Başkalarına yardımcı olabilmek için gerekli temel bir beceri, karşımızdakine ilgi ve özen gösterdiğimizi iletebilme yeteneğidir. En önemli sözsüz davranışları şöyle sıralamak mümkündür:
1) Göz ilişkisi: Etkili göz ilişkisi kişiyi dinlerken ve onunla konuşurken doğrudan bakmak şeklindedir.
2) Beden duruşu: Etkili beden duruşunda beden hafifçe öne doğru eğiktir. Beden karşıdaki kişiye dönük durumdadır. Eller hafifçe birleşmiş olarak kucaktadır.
3) Baş ve yüz hareketleri: Yeri geldikçe baş hareketi ile onaylar şekildedir. Uygun bir gülümseme vardır.
4) Sözel kalite: Etkili sözel kalite hoş ve ilgili bir ses tonunu, orta derecede bir konuşma hızını içerir.
5) Kişisel alışkanlıklar: Kişinin saçı, sakalı veya bıyığı ile oynaması, ayakları veya elleriyle seri hareketler yapması karşısındaki kişinin dikkatini dağıtır ve onu rahatsız eder.
SAVUNUCU VE AÇIK İLETİŞİM:
Savunuculuğun az olduğu açık iletişim ortamında iletişimde bulunanlar mesajın yapısı ve içeriğine daha çok dikkat edebilmektedir. Savunucu ve açık iletişimin temelinde aşağıdaki tutumlar yatmaktadır.
Savunucu İletişim Açık İletişim
1.Yargılayıcı tutum 1. Tanıtıcı tutum
2. Denetlemeye yönelik tutum 2. Soruna yönelik tutum
3. Belli bir stratejiyi izleyen 3. Plânsız, kendiliğinden oluşan
plânlı tutum tutum
4. Aldırmaz, umursamaz tutum 4. Anlayış yakınlık belirten
tutum
5. Üstünlük belirten tutum 5. Eşitlik belirten tutum
6. Kesin tutum 6. Denemeci tutum
1) Yargılayıcı tutuma karşı tanıtımcı tutum:
Eğer dinleyici konuşanın ses tonundan ve davranışlarından yargılandığı ve değerlendirildiği izlenimi alıyorsa hemen savunucu bir tutum içine girer. Oysaki, tanıtımcı tutumun diğer kişi yada kişileri tehdit edici, yargılayıcı bir özelliği yoktur. Tanıtımcı tutum içinde olan kişi karşısındakine korku uyandırmadan iletişimde bulunur.
2) Denetlemeye yönelik tutuma karşı soruna yönelik tutum:
Denetlemeye yönelik tutumun temelinde yatan varsayım, dinleyenin konuşandan daha yetersiz daha aciz olduğudur. Konuşan kimse, denetlemeye yönelik tutumuyla örtük ya da açık bir biçimde dinleyeni “bilgisiz”, “kendi başına karar vermekten aciz”, “henüz olgunlaşmamış”, “akılsız”, “yanlış yolda biri olarak” gördüğünü ifade etmektedir. Buna karşılık soruna yönelik tutumda sorunun tartışılarak çözüleceği her iki tarafça da kabul edilir. “Önceden doğruluğuna kara verilmiş” belirli bir çözüm yolunu zorunlu kabullenme değil, sorunu beraberce tanıma ve çözüm yollarını arama bu tutumun gereğidir.
3) Belli bir strateji izleyen plânlı tutuma karşı plansız kendiliğinden oluşan tutum:
Belli bir strateji izleyen plânlı tutum, konuşanın amaçları konusunda dinleyiciyi kuşkuya düşürebileceğinden savunucu tutum takınmasına neden olur. “Bakalım bunun altından ne çıkacak?” gibi bir düşünce dinleyicinin savunucu bir tutum takınmasına yol açabilir. Oysaki plânsız, kendiliğinden oluşan tutum insana daha doğal geldiğinden “sinsilik” kuşkusu uyandırmaz ve dolayısıyla savunuculuğu gerektirmez.
4) Aldırmaz, umursamaz, tutuma karşı anlayış, yakınlık belirten tutum:
İki kişi konuşurken, biri umursamaz bir tutum içinde söylenen söze aldırmama davranışı gösteriyorsa karşıdaki kişide doğal olarak savunucu bir tepki oluşabilir. Halbuki, iletişimde bulunurken kişinin karşısındaki kişinin duygu ve düşünlerine ilgi ve anlayış göstermesi gerekir. Bu tür tutum ağır bastıkça, savunuculuk azalmakta açık iletişim türü daha çok kendini göstermektedir. Karşıdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini ve içinde bulunduğu durumu sanki kendi sorunlarıymış gibi görmek “duygudaşlık”olarak adlandırılmaktadır.
5) Üstünlük belirten tutuma karşı eşitlik belirten tutum:
Kendisini üstün göstermeye çalışan kişi, sorunu birlikte çözmeye girişmeyen, herhangi bir cevap beklemeyen, yardıma gerek duymayan, karşısındakini küçük düşürmek amacıyla konuşan bir kişi olarak algılanır. Oysaki, eşit kişiler olarak iletişimde bulunan kimseler arasında karşılıklı güven ve saygı söz konusudur.
6) Kesin tutuma karşı denemeci tutum:
Kesin tutumu benimseyen kişiler mutlaka haklı olmak ve tartışmayı kazanmak çabası içindedirler. İletişimdeki temel varsayımlarını şöyle özetlemek mümkündür:
-
Bir konuyla ilgili olarak her şeyi bilebilmek ve bunları normal bir iletişim sürecinde açık seçik bir biçimde ifade etmek mümkündür.
-
Bir konuya ilişkin olarak birçok görüş açısı vardır. Ancak bunlardan bir tanesi doğrudur. Yani bir tek doğru bakış açısı vardır.
-
Benim bakış açım en doğru bakış tarzıdır, benim bilgim en doğru bilgidir.
Denemeci yaklaşımı gösteren kişiler kendi inanç, bilgi ve tutumlarıyla deneyler yapar ve bunlardan kuşku duyabilirler. Bu kişilerin temel varsayımlarını şöyle özetlemek mümkündür:
-
Bir konuyla ilgili olarak her şeyi bilebilmek çok zordur. Her şeyi bilsek bile bunları normal günlük iletişim içinde açık seçik ifade etme olanağı pek yoktur.
-
Bir konuyla ilgili birçok doğru bilgi, birçok doğru bakış açısı olabilir. Yani herkesin kendine göre “gerçekleri” vardır.
-
Benim bakış tarzım doğru olmayabilir. Benim bilgimden daha doğru olanı bulunabilir.
İLETİŞİM ENGELLERİ
Sorunu olan veya kendinden bir şey anlatmaya çalışan bir kimseye uyarı ve yargılama gibi müdahaleler, konuşan kişinin susmasına veya kendisini duyulmamış hissederek küsmesine ya da içine kapanmasına neden olur.
İletişimin belli başlı engellerini şöyle özetlemek mümkündür
1) Öğüt vermek, çözüm getirmek fikir vermek:
Genellikle öğüt vermek ve ahlak dersi gibi öneriler sorununu getiren kişide zorunluluk veya suçluluk duyguları uyandırır. Konuşan kişide direnç ve isyan yaratabilir. Konuşan kişiyi savunuculuğa iter. İletişimin yön değiştirmesine ya da kesilmesine yol açabilir.
“Şöyle yap, böyle yapma...”, “Bu şekilde hareket etmemelisin....”, “Buna üzüleceğine oturup biraz dersine çalışsan daha iyi edersin....”, gibi cevaplar örnek verilebilir.
2) Yargılamak, eleştirmek, ad takmak:
Bu tür tepkilerle karşılaşan kişiler kendilerini anlaşılmamış, itilmiş, haksızlığa uğramış ve çaresiz hissederler. Bunun karşılığında iletişimi keser veya karşılık verebilirler.
“Sen zaten hep kolaya kaçarsın...”, “Bebek gibi davranıyorsun...”, “Geri zekâlı ne olacak gibi...” ifadeler örnek verilebilir.
3) Soru sormak, araştırmak, incelemek:
Bu yaklaşımın içinde önyargı, eleştiri ve zorunlu çözüm bulunur. Soru karşısında kişi endişeye kapılabilir veya savunmaya geçer .
“Neden...”, “Sen ona ne yaptın?...” “O sana ne dedi?” gibi sorular örnek verilebilir.
4) Teşhis ve tanı koymak, tahlil etmek:
Bu yaklaşımda dinleyen kişi sanki karşısındakinin kafasının içindekini okuyormuş gibi bir tavır takınır. ”Ben seni senden iyi bilirim” anlayışı içindedir. Konuşan kişi kendini kıstırılmış, yanlış yorumlanmış hissettiğinden iletişimi büyük bir olasılıkla keser.
“Aslında sen öyle demek istemiyorsan...”, “Aslında senin derdin başka” gibi çözümlemeler örnek olarak verilebilir.
5) Güven verme, teskin ve teselli etme:
Genellikle dinlenilmeden verilen teselli mesajları, konuşan kişinin sorununu küçümser bir hava yaratır. Aslında teskin ve teselli etmek çok güzel, genellikle de yararlıdır. Önemli olan teselliyi kişiyi duyduğumuzu ve anladığımızı belli ettikten sonra verebilmektir.
“Aldırma boş ver...”,”Düzelir canım,bunu dert edinme...gibi ifadeler örnek olarak verilebilir.
Dostları ilə paylaş: |