Bu yorucu, sıkıntı verici, dahası üzücü bir tartışmadır. Ama H. Yurtsever’in "boş bir söz kalıbı", "sihirli bir sözcük" küçümsemeleri, okura ince bir inandırıcılık telkini de içeren, "bu kadar basit!", "yeterince açık!" türünden alaycı nidaları pek bir tercih imkanı bırakmıyor kişiye. Ne o kadar basit ve ne de yeterince açık olduğunu göstermek bir zorunluluk oluyor bizim için. T. Kurtuluş'un içler acısı bir duruma düştüğü bir konuda ve bir sırada, kalkıp başkalarını alaylı sözde eleştirilere konu etmesine gerçekte şaşılabilir ancak.(294)"Siz herkesi kör, alemi sersem mi sanırsınız" sözü, herhalde bu gibi durumlar için söylenmiştir. Nedir ki, aydın kendini beğenmişliğine eğilim ve başkalarını fazla küçümsemenin bazen sıkıntılı sonuçları olur. En açık ve en net şekliyle yazıyorum: Temsil ettiği aydın birikimi ne olursa olsun T. Kurtuluş'un bugünkü Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'ya ilişkin tüm temel kavramları, tahlilleri ve görüşleri bizzat yaşam tarafından boşa çıkarılmış, iflas etmiştir. T. Kurtuluş’ta bir yeni değerlendirmeye acilen ve şiddetle ihtiyaç var. "Ricat"ın çoktan başladığını gözlemiyor değiliz. Ama yanılgıları karşısında oportünist "ricat" yöntemlerine başvurmak marksist-leninistlerin tutumu olamaz, bu tür bir davranışı oportünistlere bırakalım. Biz devrimciler, yanılgılarımız karşısında açık, cesur ve samimi olmalıyız. Bunun o çok arzulanan birlik hedefimizi yakınlaştıracağına, tersi davranışların ise yalnızca yeni "güven bunalımları" yaratacağına kuşku duymamalıyız.