OTURUM BAŞKANI _ : Teşekkür ederim Ali Bey.
Efendim, şimdi genç bankacı burada sabırsızlanıyor tabii, asıl suçlu burada yanımda. Şimdi, şimdiye kadar bankalar konut kredisi sistemini kendi içlerinde yürüttüler, bu Yasa’nın gündeme gelmesiyle bankacılar ne yapacak? Evet, Finans Bank’ın bu konudaki yetkili uzmanı ERÇİN Demirkol kardeşim bize bunu biraz anlatacak, böylelikle Panelimizi bitirip sorulara geçeceğiz. Evet, buyurun,
ERÇİN DEMİRKOL _ FİNANSBANK UZMAN : Öncelikle herkese iyi akşamlar diliyorum, ERÇİN Demirkol Finans Bank Konut Projeleri Direktörü olarak görev yapıyorum. Panelin son konuşmasında hâlâ burada olduğunuz için teşekkürler ilk önce.
Bu akşam sizlerle biraz mortgage genel bir bakıştan sonra hemen Türkiye piyasalarındaki, konut piyasalarındaki son gelişmeleri, belki önümüzdeki dönemde mortgage ile beraber gelecek yeni gelişmeleri ve mortgagenın bizim piyasamıza, konut finansmanı piyasasına getirdiği değişikliklerle ilgili paylaşımda bulunmak istiyorum.
İlk önce mortgagenın, genel olarak başladığımızda mortgageın kelime mânası esasında çok ilginç hepimiz için, “ölü ve rehin” kelimelerini bir araya gelmesinden meydana geliyor mortgage kelimesi yani “ölene kadar rehin” biz bunu biraz daha hafifletelim, “borç biteme kadar rehin”. Bu açıdan baktığınızda mortgagenin olmazsa olmaz bir ülkede veya bir ekonomide uygulanabilmesi için olmazsa olmaz şartları var. Mutlaka bu şartların başında ekonomik istikrar öncelikli olarak göze çarpıyor. Bunun neticesinden düşük enflasyon ve sürdürülebilir borçlanma kabiliyetinin ekonominin ayrılmaz parçaları olması kesin ve net görünüyor. Menkul kıymetleştirme özellikle, çok önemli bir enstrüman çünkü mortgage zaten piyasada iki ayrı şeyi düzenliyor; mortgage, birincisi, birincil eldeki konut kredilerini düzenliyor, ikincisi de söz konusu konut kredilerinin finanse edilmesini düzenliyor. Bu çok önemli bir enstrüman, menkul kıymetleştirme sürecinin oluşturulabilmesi biran evvel.
Yasal çerçeve çok önemli, Tapu kayıtlarının erişilebilirliği, doğruluğu, söz konusu verilen kredilerin tahsilinin çabuk olabilmesi bunların yasal mevzuatla desteklenmesi mortgagenın sürdürülebilmesi için en önemli unsurların bir diğeri olarak göze çarpıyor.
Konut arzı, birçok defalar ifade edildi, konut arzı çok önemli. Türkiye’de şu anda konut arzıyla ilgili gerçekten ciddi bir sıkıntı var. Bugün Türkiye’nin ortalama, önümüzdeki 15 yıl her yıl 600.000 yeni konuta ihtiyacı var ancak şu anda üretim yaklaşık 290.000-300.000 adet konut seviyelerinde ve TOKİ’nin atağına rağmen bu şekilde gidiyor. Önümüzdeki dönemde bir şekilde bunun devlet sübvansiyonu ile veya özel sektörün devlet tarafından teşvik edilmesiyle bir şekilde aşılması gerekiyor çünkü talebin oluşmaya başlamasıyla birlikte mevcut konut arzı piyasada konut fiyatlarında bir balonlar yaratabilecek gibi gözüküyor.
Konut-finansman kültürünün muhakkak toplumda oluşması gerekiyor. Elbetteki bizler bu zamana kadar konut alıp satıyorduk ancak 2006 yılına bile baktığınızda Türkiye’de toplam konut, el değiştiren konutun ancak % 10; % 15’i banka kredileriyle finanse edilir vaziyette. Bunun da en büyük yarattığı problem henüz sisteme dahil olmayan bir el değiştirme var, bir şekilde aileden borçlanma, bir şekilde değişik yöntemlerle finansmanı var. Konut finansmanı kültürünün yani borçlanma alışkanlıklarının bir şekilde toplumda oluşması gerekiyor.
Devlet teşvikleri en önemli diğer unsur olarak göze çarpıyor. Vergi muafiyetleri burada çok önemliydi, yurtdışı uygulamaların çoğunda biraz önce Doğan Bey’in ve diğer Panelistlerin de bahsettiği gibi gelir vergisiyle ilgili istisnalar söz konusuydu ancak Türkiye’deki uygulamasında bu şekilde bir istisna öngörülmedi veya uygulanmaya konmadı, bunun değişik temel nedenleri vardı tabii ki. Ne kadar doğruydu bunu ilerleyen dönemde göreceğiz. Ancak devlet bazı vergi muafiyetleri uyguladı ancak bunlar çok yeterli değil, belki ilerleyen dönemde sübvansiye eder, direk sübvanse eder yani düşük alt gelir grubunun şu anda konut alabilmesi gerçekten piyasada mümkün görünmüyor, biraz önce verilen örneklerden de bu seviyedeki kredileri ödeyebilmesi çok mümkün görünmüyor. Belki direk üreticinin teşviki ile üretilen evlerin fiyatlarının düşük tutulabilmesi, belki direk taksitle ödenmesiyle ilgili, direk devlet sübvansiyonları ilerleyen dönemde önem arz edebilir, bunları göreceğiz.
Kredi veren kuruluşların Türkiye’deki uygulamalarında biraz önce Doğan Bey’in bahsettiği bir uygulama var, varlığa dayalı menkul kıymetler veya ipoteğe dayalı menkul kıymetler. Bu konuyu çok derin geçmeyeceğim ama şu çok net; bankalar şu anda 3 ay vadeli mevduat toplayabiliyorlar en fazla ve bunları 7 yıl, 8 yıl vadeli şu andaki ortalama vadelerimiz budur, piyasaya kanalize etmeleri ve bunun sürdürülebilirliği çok zor görünüyor. Biz bankalar olarak genellikle kendilerimizi yurtdışı piyasalarda “hache” etmeye çalışıyoruz, korumaya çalışıyoruz SWAP işlemleriyle veya Doğan Bey’in biraz önce belirttiği diğer işlemlerle kendimizi korumaya çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde biz bunları ikinci el piyasalarda menkul kıymetleştirerek satmaya planlıyoruz, gerek ipotek finansman kuruluşları aracılığı ile devrederek belki bilanço dışı bırakarak belki fonlar kurarak onlar aracılığı ile bilanço dışı bırakarak, belki bilançomuzun içinde tutup menkul kıymetler çıkararak. Bence şu anda piyasada en önemli unsur bu menkul kıymetlerin alıcı bulup bulamayacağı, bunun da en önemli enstrümanı, bu menkul kıymetlerin teminatı ne olacak? Biliyorsunuz, 2001 krizinde bankalar çok önemli yaralar aldı, yaklaşık 20’ye yakın banka piyasadan silindi, bugün yok sadece tabelaları diğer bankaların altında izleniyor. Tüketicilerin elindeki en büyük korku bu olacak bunları alırken, bu kadar uzun vadeli bir yatırımda finanssal yapıda bu kadar geçmişte ve çok yakın geçmişte bu kadar problemler yaşamış bankacılık sektörünü, finanssal sektörün güvenilirliğini sorgulamaya başlayacaklar. Bu kağıtlar üzerinde devlet güvencesi olması şu anda planlanmıyor bildiğim kadarıyla ancak şunu çok net söylemek gerekiyor, alacağınız bu kağıtların teminatı bu bankaların veya ipotek, finansman kuruluşlarının bu kredi alacaklarıyla ilgili aldıkları teminatların tamamından oluşuyor ve siz, bu kağıtları aldıktan sonra bu ipotek teminatından, kredi verilen alacaklarından teminatından doğan hakların tamamının sahibi oluyorsunuz yani herhangi bir iflas halinde, herhangi bir problem yaşanması halinde bu teminat havuzu sadece ve sadece o menkul kıymeti almış olan tüketicinin teminatını oluşturuyor ve banka hissedarları ve diğer tüm kredi alacakları bu havuzdan faydalanamıyorlar ve sadece menkul kıymeti satın alan kişiler bu havuzdan faydalanabilecekler. Bu önemli bir güvence olarak gözüküyor. Bunun haricinde ilerleyen dönemde belki bu işin teşvik edilmesiyle ilgili devlet güvencesiyle ilgili yeni oluşumlarda olabilir.
Ben biraz piyasadan bahsetmek istiyorum, mortgage piyasası dediğimiz esasında birinci eldeki konut kredileri bizim için çok önem arz ediyor ve biraz önce Ali Bey’in de belirttiği gibi 2003 yılından beri hareketlenen bir piyasa var. Bizim verdiğimiz konut kredileri belki birebir emlak hareketlerini yansıtmıyor ama bence çok önemli bir gösterge, rakamlar anlamında, rakamların trendi anlamında, trend analizi yapmak açısından çok önemli bir gösterge. Bu, geçen 2006 Mayıs ayına kadar çok önemli bir hızlı trendde artış söz konusuydu piyasada ancak Mayıs ayında yaşanan dalgalanmayla birlikte bir anda bıçak gibi kesildi. Bunu nereden anlıyoruz? Biz, haftalık yeni verilen bankalar arası piyasadaki konut kredilerinin analizini yaparız, bu Mayıs ayında 350-400 Milyon YTL bandına kadar yükselmişti, bunun kesilmesiyle beraber dalgalanmanın başlamasıyla birlikte bir anlamda 100 Milyon YTL’nin altına gevşediği piyasanın ve konut kredilerinin bir anda bıçak gibi kesildiğini gördük. Kasım ayından itibaren bir toparlanma süreci söz konusuydu, Ocak ayında ve Şubat ayında bir miktar durgunluk söz konusu oldu. Bu biraz piyasanın genel konjonktüründen biraz da mortgage piyasasında, Mortgage Kanununun neler getireceğinin piyasa tarafından bekleniyor olması olarak yorumlandı. Ancak şu anda belki çok hareketli görünmemekle birlikte biz bankalar arası piyasada şunu görüyoruz; Mart ayı başından başlayarak piyasada yeniden konut kredilerindeki hacmin 250-300 Milyon YTL bandına doğru ilerlediği ve bu banda yeni verilen kredilerle seyir oluştuğu görülüyor. Bu bizim için olumlu sinyaller ama önümüzdeki dönemde ne getireceğine çok net bilmiyoruz çünkü son dönemde yaşanan siyasi istikrarsızlık biraz önce söyledik, mortgage çok önemli bir ekonomik istikrar ürünüdür, bunu ne yönde etkileyecek, bankalar ne yönde gardını alacak bunu görmek gerekiyor.
Tüketici açısından baktığınızda, tüketici tercihleri açısından baktığınız da 2003 yılından sonra genellikle biz konut arzının “B” ve “B+” dediğimiz yaklaşık 250.000 Dolar ve üzeri, 250.000 YTL ve üzerindeki alım talebi olan müşteriye yönelik, önemli ölçüde arz ettiğini, arzın başladığını gördük. Son dönemde bakıldığında, evet, burada bir arz var ve bu arz gerçekten piyasanın üzerinde, piyasadaki talebin üzerinde ve burada bir talep daralması gibi söz konusu. Ancak biz bunun böyle olmadığını düşünüyoruz çünkü hâlâ C-segmenti dediğimiz 150, 200, 250 Milyon YTL arasındaki oluşan ev fiyatlarından alım talebi olan bir müşteri kitlesi var ancak bunların da muhakkak şu anda bir arz tarafında dengesizlik var. Biz buradaki arzın artmasıyla birlikte ilerleyen dönemde gerek TOKİ’nin arsa üretimiyle gerek piyasadaki üreticilerin bu talebi görmesiyle birlikte piyasanın biraz daha hareketlenebileceğini düşünüyoruz, birinci el piyasada. Hâlâ “A+” müşteriye yönelik projeler, eğer doğru yerde doğru proje ise satış ve alış anlamında birbirlerini hache edebilecek şekilde devam ediyorlar. Ama şunu da görmek lazım, dünya üzerinde arzın arttıramayacağınız tek ürün gayrimenkul yani bu çok net. Elimizde bir küre var, bu kürenin üzerinde de belli miktarda kara parçası var, siz bunun ne altına ne üstüne çıkabilirisiniz, elinizdeki gayrimenkul bu yani arzı dar bir ürün, arzı artmayacak bir ürün. Arzı artmayacağına göre muhakkak ilerleyen dönemde ekonomik kural olarak da mutlaka fiyatı artacaktır. O yüzden gayrimenkul orta ve uzun vadede biz, kazandırmaya devam edeceğini düşünüyoruz.
Mortgage’in Türkiye’ye gelmesiyle birlikte piyasada neler değişti, biz neler bekliyorduk, neler oldu? Henüz, biraz önce Doğan Bey’inde belirttiği gibi alt düzenlemeler yapılmış durumda değil ancak eski sistem ve yeni sistemlerle beraber bankacılık sisteminde nelerin değiştiğini, sizler için nelerin değiştiğini kısa kısa başlıklar halinde değerlendirmek istiyorum. Birincisi, tanım tamamen değişti arkadaşlar, biz bundan önce konut kredilerini sadece konut alımına yönelik krediler olarak veriyorduk ve bunları bu şekilde kullandırıyorduk. Ne yapıyorduk? Muhakkak, satıcının hesabına geçerek devletin uyguladığı kaynak kullanım desteleme fonundan ve muafiyetleri yerine gidiyor olduğunu denetlemeye çalışıyorduk. Mutlaka Tapu’da devirden önce krediyi kullandırıyorduk gibi enstrümanlar oluşmuştu. Ancak yeni sistemle, biraz önce Doğan Bey’inde belirttiği gibi mevcut konutlarında kredilendirilmesi söz konusu olmaya başladı yani şunu getirecekti, biraz da kayıt dışılığı coşturacaktı, arttıracaktı diyebiliriz. Çünkü insanlar şu anda bizden en büyük talepleri, özellikle mahalle arası müteahhitler dediğimiz müteahhitlerin en büyük talepleri paranın bir kısmını firma hesabına bir kısmını ise şahıs hesabına geçerek bir kısmını vergi planlamasının dışında tutmaya çalışıyorlardı. Bu biraz işin önünü açtı gibi göründü ancak Maliye Bakanlığının geçen hafta içinde verdiği tebliği ile beraber söz konusu konut kredilerinde yani bitmiş konutların kredilendirilmesiyle ilgili bölümde kaynak kullanım destekleme fonu ve BSMV muafiyetten uygulanmamasına karar verdi, bu da herhalde kayıt dışılığı bir ölçüde içeride tutmaya yarayacak bir karar olarak göze çarpıyor.
Bunun haricinde Toplu Konut İdaresinin yapacağı bütün konutlar söz konusu Yasa kapsamına alındı ve Toplu Konut İdaresi de bir nevi finansör kuruluş haline geldi. Menkul kıymetleştirmeyi yapabilecek bir kuruluş haline geldi. Önümüzdeki dönemde bunların piyasaya nasıl etki yapacağını göreceğiz.
Faizlerle ilgili, biz bu zamana kadar sadece Tüketici Kanunu gereği sabit faizle işlem yapabiliyorduk, önümüzdeki dönemde değişken faizle işlemler yapabileceğiz ve iki çeşit ürünümüz olacak, biri sabit faizli, biri değişken faizli. Değişken faizli ne kadar tercih edilecek? Merkez Bankasının önümüzdeki dönemde yapacağı düzenlemelerle endeksten nevi* oluşturacak ve tüketici bunu ne kadar tercih edecek, bunu göreceğiz ama tercih edilebilir gibi öngörülüyor çünkü burada bir band olacak ve sizin çıkabileceğiniz maksimum faiz hadlerini görüyor olabileceksiniz. Bu önümüzdeki dönemde ürünün çıkmasıyla birlikte müşteri tercihlerini belirleyecek bir ölçüde. Bence band aralığının iyi hesaplanıyor olması söz konusu ürünün hem bankalar arası sistemin işlerliği hem de müşteri açısından önünü görebilmek anlamında önemli olduğunu düşünüyoruz.
Vergilerle ilgili düzenlemeler, dediğimiz gibi gelir vergisi matrahından düşülmesiyle ilgili bir düzenleme çıkmadı. Ancak BSMV ile ilgili düzenlemeler yapıldı. Şu anda geçmiş dönemden bugüne neyin değiştiğini konuşursak BSMV, Tapu harcı, damga vergisi muafiyetleri gelmiş oldu. Bunlar piyasayı bir anda canlandıracak bir anda öne atacak teşvikler değil ama ilerleyen dönemde bunların ne kadar etkili olacağını göreceğiz.
Bir diğer hususu ise sabit faizli, başvuru süreçleriyle ilgili düzenlemeler yapıldı. Sanayi Bakanlığının bir başvuru öncesi belgesi çıkartmasını bekliyoruz ama biz bankalar, bundan önce davrandık ve şu anda uygulamada henüz bize Bakanlıktan gelmemiş olmakla beraber kendi içimizde yaptığımız düzenlemelerle bir ön bilgilendirme formunu hazırladık, şu anda tüketicilere sunuyoruz. Çünkü Kanun çıkmasıyla beraber bu bizim için yasal bir zorunluluktu, düzenlemenin yapılmamış olması ileride bizi doğacak hukuki problemlerle bertaraf etmiyor, biz bu yüzden kendi içimizde önlemlerimizi aldık.
LTV, kredilendirme oranıyla ilgili bazı düzenlemeler yapıldı. Biz daha önce bankalar olarak her banka kendi içinde kendi risk losyonunda bir uygulama yapıyordu. Ancak kanun koyucu dedi ki “bundan sonra siz eğer bir menkul kıymetleştirmeye gideceksiniz ve ipoteğe dayalı bir menkul kıymetleştirme yapacaksınız bir varlığın, bir gayrimenkulun maksimum değerinin % 75’ine kadar kredi yapabilir ve bunları teminat havuza alabilirsiniz” dedi. Eğer bir mevcut varlığı kredilendiriyorsanız, yeni bir konut alımını değil de mevcut bir ipotekli finansman yapıyorsanız burada da teminat havuzuna koyabilmeniz için maksimum % 50’sini, bugünkü değerin % 50’sini kredilendirebilirsiniz dedi. Biz bunları dikkate alacağız ama bu ilerleyen dönemde sigortaların oluşmasıyla birlikte, özellikle kredi sigortalarının, işsizlik sigortalarının yani teminat havuzunun değerini artıracak sigortaların oluşmasıyla birlikte söz konusu LTV oranlarının yukarı çıkabileceğini düşünüyoruz. Ancak şu anda menkul kıymet, eğer bir cover bond ihraç edilecekseniz ve bunun için bir teminat havuzu oluşturuyorsanız şu anda yeni alınan konutta % 75 LTV, mevcut konut kredilendirmesinde ise % 50 LTV söz konusu. Bankaların ilerleyen dönemde nasıl hareket edeceklerini göreceğiz ama şu andaki mevcut, ana, lider bankaların % 75 uygulamasına başladığını gördük.
Ekspertiz ile ilgili herkes bahsetti, bunda tekrar ifade edecek çok fazla bir şey yok.
Sigorta dalında biraz önce dediğim gibi, sigortalar esasına şu anda hazırlanıyor. Yurtdışındaki uygulamalarından çok fazlası Türkiye’de de uygulanacak. Bunlardan en önemlisi, işsizlik sigortası çok önemli. Kredi sigortası çok önemli bankalar açısından, özellikle teminat havuzunun değerinin arttırılması açısından çok önemli. Hayat sigortalarının içeriğinin ne olacağı ve ne şekilde uygulanacağı ile ilgili düzenlemeler bizim için çok önemli. Ve ilerleyen dönemde bu uygulamaların yapılmasıyla birlikte bankacılık sektörünün de rahatlayacağını düşünüyoruz.
Erken kapama cezalarından bahsettik biraz önce, dedik ki kanun koyucu, eğer sabit faizli bir kredi kullanıyorsanız erken ödemeniz halinde erken ödediğiniz tutarın % 2’sine kadar olacak tutarda erken kapama cezası öngördü. Biz, bankacılık içindeki rekabetin bunu belki ilerleyen dönemde hiç tüketiciye yansıtmadan bertaraf edebileceğini düşünüyoruz ama bu %2’lik erken kapama cezası, biz bankacılar açısından baktığımızda çok düşük. Çünkü biz yurt dışında bunları hack ettiğimizde bunun çok çok daha üzerinde primler ödüyoruz, çok fazla maliyetlere katlanmak durumunda kalıyoruz. … erken kapama cezası sizin için olumsuz yansıyabilir ama inanın bu sistemin işlerliği açısından, çünkü biz bir pozisyonu karşı tarafa açıyoruz sizden aldığımız bunun için çok fazla büyük primler ödüyoruz, bence yetersiz bu % 2 ama belki ilerleyen dönemde hiç uygulanmaya da bilir rekabetin şartlarıyla birlikte.
Kalan taksit süreçleriyle ilgili genel kanı, işte tüketicinin bütün elindeki hakların alındığı yönünde. Ancak şunu çok net söyleyeyim, biz finanse etmek istiyoruz, biz kimsenin konutunu almak istemiyoruz bankacılık sistemi olarak veya finansör kurumlar olarak. Bu sadece kötü niyetli insanların caydırılması ile ilgili yapılan bir düzenleme idi çünkü piyasa 2, 2.5 sene, 5 yıl bekleyecek bir likitte bolluğuna haiz değil, hiçbir yatırımcı böyle bir süreçten bir menkul kıymet almak asla ihtiyacında ve talebinde bulunmaz. Bunların düzenlenebilmesi için, piyasanın oturtulabilmesi için kalan taksit süreçleriyle ilgili düzenlemelerin yapılması şarttı, yapıldı ancak hukuki uygulamalarda henüz ortalama bir karar olmadığı için bunların da ne şekilde henüz muğlak olduğunu söyleyebiliriz.
Bankaların sorumluluklarıyla ilgili biraz önce vurguda bulunuldu, şimdi dünyanın neresine bakarsanız bakın bir kampanyalı üründen satış yapmak istiyorsanız çok ağırlıklı olarak size özellikle “green land” dediğimiz yani “maket projelerden” alım yapmak istediğinizde bankalar aracılığıyla size bir teminat mektubu verilir yapıcı firma ve siz onun karşılığında bu firmaya para ödersiniz veya banka kredisi kullanarak bu firmaya ödeme yaparsınız. Bu, Türkiye’de konut arzının dar olduğu dönemde esasında bir şekilde hükümetin de arzı artırmak amacıyla bankalar üzerine yüklediği bir sorumluluktu bence. Böyle bir sorumluluğa katlanmak ne kadar doğru, sistemin işlerliği açısından böyle bir riski taşıyan bir sistemin işlerliği açısından ne kadar doğruydu tartışılır ama bu Yasa, verilen kredi tutarıyla ve 1 yıla kadar, teslim tarihinden 1 yıla kadar bankaların sorumluluğunun devam ettiriyor. Bizce bu yeterli bir süre çünkü inanın, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sistem, bankalar üzerine yüklenmiş böyle bir zorunluluk, böyle bir zorlama yok. Umarım bunun daha değişik yöntemlerle çözümünü buluruz çünkü ilerleyen dönemde bankalar üzerinde bu projelerle ilgili meydana gelebilecek önemli likitte problem, önemli mali problemler yaratabileceğini düşünüyoruz.
Türkiye için fırsatlar, tehditler, güçsüz yanlar ve zayıf yanlar içeriyor Yasa. Ancak biz, özellikle gayri safi milli hasılamızdaki şu anda 5.000 Dolar seviyelerinde olan gayri safi milli hasılamızdaki artış yani tasarruf taleplerimizin artması, düşen enflasyon ve sürdürülebilir düşen enflasyon, ekonomik istikrarla birlikte mortgageın en yakın komşularımız Yunanistan’da gayri safi milli hasıla payındaki mortgage kredileri payı % 17’dir, % 18’dir, minimum ilk etaptaki amacımızın bu seviyelere çıkmak olduğunu, … ikincil düzenlemelerinin yani sermaye piyasasındaki düzenlemenin yapılmasıyla da sağlıklı bir finanssal sisteme kavuşacağını öngörüyoruz.
Bizler bankacılar olarak bu Yasa’dan umutluyuz, inşallah ilerleyen dönemlerde real faizlerin düşmesiyle birlikte rehavetin de artacağını düşünüyoruz. Teşekkür ederim herkese.
OTURUM BAŞKANI _ : Çok teşekkürler.
Efendim, çok altı kalın çizgilerle bir, iki noktayı bütün konuşmacılarımızın değindiği ve ortak bir tespit olarak bilgilerinize sunmak istiyorum son olarak. Görülen o ki, genç bankacı kardeşim çok güzel bir cümle kullandı “mortgage bir ekonomik istikrar ürünüdür” dedi. Evet, mortgage bir ekonomik istikrar ürünü ve yine daha önceki konuşmacılar da tespit ettiler ki, mortgage, böyle herkesi ucuz ve kolay konut sahibi yapmaya yönelik bir uygulama değil, prensibi olarak bu. Dolayısıyla Yasamızın hukuki mantığı içinde bu gerçekler var. Yine şu görüldü ki, esas sorun kaynak sorunu. Bu kaynak sorunuyla birlikte faizler ve vade uyumsuzluğu gündemde ekonomik anlamda. Bunlar çözümlenmeden ve bunlarda iyileştirme sağlamadan bu Yasa’yı yaşar hale getirmekte ciddi sıkıntı var.
Şimdi bir önemli konu da, benim bilgilerinize arz etmek istediğim bu Yasa’nın uygulanması mortgage işi için de bir konut ihtiyacı olanlar var, burada bir konuta ilişkin bir talep doğuyor, bir de tasarruflarını bu alanda doğan menkul kıymetlerde değerlendirmek isteyen insanlar var yani Mortage Yasası işte, özü itibariyle bu ikisini karşılaştıran bir sistem yani tek ayağı olan bir sistem değil ve bu Yasa, özellikle ikinci ayağı yani finansman ayağını, evet siz burada bir konut almak istiyorsunuz ama bu konutun önce üretilmesi lazım, üretilmesi için kaynak nereden doğacak? İşte, banka kaynakları oldu, bunun ötesinde bir kaynak oluşturuyor Yasa. İpotekli senetlere bağlı bir piyasanın oluşturulması, işte bu piyasada gelerek insanlar teminata bağlı olarak paralarını burada değerlendirecekler, burada doğan kaynaklar da bir ikincil konut yapımı ve üretimi yolunda kaynak oluşturacak yani mekanizmanın işleyişi yalnızca banka kaynaklı kredilerin alınıp, yürütülmesine ilişkin değil. Bu anlamda Sermaye Piyasası Kanunu ile ilgili düzenlemeler çok önemli ve özü bu.
Şimdi bu çerçevede sevgili meslektaşlarım, özellikle Panelistlerimiz biraz evvelde arz ettiğim gibi Yasa’nın yaratıcıları dolayısıyla sorularınız varsa, geç vakitte oldu ama sabırlarınız içinde çok teşekkür ediyorum, sıcağı sıcağına bu hızla gidelim ve Panelimizi bitirelim diye düşünüyorum. Sualleriniz varsa ben arkadaşlarımın isimlerini tespit edeyim önce ve sonra sualleri alalım. Evet Hanımefendi, sizin var herhalde, evet, başka efendim? Evet, buyurun. Katılımımız az oldu ama sualciler çok Sayın Yönetim Kurulu, Sayın Başkan Yardımcımız. Evet, Özlem Hanım, buyurunuz,
ÖZLEM HANIM _ KATILIMCI : Öncelikle teşekkür ediyorum böyle bir organizasyon için, Ankara’da olması bizim için büyük bir fırsat, hep İstanbul’da duyuyoruz bu tip organizasyonları.
Benim üç sorum olacak, birincisi, banka statüsünde olmayan yabancı kurumlar Türkiye’de mortagage kredileri verebilecek mi? İkincisi, Sanayi Bakanlığı’nın bir uygulamasından bahsettiniz, bunu biraz daha açabilir miyiz? Bu uygulama acaba her banka için sabit bir ekspertiz değeri, sabit bir kredi komisyon oranı şeklinde bir değerleme içerikli mi olacak? Üçüncü sorum da, yurtdışında çalışan T.C. vatandaşları Türkiye’ye yönelik yatırım yapmak istiyorlar ve ev almak istiyorlar, sistem bunlara da açık mı, bunlar da mortgage kredilerinden yararlanabilecek mi? Teşekkürler.
OTURUM BAŞKANI _ : Evet, cevaplandıralım öyle gidelim değil mi? buyurun efendim,
DOÇ. DR. DOĞAN CANSIZLAR _ SPDK : Hanımefendinin sorduğu banka dışı yabancı kuruluşlar acaba burada bu krediyi verebilir mi sorusu var. Ben öncelikle şunu söyleyeyim, BDDK tarafından eğer izin verilmiş banka dışında ve katılım bankaları dışında, finans kuruluşları, finansman kiralama kuruluşları eğer kurulmuşsa burada, bu yerli olabilir, yabancı olabilir, yerli-yabancı ortalık olabilir, fark etmez bunlar da aynı şekilde bu kredileri verebilirler.
Yurtdışında çalışan işçilerimizin buraya gelip, bir bankadan konut kredisi alarak, bu anlamda mortgage kredilerinden yararlanmaları mümkün olabilir ama diğerini ben kaçırdım, bir soru daha var, Sanayi Bakanlığı, tamam. Sanayi Bakanlığının yapacağı ikincil düzenlemeler daha çok tüketici haklarını korumayla ilgili Kanunda yapılan değişikliklerle ilgilidir. Özellikle değişken ve sabit faiz ile ilgili, değişken faiz ile ilgili düzenlemelerin yapılması lazım gelir. Artı birde, Sanayi Bakanlığı tarafından bilgi formu hazırlamaları gerekir, sözleşme öncesi bilgi ki, bu bilgiyi vatandaş okusun daha sonra gidip kararını versin şeklinde.
OTURUM BAŞKANI _ : Evet, Muradiye Hanım buyurun efendim,
Dostları ilə paylaş: |