Modern Revizyonizmin Çöküşü



Yüklə 1,32 Mb.
səhifə27/81
tarix18.04.2018
ölçüsü1,32 Mb.
#48558
növüYazı
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   81

Fakat bu hukukun ihlali, biçimsel demokrasinin çiğnenmesiydi. Burjuvaziye göre, demokrasi, silahlı yığınların siyasal sahneye aktif, etkin ve dönüştürücü bir güç olarak çıkması değil, "hukuka saygı”, "insan haklarına saygı" ve biçimsel "demokrasinin tanınması"ydı.

Lenin'in Jakobenizme ve "avamca hesaplaşmak" sözlerine ne denli vurgun olduğu bilinir. O bunu yalnızca, 1905 burjuva devrimi arifesinde Menşeviklere karşı değil, Ekim devrimi döneminde tüm II. Enternasyonal teorisyenlerine karşı da açıkça ortaya koydu.

Ekim Devrimine kadar Lenin ve Bolşevikler, birçok kez "kişi diktatörlüğü" ile, "parti diktatörlüğü" ile, en nihayet bütün bunların bir özeti olarak, Jakobenizmle suçlandılar.

Fakat Ekim Devrimi bir dönüm noktası oldu. Yine aynı suçlamalar, fakat bu kez artık Bolşevizme. Zira Bolşevizm, yalnızca proleter ve yarı-proleter yığınların tarih sahnesine etkin, yaratıcı ve dönüştürücü bir güç olarak çıkmalarını temsil etmekle kalmıyor, kendi çıkarları doğrultusunda, kendi sınıf düşmanlarına karşı, ve en nihayet kendi tarzlarında, proleterce hesaplaşmalarını da simgeliyordu.

Kendi düşmanlarına karşı bile olsa "avamca hesaplaşma"yı affetmeyen sınıf, burjuvazi, bu kez bizzat kendisine karşı yürütülen proleterce bir hesaplaşmayı dünyada affetmezdi.

Affetmedi de. Lenin, keyfi bir diktatör, bir despot ilan edildi. Bolşevizm, demokrasi düşmanı, kanunsuz, keyfi bir diktatörlük olmakla suçlandı. Bütün burjuva dünyayı kaplayan bu gürültülü düşmanlık kampanyasına, II. Enternasyonal teorisyenleri de aynı suçlamalarla katıldılar. Proleter demokrasisinin karşısına "saf demokrasi" teorileri çıkardılar. Biçimsel demokrasi, kişi hakları, insan hakları ve yasallık nutukları çektiler.

Bilindiği gibi, Lenin, tüm bu saldırıları cepheden karşıladı. Burjuvazinin saldırılarını bilimsel çözümlemeleriyle olduğu(128)kadar, yeni Sovyet devletinin yaşamından, yapısından işleyişinden sunduğu kanıtlarla da boşa çıkardı. Sovyet devletinin, "en demokratik burjuva demokrasisinden milyon kez daha demokratik" olduğunu, soyut bir iddia olarak değil, somut örnekleriyle ortaya koydu. Burjuvazinin iki yüzlü olduğunu, kendi sınıf devletinin sınıf kimliğini gizlediğini, onu tüm halkın devleti, "saf demokrasi" olarak sunduğunu; oysa Sovyet devletinin kendi sınıf kimliğini, "proletaryanın ve yoksul köylülerin diktatörlüğü olduğunu" ilan ettiğini; bu devletin, proletarya diktatörlüğünün, çalışan ve sömürülen insanlar için demokrasinin eşi görülmedik biçimde gelişmesini ve yayılmasını sağladığını; fakat bu aynı devletin, burjuvaziye karşı hiçbir yasanın sınırlamadığı amansız bir diktatörlük olduğunu vurguladı.

Lenin, marksist kılıklı burjuva uşaklarının "saf demokrasi" teorilerine cevap verirken de en can alıcı soruyu ortaya attı: "Hangi sınıf için demokrasi?" Bir marksistin demokrasi sorununa sömürenlerle sömürülenler arasındaki ilişkiden baktığını, oysa marksist kılıklı bir liberalin aynı soruna "burjuva demokratik bir yoldan", "çoğunluk azınlık arasındaki ilişkiden hareket"le baktığını belirtti. Kurucu Meclisin feshi karşısında koparılan "keyfilik", "kanunsuzluk", "hukukun ihlali" yaygaralarına ise en anlamlı cevabı verdi: "Biçimsel demokratik görüş, proletaryanın ve proleter sınıf savaşımı çıkarlarının en üstün olduğunu kabule yanaşmayan bir burjuva demokratının görüşünün aynıdır."

Belirtmek belki gereksiz; Lenin öldü, ama suçlamalar sürdü. Bu kez Stalin'in şahsında. Artık keyfi bir diktatör ve despot Stalin'di. Troçkizm bu suçlamalara taze kan taşıdı. Stalin önderliğinde Sovyet emekçilerinin tarihsel başarılarının arttığı, sosyalizmin üstünlüğü kendisini bir tarihsel gerçeklik olarak sergilediği ölçüde, dünya burjuvazisinin tarihsel tedirginliği ile birlikte düşmanlığı da katmerleşti. Kapitalist dünya krizin pençesinde debelendiği bir dönemde, sosyalizmin iktisadi alandaki başarıları apaçık olduğu için, sosyalizme düşmanlık, gittikçe daha çok onun(129)siyasal sistemine, proletarya diktatörlüğüne yöneltildi. Sovyet demokrasisi, "Stalinci diktatörlük", "Stalin'in keyfi rejimi", "Stalin'in baskı ve terör rejimi" vb. oldu. İçten kof olduğu, her an yıkılabileceği, bunun için bir dış müdahalenin yeterli olduğu düşünüldü. Bu düşe aldanan Alman faşizmi yaman bir ders alınca, Sovyet iktidarının ve sosyalizmin başarıları emperyalist burjuvaziyi hepten kudurttu. "Demir Perde" edebiyatı eşliğinde soğuk savaş başlatıldı. Sosyalizmin başarıları ve Büyük Anayurt Savaşının zaferi Stalin'in adıyla özdeşti. Bu nedenle düşmanlık kampanyası özellikle Stalin adı üzerinde odaklaştırıldı. Anti-sovyetizm ve anti-komünizm, anti-Stalinizmle aynı anlama geldi.

Kruşçev kliği, soğuk savaşın şiddeti karşısında diz çöktü. Bu diz çöküşün simgesi 20. Kongre'de, Stalin'in şahsında yoğunlaştırılan tarihsel düşmanlık bayrağını böylece devraldı.

Stalin ne yaptı?

Bu, suçlamalar veri kabul edilerek kasten başlığa çıkarılmış, gerçekte anlamsız bir sorudur. "Stalin ne yaptı" sorusu, Stalin önderliğindeki parti ve sınıf ne yaptı sorusuyla birlikte ele alınır, onun kopmaz bir parçası olarak değerlendirilirse bir anlam kazanabilir ancak.

Toplumlara bireylerin değil, şu ya da bu sınıfın hükmettiği, bireylerin ve partilerin, ancak belirli bir sınıfı ya da sınıfları temsil ettikleri ölçüde, bu sınıfa ya da sınıflara dayandıkları sürece târihsel bir değer taşıdıkları, şu veya da bu topluma hükmetmeyi başardıkları, tüm bunlar tarihsel materyalizmin alfabesidir. Çok kısa bir süre için -yalnızca 14 ay!- Fransız toplumuna hükmeden "diktatör" Robespierre bile, ancak alt sınıfların dipten gelen dalgasına dayandığı ölçüde dorukta kaldı. Bu dalga güç kaybettiği anda ise, tez elden giyotine gönderildi.


Yüklə 1,32 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   81




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin