قُلْ اُوحِىَ اِلَىَّ اَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُوآ اِنَّا سَمِعْنَا قُرْاَنًا عَجَبًا
“De ki: Cinlerden bir topluluğun gelip Kur’ân dinledikleri ve son-ra da: “Biz ne güzel bir Kur’ân dinledik” dedikleri bana vahiy yoluyla bildirildi.”
Peygamberimizin namaz kılıp Kur’ân okuduğu, cinlerin Kur’ân’ı dinleyip Müslüman olduğu yerde bir mescid yapılmış ve bu mescide Cin Mescidi denilmiştir
Zikredilen bu yerleri ziyaret etmek haccın menasikinden (Farz, vacip, sünnet) olmayıp, yıllardır bir gelenek olarak yapıla gelmektedir.
5-Zübeyde Hatun su yolu
Harun Reşid'in hanımı Zübeyde Hatun çok saliha bir kadındır. Harun Reşid'in hanımı Zübeyde Hatun, gördüğü garip bir rüyanın güzel bir yorumu üzerine Mekke'ye Haneyn tarafından bir su getirtmiştir. Mekke-i Mükerreme'den Arafat'a kadar su kanalları döşetmiş,Bu su Müzdelife yoluyla gelmiştir o mukaddes beldeyi çeşmelerle donatmış ve Rahman'ın misafirlerinin su ihtiyacını karşılamak için yüzbin altın harcamıştır.
Osmanlıların tamir edip yeniden kullanıma hazır hale getirdiği o kanallar ve çeşmeler yakın zamana kadar da milyonlarca insanın ihtiyaçlarını gidermiştir. Zübeyde Hatun, hicaz su yolunun yanı sıra han, hamam, imarethane ve şifahane gibi daha pek çok hayır müessesesi yaptırmıştır.
Müzdelife
Müzdelife; Mekke`de, Arafat ile Mina arasında bulunan ve Hac`da Arafat`tan sonra vakfe yapılan yerdir. Müzdelife kelimesi "yaklaşmak, yakınlaşmak" anlamındaki Arapça "zelefe" kökünden türemiştir. Ayrıca burası, "toplanma, bir araya gelme" anlamında cem adıyla da anılmaktadır.
Müzdelife, Mina ile Arafat arasında Mina`ya üç mil mesafede bir yerde bulunmaktadır. Burası, Arafat`tan Müzdelife`ye doğru gidilirken Arafat`ın iki geçidinden geçtikten sonra Muhassır vadisine kadar olan kısmın adıdır. (Ebu İshak el-Harbi, Taberi, Tefsir, Mısır 1968, II, 287; Kitabu`l Menasik, Riyad 1969, 508)
Hz. Adem (a.s.), Hz. Havva ile burada buluşmuş ve birbirine yaklaşmışlardı. Katade`den yapılan bir rivayette ise, akşam ile yatsı namazının bir arda kılınmasından dolayı Cem` adı verildiği söylenmektedir. (İbn Hacer el-Askalani, Fethu`l-Bari, Mısır 1959, IV,270)
Yine, insanların burada toplanarak vakfe ile Allah Teala`ya yaklaştıkları, Hac esnasında insanların bir araya gelip toplanmaları yahut Mina`ya yaklaşmış olmaları veya buranın Allah Teala`ya yaklaşılan bir yer olarak telakki edilmesi vb. sebeplerden dolayı bu adı almıştır. Bakara suresinin yüz doksan sekizinci ayetine istinaden buraya, Meşar`ul-Haram da denilmektedir. (Muhammed İbn Kudame, el-Muğni, Mısır (t.y.), III, 421)
MİNA
Minâ, Harem hudutları içerisinde olup, Mekke ile Arafat arasında, ikisini birbirine bağlayan yol üzerinde bir yer . Hazreti İbrahim’in şeytanı taşladığı, oğlu İsmail (a.s)’a bedel olarak koç kestiği, Mescid-i Hayf’ın bulunduğu, Ensar ile birinci ve ikinci Akabe biatlarının yapıldığı, veda haccı esnasında Nasr sûresinin nâzil olduğu, teşrik günlerinde rasülullah efendimizin gecelediği ve Mürselat sûresinin nâzil olduğu mübârek bir mekândır.
..Bu bölgeye Mina adının verilmesiyle ilgili iki görüş vardır:
1. Hz. Adem (a.s.) Mina`dan ayrılmak isteyince Cebrail ona "temenni et" demiştir. Adem peygamber de Cenneti temenni etmiş. Bundan dolayı buraya Mina adı verilmiştir.
2. Burada kurban kesildiği kan akıtmak anlamına gelen "Mina" kelimesi "İmna" kökünden türemiştir. Bu nedenle buraya Mina adı verilmiştir. Bu görüş daha yaygındır.
Hz. İbrahim, kurban etmek için oğlunu Mina`ya götürür, sonra Hz. İbrahim`e Allah tarafından bir kurbanlık verilir. Bu kurbanlığın ne olduğu hakkında kesin bir bilgi yoktur. Bir çokları bunun koç olduğunu belirtmektedir. Kur`an-ı Kerim`de bu olay
وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ
"Ve fidye olarak ona büyük bir kurbanlık verdik." (Saffat: 107) biçiminde açıklanır.
Hz. İbrahim, kendisine engel olmak isteyen şeytanı burada taşlar, burada kurban keser. Hac ibadeti yapanlar da burada kurban keserler ve şeytan taşlarlar.
Hz. İbrahim`den sonra tevhid inancından uzaklaşan insanlar burada şenlikler yapmışlar ve gayet güzel münasebetler kurmuşlardır.
Kurban Bayramı`nın birinci günü burada kurban kesilir. Bayramın birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü günleri de Cemrelere (Ulâ, Vusta, Akabe) taş atılır. Bu olaya şeytan taşlama denir.
Arafâta giderken yevmi terviyede bir gün, şeytan taşlama günlerinde üç gece Minâ’da kalmak sünnettir. Ayrıca buraya ne zaman gelinirse gelinsin duâ ve niyazda bulunulmalıdır.
Tarihi Mina ile bu günkü Mina arasında değişiklikler görülmektedir. Mina, Hac mevsimindeki izdiham göz önüne alınarak Müslümanların ibadetlerini daha sağlıklı yapabilmeleri için her yıl değişikliğe uğramaktadır.
MESCİD-İ BÎA
Birinci ve ikinci Akabe bîatının yapıldığı mübârek mescittir. Mina’ dan Mekke-i Mükerreme’ye gelirken sağ tarafta büyük şeytan’a takriben 300 m mesâfede osmanlı yapısı küçük bir mesciddir.
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Medine'den gelip ilk müslüman olanlarla 621-622 yıllarında Mekke'nin Akabe adı verilen mevkîinde yaptığı iki anlaşma ve ahidleşme.
Mekke'ye üç km. kadar uzaklıkta bulunan Mina ile Mekke arasındaki bir mevkiye verilen Akabe adına bölgenin başka yerlerinde de rastlanmaktadır. Aynı adı taşıyan birçok yer bulunmasına rağmen Akabe denince ilk defa bu meşhur ahidleşme ve anlaşmaların yapıldığı mevkî hatıra gelmektedir.
MESCİD-İ CİRANE
Bu mescid-i şerif Mekke-i Mükerreme ile Taif arasındadır. Mekke’ye Taif’ten daha yakındır Çağran deresi civarında yapıldığından Mescidü’l-Çağran da denilmiştir Peygamberimiz (s.a.v) Hazretleri, hicretin sekizinci yılında vuku bulan Huneyn harbinin ganimetlerini burada taksim buyurmuşlardı.
Peygamberimiz yaptığı dört Umreden birisini Cîrane’den yapmıştır.
HUDEYBİYE
Haram hudutları haricinde, mescid-i harama 22 km, şu an Şümeys diye isimlendirilen yerdir. Biat-ül Rıdvan, Hudeybiye musalahası burada yapılmıştır. Peygamberimiz (s.a.v) Hicretin 6. yılında 1400 kadar ashabı ile umre yapmak üzere buraya kadar geldiler. Kureyşliler oradan ileri gitmelerine mani oldu. Peygamberimiz (s.a.v), Kureyşlilerle görüşmek üzere Hz. Osman’ı gönderdi. Hz. Osman ‘ın şehit edildiği haberi geldi. Müslümanlar şecere-i Rıdvan altında müşriklerle son demlerine kadar harb etmeye biat ettiler. Bu biata “Biat-ı Rıdvan” diye isim verildi. Hz. Osman salimen döndü. Kureyşliler sulh isteğini arz etti ve sulh yapıldı. Kurbanlar kesilerek umre yapılmadan dönüldü.
MESCİD-İ HAVF
Minâ dağının güneyinde, küçük şeytana yakın, Peygamber Efendimizin ve bir çok peygamberin namaz kıldıkları yerdir.
Mescid-i Havf isminin verilmesi; Hz.İbrahim oğlu İsmail(a.s)’ı kurban etmeye götürürken burada vazîfesini yapıp, yapamayacağı korkusu içerisinde olduğu içindir.
Mescid-i Havf da Çadır şeklindeki kubbenin altında peygamber efendimizin (sas) çadır kurduğu yerdir Bu mübarek yerde bir çok peygamber kabrinin olduğu rivayet edilmektedir. Behcetüt takva’da, bu kubbenin altında 400 Peygamberin metfun bulunduğu yazılıdır Onun için bu mescide Mescid-i Enbiya da derler.
Mir’âtü’l Harameyn de bildirildiğine göre: Hz. Adem Mescidin girişinde sol taraftaki minarenin altında metfundur. Hz. Âdem’ in cenâze namazını oğlu Şit (a.s.) kıldırdı ve Ebu kubeys Dağına defnetti. Nuh (a.s) da Hz. Âdem’in kabrini gemiye alıp tufandan sonra Mescid-i hayf’deki bu minârenin altına defnetti.
Mescid-i havf gayet mübârek ve mukaddes bir mekân olduğu için burada çokça ibâdet yapmak lazımdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki:
Peygamber Efendimiz (sas) “Kabe’yi 70 Peygamber tavaf etti. Hepsi de Kabe’yi tavaf ettikten sonra Mescid-i Havf’ta namaz kıldılar. Orada bulundukça namazı kaçırmayın.” buyurmuştur. (Mir’atül-haremeyn c.1 s.1130)
Mescid-i Hayfta yetmiş peygamber namaz kıldı. Musa (a.s)’da onlardandır. Ben onu görür gibi oluyorum.
Zeyd İbn-i Esved (r.a.) buyurmuşlardır ki; Rasülullah’ın vedâ haccında ben de beraberdim. Rasülullah ile beraber sabah namazını Mescid-i Havfta kıldım.
Ebu Hureyre (r.a) hazretleri; “Ben Mekke ehlinden olsa idim her cumartesi günü Mescid-i Havfta namaz kılmak üzere Mina’ya giderdim” buyurmuşlardır
MESCİD-İ AİŞE
Harem-i Şerife 6km yayan olarak 1 saat mesâfede, Medine tarafından harem hududu olan Tenim’dedir. Hz.Âişe vedâ haccında peygamberimizle beraber haccetti. Özrü sebebiyle umre yapamamıştı. Peygamber efendimiz’e Medine’ye dönecekleri zaman dedi ki; “ ya resulallah insanlar hac ve umre ile dönüyor, ben ise umreden mahrum oldum” peygamber efendimiz (s.a.v) kardeşi Abdurrahman (r.a) hazretleri ile beraber umre yapmak için Ten’ime gönderdiler. Cebel-i Ten’im’deki ağaçlık yere gelince orada ihramlanmış iki rekat ihram namazı kılmıştır onun için Mescid-i Aişe denilmiştir.
Tenim Mescidinin sağ tarafında Tenim dağı vardır. Mescidin bulunduğu vadiye Numan Vadisi denir
ARAFAT
Mekke`nin yirmi kilometre uzaklığında ve doğusunda bulunan bir dağ. Aynı adı taşıyan ova içinde yaklaşık yetmiş metre kadar yükseklikte bir tepe görünümündedir. Tepeye koyu yeşil taş yığınları hakimdir. Arafat`a "Cebelü`r-Rahme" (Rahmet Dağı) de denir.
Hac ibadetinin rükünlerinden biri olan vakfenin yapıldığı yer olmasından dolayı büyük bir önem taşımaktadır. Bu dağın, ismini nasıl aldığı hakkında çeşitli görüşler vardır:
Rivayetlere göre Hz. Adem (a.s.) ile eşi Hz. Havva Cennet`ten çıkarıldıktan sonra yeryüzüne indirilmiş ve bir müddet ayrı kalıp nihayet Arafat Dağı`nda buluşmuşlardır. Buluşma anlamına gelen "Ta`arrefe" kelimesinden alınmış ve buraya Arafat denilmiştir. Bu ismin ve rivayetin Hz. Adem (a.s.) zamanından beri nesilden nesile aktarılmış olduğu ifade edilmektedir. İsmin nereden geldiğine dair diğer bir rivayet de hacıların Arafat dağındaki vakfeleri sırasında Allah`ın yüceliğini, kendilerinin ihtiyaç ve kulluklarını "itiraf" ettiklerinden dolayı buraya Arafat adının verildiği söylenmektedir. Bu konu ile ilgili diğer bir üçüncü görüş ise şöyledir: "Hac ibadetinin önemli bir rüknü olan vakfeyi tamamlayanlar manevi bir kokuya (Arf) büründükleri için bu anlamda bu dağa Arafat adı verilmiştir.
MEDİNE ZİYARET YERLERİ
1- Baki Mezarlığı
Mescid-i Nebî’nin doğu tarafında bulunan Baki Mezarlığını ziyaret etmek müstehaptır. Peygamber Efendimizi görme şerefine nail olan, sesini duyan, onunla namaz kılan ve İslâmiyet uğrunda hiçbir fedakarlıktan çekinmeyen on bin civarında sahabi bu mezarlığa defnedilmiştir. Üçüncü halife Hz. Osman, Hz.Abbas, Hz.Aişe, Hz. Fatıma, Sad b. Ebi Vakkas, Hz.Hasan gibi sahabe ile İmam-ı Malik gibi Tabiundan bir çok büyük zevat burada bulunmaktadır.
Mezarlığın içerisine girmek şart olmamakla birlikte kapısı açık olduğunda içeri girilerek; kapalı olduğunda dışardan ziyaret edilebilir. Ziyarette orada yatanlara selâm verilir ve dua edilir. İsteyenler Dua kitabındaki mezarlıkları ziyaretle ilgili selâm ve duayı okuyabilirler.
Peygamber Efendimiz zaman zaman Baki Mezarlığını ziyaret eder ve orada medfun bulunan mü’minler için dua ederdi.
2- Kuba Mescidi
Peygamberimiz Hz. Muhammed, Mekke’den Medine’ye hicretleri esnasında, Medine’ye 5 km. mesafede bulunan Kuba’da 14 gün kalmıştı. Bu süre içinde Peygamberimiz orada bir mescid inşa etti ve burada namaz kıldı. Kur’an-ı Kerim’de takva üzere yapıldığı bildirilen ve İslâm âleminde cemaatle namaz kılınmak için yapılan ilk mescid budur.
Kuba Mescidini ziyaret etmek ve burada iki veya dört rekat namaz kılmak müstehaptır. Bu mescidin ziyareti ile ilgili olarak Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Kim evinde güzelce temizlenip abdest aldıktan sonra, başka maksatla değil de sadece namaz kılmak için Kuba Mescidine giderse umre sevabı alır."
Hz. Peygamber sağlığında, Cumartesi günleri Kuba Mescidini ziyaret eder ve burada namaz kılardı.
3- Uhud Şehitleri
Uhud, Medine’nin 5 km. kadar kuzeyinde bir dağın adıdır. Hicretin üçüncü yılında (M.625) müslümanlarla müşrikler arasında burada yapılan savaşta, Ashab-ı kiramdan 70 kişi şehid olmuş ve buraya defnedilmişlerdir. Peygamberimizin amcası ve şehidlerin efendisi Hz.Hamza da bunlar arasındadır.
Hz.Peygamber, her yıl Uhud şehitlerini ziyaret eder ve onlara dua ederdi. Uhud şehitlerini ziyaret etmek de müstehaptır.
Uhud şehitleri de ziyaret edilirken selâm verilir ve dua edilir. Arzu edenler Diyanet İşleri Başkanlığının hacılara hediye ettiği Kutsal iklimde Dua kitabındaki "Mezarlık ziyaretinde okunacak selam ve duayı " okuyabilirler.
4- Kıbleteyn Mescidi
İslam’ın ilk yıllarında namazlar, Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya doğru kılınıyordu. Peygamber Efendimiz Kıble’nin Kâbe olmasını, yani namazların Kâbe’ye dönülerek kılınmasını çok arzu ediyor ve bu konuda Allah’tan gelecek emri bekliyordu. Hicretten 18 ay kadar sonra Şaban ayının 15. günü (Berat Kandilinde) Hz. Peygamber, Seleme oğulları mahallesinde öğle veya ikindi namazının farzını kıldırdığı esnada, ikinci rekatın sonunda aşağıdaki âyet-i kerime indi:
"... Seni elbette, hoşlanacağın kıbleye döndüreceğiz. O halde hemen Mescid-i Haram’a (Kâbe’ye) doğru dön. (Ey mü’minler) siz de nerede olursanız olun, (namazda) oraya doğru dönün."
Bunun üzerine Hz. Peygamber, namazı bozmadan hemen Kâbe istikametine döndü, cemaat de saflarıyla birlikte döndüler. Böylece Kudüs’e doğru başlanan namazın son iki rekatı Kâbe’ye yönelinerek tamamlandı. İşte bu bakımdan bu mescide Mescid-i Kıbleteyn (İki Kıbleli Mescid) denir. Bu mescidin yerinde şimdi büyük bir cami yapılmıştır. Bu camii ziyaret edilerek iki veya dört rekat Tahiyyet’ül-Mescid namazı kılınması ve dua edilmesi güzel olur.
5- Yedi Mescidler
Hendek savaşının yapıldığı bölgede bir birine yakın küçük küçük yedi mescid bulunmaktadır. Bunlara " Yedi Mescidler" denir. Medine’ye gelenler tarafından buraların da ziyaret edilmesi âdet haline gelmiştir.
Bugün Bulardan 4 tanesi varlığını sürdürmekte olup diğerleri yıktırılıp , Yerlerine suud mimarisinde yeni mescid inşa edilmiştir.
Medine’ye üç kilometre uzaklıkta ve Kuba Mescidi’nin batı tarafında,kıblenin sol tarafı yol kenerında kuyu üzerinde büyük taş olan bir parkın içinde bulunmaktadır. Bu kuyu Erîs adlı bir yahudiye ait bahçede bulunduğu için Eris Kuyusu diye anılmıştır. Resûl-i Ekrem Efendimiz Kuba Mescid’ine giderken Eris Kuyusu’ndan abdest alırdı.
Hz. Osman, Resûlullah ve iki dostuyla birlikte bu kuyu başında yaşadığı o erişilmez güzelim günleri yeniden yâd etmek için hicrî 30 (650) tarihinde Eris Kuyusu’nu ziyarete geldiği bir gün, parmağındaki yüzüğü kuyuya düşürdü. Kuyunun bütün suyunu boşaltarak üç gün boyunca aradıkları halde yüzüğü bulamadılar. O günden sonra bu kuyu, Yüzük Kuyusu anlamında Bi’rü’l-hâtem diye de anıldı.
GAMAME MESCİDİ
İslâm'ın ilk asırlarında genellikle şehirlerin kenar kısımlarında toplu namazlar için musallâlar hazırlanır ve bayram, cuma namazları gibi toplu namazlar bu günkü gibi muhtelif camilerde değil, sadece namazgâh denilen bu musallâlarda kılınır, böylece bütün şehir halkının haftada bir defa bir araya gelmesi sağlanırdı. Nitekim Ebu Said El-Hudrî (r.a)'ın ifadesine göre: "Rasulullah (s.a.s), Ramazan ve Kurban bayramlarında musallâya çıkar ve ilk başladığı şey namaz olurdu. Namazdan sonra ayağa kalkarak sahabeye vaaz eder, onlara gerekli tavsiyelerde bulunur, gerekli emirleri verir, gaza için göndereceği varsa onları gönderir ve daha sonra musalladan evine geri dönerdi" (Buhârî İdeyn, 6).
Nafi' b. Ömer de der ki: "Rasulullah (s.a.s), bayram gününün sabahında musallâya gider ve beraberinde mızrağı da götürülürdü. Musallaya varınca mızrağı, kendisinin önünde dikilir ve ona doğru namaz kılardı. Rasulullah'ın o zamanki musallâsı bir düzlükten ibaretti ve önünde mihrap gibi herhangi bir şey yoktu" (İbn Mace, İkamet, 164).
İslâm hukukçuları bu hadisi şerifleri nazarı itibara alarak yağmur ve kar gibi bir özür olmadıkça bayram, cuma ve cenaze gibi toplu namazların şehir dışında bir musallâda kılınmasının sünnet olduğunu ve musallâda bayram namazı kılmanın camide kılmaktan daha faziletli olduğunu söylemişlerdir. Hanefi fukahası hep bu görüştedirler. Zira Rasulullah (s.a.s), bayram namazlarını hep Medine camiinin dışındaki musallâda kıldırmıştır.
Peygamber Efendimizin musallâsı, Medineli Münevverede, Mescid-i Nebevînin kapısından güney batı istikametine doğru 500 m uzaklığında bir yerde idi. Bu gün Mescidü'l-Gamâme denilen cami Peygamber Efendimizin musallâsında yapılmıştır. Medine ahalisi de Hicretin dokuzuncu yüzyılına kadar bayram namazlarını orada kılarlardı.
Peygamberimizin musallâsı olan Mescidü'l-Gamâme, Hicretin ikinci yüzyılında cami haline getirilmiştir. Hicretin dokuzuncu yüzyılına kadar bu cami musallâ olarak kullanılıyordu. Ancak, Mescid-i Nebevi genişletilince artık musallâya ihtiyaç kalmayıp cuma ve bayram namazları da burada kılınmaya başlandı.
Peygamberimiz (s.a.s)'in musallâsında inşa edilen Mescidü'l Gamame, Hicretin sekizinci yüzyılında Kılavun'un oğlu Sultan San tarafından tamir edildi. Dokuzuncu yüzyılda Mimar Emir Berdek tarafından, onüçüncü yüzyılda Osmanlı Sultanı Abdülmecid Han tarafından ve XIX. yüzyılda II. Abdülhamid Han tarafından yine tamirat gördü ve nihayet Hicri-1353 yılında, Suud hükümeti tarafından Osmanlı mimarisi üzerine tamiratı yapıldı (Abdül Kuddus el-Ensari, Asarü'l-Medine el-Münevvere, 118)
Hz. EBÛ BEKİR MESCİDİ
Bu Mescidin olduğu alan, Efendimiz (s.a.v.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerdendir. Ebû Bekir (r.a.) de Efendimiz (s.a.v.)’e uymak için bayram namazlarını burada kılmıştır. Mescidi gamameye 40 m mesafededir. Bugünkü bina Sultan II. Mahmut zamanında 1838’de inşa edilen binadır. Suudlular tarafından 1990’da tamir ettirilmiştir.
Amberiyye mescidi
Rivayet olur ki , ''Osmanlı padişahlarının hacı olmadıkları bilinmektedir''. Ancak Haremeyn için fedakarlığın ve hizmetin en güzelini göstermişlerdir. Haremeyn sevdası içinde yanan padişahlarımızdan biri olan Sultan Abdülhamit Medine'den gelen paşalarından birine peygamberin kabrinden amber kokan toprak getirmesini söyler. Paşa buradaki vazifesini tamamladıktan sonra dönüş hazırlıklarını yapar ve trene biner.
Tren kalkış düdüğünü derin derin çalarken paşanın aklına padişahın emri gelir. Hemen oturduğu yerden fırlar ve istasyonun dışına koşar. Ravza-i Mutahhara uzakta kalmıştır. Hemen aceleyle istasyonun yanındaki camiinin bulunduğu alandan bir avuç toprak alır. "Canım toprak işte , padişah nereden anlayacak " diyerek İstanbul'a döner. Sultan Abdülhamit paşayı huzuruna alır. Raporunu sunan paşa , beraberinde getirdiği toprağı padişaha uzatır.
Padişah sevinç ve saygıyla toprağı avucuna alır. Burnuna götürür. Koklar. Bir daha koklar. Biraz hüzünle paşaya dönerek ;
- Paşa , getirdiğin toprak amber kokuyor ama bunun miski eksik der...
İşte misk-i amber sözünden yola çıkılarak bu hikayeyi anımsatan camiinin adı Amberiye
CUMA MESCİDİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Kuba köyüne gelip burada yaklaşık on dört gün kaldıktan sonra Medine’ye gitmek üzere hareket ettiler.
Ranuna vadisine geldiklerinde Benî Salim kabilesinin yaşadığı yerden geçerken, kabile halkı Efendimiz (s.a.v.)’i bırakmadılar. İkramda bulundular.
Burası aynı zamanda Peygamberimizin dayılarının yurdu idi. Bu arada Cuma günü öğle namazı vakti girdi. Efendimiz burada ilk Cuma namazını kıldırdı. Gerçi Peygamberimizin hicretinden önce Es’ad İbni Zürare Medinelilere Cuma namazı kıldırmıştı. Fakat Efendimizin (s.a.v.) kıldırdığı ilk Cuma namazı yaklaşık 100 kişiyle ve hür olarak burada kılındı.
Peygamberimiz (s.a.v.) ilk okuduğu hutbe buradaki hutbedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ilk kıldıkları Cuma namazının birinci hutbesinde Allah’a hamd ve senâ ettikten sonra şöyle buyurdu:
“Ey insanlar!
Sağlığınızda ahiretiniz için hazırlık yapınız. Muhakkak biliniz ki kıyamet gününde herkes burada yaptığından sorguya çekilecektir. Allah-ü Teâla, burada iken ahireti için iyi bir hazırlık yapmış olan kuluna diyecek ki; Ey kulum Sana benim Peygamberim gelip de söylemedi mi? Ben sana mal verdim, sağlık verdim, sana bir çok nimetler ihsan ettim. Sen kendin için ne hazırladın? İbadetler yaptın mı? İyilik ettin mi? O kimse de sağına soluna bakacak bir şey göremeyecek. Önüne bakacak cehennemden başka bir şey göremeyecek.
Öyle ise, her kim kendisini bir yarım hurma ile de olsa ateşten, cehennemden kurtarabilecek ise, hemen dünyada o hayrı işlesin. Dünyada iken yapabildiği kadar hayır ve iyilik yapsın. Yarım hurma tanesi kadar iyilik yapacak bir şeyi yoksa, herkese tatlı dilli, güler yüzlü olsun. Zira bu suretle bir hayra on mislinden yedi yüz misline kadar sevap ve mükafat verilir.”
HZ. ÖMER MESCİDİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerden biri de Hz. Ömer Mescidinin yeridir. Hz. Ömer (r.a.) hilafeti zamanında bayram namazlarını Efendimiz (s.a.v.)’e uymak amacıyla burada kıldırmıştır. Mescid-i Nebevi’den 455 m. uzaklıktadır. Osmanlı Sultanı II. Mahmud tarafından Hicri 1411 yılında tamir ettirilmiştir. Şu an ibadete kapalıdır.
HZ. ALİ MESCİDİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bayram namazlarını kıldırdığı yerlerden biridir. Efendimiz, Gamame Mescidinin bulunduğu yerde bayram namazlarını kıldırmadan önce, bayram namazlarını burada kıldırmıştır.
Bir rivayete göre de, Hz. Osman (r.a.) şehit edilmeden önce evinde mahsur kaldığı zaman, bayram namazını Hz. Ali burada kıldırmış ve bu sebeple Hz. Ali mescidi olarak anıla gelmiştir.
Mescit-i Nebevi’den 290 m uzaklıkta olan, bugünkü mescid, II. Mahmut tarafından yaptırılmış, 1990 lı yıllarda civardaki diğer mescidiler gibi Suudlular tarafından tamir edilmiştir
MEDİNEDEKİ DİĞER BAZI MESCİDLER
Dostları ilə paylaş: |