Milliyetçilik sosyolojisi



Yüklə 1,37 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə18/75
tarix04.01.2023
ölçüsü1,37 Mb.
#121965
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   75
5321-Milli Kimlik-Anthony D.Smith-Bahadir Sina Shener-1994-291s

MİLLETLERİN DOĞUŞU 
Etnik bağ ve mevcut geçmiş ile bu geçmişin yeniden inşası, 
nüfus içinde hangi birimin millet haline gelmesinin mümkün 
olduğu; ve buna müsait birimin belirlenmesinde söz sahihi 
olsa bile, bu dönüşümün neden ve nasıl meydana geleceği 
hakkında pek az şey söyler. Yanıtlanacak soru şudur; de­
ğişkenlik arzeden etnik bağ ve anılar temelinde milletlerin 
oluşumunun genel neden ve mekanizmaları nelerdir? Kim­
liklerin oluşumunda yer alan ve gelişmelerini sağlayan büyük 
değişiklikleri incelememiz gerekir. 
Bu bağlamda " m i l l e t l e r i n oluşumu" ifadesi önemlidir. 
Kullanışlı ye kolay olması bakımından belli bir millet taslağı 
çizmek ve tanımlamak mümkünse de bu ifade bize aslında 
sabit "özler"den ziyade zaman aşırı karmaşık bir süreçler 
kümesiyle uğraştığımızı hatırlatmaktadır. 1. Bölüm'de "millî 
kimlik" kavramının karmaşık ve soyut doğası ortaya kondu. 
Tarihî bir toprağı/ülkeyi, ortak mitleri ve tarihî belleği, kitleyi 
bir kamu kültürünü, ortak bir ekonomiyi, ortak yasal hak ve 
görevleri paylaşan bir insan topluluğunun adı olarak millet çok 
boyutlu bir kavram, somut örneklerin çeşitli düzeylerde 
75 


benzerlik arzettiği bir standart ya da mihenk taşı oluşturan 
ideal bir tiptir. Farklı süreçlerin yaklaşık bir ideal millet tipi 
ortaya koyacak şekilde çeşitli boyutlarda gelişme ve bağdaşma 
dereceleri bakımından tekil örneklerin dikkate değer bir 
değişkenlik göstermelerine hazırlıklıklı olmalıyız. Milletlerin 
doğuş nedenleri ve mekanizmalarını açıklarken bunu sürekli 
olarak akılda tutmak gerekir. 
Milliyetçilikten önce milletler mi? 
2. Bölüm'ün başında, milletlerin, ekseriyetle uzun bir 
uyuklama dönemine rağmen, bilinmeyen bir zamandan beridir 
varoldukları yolunda milliyetçi bir inançtan sözetmiştim. 
O nedenle daha eski kuşağın bilimadamları için olduğu gibi 
milliyetçiler için de milletlerin köken ve nedenlerine dair özel 
bir sorun mevcut değildir, oluşum süreçlerinin açıklanması 
da gerekmez. Milletler hep vardı; değişen sadece kendilerinin 
bunun farkına varmaları ile fiiliyata dökülme düzeyleridir.

Bu malum eski görüşe karşı modern bir bilimadamı kuşağı 
tarihte milletler ile milliyetçiliğin olumsallığını ve bunların 
modernite ile ilgilerini ortaya koymuştur. Pek çok bilima-
damının gözünde bir hareket ve ideoloji olarak milliyetçilik'in 
tarihini 18. yüzyıl sonlarından başlatmak mümkündür. Fransız 
Devrimi'yle neticelenen dönemden önce gördüğümüz, sadece 
millî hissiyatla ilgili birkaç geçici ifade ve kültürel bakımdan 
farklı milletlerin özerkliklerinin öne çıkartıldığı milliyetçiliğin 
ana fikirlerine dair bulanık imalardı. Oysa, milletin Avrupa'da 
doğuş dönemini bazılarının 18. yüzyıl veya öncesine, bazı­
larının ise kitlelerin sonunda "millîleştirildikleri" ve kadınlara 
1 Organik "millî ruh"a (Volksseele) ilişkin Alman Romantik inancı hakkında Reisş'e 
(1955); milletler hakkında "perennialist" (süreklilikçi) bir anlayışı savunan eski 
kuşak bilimciler için Walek-Czernecki'ye (1929) bakın. 
76 


oy hakkının tanındığı 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başına 
yerleştirmelerinde görüldüğü gibi bu konuda da "moder-
nistler" aralarında bariz bir anlaşmazlık bulunmakla birlikte, 
milletin tamamen modern bir yapı olduğu konusunda 
hemfikirdirler. Milletin tamamiyle "modern" bir olgu olduğu 
iddiasını taşıyan modernistler arasında da millete dair farklı 
fikirler beslendiği açıktır.
2
Eğer modernistler haklıysalar o 
zaman modern öncesi dönemlerde ne milletlerin ne de mil­
liyetçiliğin olması mümkündür. O zaman milleti ortaya çı­
kartan koşullar antikite ve Ortaçağlar'da yoktu ve modern 
öncesi ile modern kollektif kültürel kimlikler arasındaki farklar 
tek bir millet kavramı altında toplanacak kadar büyüktür, 
kitlesel "vatandaş-milletler" sadece sanayileşme ve demokrasi 
çağında doğabilirler.

Bu görüşte fazlasıyla hakikat payı bulunmakla birlikte 
önemli noktalarda ayrıntılandırılması gerekir. Örneğin milletin 
doğuşunun ve mevcudiyetinin belirlenmesinde kitleleri ve 
kadınları kapsayan tek bir ölçütün belirleyici olduğunu 
varsaymaktadır. Bu yanıltıcı değilse bile beyhude yere sı­
nırlayıcıdır. Üstelik bu ölçüte göre milletleri oluşturacak olan, 
nüfusun kitleleri askerî ve siyasî bakımdan harekete geçirmiş 
birimleridir -o zaman erken dönem Sümer kent-devletlerine 
ya da ilk İsveç kanton milletlerine ne diyeceğiz? Kitleler siyasî 
faaliyet ya da temsilden hariç tutuldular diye eski Mısır ve 
Asurluları millet sıfatından mahrum mu edeceğiz? Bu tam 
da Batılı bir millet kavramını tamamen farklı bölgelere ve 
çağlara dayatmak anlamına gelmez m i ?

2 Kedourie (1960) ve Breuilly (1982) bu "modernist" yaklaşımın iyi örneklerindendir; 
bir eleştiri için A. D. Smith'e (1988a) bakın. 
3 Gellner'e (1983, bölüm 2) bakın. 
4 Sümer kent-devletlerinde demokrasinin ilk emareleri için Roux'a (1964,105); ilk 
İsveç kantonları hakkında Kohn'a (1957) bakın. Milletin ne zaman varolduğu sorusu 
sadece son zamanlarda ilgi konusu olmaya başlamıştır; Connor'a (1990) bakın. 
77 


Hiç olmazsa belli bir biçim ve düzeyde bundan kaçınmamız 
mümkün müdür? Sanmıyorum. Daha önce belirttiğim çok 
daha geniş bir çok boyutlu millet kavramı kullansak bile yine 
de hâlâ pratikte modern öncesi ile modern dönemlerdeki 
kollektif kültürel kimlikler arasındaki farklılıkları, birkaç süreç 
ve boyut aracılığıyla ölçüyor olacağız. Ne demek istediğimi 
açıklamama izin verin. 
İşe, antikitede milletlerin ve milliyetçiliğin bulunup bu­
lunmadığını sorarak başlayabiliriz. Eski Mısır bu bakımdan, 
mükemmel bir seçimdir. Nil Nehri ile civarındaki çöller, belki 
güneyi hariç, oldukça sabit ve tümleşik yapılı bir ülke oluş­
turur. Aşağı ve Yukarı Mısır'ın birleştirilmesiyle bu topraklarda 
uzun bir hanedan yönetimi tarihi, tek bir Firavun yasası 
koduna tabî sakinleri ve birleşik bir ekonomik sisteme temel 
oluşturan nehri ile bugün bizlerde tam bir güçlü ve birleşik 
bürokratik devlet izlenimi uyandırmaktadır. Kültürel ba­
kımdan da Firavun dini ve geleneklerinin tekelci konumu 
her sınıftan Mısırlıya, en azından devletin çöküşüne kadar 
ayırdedici bir kültürel profil kazandırmıştı.

Demek ki karşımızda tarihî bir ülkeye, mitlere, anılara, 
kitle kültürüne ve hattâ ortak bir ekonomi ile yasal kodlara 
sahip adı sanı belli bir nüfus durmaktadır. O halde Mısır,her 
anlamda ideal tipik bir millete daha fazla değilse bile en az 
Asur, Safevi İran'ı ya da Tokugawa Japonyası kadar yaklaş­
mamış mıdır? 
Eski Mısırlıların, Asurlular, Safevi dönemi İranlıları ve 
Tokugawa dönemi Japonları gibi, ona karşılık gelecek bir et-
no-merkezcilik ile birlikte benim etni adını verdiğim şeyi 
oluşturduklarından hiç şüphe yok. Ama birkaç önemli noktada 
millet ideal tipine yaklaşmaktan belli ölçüde uzaktılar. Nil 
Nehrinin sağladığı ticarî birliğe rağmen ekonomik açıdan 
5. Örneğin Frankfort'a (1954, bölüm 4) ve David'e (1982) bakın. 

Yüklə 1,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin