Misir güNLÜĞÜ



Yüklə 160,94 Kb.
səhifə4/4
tarix01.03.2018
ölçüsü160,94 Kb.
#43472
1   2   3   4
hipostil deniyor. Hipostilde 134 tane sütun var. Bunlar 24 metre yüksekliğindedir ve açık papirüs şeklinde sütun başlıkları vardır. 1. Seti ve 2. Ramses, 14 metre yüksekliğindeki sütunları inşa ederler ve diğer sütunlarla aradaki seviye farkını ortadan kaldırmak için alçak sütunların üstüne ışık girmesi için pencereler yapılır. Duvar kabartmaları da boyanır ama şimdi renkler sadece üst kısımlarda görülebiliyor.

Bu tapınak çok zarar görmüş. Başlıca zararlar:


  1. Depremler

  2. Hristiyanlığın bıraktığı izler.

  3. Nil taşkınları

Firavun 1. Tutmosis, 21 m yüksekliğinde 120 ton ağırlığında bir dikilitaş yaptırır, sonra kraliçe Hatshepsut, iki dikilitaş daha yaptırır. Biri 32 m yüksekliğinde ve 323 tondur.. Daha sonra, Hatshepsut’un etkisinde kalan 3. Tutmosis, obelisklerden birini kaldırıp yüksek bir duvar ördürür. İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda bulunan dikilitaş ta 3. Tutmosis tarafından yaptırılmış. İstanbul’a Constantin tarafından 3,5 ayda getirilmiş.

Kült odası, Amon Ra ve eşi Mut’a hitap eder. Yukarı ve Aşağı Mısır’ı temsil eden papirüs ve lotus bitki resimleri var ve bu sütunlar Mısır’ın birliğini temsil eder. Çoğu kült odasında olduğu gibi, buranın tavanında da yıldızlı gökyüzü resmi var. Duvarda, Büyük İskender’e verilen hediyeler görülür. İskender’in, kutsalların kutsalı olduğu belirtilir. Kült odasının yanındaki galeride de renkli duvar resimleri göze çarpar. Burada Amon Ra ve Mut’un resimleri, kutsal bayram olan Obet Bayramı kutlamaları resimleri, Amon Ra’nın heykelinin rahipler tarafından taşınması sahneleri görülür. Granitin boyanması çok zor, bu boyalar M.Ö. 4. yüzyılda yapılmış.

Daha sonra, M.Ö. 1600’lü yıllarda 3. Tutmosis zamanında inşa ettirilen tören salonuna geldik. Zenginliğe düşkün bir firavun olan 3. Tutmosis, bu salonu tören giysilerini, mücevherlerini saklamak için kullanır. İlk Hristiyan’ların Mısır’da kendilerini göstermesi ile, kendilerine eziyet başlanır, M.S. 2 yüzyılda bazı Hristiyan’lar İskenderiye’den kaçarak güneydeki tapınaklara saklanmaya başlarlar, bu tapınağa gelince bu büyük salonu kiliseye, karşı tapınağı da manastıra çevirirler. Manastır kavramı ilk olarak Mısır’da, çölde yaşayan St. Antonius tarafından çıkmış. Buradaki mimari form, ilk mimari formlardan bazilikaya benziyor. Bazen tek, bazen 3-4 sütunla kaplı üzeri örtülü, dikdörtgen şeklinde bir bina. Sütunlarda, eski Mısır rölyeflerinin üstündeki kısımlara Bizans rölyefleri yapılmış.

Sonraki kısımda 3. Tutmosis’in oluşturduğu bir hayvanat bahçesi var. 3. Tutmosis, avlanmaya çok meraklıdır ve avlanmak için Asya’ya, Anadolu’ya ekipler gönderir, bu diğer ülkelerden getirilen hayvanlar tanrılara sunulur ve bu hayvanat bahçesi onlar için oluşturulur. Burada, aslanlar, geyikler vb. için odalar olduğu bilinir. Burası, bilinen ilk hayvanat bahçesidir. Daha sonra da bilinen ilk ilkokulu gördük.

Mısır tarihinde firavunlar, eski firavunun yerine geçince, eskisinin kartuşlarını silip yerlerine kendi kartuşlarını yaptırırlar. Bazı firavunlar, yerlerine geçecek diğer firavunun, isimlerini silmesini önlemek için kartuşlarını daha derin kazıtırlar. Bunlardan biri 2. Ramses’tir. Kabartmalar hala çok sağlam.

Daha sonra, dikilitaşlardan birinin kırılan üst kısmının, yol gösterir gibi iki taşın üstüne yan yatırıldığını farkettik. Sonra bir göle geldik. Bu gölün işlevi, kutsal kayığın suya indirildiği yer olması ve tapınağa su sağlaması. Bu göl, Herber denilen skrape böceğinin koruması altındadır. Skrape böceğinin huzur ve mutluluk sembolü olduğu söyleniyor. Gölün yanında bu böceğin heykeli var ve eski inançlara göre bu böceğin etrafında 7 kere dönen, büyük mutluluğa erişirmiş. Bizler de Skrape böceği heykeli etrafında 7 kez döndük.

Daha sonra birkaç hediyelik eşya aldık ve grubumuzla ve Tolga ile resim çektirip saat dokuzda tapınaktan ayrıldık. Saat 9.15’te, geleneksel Nubya yelkenlisi felukaya bindik. Felukaya binerken sempatik Mısır’lı rehberimiz Ayman’dan ayrıldık. Nil’in iki yakasında mekik dokuduk. Diğer gruplar da geldi, birara 4 felukayı birbirine bağladılar. Saat 11.05’te feluka ile gemimizin yanına gelip indik. Değişik, ilginç ve yer yer keyifli bir gezinti oldu. Gemide, çantaları hazırlayıp dışarı bıraktık. Saat onikide de yemeğe çıktık. Sonra Canan alışverişe gitti, odadan kalan eşyaları ben aldım. Saat 13.20’de gemiden ayrıldık. Herkes yorgundu. Havaalanına giderken Tolga için teşekkür konuşması yapıldı. Tolga bunu sonuna kadar haketmişti. Gerçekten dört dörtlük bir rehberdi. Grubumuz da ona layık bir gruptu, grubumuzdan kimse zorluk çıkarmadı, ve diğer gruplardan isyan edenlere uymadı.

Saat 14.10’da Luksor Havaalanı’na geldik. İçerisi kalabalık olduğu için, akıllıca bir kararla havaalnı formları bize otobüste doldurtuldu. Saat 14.20’de otobüsten indik. Burada, bagajları içeri kendimiz taşıdık ve 14.40’ta onları bagaja verip pasaport işlemleri sırasına geçtik. Herkes heyecanlıydı, acele ediyordu ve kargaşalıklar da çıkıyordu. Pasaport işimiz 14.55’te bitti ve bekleme salonuna geçtik. Ayman, burada kaset-CD satıldığını söylemişti. Ben ve Murat ta CD almak istiyorduk ama böyle bir yer yoktu. Saat 15.20’de çıkış salonuna geçtik. Uçağımız saat 16.30’daydı. Ama bu salonda çok bekledik, koltuklarda hep Fransız’lar olduğu için ayakta kaldık. Daha sonra Brüksel’e giden Egypt-Air uçağı geldi ve Fransız yolcular bu uçağa alındı. Fransız yolcular 400 kişi kadardılar, çıkmaları bitmek bilmedi. Bu iş uzun sürünce bizi ancak 16.30’da uçağımıza almaya başladılar. 16.45’te uçağa bindik ve 16.55’te Luksor’dan havalandık ve Mısır’dan ayrıldık.

Yine MHS-9204 sefer sayılı Boeing 727 tipi uçaktaydık ve Kahire-Asuan uçuşundan itibaren her uçuşta var olan hostesler yine aynıydı. Bu uçağı, tur şirketinin kiraladığı söylendi. Yolda, yemek olarak Mc Donalds Big Mac Menü verildi, değişik ve iyi oldu. Saat 19.10’da İstanbul’a sağ salim indik. Uçaktan çıkış bu sefer rahattı çünkü Atatürk Havalimanı’nda, direk uçaktan içeriye geçmeyi sağlayan körükler var ve otobüs seferlerine gerek yok. Diğer havaalanlarından sonra bizimki dev gibi geldi. Pasaport kontrolü kalabalık değildi, bagajları beklerken de izdiham yoktu. Bagajlarımızı alınca, bu tatilde tanıştığımız dostlarımızla vedalaştık ve havaalanından ayrıldık. Şanslı günümüzdeydik, dışarıda taksi kuyruğu falan yoktu. Ataköy’e, evimize saat sekizde geldik.


SONUÇ: Her ne kadar arada aksilikler olsa da bu ilk yurt dışı gezim çok iyi geçti, yorucu tempoya rağmen memnun döndüm. Okuyup merak ettiğim o müthiş eserleri yakından görmüş ve içlerinde bulunmuş olmak çok güzel bir duygu. Mısır, özellikle eski medeniyeti ile görülmesi gereken bir yer, ama buraya giderken zorluklara hazır bir şekilde gitmek gerek. Böyle yapınca, buranın tadını çıkarmak kaçınılmaz. Başka bir açıdan bakılırsa, Mısır’ı görünce, beterin beteri varmış diyorum çünkü Mısır, bizden daha az gelişmiş bir ülke ve dönünce ülkemizin kıymetini daha da anladım.
Yüklə 160,94 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin