Lenin'in NEP'i, savaşın ve iç savaşın harap ettiği bir küçük-bujuvalar ülkesinde, çarlıktan devir bir iflas ekonomisi koşullarında, sosyalizme geçişi olanaklı kılmak ve kolaylaştırmak için gündeme ge
Lenin'in NEP'i, savaşın ve iç savaşın harap ettiği bir küçük-bujuvalar ülkesinde, çarlıktan devir bir iflas ekonomisi koşullarında, sosyalizme geçişi olanaklı kılmak ve kolaylaştırmak için gündeme gelmişti.
Gorbaçov'un NEP'i ise, 1960 başlarında "1980'lerde(99)komünizme geçeceğiz" şarlatanlığı eşliğinde girilen bir yolun sonunda, iflas noktasına gelmiş bir bürokratik-kapitalist ekonomiden klasik kapitalizmin temel kurallarına göre işleyen bir ekonomiye geçişi olanaklı kılmak için gündeme gelmiştir. Bakalım kendi Nepmanlarını, kendi özgün koşullarında nasıl yaratacak?
Proletarya diktatörlüğü ve sınıf mücadelesi
Gorbaçov'un 70. yıl konuşmasına devam ediyoruz.
Stalin'in Leninizm tanımı iyi bilinir: "Leninizm genel olarak proleter devriminin teori ve taktiği, özel olarak proletarya diktatörlüğünün teori ve taktiğidir." (Leninizmin İlkeleri)
Sosyalist Ekim Devrimi emperyalist sermaye cephesini Rusya'da yararak yalnızca genel olarak proletarya devrimleri dönemini değil, özel olarak da Sovyet Rusya'da proletarya diktatörlüğü dönemini başlattı. Aynı şekilde, Ekim Devrimi, yalnızca Leninizmin proleter devrim teorisini değil, onun ayrılmaz bir parçası olan proletarya diktatörlüğü teorisini de sınadı, doğruladı ve gerçek kıldı.
Ekim Devriminden ikibuçuk yıl sonra, ikibuçuk yıllık tecrübeyi de gözeterek, Lenin, "Sol" Komünizm isimli kitabında şunları yazdı:
"Proletarya diktatörlüğü, yeni sınıfın daha güçlü bir düşmana karşı, devrilmesiyle (tek bir ülkede bile olsa) direnme gücü on kat artan ve gücünü yalnızca uluslararası sermayenin gücünden, uluslararası bağlantıların gücü ve dayanıklılığından değil, aynı zamanda alışkanlık kuvvetinden, küçük üretimin gücünden alan burjuvaziye karşı verdiği en kararlı, en acımasız bir savaş anlamına gelir." (s.11-12)
Çok kimsenin bildiği, marksist-leninistim diyen her kimsenin böyle kalmak istediği sürece bir an bile unutamayacağı, bu basit gerçekleri hatırlatmak boşuna değil. Zira, Ekim Devriminin 70. yılında bu görkemli devrim adına ko(100)nuştuğunu iddia eden biri, Gorbaçov, bir çok önemsiz ayrıntıyı hatırlıyor ama, bu gerçeği bir kez olsun anmayı "unutuyor". Ancak iç savaşı şöyle bir hatırlıyor, ötesine geçmiyor. Ötesi onun için "barışçıl sosyalist inşa" dönemidir. Sorunun teorik yönüne ise, hiç girmiyor.
Revizyonistlerin proletarya diktatörlüğü teorisine sırtlarını dönmeleri yeni değil. Gelinen yerde artık bütünüyle eskimiş ve "çağdışı" sayıyorlar.
Fakat Gorbaçov'un konuşması sözkonusu olunca, bizi ilgilendiren sorunun bir başka yanıdır: Proletarya diktatörlüğü teorisi ve gerçeği gözönüne alınmadan; devrimden sonra sınıf mücadelesinin ortadan kalkmayacağı, tam tersine, biçim değiştirmiş olsa bile, pek çok bakımdan daha da şiddetlenerek süreceği gerçeği -devrim sonrası Sovyet tarihi ile bizzat doğrulanmış bu çıplak gerçek- gözetilmeden 20'ler ve 30'ların nesnel, bilimsel, tarihsel gerçeklere uygun, dolayısıyla, marksist-leninist bir tahlili yapılabilir mi?
Gorbaçov, Ekim Devrimine, sonrasına, sosyalist inşaya, kısaca Sovyet tarihine tam bir burjuva liberali gibi yaklaşıyor. Dönemi burjuva görüş açısıyla ve burjuva hukuksal siyasal kavramlarla değerlendiriyor. Gorbaçov, sosyalist kuruluş alanındaki muazzam tarihsel başarılardan uzun uzun ve övgüyle sözediyor. Fakat çizdiği tablo öylesinedir ki, tarih perspektifinden ve bilgisinden yoksun biri, bundan, sınıfların ve sınıf mücadelesinin olmadığı sakin bir barışçı inşa dönemi sonucunu kolaylıkla çıkarabilir.
Gorbaçov, sosyalist kuruluşun bu görkemli dönemine bir çok cephede yaşanan ve bir çok biçime bürünen sert, çetin, dişediş bir sınıf mücadelesinin eşlik etttiğini; bu mücadelenin, 1920'lerin sonlarında, "sonuçları bakımından Ekim 1917 devrimine eşit" köklü bir yeni devrimle -kulakların tasfiyesi- birleştiğini es geçiyor. Bundan yalnızca, ya buharinci sağ sapmadan söz ederken dolaylı, ya da orta köylülere karşı yapılmış çeşitli hataları -ki parti çizgisine rağmen yapılmıştır- anarken, yani negatif bir durumda ve aslında orta köylülerin arkasına sığınarak, gerçekte kulakların ve(101)onların bugün kendisini en çok destekleyen torunlarının acısını dile getirirken, öylesine bir sözetmiş oluyor. Sovyetler Birliği'nde bugün Nikolay Buharin'in gözde olması boşuna değil!
Bu sorun, marksist-leninist teori ve tarihsel uygulama olarak, proletarya diktatörlüğü sorunu, proletarya diktatörlüğü altında sınıf mücadelesi sorunu, bugün marksist-leninistlerle, gerçek devrimcilerle, her türden liberal ve revizyonist arasında, yalnızca bugünün ve geleceğin sınıf perspektifleri açısından değil, geçmişe bakışta da temel bir ayrım noktasıdır. "Stalin Sorunu"nun özüdür. Bugün Sovyetler Birliği'nde, Gorbaçov yönetimindeki revizyonistler tarafından, Batı burjuvazisinin tarihsel cephaneliğinden alınma ideolojik değerler, kavramlar, suçlamalar ve spekülatif iddialar zemini üzerine oturtulmuş Stalin düşmanı kampanyanın özü de budur. Bugün Sovyet basınında yapılan, genel olarak sosyalizmin teori ve pratiğine, özel olarak da proletarya diktatörlüğünün teori ve pratiğine dizginsiz bir saldırıdır. "Destalinizm" bunun örtüsüdür. Daha sonra değineceğimiz gibi, bu örtü gide gide yırtılmakta, saldırı gerçek ideolojik-sınıfsal kimliğini sergilemektedir. Artık NEP dönemi hariç -neden illa NEP!- Lenin dönemini eleştirenler türedi Sovyet basınında. Şaşmamak gerekiyor; bu bir mantığın, ideolojik-sınıfsal bir mantığın kendi sonuçlarına varmasıdır. Lenin'e ve Leninizme saldırmadan Stalin mahkum edilemez.