yapılıp yapılmadığıdır ki asla böyle bir kastımız olmamıştır. Bu görüşmelerle ilgili dikkat çekici diğer bir husus da istihbarat değeri olan birçok güncel konu görüşülmüşken, İddianamede bütününün içinde bir kaç dakikalık bölümü oluşturan tema ve cümleler ön plana çıkarılarak örgütsel niteliği olduğu izlenimi verilmek istenmesidir. Görüşmelerde hiçbir siyasi parti, kişi, kuruluş hedef alınmamış, demokratik parlamenter rejim dışına çıkma kastı, onu ima edecek, kişileri bu maksatla yönlendirecek diyaloglara asla girilmemiştir. Sadece aktarılmak, öğrenilmek istenen hususların net anlaşılması gayreti içinde olunmuştur. Bizlere komuta katınca verilen görüşme emirleri ve kapsamları ile görüşmelerde kişilere yöneltilen sorular, teyit istekleri ve öngörüler, bu kapsamdadır. Kanunlara, yönergelere ve emirlere aykırı bir durum olmadığı gibi, görev ve sorumluluğumuzun da gereğidir. Sayın Başkan, görüşülen kişilerle ilgili çözüm metinlerine Ek Klasör 115’de yer verilmiştir. Bunlardan bir kısmı ses dosyaları çözümü olarak polis memurlarınca tutanağa bağlanmıştır. Word belgesi şeklinde olan metinler ise isimsiz ve imzasızdır. Bizim kayda aldığımız görüşmelerin çözümleri de çözüm yapan personel tarafından imzalanmıştır ve komuta katına arz edilmiştir. İsimsiz ve imzasız olan bu belgelerin büyük bölümü üzerinde kalem oynatıldığını ifade etmek istiyorum. Sadece metinlerle oynanmakla kalınmamış, hiç görüşmediğimiz kişiyle ilgili bir belge yaratılmış, görüştüğümüz 3 kişiyle ilgili birden fazla çözüm belgesi İddianameye eklenmiştir. Bu çözümlerin içerikleri birbirinden farklıdır, değiştirilmiştir, bunlara delil olarak itibar edilmesi mümkün değildir. Bu konuları yeri geldikçe örnekleriyle açıklayacağım. Bunun diğer bir göstergesi de metinlerden iddianameye aldıkları ifadeler ile dikkat çekmek istedikleri ifadeler koyu renkli ve zaman zaman büyük harfle yazılmıştır. Personelimizin çözümlerinde böyle bir husus yoktur. Dikkatinizi çekmek istediğim diğer bir husus da Word belgelerinin üzerine yazılmış gizlilik dereceleridir. Sayfanın sol üst tarafına yazılan gizli, gizlilik derecesinin altı çizilmemişken, sayfanın altındaki gizli sayı yazısının altı sayfanın ortasına kadar çizilmiştir. Bu MY 75-1 (B) Askeri Yazışma Esaslarına aykırıdır. Komuta katına arz edilen hiçbir evrakta böyle maddi hatalara rastlanmaz. Birincisi daktilo memurları ve bilgisayar operatörleri bu konuda eğitimlidirler, ikincisi evrak komuta katına çıkana kadar aradaki kademelerde bulunan sıralı yetkili birçok kişi tarafından okunur ve parafe edilir varsa bu tip hatalar düzelttirilir. Bütün bunlar, bu metinlerin bazıları tarafından kasıtlı olarak üretildiğini açıkça ortaya koymaktadır. Çözüm orijinallerinin ortaya çıkarılması halinde söylediklerim teyit edilecektir. Kayıtlar çözülmeyi müteakip Daire Başkanı, İstihbarat Başkanı, Kurmay Başkanı ve Genel Komutan sırasıyla komuta katına arz edilir. Bilahare teyit edilmesi gereken hususlar ile açık kaynaklarda yer almayan hususlar İstihbarat İsteği olarak İstihbarat Grup Komutanlığı ve ilgili kurumlara gönderilir, sonuçları takip edilir. 2003 yılı sonuna kadar İstihbarat başkanlığı çelik kasasında saklanan çözümler, bilahare takip maksatlı olarak Mali Teknik Daire Başkanlığı Bilgi Destek Şube Müdürlüğüne verilmiştir. Hasan Atilla Uğur’un da ifadesinde belirttiği husus budur. Bu itibarla orijinal imzalı metinlerin getirtilmesini ve incelenmesini talep ediyorum. Sayın Başkan, görüştüğümüz kişilerle ilgili konuşmaların tapeleri ile ilgili belge ve içerikleri bana Savcılık ifadem ve sorgum sırasında gösterilmedi, okunmadı. İddianame açıklanınca gördüm. Niçin kayda alındığı konusundaki beyanım üzerine bazı sanıklar etik olmadığını, kırıldıklarını ve hukuka uygun olmadığını savunmalarında beyan etmişlerdir. Hâlbuki ortaya çıkan, yani yargı önüne çıkarılan ve üzerinde oynamalar yapılan bu tablo, komutanların öngörüleri ve emirlerinde ne kadar haklı olduklarını göstermektedir. Onlar bugün sahnelenen oyunu önceden görmüşlerdir. Çünkü o makama kolay gelinmiyor ve tecrübenin sonucu. Talepte bulunan veya davet edilen kişilerin tamamı, geldikleri yerin resmi bir istihbarat birimi olduğunu bilerek gelmişlerdir ve kayda alınacaklarını en azından tahmin edebilecek kadar deneyimli kişilerdir. Kaldı ki kendilerinin tuttuğu notların değiştirildiği, eklentiler yapılarak birleştirildiği, olmayan görüşmelerin varmış gibi gösterilerek yeni metinler yaratıldığı, bunların bilgisayarlarına yüklendiği, savunmalarında ifade etmişlerdir. Bu tablo onların ne kadar haklı olduklarını da göstermektedir. Konuya lütfen bir de bu bakış açısı ile baksınlar. Emniyet Genel Müdürünü makamında ziyaretimin bile kayda alındığını ve dikkatlerinden kaçarak bu dosyaya konduğunu göz önünde bulundursunlar. Gittikleri diğer istihbarat teşkillerinde de kayda alınmadıklarını sanıyorlarsa kanaatimce yanılıyorlar. İsmail Yıldız’la yapılan görüşme sayfa iddianamenin 737. sayfa 5. paragrafında 5 Kasım 2003 tarihinde Kıvanç Değirmenci kod adlı İsmail Yıldız ile başlayıp bu sayı 250’ye çıkabilir dediği ile biten hususlar. İsmail Yıldız, SESAR Araştırma Şirketinin sahibidir. Kendisini star gazetesinde Kıvanç Değirmenci ismiyle bir köşe yazısında köşenin adını oyun bozan gibi hatırlıyorum çıkan bir yazının, Basın Subayınca Jandarma Genel Komutanına yapılan arzı müteakip verdiği emir üzerine araştırdık. Aynı gazetenin Muhabiri Kamil Elibol’dan ismin müstear olduğunu ve yazının gazeteye dışarıdan gönderildiğini öğrendik. Bunun üzerine Kamil Elibol’dan rica ettik ve Ankara Temsilcisi Hayrullah Mahmut bizi aradı. Telefonda yazarın ismini ancak kendisiyle görüştükten sonra açıklayabileceğini, kabul ederse, ziyaretimize gelebileceğini ifade etti. Ayrıca, kendisi gelebilirse memnun olacağımızı ifade ettim. Başlangıçta prensibi gereğince kabul edemeyeceğini söylediyse de bilahare kabul etti. O görüşmede bize Kıvanç Değirmenci’nin İsmail Yıldız olduğunu söyledi. Böylece gerçek kimliğini ve işini öğrendik. Kendisinden yardım istediğimiz gazeteci Kamil Elibol da buna tanıktır. İlk kez karşılaştığınız, tanımadığınız bir kişiye iddia edildiği gibi bir siyasi partinin bölünmesiyle ilgili konuların konuşulmasının hiçbir mantıki izahı olamaz. Zaten şahıs bu görüşme kapsamında öncelikle kendini ve neler yaptığını anlatmıştır. Bu kapsamda şahıs, siyasi ve sosyal araştırmalar yaptıklarını, bazı siyasi parti ve başkanlarına danışmanlık yaptığını söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediyesine işsizlik konusunda proje sunduklarını, AKP’ye Nisan başında brifing verdiklerini, Mehmet Ağar’a siyasi ve ekonomik danışmanlık çalışmalarında danışmanlık yaptıklarını anlattı. İddianamede belirtilenin aksine AKP’nin bölünüp parçalanmasının çok kolay olduğunu söylememiştir. Metin incelendiğinde bu açıkça görülecektir. Ayrıca 219 tane milletvekili AKP’den kopacak durumda, bu sayı 250’ye çıkabilir şeklinde konuşma da geçmemiştir. Bu ifadeler, biraz önce metin üzerinde oynandığının işareti olarak belirttiğim üzere, büyük harflerle ve koyu olarak yazılmıştır.”

Naip Hakim Hüsnü Çalmuk:”Başkanım on dakika ara verebilir miyiz?”


Yüklə 419,67 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin